• Sonuç bulunamadı

Frej Apartmanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Frej Apartmanı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K

onuk

yazar

Frej Apartmanı

ÇELİK GÜLERSOY

Beyoğlu’nun genelinde bir süre gezindikten sonra, şimdi de birkaç yazı ile bildiğim köşe bucağının önünde durup biraz sohbet edelim. İleride Beyoğlu’nu bilimsel olarak yazacak olanlar çıkarsa, ya da anlaşılan batmakta olan dünyada buna vakit kalırsa, bu ilk elden bil­ giler, onlara kaynak ve malzeme olabilir.

İlk durağımız, Beyoğlu’nun dış görünüş olarak en “heybetli” binası önünde olsun.

Şu aylarda Şişhane Meydanı’ndan geçen­ ler, Bankalar Caddesi köşesindeki büyük ya­ pının onarılmakta olduğunu görüyorlar. Daha doğrusu tam onarılmıyor da birçok benzeri gibi içi yıkılıp, betondan tekrar yapılıyor. Dış dört duvarı onarılıyor. Restorasyonun bir tü­ rü. Bu meseleye başka biryazıda tekrar deği­ neceğim.

Galata’dan Bankalar Caddesi’ne girip tram­ vayla Beyoğlu’na doğru çıktığımız çocukluk yıllarımda, önce burasının değişik ve ciddi ha­ vası beni sarar, sonra meydan köşesindeki bu görkemli bina önünde, saygı ile karışık bir de korku duygusuna kapılırdım. Ömrümde gör­ düğüm en süslü ve alımlı bina, buydu. En hay­ retimi çeken yanı da pencere üstlerine otur­ muş, heykelleriydi.

Çok sonraları Paris’e gidince, işin aslını an­ ladım.

Yine sonraları kısmet oldu, sahipleriyle de dostluğumuz kuruldu. Garip dünya. Önün­ de neredeyse şapkamı çıkarasım gelen yapı, böylece zamanla, yani ben büyüdükçe ve Be­ yoğlu ile “ünsiyetim” arttıkça, gözümde öne­ mini yitirdi, daha doğrusu sıradanlaştı.

Yöneticisi bulunduğum kurumun 1940’lı yıllar üyelerinden saygın bir tip, Feridun Di-

rimtekin’di. Asker kökenli, İstiklâl Savaşı’nın

genç ve seçkin kurmaylarından, (Trikopis’in kılıcını teslim alan subayımız), daha sonra ta­ rih ve arkeolojiye merak sarmış, uzun süre de Ayasofya’nın müdürlüğünü yapmış, bir yan­ dan sevilen ve daha çok da sayılan bir yöne­ tici tipi. 1950’li yıllarda onunla kurumda çok çalıştım. Dergiyi beraber çıkardık. Sonra da 1975’te başkanlığa getirdik. Az sonra da bir kaza sonucu vefat etti.

Bu sütünda vereceğim bilgiler, kendisinin eşinden dinlediklerimdir. Çünkü bina bu ha­ nımın ailesine ait. Dirimtekin de subaylığı ya­ nında, hayli aristokrat kişilikli. Ünlü Arna­ vutluk soylu ailesi olan Dukakinzadeler’den geliyor. Onların mühürlü akik taşından yü­ züğünü taşıyor. Havalı bir centilmen. O hü­ viyeti içinde “Frej ailesine” de rahatlıkla

da-f ' S ' da-f y

mat olmuş ve yerini de doldurmuş. Bina, bu yüzyıl başında yapılmış. 1905 ve­ ya 6 olmalı. Sahibi, tam adıyla “Selim Hah-

