TT-SO! L,b^
B O Ğ A Z İ Ç İ ’ N İ N
M A S A L I . . .
&ökiu,
ue,
Patrona Halil ayaklanmasıy la sona eren Lâle Devri ile birlikte bu devrin gözde eğ lence ve mesire yeri Haliç de birden gözden düşünce, başta Sultan I. Mahmut ol mak üzere İstanbul ahalisi nin gözleri Boğaziçi’ne çev rilmiş ve güzel Boğaz birden bire büyük bir ilgiye mazhar oluvermişti. Bu arada en bü yük ilgiyi Küçüksu ile Gök su dereleri ile bu derelerin hemen yanındaki aynı isim leri taşıyan çayırlar topla mıştı.
Göksu ile Küçüksu adlarını taşıyan dereler birbirlerine paralel olarak akıp denize ka rışırlar. Bu iki derenin ara sında kalan geniş ve yemye şil düzlük «Küçüksu çayırı» dır.
Küçüksu, sol taraftan bir-iki minik dere de alarak 5-6 ki lometre kadar kıvrıla kıvrıla ilerler. Göksu ise yer yer mi nik çağlayanlar teşkil eder. Üzerinden tahta köprülerle geçilir. Derenin iki yanı sö ğüt ve mürver ağaçlarıyla kaplıdır. Ayrıca sazlar ve ka mışlar da bir perde halinde kıyılarını örter.
Göksu ile Küçüksu’nun mev simi haziran bidayetinde baş lar ve eylül ayı sonuna ka dar devam eder. Çok uzun yıllardan beri Göksu ile Kü çüksu İstanbul’un eğlence ve gezinti hayatında taşıdığı önemi kaybetmemiştir ki, bu da buraların dillere destan güzelliğinin en önemli bir delilini teşkil eder.
Çok eski yıllarda Göksu ile Küçüksu bilhassa cuma, pa zar ve çarşamba günleri bü yük bir tahaccüme uğrardı. O kadar ki cuma günleri Göksu deresinde kayıkların kürekleri birbirlerine takılır ve seyrüsefer adeta tamamen dururdu iztihamdan.
Buralarda yapılan «Göksu âlemleri» de ayrı bir güzellik ve özellik taşırdı. Bu âlemler Türk edebiyatı ile Türk mu sikisinde en güzel şekilleriy le ebedîleşmiştir.
Enderunlu Vâsıf’un
«Gel seninle yarın ey serv-i revân, Olalım Göksu’ya mahfice
revân Dîde-i ağyardan olup nihân, Olalım mahfice Göksu'ya
revân»
Küçüksu Kasrı’nın mermer kapısından Rumeli Hisarı’na bir bakış. ’ ’ M 4* v*\ n . V * ¥ o 3 vs
kıt’asıyla başlayan gazelinin yanı sıra «Gidelim Göksuya bir âlemi âb eyleyelim» ve «Küçüksu’da gördüm seni» mısraları ile başlayan şarkı lar bugün dahi dillerde dolaş maktadır.
Bu âlemlerin ve gezintilerin bu derece tutulmasında baş lıca rolü de Küçüksu ve Gök su mesirelerinin en ufak bir hâdiseden dahi tamamen uzak ve son derece nezih bir şekilde geçmesi olmuştur. Göksu deresinin sandalla gi- rilebilen son merhalesini «Dört kardeşler», adını taşı yan mevki teşkil eder. Bura sı eski yıllarda son derece rağbet gören bir mesire yeri idi. Bugün ise tamamen unu tulmuştur.
Yine Göksu deresi kenarın daki Panaiya Manastırı da çevrenin önemli yerlerinden biridir. Eylül ayının 8’inci günü ile o günü takip eden ilk pazar günü rum Ortodoks ları bu manastırı ziyaret ederler ve ziyaretten sonra da mesire yerinde oturup eğ lenirler. Bu münasebetle
ku-rulan panayır da «Göksu Pa nayırı» adıyla ayrı bir ün ta şırdı.
Göksu ile Küçüksu dereleri nin suları Alemdağı’nda kay nar. Ancak mecrası tama men bakımsız olduğundan kullanılmaz bir halde akıp gider ve denize karışır. Yine Göksu deresinin mecra sındaki çamurdan yapılan testi ve saksılar da yüzlerce yıldan beri ününü muhafaza etmektedir. İstanbul’un en iyi testileri burada, bu ça murdan yapılır ve «Göksu testisi» adıyla ayrı bir değer taşır.
