TELGRAF
*
TELEFON
*
RAD YO
Bütün İtalya’ da dün 10
dakika grev yapıldı
Bu suretle Triesie'de ölen
İtalyanların hatırası anıldı
Hürriyet
LmitHutumwHUHUHmoiHmiiuiiMmHiimiiiiiMity
m » DcaassoBem :
■ Sahife! S
Roma, 9 (A.A.)) — T rkste’deki son hâdiselerde ölen İtalyanların öldürülmesini protesto maksadiyle
milyonlarca İtalyan bu sabah 10
dakikalık bir grev yapmışlardır. Saat 10 dan 10 u 10 geçeye kadar devam -den bu grevi Hristiyan De mokrat, Sosyalist ve Komünist İşçi Birlikleri hazırlamışlardı. Trieste- deki İtalyanlarla olan bağlarını te barüz ettirmek maksadiyle greve, bir teşekküle dahil olmayan işçiler de iftirâk etmişlerdir. Yukarıda adı geçen üç" büyük, teşekküle
6.000.000 işçi dahildir.
Bu 10 dakika zarfında dairelerde çalışanlar kalem ve kâğıtlarım bı rakmışlar, otobüs şoförleri araba larını yol kenarına çekmişler, tar lalardaki çiftçiler işlerini bırakmış lardır.
Bugün İtalyanm hiçbir tarafında herhangi bir hâdise çıkmamıştır. Buna rağmen İngiliz ve Amerikan
tesislerin in bulunduğu mahallerle
belli başlı meydanlara takviyeli polis birlikleri ikame edilmiş bu lunmakta idi.
Bir adanı öldürüldükten
sonra eşeğe bağlandı
Malatya (Hususî) — Vilâyeti - mize ballı Akçadağ kazasında es rarengiz bir cinayet işlenmiştir:Kaza halkından Haşan Karaca,
eşeğine binerek Oafana köyüne git
miş, aradan uzun zaman seçtiği
halde dönmemiştir. . Takibe zıkan aile efradı, kendi eşeklerinin, sır - tına bağlanmış ve öldürülmüş ola rak Hasan'ı götürmekte olduğunu görmüşlerdir. Durum adliyey« bil dirilmiş ve meçhul katil aranmağa başlanmıştır.
Çalman park kapısı
Malatya (Hususî) — Şehrimizde çok enteresan bir hırsızlık hâdisesi olmuştur. Vali konağının bitişiğindeki îsmetpaşa Parkının, büyük
demir kapısı, parkın eski bekçisi Mahmut Dalgakıran tarâhnda.-ı sö külmek suretiyle, Eskici Pazarında Vahap Yarba'ya 17,5 liraya satıl mıştır. Hırsızlık, Vilâyet makamın ca alâkalılara bildirilmiş ve satılan
kapı, parası ödenerek eskiciden
geri alınmış, halen Ankara'da bulu nan suçlu hakkında kanunî takiba ta başlanılmıştır.
Fransız frankının liıynıetl
eskiye nispetle arttı
Lisieux, Fransa, 9 (tP ) — Bugün burada beyanatta bulunan Fransız Başvekili Joseph Laniel, işbaşına geldiği zamandanberı frankın kıy metinin son derece kuvveti ndiğini ve halen dolarla olan konvertibile- sinin imkânsız ilmadığını söyle miştir.Pakistan Orduları Başkomu
tanı Japonya’ya gidecek
Tokyo, 8 (A.A.) — Pakistan Or duları Başkomutanı Généra) Eyüb Han bugün öğle üzeri burada bek lenmektedir. Siyasî ve askerî mah filler generalin bu ziyaretine büyük eh-mmiyet atfetmekte ve son derece manidar telâkki etmektedir
ler.
Dünyanın en küçük
Krallığı gelecek
ay kuruluyor
41 yaşındaki bir iş adamı 10
sene evvel satın aklığı küeiik
bir adada krallığını ilân etti
Dublin 9 (UP.) — W. Michael Neale isminde 41 yaşında bir iş a- damı önümüzdeki ay içinde, dün yanın en küçük prensliğine kral o- lacağını bildirmiştir.Neaie, ziyaretçilerin taç giyme merasiminde hazır bulunabilmele -
rj için daha şimdiden bir hava
meydanı inşasına başlamıştır. Modern Kral, İrlanda'nın güney doğu sahiilerinde bulunan "Sal - tees,, isimli adalar grubuna sahip bulunmaktadır.
