• Sonuç bulunamadı

15 temmuz darbe girişiminin Türk yazılı basınındaki söylemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "15 temmuz darbe girişiminin Türk yazılı basınındaki söylemi"

Copied!
171
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GAZETECİLİK ANABİLİM DALI

GAZETECİLİK BİLİM DALI

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN TÜRK YAZILI

BASININDAKİ SÖYLEMİ

Volkan YILDIZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Süleyman Hakan YILMAZ

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası

T. C.

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı Volkan Yıldız

Numarası 114222001003

Ana Bilim / Bilim

Dalı Gazetecilik

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

(3)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSE K LİSAN S TE Zİ K AB UL FOR M U Öğ rencin in

Adı Soyadı Volkan Yıldız Numarası 114222001003 Ana Bilim / Bilim

Dalı Gazetecilik/Gazetecilik

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Süleyman Hakan Yılmaz

Tezin Adı 15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Yazılı Basınındaki Söylemi

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan 15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Yazılı Basınındaki Söylemi başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR

Önemli işlevler üstlenen medya, halkı bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma gücüyle geniş halk kitlelerini etkileyebilmektedir. Böylesi bir gücün, kriz anında ve askeri müdahale gibi durumlarda etki aracı olarak kullanılması, üretilen haber metinlerini sorunlu kılmaktadır. Öte yandan medya, darbelerin püskürtülmesinde halkı harekete geçirme gücüne de sahiptir. Bu çalışma, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ulusal yazılı basında yayınlanan haberlerin söylemine odaklanmaktadır. Çalışmada genel olarak millet iradesini savunan bir yayın politikasıyla oluşturulduğu görülen haber metinleri, darbe girişimine ilişkin bazı olayların ve durumların gazeteler tarafından farklı yorumlandığını da ortaya koymaktadır.

Eğitim hayatım boyunca üzerimde emeği olan tüm hocalarıma ve yüksek lisans tezimde desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, yapıcı eleştirileriyle çalışmamın olgunluğa erişmesini sağlayan değerli tez danışmanım Doç. Dr. Süleyman Hakan Yılmaz hocama teşekkürü bir borç bilirim. Tez yazmanın sancılı dönemlerinde desteklerini her daim yanımda hissettiğim arkadaşlarım; Arş. Gör. Özlem Delal‟e ve Melek Tuğba Kocaman‟a şükranlarımı sunarım.

Eğitim hayatım boyunca maddi ve manevi olarak beni her zaman destekleyen annem Yurdanur Yıldız‟a ve babam Galip Yıldız‟a, koşulsuz sevgisini eksik etmeyerek başarıya olan inancımı hep taze tutmamı sağlayan değerli eşim Bağdat Yıldız‟a teşekkür eder, oğlum Yağız Yıldız‟a da sevgilerimi sunarım.

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı Volkan Yıldız

Numarası 114222001003

Ana Bilim / Bilim

Dalı Gazetecilik

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Süleyman Hakan Yılmaz

Tezin Adı 15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Yazılı Basınındaki Söylemi ÖZET

Kitle iletişimi noktasında önemli işlevlere sahip olan medya, kriz zamanları olarak adlandırılan çeşitli dönemlerde yaptığı yayınlarla halkın bilgilenmesi, yaşanan olaylardan haberdar olması açısından önemli bir görevi üstlenmektedir. Fakat gazetelerin olayları sunuş biçimleri bu dönemlerde çeşitli nedenlere göre farklılık göstermektedir. Bu dönemlerden biri olan ve 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye‟de yaşanan darbe girişimini kapsayan bu çalışmada, örneklem olarak seçilen gazetelerin birinci sayfalarında yayınlanan darbe girişimi haberlerinin söylemi incelenmektedir. Araştırmada temel sorunsalı, 15 Temmuz darbe girişimi olayı, gazete haberlerinde nasıl bir söylemle oluşturulmuştur? sorusu oluşturmaktadır. Sahiplik yapıları ve ideolojileri farklılık gösteren Cumhuriyet, Birgün, Hürriyet, Sabah ve Yeni Şafak gazetelerinde yayınlanan 15 Temmuz darbe girişimi haberlerinde, derinlere gizlenerek kapalı tutulan anlamsal yapıyı irdeleyebilmek için yöntem olarak van Dijk‟in, makro ve mikro yapıdan oluşan eleştirel söylem çözümlemesi tercih edilmiştir. Çalışma, ideolojik farklılıkların, sahiplik yapılarının ve iktidarla olan ilişkilerin, üretilen metinlere nasıl etki ettiğini ve kurgulanmış gerçeklik tasarımlarının ne şekilde sunulduğunu ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.

15 Temmuz darbe girişimi haberlerinin çözümlemesinde, düşünce yelpazesinin ayrı noktalarında konumlanan gazetelerin darbe girişimine karşı millet iradesini savunan bir yayın politikası benimsedikleri görülmüştür. Ancak darbe girişiminin ardından yaşanan gelişmelerde, gazetelerin olayı yorumlamasında ve ideolojik tavır bağlamında sık sık belirgin çizgilerle farklılaştıkları anlaşılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Eleştirel Söylem Analizi, Türk Siyasi Kültürü, Askeri Müdahale, Medya.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı Volkan Yıldız

Numarası 114222001003

Ana Bilim / Bilim

Dalı Gazetecilik

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Süleyman Hakan Yılmaz

Tezin İngilizce Adı Turkish Printed Media Expression of July 15th Coup Attempt SUMMARY

The media, which has important functions at the point of mass communication, has an important task in terms of informing the public and being aware of the events experienced through its publications in various periods called times of crisis. However, the way newspapers present events differs according to various reasons during these periods. This study which covers the bloody coup attempt on July 15, 2016 in Turkey examines the discourse of coup attempt news published on the first pages of the newspapers chosen as a sampling. The research seeks to answer the following main research question: “Which discursive ground was used in newspapers while reporting the July 15 Coup Attempt?” Van Dijk‟s critical discourse analysis (CDA) which constitutes macrostructures and microstructures was used to examine lexical structure hidden during the news reports of July 15 Coup Attempt published in Cumhuriyet, Birgun, Hurriyet, Sabah and Yeni Safak newspapers which differ from each other regarding ownership and ideologies. The study aims at revealing in what ways different ideologies, ownership, and relationship with the ruling party have an effect on the written news reports and the fictional truth was designed and presented.

In the analysis of the news of the July 15 coup attempt, newspapers positioned at separate points of the spectrum adopted a publishing policy advocating the will of the nation against the coup attempt. However, in the developments following the coup attempt, it is understood that newspapers often differed in their interpretation of the event and in the context of ideological attitude.

Keywords: Critical Discourse Analysis, Turkish Political Culture, Military Intervention, Media.

(7)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v İÇİNDEKİLER ... vi GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ... 3

MEDYANIN TOPLUMSAL İŞLEVLERİ ... 3

1.1. Medya ve Gazete Kavramı ... 3

1.2. Medyanın Başlıca İşlevleri ... 6

1.3. Basın Meslek İlkeleri ve Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ... 9

1.4. Haberde Gerçeklik, Tarafsızlık ve Objektiflik ... 12

1.5. Medyanın Sosyal Sorumluluğu ... 15

İKİNCİ BÖLÜM ... 18

ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE MEDYANIN İRDELENMESİ .... 18

2.1. Medyanın Ekonomi Politiği ... 18

2.2.Medya ve İktidar ... 20

2.3. İdeoloji ve Söylem ... 22

2.4. Medya İdeoloji İlişkisi ... 27

2.5. İdeolojinin Haber Söylemine Etkisi ... 29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 33

TARİHSEL SÜREÇTE ASKERİ MÜDAHALELER ... 33

3.1. Askeri Darbe Nedir? ... 33

3.2. Dünyada Askeri Müdahaleler ... 34

3.3. Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde Gerçekleşen Darbeler ... 36

3.3.1. 27 Mayıs 1960 Darbesi ... 36

3.3.2.12 Mart 1971 Darbesi ... 38

3.3.3.12 Eylül 1980 Darbesi ... 39

3.3.4. 28 Şubat 1997 Darbesi ... 40

3.3.2.Türkiye Cumhuriyet Tarihinde Gerçekleşmeyen Darbe Girişimleri ... 41

3.4.Türkiye‟de Gerçekleşen Darbe Dönemlerinde Basın ... 45

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 51

(8)

4.1. Araştırmanın Metodolojisi ... 51 4.1.1. Yöntem ... 51 4.1.2. Amaç ... 53 4.1.3. Önem ... 53 4.1.4. Varsayımlar ... 53 4.1.5. Araştırmanın Soruları ... 54 4.1.7. Evren ve Örneklem ... 54 4.2. Bulgular ve Yorumlar ... 55

4.2.1. 16 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 55

4.2.2. 17 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 66

4.2.3. 18 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 77

4.2.4. 19 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 86

4.2.5. 20 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 95

4.2.6. 21 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 104

4.2.7. 22 Temmuz Birinci Sayfa Haberleri ... 112

SONUÇ ... 119

KAYNAKÇA ... 123

(9)

GİRİŞ

Gazete haberleri, seçilen bir takım gerçekliklerin benimsenen ideoloji üzerinden yeniden bina edilmesiyle oluşur. Bu anlam üretimi, gazete sayfalarında yer alan haber metinleri aracılığıyla toplumdaki kavrayışların şekillenmesine de yardımcı olurlar. Arzu edilen ideolojilerin üretilmesinde ve anlamlandırılmasında önemli bir role sahip olan bu metinler, mercek altına alınması gereken sorunlu sayılabilecek dokümanlardır. Haber metinlerinin oluşumundaki üretim pratiklerini, haberlerin vermek istediği gizli anlamı ortaya koyabilmek için çözümlemeye gerek duyulmaktadır.