na Frej”. Lübnanlı, Beyrutlu, Hıristiyan bir

aile. Sanırım Marûnî cemaatinden. Bir Beyoğ­ lu Lövanteni. hayli servet sahibi. O kadar ki bu yıllarda artık çalışmıyor da. Bir rantiye. Yapım 4 yıl sürmüş. Mimarı, Kyriakidis. Onun hakkında fazla bilgi olduğunu sanmıyorum. Fakat hazret, dönemin modasına uymak ye Beyoğlulu bir burjuva ailenin bütün beklen­ tilerine ve beğenilerine cevap vermek ihtiyacı ile işine epeyce özenmiş ve cepheye de hayli yüklenmiş. Cephedeki heykellerin bir kısmı, çıplak kadın vücutlu imiş. Fakat Abdülhamid döneminin sonlarındaki hava, henüz bu ka­ dar sanat özgürlüğüne elvermediği için, bun­ ların konulmasından vaz geçilmiş. Elde ka­ lan yontular sonra ne olmuş, not etmemişim. Mal sahibi de hiçbir özveriden kaçınmamış. Dış yüzü Malta’dan getirilen taşla kaplandı­ ğı gibi, merdiven mermerleri de tümüyle İtal­ ya’dan ithal edilmiş. Bina bittiğinde, dönemin büyük konforu olan havagazı donatımı ku­ rulmuş, fakat elektriği henüz yok. Abdülha- mit ancak onu kendi sarayına, Osmanlı Ban­ kası ve Pera Palas’a çektirmiş. Frejler’in gra­ dosu, bu çizginin birazcık altında kalıyor. O yüzden elektrik konforuna, ancak

Meşruti-TT-SO CO -I t,

yette kavuşuluyor.

Mal sahibi aile, ikinci katı seçmiş. Selim Hanna, burada ancak 2 yıl oturabilmiş. İki oğlu, bir kızı var: Jan, Alfred ve Anjel. Alf- red, Fransız dedenin adı. Selim Bey’in de ba­ bası Arap, annesi Amerikalı. Hanımı Polin, Beyoğlu’nun ünlü ve zengin Glavani ailesin­ den. Glavaniler, kısaca söylersem, Tepebaşı Meydanı’nın sahipleri!

Karşısında bulunduğumuz yapı, işte böyle bir yaşam resminin altın yaldızlı çerçevesidir, bu kısa yazıda onun hikâyesini çizmeye çalış­ tım. Tabii yazı sonunda, bu cins binaların içini yıkıp betondan çıkanlara da bir mesajım ola­ bilir: Yıkın bakalım, ıslak çimentonuz,

“koruduğunuz” cephenin içindeki romanı

örebilecek mi?

Yapının sahiplerine gelince, banim gençlik yıllarımda bile, onların hepsi ölmüştü. Gör­ kemli apartmanı da Dirimtekin ve eşi, 1948’de 150 bin liraya elden çıkarmışlardı. Bu sayıyı kaçla çarparsanız çarpın, bugünkü değeri çık­ maz. Yirmide birini bile bulmaz. 1940’lar ts- tanbulu, bir milyonun altında kalan nüfusu ve yoksul ekonomisi ile böylesine küçük öl­ çülü idi. Adına arsa spekülasyonu denilen olayla tanışma, çok şeyi değiştiren 1950’den sonradır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Ama biraz kafayı bulan, biraz aşık olan her delikanlı, o yıllarda, ya ezberler söyler, ya defterine yazardı.. Yıllar var ki unutulduğunu

M9 anacı üzerine aşılı Granny Smith, Galaxy Gala ve Royal Gala elma çeşitlerinin ağaç başına verim değerlerine göre birim alandan alınan elde edilen

[r]

• 1950-60 arasında öğretmenler için müze ile eğitim el kitabı, UNESCO Bölge Semineri kitapçığı Türkçe’ye çevrisi, Kültür şuralarında müze eğitimi vurgusu.

Kanında kurşun yüksek çıkan işçiler Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde bazen birkaç hafta, bazen birkaç ay tedavi görüyor, sonra yine işbaşı yapıyor.. Kurşun bir

Evrimleşmesinin 5-6 milyon yıl gibi uzun bir dönemini Afrika'da geçiren insan, daha sonra de ğişik tarihlerde önce Avrasya'ya, daha sonra ise Avustralya ve Amerika

Claus Jürgen Estler ise kahvenin insan karakterine göre tamamen değişik etki yaptığını söylüyor, örneğin, huzursuz tip­ ler, kahve içtikten sonra daha hızlı