• Sonuç bulunamadı

ABD'nin Irak savaşı ve Birleşmiş Milletlerin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ABD'nin Irak savaşı ve Birleşmiş Milletlerin rolü"

Copied!
144
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANA BİLİM DALI

KAMU HUKUKU BİLİM DALI

ABD’NİN IRAK SAVAŞI

VE

BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ROLÜ

ARAM WRYA NURLADIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

YAR. DOÇ. DR. HASAN MOR

(2)

2

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER………...…………....i

BİLİMSEL ETİK SAYFASI……….iii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU………...iv

ÖNSÖZ………...……....v ÖZET………..…..vii ABSTRACT……….….……..viii KISALTMALR……….…...…...ix GİRİŞ.……….……….1 BİRİNCİ BÖLÜM ULUSLARARASI HUKUKTA KUVVET KULLANIMI VE IRAK SAVAŞI A. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖNCESİ İDÖNEMİ……...………..…....….…..9

B. BM SİSTEMİNDE KUVVET KULLANILMASINA İLİŞKİN TEMEL DÜ-ZENLEMELER………...……….……….….11

1. Genel Olarak………..……….………….….11

2. Kuvvet Kullanma İlkesi……….……...14

a. Genel Olarak………...…………...……….……….…14

b. BM Antlaşması Çerçevesinde Kuvvet Kullanma Yasağı……...…...15

c. BM Sisteminde Kuvvet Kullanmaya İzin Verildiği Durumlar……….………...20

i. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararıyla Kuvvet kullanma………..……….20

ii. Meşru Müdafaa Hakkı………..………...23

C. ULUSLARARASI HUKUKTA KUVVET KULLANIMI AÇISINDAN IRAK SAVAŞI……….….…….………...………27

1. Savaşın Başlattığı Hukuki Tartışmalar……….………...27

2. Savaş İle İlgili Hukuki Tezler………....………..33

3. ABD’nin Irak’a Yönelik Müdahalesinin Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi……….…………...37

İKİNCİ BÖLÜM GÜVENLİK KONSEYİ’NİN KARARLARI IŞIĞINDA IRAK SAVAŞI A. BAŞLAYAN KÖRFEZ SAVAŞI VE BM’İN KARARLARI…………...…42

1. BM’in Irak’a Karşı Kararları………....….………...42

2. Körfez Savaşı’nın Ortaya çıkışı ………...………...………...….….53

B. GÜVENLİK KONSEYİ’NİN 678 VE 687 SAYILI KARARLARI……..…57 1. BM Müdahalesi, 678 Sayılı Karar 1991 Körfez Savaşı (Çöl Fırtınası

(3)

3

Harekâtı)……….………..……….…………....57

2. Çöl Tilkisi Operasyonu ve 687 Sayılı Karardaki Ateşkes Paketı………..60

i. Irak-Kuveyt Sınırı………...……….…...61

ii. Tazminat Konusu………...………62

iii. Ekonomik Yaptırımlar………...………63

iv. Irak’ın Silahsızlandırılması………...……….64

3. İlgili Kararların Hukuki Değerlendirmesi……….…….…...68

C. KÖRFEZ SAVAŞI VE IRAK’IN İŞGALİ ARASINDAKİ DÖNEMDE IRAK’TA FAALİYET GÖSTEREN BM MİSYONLARI…………...…..70

1. UNIKOM (BM Irak - Kuveyt Askeri Gözlemci Grubu)……….…..70

2. UNMOVIC (BM İzleme Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu) ...72

D. GÜVENLİK KONSEYİ’NİN 1441 SAYILI KARARI………..…………...75

1. Genel Olarak………....…….75

2. Kararın Uygulama Takvimi ………...….….78

3. 2003 Irak-Amerika Savaşı ve Uluslararası Hukuk açısından Değerlendirilmesi……….………..…..80

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM IRAKIN “ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ” OPEEASYONU 2003 A. Genel Olarak………...……...87

B. ABD’nin Orta Doğu Politikası Bağlamında Irak’ın Önemi………..………89

C. Önleyici Savaşın Gerekçeleri………..………..95

D. 1441 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı Müdahale için bir Gerekçe Sağlar mı? ………..……….…….99

E. Irak Yönetiminin İnsan Haklarını İhlal Eden Politikaları ve Irak’ın Özgürleştirilmesi………...……….…..103

F. Irak’a Karşı Kuvvet Kullanımı “Önleyici Meşru Müdafaa” Olabilir mi?.. 109

SONUÇ………..………..118

KAYNAKÇA.……….123

(4)

4 T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı ARAM WRYA NURALDIN NURALDIN

Numarası 134234001003

Ana Bilim / Bilim Dalı KAMU HUKUK / KAMU HUKUK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı ABD’NİN IRAK SAVAŞI VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ROLÜ

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(5)

5 T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Ö ğ re n c in in

Adı Soyadı ARAM WRYA NURALDIN NURALDIN

Numarası 134234001003

Ana Bilim / Bilim Dalı KAMU HUKUK / KAMU HUKUK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Hasan MOR

Tezin Adı ABD’NİN IRAK SAVAŞI VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ROLÜ

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan (ABD’NİN IRAK SAVAŞI VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ROLÜ) başlıklı bu çalışma 2015 / 06 /…….. tarihinde yapı-lan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(6)

6 ÖNSÖZ

Uluslararası hukuk 1945 yılında büyük devletler tarafından özelikle ABD ola-rak San Francisco’da imzalanmış, birleşmenin hedefi, daha önce insan yaşamı içinde iki kez insanlığa taraf olunmaz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur, değerine ve büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inancımızı yeniden ilan etmeye, adaletin korun-ması ve antlaşmadan doğan bir yükümlülüklere saygı gösterilmesi için gerekli koşul-ları yaratmaya ve daha geniş bir özgürlük içinde daha iyi yaşama koşulkoşul-ları sağlama-ya, sosyal bakımdan ilerlemeyi kolaylaştırmaya ve bu hedeflere uluşmak için: hoşgö-rüyle davranmaya, iyi komşuluk anlayışı içinde birbirleriyle barışık yaşamaya, ulus-lararası barış ve güvenliği korumak için güçlerimizi birleştirmeye, ortak yarar dışında silahlı kuvvet kullanılmamasını sağlayacak ilkeleri kabul etmeye, yöntemleri benim-semeye, tüm halkların ekonomik ve sosyal bakımdan antlaşmışlardır.

Bush ve ekibi tarafından dizayn edilen politika çerçevesinde kuşku ve gizem dolu 11 Eylül olayının hemen ardından düşünülen Afganistan işgali ve öte yandan Irak’ın işgalinde kitle imha silahları, demokratikleşme ya da Saddam’ın El-Kaide ile işbirliği yaptığı iddialarının tamamen temelsiz olduğu ortaya çıkmıştır. Sonuçta Irak, söz konusu ekibin 1997’de hazırlayıp kamuoyuyla paylaştığı ̋ Yeni Amerikan Yüzyı-lı Projesi ̏ çerçevesinde ABD’nin dünya imparatorluğu amacını gerçekleştirmek, Arap devletlerin birleşmemesini sağlamak, İsrail’in güvenlik sorununa kalıcı bir çö-züm getirmek, İslam dinini yok etmekti. Bu bağlamda çalışmamızın amacı Irak’a yapılmış olan ve halen devam eden müdahaleler, insan Hakları ihlal eden, yer altı petrol zenginliği istediği gibi kullanan ve Irak’ı hiçbir şekilde gelişmesine izin ver-meyen ABD, uluslararası hukuk açısından nasıl değerlendirmektedir.

Çalışmam esnasında engin bilgi birikiminden ve tecrübelerinden yararlandı-ğım başta danışman hocam Yard. Doç. Dr. Hasan MOR olmak üzere, değerli arkada-şım Araştırma Görevlisi Sayın Tacettin Bey’e çok teşekkür ederim. Ayrıca kaynak sağlamada ve çeşitli konularda yardımlarını esirgemeyen Sayın hocam Haşim Casım, Sayın Rawyar, Sayın Hakkâri Kasım, Sayın Ari Hüseyin’e şükranlarımı sunuyorum.

(7)

7

Son olarak sevgili eşime Meryem’e, maddî manevî ve her zorlukta yanımda olan sevgili annem’e, Babam’a, Abim ve kardeşlerime minnet ve şükranlarımı sunarım.

ARAM WRYA NURALDIN NURALDIN Konya Haziran 2015

(8)

8 T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en ci n in

Adı Soyadı ARAM WRYA NURALDIN NURALDIN

Numarası 134234001003

Ana Bilim / Bilim

Dalı KAMU HUKUK / KAMU HUKUK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yar. Doç. Dr. Hasan MOR

Tezin Adı ABD’NİN IRAK SAVAŞI VE BİRLEŞMİŞ

MİLLETLE-RİN ROLÜ

ÖZET

ABD, Birleşmiş Milletler’in onayı olamadan Irak’ı işgal etme gerekçesi ola-rak, Irak’ın zenginleştirilmiş uranyum elde etmeye çalıştığını; kitle imha silahları (KİS) projesini devam ettirdiğini ve El Kaide’yle işbirliği yaptığını, öne sürmüştür. Dolayısıyla Irak Hükümetini, hem ABD açısından ve hem de dünya barış ve güven-liğine karşı açık bir tehdit olarak nitelendirmiştir.