Gazetecilere beyanatta bulunan Neale şunları ilâve etmiştir
"Kuşlariyle meşhur olan bu ada lan, dünyanın en meşhur krallığı olarak daha da meşhur edeceğim-
Bütün adaların mesahası !* mil
karedir. Adaları 10 sene evvel sa tın aldım. Sahilden 6 mil uzakta oldukları için bu adalar üzerinde
İrlanda Hükümeti bir hak iddia
edemez. Çünkü Kara sularıma dışı na düşmektedir. Geçen gün tacımı ısmarladım. Önümüzdeki hafta taç giyme koltuğum da hazır olacak Taştan mamul olup ağırlığı iki bu çuk tondur.,,
M E V L İ D
Sevgili ağabeyimiz
AHMET SEGBAN'U*
ölümünün kırk ikinci gününe rastlayan 12/11/953 perşembe günü öğle nama, zindan sonra Teşvikiye Camiinde Ha fız Esat Gerede ve Hafız Nusret Yeşil, çay tarafından mevlid okunacağından sayın akraba ve dostların teşrifleri ri ca olunur. Kardeşleri
28
Kasımda
APARTIMAN DAİRESİ.
A R S A
veP A R A İ K R A M İ Y E L E R İ
16 KASIMA KADARYatırılan her 100 liraya bir kur’a numarası
Milli Tesanüt Birliği Yayını:
ATATÜRK'ün
Crerçk Siması Yazan: Yakup Kadri
Karaosmanoğlıı Bugün çıktı. Kata: 25 lor.
T E Ş E K K Ü R
İsim in doğumu münasebetiyle Gurz- ba Hastahanesinde gösterdikleri şefkat ve yardımdan dolayı Doçent Doktor Kâzım Ansan. Doktor Aliye. Güzin 9a- vut, Neiat Altay, Bülent Bayraksan. Sait Erbll. Necdet Önel. Sotiri Sıran- ealı ve Başhemşire Sahneye ailem rin minnet ve şükranlarını arzederim İş Bankası İstanbul Şubesi Şeflerinden
Neiat TÜMER
' DÜNYACA T A N I N M I S J ^ İ N S Ü L İ N MÜSTAHZARLARI"
INSULIN
PROTAMINE ZINC INSULIN
GLOBIN INSULIN
W IT H ZIN C. 2 0 0 ÜNİTELİK ŞİŞELERDE BUTUN ECZA N ELERD E BULUNUR
[
Y U R T T A Ş K İ T A B E V Î
Aziz Atamızın nâşmm Anıt-Kabire nakli dolayısiyle bugün kapalı olduğunu sayın müşterilerine arzeder.Beyazıt Sahaflar No. 18, İstanbul
1
tıııiiiııı< ııııııııııu ıııııiiiiıııııııııiiiııiiiııııı»'i||,|ü|î|uıiiiııııııuııım ııııııııum m ııııiiim ıım ıım m ıııııııım ıım ııııım m ııiııiiiu«ım ıııııım m ıım ım iiıım ııııım ııııııııı
0, Bizi Ayırdı
Atşk ve Macera Romanı
Yazan: E. Hemingvaı # # Tercüme: M. Feridun . I — 108 —
Tözünden sıhhat akıyordu. Bı yıklan bir diş fırçasını andırıyordu Bize baktı. Catherine:
— Ona işaret et, dedi.
Elini salladı. Asker mahcup bir tavırla gülümsedi ve elini salladı. Daha yavaş kürek çekiyordum. Kö yün. önünden geçiyorduk.
— Her halde hudut çok geride kaldı, dedim.
— Fakat emin değiliz sevgilim. İtalya’ya dönmek mecburiyetinde kalırsak fena olur.
— Hudut arkamızda kaldı Güm rük şehrinde bulunduğumuzu zan netmiyorum. Burası her halde Bris- eago olacak.
— Burada İtalyan var mı acaba ? Gümrüklerde daima iki av-D»ket ten insanlar vardır.
— Fakat harp zamanın
İtalyanların hududu geçme erine
müsaade ettiklerini zannetmiyo
rum.
Bu köy çok güzeldi. Rıhtım bo - vunda bir çok balıkçı kayığı vardı- Çerçeve şeklinde tahtalara ağlar a silmişti, tnce bir kasım yağmuru va ğıyordu.
Fakat yağmura rağmen her şey temiz ve şendi
— Burav# çıkın kahvaltı edelim mi?
— İyi olur.
Sahile vaklasmak için sol küreğe asıldım. Sonra rıhtımın vamna ge- linçe sandalı düzelterek yanaştım Kürekleri içeri aldım ve bir demiı halkayı tutarak ıslak taşların üstü ne atladım. Şimdi İsviçre’de bulu
nuyordum. Sandalı bağladıktan son ra elimi Oatherine’e uzattım.
Çabuk gel Cat, içinde bir fe rahlık hissedeceksin.
— Bavullar ne olacak? — Sandalda dursunlar.
Oatheritıe karaya çıktı. İkimiz de İsviçre’de Sılunuvorduk.
— Ne güzel memleket! dedi. — Çok şık değil m i? — Havdı kahvaltı edelim. — Mükemmel bir memleket deği' mi ? Bu topraklara bastıkça sevini yorum.
— Vücudum o kadar uyuştu ki ben bir sev Vssetmivorum. Fakat güzel bir vere geldiğimizi görüyo rum Sevgilim, burada o nis mero leketten uzakta, İsviçre’de bulundu ğumımı imce anlıvor musun?
— Evet, anlıvorum. Hem de cok iyi anlıyorum. Hayatımda hiç bir sevi bu kadar iyi anlamamıştım.
— Evlere bık. Su meydan güzel değil m i? Gel şurada kahvaltı ede lim
— Bu yağmur o da güzel deği’ mi? İtalva’da yağmur bövle vağm' vor Burarım şen bir yağmura var
Ve bı'z İsviçre'deyiz sevgilim- Bunu iyi anlıyorsun değil mi?
Kahveve girdik ve tahtası terte miz bir mnsavs oturduk Büvfik bir s ' :-ıc icinde-fin- öetc.1.1.-. tıer ve rinden temizlik akan sıhhatli hû kadın yanımıza gelerek ne istediği mizi cevrlıt. Cnllıerine:
Francala, reçe! ve kahve, dedi. Pek müteessirim fakat harbin bagmdanberi francalamız yok.
— O halde âdi ekmek getirin. — Size tereyağlı ve reçelli ekmek !er hazırlayabilirim.
— Sahanda yumurta da istiyo- m.
— Mösyö için kaç yumurta? — Üç.
— Dört yumurta iste sevgilim. — Dört yumurta.
Kadın uzaklaştı. Oatherine’i öp tüm ve elini avucumun içinde sık tım. Birbirimize ve kahvenin içine bakıyorduk.
— Ah sevgilim, ne güzel değil mi?
— Fevkalâde. Catherine:
— Francala bulamadığıma hiç müteessir değilim, dedi. Bütün gece francala yiyeceğimi düşündüm, fa kat bunun ehemmiyeti yok. Hiç ehemmiyeti yok
— Bizi vakmda tevkif edecekler dir.
— Ziyanı yok oanım. Evvelâ kah valtı edelim. Sonra ne olursa olsun. Bize hiç bir şev yapamazlar. Biz muntazam pasaportla seyahat eden İngiliz ve Amerikan vatandaşıyız.
— Pasaportun vanında. deği! mi ? -—»Tabiî. Fakat bundan bahsetmi yelim. Mesut olalım.
— Bundan daha büyük bir saa dete erişmeme imkân vok, dedim.
Gül rengi iri bir kedi kuvruğumı kaldırarak masamıza vaklastı ve mırıldanarak bacağıma süründü E silerek onu okşadım Catherine gü- ’ömgeverok bana baktı.
— Kahve geliyor, dedi.
— Devam edecek —
A T A T Ü R K
Trakva m anev
ralarında
15.8.934 de Trakyada Ata türk’ün huzurunda yapılan oüyük askerî manevralarını ■ıroki ve resimleriyle göste rir. Bu manevraların devam statiği bir hafta zarfında Ma reşal Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, ecnebi ataşeleri, mo torlu kuvvetler, kahraman Mehmetçiğin kabiliyetleri ay_ a ayrı gösterilmiştir.24 büyük sahife. Baştan başa resimli.
Fiyatı 47,5 krş. İstanbul TAN Matbaası
İ* AMERİKAN *|
f E Ş Y A S I î
* ~ ¥•
{Bütün Türkiyede benzerini bu-S Jlamıyacağmız 11 parça maun j
A yemek odası «
A Beyaz maıuı biblo kadar güzel *
{ bir yazıhane J
{.Maun rengi ve beyaz maun k a h -j *ve masaları ve tabureler Kau. ? A’uk yataklar ic Lamp abajur * {(ar ~k Gümüş ve beyaz maden J J ’ay takımları -&■ Şekerlikler v e*
A şamdanlar. *
’A M
A 5000 parça seçme eşya ş
{ Holivud Pazarı J
* ¥■
JOsman'bey, Maliye Şubesi kar- ¥• { şısı No. 212/1 Tel: 83634 * A ¥ AAM-»*-».*-».*-»-*-*-*.»-»-»*-*-*.»-*.***
BİR ÇIRPIDA.
Atatürk'e
ağlam ağa
crelen kral!.
Onbeş sene evvelki bugün gözümün önüne geldi.
Bütün Türkiye sanki yek- pâre bir damla gözyaşı ha line
girmişti-Muhakkak ki Türk tarihin de kaybedilmiş büyük adam lar için gözyaşları dökülmüş tür-.
Fakat zannetmiyorum ki, hiç kimsenin arkasından bu kadar umumi bir şekilde ağ lanmış. bu kadar büyük ma. tem tutulmuş olsun..
Tasavvur etmeli ki oua a t lamak, tabutu önünde gözyaş ları dökmek için insan dalga lan altında kalan genç kızlar can verdiler.
Türk m illeti tarihinin hiç bir devrinde, tek evlâdı için bu kadar gözyaşı dökmüş, bu derecede içten hıçkırmış de ğildi.
Soncudan öğrendik ki 10
kasım günü bizlerle birlikte
Endonezya”dan Pakistan’a.
Afrika ortasından. Finlandi ya’ya kadar dünya gözyaşı dökmüştür.
Kemal Atatürk belki de bii tün dünya tarihinde kendisi için en cok ve en umumî bir şekilde ağlanmış insandır.
Şimdi buna dair bir sahne «Tözümüzün önüne geliyor
Dolmnbahee Sarayının loş, büyük salonunda katafaltın karsısında bir kac gazeteci ar kadasla birlikte beklivnrduk. Halk matem nehri halinde o- ntın önünden geçiyordu. As kerice. mek+enl’ler. «--.-'Hçı-, gençler, ihtlvarfar... Birden bire bu matemli insanlar ara sında omuzları düşük, vtizü sapsan olmuş, gözleri kızar
mış bir adam dikkatimizi
o *
Bu zatı gözümüz ısırıyordu ama. kimdi? Bulup çıkanımı vorduk. Zivaretçi âdeta der - mansız adımlarla İlerledi. A-
tattirk’ün ayak ucunda bir
an durdu. Hürmetle onu s* ■ 'âmladı. Sonra gözvaşlannı göstermemek İçin hemen si - vah gözlüğünü cıkanp taktı.
Hic kimse farkında değildi ki. bu kalabalığın içinde su vüzü sapsan ve omuzlan dü şük insan bir kraldır Afgan Kralı Amanullah Han. Kendi «i de son «terecede hasta ol masına rağmen, Atatflrkün ülümünü İşitince, başka bir isimle tayyareye atlamış ve kimsenin haberi olmadan ts innbol'a gelmişti AlclAöc bir
Tİvoppf/'l ffîlı» Vnn$
Yugoslavya’ya giden Ankara boks takımının orada yaptığı karşılaşmada 1 8 - 7 mağlûp olduğunu bildir iniştik. Yukarıdaki resimde Ankara (beyaz formalı) w Belgrad boksörleri bir arada müsabakalardan ev
vel görülmektedir. (Foto: t.F.A.'
Pan American’ ın
Trieste için dün bütün İtalya’da on dakikalık bir grev yapılmış. Resimde Roma’da yapılan son nümayişlerde itfaiye ve polis birlikleri nümayişçileri dağıtmağa çalıştığını göstermektedir(Foto: Hürriyet - EP.)
= Koridora geçince yanma |
= yaklaştık. Ağlamakta sesi, -|
|j Dolma bahçe Sarayının baran Ş
= bk dehlizinde titriyerek:
E — 39 derece ateşim var, §
= fakat felâketi işitince dura - =
= madun. Onunla vedâlaşmağa E
= ve ağlamağa geldim., dedi. g
| Sonra başını önüne eğip §
= bize vedâ ederek uzaklaştı. |
¡j Bu bir resmî nezaket ziya- £ | reti filân değildi. Her şeyini, | 1 hattâ parasını, tacım kaybet § = miş, üstelik hasta bir adamın 3 İ 39 derece hararetle O’na ağ- | E lamak için başka bir isimle şj
İ Roma’dan İstanbul’a geliyor ğ
= du. Hikmet Feridun ES 5
TnıiHiıııım ııııııum ııım nm ım ıım m ım um ım ınm .'
Atatürkün Hayâtı ve Başarıları
(24 büyük resimle)
Yazan: Macide Vildan Kunter
Tevzi yeri: İstanbul MAARİF KlTAPHANESÎ
Fiatı: 125 kuruştur.
Eskiler, evsiz, derbeder ve kalender olanlar için evi omzunda (Hane-berdûş) derlerdi. Evini elinde taşıyan bu çocuk is*; on lardan değil, bu yaşta ev sahibi olmuş bir talihlidir. Ak bank’m 20 EKİM ikramiye çekilişinde kazandığı evin resmini
elinde tutanaktadır.
Bu yılın son keşidesi
Tam
20.000
liradır
2 0 0
Liralık bir hesapla 3 Aralık keşidemize girmek
, fırsatını kaçırmayınız.
D İ K K A T ]
---J
Bu keşideye iştirâk için çok az zamanınız kalmıştır.
ACELE EDİNİZ
S E L A N İ K BANKAS I
a â t / t u /
C l i p p e r t u r i s t s e r v i s i ileHAFTADA
UC DEFA
u ç a b i l i r s i n i z .Doğuda
J
Beyruta...
is b t l
Karaşiye... 073n
Yeni Delhiye
951 n
Kalkütaya
.10 59 n.
Batıda
Frankfurta
494TL
Oiisseldorfa 509 n
Brüksele
541
tlLondraya - .
60s
tlNew Yorka.
