• Sonuç bulunamadı

Recai zade çalışma tarzı ve yazı adetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Recai zade çalışma tarzı ve yazı adetleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TANIMADIĞIMIZ MEŞHURLAR

Recai zadenin çalışma

tarzı ve yazı âdetleri

— " ■ ■ — n

• a

Ustad Ekremin oğluna öğrettiği ilk manzume

Muallim Nacinin “Kuzu,, su olmuştur

■“r;.— :—

--- --- -

■---K üçük Ercüm end’in okuduğu şiir

Emsalsiz bir yazı ahlâkı

Ekrem ,

N a ci münakaşasının iç tarafı

R ecai zade muallim N aciyi m üdafaa edi­

yor

K üçük mavi kavanoz

Sabahın en erken saatinde

R eca i zade

çok güç yazı yazardı

Şairin üzerinde tashih

hatalarının

tesiri...

Üstat Ekrem’in odası güneş

çinde. Karşısında kendisine çıl­ dır çıldır bakan, uzunca saçlı bir erkek çocuğu vra. Bu onun kü­ çük oğlu Ercüment Ekrem’dir. Recai zade oğluna ilk Türkçe manzumeyi öğretiyor... Onlara yaklaşalım ve kulak verelim. Acaba memleketin en büyük his şairinin beğenerek, sevgili oğlu­ ma ilk belleteceği manzume ne­

dir?.

| Küçük Ercüment babasının kendisine öğrettiği ilk manzu­ meyi okuyor. Eıcümendin du­ daklarından dökülen mısralar bizi sonsuz bir hayrete düşüre­ bilir. Çünkü çocuğun ağzından 'işittiğimiz mısralar şunlardır:

Bilmem şu kuzu neden gam almış • • • • • • • • « • Sütsüz mü, refiksiz mi kalmış

Ercüment Ekrem muallim Na­ cinin «Kuzu» manzumesini oku­ yor. Recai zadenin oğluna öğ­ rettiği ilk manzume budur.

Seneler boyunca bütün edebi­ yat tarihimizin en büyük müna­ kaşasını, en büyük kavgasının

(üstat Ekrem - muallim Naci) kalem muharebesinin yanı ba­ şında bu ne yüksek bir sanat takdiri, bu ne harikulâde bir ı sanat toleransıdır?.

| Bu mesele Recai zadenin «ya- jzı ahlâkı» m çok iyi gösterne bir vakadır. Bir çoklan büyük ka­ lem münakaşalarından sonra Recai zadenin muallim Naciden tam bir nefret hissi içinde oldu­ ğunu yazmışlardır. Halbuki işin iç yüzü hiç de böyle değildir. Vakıa Recai zade İle muallim Naci — başlan uyuşmadığı için — hiç dost olmamışlardır. Lâkin edebiyat tarihi namına, şimdiye kadar bilinenin aksine olarak, tesbiti lâzım gelen bir nokta vardır: Ekerm bey Naci­ nin büyük bir şair olduğunu hiç bir vakit inkâr etmemiştir. «Ta­ limi edebiyatı» na Naciden örnek alması buna delil sayılacağı gi­ bi şu hâdisede manidardır:

Büyük ediplerimizden biri, bir gün Babıâli caddesinde rasgel- diği Ekrem beye mühim bir şey haber verecekmiş gibi:

— Üstadım, bugün Nacinin yeni bir kepazeliğini keşfettim, sözlerde yanma söküldüğü za- sman Recai zade iki adım geri ^çekilmiş ve meşhur nezaketine

rağmen:

— Beyefendi, riyadan hazet- mem. Naci belki muarızımız ola­ bilir. Fakat ondan kepazelik sa- dir olmaz.

Diyerek Naciyi şiddetle müda­ faa etmiştir.

Bize bu malûmatı veren oğlu sayın Ercüment Ekrem der ki:

Benim ilk Türkçe hocam babam oldu. Ve bana öğrettiği ilk manzume Nacinin «Kuzu» su­ dur.

Bugünkü Babıâli münakaşa­ larında, sütundan sütuna birbir­ lerine akıllarına geleni söyleyen­ ler için ders alınacak ne yüksek bir vaka!,.

Netekim Nacinin de hususî meclislerinde üstat Ekrem’den — münakaşa ettikleri mevzular dışında — hürmetle, hattâ hay­ ranlıkla bahsettiğini işitiyoruz. S Edebiyat dünyasının en dediko- dulu münakaşasının bu iç yüzü pek karakteristik bir vakadır ve bir zamanki «Babıâli ahlâkı» nı çok iyi gösterir.

Nasıl çalınırdı?

Sabaha karşı îstinye koyu, bü­ tün Boğaziçi gibi, henüz karan­ lıktır. Recai zade yatağından yavaşça kalkıyor. Üstat Ekrem bu saatte ayaklarının ucuna ba­ sarak hiç bir gürültü çıkarmak- I sızın yürür. Ve kimseyi rahatsız

I_______________

Recai zade, oğullan Nejat etmemek için çayını kendi elile ateşe koyar.