Buraların bir diğer ünlü me tal da mısırdır. Yalnız Bo ğaziçi’nin değil, İstanbul’un bile en iyi mısırı burada ye tişir ve yine burada pişirilir. Yaz aylarında ve bilhassa ta til günleri Küçüksu mesire yerinde dizi dizi sıralanan kazanlarda mısır kaynatılır. Eski yıllarda, beheri 700-750 mısır alan 8-9 kazan kaynar dı Küçüksu mesire yerinde... EVLİYA ÇELEBİ
ANLATIYOR
Ünlü seyyahımız Evliya Çe lebi, meşhur «Seyahatname» sinde buralardan bahseder ken şöyle der:
«... Göksu âb-ı hayat misali bir nehirdir ki, Alem dağla rından cereyan edüp gelir ve ekseri mahalleri Halıcızade bağlan ile un değirmenleri dir. Bu nehir üzerinde bir tahta köprü vardır. Cümle uşşakan (uşuklar) kayıklar la bu nehirden ilerü ferahfe za köylere varup ağaçlar al tında zevk ve sohbet ederler. Bu mahalden bir gûna top rak çıkar ki, ondan üstadlar çeşit çeşit çanak ve testi ya parlar...»
KÜÇÜKSU KASRI
Birinci Mahmud devrinde Küçüksu gözde bir yer hali ni almaya başlamıştı. Özel likle Hünkâr da burasını pek beğenmişti. Bunu fırsat bi len Sadrazam Dividdâr Meh met Paşa, 1751 yılında bura da, denizin hemen kenarında, 840 zira (arşın) arsa üzerine ahşap bir kasrı hümayun in şa ettirdi.
Hünkârın pek beğendiği bu Kasr-ı Hümâyun için devrin şairlerinden Mehmet Rasih efendi:
«Küçüksu bir büyük nüzhet- gehi hânı safa oldu»
diyerek tarih düşrümüştü. Üçüncü Selim ile ikinci Mah mud da pek sevdikleri bu ka sırda gerekli restorasyonları yaptırıp yaz aylarında bir çok günlerini geçirdiler ve «Göksu âlemleri»ne katıldı lar.
1856 yılında Sultan Abdülme- cit bu ahşap kasrı yıktırarak yerine bugünkü mermer kas rı inşa ettirdi. Dolmabahçe
melihisarı...
ve Beylerbeyi saraylarının mimarî tarzını andıran Gök su kasrı bilhassa mermer iş lemeciliği ile dikkati çekmek te ve Boğaziçi’nin en güzel binalarından birini teşkil et mektedir.
Küçüsu’nun vaktiyle en güzel binalarından biri de Defter dar Halıcızade yalısıydı. Küçüksu çayırının deniz ta rafındaki ucunda Boğaziçi kı yılarının en güzel çeşmelerin den biri olan «Küçüksu Çeş mesi» bulunur. Bu güzel çeş me Dördüncü Mehmet tara fından yaptırılmıştır.
Çeşmenin hemen yanında bir namazgâh vardır. Bu namaz- gâh Üçüncü Selim tarafın dan yaptırılmıştır. Üç basa maklı bir merdivenle çıkılan
bu namazgâhta başta Üçün cü Selim olmak üzere Küçük su mesiresine gelen bir çok padişah namaz kılmışlardır. Göksu deresinin kenarındaki eski değirmenin yanında bir çeşme daha vardır ki bunun kitabesinde:
«Sahib-ül hayrat velhasenat ebulfeth Sultan Mehmet Han-ı gazi aleyhürrahme vel- gufrân hazretleriyle gazaya gelen mücahidin-i kirâmdan Salih Dede Hazretlerine fa tiha» ibaresi yazılıdır. BUGÜNKÜ KÜÇÜKSU Küçüksu çayırı ile Göksu de resi bugün de öneminden bir- şey kaybetmemiştir. Yaz ay larında tatil günleri kesif bir insan kalabalığı buraya akın eder. Derede sandallarla ge
zenlerin yanısıra çayırda da yemekleriyle gelen binlerce kişi güzel bir tatil geçirirler. Yine kazanlarla mısırlar kaynar ve Göksu testileri alı cı bulur.
Fazla olarak bugün Küçüksu çayırında büyük bir Luna Park da faaliyet gösterir. Ayrıca çayırın bir köşesini kaplayan Anadoluhisarı ku lübünün futbol sahasında maçlar yapılır.
Küçüksu’nun adını taşıyan Boğaziçi kıyılarının tek plâ- jında da yüzlerce İstanbullu denize girip serinler.
Ve dillerde yine aynı şarkılar dolaşır:
«Gidelim Göksu’ya bir âlem-i âb eyleyelim»
..Ve aynı yerin 138 yıl önceki hali...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi