• Sonuç bulunamadı

OTİZMZAMAN ALGISI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OTİZMZAMAN ALGISI"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BiLiMveTEKNiK108Temmuz 2008

İ n c i A y h a n i n c i a y h a n @ y a h o o . f r

Otistik hastalar genellikle dünyanın kendi-lerine insanlar, mekanlar ve olaylardan oluşan bir karmaşalar yumağı olarak göründüğünü; bu karmaşayı anlamlandırmak için çaba harca-maları gerektiğini ve bu sırada da büyük bir kaygı içine düştüklerini söylüyorlar. Diğer bir deyişle, onlar için çevrelerindeki diğer kişileri anlayabilmek, normal bir aile yaşamı sürdüre-bilmek ve sosyal hayat aşılması hiç de kolay ol-mayan engellere dönüşebiliyor. Sosyal iletişim büyük bir çıkmaza dönüşebiliyor.

Çoğunlukla bebeklik dönemindeki sağlıklı gelişim evrelerinin öngördüğü çeşitli davranış-lardan sapmalarla açığa çıkan bu hastalığın pek çok belirtisi bulunuyor. Duyguların ifadesinde

büyük öneme sahip yüz mimikleri ve ses tonla-rını tanıyamama, bazı uyaranlara aşırı duyarlı-lık (kolayduyarlı-lıkla yok sayılabilecek bir sesten ra-hatsız olup acı duyma gibi), konuşma dilindeki sıkıntılardan ötürü farklı işaret dilleriyle iletişi-me geçiletişi-meye çalışma, sosyal kuralların dışında kalacak “uygunsuz” davranışlar gösterme (bir yabancıya fazla yakın durma gibi), yeni şartla-ra ayak uyduşartla-ramama bunlardan yalnızca bazı-larını kapsıyor. Peki, gelişimin pek çok basa-mağını bu denli sekteye uğratabilen hastalığa neden olan etmenler neler olabilir.

Her ne kadar otizmin nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da beyin kimyası ve fizyolo-jisine zarar veren pek çok etmenin etkileşimin-den şüphe ediliyor. Tek yumurta ikizleriyle ya-pılan çalışmalarda ikizlerden biri otistikse di-ğerinin de otistik olma olasılığının yüksek ol-duğunu gözlemleyen biliminsanları genetiğin et-kisinin büyük olduğunu düşünüyor. Ağır me-taller, bedenin vitaminleri etkili kullanamayışı ve beslenmeyse üzerinde durulan diğer olası et-menleri oluşturuyor.

Davranış bozukluklarını olabildiğince azal-tabilmeyi ve bireye daha kaliteli bir yaşam su-nabilmeyi hedefleyen psikolojik terapi

yöntem-leri otizmin tedavisinde de geniş yer buluyor. Bu yöntemlerden ilki “Uygulamalı Davranış Analizi” ismini taşıyor. Genç yaşlarda uygula-nan bu program ödül vererek davranışları pe-kiştirme yöntemiyle hastaya geniş yelpazede pek çok yetiyi öğretmeyi amaçlıyor. Bu prog-ramla çocuğun sağlıklı gelişime olabildiğince yaklaştırılması, “davranışların düzeltilmesi” he-defleniyor. Diğer bir yöntemse “Yapılandırılmış Öğretim” ismini taşıyor. Bu yöntem sırasında pek çok görsel öğe kullanılarak otistik çocuk-lara herhangi bir sahnede gereksiz bilgileri yok sayarak gerekli bilgiye nasıl ulaşabilecekleri; stres ve kaygıyı azaltarak çevrelerini nasıl dü-zene koyabilecekleri öğretilmeye çalışılıyor. Di-ğer bir deyişle çocukların “bireysel olarak her-hangi özel bir bakıma ihtiyaç duymaksızın ya-şamlarını sürdürebilecek düzeye erişmelerini” hedefliyor. Bu iki yöntem dışında konuşma di-lini geliştirecek farklı terapiler de uygulanabili-yor. Kaynaklar: http://www.autism.org.uk/autism http://health.nytimes.com/health/guides/disease/autism/overvi-ew.html http://www.specialed.us/autism/structure/str10.htm (Yapılandırıl-mış Öğretim terapisinin detaylı ve resimli anlatımı için)

Sürekli olarak devinen ve değişen bir dış dünyada yaşıyoruz. Davranışlarımızı bu devinim içinde doğru bir biçimde düzenleyebildiğimiz ve etkilere doğru anlarda tepkiler verebildiğimizi göz önünde bulundurduğumuzda öyle ya da böyle bir şekilde zamanın iç temsiline sahip ol-duğumuzu çıkarsayabiliyoruz. Ancak bu nokta-da önemli bir soru beliriyor akıllarnokta-da: Saniyenin yarısı kadar kısa bir süreyi de tıpkı saatleri ya da günleri algıladığımız gibi mi algılıyoruz?

İşte bu soruya yanıtımız “hayır” oluyor. Çün-kü zaman algısı mikrosaniye (saniyenin mil-yonda biri), milisaniye (saniyenin binde biri), saniye ve biyolojik ritimler gibi farklı süre öl-çekleri için farklı işleyişler gerektiriyor. Bugüne kadar biliminsanlarının yaptığı çalışmalar ses-lerin geldikleri yönleri belirlerken kullandığımız mikrosaniye ölçeğinin sinirsel iletimdeki gecik-meler, uyku-uyanıklık ve iştah döngülerini dü-zenleyen biyolojik ritimlerinse bir takım genle-rin etkileşimi ve beynimizde görme sinirlegenle-rinin birleştiği noktanın hemen üzerinde bulunan “süprakiyazmatik çekirdek” bölge yardımıyla düzenlendiğini ortaya koyuyor. Saniye ve mili-saniye ölçeklerinde zamanı ne şekilde algıladı-ğımızsa halen anlaşılabilmiş değil. Ancak bu iki

ölçeğin gerektirdiği bilinç seviyesindeki farklılı-ğı göz önünde bulundurduğumuzda farklı işle-yişler gerektirdiklerini söyleyebiliyoruz. Örne-ğin, saniyeleri sayabiliyoruz. Oysa konuşma di-lini anlayabilme ve hız algısı gibi işlevlerde ön plana çıkan milisaniyeleri algılayışımız daha farklı bir işleyişle gerçekleşiyor.

Biliminsanları saniyeleri algılarken beyni-mizde henüz tam olarak nerede bulunduğu bi-linemeyen bir iç saat kullandığımızı düşünüyor. Bu iç saatin belli bir tempoda sinir uyarımları yaratarak bu sinir uyarımlarını bir şekilde bi-riktirdiğini ve sürecin sonunda ne kadar zaman geçmiş olabileceğine dair bir sonuca vardığını varsayıyorlar. Heyecan ve açlık gibi öğelerin saatin temposunu değiştirerek zaman algıları-mızda değişimlere yol açabileceğini de vurgu-luyorlar. Bu nedenle sıkıldığımız sırada zaman hiç geçmezken, zevk aldığımız eylemler sıra-sında zaman hemen geçivermiş gibi hissedebi-liyoruz.

Odada duvarda asılı olan ya da kolumuzda-ki saate bir anda gözlerimizi çevirdiğimizde saa-tin saniye kolunu sanki o an için durmuş gibi al-gılıyoruz.

Milisaniye ölçeğinde zaman algısıysa gize-mini halen koruyor. Bu alanda yapılan çalışma-lardan bir bölümü kendimizin de basitçe

dene-yimleyebileceği kro-nostasis adı verilen bir olayı kapsı-yor. Odada du-varda asılı olan ya da kolumuz-daki saate bir anda gözlerimi-zi çevirdiğimizde saatin saniye kolu-nu sanki o an için durmuş gibi algılıyoruz. Bir anlamda zaman o an için

ge-nişliyor. Biliminsanları bu olayın göz hareketi sırasında kaybedilen zamanı dengeleme işlevi barındırabileceğini düşünüyor. Zaman algıları-mız daha pek çok şekilde de gerçeklikten sa-pabiliyor. Bu konuda özellikle de son birkaç yıl-dır çalışmalarını hızlanyıl-dıran psikologlar zaman algılarındaki sapmalara açıklık getirmeye çalı-şıyor.

Kaynaklar:

Thilo KV & Walsh V (2002). Chronostasis. Current Biology. 12(17): 580-581.

Mauk MD & Buonomano DV (2004). The Neural Basis of Temporal Processing. Annu. Rev. Neurosci. 27: 307-340.

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/deneme.htm#za-man (Bu linkten konuyla ilgili bir ba_ka yaz1ya ula_1labilir). http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/biyopsiko.htm

(Bu linkten biyolojik saatlerle ilgili bir yazıya ulaşılabilir).

OTİZM

ZAMAN ALGISI

Referanslar

Benzer Belgeler

Ağustos 1999 29 Süpernova patlaması Bir atarcanın yaşam döngüsü Manyetar Atarca büyük kütleli bir eşyıldıza sahipse Küçük kütleli eşyıldız durumunda Genç,

kadınların neden onlardan daha kilolu olmaları gerektiği konusunda bir açıklama yok” diyor ve ekliyor: “Aslında, egzersiz sırasında kadınlar erkeklerden daha çok

Buna bağlı olarak; * Zooplankton avlanma baskısında artış * Fitoplanktonda azalma * Su kalitesinde artış * Su içi bitkilerde artış. Toplam fosfor ve klorofil-a

Önce tekli ahırlara alınan 2 yaşlı atlar az yer, çoğu zaman ayakta tetiktedir fakat çift olarak tutulan atlardan daha çok uyur.. Tekli ahırdaki atların yeme ve

Atık su arıtma tesisinde oluşan çamurun dekantörleri çamur giriş yoğunlukları, dekantör devir sayıları, dekantör çamur besleme yükleri, polielektrolit

Bütün bunlara rağmen Birleşmiş Milletler kültür anlaşmaları tarih kitaplarının ıslahı işine ehemmiyet veriyor. Bilhassa buna Garplıların yazdığı Asya

P.Çelkovski`nin “Puccinin “Turandot”operası Nizami “Yedi Güzel” inin kırmızı kubbe masalı esasında mı yazlmış?” makalesinde operanın “Turandot”

“Several Inequalities of Hermite-Hadamard, Ostrowski and Simpson Type for s- Convex,