• Sonuç bulunamadı

Kanser» arkadaş: o tamam «Sonuç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kanser» arkadaş: o tamam «Sonuç"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V

S a y fa

8 HAZİRAN 1980

TURHAN

4

SELÇUK f

PÎNİE 56İüM£(rÛZ !... KARİ MÎLLETİME HAKİM.

ÛLMAK-IÂZIM. YOKSA D

u

MANIM

î

SAV

m

KMKIA

ü

APAMIN, SERTOIA^AKS/M, BÜ K& M Ef& E& İN ,

HÜ KM iPEO EM İN... TAVİZ y OK-!

HEM SEVECEKSİN, I- EM PûVECEKSiN ! BASMUİHİI

H W W HASIL OLMAZ. RAHAT OATAp ßu

EKSÍKETEKLERE. SuREK-ii RAHATSIZ H& FtfıÜ.

RAHATSIZ EDECEKSİN Ki',RAHATIN D E B İN İ

DİLSİN* YOKSA ÇIKAK TEPENE OTKR

w

RAL

î

MAL//W,

S.EYTAHPiK Bu KARILARIN TwMM,

/---S.EYTAnP I R . ,

--- --- ?rv»-AklTMr» fc" J

AFERİN ! AFERİN SÜRMEÂoz! SEN BENİM

İZİMOESİN ZATEN.,. KARININ PE(ESİNİ

KALDIRDI ¿ IN ANPA, İNPiRTOKATI

E R A T IN IN ORTASINA ! İN D İR Kİ/

ö d ü

k a p s a n

S

e n d e n

,

yoksa

HAKİM ÛLAMA2S/N H A İ

m

OLAMAM BEYFENDİ.

ONUN ıçıN İNDİRİRİM

TOKAP

i

, NE EPKER '

OLD

UMU AMLAß.

Ğ r-6 M \

- S U N U

Kemal Tahir, hastanede gülerek karşıladı beni.

Hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordu:

«Sonuç

o

B

I

U sabah, onbir sıralarıydı.. Kemal telefon etti.. Kan­ sermiş... Nasıl da rahat söylüyor bunu!.. "Kemal Tahir kanser olmayacak dr. nezle mi olacak?..”

— Nezledir arkadaş!.. Ne de­ mek?.. Nezle elbet.. Ciğer nezlesi­ dir! Kim düşürmüş de kanseri biz bulalım ağa! Bizim kanser olmaya paramız çıkışm az, bi kez: sonra ağırlaması da tuzludur meretini

İşi şaklabanlığa döküp savuş­ turmak istedim ama, ne gezer.. "Akşama yemeğe gel, konuşuruz" dedi.

Gittiğimiz zaman, Asafla (Er- tekin) hanımı vardı. Kemal’in biraz rengi soluk... Fark edilecek kadar da tedirgin.. Elinden geldi­ ğince belli etmemeye çalışıyor, ikide bir sigara paketini uzatıp ikrama davranıyor.

Anlattı. Cuma günü öksürürken ağzından kan gelmiş., önem ver­ memiş baştan... “Zorlarken da­ marlardan biri patlamış olmalı" diye düşünmüş. Ama ardından yeni bir öksürük ve yeni bir kan gelince, hekime başvurmuşlar.. “Sigarayı, içkiyi hemen bıraka­ caksın” demiş hekim. Pazartesi günü de “ Göğüs Cerrahisi”ne gelip yatacaksın!”

Yemekte hepimiz ayrı ayrı neşeli görünmeye zorlanıyoruz, nafile.. Kemal, “Osmanh’nm Batı ürkek­ liği” üstünde konuşmaya çalıştı ama, kelimeler bile —tutkala yapışmış gibi— ağzından güçlükle dökülüyor. Vay canına! Bu da mı başımıza gelecekti!..

Gazeteye gövdem gitti, aklım Kemal’da.. Bugün hastaneye ya­ tacak, belki de biyopsi yapılacak., öğleden önce ve öğleden sonra Sıyami Bey’le görüştüm, biyopsi yapılmış, sol ciğerde ur var.. Sonuç daha belli değil. "Akşama doğru telefon edin” , dedi Siyami Bey...

Akşama, Siyami Bey’e telefon etmeden önce, Kemal Tahir’i yok­ lamak istedim; sesi oldukça dü­ zelmişti. Doktorla konuştuktan sonra kendisine geleceğimi söyle­ dim. O, kesin konuştu:

— Doktora uğramak gerekmez! Sen doğru bana gel!. Doktorun anlatacaklarını ben sana anlatı­ rım...

— N’oldu?.. Biyopsi sonucu alındı mı yoksa?..

— Gel, he) yahu!.. Sonuç tamam!

Acı ve kaygı içinde hastaneye koştum. Koridorun sonundaki o- daya girdiğim zaman, Kemal

C EM İZ TİCARET

Emlâk-Kredi-Para

Borsacı

Banka teminat

mektubu karşılığında

500.000.1 . 0 0 0 . 0 0 0 .

-1.500.000.

-2

.

000

.

000

.-

3

.

000

.

000

.-4.000.

000.-5.000.