1560TL
Seyahat Acentenize vey»
Pan American Havayolları bürolarına müracaat ediniz:
İSTANBUL:
Galatasaray. Yeni Çarşı No, 20 T a !: 41219 • 40522. P.K. 2074 i
AN KA RA:
Ankara Palas Oteli Tel. ı 13**1
¡ A Ğ L A T A N K İ T A P
• • • •
ATATÜRK'ÜN
Son
Balosu
Yazan :
Nizameitin Nazil Tepedelenlioğlu
Hayatı anlıyan adamdı Atatürk... O’nun hayattan
gâm aldığı en son geceyi bu eserden öğrenebilirsiniz...
Fiatı 50 kuruş
T Ü R K İY E K R E D İ
I B ^ F üî K A S n* - 200.000 Liralık İkramiye Plânı
* - Senede 6 EV
* - 700 muhtelif ikramiye
Kasım keşidesine
iştirâk ve ikramiye
lerden faydalanmak
için bugün akşama
kadar siz de bir
hesap açtırınız.
Her 150 liraya bir kur’a numarası
B U G Ü N S O N G Ü N
PM
P
a
\ A
merican
DÜNYANIN
EN TECR Ü BELİ HAVAYOLLARI
S O N G Ü N
7
nei
2 5 B A H Ç E L İ E V Y E R İ
k e ş i d e s i n e
B U G Ü N
A k ş a m a k a d a r
Katılabilirsiniz.Ç e k i l i ş : 16 Kasım Pazartesi
D O Ğ U B A N K
Başka Takvim almakta acele etmeyiniz!
Tiryakisi olduğunuz Saatli Maarif Takvimim
bekleyiniz.
Her sene sanatkârane yapılmış bir tablo gibi
duvarlarınızı süsliyen, en doğru şekilde hesaplanmış
saatlerde işinizin uygun gitmesine sebep olan, güzel
hikâyeleriyle neşenizi arttıran, veciz öğütlerile malûma
tınızı tazeliyen, dinî, millî ve kurtuluş günlerini bildiren
S A A T L İ M AAR İF D U VAR TA K V İM L E R İ
bu yıl daha büyük bir titizlikle hazırlanmıştır. Yakında
çıkıyor.
~Merkezi:
İstanbul Maarif Kitaphaneai
aJiiíes 4
Hüıriyai
Son keşifler tarihten evvelki devirlere ait <^anavarlarm okyanusun
derinliklerinde yaşamağa devam ettikleri«! göstermiştir. Denizin
İçindeki hayat tarzı hakkında bildiklenmiş bir tahminden ibarettir.
Denizlerin Derinliklerindeki Canavarlar..
1860 ta Bermuda’da Hungar Bay’da bulunan büyük denli yılanının resmi. Bu büyüklükte yılanlar hâlâ vardır.
Evvelce "mânâsız bir hurafe,, sayılan şeylerin şimdi geniş bir ölçüde kabul edilmiş olmasının sebebi denizde yapılan tetkiklerde pek ileri gidilmiş olmasıdır. Araştırmalar için büyük filolar halinde vapurlar, çeşitli fotoğraf âletleri kullanılmakta, çok derinlerde dalgıçlar çalışmaktadır.
Çin denizinde balıkçıların ağlarına takılan bu yarasaya
benzer iki ton ağırlığındaki deniz mahlûku bir yudumda
200 küo balık yutmaktadır.
Simdi bu hâdiselerin
kiiçüğün-— 1 —
taşanlara ve diğer memeli kara mahlûklarına benzeyen garip v* evvelce bilinmeyen hayvanlar ha kikaten Okyanusun sonsuz derin liklerinde yaşıyorlar m ı? Bunla* milyonlarca seme evvel tuzlu de- rinliMerdem muvaffakiyetle kara ya hicret eden ve o zamana ka
dar denizde yaşayan ecdadımız
giihi
günün birinde karayı istilâ edecekler midir?Boylan şimdiye kadar insanlar
tarafından keşfedilen her hangi
har hayvandan daha büyük oban fcu dev mahlûklardan 'bir kısım yaşıyor mu, yoksa müstehâne ha linde midir?
Bütün bu suallerin cevabı, bir çok ilim adamlarının şimdi inan dıklarına göre, müsbettir. Son ke şifler bu âlimlerin derinliklerdeki
inkişafın terakkileri hakkındaki
düşüncelerini tamamiyle altüst
etmiştir.
Deniz adamları ve deniz kızları hakkındaki efsaneler bir dereceye kadar vâkıalara istinat etmekte' dir. Muazzam deniz yılanlarının
mevcut olduğuna şüphe yoktur.
Tarihten evvelki deniz timsahla rından daha büyük ve belki d*
karada yaşamak kabiliyetinde
mahlûklar esrarengiz okyanuslar da yaşamaktadır.
Evvelde "Mânâsız bir hurafe,, Bayılan şeylerin şimdi geniş bir ölçüde kabul edilmiş olmasının sebebi denizde yapılan tetkiklerde pek ileri gidilmiş olmasıdır. Araş tırmalar için büyük filolar halinde vapurlar, fotoğraf âletler, çan gibi denizaltı cihazları kullanıl m akta, derinlerde dalgıçlar çalış maktadır.