Bu çerçevede çalışmada, ideolojik yönelimi farklı olan Cumhuriyet, Sabah, Hürriyet, Birgün ve Yeni Şafak gazetelerinin 15 Temmuz darbe girişimi olayına ilişkin haberleri nasıl inşa ettikleri sorgulanmaktadır. Olayın medyada yer alış biçimine ve haber söylem olgusuna eleştirel bir bakış açısı kazandırmak amacıyla yapılan bu çalışma; konuya ilişkin haber metinlerinin üretiliş biçimi, metin ve görsellerin sayfadaki konumlandırılışı, haber metinlerinin vermek istediği gizli ya da örtük anlamlar üzerine odaklanmaktadır.

Araştırma kapsamında incelenen gazetelerin, olayı en yoğun biçimde ele aldıkları bir haftaki nüshalarının ilk sayfaları dikkate alınmıştır. İlgili kaynakların taranmasıyla birlikte yöntem olarak, anlama dayalı bir sonuç amaçlandığı için eleştirel söylem analizinden yararlanılmıştır.

15 Temmuz darbe girişimi olayı, gazete haberlerinde nasıl bir söylemle oluşturulmuştur?” sorusunu temel sorunsal olarak değerlendiren bu çalışmanın birinci bölümünde, medyanın tanımı yapılarak basın meslek ilkeleri açıklanmıştır. Devamında haberde gerçeklik, tarafsızlık ve objektiflik gibi önemli kavramlar kapsamlı bir şekilde değerlendirildikten sonra medyanın sosyal sorumluluğu konusundaki görüşler irdelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise sorunsaldan hareketle; medyanın ekonomi politiği, medya ve iktidar, ideoloji ve söylem kavramları tüm boyutlarıyla incelenmiş, ardından kuramsal çerçevede medya ideoloji ilişkisine ve ideolojinin haber söylemine etkisi üzerinde durulmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde askeri darbe kavramı açıklanarak; dünyada ve Türkiye‟deki askeri darbeler, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Bağlamsal Koşulları, Darbe Dönemlerinde Basının Genel Durumu ve Darbe Algısı başlıkları altında konuya genel bir bakış gerçekleştirilmiştir. Dördüncü bölümde ise araştırmanın önemine, amacına, varsayım ve sınırlılıklarına yer verişmiş, söylem

(10)

çözümlemesi yönteminin ne olduğu aktarılmıştır. Daha sonra verilerin analizi sonucu elde edilen bulgular ile bulguların yorumlanmasına geçilmiştir. Çalışma, genel bir değerlendirmenin yapıldığı sonuç bölümüyle son bulmaktadır.

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM

MEDYANIN TOPLUMSAL İŞLEVLERİ 1.1. Medya ve Gazete Kavramı

Medya kavramı Türk Dil Kurumu tarafından, “iletişim ortamı, iletişim araçları, kitle iletişim araçlarının tümü” olarak tanımlanır (TDK, 2011). Genel ve kapsayıcı bir kavram olarak değerlendirilen medyanın özelliklerine dikkat çeken Mora (2011:191), her çeşit mesajı kendi yayın politikasına göre dolayımlayan kitle iletişim araçlarını, farklı sosyo-demografik özelliklere sahip kitleye tek yönlü yayan bir iletişim aracı olarak nitelendirir.

20. yüzyılı pek çok sosyal bilimci iletişim çağı olarak adlandırmaktadır. Bunda kitle iletişim araçlarının pek çoğunun bu yüzyılda doğması ve olağanüstü yaygınlık kazanması önemli bir etkendir. Bu zaman diliminde kitle iletişim araçları, birbirleriyle yakınlaşmış, tekelleşerek aynı sahiplerin yörüngesinde işlemiş ve şimdiye kadar olmadığı kadar bütünleşmiştir. Tam da böyle bir ortamda, medya kavramı yavaş yavaş kitle iletişim araçları kavramının yerini almış ve gündelik dilde sıklıkla kullanılır olmuştur. Medya kelimesi ile tüm iletişim araçları ve ortamı kast edilmektedir. Çünkü bu ortam ve araçlar birbirini bütünlemekte ve adeta ayrılmaz bir görünüm sergilemektedir. Günümüzde medya kavramıyla ifade edilen aslında 80‟li yıllarla birlikte bütünleşen, tekelleşen ve benzer bir şekilde işleyen iletişim ortamı ve araçlarıdır.

İnsan, çevresinde ve dünyada olup bitenleri öğrenmek ve öğrendiklerini veya düşündüklerini başkalarına duyurmak ihtiyacındadır. Bu ihtiyaç az veya çok her insanın doğasında vardır. Bu ihtiyacın giderilmesi için girişilen çeşitli girişimler sonunda bugün basın-yayın dediğimiz ve modern toplumlarda dördüncü kuvvet olarak da nitelendirilen “basın müessesesi” doğmuştur. Dar anlamıyla basın, sadece gazete ve dergileri kapsamaktayken, geniş anlamda basın belirli zamanlarda basılıp, her çeşit haber ve fikirleri topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir.

Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütününü kapsayan basın ise geniş anlamda belirli zamanlarda basılıp, her çeşit haberi ve fikirleri topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir. İnuğur (1993:19-20) basını, haberleri ve fikirleri toplama, değerlendirme, işleme ve bunları başkalarına ileterek kamuoyu oluşturma

(12)

sanatını yerine getiren yazılı kitle haberleşme aracı” olarak tanımlamaktadır (Akt. Çakır, 2007: 25).

Bir kitle iletişim aracı olarak gazetenin özelliklerine bakıldığında, gazete haber, bilgi, yorum ve reklâm içeren, genellikle düşük maliyetli kâğıt kullanılarak basılan ve dağıtımı yapılan bir yayımdır. Genel olarak yayınlandığı gibi, özel bir konu üzerinde de yayınlanabilir ve genellikle günlük ya da haftalık olarak yayınlanır. Diğer kitle iletişim araçlarının tersine gazete ve dergiler, kitleye sadece bir kere ulaşma olanağı ile sınırlı değildir. Yayınlandığı anda izlenip, dinleyip ya da anlamayı gerektirmez. Okuyucu bir metni ya da reklâmı anlamadığında sunumu yeniden gözden geçirmesi ve metin üzerinde düşünmesi mümkündür. Bu araçlarda ele alınan konu daha ayrıntılı işlenmektedir. Herhangi bir konuyu gerektiği uzunlukta ve derecede almak için basılı araçlar en uygun olanıdır. Teknolojik gelişmelerle ilintili olarak insanların bilgilenmek için radyo ve televizyona ya da internete yönelmelerine rağmen, gazete 21. yüzyılda halen etkisini yitirmemiş ve ayakta kalmaya devam etmiştir.

Gazeteler 20. yüzyıl boyunca şöyle gruplandırılmaktadır:

Kitle gazeteleri: Geniş kitlelere seslenmeyi amaçlayan, bu bakımdan da her türlü sosyo-ekonomik düzeyde bulunan bireylere seslenen, onların ilgisini çekecek zaman zaman ciddi sosyal ve siyasal haberlere ve bunları yorumlayan köşe yazarlarına yer veren gazetelerdir. Ancak, bu tür gazeteler geniş kitleleri yakalama uğruna zaman zaman magazin türü sosyete haberlerine yer verirler. Bunlar genellikle ülkenin ya başkentinde ya da en büyük kentlerinde yayımlanan gazetelerdir. Bunlara ülke çapında haberlere yer verdikleri için “ulusal gazeteler” de denilmektedir. Türkiye‟de İstanbul basını buna örnek olarak verilebilir. Genelde iletişim teknolojisinde, özelde ise matbaacılık teknolojisindeki gelişmeler sonucu bu gazetelerin ülkenin belli bölgelerinde hazırlanıp, sadece bu bölgede yayımlanan ve dağıtılan bölge ekleri de vardır.

Magazin gazeteleri: Bol resimli, büyük puntolarla, içinde sosyete haberlerinden, hayat pahalılığına, çeşitli adliye haberlerine kadar çoğunlukla ciddi içerikli haberlerden yoksun sansasyonel haberciliğin yapıldığı tabloid türü gazetelerdir.

Fikir gazeteleri: Magazin türü gazeteciliğin tersi bir yaklaşımla, içinde ciddi haberlerin yer aldığı, araştırıcı gazeteciliğin önemli olduğu, güçlü kalemi olan

(13)

köşe yazarlarının bulunduğu ve toplumun siyasal ve sosyal alanda olup bitenden haberdar edildiği gazete türüdür. 19. yüzyılın sonlarına doğru gelişen matbaa ve iletişim teknolojileri gazeteciliği de farklılaşmaya yöneltmiştir. Araştırıcı gazeteciliğin ağırlıklı olduğu ya da ciddi haber veren gazeteciliğin de önem kazandığı bir gelişmede gazeteler, toplumun ihtiyacı olan, ancak gündeme fazla gelmeyen konuları da araştırarak gündeme getirme görevini de üstlenmişlerdir. Fikir gazeteciliğinin tanımı, verilen bu bilgileri de kapsayarak, şöyle yapılabilir: İnsanoğlunun yapısı gereği olarak her hoşlanmadığı, fakat bilmesi, öğrenmesi gerekli olan haberleri sunan gazetecilik” türü olarak tanımlanabilir. Bu tür gazetelerin sayısı ve tirajı magazin basınına göre daha azdır. Sansasyonel haberciliğe yer vermeyen gazetelerdir.

