• Sonuç bulunamadı

İrticaın Babıalideki temsilcisi:Şükrü Baban

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İrticaın Babıalideki temsilcisi:Şükrü Baban"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B A Ş M U H A R R İ R İ A h m et Em in Y A L M A N

P E R ŞE M B E

18

V A T A N E V 1 C a ğ a lo ğ lu M o lla fe n a r ) so k . 3 0 -3 2 T e le f o n : 2 4 2 0 7 — 2 9 3 1 6 — 2 9 3 1 5 T e lg r a f : V A T A N — İ s ta n b u l

H A Z İ R A N

1 9

5

3

Y I L : 13 — S A Y I : 4 3 4 4 F iy a t ı: 1 5 k u r u ş

İrticaın B a b ıâ lid ek i

temsilcisi: $UKRÜ BABAN

«Kürt Taalî Cemiyeti» nin kurucusu

9

yurt

bütünlüyünü sarsan neşriyat yapıyor

Çehresinin yarısında Sebilürreşat gölgesi, yarısında dal;

şehvet panoraması şekillenen Yeni Sabah gazetesi, Şükrü i;

Baban'ın emelleriyle işbirliği halinde.

30 yu önce kurulmuş olan is- ' tiklâl ve cumhuriyet nizamı i- çinde yaşama imkânı bulamıya- rak, bekalarını şeriat yolunun maceralarında arıyanlar, mem­ lekette demokrasi devri açılır açılmaz, birer çibanbaşı halinde belirip filizlenmiye başladılar. Mukaddes din duygusunu sö­ mürmek suretiyle ikbâle ulaş­ manın mümkün olabileceğini 1 vehmedenlerin en tipik örneğini ■ «Büyük Doğu» adlı macera ko­

mitesiyle. bu komitenin organı ı olan «Büyük D oğ u . gazetesi ver ■ 'mistir. 1

> Tek gıdasını.; nifak, tahrik ve anarşi atmosferi içinde sağlıya bijen, yani yaşamak için böyle bir vasata şiddetle muhtaç bu­ lunan bu yıkıcı unsur, nihayet geçen yıl, devlet ve millet şuu- rılnun ağırlığı altında ezilmiş­ tir. ■ Ancak fnâneViyat yolunun, siyasî maceralar için en müsait hulul yolu olduğunu çok iyi bi­ len, bir zümre, başarı şansını her zaman ayni yolda aramış, «Milliyetçiler Derneği, Nurcu­ lar» gibi isimler altında taazzu- va çalışan irtica unsurları, bir taraftan yok edilince öte taraf i tan patlak vererek, zaman za-

(2)

18 • 6 • 1953

İrtica ın B a b ıâ lid ek i

temsilcisi: $ÜKRU

BABAN

< Bas« 1 incide) man cemiyetimiz için yeniden tehlike yaratma imkânını elde etmişlerdir.

Malatya suikasdi, irticaın na­ sıl maksatlarla mücehhez bulun duğunu ortaya koyan sarih bir alâmettir. Ancak teşebbüsün a-1 kim kalması, bu hareketin bi­ dayette irtica çevreleri tarafın­ dan da benimsenmemesini icap ettirmiş ve bu teşebbüs karşı- j sında duyulan millî nefrete, za -1 hiren iltihak etmeleri zarureti­ ni yaratmıştır.

Ancak Büyük Doğucularla Mil liyetçiler Derneğinin faaliyetle­ ri durdurulunca, onların rolünü benimsemenin temin edeceği a- | vantajdan faydalanmak müm kün olduğunu da Yeni Sabah ■gazetesi hemen kavramıştır.

Bu gazetenin başyazarlığını i- j fa eden «Kürt Taali Cemiyeti» kurucularından Şükrü Baban’ ın siyasi hayalleri, gazete sahiple­ rinin ticarî menfaatleriyle işti- râk haline geçince, Büyük Doğu gazetesinin bir benzeri cumhu­ riyetin ve inkılâpların karşısı­ na dikilmiştir.

1 Şimdiye kadar yer yüzünde I gerçekleşmiş bütün inkılâplara | karşı galebe şansı ariyan irtica, i hep din cephesine el uzatmış ve

j

her gerilik hareketini «dinsiz­ l i ğ e karşı bir kiyanı olarak i-

iân etmiştir. Binaenaleyh, çeh- j resinin yarısında Sebilürreşat j gölgesi, yarısında da basın ka-1 nununun şon imkânlarına kadar j gelip dayanmış bir şehvet pano-j raması şekillenen Yeni Sabah I gazetesinin samimî bir Müslü­ manlık müdafii olduğunu kimse iddia edemez. Ancak din yolu­ nun, en alelade ticareti dahi, ge çici kârlar temin ettiği için, Ye ni Sabah gazetesi Şükrü Ba- ban’ ın siyasî hayalleriyle or­ taklık kurmakta mahzur görme miştir.