Buradan hareketle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1991 Tarih ve 678 Sayılı Kararında Irak’a karşı kuvvet kullanmaya izin verildiği ve ayrıca 2002 Tarih ve 1441 Sayılı Kararın 13. Paragrafında, “Irak’ın ciddi sonuçlarla karşılaşaca-ğı” ifadesinin, kuvvet kullanılacağını öngörüyor olduğu iddiasından yola çıkarak, ABD’nin Irak’a Müdahalesi için yeni bir karara gerek olmadığını öne sürmüştür.

Binaenaleyh II. Bush Yönetiminin, 20 Mart 2003’te Irak’a başlattığı saldırı-nın ardından gündeme gelen en önemli tartışmalardan biri, ABD hangi hukuksal ne-denlere dayanarak Irak’ı işgal ettiği ve bu müdahalenin uluslararası hukuk bakımın-dan nasıl değerlendirileceği hususu olmuştur.

(9)

9

Güvenlik Konseyi’nin 1991 yılında aldığı 678 sayılı kararın amacı; Irak güç-lerini Kuveyt’ten çıkarmaktı ve 2002 yılında çıkan 1441 sayılı kararın amacı da; Irak’ın silahsızlandırılmasını ve silahlarının denetlenmesini güvence altına almaktı.

Ayrıca UNMOVIC’in (The United Nations Monitoring, Verification and Inspection

Commission) başkanı Hans Blix’in 14 Şubat 2003’te sunduğu raporlar ve sonraki dönemde de Irak’ta herhangi bir KİS’in bulunamaması, ABD iddia ve tezlerinin doğ-ru olmadığını açıkça göstermiştir.

Birleşmiş Milletler Antlaşmasının kuvvet kullanma ve silahlı zorlama yolları-nın; uluslararası hukukta öngörülen mekanizmalar işletilmeksizin ve dünya kamuo-yunun yoğun muhalefetine rağmen Irak’a karşı gerçekleştirilen bu savaş ve işgal, Birleşmiş Milletler Antlaşmasının “kuvvet kullanma yasağı” çerçevesinde oldukça yoğun tartışmalara sebep olmuştur. Ayrıca işgal sonrası, ABD’nin Irak’ta izlediği politikalar ve işkence iddiaları, insan hakları ve savaş hukuku itibariyle de ABD’nin ağır uluslararası hukuk ihlalinde bulunduğu eleştiri ve tartışmalarını beraberinde ge-tirmiştir.

(10)

10 T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en ci n in

Adı Soyadı ARAM WRYA NURALDIN NURALDIN

Numarası 134234001003

Ana Bilim / Bilim

Dalı KAMU HUKUK / KAMU HUKUK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yar. Doç. Dr. Hasan MOR

Tezin İngilizce Adı

AMERİKA UNITED STATES OF IRAQ WAR AND THE UNITED NATIONS ROLE

ABSTRACT

The USA claimed that Iraq tried to obtain enriched uranium, sustained the projects for mass destruction weapons (MDW) and ganged with El Kaide as the rea-son for occupying Iraq without the consent of the United Nations. Thus, it qualified the Iraq Government as a clear threat to both the USA and the peace and security of the world.

Starting from this point of view, it was claimed that the USA didn’t need a new decree to Interference to Iraq since necessary permission was given with the decree of the United Nations with the date of 1991 and number of 678, and the ex-pression stating that “Iraq will have serious conclusions” in the decree dated 2002 and with the number of 1441, article 13 allowed using forces against Iraq.

Consequently, one of the discussions which arose after the attack of the Ad-ministration of Bush the II on March 20, 2003 was the legal reasons for the USA’s occupying Iraq and how this intervention would be evaluated from the point of inter-national law codes.

(11)

11

The purpose of the decree of Security Council dated 1991 and with the num-ber of 678 was to take the Iraqi forces out of Kuwait and the purpose of the decree with the date of 2002 and number of 1441 was to unarm Iraq and control the weap-ons in Iraq. Moreover, the reports of Hans Blix, the Chairman of UNMOVIC (The United Nations Monitoring, Verification and Inspection Commission) dated February 14, 2003 and non-existence of MDW’s in Iraq during the following periods has clearly shown that the claims and hypothesis of the USA weren’t true.

This war and occupation executed against Iraq despite the severe opposition of world public opinion and without trying the ways of the Charter of United Nations about using forces and armed forcing and the mechanisms prescribed in the interna-tional law caused dense discussions within the frame of “the prohibition of the use of force” by the Charter of the United Nations. Moreover, the policies that the USA pursue in Iraq after the occupation and allegations of torture and the claims that the USA executed severe violations of law from the points of human rights and laws of war brought the critics and discussions along.

(12)

12 KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AB : Avrupa Birliği

BM : Birleşmiş Milletler

Çev : Çeviren

IAEA : International Atomic Energy Agency (Uluslararası Atom

Enerjisi Ajansı) KİS : Kitle İmha Silahları

NATO : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic

Treaty Organization)

md : Madde

Par : Paragraf

UNMOVIC : United Nations Monitoring, Verification and Inspection (BM

İzleme Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu)

Commission : Birleşmiş Milletler İzleme, Onaylama ve

Denetim Komisyonu)

UNSCOM : United Nations Special Commissin (Birleşmiş Milletler

Özel Komisyonu)

UAD : Uluslararası Adalet Divanı

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

USAK : Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu

GKK : Geçici Koalisyon Kurulu

a.g.e : Adı geçen eser

BMGK : Birleşmiş Milletler Genel Konseyi

Bkz. : Bakınız

FBI : Federal Bureau of Investigation

OAS : Organiziation of American States

s. : Sayfa

UN : United Nations

(13)

13

USAK : Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu

RES : Resolution (karar)

UGS : Yeni Ulusal Güvenlik Strateji

MC : Milletler Cemiyeti

UAEA : Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı

BMŞ : Birleşmiş Milletler Antlaşması

FKÖ : Filistin Kurtarış Örgütü

BMGS : Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri

GKK : Geçici Koalisyon Kurulu

INC : Irak Ulusal Konseyi

(14)

14 GİRİŞ

Dünyanın en eski medeniyetlerinin doğduğu Mezopotamya, 633-642 yılları arasında İslam toprakları arasına girdi. Emeviler ve Abbasiler döneminde en parlak devresini yaşadı. O zamanlar Bağdat dünyanın en önemli kültür ve ticaret merke-ziydi. Körfez ülkeleri arasında Irak, Suudi Arabistan ve İran’dan sonra 437.072 km² ile en büyük yüz ölçümüne sahip bir ülkedir. Arap olmayan dünya ile komşu tek Arap körfez devleti Irak, dağlık bölgesi ile kuzeyde Türkiye, batıda Suriye ve Ürdün, doğuda İran, güneyde Suudi Arabistan ve Kuveyt ile çevrilidir. Irak’ın Kör-fez ile ilgisi denize çok kısa olan cephesinden kaynaklanır: 924 km² su alanına (ka-ra suları) sahiptir. Bu görünümü ile tipik bir ka(ka-ra devleti ola(ka-rak I(ka-rak, sınırlı bir st(ka-ra- stra-tejik derinliğe sahip olan Kuzey Irak’taki dağlık arazi dışında her taraftan savun-masız sınırlarla çevrili ve denize ulaşımı ise yetersizdir. Irak zengin petrol rezervle-ri ve tarım elverezervle-rişli verezervle-rimli alanlara sahiptir1.

Irak uzun yıllar İngiltere’nin hâkimiyeti altında kalmıştır2. İngiltere’nin

1971’de Orta Doğu’dan tamamen çekilmesi ile bu bölge üzerinde başta güç Ameri-ka Birleşik Devletler (ABD) olmaya başlamıştır. Soğuk savaş sonrası Orta Doğu’da etkisini artıran ABD’nin Irak’a hususi politik ilgisinin olduğu aşikârdır. Son dönem Irak tarihinin ABD’nin politik dayatmaları ile şekillendiğini söyleyebiliriz. Irak’ın yakın dönem siyasi tarihinde muhatap olduğu savaşlar nedeniyle dünya gündemin-den ve özelikle Orta Doğu’daki hassas gündemin-dengeleri gözeten büyük güçlerin günde-minden düşmediğini görürüz3

.

Tarih boyunca Ortadoğu, stratejik konumu, coğrafi yapısı, jeopolitik özel-likleri ve yeraltı zenginözel-likleri ile tüm dünyanın ilgisini çeken; sosyal, kültürel ve beşeri yapısı itibariyle iç ve dış birçok mücadeleye sahne olan bir bölge olmuş, halen de olmaya devam etmektedir. Ayrıca, enerji güvenliğini tehdit eden farklı

1

İSKENDER Hasan, IRAK DOSYASI, - 2002 - http://www.patikalar.net, (e.t. 03.10.2014), (ss. 1-12), s.1.

2

İngiltere tüm bu bölgeyi tek bir birim olarak yönetmeyi uygun bulmuş ve ülkeye Arapça bir isim olan Irak (kökenleri eskiye giden) adını koymuştur. Bazı akademisyenler Irak’ı İngiliz emperyal dizaynlarının özel bir örneği olarak kabul etmekte ve parçalanmasını önlemek için bir dizi hasta katilin yönetimine ihtiyaç duyulduğunu iddia etmektedirler. İngilizlerin amacı petrol zengini Musul bölgesini kontrol altında tutmak ve Basra Körfezi’ni kontrol ederek sömürge imparatorluğuna giden yollarda hâkimiyetlerini devam ettirmektedir. ÖZCAN Mesut, Sorunlu

Miras Irak, 3 Baskı Küre yayınları, İstanbul 2003, s. 7 , 8. 3

(15)

15

risk faktörleri açısından oldukça kırılgan bir bölgedir. Bu nedenle özellikle son dönemde meydana gelen gelişmeler bölgenin daima gündemde olmasına sebep teşkil etmiştir4. Ayrıca Ortadoğu, dünyanın önemli merkezlerinden birisidir. Çünkü

bu bölge günümüzde temel enerji kaynağı olan ve bu özelliğini kaybetmeyen petrol bakımından en zengin bölge konumundadır. Bu nedenle bütün devletlerin gözü bu bölgede olduğu gibi; bölge içerisindeki devletlerin de birbiriyle çekişmeleri sürekli devam etmektedir. İşte bu çok yönle çatışma ve çekişmelerden birisi de Körfez Krizidir.

ABD’leri Orta Doğuyu özelikle Irak’ı tuzağına düşürüp patlayan bir bomba haline getirip aynı zamanda birçok devleti hata Irak’a komşu ülkeleri de düşman ettirmiştir. ABD’nin ilkçağ ve ortaçağ düşüncesi ile hareket ederek, hukuk kuralla-rını hiçe sayıp, uluslararası toplumu göz ardı eden bütün GK kararlakuralla-rını kendi lehi-ne kullanarak Irak’a gerekli tepkinin gösterildiği 1990 Birinci Körfez Kriziyle 2003 İkinci Körfez Krizinde bütün dünyanın tepkisi söz konusu olmuştur. Bu krizin sona ermesiyle de tartışmaları bitirmemiştir. Günümüzde Körfez Krizinden alınması gerekli dersler vardır, krizin sonuçları ve kriz sonrası ortaya çıkan durumla ilgili tartışmalar devam etmektedir5.

Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan Körfez Savaşı, kuvvet kullanma hukuku açısından önemli bir gelişmeye sahne olmuştur. Irak’ın Kuveyt’i işgaline yanıt ve-rirken, süper güçler ilk kez bir araya gelerek bu konuda işbirliği yapmışlardır. Geçmişte, Veto Kurumu nedeniyle çoğu kez işlemeyen Güvenlik Konseyi bu sefer çalışmıştır. Bunun en önemli nedeni de Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin çöküşe girmesidir. Buda ABD hegemonyasını kurmak için bir fırsat doğmuştur. Bundan dolayı Irak’ın uluslararası barış ve güvenliğe tehdit yönelttiği ve bu neden-le I Körfez krizinde BM kararıyla ona karşı koyulması gerektiği öne sürülmüştür6.

4

ÇETİNSAYA Gökhan, Irak’ta Yeni Dönem, Ortadoğu ve Türkiye, SETA Irak Dosyası, Ankara 2006, (e.t. 23.02.2015), s. 7.

5

BOZKURT Enver, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı, 3. Baskı Asil Yayın, Ankara 2007, s. 2.

6

Soğuk Savaş’ın bitmesinden ve SSCB’nin dağılmasından sonra Birleşmiş Milletler (BM) tara-fından yetkilendirilen kuvvet kullanımına ilişkin pratiklere baktığımızda Irak’a karşı kuvvet kullanımının özgün bir durum olduğu görülmektedir. Soğuk Savaş’ın bittiği ve yeni bir dünya düzenine doğru adım atıldığı son on yıl içinde hiçbir uluslararası eylem Irak’ın Kuveyt’i işga-liyle başlayan sorun gibi bir problem yaratmamıştır. ERKMEN Serhat, ABD ve İngiltere’nin

(16)

16

Petrol ve petrole dayalı politikalar, 19. yüzyıl başlarından itibaren Orta Do-ğu siyasetine etki eden birinci dereceden faktör olmuştur. Ondan dolayı Körfez bölgesi uluslararası sistem açısından anlamı, uluslararası sisteminde ekonomik çı-karları, büyük miktarda enerji elde etmek için stratejik hesapların önüne geçmesiy-le uluslararası sistem açısından Körfez bölgesi ekonomik çıkarlarıyla önemli olma konumunu sürdürmektedir. Tabi ki Körfez bölgesini sadece uluslararası sistem içinde ekonomik anlamıyla değerlendirmek çok doğru bir yaklaşım olacaktır, ancak global anlamda düşündüğümüzde (yani ABD, Avrupa Birliği (AB), Japonya, Çin, Hindistan gibi yeni uluslararası sistemde inkar edilemeyecek role sahip olan ülkeler açısından düşünüldüğünde) bölgenin petrol rezervleri yadsınamayacak derecede öneme haizdir7. Çünkü 1970’lerden itibaren hızla büyüyen o ülkelerin petrol tüke-timleri % 70, % 80 arasında olmuştur. Bu zaman içerisinde petrol ihtiyaçları daha da arttırmıştır. Dolayısıyla bölgenin uluslararası sistem açısından önemi üzerine vurgunculuk yaparken enerji ve ekonomi merkezli bir yaklaşım tarzı çok da yanlış olmayacaktır8.

Devletlerin ulusal politikalarının bir aracı olarak kuvvet kullanmaya baş-vurması Birleşmiş Milletler’in (BM) Antlaşmasına kadar olan dönemde yaygın bir uygulamaydı. Devletler diploması aracılığıyla elde edemediklerini kuvvet kullanı-mı yoluyla kazanma amacına sahipti. BM Antlaşması öncesinde, uluslararası dü-zeyde birçok devletin katılımıyla kuvvet kullanmayı yasaklayan ve kapsamlı bir şekilde düzenleyen bir belge ortaya konulamamıştır. Her ne kadar, Milletler Cemi-yeti (MC) Misakı devletlerin savaşa başvurmasını belli prosedürlere bağlasa da tam olarak devletlerin kuvvet kullanımını yasaklamamaktaydı. MC Misakı’ndan sonra imzalanan Briand – Kellogg paktı da misakın bir adım önüne geçerek savaşı yasak-lamakta; ancak bu yasağın ihlali halinde devletler iyi niyet olarak hukuk çerçeve-sinde kuvvet kullanmayı meşruluğa bağlamışlardır.

Irak Karşısındaki Kuvvet Kullanımlarının Değerlendirilmesi, Avrasya Dosyası Birleşmiş

Milletler Özel Sayısı, Cilt: 8 Sayı:1 Yıl 2002, (e.t. 11.02.2015). (ss. 310-339), s. 310.

7

KILINÇ Ramazan, Soğuk Savaş Sonrasında Basra Körfezinde Güvenlik, Avrasya Dosyası – Arap Dünyası, Özel Cilt: 6 Sayı: 1 Yıl: 2000, (e.t. 11.02.2015). (ss. 6-27), s. 9.

8

GÜRBÜZ M. Vedat, Petrol Politikaları ve Orta Doğu: “Global Politikaların Bölgesel

Yan-sımaları ve Irak Savaşı”, Avrasya Dosyası Enerji Özel Cilt: 9 Sayı: 1 Yıl: 2003, (e.t.

(17)

17

BM Antlaşmasının kurulmasıyla birlikte; kuvvet kullanımı konusunda önemli yenilikler getiren bir antlaşma uluslararası hukukta yerini almış oldu9.

Ant-laşma, mutlak bir şekilde kuvvet kullanmayı yasaklamış ve aynı zamanda kuvvet kullanma tehdidini de genel olarak yasaklamaktadır. Ayrıca hangi şartlar altında devletlerin kuvvet kullanabileceğini de belirtmektedir10. Uluslararası hukuk, bir devletin başka bir devlete karşı kuvvet kullanmasını ilke olarak yasaklamıştır. Bu yasak, mevcut uluslararası hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması md. 2/4’te düzenlenen kuvvet kullanma yasağı, BM üyesi olan ve olmayan tüm devletler için geçerlidir. Ancak kuvvet kullanma yasağı devletlerin egemenliği ilkesine getirilen yeni bir sınırlamadır. Kuvvete başvurmak, XX. Yüzyılın başlarına kadar devletlerin istedikleri zaman kullanabilecekleri bir hak olarak görülmüştür11. O yüzden, İnsanlığa çok büyük acılar yaşatan I. Dünya

Savaşı’ndan sonra kurulan Milletler Cemiyeti Sistemi bile genel olarak savaşı ya-saklamamış; sadece devletlerin savaşa başvurma yetkilerini belli noktalarda sınır-landırmıştır.

BM Şartı’nın Birinci Bölümünde yer alan 2. madde devletlerin egemen eşit-liğini düzenlemiştir. Buna göre BM devletlerin içişlerine müdahale edemeyeceği gibi, devletler de kendi aralarındaki uyuşmazlıklarını barışçı yolarla çözmelidirler. Aynı maddenin 4. fıkrası ise genel kuvvet kullanma yasağını getirir: Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşma-yacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar. Bunun yanında Kuvvet kullanma yasağının iki istisnası da BM Şartı altında belirlenmiştir. İlk istisna BM Şartı’nın 39. maddede ifade edilen

9

KEDİKLİ Umut, BM Antlaşması’nda Meşru Müdafaa Hakkı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2005, s. 4.

10

Devletler tarafından kuvvete başvurulmasının yansıra, bölgesel veya evrensel uluslararası ör-gütler de kuvvet kullanabilirler. Bu tür kuvvet kullanmaya hangi durumlarda başvurulabileceği her örgütün kurucu antlaşmasında belirlenmiştir. Böyle bir olasılık, BM Antlaşması'ndan önce düşünülmüş değildi. İlk kez BM'ye belirli durumlarda kuvvet kullanma yetkisi tanınmıştır. Ya-ni devletlere meşru savunma bir yana hiçbir durumda kuvvet kullanma yetkisi tanınmamış ol-masına karşılık, bir uluslararası örgüt olan BM gerekli gördüğü durumlarda bir yaptırım yolu olarak kuvvete başvurabilir. KESKİN Funda, BM ve Kuvvet Kullanma, Avrasya Dosyası Bir-leşmiş Milletler Özel Sayısı, Cilt: 8 Sayı:1 Yıl 2002, (e.t. 24.01.2015), (ss. 149-174), s. 150.