Burada seyyarelere ait roman lara nisbetle çok daha alâka çeki ci olan bazı hakiki hâdiselerden bahsedeceğiz.
Evvelce Argonant ismiyle
ta.nıla,n ve ahtapota benze
yen muazzam bir deniz
yıldızı.
den başlayıp büyüklerine doğru gideceğiz.
Geçen aralık ayında Madagas - kar edvarında Mozambik Kanalın da balık avlayan Anjuan Adası sa kinlerinden biri garip hir balık yakalamıştı. Takriben 1.60 metre uzunliuğunda olan bu balığın kara daki memeli hayvanlara benzeyen dişleri ve mavi gözleri vardı.
Asıl hayret uyandıran tarafı ka natlannın iptidaî kollara ve ba caklara 'benzemesiydi. Karada sü rünerek ilerliyordu.
Bu keşiften haberdar edilen Ro dos Üniversitesi profesörlerinden J . L. Smith kiraladığı bir Dc-3 uçağı ile derhal Madagaskar’a ha reket etti. Bu acaip balığı bir Coelacanth olarak teşhis etmekte gecikmedi. Bu cins balık lana es kiden denizi terekeden insanların cedleri olduğu söylenir.
Su halde bu balık insanların dünyanın en mütekâmil mahlûk tan sıfatiyle bugünkü bilgilerine doğru ağır yürüyüşleri esnasında kaybettikleri bir çok “halkalar
dan,, biriydi.
Profesör Smith’in bu mahlûku gördüğü zaman heyecandan ağla dığını söylüyorlar. “Bu ilim âlemin de yapılan en hayret verici keşif lerden biridir,, demiştir.
Profesörün ağlamasının bir se bebi vardı. Onbeş sene evvel bir Coelaoanth daha yakalanmıştı. Fa kat antropoloji bakımından kıy meti takdir edilmemiş ve onun bozulup kokmasına meydan veril mişti. insanlık tarihinde yakalan dığı kaydedilen bu ikinci Coela canth mükemmel bir vaziyetteydi. Onun muhafazası için derhal lâ zım gelen tedbirler alındı.
Hayâtdyat âlimleri, biyolojistler bu ntimune sayesinde insanların ecdadı hakkında bir çok şeyler öğ reneceklerini kuvvetle ümit edi yorlar. Bu bilgiler milyonlarca se ne sonra ırkımızın atacağı şekil hakkında onlara tahminlerde bu - İnansak imkânını verecektir.
Ök Coelaoanth’in yakalandığı tarihe kadar bu neslin e«ı aşağı yetmişbeş milyon sene evvel sön müş olduğu zannedillmekte idi ki
hâdisenin en dikkate değer tarafı budur. Bu müstehâse haline gelen en son numunenin buluduğu tak ribi tarihtir.
Fakat Coelacanth, gerçi değişik bir şekilde, fakat bizim müşterek ecdadımız gibi, karada yaşamak istidadında olduğunu gösteren bir şekilde hayatta bulunmaktadır.
Bu hakikat bizi şu garip sualleri
sormağa sevkediyor: Coelacanth
veya şimdiye kadar yakalanan ve insanlara daha çok benzeyen her hangi bir deniz mahlûku, deniz •damı ve denizkızı efsanelerinin doğmasına mı sebep olmuşlardır?
Tarihten evvelki, sürünerek yü rüyen hayvanlara benzeyen tipte başka mahlûklar belki korkunç şartlar altında karayı istilâya ha- zartanmakta mıdırlar?
Deniz adamı ve deniz kızı gibi mahlûklara dair efsaneler o kadar çoktur ki bunlardan tamamiyle şüphe etmek mümkün değildir. Bu efsanelerin hepsi görüş hatâ larına atfedilemez. Yakalandıktan sonra suyun dışında aylarca yaşa yan mahluklar görülmüştür.
Bu mahlûkların suda ve karada yaşayabildikleri, şekil itibariyle insana benzedikleri, iptidaî bir şekilde inkişaf etmiş kollara ve bacaklara malik bulundukları u- mumiyetle kabul edilmişir.
Son senelerde bu mahlûklar Ja pon sahilleri açığındaki sıcak su larda sık sak görülmüştür. Orada bunlara Noomo ismi verilmekte dir. insana benzeyen başları, o- muzLam ve kollan bunları gören leri hayrette bırakmıştır. Bu mah lûklann Coelacanth'dan çok daha mütekâmil başka bir “kaybolmuş halka,, olmaları ve malûm olma yan bir sebepten dolayı karaya hicret etmektense denizde kalma yı tercih etmiş bulunmaları mum kümdür.