000.-

acele verilecektir

Şirlnevler Mareşal Çakmak Cad. Of Işhanı Kat: 1

No: 7-8 Tel: 75 27 54

tamam

arkadaş:

Kanser»

başucu lâmbasını yakmış, Fran­

sızca bir macera romanı okuyordu. Gülerek karşıladı beni., öpüştük.. Anlatmaya başladı:

Kanser, arkadaş!. Dediği­ miz gibi... Ameliyata karar ver­ dik. Doktorlar, beni bayılttılar bugün.. Ciğerden parça aldılar,. Geldiler, gittiler, ameliyat gerek­ liymiş.. Ben de kabul ettim! İşin doğrusu bu! ”

Hiçbir şey olmamış gibi gülerek yüzüme baktı. Sonra konuşmasını sürdürdü:

Sen dün, ‘Böyle bir hastalık gerçekleşirse, ameliyatı hurda ol­ mayacaksın, doğruca Londra’ya gideceğiz.’ diyordun ya.. Ben düşündüm, doğrusun ama, şimdi­ lik gerekmez.. Bu hastane, iyi hastane, bir.. Buranın doktoru Siyami desen, yaman bir bıçakçı... Burada hemen ameliyata girebili­ rim, oysa Londra’ya gitmeye kalksam, ne olsa zaman alır.. Hayırlısı ile ameliyatı burda atla-, talim da, gerekirse ' Londra’ya kontrol için gideriz. ”

— Haklısın..

" — Doğrusu dün geceyi tedirgin geçirmiştim. Nedense, bayılmak, bana güç geliyordu. Hayatımda hiç bayılmadım. Bayılmak, ölü­ mün giriş kapısı gibi bir şey, diye düşünürüm hep. Sonra bu düşün­ cenin saçmalığını fark ettim, bunu gözümde büyütmenin yersizliği­ ni... Elbette bayıltacaklar, aça­ caklar, ne olduğunu görecekler, ya kapatacaklar, ya da bıçağı vura­ caklar... Bıçağı vurdular, ne iyi!. Birkaç zaman için paçayı kurtar­ dın demektir. Vurmadılar, valizleri hazırla yavrum, yolculuk uzun!..”

“ Doğrusu dün geceyi ted ir­ gin geçirmiş­ tim. Bayılmak, ölümün giriş kapısıdır gibi bir şey, diye düşünürüm hep. Sonra bu düşüncenin saçmalığını farkettim, bu­ nu gö lü m d e büyütmenin yersizliğini.”

E skilerin, konuşm a âdabında "m alu m u ilâm ” dedikleri b ir ayıp vardır. Y ani, biline­ ni te k ra rla m a k ... K em al T a h ir’in düşünce sohbetlerine b ir ta n ıtm a yazısı y azark en , bu yüzden du rak sad ım . K em al T ah ir’in sa n a t ve Fikir kişiliğini an la tm a y a d av ran m ak , biraz, "m alu m u ilâm e tm e k ” olm uyor m u?..

A m a bilen var. bilm eyen var, birkaç kalem vu ru şu ile, sa n a t ve fikir portresinin tem el çizgilerini belirleyelim. 1910 y d ın d a doğup 1973 y d ın d a h a y a ta gözlerini y u m d u ğ u n a göre, dem ek 63 yd yaşam ış. B u 63 yılın 20 yılı, çocukluğu, okul y ıllan , 13 yd ı cezaevlerinde geçirdiği yıllar olduğuna göre, toplum içinde topu to p u 30 yıl y aşam ış. İş te Kem al T ah ir, ne y a p tıy sa ; bu 30 yıl içinde y a p tı. E km ek p arası için çeşitli im zalar kullanarak çalakalem yazdığı rom an, senaryo, hikâye, ekonom ik y a z ıia n n d ışın d a her biri, bir toplum kesim im izi inceleyen ro m an lar o rta y a çıkardı. “ Göl İn sa n la rı” adlı hikâye kitabıyla "S a ğ ırd e re " adlı rom anı 1955 yılında ve aynı ay lard a yayınlandı. 1956 " E s ir Şehrin İn sa n ilin ” , 1957 “ K ö rdum an" ve "R ah m et Yolları K esti", 1958 "Y edi Ç ınar Y ay lası", 1959 "K ö y ü n K am b u ru ” , 1962 “ E sir Şehrin M a hpusu" ve "K elleci M e h m et", 1965 "Y orgun .Savaşçı” , 1967 "B ozkırdaki Ç ekirdek" ve ‘ D evlet A n a ". 1969 " K u rt K a n u n u ” , 1970 “ B üyük M al” . 1971 "Yol A yrım ı” birbiri peşine yayınlanan b ü y ü k rom anlarıdır. E debiyat eleştirm en i T ah ir A langu, "T ü rk rom anının iki derin çizgisi v ar: Biri H alit Ziya U şaklıgil, b iri K em al T ahir. Kemal T ahir, T ü rk rom anının d ü n y ay a açılan p enceresidir" diyor.

K om anian, çeşitli d ü n y a dillerine çevrildi. "Y orgun S a v a şı" iie "Y u n u s N adi A r m a ğ a n ı’nı, "D ev let A ııa" iie T ü rk Dil K urum u ödülünü kazandı. 1973 yılında öldüğü zam an, "T arih N o tla n "m y a y ın a hazırlam aktaydı. T ü rk rom anının doruğuna u laştığ ı halde, ölüm ünden önceki a y lard a "T arih N o tla n " n ı y ay ın a hazırlam ası bir ra s tia n t' değildir. Ç ünkü Kem ai T a b ir'in rom anları, y ay ın lan d ık tan zam an nasıl büy ü k fırtın alar koparm ışsa, k u lak tan k u lağ a y ay d an sohbetleri, görüşleri de fırtın alar k o parm ıştır. Denebilir ki bugün K em al T ahir, yazıp yay ın lad ık ların d an çok, söyleyip yayınlam adığı fikirlerinden ötürü tan ın ıy o r. K endisi de b u n u n farkında olduğu için, ciğer kanserinden geçirdiği bir am eliy attan sonra, hemen ta rih notlarım ele alm ış ve b u n ları yayına h azırlam ay a başlam ıştır.