Biz memleket bütünlüğüne karşı girişilen her menfî teşeb biis karşısında kıyam ettiğimiz zaman, hep hücumlara maruz kaldık. Çünkü bizi umumî efkâr karşısında küçük düşürme ar­ zusunun ve memleket menfaat­ lerinden tamamen uzak olan e- melleri karşısında hail şeklinde görmenin yarattığı tevahhuş hissi, onları daima en âciz ve en zavallı telâkkilerin metodu­ na sürüklemiştir. Pek harei â- I tem olmuş olan bu tezvir takti-

i

Si ük defa onlar tarafından kul j lanılan bir silâh değildir. Fakat j Tanrı Müslümanlığın gayri sa-

j

mimî müdaf ilerin e, hakikati yok i etme imkânını hiç bir zaman i bahsetmemiştir.

İşte bugün Yeni Sabah gaze- | fesinin; memleket menfaatleri­ ni ve bütünlüğünü zedelemiye i başlıyan ve gitgide bu zararlı hüviyetini şümullendirmeğe ça- i lışan neşriyatı, memleket avdı- I nını yeniden temkine çağırmak

j

ve vatandaşı ikaz etmek mec- l buriyetini bize duyuruyor.

Biz. bir gazete ile onun baş­ yazarı hakkında uluorta konuş­ manın en basit ahlâk prensiple­ rine bile uygun olmadığını ka­ bul ederiz. Ancak iddialarımızı Türk umumî efkârına karşı a- çıklaı-ken. mesnedimiz (şimdilik sadece) Yeni Sabah gazetesinin sütunları olacaktır.

Bilindiği gibi Malatya suikas­ di birkaç kişinin şahsî ve mütı- jferit hareketi olmaktan ziyade. ' mürteci bazı unsurların, irtica

yayınlarından mütemadiyen gı­ da alan tertipli bir komplo hare ketidir. Malatya suikasdi, millî vicdanda lâyık olduğu nefreti uyandırdığı zaman, Yeni Sabah gazetesi de bu nefrete zahiren iltihak etmiştir. Ancak zahiren dememizdeki zaruret, o günden bugüne kadar tevali eden neş­ riyatın, öyle bir nefretin icapla- riyle telif edilebilir bir manza­ ra göstermemesindendir. Çün­ kü bidayette Yeni Sabah sütun­ larında yer alan infial, sonra sonra, Milliyetçiler Derneğinin, Tevfik İlerinin,, Sait Nursinin müdafaalarına varacak kadar a- şikâr bir istikamet almış ve ni hayet irticaın amansız düşmanı olan gazetemizin ve başmuhar­ ririmizin şahsını ve inkılâp ko­ ruyuculuğunu hedef tutan ger­ çek hüviyetiyle ortaya çıkmıştır. İşte biz Yeni Sabah gazetesinin, Büyük Doğu ile tamamen işti­ rak halinde olan bu neşriyatı­ nın, memleket bütünlüğüne tah ripkâr bir istikamet aldığını, u- mumî efkâra misalleriyle açık­ lamak gibi milli bir vazifeyi bü­ yük bir gurur duyarak böylece tekabbül ediyoruz. Bu menfi cereyanın ana unsuru ve mas­ keli irticaın Babıâli mümessili bizzat Şükrü Baban olduğu hal­ de. Yeni Sabah gazetesinin adı­ nı sık sık zikretmeğe mecbur kalışımız sebepsiz değildir. Bu gazetenin 31 aralık 1952 tarihli - sayısında şu satırları görüyo­ ruz:

»Gazetemizin başmakale veya diğer sütunlarında Yeni Sabah imzasını taşıyan yazılar, tek ki­ şinin fikri olmayıp gazetemizin neşriyat politikasını tayin eden hcveHn müşterek fikirleri mah­ sulüdür.»

Binaenaleyh bir şahsın irti­ cai fikirlerini kendine maleden bir gazete, bittabi o fikirlerin vatanseverlik muvacehesindeki tepkilerini de peşinen benimse­ miş sayılacaktır.