11

MAWLOOD J. Farid, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı Ve Irak Savaşı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2009, s. 4.

(18)

18

BM Güvenlik Konseyinin barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptaması durumunda uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için alacağı önlemlerdir. İkinci istisna olarak 51. maddede yer alan BM üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru müdafaa hakkıdır12.

BM sisteminde, uluslararası barış ve güvenliği korumada birinci derecede sorumluluk Genel Konseyi (GK)’ya verilmiştir. BM şartı md. 47’de, GK’nın gerek-tiğinde harekete geçebilmesi ve kendisine bağlı birlikleri kullanabilmesini kolay-laştırmak amacıyla askeri danışmanlık yapabilecek bir Askeri Kurmay Komitesi kurulması ve GK emrindeki tüm askeri birliklerin komite tarafından yönetilmesi planlanmıştır. Md. 43’te kuvvet oluşturulması için, BM üyelerinin GK ile özel ant-laşmalar yapmaları öngörülmüştür. GK, bu özel antant-laşmalarla emrine verilen güçle-ri gereksinim duyduğu anda kullanabilecektir. Şartta bu tür düzenlemelere gidilme-si aslında örgüt kurulurken daha aktif ve işlevsel bir güvenlik gidilme-sistemi oluşturulma-sının planlandığını göstermektedir13. Fakat md. 43’de söz edilen antlaşmalar

yapıla-rak yürürlüğe konulamamış, md. 47’de öngörülmüş bulunan Askeri Kurmay Komi-tesi kurulamamıştır. Bu yüzden GK müdahale etmesi gereken durumlarda kendisi askeri kuvvet kullanmamış, üye devletleri kuvvet kullanımı ile yetkilendirmekle ve üye devletlere kuvvet kullanımını tavsiye etmekle yetinmiştir. Bu yüzden uluslara-rası barış ve güvenliğin korunması konusunda bir boşluk oluşmuştur.

Uluslararası sistemin yapısının, özelikle Sovyet İmparatorluğunun sona erme-sinden sonra, uluslararası sistemi içinde bir güç boşluğu olmuştu, buda ABD için üstün ya da lider ülke haline gelmesi bir fırsat doğmuştur. Dolayısıyla az çok klasik güç dengesi sistemlerine benzeyen alt sistemlerin ortaya çıktığı ilginç bir yapıya doğ-ru gittiği görülmektedir. Bu dudoğ-rumda ABD’nin önünde iki seçenek kalmıştı: ABD ya kendi çıkarlarını tehlikeye sokan bölgesel güçlerin ortaya çıkmasına engel olacak ya da kıtasına dönerek bölgesel çatışmalara karışmayacaktı. Birincisini tercih edemezdi,

12

BATIR Kerem, Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Amerikan müdahaleciliği Ve Uluslararası

Hukuk, Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi, Yönetim Bilimleri Dergisi, sayı (9: 1) 2011,

(e.t. 12.10.2014), ( ss. 119-134), s. 119.

13

ÖRNEK Serdar, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı: 1991 ve 2003 Irak Harekâtları, 1 Baskı, Seçkin Yayınları, 2013, s.18, 19.

(19)

19

çünkü böyle bir durumda bölgesel çatışmalar sonucu ortaya çıkan güçler diğer dev-letleri de egemenliği altına alacağından ABD’nin çıkarları açısından da doğrudan bir tehdit haline gelebilirdi. Dolayısıyla konumunun kendine tanıdığa olanaktan da ya-rarlanarak bu yeni yapı içinde dengeleyici devlet ( holder of balance) rolünü yerine getirmeyi amaçlayan ABD ikinci yolu tercih etmiştir. Bu politika hem ABD’yi böl-gesel sorunlardan uzak kalmasını hem de gerektiğinde müdahale etmesini sağlamak-tadır. Ancak ABD, yeni dönemde doğrudan müdahale yerine BM mekanizmasını bu müdahalenin aracı olarak kullanmanın pek çok bakımdan daha avantajlı olduğunu görmüştür. Çünkü iki kutuplu yapının bozulmasıyla artık BM’de istenilen kararları aldırmak daha kolay hale gelmiştir. ABD, böylece BM aracılığıyla müdahale ederek hem de işin ekonomik, siyasal ve askeri maliyetini tek başına karşılamak zorunda kalmamaktadır. Bush’un Körfez Krizi ile birlikte dile getirdiği “yenidünya düzeni-nin” altında yatan esas mantık da aslında tamamen buydu14.

ABD’nin 11 Eylül terör saldırısından sonra, Bush Doktrini olarak uygula-maya koyduğu dış politikasında Irak, Kuzey Kore ve İran ’’haydut devletler’’ ya da “şer ekseni” olarak tanımlanmıştı. Bu devletlerden gelebilecek tehdidin ABD için oluşturduğu korkuyu güçlendirmiştir. Amerikan yönetimine göre; ’’haydut devlet-lerin’’ nükleer silah geliştirme kapasitelerini arttırma çabaları uluslararası terörizm-le birterörizm-leştiğinde, Kitterörizm-le İmha Silahlarının (KİS) terörizmin bir aracı olarak kullanıl-ması ABD için büyük bir risk oluşturmuştur15. Bu durumda ortaya çıkan tehdidin oluşturduğu risk ne kadar büyükse, eylemsiz kalma riski de o kadar büyüktür. Bu nedenle ABD, söz konusu rejimlere ve terör örgütlerine karşı ilk vuruş stratejisinin

14

ARI Tayyar, Basra Körfezi ve Ortadoğu’da Güç Dengesi (1978 – 1996), 3 Baskı, Alfa Ya-yınları, İstanbul 1998, s. 222.

15

Kongrenin ortaya çıkardığı bu gerçekler karşısında, 1990’da ABD’nin Irak’ta ki mevcut politi-kasını göz ardı etmek çok güç Irak’ın biyolojik silah kullanma tehdidi Bush yönetimince savaş için gerekçe olarak gösterilmişti. Oysa Kongre tutanakları ortaya çıkarıyor ki, bu silahları Irak’a ABD ihraç etmişti. ABD, beraberinde İngiltere ve daha birçok ülkenin de imzaladığı ve onayladığı 1972 ve 1975’de Gelişme yasağı, Biyolojik ve Toksik Silahların Üretimi ve Yasak-lanması ve Bunların ithafı konulu uluslararası sözleşmelerin tarafı olduğu kadar aynı zamanda ihlalcisi de, aynı belgelerin ortaya koyduğu bir başka gerçek ise, ABD’nin 1991 Körfez Sava-şı’ndan çok kısa bir süre öncesine kadar bu silahları Irak’a satmaya devam etmiş olmasıdır. Dönüp bakıldığında bu geçmiş, akademik çalışmalarla konu olmaktan çok ABD’nin 2003’de Irak’a başlattığı düzmece bir savaşın arkasında duran gerçekleri sergiliyor. GENDZIER Lrene,

Demokrasi Hile ve Silah Ticareti: ABD, Irak ve Kitle İmha Silahları, web site, www.merip.org, Mart 2006, yayınlanan makalenin Türkçe çevirisidir, (e.t. 04.04.2015), (ss. 1-4), s. 1.

(20)

20

uygulanacağını ’’Yeni Ulusal Güvenlik Strateji’’ (UGS) belgesinde ifade etmiştir. Bu belgede ABD; 1950’li yıllardan beri izlediği caydırıcılık politikasını terk ettiği-nin mesajını da vermiştir16.

Irak’ı KİS’ından arındırılması için 2002 tarihinde 1441 sayılı karar çıkmış-tır. Dolayısıyla Irak tam olarak karara uyması halinde ABD, askeri harekâtı dayan-dıracağı en temel yasal dayanaktan mahrum kalmıştır. Nitekim ABD, Irak’ın, 1441 sayılı karar doğrultusunda, Kitle İmha Silah programları hakkında BM Güvenlik Konseyi’ne 8 Aralık 2002’de sunduğu raporda ABD’ini tatmin etmemiş dolayısıyla yanlış ve eksiklikler bulunduğunu açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Powell, 19 Aralık 2002’te yaptığı konuşmada, Irak’ın kendisine tanınan son fırsat da harcadığını ve Bağdat’ın 1441 sayılı kararın maddi ihlali içinde olduğunu söylemiş; bu açıklamayı müteakiben ABD, BM Güvenlik Konseyi üyeleri nezdinde yoğun bir diplomasi atağı başlamıştır17. Dolayısıyla çalışmamızın amacı, II. Bush yönetiminin 20 Mart 2003’te Irak’a başlattığı saldırının ardından gündeme gelen en önemli tartışmalar-dan biri ABD hangi hukuksal nedenlere dayanarak Irak’ı işgal etmişti? ve bu süre-cin uluslararası hukuk bakımından nasıl değerlendirileceğidir. BM Antlaşmasının kuvvet kullanma ve silahlı zorlama yollarının gerekli mekanizmaları çalıştırılma-dan ve dünya kamuoyunun yoğun muhalefetine rağmen gerçekleşen bu savaş, so-ğuk savaş sonrası ABD hegemonyasının uluslararası hukuka çelişen ciddi adımla-rından biridir. İşgal öncesi BM antlaşmasının “kuvvet kullanma yasağı” çerçeve-sinde yoğunlaşan tartışmalar bugün ABD’nin Irak’ta izlediği politikalar ve işkence iddiaları nedeniyle savaş hukuku ve insan hakları ekseninde genişlemektedir18.