Kem al T ah ir, gerçek b ir T ü rk aydını idi. O sm anb toplum yapısını iyice a ra ştırm a d a n , b u günkü toplum yapım ızı k avrayam ayacağım ızı yüksek sesle söyleyen hem en tek fikir adam ım ızdır. G erek O sm anlı ta rih i ve gerekse, " A sy e tik T oplum Y apısı" üzerindeki a y a n c ı çalışm aları, üniversitelerim ize ışık tu tm u ştu r. Güncel ve sürekli ne k a d a r sorunum uz v arsa, K em al T ah ir bunların her biriyle yakından ilgilenm iş ve çözüm lerine yardım cı olm aya çalışm ıştır. B u nedenle, edebiyatım ızın doru ğ u n a o tu ra n rom anlarından çok, fikir dün y am ızd a ta rtışm a sı hâlâ süren düşüncelerini, bug ü n her zam ankinden d a h a çok tan ım ak ihtiyacındayız.

Kemal T a h ir'in sohbetlerinden gü n ü gününe ak ta rd ığ ım bu n o tla n yayınlam ayı düşün m ü y o rd u m . B u n o tlar benim için, k itaplığım a konm uş " te k nüsha bir ei y azm ası" gibi b ir şeydi. Ç ünkü bu n o tla ra girenlerin yüzlerce fazlası, K em al T ah ir’in "T arih N o tla n ” . "E d e b iy a t N o tla n ’ n d a vardı. Yedi yıl sa b ırla bu notların yayınlanm asını bekledim . F a k a t n o tlar yedi yıl so n ra bile y ay ınlanm ayınca, aktüel fikirlerin eskiyeceğini, sohbetlerinde yaydığı fikirlerinin de k ita p la ra girmeye başladığını görerek, elim de bulunan notları yayınlıyorum .

12 yıl sohbetinden n o tla r aldığım a göre, yazıya döktüklerim elb ette b undan ib aret değildir. N o tian m ın büy ü k bölüm ünü, Kem al T ah ir'in sa n a t kişiliği üzerine b ir k itap hazırlam ak kararın d a olan d ostum uz T ah ir A lan g u 'y a verdim . B ü y ü k bir bahtsızlıkla A lan g u ’yu da Kemal T ah ir'in hem en ark asın d an yitirdiğim izden, edebiyat tarihim iz için önemli olan bu notları ne yazık ki, elden çıkarm ış b u lunuyoruz. Ç ünkü ölüm ünden so n ra sevgili d o tu m A lan g u ’nun k itaplığında y aptığım bir a ra ştırm a sırasında, benim verdiğim n o tla n n da, kendisinin tu ttu ğ u n o tlar ve öteki h a z ırb k ia n n da do sy a lar içinde olm adığım üzülerek gördüm .

K em al T ah ir, bu sohbetlerinin bir gün yayınlanacağını e lb e tte d ü şü n m e m işti. R a h at ve akim a e stiğ i gibi konuşuyordu. Benzetm elerini, yerm elerini, övm elerini ab artm alı bir sohbet h av ası içinde yapıyordu. Ben, yayınlarken b u n ları d üzeltm edim . Nasıl dem işse öyle ak tarıy o ru m . Belki kendisinin yay ın lan m asın a asla m üsaade etm eyeceği bazı teşbihler, yerm eler, övmeler, sövm eler olduğu gibi g irm iştir. Kem al T ah ir’in sohbetinde b u lu n an lar, aynı lezzeti bir kez d a h a ta tsın ve b u lu n m ay an lar da bu sohbetin —hiç değilse g ölgesinin— tad ın a baksın diye hafıza yanılm alarını bile düzeltm edim . Ç ünkü sohbetçi Kem ai T ahir. rom ancı K em ai T a h ir k a d a r önem lidir, h a tta belki on d an da önem lidir.

K em al T a b ir'in kendi n o tian n ın bir an önce y ay ın lan m ası dileğiyle ve sa y g ıla rım la... İsm e t Bozdağ

YARIN:

«BIÇAK, HER

YERDE BIÇAKTIR»

CENGİZ TİCARET

Emlâk-Kredİ-Para

Borsacı

1. Şehremini’de 2 dai­ reye I. derece ipotek suretiyle acele 1 milyon aranıyor.

2. Bakırköy Çamlık’ta 130 m2'lik lüks daireye i. derece ipotek suretiy­ le 1 milyon lira acele aranıyor.

3. Cennet Mahallesin­ de 125 m2’llk daireye I. derece ipotek suretiyle acele 1 milyon aranı­ yor.

4. B ahçellevler Eski Londra asfaltı Ünverdi Sinem ası karşısında 130 m2’lik lüks daireye I. derece ipotek sureti ile 800.000 çok acele aranıyor. „ ■

Ser Reklam: 687

Şirinevler Mareşal Çakmak

Cad. Of Işhanı Kat: 1 No: 7-8 Tel: 75 27 54

CENGİZ TİCARET

EmUk-Kredl-Para

Borsası

I. DERECE İPOTEK TEMİNATI KARŞILIĞINDA

100.000

ACELE ARANIYOR

200.000

ACELE ARANIYOR

300.000

ACELE ARANIYOR

400.000

ACELE ARANIYOR

500.000

ACELE ARANIYOR

750.000

ACELE ARANIYOR

3.000.000

ACELE ARANIYOR 20 milyon lira değerindeki 14 dairelik binanın tamamına ipotek karşılığı 3 milyon acele aranıyor Kocasinan’da 125 m2 çilt balkonlu daireler sahibi eli iie satılıktır

Şirlnevler Mareşal Çakmak Cad. Of Işhanı Kat: i

No: 7-8 Tel: 75 27 54 SA V A ŞA H A Z IR O LAN B A ­ R IŞ I K U R T A R IR - T Ü R K K ARA K U V V E T ­ L E R İ G Ü Ç L E N D İR M E V A K FI

-t

m

r e h b e r

ticaret

100.000

ARANIYOR

45 58 22

150.000

ARANIYOR

45 94 20

200.000

ARANIYOR

49 66 08

300.000

ARANIYOR

44 96 97

400.000

ARANIYOR

44 64 0&

500.000

ARANIYOR

45 58 22

600.000

ARANIYOR

49 66 08

750.000

ARANIYOR

44 96 97

I r e h b e r i

t i c a r e t i

1

MİLYON

ARANIYOR

44 64 06

2 MİLYON

ARANIYOR

44 96 97

3 MİLYON

ARANIYOR

44 64 06

5 MİLYON

ARANIYOR

49 66 08

İPOTEKLE İLGİLİ BİLUMUM İŞLERİNİZ İÇİN AYNI GÜN MÜRACAAT AYNI GÜN NETİCE KARAKÖY MEYOANI VAKIFLAR BANKASI YANI

DARHAN KAT 1 v . KAT 3 İSTANBUL 45 58 22 - 45 94 20 ' 44 64 06 - 49 66 08

İPO TEK

T E M İN A T I

KAR ŞILI

Ğ IN D A

100.000

200.000

3 0 0 ; 0 0 0

4 0 0 . 0 0 0

5 0 0 . 0 0 0

7 5 0 . 0 0 0

M İL Y O N

M İL Y O N

M İL Y O N

M İL Y O N

M İL Y O N

V E R İLE

CEK

45 58 22

44 64 06 - 49 66 08

43 39 90

nın

ÇETİN ALTAN

«Doctus Cum Libro»

A

RADA sırada Latince atasözlerıne

şöyle bir göz atıyorum... Gerçek­ ten de güneş altında söylenmemiş sözün kalmamış olduğunu İnsan görüyor onlarda.

Örneğin:

“Asinus, asinum frlcat” diye bir deyim

varmış Latinlerde... “Eşek, eşekle sürtüşür” anlamına geliyormuş... Abartmalı biçimde durmadan birbirini karşılıklı övüp duran insanlar için söylenirmiş...

Eski İstanbul OsmanlIlarında bu kural çok geçerliydi... Kazara biri eve misafirliğe geldi mi, en ağdalı sözcüklerle karşılıklı bir övgü salvosu uzar giderdi...

Bunun tepkisi midir nedir, bilmem, şimdi ise, kişilerin kişileri karşılıklı göklere çıkarması şöyle dursun, gönül alıcı Ikl söz etmek dahi acaba “yağ yakmaya” girer mİ, girmez mİ gibi bir kuşkudan geçiriliyor...

En nazik kişiler dahi, beğenilerini belirtir­ ken:

— Bakın, İnanın yağ yakmak İçin değil, zaten bilirsiniz benim öyle bir huyum yoktur, diye özel bir not düşüyorlar...

Yapay bir dalkavukluktan sakınma endişe­ si, katır nalçası sesli bir kabalığı bile çokcası yeğletiyor insanlara... Sanıyorum ki, kabalığı kişiliğin simgesi olarak değer­ lendiriyorlar...

Telefonu açtıkları zaman dahi, önce kendilerini tanıtacaklarına, dayak atacakmış gibi bir sesle:

— Kimsin, diye soruyorlar...

Eski Romalılar birbirini aşırı övenler için,

“Eşek, eşekle sürtüşür” demişler ama,

birbirine durmadan dişlerini gösterip hırla­ yan insanlar için de, başka bir şey söyle­ mişler: “Home, homini lupus”, “İnsan,

insan için bir kurttur". O zamanların ünlü

düşünürü Plaute söylemiş bunu. On yedinci yüzyıl Ingiliz düşünürleri de çok doğru bulup, bayılmışlar bu söze...

Bence bu sözü bizde de tazeleyip parti genel merkezlerinin kapıları üstüne asmak gerek...

* * *

İ

ŞTE bir Latince söz daha: “Audi

alteram partent”, “öteki yanı da dinle” demek... Yan tutmadan bir

yargıya varmak İçin, suçlamadan sonra savunmayı da dinlemek gerekir anlamına...

Eski Roma hukukunu 576’larda Justinien, İstanbul’da yeniden yazıp düzenletmişti... Bu hukukun yüzyıllar boyu bizim üstümüzde hiçbir etkisi olmadı, Cum huriyetin başında İsviçre uygarlık yasasını alarak, bir anlamda Justinlen’den 1350 yıl sonra vaktiyle İstan­ bul’da düzenlenmiş bir hukukun etkenliğiyle önemini benimsedik.

Ancak yine de, “Bir de öteki yanı dinle” alışkanlığımız pek gelişmemiştir... Tek yanlı suçladıktan sonra, tek yanlı yargılar, üstelik bir de karar veririz...

Eski Roma hukukuyla ancak on dört yüzyıl sonra yüzyüze gelebilmenin sonuç­ larıdır bunlar... Kusura bakılmamalı...

¥ * *

t

*T NLÜ Latin ozanı Horace’ın da, I arada sırada aklıma takılan bir sözü

J var: “Aurca mediocrltas” diyor. “Altın orta kıratlıktır” diye, çevrilebilir bel­

ki... Orta koşullardaki huzurlu bir yaşamın, her türlü yaşam biçimine yeğlenebileceğin! anlatmak İçin söylemiş Horace bunu...

Blzdeki, “Büyük başın derdi büyük olur” İnancının tersten söylenmişi. Hoş, bizde,

“Baş ol da, İstersen soğan başı ol" diye de

bir söz vardır ya...

Böyle şeyler çok kurcalanmaz, kim artık hangisine inanırsa...