Tematik gazeteler: 20. yüzyılın 2. yarısından sonra gelişen radyo ve özellikle televizyon yayınlarına kaptırılan okuyucusunun yeniden kazanılması amacı ile, belli konularda derinleşen, onların veremediği haber, köşe yazısı, yorum gibi çeşitli basılı yayın türlerinin yer aldığı gazetelerdir. Genel olarak, bir konu etrafında yoğunlaşır. Burada amaç, belli nitelikleri gösteren okuyucu gruplarına seslenmek; yeni okuyucu grupları kazanmak ve kaybedilen okuyucu kitlesini yeniden kazanmaktır. Tematik gazetelerin bir kısmı günlük yerine haftalık da çıkabilmektedir. Bu tür gazetelere en iyi örnek olarak “Spor gazeteleri” verilebilir. Bu tür gazeteler, çoğunlukla erkek okuyuculara seslenen, yalnızca spor ile ilgili haber, röportaj, yorum, fotoğraf gibi mesajlara yer verirler.

21. yüzyıl gazeteciliğinde ise, şimdiye kadar görülmeyen farklı bir gelişme yaşanmaktadır. 20. yüzyılın son 10 yılında başlayan bu gelişme, internetin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ile gelişen internet gazeteciliğidir. Bu gazetecilik türü, teknoloji olarak matbaaya gereksinim duymadan, internet teknolojisinden yararlanılarak, elektronik ortamda yine yazılı ve fotoğrafı olarak haberlerin verilmesidir. Bu durum, klasik gazeteciliğin içerik olarak aynısı olmasa bile benzeri olmasına karşılık, yayımlandığı ortam çok farklıdır. Gazeteler, dergiler sanal ortamda okuyucu ile ya da yeni bir kavram olarak “Internet okuyucusu” ile buluşmaktadır (Aziz, 2008: 58-59).

(14)

1.2. Medyanın Başlıca İşlevleri

Medyanın toplumsal yaşamda oldukça önemli işlevleri vardır. Gelişen teknoloji sosyal yaşamda medyanın etkinliği arttırmakta ve insanların daha da fazla medyaya bağlanmasına neden olmaktadır. Medyanın başlıca işlevlerini ana hatlarıyla şöyle açıklayabiliriz (Kaya, 1985).

Denetim/Eleştiri ve Kamuoyu Oluşturma: Medya kamusal bir görev ifa eder. Bu bağlamda özellikle de hükümeti, siyasi partileri, kamu kuruluşlarını, şirketleri, vs. kamu adına denetleme ve eleştirme yetkisini elinde bulundurur. Bu özelliği medyaya 4. güç olma vasfını vermiştir. Denetim ve eleştiri medyanın sorumluluğudur. Medya bu görevini yerine getirmezse, görevini eksik yapmış olur. Vatandaşın hakkını savunma adına görev yüklenen medya, tarihi boyunca pek çok kez iktidarlarla kamu yararı adına mücadeleye girişmiş ve bu özelliğiyle toplumsal hafızada derin bir saygıyı hak etmiştir. Medya, aynı şekilde gerekli görülen durumlarda, topluma öncülük ederek kamuoyu oluşumuna aracılık eder. Bu noktada toplumun ve kamunun vicdanı vazifesi görür. Medyanın toplumun ortak siyasi tutum ve görüşlere ulaşmasında da rolü tartışılmazdır. Kitle iletişim araçlarının toplumdaki farklı görüş, düşünce ya da kanaatlerin yayılmasında; eş deyişle farklı görüşlerin sesini duyurabilmelerinde ve farklı görüşlerin duyulabilmesinde önemli bir aracılık rolü gördüğü söylenebilir. Siyasal süreç medya aracılığı ile bireyin görebileceği yakınlığa gelmektedir. Bu arada medya çeşitli siyasi görüşlerin propagandasının yapıldığı araçlara da eşit ve tüm görüşlere aynı olanağı veren yayın anlayışı bu noktada çok önemlidir. “Siyasal partilerle vatandaşlar arasında bir aracı olan medya demokrasilerde üç farklı işlevi yerine getirir. Bunların ilki enformasyon işlevidir: medya, vatandaşları siyasalar, siyasa önerileri ve siyasaları yürürlüğe koyma ile bunlara eşlik eden diğer konular hakkında bilgilendirir. İkinci olarak medya, hükümetleri siyasal partileri halkın sorunları hakkında bilgilendirmek suretiyle ifade işlevini yerine getirir. Bu işlev temel olarak enformasyonun toplumdan hükümete aktarılmasıyla ilgilidir ve demokrasinin siyasal “sınırlarını” tanımlar. Medyanın üçüncü işlevi olan eleştirel işlev bir öncekiyle bağlantılıdır: Medya, özellikle siyasi analiz ve arka plan bilgisi verirken; hükümet politikalarını, hükümetin bunların oluşumu sırasında takındığı tavrı ve uygulama biçimlerini eleştirir” (Cluenbur, 2010: 34).

(15)

Medyayı toplumsal yaşamda bu denli önemli kılan özellikler, aynı zamanda ona ciddi bir sorumluluk yüklenmektedir. Bu sorumluluğun doğru kullanılması, daha demokratik bir toplum ve sağlıklı bir iletişim için son derece önemlidir.

Özgürlükçü sistemlerde büyük önem atfedilen ve kitle iletişim araçlarının öncüsü olarak lanse edilen basın, UNESCO‟nun McBride Raporu‟nda da belirtildiği gibi bir takım işlevleri üstlenmiştir. Toplam 8 ana başlık halinde sıralanan bu işlevler; haber ve bilgi sağlamak, bireylerin toplumsal hayatın bir parçası haline gelmelerine katkı sağlamak, bireyi toplumsal amaçların gerçekleşmesi için güdülemek, tartışma ortamı hazırlamak, toplumun bilgi ve eğitim düzeyini yükseltmek, kültürel mirasın korunmasını görev edinmek, insanlara iyi vakit geçirtmek ve eğlendirmek, toplumu bütünleştirmektir.

Bu görevlerin yanı sıra; kamuoyu oluşumuna hizmet etmekle birlikte basının; demokrasiyi korumak, halk adına devlet kurumlarının denetimini yapmak, insan hak ve özgürlüklerini korumak gibi işlevleri vardır. Başka bir ifadeyle, öncelikli görevi haber ve bilgi vermek olan basın, çoğulcu ve katılımcı demokrasilerde halk adına denetim ve eleştiri işleviyle demokrasinin dayandığı güçlerden biri konumuna gelmiştir. Aynı zamanda ifade özgürlüğünün sağlanmasında büyük bir görev üstlenen basın, demokratik toplumlarda yasama, yürütme ve yargı güçlerinden sonra dördüncü kuvvet olarak nitelendirilmektedir (Çakır, 2007:39-40).

Haber ve Bilgi Verme: Medyanın en önemli işlevlerinden biri haber ve bilgi sunmasıdır. Modadan, sağlığa, siyasetten ekonomiye pek çok alana ilişkin bilgi kitle medya aracılığı ile geniş halk kesimlerine ulaşmaktadır. Sadece ulusal düzeyde değil, uluslar ötesi pek çok bilgi ve haber medyalar yoluyla bizlere ulaşmakta, depolanmakta, işlenmekte ve İnsanların, yaşadıkları dünyayla ilgili algılarının oluşmasın medya son derece etkili olmaktadır. Çünkü bilgi ve haber toplumların gelişiminde ve siyasallaşmasın belirleyici olmaktadır Bizler, medya aracılığıyla bilgilenirken, aynı zamanda medya tarafından Yönlendiriliriz; dolayısıyla bu güç medyaya özellikle haber aktarımında büyük sorumluluk yüklemektedir. “Kitle iletişim araçları; toplumda etki, denetim ve yeniliklerin potansiyel araçları olarak güç kaynağı; çoğu toplumsal kurumun çalışması için gerekli bilgilerin kaynağı ve aktarım aracıdırlar. Ulusal ve uluslararası toplumsal yaşamın yer aldığı bir konum, bir arena görünümündedirler. Toplumsal gerçekliğin imgeleri ve tanımları için referans olarak kullanılmaktadırlar. Etkili

(16)

performans sergileme için şöhrete giden yoldur. Toplumun ve grupların değerlerinin oluşturulduğu, saklandığı ve açıkça görünür kılındığı temel bir kaynaktır. Toplumsal anlam sisteminde nelerin normal olduğunu ve normlara uygun anlamların dolaşımını belirleyen bir kaynaktır” (Türkoğlu, 2003:37).

Toplumsallaştırma: Kitle iletişim araçları doğduğu andan itibaren bireyin

toplumsallaşma sürecinde etkin bir şekilde yer alır, onun yaşama, içerisinde toplumsallaşmakta olduğu ortama uyumlu hale gelmesine katkı yapar. Medya bireye içinde yaşadığı toplumla bütünleşme olanağı sağlayacak, toplumsal birleşmeyi ve kamusal yaşama etkin bir biçimde katılma için zorunlu olan bilinçlenmeyi kolaylaştıracak ortak bir bilgi ve düşünce formu oluşturmaktadır. Özellikle kamusal yayıncılığı benimseyen medya kuruluşları, toplumsal yapının gelişmesine ve bireylerin bu yapı içinde olanak sağlar. Başta demokrasinin temin ve korunması olmak üzere toplumsal kurumların daha etkin işlemesine ve bireylerin haklarına sahip çıkılma yönünde yayıncılık yapar. Özetle medya bilgi üretmekte ve sosyal yapının şekillenmesine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Günlük yaşantımızı düzenlemekte, çevreyi algılamamızı sağlamakta ve böylelikle toplumsal yaşama uyum sağlamamızı kolaylaştırmaktadır. Kitle iletişim araçlarının önemli görevlerinden biri sosyalleşmedir. Karmaşık toplumlarda sosyalleşme ve değer yargılarının pekiştirilmesi kitle iletişim araçlarının görevidir. Bu toplumlarda çocukların sosyal rollerinin tümünü birincil çevrelerden öğrenmesi mümkün değildir. Onun için sosyal rollerin öğrenilmesinde kitle iletişim araçlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Modern kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte artık insanlar ileti ve yönelimleri, olgu ve değerleri birbiriyle yüz yüze gelmeden ve doğrudan karşılıklı etkileşime girmeden paylaşabildiklerinden kültürel ortaklık için toplumsal etkileşim daha az gerekli hale gelmiştir.

Eğlendirme: Medyanın en önemli işlevlerinden biri de insanları eğlendirerek, onların rahatlamasını ve daha mutlu olmalarını sağlamaktır. Gündelik hayatın rutin işleyişi içinde yorulan sıkılan insanlar, ciddi haberlerden çok, eğlendirici haber ya da programlarla “vakit geçirmeyi” yeğlemektedirler ve en önemli eğlence kaynağı da şüphe yok ki medyadır. Özellikle televizyon günümüzde yaygın kullanımını da göz önünde bulundurursak, tam anlamıyla bir eğlence merkezi olduğunu ileri sürmek sanırız yanlış olmaz. Televizyonda yer alan programlar kitlelere gündelik hayatın rutin ve sıkıcı

(17)

ortamından kaçış olanağı sağlamaktadır. Eğlence ihtiyacı, kitlelerin televizyona olan bağımlılığını arttırmış ve bu durumda televizyon yöneticileri de durmaksızın eğlendirici programları halka arz etme yoluna gitme yolunu tercih etmişlerdir. Özellikle müzik, mizah, drama ve spor kitlelere verdiği rahatlama ve kaçış duygusuyla televizyon yöneticilerinin en çok önem verdiği alanların başında gelmektedir. Aynı şekilde internet de, önemli bir eğlence kaynağı görünümündedir.

1.3. Basın Meslek İlkeleri ve Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi İletişim özgürlüğünü, demokratik sistemin temel koşulu sayan ve gazetecilikte temel işlevi gerçekleri bulup, bozmadan, abartmadan kamuoyuna sunmak olarak tanımlayan Basın Konseyi Sözleşmesi‟nde 16 maddeyle belirtilen meslek ilkeleri şunlardır:

1. Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, sağlığı, bedensel özrü, yaşı, sosyal düzeyi ve dini inançları nedeniyle aşağılanamaz.

2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı, genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz.

3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.

4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.

5. Kişilerin özel yaşamını, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında yayın konusu olamaz.

6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler,

soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz. 7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde

gerekmedikçe yayımlanamaz.

8. Bir basın orağının dağıtım süreci tamamlanmadan, o basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün, bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş gibi kamuoyuna sunulamaz. Ajanslardan alınan özel ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilir.

(18)

9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe, hiç kimse suçlu ilan edilemez.

10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.

11. Gazeteci kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın kamuoyunu kişisel, siyasal ve ekonomik vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.

12. Gazeteci, görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.

13. Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır.

14. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirtilir.

15. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.

16. Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar (Basın Konseyi Yıllık Raporu, 1998:5).

Türk basınında Basın Meslek İlkeleri kadar önemli olan bir diğer metin de Gazeteciler Cemiyeti‟nin kurduğu bir komisyon tarafından 1998 yılında kaleme alınan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi‟dir. İlgili metnin gazetecinin temel görevleri başlığı altında şu ilkelere yer verilmiştir:

1. Gazeteci; halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüğünü kullanırken kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmadan aktarmak zorundadır.

2. Gazeteci; başta barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü laiklik ve insan hakları olmak üzere; insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.

3. Gazeteci; milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, dil, din, mezhep, inanç, inançsızlık, sınıf, dünya görüşü ayrımcılığı yapmadan tüm uluslar, halklar ve bireylerin haklarını tanır, saygı gösterir.

4. Gazeteci; insanlar, uluslar ve topluluklar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.

(19)

5. Gazeteci; bireylerin, toplulukların ve ulusların kültürel değerlerini, inançlarını veya inançsızlığını saldırı konusu haline getiremez, küçümseyemez, alay edemez.

6. Gazeteci; şiddeti haklı gösterici, özendirici ve savaşı kışkırtıcı yayın yapamaz.

7. Gazeteci, kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarılarda bulunur.

8. Gazeteci; bilgiyi yok edemez, görmezlikten gelemez, metinler ve belgeleri değiştiremez.

9. Gazeteci; halkın haber alma hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için izin verilmedikçe kimsenin özel yaşamın gizliliğini ihlal edemez.

10. Gazeteci, yayınlarıyla ilgili her yanlışı en kısa sürede düzeltmekle ve gerektiğinde özür dilemekle yükümlüdür.

11. Gazeteci cevap hakkına, kötüye kullanılmaması ve kabul edilebilir biçimde yapılması kaydıyla saygılı olmalıdır.

12. Gazeteci, bilgiye erişim faaliyeti sırasında ve sosyal medyada kimlik gizleme gibi yanıltıcı yöntemler kullanamaz.

13. Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi menfaat sağlayamaz; çıkar çatışması yaratmaktan kaçınır. Gazeteci, konumu ne olursa olsun haber kaynağı olarak kişi ve kurumlarla iletişimini ve ilişkisini meslek ilkelerini gözeterek yürütür.

14. Gazeteci; mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya

propagandacılıkla karıştıramaz. İlan - reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz.

15. Gazeteci hangi konuda olursa olsun, elde ettiği bilgi ve belgeleri kendi yararına kullanamaz.

16. Gazeteci, ulusal ve uluslararası politikalar hakkında yayın yaparken öncelikle halkın haber alma hakkı, mesleğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi ölçütlerini göz önünde bulundurur.

(20)

17. Gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve “sesini duyuramayanların” sesi olmakla yükümlüdür.

Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi gazetecilerin daima gerçeklerden yana olmasının ve öncelikle sorumlu olduğu kesimin halk olduğunun altını çizmektedir. Nitekim bu durum Bildirge‟de “Gazetecinin sorumluluğu” başlığı altında şu şekilde dile getirilmektedir: “Gazeteci; basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüstçe kullanır. Bu amaçla her türlü sansür ve oto sansürle mücadele eder. Gazeteci, önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir. Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal nitelik taşır. Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.”

1.4. Haberde Gerçeklik, Tarafsızlık ve Objektiflik

Tüm insanların hayatında değerli olan haber, insanlık tarihi boyunca bilinen ve kabul gören bir konu oluşturur. Çevrede olup bitenlerden haberdar olma isteği ile çevreyle iletişim ihtiyacından doğan haberden bahsedilebilmesi için herhangi bir olayın meydana gelmesi yani gerçek olması gerekir. Demokratik hukuk devleti düzenini kabul etmiş ülkelerde kanun koyucular, medya hizmetlerinin kamuoyu oluşumunda yüklendiği payı kabul eder ve bunu göz önünde bulundurur. Bu hizmetlere gösterilecek özende, gerçeklikten hareketle tarafsızlık ilkesi gerekli görülmüştür. Haberlerin belirlenmesi ve sunulmasında istek ve görüşlere yer verilmemesini ifade eden tarafsızlık ilkesi, objektiflik kavramına yöneliktir ve bir taraftan ahlaki diğer taraftan da eylemsel içeriğe sahiptir. Tarafsızlık, objektiflik ile ilişkilidir. Ayrıca bu kavramı bütünleyen unsurlardan biridir. Objektiflik kavramı gereği olarak özünde gerçeklik (truthfulness) ilkesini barındırır. Bir haberin, anlatımın objektiflik kriteri, temelde gerçek bir başlangıç noktası barındırmasıyla ilgilidir. Kitle iletişim araçlarının yayınlarında gerçeklik ilkesini barındırmaması, gerçekliğin değiştirilmesi ya da saklanması yayın objektifliğini bütünüyle ortadan kaldırır. Gerçek dışı haberler ya da bilginin tarafsız olabileceği

(21)

düşünülemeyeceğinden, kitle iletişim araçları yayınlarında gerçeklik ilkesine uygun davranmalıdır (Rydbeck ve Edwards, 1975:2, Akt. Solmaz, 2004:51-52).

Medya çalışanı olarak gazeteciler için temel yasa, habere gösterilen özenle ilgili sorumluluktur ve bu sorumluluk yayınlanacak her şeyin doğruluk-gerçeklik payını titizlikle araştırmayı, bunu teyit etmeyi gerektirir. Gazeteciler, gerçekler doğrultusunda aynı zamanda yansız bilgi sunmalılardır. “Gazeteci hâkim değildir, o gerçeğin peşindedir ve onun savunucusudur.” diyen Oscar Reck‟e göre de doğruluk, haberin vazgeçilmezi olarak konumlandırılmaktadır (Schlapp, 2013:15).

İlk kez 1924‟de yayınladığı „Gazetecilik Ahlakı‟ isimli eserinde, gazetecilikte tarafsızlık kavramını tartışmaya açan Nelson Antrim Crowford, tarafsızlığın içerdiği unsurların belirlenmesine fayda sağlamıştır. Bir grup gazeteci tarafından 1979 yılında Santiago‟da düzenlenen bir konferansta da tarafsız haberin temel özellikleri: “Gerçeğe bağlı kalma şartıyla yine doğruluğu her zaman kanıtlanabilir bilgiler içerir. Düşünce ve yorum çizgisi açık ve net olmadır. Güvenilir kaynaklar belirgin bir şekilde gösterilir. Haberle ilgili son gelişmeler zamanında verilir. Haber, söylem ve biçim bakımından nötrdür. Haber, herhangi bir kişi ya da kurum çıkarı gözetmeden verilir. Gazeteci, haberde tarafların açıklamalarına yönelik fikir belirtmemeli ve bağımsız bir çizgide yer almalıdır.” şeklinde sıralanmıştır (Atabek, 1994:25).

19. yüzyılda yaşanan gelişmeler ve değişimlerle birlikte haber, meta olarak değerlendirilmeye başlanmış ve gazetecilikte haber verme yönünde objektiflik ilkesi ortaya çıkmıştır. Bu dönemde benimsenen objektif olarak haber verme ilkesi, objektif gazeteciliğe yönelişi de beraberinde getirmiştir. Haberin taraf tutmadan dengeli bir biçimde verilmesini öngören objektiflik ilkesi, gazete sayfalarındaki haber ve fikir sayfaları şeklinde biçimsel değişimleri meydana getirmiştir. Gazete sayfalarındaki biçim değişikliğindeki temel neden ise objektiflik ilkesinin özelliği olan haber ve fikirler arasında denge sağlanması durumudur. Bowles‟e (1871) göre; toplumsal gerçeklerdeki çeşitliliğin haber yapılabilmesi yönünden objektif haber verme normları, toplumun değerlerinden bağımsız olmalıdır. Ama gazeteler, gerçek uygulamada tanımlanan mesleki ideallere uymadılar ve gerçek uygulama mesleki ideallerden sık sık ayrıldı. Haber üzerinde hüküm verme sürecine dikkat çeken Lippmann da gazetecinin tam anlamıyla objektif haber veremeyeceğini belirtmiştir. John Hohenberg gerçek

(22)

uygulama ve ideal ilkeler ayrımını, “Objektif haber verme hoş, tatlı bir mit olmaktan öte geçememişti.” diyerek özetler (Tokgöz, 1981: 133-134).

Haberde tarafsızlık, objektiflik, dengelilik ve gerçeklik gibi haber vazgeçilmezleri olarak tanımlanabilecek temel kriterler, uygulamada bilinçli/bilinçsiz ötelenmekte ve ihlal edilmektedir. Haberler, muhabirlerin bir takım görüşleri ve çeşitli etkileşimleri gölgesinde üretilir.

“Aynı olayı izleyen muhabirlerin bile gazetelerine döndüklerinde bu olayı farklı şekillerde yazarak haber haline getirmeleri, haber öykülerinin gerçeği yeniden inşa ettiği düşüncesini bir ölçüye kadar da olsa haklı çıkarmaktadır. Bu durum, muhabirlerin aynı olayı farklı biçimlerde kavradıklarını (kişisel ve kültürel farklılıklardan dolayı herkesin bakış açısı ve değerlendirmesi farklıdır), bu nedenle de zorunlu olarak (ya da art niyetli olarak) olayı değişik, gerçekler biçiminde haber haline getirdiklerini ortaya koymaktadır. Gazetecinin haber metnine sokuşturduğu öznel yargılar belirleyici bir niteliğe sahiptir. Habere konu olan olayı bir açıdan değerlendiren gazeteci, okuyucuyu tek bir açıklamayla karşı karşıya bırakmaktadır. Her ne kadar pek çok okuyucu aynı haberi farklı kanallardan ve farklı bakış açılarından öğrenseler de tüm okuyucular için bu durum söz konusu değildir. Başka bir şekilde ifade edersek, sözü edilen olay hakkında her bir gazetecinin kendi görüş açısından yazdığı haberin okuyucu üzerinde şu ya da bu oranda bir etkisi kaçınılmazdır” (Atabek, 1994:30). Öte yandan haberdeki kaynak kişilerin görüş ve açıklamaları, gazetecinin tarafsızlığına, haberin yansızlığına yönelik iddiaların savunusuna dayanak oluşturmaktadır. Liberal kesimin benimsediği bu yaklaşımda; medya uzman ve güvenilir olarak tanımladığı siyasal, ekonomik, iktidar temsilcilerine başvurur ve söylem seçkinlerine göre tarafsızlık-objektiflik misyonu taşıyan metinler oluşturur. Ancak; siyasal-ekonomik iktidarın dışındakileri öteleyen ve söz konusu haber kaynaklarının durum tanımlarını haber metninde egemen konuma getiren bu durum medyayı, söylem seçkinlerine bağımlı kılan yapısal bir yanlılığa iter (İnal, 1993:171, Akt. Akça, 2009:91).

Aynı zamanda haber, yayın politikası diye isimlendirilen ideolojiden kaynaklı etkilerle inşa edildiği için sık sık etik sorunlar yaşanmaktadır. Haber-yorum, haber-reklam ayrımının yapılmaması, özel yaşam ve mahremiyet konusunda yaşanan ihlaller ettik sorunlar olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak bu etik sorunlar, medya metinlerinin sorgulanmasını da gerekli kılmaktadır (Balıkçı, 2014:15).

(23)

Haberlerde gerçeklerin manipülasyonunu tetikleyen bir diğer unsur da medyanın bir işletme olması ve ekonomik önceliklerin diğer ilkesel önceliklerin yerini almasıdır. Medya günümüzde, ekonomiyle iç içe geçmiş, önemli bir endüstriyel güçtür. Ayrılan kaynaklar, altyapı ve sabit sermaye yatırımları, yarattıkları istihdam ve hasıla ile ulusal ekonomi içinde geniş bir ticaret ve sanayi sektörü ortay çıkarmıştır. Bir ülke, ister gelişmiş, ister gelişme yolunda, ister Pazar ekonomisi, isterse merkezi plana dayalı olsun, bu durum geçerlidir. Basın evleri, yayım evleri, radyo, televizyon kuruluşları, basın, reklam, halkla ilişkiler ajansları, bilgi işlem merkezleri, veri bankaları, vb. ile alanında kullanılan donanım maddelerini üreten ve/veya pazarlayan kuruluşlar, değişil ölçeklerde ama mutlaka hemen her ülkede bulunmaktadır. Kuruluşların birçoğu artık ulusal ekonomik sınırlarını aşarak uluslararası ekonomik yaşamın önemli öğesi çok uluslu şirketlerin kapsamına girmişlerdir. Sürekli gelişim sürecindeki iletişim sanayi bir kültür ve/veya bilinçlilik sanayi olan özelliği dışında, başka alanlardaki işletmelerin bağlı oldukları örgütlerin mantığını da izlemek zorundadır. Dolayısıyla kabul etmek gerekir medya bu sanayidir ve sanayinin gereklerine göre işler. Özellikle günümüzde medya oldukça pahalı bir iş kolu haline gelmiştir, bu ortam ancak çok ciddi sermaye birikimine sahip olan kuruluşların yayıncılık yapabilmelerine olanak sağlamaktadır. Günümüzde medya kuruluşlarının pek çoğu devletten bağımsız öze şirketlerdir ve dolayısıyla özel sektörün kar mantığı doğrultusunda işlerler Bazı medya kuruluşları ise devlete aittir (TRT gibi) ve devlet politikalar yörüngesinde yapılanırlar. Doğal olarak öncelikle birer ticari işletme olarak medya kuruluşları, kendi iç işleyişlerinde para kazanmayı öncelerler. Bu tün yayıncılık yapılanmasında kendini sürekli olarak hissettiren ekonomik bu gerekliliktir Altyapı yatımlarından, malzeme planlamasına, insan kaynakları politikalarından, yayın içeriklerinin belirlenmesine değin pek çok kom ekonominin gereklerine göre işler. Zaten ekonominin gereklerine göre işlemezse o medya kuruluşlarının uzun süre yayıncılık yapması mümkün olmaz.