Sonuç olarak, II Körfez savaşında ABD Irak’a müdahalesiyle başlayan sü-reç ve sonrasındaki gelişmelerin uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bize göre bu değerlendirmelerden en önemlisi,

16

CHOMSKY Noam: “Amerikan Müdahaleciliği-Haydut Devletler’’,(Çev. Taylan DOĞAN ve Barış ZAREN), www.karakutu.com/models.php=a rticle&side=2525, (e.t. 01.07.2014). 17

ÖZKAN Tuncay, Bush ve Saddam’ın Gölgesinde Entrikalar Savaşı, Alfa Basım Yayınları, İstanbul 2003, s. 376.

18

ABD, uluslararası sahasında bir süper güç olarak, hedeflerini, çıkarlarına ulaşmak ve hege-monyasını korumak için ona rekabet olabilecek bir uluslararası güce izin vermemektedir. Buda ABD’nin çıkarları ve dış politikası hatta iç politikası gereği formülasyönü ve yönetimi tutar. BSYUNİ Şerif, Amerika Savaşı Irak’ta, Kuvvet Kullanma Meşruiyeti, Uluslararası Siyasi Dergisi, s. 151, 2003, s. 127. ،ﻰﻧﻮﯿﺴﺑ ﻒﯾﺮﺷ ةﻮﻘﻟا ماﺪﺨﺘﺳا ﺔﯿﻋوﺮﺸﻣ ،قاﺮﻌﻟا ﻲﻓ ﺔﯿﻛﺮﯿﻣﻷا بﺮﺤﻟا دﺪﻌﻟا ،ﺔﯿﻟوﺪﻟا ﺔﯿﺳﺎﯿﺴﻟا ﺔﻠﺠﻣ ، 151 ، 2003 .ص ، 127 .

(21)

21

leştirilen askeri müdahalenin, uluslararası hukuk açısından meşruluğunun tartışma konusu yapılmasıdır. Çünkü Irak’a yönelik gerçekleştirilen askeri müdahale geçti-ğimiz yüzyılın başından itibaren geliştirilmeye ve kalıcılaştırılmaya çalışılan kuv-vet kullanımı konusunda var olan kurallar bütününün değişmesi veya büyük boyut-larda yıkılması yönünde çok önemli bir olay olarak değerlendirilmektedir. Bu mü-dahalenin en fazla tartışılan yönü, ABD ve müttefiklerinin Irak’a yönelik askeri müdahalesinin hukuksal dayanaktan yoksunluğu ve Irak’ın durumudur19. İşte bu

noktada meşru müdafaa hakkının kapsamının belirlenmesi ve hangi şartlar altında kullanılabileceğinin tespiti, devletlerin hukuka uygun olmayan haksız kuvvet kul-lanımlarını meşrulaştırmak için kendilerine bu hakkı dayanak göstermelerinin önü-ne geçilmesi açısından öönü-nemlidir20.

Çalışmamız ‘‘Giriş’’ kısmını takiben üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölü-münde Irak tarihi, zenginliği ve uluslararası hukukta kuvvet kullanma ve 1990 dan 2003 yılına kadar Irak-ABD savaşı ve BM rolü genel bir şekilde anlatılmıştır. Birinci bölümde Birleşmiş Miletler öncesi dönem kuvvet kullanma hakkı ve Birleşmiş Mi-letler Antlaşması döneminde ve sonrasında kuvvet kullanma yasağı, kuvvet kullanma istisnaları ve uluslararası hukukta kuvvet kullanımı açısından Irak savaşı, savaşın başlattığı hukuki tartışmaları, savaşla ilgili hukuki tezlerle ilgili ayrıntılı olarak açık-lanmıştır. İkinci bölümde Güvenlik Konseyi’nin kararları ışığında Irak savaşı, Körfez savaşının ortaya çıkışı, 13 yılık Birleşmiş Miletlerin Irak’a yaptırımları ve kararları, 1991 savaşı, 2003 savaşı’ın uluslararası hukuk açısından değerlendirmesi ve UNSCOM (veya daha sonra UNMOVIC) ile IAEA denetçileri tarafından 13 yılık Irak’ı silahsızlandırılmasında görev yapmalarıyla ilgili detaylı bir şekilde açıklanmış-tır. Üçüncü bölümdeyse ABD tarafından Irak’ı özgürleştirme operasyonu, ABD Irak’a saldırma gerekçesi, politikası, Irak’a müdahale sürecinde insan hakları, 51. Maddenin çerçevesinde 2003 savaşında Irak’a karşı ABD-İngiltere ve müttefikleri tarafından uygulanan kuvvet kullanımı ve Güvenlik Konseyinin 2002 yılında aldığı

19

REÇBER Sercan, Irak’a Yönelik Askeri Müdahalenin Uluslararası Hukuk Açısından

Geçerliliği, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 4, No: 13 ss.55-75, 2008, (e.t. 03.07.2014), s.

55.

20

(22)

22

1441 sayılı kararında Müdahale için bir Gerekçe Sağlar mı? Şeklindeki sorulara ve konulara açıklık sağlanmıştır.

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI HUKUKTA KUVVET KULLANIMI VE

IRAK SAVAŞI A. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖNCESİ DÖNEM

̏ Savaş, insanlık tarihi boyunca toplumları olduğu kadar felsefi düşünceyi de önemli ölçüde etkilemiş bir olgudur. Savaşa ilişkin düşüncelere ilkçağlardan beri rastlamak mümkündür ̋. BM öncesi dönemde Savaş üzerine düşünmenin bir kav-ramı olarak haklı savaş, en yaygın şekliyle, batı kültüründe siyasi amaçlar doğrul-tusunda güç kullanımının ne zaman haklı görülebileceğini belirlemeye ve sınırla-maya çalışan tüm fikirleri ve pratikleri içermektedir. Bu kavram, özellikle batı kül-türünde, yüzyıllar boyunca gelişme gösteren çok çeşitli kültürel kaynakların bir üründür21.

İnsan toplulukları çıkarlarını korumak veya yeni menfaatler elde etmek için geçmişten bu bugüne kadar çeşitli araç ve yöntemlere başvurmaktadır. Söz konusu araç ve yöntemler arasında barışçı yolların yanı sıra zor kullanmayı içeren yollar da yer almaktadır22.

16. Yüzyıla kadar ahlaki ve geleneksel bir zorunluluk olarak Savaşın meşru bir gerekçeye dayandırılması, uluslararası hukukun tek aktörü olacak şekilde dev-letlerin mutlak egemenliğine dayalı bir sistemin hâkim olduğu görülmüştür23

. Thomas Aquinas, Ortaçağ’da haklı savaş kavramı üzerine yaptığı görüşleriyle dik-kat çeken haklı bir savaş için kaçınılmaz üç koşul bulunduğunu belirtmektedir: haklı bir neden, savaşı tek merkezden örgütleyip sürdürebilecek bir otoritenin

21

EREKER A. Fulya, “İlkçağlardan Günümüze Haklı Savaş Kavramı”, uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004, (e.t. 16.10.2014), s. 2.

22

TOPAL Ahmet Hamdi, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma, Atatürk Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi, Bölüm 8, (e.t. 30.11.2014), (ss. 1-18), s. 2.

23

ORALLI Levent Ersin, Uluslararası Hukukta Ve BM Sisteminde Askeri Müdahale

Olgu-su, Tesam Akademi Dergisi, Gazi Üniversitesi. Ankara 2008, (e.t. 16.10.2014), (ss. 102-127),

(23)

23

lığı ve iyi niyet Aquinas, bir haklı nedenin olması için karşı tarafın mutlaka suçlu olması gerektiğini ileri sürmüştür24.

Aquinas, haklı bir savaşta savaş kurallarının ihlal edilmesinin savaşı haksız duruma düşüreceğini de ileri sürmüştür. Birinci dünya Savaşı’nın sonunda yapılan Versay Barış Antlaşması’ndan önce devletlerarası ilişkilerde savaşa başvurmak bir hak olarak kabul ediliyordu. Dolayısıyla, kuvvet kullanmayı yasaklayan milletlera-rası hukuk kuraları yoktu. Milletleramilletlera-rası toplum, 1899-1907 La Haye konferansları sonucunda ancak savaşı düzenlemeyi ve savaşın acılarını azaltacak tedbirler almayı başarabildi. Tüm devletler uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını uzun süre hukuka uygun kabul etmişlerdir25. Bu devirlerdeki kuvvet kullanımının sadece sa-vaş hukuku kuralları ile yürütüldüğü söylenebilir. Bir devletin kuvvete başvururken bunu haklı bir nedenle yapması, hem doktrinde hem de uygulamada daima çok önemli olmuştur26

. Bu devirdeki kuvvet kullanımının sadece savaş hukuku kuralları ile yürütüldüğü söylenebilir. 1907 La Haye Konferansı’nda, o dönemde güçlü Av-rupa devletlerinin, başka bir devletten alacakları olan vatandaşlarının alacaklarını zorla tahsil etmek için borçlu devletlere karşı kuvvete başvurmalarını belli şartlara bağlayan Drago-Porter Doktrini ile kuvvet kullanma hakkına nispi bir sınırlama getirilmiştir27.

Uluslararası hukuk bakımından savaş hukuku dört devreden geçtiği görül-mektedir. Birinci devir ilkçağlardaki haklı – haksız savaş ayrımının yapıldığı ve haklı savaşa müsamaha gösterilen devirdir. İkincisi, Hugo Grotius ile başlayan ve

24

Bir devletin kuvvete başvurmayı haklı gerekçelere dayandırması doktrinde ve uygulamada çok önemli bir yer tutmuştur. Devletler silahlı güç kullanmalarını, kendilerine göre haklı olan ge-rekçelere dayandırmışlar ve ileri sürdükleri gerekçeler diğer devletler tarafından hiçbir şekilde kabul görmese dahi kuvvet kullanmayı tercih edebilmişlerdir. Haklı savaş, genel olarak Batı dünyasında Hıristiyanlığın etkisiyle oluşturulmuş bir kurum olarak kabul edilmektedir. Kura-mın oluşumunu sağlayan düşünceler esas itibarıyla Ortaçağ’da şekillenmiştir. EREKER, s. 12.

25

GÜNEL Reşat Volkan, “Milletlerarası Hukuk”, 7 baskı, Beta yayıncılık, İstanbul 2014, s. 99.

26

MAWLOOD, s. 8.

27

Drago-Porter Doktrini’ne göre: "Akit Devletler, bir ülkenin hükümetinin diğer bir ülkenin hükümetinden kendi vatandaşlarının sözleşmeye dayanan borçlarını tahsil etmek amacıyla si-lahlı kuvvete başvurmaması konusunda anlaştılar. Ancak, borçlu devlet [bu konuda] bir tahkim teklifini reddeder veya ihmal ederse veya böyle bir teklifi kabul ettikten sonra tahkimname ya-pılmasını önlerse veya tahkimden sonra karara uymazsa, bu yükümlülük uygulanmaz." Söz-leşme metni için bkz: Limitation of Employment of Force for Recovery of Contract Debts (Hague, II); October 18, 1907, (http://avalon.law.yale.edu/20th_century/hague072.asp). (e.t. 11.01.2015).

(24)

24

1918’ e kadar devam eden, devletlerin sınırsız egemenliğinin kabul edildiği ve sa-vaşın da bu sınırsız egemenlik içerisinde yer aldığı görüşünün kabul edildiği dö-nemdir. Diğer devirlerde ise Milletler Cemiyeti öncesinde ortaya çıkmıştır28.

I. Dünya Savaşı, Batı tarihinde, daha önceden bilinmeyen bir düzeyde katli-ama ve yıkıma yol açmıştır. Böyle bir felaketin yeniden yaşanmasını önlemek için çare arayan devletlerin bu konudaki isteklerinin bir ürünü olarak Milletler Cemiyeti ortaya çıkmış ve Müttefik Devlet liderlerinin Savaş sonrasında toplanan 1919 tarih-li Paris Konferansı’ndaki onayıyla Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Üyelerini uz-laşmazlıklarının çözümü için müzakere, tahkim ve yargı gibi barışçıl çözüm yolla-rını aramaya zorlayan Milletler Cemiyeti savaşı yine de mutlak olarak yasa dışı ilan etmemiş, yalnızca onu önlemeye yönelik usulü engeller oluşturmuştur29.

Kısaca özetlemek gerekirse; uluslararası hukuk bağlamında Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar şiddet ya da savaş yasağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 15. Yüzyıla kadar haklı sebep ya da sebeplerin olması halinde her devletin kuvvete başvurma hakkının olduğu düşünülüyordu. İlerleyen zaman sürecinde, özellikle 17. Yüzyılda, devletin gerek duyduğu zaman kuvvete başvura-bileceği görüşü genel olarak kabul edilmiştir. 19. Yüzyılda ise kuvvete başvurma konusunda bazı kısıtlamalar öngörülmüştür. 20. Yüzyılda ise devletler tarafından tek taraflı ve haksız olarak kuvvete başvurulması yasaklanmıştır30.

B. BM SİSTEMİNDE KUVVET KULLANILMASINA İLİŞKİN TEMEL DÜZENLEMELER

1. Genel Olarak

Yüzyıllar boyunca İnsanlar güç kullanmanın yasaklanmasına ya da kapsam-lı bir şekilde kuvvet kullanmalarına çakapsam-lışmışlardı ancak bunu tam olarak

28

BOZKURT, 2007, s. 7.

29

Askeri saldırıya yasal sınırlamalar getirilmesinin gerekliliği konusunda devlet adamlarının ikna edilebilmesi için Birinci Dünya Savaşı’nın yaşanması gerekmiştir. İlk çaba 1919’da, MC Mi-sakı’nın Versay’da kabulü sırasında gösterilmiştir. Misak uyarınca, Cemiyet Konseyi savaşa yöneliyor görünen ülkelere tavsiyede bulunabilmekteydi. Ancak, konseyi üyeleri kendi arala-rında anlaşmaya varamasa, uyuşmazlık içindeki hükümetler “hak ve adaletin korunması için gerekli “olduğunu düşündükleri herhangi bir eylemi gerçekleştirmekte özgürdüler.

Uluslarara-sı Hukuk AçıUluslarara-sından Kuvvet Kullanma araştırmaUluslarara-sı. (e.t. 24.02.2015).

www.startimes.com/f.aspx?t=13460691 2008 ،ﻲﻟوﺪﻟا نﻮﻧﺎﻘﻟا ﻞظ ﻲﻓ ةﻮﻘﻟا ماﺪﺨﺘﺳا ﺚﺤﺑ 30

(25)

25

mamışlardır31. Tarihin en yıkıcı II Dünya Savaşının ardından 6 Haziran 1945’te San Francisco’da 51 devlet tarafından imzalanan Birleşmiş Milletler Antlaşması, derin bir idealizm duygusu içerisinde tasarlanmıştır32. BM Antlaşması, uluslararası barış ve güvenliğin muhafazası gibi çok önemli bir görevle, yeni bir örgüt kuruyor-du33. Antlaşma, sadece örgütün yapısına yönelik değil; aynı zamanda örgütün muh-tevası ve çalışmasına ilişkin kural ve prensipleri içeren düzenlemelerden oluştu-rulmuştu34. Devletler tarafından kuvvet kullanılmasının yasaklanması BM Antlaş-ması, birbirini tamamlayan üç güvenlik sistemi getirmektedir: BM Antlaşması VI. ve VII. bölümlerde belirlenmiş olan ortak güvenlik sistemi, Bölüm VIII’de yer alan bölgesel düzenlemeler 51. maddede ifadesini bulan bireysel ya da birlikte meşru savunma hakkı oluşturmaktadır35.

Özellikle, kuvvet kullanma başta olmak üzere, üye devletlerin tutumlarının belirli kurallara veya çerçeveye oturtulması için özel ilkeler öngörüldü. Bu ilkeler ve kurallar, genel olarak, uluslararası antlaşmalar ile örf ve adet hukukundan esin-lenerek ortaya çıkan, uluslararası hukuk kuralları olmak tanımlanmaktadır. BM

31

REÇBER, s. 57. 32

̏ Biz Birleşmiş Milletler Halkları, bir insan yaşamı içinde iki kez insanlığa tarifsiz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların ve büyük uluslarla küçük ulusların hak eşitliğine olan inancımı-zı yeniden ilan etmeye, adaletin korunması ve antlaşmalara, uluslararası hukukun diğer kay-naklarından doğan yükümlülüklere saygı gösterilmesi için gerekli koşulları oluşturmaya ve da-ha geniş bir özgürlük içinde dada-ha iyi yaşama koşulları sağlamaya, toplumsal ilerlemeyi kolay-laştırmaya; bu amaçlara ulaşmak için hoşgörülü davranmaya ve iyi komşuluk ilişkileri içerisin-de birbirimizle barışık yaşamaya, uluslararası barış ve güvenliği korumak için güçlerimizi bir-leştirmeye, müşterek yararlar dışında silâhlı kuvvet kullanılmamasını sağlayacak ilkeleri kabul ederek, uygun yöntemleri benimsemeye, tüm hakların ekonomik ve sosyal bakımdan gelişimini kolaylaştırmak için uluslararası kurumlardan yararlanmaya istekli olarak bu amaçları gerçek-leştirmek için çaba harcamaya karar verdik ̋ ARIBOĞAN Deniz Ülke, “Uluslararası Barış ve

Güvenliğin Sağlamasında Bir Araç Olarak Birleşmiş Milletler ve Temel Sorunları”

Av-rasya Dosyası, BM Özel, 2002, Cilt:8, Sayı: 1, (ss. 128-148), s. 129,130.

33

Uluslararası hukuk sistemine ilişkin kurallar, çoğunlukla, devletlerin kendi aralarında yaptıkları uluslararası antlaşmalardan türemektedir. İki veya daha fazla bağımsız, egemen devletin bir konuyu birlikte ele alıp, hukuksal geçerlilik verme niyetiyle o konu üzerinde anlaşmaya varma-ları durumunda artık uluslararası hukuk bakımından bir antlaşmanın ortaya çıktığı kabul edil-mektedir. HEKİMOĞLU, s. 65.

34

Dünya barışı ve sosyal gelişim çalışmalarını sürdürmek üzere bağımsız devletleri bir araya getiren tek uluslararası teşkilattır. Birleşmiş Milletler, kurucu devletler olarak adlandırılan 51 ülke tarafından, 24 Ekim 1945 tarihinde oluşturulmuştur. 2011 yılının sonunda üye sayısı 193’ye ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler Hakkında Herşey, Birleşmiş Milletler Kamusal

ileti-şim Dairesi, New York 2008, Türkçesi, Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği Enfor-masyon Merkezince hazırlanmıştır, s. 3.

(26)

26

sisteminin oluşmasında en etkin kaynağı, uluslararası antlaşmalar oluşturmaktadır. Çünkü uluslararası hukuk bakımından BM örgütünün kurucu metini de bir antlaş-madır. Bu Antlaşma, herhangi birçok taraflı uluslararası sözleşmede olduğu gibi, uluslararası görüşmeler çerçevesinde BM Konferanslarıyla formüle edilmiştir36.

Kuvvet kullanmaya ilişkin, 1945 yılı öncesi düşünceyi öğrenmek için tarihi belgelerin içreğinin anlaşılması gerekir. O zamanlar güç kullanmayı siyasi kuvvet, ekonomik açısından ve toprak kazanma amacı güden bazı devletlerin neden olduğu ve yıkıcı sonuçlarının yaşandığı bir savaşın hemen sonrasına denk düşüyordu. Bu acı tecrübeyi yaşayan devletler, San Fransisko Konferansında kuvvete dayalı poli-tikaların önlenmesi konusunda mutabık kaldılar. Bir devlet diğer devlete karşı Kuvvet kullanmaması, ülke sınırlarını genişletme, içişlerine karışmaması ve başka devlet hükümetlerini değiştirme amaçlarına hizmet etmemeliydi. BM sisteminde meşru olmayan kuvvet kullanımı, ̋ saldırgan ̏ veya ̏ yayılmacılık ̋ olarak algılanmış ve yasaklanmıştır. BM sisteminde istisna olarak Kuvvet kullanımına ancak, meşru müdafaa veya Güvenlik Konseyi kararlarıyla ve siyasal bağımsızlık veya toprak bütünlüğünün korunması amacıyla izin verilirmiştir37.

BM’nin yapısına bakıldığında kurulu olan hukuk düzeni, BM Kurucu Ant-laşması’nın 2/1 fıkrasında devletlerin egemen eşitliği ilkesine ve genel şiddet yasa-ğına dayanmaktadır. Aynı maddenin 4. Bendinde geniş kapsamlı savaş yasağını, devletlerarasındaki her türlü şiddet kullanımını aynı zamanda barışı bozucu nitelik-teki her türlü eyleme de karşı çıkılmasını beraberinde yasaklamasıdır. BM Kurucu Antlaşması’nda kuvvet kullanma yasağının istisnası olarak belirtilen durumlar ise,

meşru müdafaa hakkı38 ve BM Güvenlik Konseyi’nin BM Kurucu Antlaşması’nın

VII. Bölüm çerçevesinde alacağı önlemlerdir.

36

AREND Anthony Clark, International Law and the Preemptive Use of Military Force, The Washington Quarterly, Vol. 26, lssue 2, Spring 2003, (e.t. 20.12.2014), (ss. 98-103) s. 101.

37

Hukuki kurumların merkezi rollerinden biri de hukukun etkinliğini ve uyumunu sürdürmek ve teşvik etmek olduğu için, uluslararası hukukun merkezi bir yasama ve yargı kolu yoluyla sis-tematik bir hukuki derleme eksikliğini içeren kurumsal zayıflığı, sistemin normatif bütünleş-mesine ters etkide bulunmaktadır. HEKİMOĞLU, s. 64.

38

Birleşmiş Milletler hukuk düzeninde, ilkin, meşru müdafaa ve buna karar verme hakkı hedef devlete ait olan bir kuvvet kullanma biçimi; ikincisinde, Güvenlik Konseyi’nin kararına bağlı olarak üye devletlerle işbirliği içinde icra edilebilecek ve silahlı kuvvetlerin de kullanılmasını öngören bir kuvvet kullanma biçimi ya da uluslararası bir kolluk tedbiri, kuvvet kullanma ve meşruiyet bağının kurulmasının ilk adımlarını oluşturur. TARHANLI Turgut, Kuvvet

(27)

Kul-27

BM kurucu Antlaşması’nın 2. Maddesinin 4. Paragrafı’na göre, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında başlıca sorumlu olan organ BMGK’dir. BM ku-rucu Antlaşması’nın 39. Maddesi itibarıyla BMGK barışın tehdit edildiğini, bozul-duğunu ya da bir saldırı eylemi olbozul-duğunu saptayabilir ve bunun üzerine uluslararası barış ve güvenliğin korunması veya yeniden tesisi için tavsiyelerde bulunabilir ya da 41 ve 42. Maddeler uyarınca hangi önlemelerin alınacağını kararlaştırabilir39.

2. Kuvvet Kullanmama İlkesi: a. Genel Olarak:

BM Antlaşmasının birçok hükmünde devletlerin arlarında çıkan uluslararası uyuşmazlıkları sebebi çoğu zaman sosyal, ekonomik, siyasal veya askeri konularda farklı isteklere sahip devletlerarasındaki çekişmelerdir40. Bu uyuşmazlıkları barışçı çö-züm yolları ile çözmek yükümlülüğü altında oldukları düzenlenmiştir. Örneğin, Antlaşmanın giriş bölümünde, BM üyelerinin ̋ uluslararası barış ve güvenliğin mu-hafazası için kuvvetleri birleştirip ̏ , ̏ müşterek menfaatlerin icapları dışında silah kullanılmamasını sağlayan prensipleri kabule ve usulleri tesise ̋ kararlı oldukları ifade edilmiştir. Örneğin amaçlarını açıklayan 1. Maddenin 1. fıkrasında41 uluslara-rası barış ve güvenliğin muhafazası ilk amaçtır. Amaçları gerçekleştirmek için ka-bul edilen ilkeler 2. md’de düzenlenmiştir. 3. fıkrada42 üye devletlerin uluslararası uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye sokmayacak şekilde barış yolu ile çözecekleri belirtilmiştir. Ayrıca kuvvet kullanımını ve kuv-vet kullanma tehdidinde bulunulmasını yasaklayan 2. md’nin 4. fıkrasında, savaş terimi kullanılmaktan kaçınılmıştır. Böylece, savaşa varmayan kuvvete dayalı her

lanma, Meşruiyet ve Hukuk, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt:20, 2005 ss.17,18, <http://www.

anayasa.gov.tr/anyarg20/ttarhanli.pdf>, (e.t. 15.01.2015). , ss. 1-24, s. 12. 39 REÇBER, s. 65. 40 BOZKURT, 2007, s. 16. 41

Birleşmiş Milletlerin amacı: 1. Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla: barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yolarla bo-zulması eylemlerini bastırmak üzere tekin olarak önlemler almak ve barışın bobo-zulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözüm-lenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmek. KURAN Selami, OKUR Derya Aydın, SARIBEYOĞLU Meltem, GÜNEL Reşat Volkan, “Uluslararası Hukuk Temel Metinleri”, 3 Baskı Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 3.

42

Birleşmiş Milletlerin Antlaşması’nın 2. Maddenin 3. Fıkrasında: Tüm üyeler, uluslararası nite-likteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek bi-çimde, barışçı yollarla çözerler. KURAN, OKUR, SARIBEYOĞLU, GÜNEL, s. 4.

(28)

28

türlü tedbir yasağın kapsamına girmiştir. Bu maddeye göre kuvvet tehdidi ve ger-çek anlamda kuvvet kullanma genel olarak yasaklanmıştır. Ayrıca bu madde ile sadece savaş değil, tehdit eylemleri ve müdahaleler gibi eylemlerin de üye devletle-re yasak olduğu açıklanmıştır43.

Devletlerarasındaki uyuşmazlıklar, Birleşmiş Miletler Antlaşması (BMA) 33. madde gerince ya kendi aralarında, ya da BM Örgütü tarafından barışçı yollarla çözümlenmese dahi, meşru, müdafaa dışında, kuvvet kullanma hakkı tanınmamış-tır. Uyuşmazlıkların barışçı yollara çözümlenmesi, BMA VI. Bölümü ve VII. Bö-lümünde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu iki bölümün temel ilkesi; devletlere uyuşmazlıkları çözümünde hareket serbestisi tanınırken, kuvvet kullanma yasağı getirilmiş, kendi seçecekleri yollarla uyuşmazlığın barışçı çözümünde onları teşvik etmiş ve BM Örgütü çerçevesinde uyuşmazlığın çözümünü ise, son çare olarak kabul etmiştir44.

b. BM Antlaşması Çerçevesinde Kuvvet Kullanma Yasağı

Kuvvet kullanma yasağı, hukuki geçerliliğini II. Dünya Savaşın kıyım ve yıkımından sonra, 25 Nisan 1945’te San Francisco’da bir araya gelinerek BM Şar-tı’nın ilk taslağını hazırlandı. BM Antlaşması hazırlanırken amaçlardan biri de, Kellogg Briand Misakının eksikliklerini düzeltmek olmuştur45. BM Şartı yoluyla kuvvet kullanımına yasal sınırlar getirilmesi, uluslararası ilişkilerde bir dönüm nok-tasıdır ve bütünüyle tarafların rızasıyla gerçekleşmiştir. ABD Başkanı Harry S. Truman San Francisco Konferansında “Ne kadar güçlü olursak olalım, her zaman istediğimiz şekilde hareket etme hakkımız olmadığını kabul etmeliyiz” diyerek

43

Uluslararası bilginlerine göre, silahlı kuvvet saldırısına maruz kalan bir devlet ya da delile bağ-lı silahbağ-lı saldırı ve çok yakın bir tehdit olduğunda saldırıya maruz kalan devlet silahbağ-lı kuvvet kullanmasına, uluslararası hukuk çerçevesinde başvurabilir. “Uluslararası Hukuk Açısından

Kuvvet Kullanma araştırması”,

www.startimes.com/f.aspx?t=13460691 2008 ،ﻲﻟوﺪﻟا نﻮﻧﺎﻘﻟا ﻞظ ﻲﻓ ةﻮﻘﻟا ماﺪﺨﺘﺳا ﺚﺤﺑ 44

BOZKURT, 2007, s. 17.

45

Yapılan düzenlemelerin II. Dünya Savaşı’nı da önleyememiş olması üzerine, dünya hukuk sis-teminin mutlak bir kurala dayanması ve bu mutlak kuralın dünyada devletler tarafından hiçbir şiddet eyleminin gerçekleştirilmemesini öngörmesi gerektiğini savunan görüşler ağırlık ka-zanmıştır. Nitekim Antlaşma’nın 2.(4) maddesi, bütün üyelerin uluslararası ilişkilerini yürütür-lerken bir başka devletin ülkesel bütünlüğüne ya da politik bağımsızlığa karşı veya Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak diğer herhangi bir şekilde kuvvet kullanma tehdidin-den ya da kuvvet kullanmaktan kaçınacaklarını ifade etmektedir. DINSTEIN Yoram, War,

Aggression and Self-Defence, Fourth Edition, (New York: Cambridge University Press,

(29)

29

uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanımı konusunda yeni bir dönemin başladığını vurgulamıştır46. Bu delegeler şart ile kendi hayatlarında iki kez büyük yoğunlukta yaşanmış ve onarılmaz yararlar açmış bulunan savaşın etkilerinde gelecek nesilleri korumak amacıyla karşılıklı taahhütlerde bulundular. Böylece BM antlaşması, ola-rak uluslararası ilişkilerde güç kullanmayı katı bir şekilde sınırlandıran bir normatif hukuk düzeni oluşturmuştur. Kuvvet kullanma konusundaki temel norm da BM Antlaşmasının 2/4. fıkrasında, ̏ bütün üyelerin uluslararası ilişkilerini yürütürlerken bir başka devletin ülkesel bütünlüğüne ya da politik bağımsızlığa karşı veya Bir-leşmiş Milletler ’in amaçları ile bağdaşmayacak diğer herhangi bir şekilde kuvvet kullanma tehdidinden ya da kuvvet kullanmaktan kaçınacaklarını ifade etmektedir ̋. Bu hükmü destekleyici mahiyette olmak üzere Antlaşma’nın 1. Maddesinin ilk paragrafında, uluslararası barışın ve güvenliğin korunması ile bunlara yönelik teh-dit, saldırı gibi eylemlere karşı gerekli önlemlerin alınması ve uluslararası uyuş-mazlıkların barışçıl yollarla çözümü Birleşmiş Milletler ‘in amaçları arasında ifade edilmiştir. 1945’ten bu yana, kuvvet kullanan devletler, nerdeyse her zaman, bir şekilde eylemlerini hukuki bakımdan haklı çıkarmaya çalışmaktadırlar47.

Birleşmiş Milletler kurucu Antlaşmasının amacı daha mükemmel ve etkin bir Kolektif Güvenlik Sistemi kurmaktı48. Bu amaçla devletlerin; barış, güvenlik ve genel refah gibi ortak çıkarlarını sağlamak amacıyla öncelikle uluslararası barış ve güvenliği muhafazasında ve sürdürmesinde başlıca sorumluluk sahibi olan Genel

46

BYERS Michael, Soykırımdan Son Kırıma Savaş Hukuku, (Çev. Hasret Dikici Bilgin), Detay Yayıncılık, İstanbul 2007, s. 12.

47

Bununla birlikte, Antlaşma’nın 33. maddesinin ilk fıkrasıyla, müzakere, soruşturma, arabulu-culuk, uzlaşma, hakem ve yargı yolları üzerinden uluslararası uyuşmazlıkların barışçıl şekilde çözümünde taraf devletlerin yükümlülüğünün devam etmesinin bütün uyuşmazlıklar için değil de sadece uluslararası barış ve güvenliğin muhafazasını muhtemelen tehlikeye atabilecek nite-likte olan uyuşmazlıklar için öngörülmesi eleştirilmelidir. HEKİMOĞLU, s. 70.

48

Birleşmiş Milletler’in amaçları 1. Madde’de şu şekilde geçiyor:

1.Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla: barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak üzere etkin olarak önlemler almak ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslarara-sı uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözümlenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmek; 2.Uluslararasında, halkların hak eşitliği ve kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi ilkesine saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkileri geliştirmek ve dünya barışını güçlendirmek için değer uygun önlemleri almak; 3.Ekonomik, sosyal, kültürel ve insancıl nitelikteki uluslararası sorunları çözmede ve ırk cinsi-yet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı-nın geliştirilip güçlendirilmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak ve; 4.Bu ereklere ulaşılması yolunda ulusların giriştikleri eylemlerin uyumlaştığı bir odak olmak. KURAN, OKUR, SARI-BEYOĞLU, GÜNEL, s. 3 – 4.

(30)

30

Konseyi’dir. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler Örgütü Kuran Antlaşmanın birinci maddesinde belirtilen amaçlar, örgüt üyelerinin ortak hedeflerini gerçekleştirmeye yönelişin bir ifadesidir49.

BM Antlaşması’nın VI. Bölümünde düzenlenen barışçıl çözüm yollarını tavsiye etmek için değil, aynı zamanda VII. Bölüm altında barışın tehdit edildiği, bozulduğu ya da bir saldırı fiilinin meydana geldiğini saptadıktan sonra uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli tavsiyelerde bulunmaktadır. (41- 42) Maddeler gereğince alınacak zorlama tedbirlerine karar vermek için kapsamlı yetkilerle donatılmıştır. Örneğin, 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrasında Güvenlik Konseyi, işgalin sonlandırılması amacıyla Irak’a yaptığı çağrıların sonuç vermemesi üzerine 41. madde doğrultusunda ekonomik yaptırım uygulama yoluna gitmiştir. GK’nin (md. 42) uyarınca silahlı kuvvet kullanılmasını gerektiren tedbirlere başvurabilir, uluslararası barış ve güvenliğin korunması veya yeniden tesisi için hava, deniz ve kara kuvvetleri aracılığıyla gerekli gördüğü her türlü yola başvurabileceği ifade edilmektedir. (md. 43)’de öngörülen şartların uy-gulanabilmesi için gerçekleştirilecek antlaşmalarla özel askerî kuvvetlerin oluştu-rulması öngörülmüştür. Md. 47’de50 öngörülen Askeri Kurmay Komitesi’nin etkisi çalışmasına bağlanmıştır51.

Kuvvet kullanma yasağının geniş bir şekilde ele aldığımızda; ilk söz konusu kuvvet kullanma yasağı, kapsayıcı ve mutlak bir yasak olduğu görülmektedir. Ya-sağın sınırlandırıcı bir şekilde ele aldığımızda, kuvvet kullanmak ya da kuvvet

49

KEDİKLİ, s. 12.

50

Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 47 maddesi tamamı şu şekildedir;

1.Uluslararası barış ve güvenliğin korunması, Güvenlik Konseyi’nin buyruğu altına konulan kuvvetlerin kullanması ve yönetilmesi, silahsızlanmanın düzenlenmesi ve muhtemel bir silah-sızlanmanın gerçekleştirilmesi için Konsey’e gerekli olan askeri ihtiyaçlara ilişkin her konuda Güvenlik Konseyi’ne danışmanlık yaparak ve ona yardımcı olacak bir Askeri Kurmay Komite-si kurulacaktır. 2.Askeri Kurmay KomiteKomite-si, Güvenlik Konseyi’nin sürekli üyelerinin Kurmay Başkanları’ndan ya da onların temsilcilerinden oluşur. Kurmay Komitesi’nde sürekli olarak temsil edilmeyen herhangi bir birleşmişmiş Milletler üyesinin Komite çalışmalarına katılması Komite’nin görevini iyi yapabilmesi için gerekli olduğu zaman, Komite bu üyeyi kendisiyle iş-birliği yapmaya çağırır. 3. Askeri Kurmay Komitesi, Güvenlik Konseyi’nin yetkisi altında Konsey’in emrine verilen tüm silahlı kuvvetlerin stratejik açıdan yönetilmesinden sorumludur. Bu kuvvetlerin komutasında ilişkin sorunlar daha sonra çözülecektir. 4. Askeri Kurmay komi-tesi, Güvenlik Konseyi’nin izniyle ve uygun bölgesel kuruluşlara danıştıktan sonra, bölge alt komiteleri kurabilir. KURAN, OKUR, SARIBEYOĞLU, GÜNEL, s. 15.

51

Referanslar

Benzer Belgeler

• Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve

Uluslararası barış ve güvenliği sağlama açısından birinci derecede so- rumlu küresel örgüt BM, günümüzde devlet dışı silahlı terör gruplarının ya- ratmış

TED Kocaeli Koleji, tüm dünyada Dünya Çevre Eğitim Vakfı (FEE) tarafından organize edilen, ülkemizde ise Türkiye Çevre Eğitim Vakfı’nın (TÜRÇEV) faaliyetleri

Bu konu sadece bu metin için, azınlıklarla ilgili olarak Avrupa örgüt- leri ve Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan diğer tüm metinler için de geçerlidir.. Bu

ve “pozitif barış” olarak ikiye ayrılmaktadır. Çatışma olmaması durumu sadece 

- Ekonomik ve Sosyal Konsey - İnsan Hakları Konseyi - İnsan Hakları Komisyonu - Uluslararası Adalet Divanı - ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) - İnsan Hakları

Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin

• Uluslararası barış ve güvenlikle ilgili konularda Güvenlik Konseyi’nin