Cesar Borgla, mutlaka baş olmak gerekti­ ğine İnanır ve şöyle dermiş:

“Aut Cesar, aut nihil”, “Ya imparator olmak, ya da hiç...”

Sanırım buna özellikle genç kuşaklar arasında, bizde de pey sürenler çokçadır... Ne var ki bu İnançla İşe başlayıp sonunda hiçlikte kalanların sayısı, galiba daha fazla...

H

* *

ORACE’ın bir başKa görüşü de şu:

“Carpe dlem”, “Yaşadığın günden yararlan”... Yaşamın kısa olduğunu anım­

sayıp, yaşamın tadını çıkarmakta hızla davrananlar için söylenmiş...

Bu, tam da kişilerin arzusuna kalmış bir seçme olgusu değildir ama, yaşamı tümden ıskalamak İçin de inatla teplnmemekte yarar olsa gerekir...

Bir gün bir dost, sanki kişi, en iyi yaşamın nasıl olması gerektiğini bilebilirm iş gibi bana:

— Sence en sağlıklı yaşam nasıl olabilir,

diye sormuştu... Ben de:

— Alçak olmadan, ahmak olmadan yaşamaktır, demiştim...

Horace ile tanışabilseydik bu sözün Latince nasıl söylenebileceğini sorardım ona... Ola kİ daha tumturaklı dururdu...

¥

O

* ¥

ZAN Santeul de, sahne sanatçısı Dominlque’e, tiyatrosunun üstüne koysun diye şu sözü yazıp vermiş:

“Castlgat rldendo mores”, “Gülerek dü­ zeltiyor âdetleri” demekmiş...

Roma uygarlığı büyük uygarlıktı... Domi­ nique oyunlarında toplumun sakatlıkları üstüne giderken, kimse de kalkıp:

— Geleneklerimize dil uzatıyor, demiyor­

du...

Dominique şimdi Türkiye’de sağ olsa, belki de oyunları oynanmaz ve kendisine:

— Şimdi sırası değil, denirdi...

İki bin beş yüz yıl sonrasına bizim uygarlığımızdan ne kalacağını düşünme titizliği kimsede bulunmuyorsa, özellikle çok kolay varılan bir yargıdır, “Şİmdl sırası

değil”.

Sevgili Muhsin Ertuğrul da bu tür yargılara çok kızar:

— Peki ama, a efendim, sırasının ne zaman olduğunu kim saptayacak, derdi.

T

ITUS iyilik yapma olanağı bulama­ dığı bir gün:

“Diem perdidi” demiş... “Günümü yazık ettim...”

Çok üzülmemeliydi... Çünkü yaşamı da tümden yazık etme diye bir şey vardır, aşılmış çağlara karşın birçok yerde...

K U C Ü K İ L A N L A R

SATILIK EMLAK

SOYDAN EMLAK

* CADDEBOSTANda önü lebiderya Ikl oda, geniş salon, kalorifersiz, odalar ve salon parke döşeli, lüks daire. 1.500.000 peşinle. Bir yıl vadeyle 3.250.000'e boş daire.

* ERENKÖY’de dört oda bir salon, kalori­ ferli 170 m2 daire. 2.000.000 peşinle, on ay vadeyle 3.000.000'a boş teslim.

* ERENKÖYde 1.500.000 peşin bir yıl vadeyle 2.750.000'e kaloriferli 140 m2, üç oda, bir salon, yeni daire.

* ERENKÖY'de Bağdat Caddesi'ne 30 metre mesafede 190 m2 dört oda, bir kiler, bir salon, süper lüks şahane deniz manza­ ralı daire.

* BOSTANCI'da önü lebiderya, motor iskelesi olan, 200 m2 dört oda, bir salon, bir kiler, lüks daire.

* ERENKÖY - Suadiye - Bostancı - Göz­ tepe- Kızıltoprak'ta muhtelit fiyat ve ebat­ larda daireler, dükkânlar, mağazalar. * MÜESSESEMİZ cumartesi - pazar gün- leride açıktır.

* ADRES Erenköy, Etemefendi Caddesi No: 7

58 63 53 - 58 17 28

* LEVENT’te bahçeli iki katlı ev. 63 60 79 - 64 12 37.

* MODA'da şahane kat. 63 60 79 - 49 35 58.

* ULUS Mahallesi'nde sigortalıya satılık kat. Müracaat: 19'dan sonra. 63 50 93.

CENGİZ TİCARET

Emlâk-Kredi-Para

Borsası

İPOTEK TEMİNÂTI

KARŞILIĞINDA

100.000

200.000

300.000

400.000

500.000

600.000

700.000

800.000

900.000

1 MİLYON

2 MİLYON

3 MİLYON

4 MİLYON

5 MİLYON

10

.

000.000

DERHAL VERİLECEKTİR

Şirlnevler Mareşal Çekmek Cad. Ol Işhanı Kat: 1

No: 7-8 Tel: 75 27 54

SATILIK DÜKKANLAR

VE DAİRELER

* A) TAKSİM, Gümüşsüyü Ö- meravni Mahallesi, Dümen Sokak 1 no.lu Gümüş Palas Apartmanı’- nın 3 no.lu zemin kat dairesi, B) ŞİŞLİ, Kocamahsur ve İskete sokaklarına cephesi olan 6/8 no.lu Çelebi Apartmanı’nda 3 dükkân ve 4 daire 19 haziran 1980 perşembe günü saat 14.30-17.00 arasında Şişli Halaskârgazi Cad­ desi No: 291, Kat: 6'da ayrı ayrı pazarlıkla satılacaktır. Pazarlığa katılacakların 200.000 lira teminat yatırmaları gereklidir. Görevli ko­ misyon satış kararı verip verfne- mekte serbesttir. Ek bilgi: 48 48

10.