1.5. Medyanın Sosyal Sorumluluğu

Çağdaş toplumlarda demokratik sistemin işlerlik kazanması için kamunun bilme hakkından hareketle halkın bilgilendirilerek, doğru siyasal seçimler yapabilmesi, halk adına denetleme görevini, görsel-işitsel ve yazılı basın üstlenmiştir. Bu bağlamda, 19 yüzyılda İngiltere ve Birleşik Devletlerde geniş yankı bulan sosyal sorumluluk

(24)

anlayışı, yararcı felsefenin kaynaklığında Jeremy Bentham ve John Stuart Mill‟in yazılarıyla ortaya konulmuştur. Basının, demokratik ve çoğulcu-parlamenter sisteme dayalı ülkelerde dördüncü güç yani bekçi köpeği görevini sürdürmesi sosyal sorumluluk anlayışının bir gereği kabul edilmiştir. Toplum yaşamında kamu adına kazandığı ve sürdürdüğü dördüncü güç özelliğini, geniş halk kitlelerinin mutluluğu ve refahı için kullanması gereken basın, bununla birlikte gazetecilerin de toplumsal düzende daha etkin olmalarını ve sorumluluk yüklenmelerini gerekli kılmıştır. Başka bir ifadeyle sorumluluk kuramı, gazeteciye kamu yararı ve bu yarar adına kullanılmak üzere bir özgürlük getirerek bu özgürlüğe bağlı sorumluluk yüklemiştir. Böylelikle gazeteci, topluma karşı sorumlu ve yükümlü kılınan bir mesleki anlayış modelinin ortasına yerleştirilmiştir. Ayrıca gazeteci, basının elinde bulundurduğu dördüncü gücü toplumsal görevi adına kullanırken; hedef kitleye ulaştırılacak iletilerin açık, anlaşılır ve dürüst habercilik niteliklerine sahip olmasına özen göstermelidir (Özgen, 2002:113-117).

Sovyet Totalitarizminde devletin bir dalı sayılan basının, topluma ve resmi kamu organlarına karşı yasalarla belirlenmiş sorumlulukları bulunmaktadır. Devlet tarafından saptanarak belirlenen sorumluluklara karşın, katılımcı ve çoğulcu demokrasileri benimseyen çağdaş toplumlarda devlet basına kendi kendini denetleme sorumluluğunu yüklemiştir. Böylelikle basın, özdenetim mekanizmalarına sahip olmaktadır. Öte yandan basının sorumlulukları ilkesi; hiyerarşik, topluma karşı ve bireysel sorumluluk olmak üzere üç kategoride incelenmektedir. Gazetecinin çalışacağı basın yayın kuruluşunun ilkelerine uyması hiyerarşik sorumluluğu, basının toplumun çıkarlarını gözetmesi topluma karşı sorumluluk olarak ifade edilirken; bireysel sorumlulukta kapısını kendi kendine denetim olgusuna açan ve gazetecinin kendi kendine onayladığı bir durumu anlatmaktadır. Sosyal sorumluluk kapsamında vurgulanmak istenen özetle; gazetecinin toplumun çıkarlarına, beklentilerine, siyasal, sosyal, ekonomik inançlarına duyarlı davranmalı ve bunları korumalıdır (Demir, 2006:33-34).

Girgin (2005: 266-267), öte yandan basının işlevini kamusal nitelikte bir görev olarak nitelendirirken, bunun bir devlet görevi olmadığına vurgu yapar. Namuslu ve dürüst bir şekilde, basın meslek ilkelerine uyarak görevini yerine getirmesi gereken basın; haberleriyle kamusal iradeyi açıklar, toplumda faydalı tartışmalara yol açarak

(25)

kamusal iradeye yön verir ve dördüncü güç olarak kamu yararını gözeterek denetim ve eleştiri işlevini yerine getirir.

Basının sosyal sorumluluğu, toplumun refahıyla ilgili bir yükümlülük olarak kabul edildiğinde ve gerçekleştirildiğinde gazeteci ya da basın, sosyal yaşamın vazgeçilmezleri arasına girer. Basın, kitleleri yönlendirme özelliğinin yanı sıra yöneten ve yönetilenler arasında bir köprü, çift yönlü işleyen bir iletişim kanalı görevi görür (Solmaz, 2007:282).

(26)

İKİNCİ BÖLÜM

ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE MEDYANIN İRDELENMESİ 2.1. Medyanın Ekonomi Politiği

İfade özgürlüğünün korunmasında kitle iletişim araçlarının elzem bir rol üstendiğini öner süren Liberalizme karşı; kitle iletişim araçlarının eşitsiz toplumsal ilişkilerin, ideolojik toplum imgelerinin ve temsillerinin biçimlenmesine destek olduğunu savunan Marksizm, tarihsel olarak statükonun toplumsal yeniden üretiminde kitle iletişim araçlarının rolünü vurgulamaya çalışan bir analiz ortaya atmıştır. Mülkiyet meselesi ile medya ürünlerinin kültürel içeriği arasında bir bağlantı olduğunu belirten Marksistler, liberal açıklamaları eleştirerek sınıf egemenliği koşullarında fikirlerin serbest mübadelesinin gerçekleşemeyeceğini belirtirler (Stevenson, 2008:25).

Medya analizlerinde sıkça kullanılan ekonomi-politik yaklaşım, anlam üretimi sürecinde medyanın ekonomik ve ideolojik bağlantılarının eser söylemi üzerindeki etkisinin ortaya çıkarılmasını sağlayan Marksist kökenli bir yaklaşımdır. Üretim araçlarına sahip olan sınıfların, düşünce düzeyleri ve söylem alanları üzerindeki belirleyiciliğine dikkat çeken ekonomi-politik yaklaşım, gazetecilik bağlamında; haberin devletle ve medya kurumlarının sermaye yapılarıyla arasındaki ilişkiyi irdeler. Ekonomi-politik yaklaşım bu noktadan hareketle, ilgili basın kuruluşunun ekonomik yapılanmasının medya pratikleri üzerindeki belirleyici rolüne vurgu yapar. İzleyiciyi değil, iletinin hazırlanma sürecini ve bu sürece etki eden faktörleri merkeze alan ekonomi-politik yaklaşıma göre; kapitalist ekonominin dinamikleri tarafından oluşturulan medya içerikleri ve haber üretim süreci, ekonomik kaygılar ve çıkarlar tarafından belirlenmektedir. Medyadaki mevcut tablo, ekonomik kaygı ve çıkarların haber üzerinde doğrudan etkili olduğunu ortaya koymakla birlikte; gerçek olanın yeniden üretildiğini ve dolayımlandığını göstermektedir. Bu sebeple, medya mülkiyet yapılarını gözetmeden, bu ilişkiyi irdelemeden medya içeriğinin nasıl üretildiğini anlamaya çalışmak eksik bir çaba olarak kalacaktır (İrvan, 2001:79)

Haber üretiminin egemen güçlerin denetiminde gerçekleştiğini temel alan ve ön kabulüyle durumu açıklayan Marksist temelli eleştirel yaklaşımlarda ekonomi-politikçi araştırmacılar, medyanın egemen güçlerin sözcüsü olduğunu belirterek, üretilen haberlerin de egemen statükoların korunmasında ve güçlendirilmesinde kullanıldığını öner sürer. Bu nedenle ekonomi-politik yaklaşıma mensup araştırmacılar,

(27)

haber metinlerine değil, haber üreten kuruluşların yapılarına, ekonomik-siyasal bağlantılarına, sistemin içinde üstlendikleri rollere bakmayı ve bu unsurları araştırmayı seçerler. Çağdaş haber araştırmacılarından pek çoğu farklı kuramsal temellere dayanmalarına rağmen; habere konu olayın ve haber değerinin ilk tanımlamasını güç sahibi haber kaynaklarının yani egemenlerin yaptığını kabul eder ve olaya ilişkin ilk çerçevenin bu aktörler tarafından çizildiğini söyler. Kültürel Çalışmalar Okulu‟nun, toplumda tek ve türdeş bir egemen sınıfın olmadığını, aksine farklı ideolojilerin mücadele ettiği şeklindeki görüşüne karşılık bazı yaklaşımlar kontrolün tamamen egemen güçlerde olduğunu savunur. Günümüzde birleşik ve türdeş bir egemen ideolojiden ve yöneten sınıftan söz edilemediğini belirten Hall, tersine yöneten sınıfların derin biçimde bölünmüşlüğüne dikkat çekerek, bölünmüş ideolojinin ve yöneten sınıfın kendi anlamlarını inşa etmek, bütünlüklerini korumak için mücadele ettiğini ifade eder. Böylesi bir yapının medya ve özellikle haber bağlamında düşünülmesiyle birlikte, aynı olayların farklı ideolojik yapılardaki medya kuruluşları tarafından kendi yapılarına uygun söylemler kurarak aktarılması kaçınılmazdır (Şeker, 2009:90).

Haber üretim sürecinde, doğrudan gerçeği aktarmayan; gerçeği kendi ideolojisi doğrultusunda kodlayan, yani gerçeği yeniden üreten kitle iletişim araçları, seleksiyon olarak adlandırılan bu süreçte enformasyonun hangi çerçevede ve nasıl sunulacağını, medya kurumunun ekonomik ve çıkarları doğrultusunda yeniden düzenler. Kitle iletişim araçları, sundukları gerçek dışı kurgulanmış ve bağlamından koparılmış enformasyonla dünyayı tanımlar ve bu etkiye maruz kalır. Başka bir ifadeyle; gazetelerin asli görevi ve işlevi olan haber üretim sürecinin bilinçli yapılmış bir seleksiyon olduğu, belli yargıları iletmek için düzenlediği ve haber değerinin temel belirleyicisinin aracın ekonomi-politiği olduğunu kabul etmek durumundayız. Böylesi bir sistem içerisinde enformasyon, zorunlu olarak bazı çıkarlar ekseninde yoğrulur, hatta bazı durumlarda manipüle edilir ve ticari meta halini alır (Arık, 2006:44-45).