Simdi Yeni Sabah gazetesinin sureta din müdafii görünerek,

j

mürteci zümrevi nasıl tahrik et­ tiğini inceliyelim:

26 kasım 1952 tarihli Yeni Sabah gazetesinin Şüfcrii Baban tarafından yazılan «Fikir ve Vicdan Hürriyeti başlıklı baş­ makalesinden şu satırları alıyo­ ruz;

»Vaktiyle Türk hükümetinde

j

dini düşünceler hâkim iken, bu i nun aksine bir kanaat izharı ve- ya hareket ihtiyarı, en şiddetli ukubetlere lâyık görülürdü. Fa­ raza Ramazan ayında- yemek vi- .ven bir adam takip ve hapsedi- lirdi. Simdi de bunun aksi is­ tikamette bir gelişme vardır. En ufak dinî hissi izhar edenler, en masum bir ibadet vanmıva kalkanlar, âmme asayişini ihlâl etmeseler, kimseyi iz’aç eyle­ meseler bile, ukubetlere ve ce­ zalara maruz kalırlar.

Hürriyetin hakikisini tahak­ kuk ettirmeli..»

Bugün dinî bir his izhar e- denler, yahut da en masum bir ibadet yapmıva kalkanlar uku­ betlere ve cezalara maruz kalı­ yorlar mı? Bunu söyliyebilıoek için hakkın ve hakikatin bu de­ rece inkârı hüsnü nivete. sami­ mî dindarlığa atfedilebilir mi? Bugün ukubetlere ve cezalara maruz kalanlar hakikî dindar­ lar ve Miislümanlar değil, an­ cak Müslümanlığı ticaret ve si­ yaset mevzuu yapan bezirgan­ lardır ve bu bezirganlar her za­ man. her namuslu cemiyet için­ de daima ukubete maruz kala­ caklardır. Şükrü Babân’ ın bu yazısı saf ve temiz Müslümanla­ rın değil, dindarlık kisvesine bürünmüş ve çıkarını bu yolda bulmuş muhterislerin müdafaa sini yapmaktadır. Ve nihayet ya zının son cümlesi de bu çeşit madrabazların arzuladıkları hür riyetin teşviki ve hasreti ile so­ na ermektedir.

Yine ayni gazetenin 3 aralık 1952 tarihli başmakalesinde şu satırları okuyoruz:

»Hepimiz demokrasi adına sa dece kendi düşünüş tarzımızın serbest olmasını isteriz de, mua­ rızlarımızın veyahut hoşumuza gitmi.venlerin endişelerinin ra­ hatça ifade edilmesine taham­ mül edemeyiz. Faraza hakikî ve tam bir demokrasi ve cumhuri­ yet taraftarı olarak meydana I j çıktığımız halde aşırı sağ dü- ! | şiincelerin izharına asla taham- ! | miil edemeyiz. Çünkü deriz, bıı

j

| gibi kanaatlerin meydana vurul ; : ması bize eıuanet edilen inkılâp ı umdelerini sarsabilir.

Ne garip bir demokrasi ki um

j

i

deler, prensipler, birer emanet i ! gibi elden ele devredilmekte ve |

onların bekçiliği de bir zümre­ ye, bir nevi düşünce sahipleri­ ne yükletilmektedir. Böyle bir zihniyetin demokrasi telâkkisi j ile uzaktan ve yakından alâka

j

ve bağlı olabilir mi? Sağ düşün­ celer hakkında bu ihtiraz! ka­ yıtları koyar ve kanun kuvvetiy le ve hapis tehdidiyle ve tatbi- katiyle vicdan ve fikir hürriye­ tine set çekerken, fikir hürriye- J tine, yazı serbestliğine halel ge lec-ek diye içimiz titremekte de­ vam eder, dururuz.»

Bilindiği gibi Malatya suikas- j dinin tahkikatı sırasında Sait

Nursi taraftarlarının da bir leş kilâtlaııma hazırlığı içinde ol­ dukları meydana çıkmıştır.

«Kürt Taali Cemiyeti» niıı ku­ rulmasında Şükrü Baban’la bir­ likte çalışan ve 31 mart isya­ nına adı karışan Sait Nursinin Yeni Sabah gazetesi tarafın­ dan umumi efkâra nasıl tanıtıl­ dığını da bu gazetenin 7 aralık 1952 tarihli nüshasının ikinci sayfasındaki »Bediüzzamaıı» baş lıklı yazıda ibretle, görüyoruz.

»Bediiizzaman, arapça bir sı­ fat takımıdır; bedi ve zaman ke­ limelerinden meydana gelmiş­ tir. Bedi kelimesinin nıân'vı lü­ gatte şöyle yazılıdır: (Misli ve benzeri olmıyan üstün bir şey icat eden ve yaratan, garip ve üstün varlık, pek az bulunan, görülüp işitilmemiş..)

Zaman ise vakit ve devir mâ» nasmdadır. Bu itibarla bediüz- zaman şu mânayı taşıyor: Kendi devrinin benzersiz ve misilsiz bir icadını yapan, yeni bir de­ vir açan üstün varlık..» ,

Bu yazıda, tarihte gelip geçn­ miş Bediüzzaman’lardan bahse­ dildikten sonra, Şükrü Baban’ın refiki aktüel Beditizzaman'a ge­ çilmekte ve kendisi şöyle tasvir olunmaktadır:

«Pek iddialı ve parlak görü­ nen Bediüzzamaıı ismini, Meşru­ tiyet inkılâbının ilk zamanların­ da yeniden işitmeğe başladık. Bu adanııp asıl ismi Saitli. Saidi Kürdi diye de tanınıyordu. İs­ lâm dini hakkında yazılar yazı­ yordu. Bazı yerlerde nutuklar verdiği de söyleniyordu. Niha­ yet 31 mart irtica hâdisesi ol­ du. Saidi Kürdi tevkif edildi, isyanla doğrudan doğruya ilgi­ li olmadığı anlaşılarak serbest bırakıldı. Uzun zaman ortadan kayboldu. İki senedenberi yine hayat sahnesinde belirdi. Ve ar­ tık Saidi Kürdi, yani Kürt Sait diye değil, Saidi Nursi diye anili yordu. Onıı büyük mürşit ve şeyh isimleriyle tanıtan, yüksek din adamı olduğunu iddia eden mecmualar da oldıı. Bir takını bıoşiirler yayınlanmış ve genç­ ler arasına bile nüfuz etmiş, mahkemeye verilmişti. Beıact etti.

Bir müddet önce Malatyada fikir hürriyetine sıkılan kur­ sunlar dolayısiyle yapılan tah­ kikata Sait Nursi. yani eski Sa­ idi Kürdinin de ismi karışıyor. Bu sefer de mahkemeye veri­ lirse, bakalım 31 mart irtica hâ­ disesinde-olduğu gibi beıact e- decek mi?»

Saidi Kürdinin bir çeşit ibra­ namesi manzarasını arzeden bu yazıdan sonra ayni gazete 12 a- ralık 952 tarihli sarısının birinci sayfasında Sait Nursinin evi a- ranmadı.. başlığiyle şu haberi vermektedir:

«Malatya hâdiseleri dolayisıy- le matbuata akdeden ha­ berler arasında hâlen 83 ya­ sında bulunan Sait Nursinin de evinin arandığı hakkında türlü şayialar ortaya atılmıştı.

Sait Nursinin avukatı tarafın­ dan bu haberi yayan gazetelere gönderilen bir tavzih mektubu­ nu. bir hakikati tebarüz ettir­ mek bakımından (!) sütunlarımı za alıyoruz.»

Sanki memlekette tebarüz et­ tirilecek hakikat kalmamış gibi 31 mart kahramanının avukatı tarafından başka gazetelere gön derilen mektubun taraftar gaze te olarak Yeni Sabaha da ve­ rilmesi ve orada neşrinin sağ­ lanması sanıldığı kadar masu­ mane bir hakikat sevgisinin te zahürü değildir.

Yukarıdanberi. Yeni Sabah ga zetesinin ve Şükrii Babanın ir­ ticai maskeli şekilde müdafaa eden yazılarından gazetemizin hacmi dolayısile ancak bir kısmı n; nakledebildik. Şükrii Baba­ nın hakikî hüviyet ve şahsiye­ tini, Türk umumî efkârı muva­ cehesinde pırıl pırıl aydmlatm- caya kadar bu neşriyatımıza de­ vam edeceğiz. ,

Yarınki sayımızda daha baş­ ka, örnekler bulacaksınız.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Hayvan sürü- leriyse gruptaki bireylerin toplu halde dü- zenli hareket ettiği hayvan topluluklarıdır.. Örneğin göç eden kuş

Nor- mal şartlarda 0°C’nin altındaki sıcaklıklarda organ içeri- sindeki sıvılar buza dönüştüğü için organ zarar görüyor.. Oluşan hasarlar, vücut

RemoveDEBRIS’in çöp toplamak için de- nediği yöntemlerden elde edilen bilgilerle daha etkili çöp- çü robotlar tasarlanarak uzay görevlerine gönderilecek_.

Yeni arayışlar, değişim, yenileşme ve siyasi atmosferin allak bullak ettiği bir edebî zeminde gözünü zaman zaman maziye çevirmiş bir gaetecinin yorumları ile

Firma tekel olmayı kötüye kullandığı ve arama sonuçlarında kendi sunduğu hizmetleri rakip hizmetlerin önünde gösterdiği için rekor

«Ben güzel günlerin şairiyim» diyen Melih Cevdet bir baş­ ka şiirinde şöyle diyor: «Dağdan ovaya inen seiler merhaba.» Ben de ona, hiç görmediğim