İlim adamları yaşamak için de nizde, karada bulunmayan bir çok kolaylıklar mevcut olduğuna işa ret ediyorlar. Evvelâ tuzlu suyun temin ettiği hafiflik dotavısiyle her hangi bir mahlûk hudutsuz olarak büyüyebilir. Bugün en bü yük kara mahlûku olan filin ağır lığı nadiren üç tonu geçer. Tarih ten evvel en iri kara hayvanı ga lip bir ihtimalle Tyrannosaurus Rex denilen timsaha benzer mah lûktu. Etle beslenen bu hayvanın ağırlığı onbeş tonu buluyordu. Ta. ırihten evvel havayı teneffüs et mek suretiyle yaşayan en büyük
hayvanın Brontosaurus olduğu
zannedilmektedir. Vücudu file
benzeyen bu hayvanın sırtında büyük bir kambur vardı. Boynu yılana benziyordu. Başı ve kuyru ğu vardır. Uzunluğu doksan ayak kadardı. Ağırlığı umumiyetle otuz tonu geçiyordu. Fakat bu hayvan bile karada serbestçe hareket e- demiyecek kadar ağırdı. Hayatım bataklıklarda, koylarda ve deniz sahilinin sığ sularında geçiriyor du. Dibe oturuyor re yalnız başı nı, boynunu ve sırtını sudan çı karıyordu. — Sonu yarın
KREM BRİYANTİNİ
ile
H e r S a b a h
T u v a l e t i n i !
Bi r Z e v k Ol u rl
Krem
halin d e olan
F O R M
Saçları yağlamadan, yapıştırmadan
Yumuşatır, Parlatır, Besler, Yatırır.
Oünyaca Tanınmış
Müstahzarıdır!
UYUZvtDERi HASTALIKLARINA KARŞI YAGSIZv. KOKUSUZ
PARAZiTAN
ARŞIMÎDİS MÜESSESESİ T.A.Ş.
Galata, Okçumus», oaddesi No. 39-51.
--- --- ---
*
I
Rahmetli Atatürk, yanında Arkadaşları ve Prof. Afet İn ar ’la beraber Küçüksu kasrında
1930 yılında okutmakta olduğum medenî bilgiler de
ferdî ve İçtimaî hürriyet meselesi üzerinde notlar alı
meselede Atatürk'ün fikirlerini almak en enteresan b
Gazi M. Kemal At
ve
h ü r r i y e t
m e f h
Yazan: Prof. Dr. Âfet İnan
Profesör Dr. Afet İnan bir ilmi bahis hakkında
Atatürk’e izahat veriyor.
le, ferdî hürriyeti düşünür- menfaati ve devlet
mevcu-ken, her ferdin ve nihavet diyeti göz önünde bulundu-
____
bütün
milletin
müşterek rulmak lâzımdır.
Diğerin rum.
I Hiç Bilm ediğim iz^Bir Âlemin Sırları
Hayvanlar Âleminde Aş
Dişi ayı erkekten çok daha cüretkâr ve cesurdur. Halbuki erkek son
derece mahcuptur. Fakat dişi onun mahcubiyetini ortadan kaldırmak için
her çare’ye baş vurur, tik iş olarak elini uzatarak erkeğin yanağını okşar,
Erkek Ayı Dişisinden Ayrı Yaşıyor..
Bulduğu bir yatakta keyif yapan bir ayı.
Büyük Türk devlet ada
mının ölümünün onbeşinci
yıldönümünde, O’nun ebedî
kabrine gömülmesi münase
betiyle neşrolunan Hürriyet
gazetesinin bu nüshasmda
başlık
olarak
koyduğum
mesele üzerinde durmak is
tedim. Bu nüsha için ben
den yazı istendiği vakit ilk
aklıma gelen bu gazetenin
ismi medlûlü üzerinde A ta
türk’ün konuşmaları, fikir
leri ve nihayet notlan oldu.
1930 yılında okutmakta
olduğum
Medenî Bilgiler
derslerim için ferdî ve içti
mâi hürriyet meselesi üze
rinde kitaplar okuyup not
lar alıyordum. Bu meselede
Atatürk’ün fikirlerini almak
en enteresan bir mevzu idi.
Atatürk zaman zaman mu
ayyen meseleler üzerinde
kendisi de daima yeni kitap
lar okuduğundan, muhitin
de olan arkadaşlan ile bu
mevzularda
münakaşalar
yapmasmı çok severdi.
A tatürk’ün bu meselede
ki, yani hürriyet mefhumu
üzerindeki fikirlerini o za
man bir kitabımda (Medenî
Bilgiler 1931) şöyle hulûsa
etmiştim:
“Asri demokraside, ferdî
hürriyetler, hususî bir kıy
met ve ehemmiyet almış
tır; artık ferdî hürriyet
lere devletin ve hiç kimse
nin müdahalesi mevzuubahs
değildir. Ancak bu kadar
yüksek ve kıymetli olan
ferdî hürriyetin medenî ve
demokrat bir millete neyi
ifade ettiği, hürriyet keli
mesi mutlak surette
düşü-nülebilen mânasiyle anlaşıl
maz. Mevzuubahs olan hür
riyet, İçtimaî ve medenî in
san hürriyetidir. Bu
sebep-/ O
l
/ *
L/a/rvz denizde d e ğ //
karada da imdadınıza
GÖ 2 GC0 .