ÇEŞİTLİ

* GARANTİLİ ev eşyası nakledilir. Tel: 33 3858

DEVREN

* ACELE diş muayenehanesi satılıktır Tel: 6231 31.

ELEMAN ARAYANLAR

* SAHİBİNDEN acele satılık daire. Kadıköy Mazharbey Pınar Sokak. No: 9/10. Tel: 59 90 09

* KUŞADASInda, Sümerbank, Ömer Kamping arasında Yeşilsite sahil yapı kooperatifinde, resmi imarlı parsel, yol, su, elektriği mevcut 268 m2 müstallk arsa, peşin 250.000.-TL. Tel: 58 69 40

* NİŞANTAŞI Valikonağı Caddesin­ de satılık, lüks apartman dairesi. Tel: 47 43 62

* ÇOCUK yuvası için bayan öğret­ men aranıyor. Tel: 33 46 89 Her perşembe saat 15-18.00 arası müra­ caat edilmesi.

çalıştırılmak tır. Müracaat: * POLAT Deniz Sitesi’nde

üzere dört eleman alınacaktır. Yönetici. 73 18 12

* BAYAN-BAYIN ev işlerinde bilgili, kültürlü, yarım veya haftada 2-3 gün sa­ bahları. Tel: 45 39 43.

SATILIK EŞYA

* TAKSİM ana caddede dükkân. (50 m2) sabahları. Tel: 45 39 43

SATILIK

* BODRUM, Turgutreis’de möb­ leli devren mülk tatil evi. 4615 27.

* KADIKÖY Mühürdarda sahibinden sa­ tılık lüks konut. 36 06 95.

KİRALIK EMLAK

* AYVALIK Berk Otel yanında yazlığına möbleli kiralık kat. Tel: 26 68 28 - 73 46 32 * KİRALIK depo ve atölye. Perşembe- pazarı, Arap Camii Kutu Çıkmazı, en işlek işyerinde, her yere yakın, iki katlı, beher katı 90 m2 ayrı kapılı, depo veya atölye olarak kullanılmaya elverişli bir bina kiralıktır. Müracaat: İş saatlerinde Tel: 26 69 00. İş saatleri dışında: 63 45 75. * YENİKÖY’de kiralık kat. 62 13 04.

SATILIK VASITA

* SOĞUTUCU kompresör-AT E sabahlan: 45 39 43,

DERS VERENLER

A FRANSIZCA, Fizik, Kimya. 55 47 80. * ALMANCA, Almanca fen dersleri. 26 48 84.

* ÖĞRETMENİNDEN modem matema­ tik. Tel: 38 75 20

* EVLERE matematik, fizik, kimya ta­ mamlama kursu. Tel: 61 87 50

*■ MATEMATİK, fizik, kimya evinizde. Tel: 62 17 35

* KADIKÖY Yalçın Dershanesi fizik, kimya, yüksek matematik, istatistik, fen dersleri yetiştirme kursları. Tel: 36 24 23

* ASİSTAN dan Ingilzce, matematik. Tel: 47 67 34

KAYIP

MEZUNİYET belgemi kaybettim. H0- izdür. Hikmet Me ' ' -İYE Nilüfer Özer. nümsüzdür. Hikmet Mestanli. * EHLİYETİMİ kaybettim. Hükümsüzdür. Jzer. * EHLİYETİMİ kaybettim. Hükümsüzdür. Tevfik Talipoğlu.

* YÜKSEK öğrenim kredi kartımı kay­ bettim. Hükümsüzdür. Tahir Dursun Mutlu * NÜFUSUMUZU kaybettik. Hükümsüz­ dür. Arpine Sakarya - Marln Sakarya.

* 34.DS.046 No.Tu plakamı kaybettim. Hükümsüzdür. Mustafa Sevik.

KONGRE

* TEMMUZ teslimi Renault TS devredi­ yorum. 71 98 17.

* VOLKSWAGEN 74. Sabahları: 45 39 43

* YARIŞ bisikleti. Amatör meraklıya: Tel: 75 35 92

EŞYA ARAYANLAR

İ :

* HALI antika alınır. Tel: 28 25 69 - 37 01 29

*■ 8.6.1980 pazar günü yapılması gereken TC İstanbul Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakıf Yönetim Kurulu seçimi, aday ekseriyeti temin edilemediği için ertelenmiştir. Duyurulur. Seçim Kurulu.

* KULÜBÜMÜZÜN olağanüstü kongresi 29.6.1980 pazar günü saat 10.00'da kulüp lokalinde yapılacaktır, Üyelere duyurulur. Gündem. 1—Açılış, 2—Divan seçimi, 3— Haoorların okunması, 4—Yeni idare he­ yeti seçimi. 5—Dilekler ve kapanış.Tunus bağı Gençlik Spor Kulübü.

(2)

r S a y f a " '' Ğ J W

9 HAZİRAN 1930

İHDÎ^, ı KPife TOKADI K

â i n i m

^ ÎU T IM A i-ERKEM İN

^£M | EP-KEK DEPİ ¿ İN SAPINA KAPAp. SERT OLU A.

Se r t e r k e m d e Ka t i m a HAKİM O l u p . . HAAıLAA...

A

h

K

a îm l a r

Y

k a r i

,..

i

<

a

...

KA... HûDûK.1

BEYffMPİ

StzDı.

PUCrüN(f<ADlNiAA BÖİuMMNDE pt

iiU rlN iA PEV/AM E P E A .

İ

e k f e

! ŞEREFE V KİH KİH Kî«|

MPRİYECİM i - NAMLBİ tÎN<eKMıŞ

BU 5

m

KME¿Ó'

z

!« 5 A N .M 2 M M ? / '

M£ BtLEjfiM B£M

AYûL ; o n m yAfaN

AuKİy£‘Y£

AUAHINPAN

EMİ?...