Sonuç olarak haber medyası, oluşturulan ve vuku bulan çeşitli biçimlerin hangilerinin meşru, hangilerinin gayri meşru olduğunu tanımlayan, belirleyen kaynak olma özelliğiyle dikkat çekmektedir. Bunun yanında haber medyasının, siyasal seçkinlerin ve devletin durum tanımlamalarını aktarması göz önüne getirildiğinde; pek çok haberin siyasal aktörlerin bakış açıları içinde biçimlendiğini görüyoruz. Üretilen bu

(28)

gerçeklik tanımlamaları, büyük haber ajanslarına bağımlılık, Batılı ülkelerin özellikle de ABD‟nin çıkarları doğrultusunda haber medyası başta olmak üzere kitle iletişim araçlarımıza taşınmaktadır (İnal, 2009: 23).

2.2.Medya ve İktidar

Kökeni 17. yüzyıla kadar uzanan medya, iktidar ve siyaset bağlamında yürütülen tartışmalar, medyanın bağımsız bir güç olmadığını göstermiş ve medyanın iktidar-siyaset ikilisinden arınmış halde düşünülemeyeceğini de ortaya koymuştur. İktidarlar, farklı ilişkilerle basını etki altına alarak, egemen ideoloji ve söylemlerini oluşturur. İktidarlar ayrıca bu yolla eylemlerine meşruluk kazandırmakta, basını hegemonyalarını oluşturmak için kullanmaktadır (Nisan, 2012:45-46).

Siyasal ve ekonomik iktidarlar, 20. yüzyıla gelindiğinde dünyada değişen ve gelişen toplumsal olaylarda iletişim yöntemlerini ve araçlarını etkin bir şekilde kamuoyu oluşturmada kullanmaya başlamıştır. 2. Dünya Savaşı‟nın ardından hız kazanan bu kullanım biçimi, yönetim erkini elinde bulunduran grupların ya da partilerin basın üzerinde baskı uygulama gereksinimlerini ve sermayenin basın kuruluşları üzerinde etkin olma çabalarını beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, 20. yüzyıl gazetecilerin sosyal sorumluluk anlayışı içerisinde görevlerini yaparken; siyasal iktidarın baskı ve sansürünü, ekonomik iktidarın (bununla büyük sermaye kastedilmektedir) olumsuz etkilerini dikkate almaları gerekmektedir (Özgen, 2002:126).

Bir konu hakkındaki bireysel fikirlerden çıkış bulan ve iletişim yoluyla, karar vermeye dek uzanan bir süreci ifade eden kamuoyu oluşturma, yapısı ve niteliği bakımından içinde oluştuğu siyasal sistem ve siyasal ortamla yakından ilişkilidir. Genel anlamda demokratik rejimlerde serbestçe oluştuğu varsayılan kamuoyu, totaliter rejimlerdekiyle içerik farklılıklarına sahiptir. Ancak her iki durumda da iktidarların, kamuoyunun oluşumuna etki ettiklerinden söz edilmektedir. Oluşumunda; kişisel algılamalar, özdeşleşmeler, psikolojik süreçler ve önyargıların yanı sıra çevresel faktörleri ifade eden topluma hâkim olan ideoloji, nüfus yapısı, kültür siyasal yapılar, din gibi pek çok etmenin bulunduğu kamuoyu kavramı, çevresel faktörler kapsamında kitle iletişim araçları tarafından da oluşturulur. Medya araçları, kamuoyu oluştururken sundukları enformasyonu manipüle eder. Ürettiği verili bilgileri, değişik biçimler kullanarak çok sayıda insana ulaştıran ve topluma direkt hitap eden bir özelliği

(29)

barındıran kitle iletişim araçları, kamuoyu oluşumunda belirgin bir rol üstlenir (Çakır, 2007:80-81)

Kitle iletişim araçları vasıtasıyla, toplum yararına kullanıldığı takdirde olumlu bir anlamı da içinde barındıran kamuoyu oluşturma süreci, basının haber verme işlevi kadar önem taşır. Ancak Türkiye‟de basın mesleğinde bulunanlar, sık sık “yönetme içgüdüsüyle” hareket ederek çoğu zaman tanımlanmış birincil işlevlerini ikinci hatta üçüncü plana attıkları gözlemlenmektedir. Başka bir ifadeyle, basın ve basının kamuoyu oluşturma gücü, farklı amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda kullanılmaktadır (Girgin, 2009:217-218).

İnsanların özgürlükleriyle ilgili olan iktidar kavramı, diğer insanlara ve gruplara hükmetmekle ilgilidir. Dijk‟a (2010:13-14) göre, bu durum insanların eylemlerinde neyi yapıp neyi yapamayacaklarını kontrol etmeyi sağlar. İnsanlar üzerinde iktidar kurmanın koşulu, insanların yapabileceklerine ve yapamayacaklarına karar verdikten sonra bunu kontrol etmektir. İnsanlar, özgür olarak istedikleri şeyleri yapabiliyorsa eğer bu iktidar kuramadığınız anlamına gelir. Öte yandan söylem kavramı da iktidar gibi, kontrol kavramı ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Söylem, insanları kontrol etmenin yanında zihinleri etkileyen ve ele geçiren bir etkiye de sahiptir. Denetim kurma mekanizmasında merkezi bir rol oynayan söylemle; bilgiyi, ideolojiyi ve tutumları kontrol ederek, insanların eylemlerinden öte zihinlerine de hükmedilmiş olacaktır. Eğer söylemi kontrol edebiliyorsanız; sadece gazeteleri değil aynı zamanda dolaylı olarak okuyucu zihni üzerinde de kontrol kurulur. İktidar ve anlamın dil aracılığıyla ortaya konulmasıyla ifade edilen söylem, aynı zamanda bağlam ile çözülmez bir ilişki halindedir (Akt. Balıkçı, 2014:30-31). Çünkü söylem, boşlukta oluşmaz ve bir bağlam içerisinde gelişerek başka bağlamlarla ilişki kurar. Bir söylemde yer alan sözcüklerin, maddi kapsamları ise yine bir bağlam içerisinde mübadele edilir. Söylemlerin izole edilmiş yapılar olmadığını anlamada önemli olan sosyal bağlamlarda ayrıca dil kullanımı gerçekleşir (Sözen, 1999:27-28).

Siyasi tercihler başta olmak üzere, kültür, algılama, yaşam biçimleri, ekonomik tavırlar ve daha birçok konuda belirleyici olan medya, bu ideolojik etkiyi egemen söylem üretimini yayarak yapar. “İktidarı elinde bulunduran egemen güçler tahakküm altında tuttukları kitlelerin rızasını kazanırken, aynı zamanda kendi ideolojisini kültürel kurumlarda ve ürünlerde yeniden üretirler. Gramsci‟nin de ifade ettiği gibi, egemenler,

(30)

felsefelerini, kültürlerini ve etik değerlerini öğretmek, zenginliklerini, güçlerini ve konumlarını güçlendirmek ve sürdürmek için kitle iletişim araçlarını kullanırlar. Egemenler, toplumun sürekli değişen koşullarına uygun olarak ideolojik yeniden üretimini gerçekleştirmesi ve bu ideolojiyi toplumu oluşturan bireylere ulaştırarak ve onların bu düşünceleri sahiplenmesini sağlayarak, ideolojik hâkimiyeti ve denetimi sağlamak, hegemonyalarını sağlamlaştırmak ve sürdürmek için medyayı ellerinde bulundururlar. Medya, siyasi tercihler başta olmak üzere, kültür, algılama, yaşam biçimleri, ekonomik tavırlar ve daha birçok konuda belirleyicidir.” (Çoban, 2014:49)

Gazeteciliğin bir sistem çerçevesinde değerlendirilmesiyle; çıkar ilişkileri bağlamında zaman zaman yönlendirilmeyi kendi rızasıyla kabul edebilir ancak; bazı durumlarda ise muhalif bir tavır takınabilir. Medya araçları muhalif bir tavra büründüğünde, siyasal-sosyal sistemler üzerinde yönlendirme yaratmayı amaçlayabilmektedir. Öte yandan medya örgütleri; siyasal iktidarın hukuksal düzenlemeleriyle, siyasi ve ekonomik baskılarıyla, çeşitli iktidar alanlarının aktörleri tarafından yönlendirilmektedir (Alver, 2011:399).

Sonuç olarak; basın-iktidar ilişkileriyle ilgili yürütülen tartışmaların ortaya sunduğu perspektif çerçevesinde düşünüldüğünde, devletin ekonomik alandaki büyüklüğü ve etkinliği, medya patronlarına karşı kullanılan bir tehdit aracı halini almış ve iktidarı destekleyen medya patronları ihalelerle ödüllendirilirken, muhalif olanlar ağır vergilerle ve cezalarla sindirilmeye çalışılmaktadır. Türk siyasal tarihi ölçeğinde değerlendirildiğinde basının, hiçbir dönem tam özgür ve rekabetçi piyasa koşullarında var olmadığı bilinmektedir (Sözeri, 2015:7).