Kodunuz
Zira 6ÖZ€(Vin S . 0 ~ K
losyon la rı sevdiklerinizeverebileceğiniz en güze!
kedidedir.
SATILIK OTOMOBİL
“BUİCK” ROADMASTERikd kapılı konvertibl, 1949 model 45,000 kilometre yap mış bir otomobil sahibinin Türkiye’den ayrılması dola- vısiyle satılacaktır. Telefon:
REÇEL İMALÂTÇILARINA I
Ş j f i . K A V A N O Z PJB.
PİYASADA EN UCU2A BİZDE I Toplan Satış KINACILAR KOL. ŞTİ.Tal. 28359 Tahtakate, Uzunçar$ı Emniyet Han-İstanbul
— S —
Ayı hemen daima dertli tavır larla dolaşan 'bir hayvandır. Ama buna bakarak aldanmamalıdır. Zi ra ayı filozof bir hayvandır. Sani
yen pek öyle çapkınlık peşinde
koşmayı da sevmez. Ayı ihtiraslı bir hayat yaşamaktan hoşlanma dığı gibi patirtiİA, gürültülü tat hayat yaşamaktan da hazzetmez.
Ayının en hoş tarafı aile haya tında gayet pratik olmasıdır. Zira erkek ayının ini dişi ayının inin den daima iki, üç kilometre uzak ta bulunur.
Ayının çok akıllı bir hayvan on duğunu gösteren başka bar nok tayı daha zikredelim: Ayı insan ların yaşadıktan yetilerden de u saklarda yaşamaktan hoşlanır. Sö zün kısası, insanlar tarafından ra hatsız edilmemek için tabiatın ha kikaten bâkir olduğu bölgelerde dolaşır.
AYI KIŞI NASIL GEÇİRİR T Erkek ayı tuhaf bir hayvandır. Kendisine ait otan şeyleri siyan etmekten hoşlanmaz. Nesi verse kendine saklar. Karlar ininin ağ ım ı kapadığı zaman ayıcık hiç bir şeye aldırış etmeden inine kapa nır. Yiyecek bir şey 'bulamamak da onu üzme*. Ayı obur bir hay van olmadığı gibi, fazla dertli de değildir. İmine kapah katarak ge çirdiği aylar esnasında hep derin derin düşünür. Bütün kıpı kendi vücudunda biriken yağlan yiyerek geçirir. Sonbahar nihayetine doğ ru ayıların hepsi şişman ve se mirmiş bir haldedir. Bu bakımdan ayı, iradı üe yaşayan kimselere benzer.
Kış başında tombul olan ayı kış sonunda ise âdeta ay sonuna yak laşmış memurlar gibidir. Elinde, avucunda hiç bir şey kalmamıştır. Vücudunda biriken yağları yeyip bitirdiği için derileri son derece pörsümüştür. öyle ki bahar 'başın da bir ayı askısız bir pantalon gibi ayaklan üzerine dökülen derileri ni mütemadiyen yukarı çeker du
rur. Bahar
gelinte
ininden dışarıök defa çıktığı zaman bulutların arasından sıyrılmış güneşi mem nun bir çehreyle seyreder. Sonra taze bahar çiçeklerinin kokusunu derin derin koklayarak ciğerlerine doldurur.
AYILAR NASIL OYNAŞIR? Nisan havası ayının sadece işta hını kabartmakla kalmaz. Erkek ayıyı aynı lamanda başında ka - vak yelleri de estirmeğe başlar. Bununla beraber, ayı pek öyle aşk ban yanıp tutuşan bdr hayvan da değildir. Bahar geldiği zaman er kek hiç vakit kaybetmez, hemen cici bir hanımı gözüne kestirir.
Dişi ayı kayalıklar anasında gü «eslemeğe mfctnttgrtir. Erkek bu
fır-»atı kaçırmaz, hemen onun ymıa
na sokulur, işte o zaman gaye hoş bir manzaraya şahit, oluruz.
Dişi erkeğin yanına niçin gel miş olduğunu bilir, iki ayı birbir lerine alâka ile bakıştıktan sonra itişip kakışmağa başlarlar. Bu on. lamn birbirlerine olan muhabbet lerinin bir nişânesidir.
Dişi ayı erkekten çok daha cü retkâr ve cesurdur. Halbuki erkek umumiyetle son derece mahcup tur. Fakat dişi onun bu mahcubi yetini ortadan kaldırmak için her çareye başvurur. Ük iş olarak er keğin yanağını okşar, sonra onu» başındaki uzun tüylerini uzun tıı .(Devamı. Sa. 9. Stt. 7 de)