VALLAHİ ADAM

OEMAYACAKMM

SEN K A p ftY E * “ A

ADAM

ûl

MAPA ÇAL

i

JAN

k î m h a h b e

,S

en

k a p im

OLMACA CALlMOkUM

AHA, 8£MÎM BEYPE h

Y

û k

,

yapjn

¿

el

bana

da

AMiATAYliM SANA K

ö

ZAMİ.

SENDE CNİNKİNİ ÂNİATıKHM

BANA. KİH K

i

H «

i

'H l

Kanser teşhisi konan Kemal Tahir'i hastanede ziyaret

ettim. Keyfi yerindeydi. «Borodin, Moskova'dan

telefon etti.

Her türlü yardımı

yapmaya hazır

olduklarını

söyledi.

Reddettim» dedi

9

«Bıçak

K

ANSER teşhisi konduktan

sonra hastanede ziyaret e t­ tiğini Kemal Tahir’in mora­ li sağlam, keyfi yerindeydi. Sanki kendi hastalığından değil, bir y a ­ bancının hastalığından söz ediyor­ du:

“ — Bugün geldiler, bir hap yut­ turdular bana... Sanki başıma o- dunla vurmuşlar gibi sersemle­ dim... "Dur aman, nasıl bir iş bu iş” demeye kalmadı, geldiler, beni tekerlekli arabaya attıkları gibi koridorlarda sürümeye başladı­ lar... Hasta odalarının kapıları a- çılmış, bir sürü baş uzanmış kori­ dora:

— Ameliyata gidiyor... Allah yardımcısı olsun!..

Acınmaktan nefret ederim... Neredeyse koridorda tekerlekli hasta arabasından atlayıp, “Elbi­ selerimi isterim” diye, tepinmeye başlayacaktım...”

Kemal Tahir’in bir romanmda, Kâmil Bey’in cezaevinde, “K ura­ biyelerimi isterim” diye, koğuşu alt-üst etmesini düşündüm. De­ mek sahiden Kâmil Bey, Kemal Tahir’i iyice özümlemiş...

“ — ...derken, bir küçük odaya aldılar beni, birisi elime incecik deydi, sonra koskoca dünyayı koydunsa bul!.. Gidivermişim!.. Neden sonra baktım ki işte şu

ya-her yerde bıçaktır» diyen

Kemal Tabir, dışarda

ameliyatı kabul etmedi

ünlü sanatçı, bu olaydan üç yıl sonra, 21 nisan

1973 günü sabaha karşı öldü. Ama

kanserden değil, enfarktüsten...

Kemal Tahir, eşi Semiha Demir’le. Ohlıh... Çok şükür!..

tağımdayım, başucumda da dok­ tor var: "Geçmiş olsun!” Demek olmuş bitmiş’bile... Aman ne iyi!.. Yüreğim dayanırmış benim bayıl­ maya demek?., öyleyse tamam... Ameliyat için de dayanır bu meret bayılmaya...”

“önümüzdeki salı günü açacak­ lar arkadaş... O zamana kadar da bazı hazırlıklar yapacaklar...

Siya-3 ADET FORKLIFT SATIN ALINACAKTIR

Ereğli Kömürleri isletmesi

Milessesesi Müdürlüğünden,

1 — Teklif isteme mektubura göre kapalı zarfla teklif alınacak suretiyle 3 ad. forklift satm alınacaktır.

2 — Teklif zarflan 23.6.1970 Pazartesi günü saat 14,00’ye kadar E.K.Î. Genel Muhaberat Şefliği’ne verilmiş olacaktır.

3 — Teklif zarflan aynı gün saat 16.00’de Zonguldak’ta Ereğli Kömürleri İşletmesi (E.K.Î.) Ticaret Şube Müdürlüğü’nde açıla­ caktır.

4 — Teklif isteme mektuplan Zonguldak'ta E.K.Î. Ticaret Şube Müdürlügü’nden, Ankara’da Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü Satınalma Dairesi Başkanlığından, İstanbul’da Beyoğlu İstiklâl Caddesi Odakule İş Merkezi No: 284- 288 Kat 12'de TKİ. Satmalına Müdürlüğü’nden temin edilebilir.

5 — Müessesemiz 2490 sayılı kanuna tabi değildir.

(Basın: Y5886)-6088

ELEMAN ALINACAKTIR

Garp Linyitleri işletmesi MUessesesi

Müdürlüğünden

Müessesemiz Tunçbilek Bölgesi Yeraltı ve Yerüstü İşletme­ lerinde çalıştınlmak üzere aşağıdaki şartlan haiz istekliler arasında yapılacak nazari ve ameli sınavla 5 adet topoğraf alınacaktır.

İsteklilerin en geç 16.6.1980 Pazartesi günü saat 17.00’ye kadar Tunçbilek Bölgemiz Personel ve Sosyal işler Grup Şefliğine t şahsen veya Bölge Müdürlüğü’ne muhatap bir dilekçe ile

müracaat etmeleri gerekmektedir.

Sınav. 18.6.1980 Çarşamba günü saat 9.00’da Tunçbilek Bölgemiz İnsangücü Eğitim Servisi’nde yapılacaktır. Sınavda başarı göstererek işe girmeye hak kazananlara, 1475 sayılı İş Kanunu ve Toplu Iş Sözleşmemiz hükümlerine göre ücret verilecektir.