2.3. İdeoloji ve Söylem

Muğlak ve tartışmalı bir niteliğe sahip olan ideoloji kavramı, ilk olarak Fransız düşünür Destutt de Tracy tarafından 18. yüzyılda ortaya atılmıştır. İdeolojiyi, “düşünce bilimi, ruhbilim ve bilişsel bilim” olarak değerlendiren Tracy, ideolojilerin fikirlerle, toplumsal grubun ya da hareketin paylaştığı, siyasi ve dini düşüncelerle ilgili olduğunu belirtir. Tracy‟ye göre komünizm, sosyalizm, liberalizm, feminizm ve cinsiyetçilik, ırkçılık ve bu kavramların karşıtlığı birer yaygın ideoloji örneklerini oluşturmaktadır ve bu ideolojiler, belli bir grubun üyelerinin köklü inançlarını ifade etmektedir. Gazeteler ve politikacılar aynı zamanda hepimizin, genellikle olumsuz anlamda kullandığı ideoloji kavramını tanımlayabilmek için çok alanlı bir bakış açısıyla değerlenme yapmak

(31)

gerekir. Tracy‟in görüşünden yola çıkan Van Dijk, ideoloji kavramına açıklık getirebilmek için biliş, toplum ve söylem üçayağını kullanır (Van Dijk, 2003:13-14).

Çıkışında olumlu ve ilerlemeci bir içeriğe sahipken, daha sonraları Napolyon tarafından toplumsal düzene tehlike getiren yıkıcı bir doktrin olarak sunulan ideoloji, Marksist kuramda doğmuş olmakla birlikte, kapitalist sisteme bütüncül bir eleştiri getirirken dönüştürülerek yine Marksizm‟de olgunlaşmıştır. Terry Eagleton‟a göre, Marx düşüncesindeki ideoloji en az dört anlamda değerlendirilmektedir. İçinde bir bütün olarak sınıf mücadelesinin verildiği siyasi açıdan devrimci güçlerin doğru bilincini de içeren kavramsal formların tamamını kapsayacak şekilde genişletilebilen ideoloji, genel olarak olumsuz anlamlara tekamül etmektedir. Egemen toplumsal sınıfların maddi çıkarlarını doğrudan doğruya dile getiren ve onun yönetimini desteklemeye yarayan fikirler olarak değerlendirilen ideoloji, aynı zamanda insanların ilgisini toplumsal koşullardan başka yöne çekerek baskıcı bir siyasi iktidarın ayakta kalmasına hizmet eden, yanıltıcı veya toplumsal bağları kopartılmış inançlara karşılık gelebilir (Dursun, 2001:23-24).

İdealizm ve materyalizmin birbiriyle olan zıtlık ilişkisinden hareket ederek, tarihsel materyalizm bağlamında kültür kavramını açıklayan Marx, üretim ilişkilerinin sonucu olarak toplumsal yapıların oluştuğunu öne sürmektedir. Marx ve Engels‟in “Alman İdeolojisi” (1999) adlı eserdeki argümanlarına bakıldığında ise ideolojiye olumsuz bir anlam yüklenerek, ideolojinin sömürü ilişkisini perdelediği ve meşru gösterdiği ifade edilir (Demirelli, 2009:369).

Birçok tanımın yanı sıra çeşitli yaklaşımlarla da ele alınan ideolojiler, Engels‟in Marx‟ı yorumunda ve bundan sonra da Marksizm‟in içerisinde yer alan birçok yönelimde yanlış bilincin biçimleridir. Yöneten sınıf tarafından kullanılan ideoloji, popüler olmakla birlikte yanıltıcı inançların statükoyu meşrulaştırmak ve işçilerin gerçek sosyoekonomik durumlarını gizlemek için gerçekleştirilen bir aşılama işlemine hizmet etmektedir. Olumsuz ideolojilerin dışında olumlu ideolojilerde mevcuttur. “toplumsal eşitsizlik ve egemenlik karşısında olumlu muhalefeti ve direnmeyi meşrulaştıran, umut ve cesaret veren sistemler” olarak ifade edilen olumlu ideolojileri savunanların, ırkçılık karşıtı olarak insancıl bir tavır sergileme gibi durumlar sergileyebildikleri belirtilmektedir (Van Dıjk, 2003:6-18).

(32)

İdeoloji kavramı Lenin, Lukacs, Gramsci ve Althusser gibi Marksist düşünürler tarafından geliştirilerek günümüze getirilmiştir. İsmi geçen diğer düşünürleri etkileyen bir ideoloji anlayışına sahip olan Lenin, ideolojinin nötr bir anlamla tartışılmasını sağlamıştır. İdeoloji kuramına en önemli katkıyı „hegemonya‟ kavramını ile yapan Gramsci, kapitalist toplumların kültürel ve ideolojik süreçlerini ya da pratiklerini hegemonya kavramıyla açıklamaya çalışır. İktidar ve ideoloji arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmaya odaklanan Althusser ise dilbilim ve psikanaliz kuramlarla, Marx‟ın ekonomi temelli açıklamaya çalıştığı ideoloji kuramını yapı ve bilinçdışı kuramların ışığında yeniden biçimlendirmeye çalışır. İdeolojiyi, bir sınıfın diğerine kabul ettirdiği bir fikirler dizgesi değil, tüm sınıfların katıldığı ve yaşamın her alanına yayılmış pratikler dizgesi olarak tanımlayan Althusser‟e göre ideoloji kavramı, mevcut toplumsal sistemi yeniden üreten temel araçlardan biri olarak ifade edilir. Althusser, toplumsal yapının temelini inşa eden siyasal ve kültürel pratiklerin nasıl yeniden üretildiğini, toplumun yeni bireylerinin bu yapıya nasıl adapte edildiğini „devletin baskı aygıtları‟ ve „ideolojik aygıtları‟ arasında bir ayrıma giderek ortaya koymaya çalışır (Akca, 2009:79-82).

Kapitalizmin egemen kurumsal ilişkileri yeniden üretmekte kullandığı araçları incelemeye yönelik bir eleştirel ilgisi olan Althusser, 1984‟te yazdığı ünlü makalesinde ideoloji üretimi ve yeniden üretimi konu edinmiştir. Devletin İdeolojik Aygıtları(DİA) ve Devletin Baskı Aygıtları(DBA) arasında bir ayrım yapan Althusser, DİA ve DBA‟yı ideolojik işlevleri olan toplumsal pratikler olarak değerlendirir. Ordu, polis vb. oluşturan DBA‟lar temelde güç kullanımıyla işlev görürken; medya, eğitim vb. ifade eden DİA‟lar ise yöneten grubun ideolojik egemenliğini güvence alma noktasında ideolojik işleve yarar (Nick, 2008:69).

Düzanlam ve yan anlam ayrımına giden Barhtes ise dilsel göstergelerin çokvurgululuğuna işaret ederek sözcüğün ilk anlamını „düzanlam‟, sözcüğün ideolojik çağrışımlarını da yan anlam olarak ifade eder. Barhtes‟ın ideolojinin sadece yan anlamda ortaya çıktığı yönündeki görüşünü eleştiren Baudrillard, ayrımın dilin özündeki ideolojik yapıyı görünmez kıldığını öne sürerek; ideoloji bulunmayan bir düzanlamın mümkün olmadığını belirtir. En önemli toplumsal pratiklerden birini oluşturan dilin yanı sıra ideoloji, toplumsal pratikler yoluyla yeniden üretilerek içselleştirilir. Bir şeyi adlandırmak, nitelemek ve sunuş, dil dolayımıyla gerçekleşen

Referanslar

Benzer Belgeler

In 4 patients, cure of the pituitary adenoma led to normalization of the thyroid hormones 10 days after operation (13 to 55 pmol/l); in the other cases surgical cure was unsuccessful

腎臟病檢測重要指標 --蛋白尿 在小兒腎臟科門診中,常見的問題,除了泌尿道感染,血尿,尿床,另一個常見的問

Japon mühendislerce denemeleri yapılan yeni bir uçan tren, hızlı bir yol- culuğun yanı sıra önemli ölçüde enerji tasarrufu ve daha temiz bir çevre vaat ediyor..

 Polimerlerin üretimi genel olarak yüksek sıcaklık ve basınç gerektirmez. Bundan dolayı karmaşık şekilli parçaların üretimi nispeten kolaydır.  Çelik,

Çün- kü zaman algısı mikrosaniye (saniyenin mil- yonda biri), milisaniye (saniyenin binde biri), saniye ve biyolojik ritimler gibi farklı süre öl- çekleri için farklı

Sadrazam Cevat Paşa' nın kardeşi, tarihçi, ressam, fotoğraf sanatçısı Şakir Paşa' nın kızıd ır Fahrelnissa Zeid.. Hallkarnas Balıkçısı (Cevat Şakir) ve Aliye Berger'

2~ Teknik lise ve endüstri meslek liselerinin elektrik, elektronik ve telekomünikasyon bölümlerinin birinden mezun olmaları veya yüksek okul elektrohik elektrik

Sonuç: NOS inhibisyonunun kademeli olarak artırılmasıyla kan basıncı artmasına rağmen kalp hızının değişmemesi, bu modelin sabit doz NOS inhibisyonuna