Garip bir âdeti vardı:

Bir küçük mavi kavanoz için­ de daima Fransız enfiyesi bu­ lundururdu. Sabahleyin erken­ den kalkar kalkmaz mindere oturur, dizlerinin üstüne büyük bir örtü, ekseriya bir temiz peş- temal örter. Gözlerine faydası dokunur diye [zira gözlerinden çok muztaripti] bol bir tutam enfiye çekerdi. 3 . 5 dakika ka­ dar bununla meşgul olduktan sonra kalkar ve dakikalarca uzun uzun yıkanırdı. Sakalını mutlaka 6 - 7 kere sabunlama­ dan rahat edemezdi.

Sabah tuvaleti epey uzun sü­ rerdi. Yazısına başlamadan önce ibadetini ederdi [Ekrem beyin bilmediğimizi taraflarından biri de din telâkkisidir. Bundan ayrı­ ca bahsedeceğiz.]

Sabahın erken saatinde sına otururdu. Ekrem bey yazı­ hanede hemen hemen hiç çalış­ mamıştır. Üzerinde hokkası, ka­ lemi, sigaraları duran bir yu­ varlak masası vardı. Bu önünde, tam karşısında dururdu. Ekrem bey kâğıdı dizlerine dayar, ka­ mış kalemle yazardı.

Ve üstat gayetle güç yazı ya­ zardı. En ufak bir mektup için dahi bir çok müsveddeler yapar. Yazar, çizer, düzeltir; bir başka cümle kurar, kelimeyi beğen­ mez, değiştirir, saatlerce işitil­ memiş bir seci arardı.

Gözlerinden çok muztarip ol­ duğu için, göz kapaklarını kırpa kırpa ve başını kâğıda ölçülü bir tarzda yaklaştırarak çalışırdı. Müsveddelerinde tercihan kırmı­ zı mürekkep kullanır. Sonra si­ yah bezir mürekkebile tekrar kaleme alırdı. Bu mürekkebi Ba- yezitte, Okçular başındaki mii- rekkepcilerde ihtiyar bir adama hususî surette yaptırırdı. Maden suyu şişelerine doldurtur, ağız­ larını mühürletir ve bir sene kullanırdı. Yazısından daima gözlerin ıstırabım İfade eden yorgun bir çehre ile kalkar, açık havaya çıkardı

Yalı halkı uyandığı zaman

ve Ercüment Ekremle birlikte çok defa Ekrem beyi yazısmı yazmış ve sabah gezintisinden dönmüş bulurlardı.

Recai zade ve tashih

hataları..

Tevfik Fikretin bir kaç tashih hatası yüzünden çalıştığı mües- seseyi bırakıp gittiğini görmüş­ tük.

Tevfik Fikreti, tashih hatası âdeta hasta ederdi. Üstat Ek­ rem’in de bu meselede Tevfik Fikretten katiyen aşağı klama- dığı kendisinin hususî mektup­ larından anlaşılıyor. Meselâ Türk matbuatında pek meraklı bir hâ­ dise olan Şemsa hikâyesi kitap halinde çıktığı, zaman Ekrem bey çok sevdiği bir dostuna bun­ dan bir tane gönderirken birlikte yazdığı mektuba da şu satırları ilâve ediyor:

«Bir nüsha da size

gönderiyo-dokuz yanlış vukua geldi.»

Bir kitapta sekiz dokuz yanlış üstat Ekrem’i başka bir şehirde oturan bir dostuna mektupla halinden şikâyet edecek kadar üzüyor. Bu mektuptan da anla­ şılıyor ki Recai zade yazılarının tashihlerini ancak mcebur ol­ dukça başkasına havale etmek­ tedir. Kendisinin bu Şemsa hi­ kâyesine ve «Baba Tahir» mese­ lesine yine döneceğiz..

Hikmet Feridun Es

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

yazı- rum. Teessüf ederim ki tsahiha- tı bir başkasına havale etmiş öl­ düğüm için ufak bir eserde sekiz

Referanslar

Benzer Belgeler

Yüksekkaldırım İstanbulun en eski bir yeri olduğu için onu öylece mu­ hafaza edelim. Fakat basamakları tamir etmek, onu zamana uydurmak

“Bo- zay›ya olan ilgim 1998-2000 y›llar›nda Avrupa Birli¤i taraf›ndan desteklenen kurtlar üzerine yürüttü¤üm proje s›ras›n- da bafllad›” diyor Emre ve

40 yıldır tanıdığım Eyuboğlu, her çevrede, her yerde, dost top­ lantılarında, tiyatrolarda, hakim huzurunda hep insancıl, hep gü­ leç, hep anlayışlı, hep

Gene bu on yıl içinde İstanbul kentinde eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ın yaptıkları üze­ rine de, Çelik Gülersoy’un yaptık­ ları üzerine de çok

Bizans imparatorluğu 1261'de ihya edildiğinde herhalde Ekrem Bey (H. Andreas) adasındaki manastır topluluğu tekrar canlanmış, bu canlanışta pek uzun sürmeyerek

göre, yeni geliştirilen bir tarama teknolojisi sayesinde hastalar kalpteki kan damarla- rının görüntülenmesi ve kalp kasına kan akışının ölçülmesi sırasında hem daha az

Uygulanan pişirme ve ağartma kademelerinden alınan kağıt hamuru örneklerinin kimyasal bileşimi ve kristal yapı özellikleri ile bu hamurlardan elde edilen kağıt

Hastane kökenli bakteriyemi: Hastaneye yatt›ktan 48-72 saat sonra al›nan kan kültüründe mikroorganizman›n üremesi olarak tan›mland›.. Primer bakteriyemi: Kan