MÜRACAATÇILARDA ARANACAK ŞARTLAR:

1 — Tapu Kadastro Meslek Lisesi mezunu veya Topoğraf kursunu' bitirmiş olmak,

2— Askerliğini yapmış olup, müracaat tarihi itibariyle 35 yaşından gün almamış olmak,

3— En az 3 yıl iş tecrübesi olduğuna dair belge ibraz etmek, 4— Yapılacak doktor muayenesi sonunda bu işte çalışmasına

mani bir hali veya sakatlığı bulunmamak,

5— Müracaatçılar diploma veya kurs belgesinin aslı veya tastikli süreti ile 2 adet fotoğrafı ve askerlik , işlemi! nüfus hüviyet cüzdanlarının aslını yanlarında bulunduracaklar veya müraca­ at dilekçelerine ekleyeceklerdir.

Basın: 15612-5995

mi Bey’in de Ankara’da bir işi var mış, o zamana kadar gidip gele oek... Moral çok önemli... Morali mi sağlam tutmaya çalışıyorum.. Moral çöktü mü, fizik kendini kurtaramaz...”

Bıçak, h e r y e r d e

b ıç a k tır

Biraz durdu-, sonra kendi kendi­ sine konuşuyormuş gibi:

Ameliyattan sağ çıkarsak, iyi, gerisini sonra düşünürüz... Bana Borodin, Moskova’dan tele­ fon etti. Her türlü yardımı yapma­ ya hazır olduklarını söyledi. Red­ dettim. Niçin gidecekmişim ca­ nım!.. Bıçak, her yerde bıçaktır. Atom çekirdeği olsa, haydi kalkıp oraya gideyim!.. Hele bu bıçak, Siyamı gibi bir doktorun elin­ deyse, gidilir mi hiç?.. Öyle ya... Ameliyattan hele sağ salim çıka­ lım, bence bir Londra yaparız, iyi­ sinden... Bu yaşta Londra’ya tu ­ rist gibi gitmek zaten gülünçtü.” “Aaa,bu Wterloo Köprüsü... aaa, bu müze...” diye bel bel bakacak­ tık... Olur mu öyle!.. Ama hasta­ yız diye gidersem, oralarını da sağ- esen görmüş olurum.”

Bir süre, havadan sudan konuş­ tuk... Sonra yine usulca kendine döndü:

“ — Hastalık biraz soluk verirse, notlarımı gözden geçirmeliyim. Onların bazılarının daktilosunu yaptıracağım... Benden kalması gereken fikir çalışmalarımı kendim elden geçirmek istiyorum. Yine de zamanım artarsa, "Topal Kasır­ ga" ile, “Batı Çıknıazı’’nı yazıp, Osmanlı İmparatorluğu ve devlet yapısı üzerindeki düşüncelerimi tamamlamak niyetindeyim... N ot­ ların düzenlenmesinde, sen de ba­ na yardım edersin, değil mi?..” Ana çizgisi içinde, konuştukla­ rımız bunlar!.. Dehşetli üzgü­ nüm!.. O kadar ki, ağlayamıyo­ rum... Bu Kemal Tahir, adam de­ ğil, dağ!..

2 2 .7 7.7 9 7 0

Bugün kendisiyle ancak telefon­ da görüşebildim. Yarın ameliyat... Moralini yitirmiş gibiydi... Umut­ suzluk çökmüştü sesine... Bütün gayretimle şakalaşmaya, Çorum ağzı ile lâf yuvarlamaya çalıştım. O da elden geldiğince bana koşul­ maya zorlandı, kötümserliğe ye­ nilmemeye uğraşıyordu besbelli... Ben, "N’olmuş?.. Vurduk da vur­ duğumuz yerde mi yatıyor?,. Kim n’apabilirmiş bize?.. Azrail olsa, senin gibi yiğidi görmesiyle dudağı yarılır!.. Sen bunu başka türlü bel­

ledin, he mi?” deyince gülmeye başladı... Galiba eskilerin "zehri hand" dedikleri bu olsa gerek!..

23.7 7 .7 9 7 0

K a n s e re

y e n ilm e d i a m a ...

2 7 .4 .7 9 7 3

Evet, yazdığım doğru... Kemal Tahir bu sabah saat 5.30’da enfraktüsten gitti. Kanser değil, kalp...

Telefonla haber verdiler. Koş­ tum. Koç gibi yatıyordu, ölüme i- nat güzeldi. Gülerek karşılamıştı Azrail'i, “Hoşgeldin, sefa geldin” demişti besbelli... Yüzünde hiçbir kuşku, hiçbir yılgınlık yok!..

Aziz gelmiş (Aziz Nesin). Mas­ kını almışlar. Gereken yapılmış. 23 nisan pazartesi günü Eren­ köy Camil’nden alınıp, “Sahray-ı Cedid” mezarlığına götürülecek. Cenazenin gösteri konusu haline getirilmemesi için didiniyoruz.

2 3

N isa n 1973

Kemal Tahir’in gövdesini göm­ dük. Mezarına bıraktığım çelengin üstünde tek bir kelime yazılıydı: "ÖLMEDİN!”

Y A R IN :

-FIKIR KAVGASI

ÇERKEZKÖY ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ

MÜTEŞEBBİS TEŞEKKÜL HEYETİ BAŞKANLIĞINDAN

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinin fabrika atık sularına ait yaklaşık

7J5 km. kollektör ile tasfiye tesisi tatbikat projelerinin yaptırılması işi teklif

alma esası üzerinden ihaleye çıkarılmıştır.

Bu işe ait teklif şertnamesi üe lüzumlu diğer bilgiler idaremizden temin edilebilir.

İsteklilerin idaremizden alacakları teklif şartnamesine uygun olarak düzenledikleri teklif mektuplarım en geç 27,6.1960 günü saat 17.00'ye kadar Mecidiyeköy Büyükdere Caddesi Garaj Sokak Uzay Apt. 9/4 No’lu adrese teslim etmiş olmaları gerekmektedir.

tlânen duyurulur.

Basım 4040 • 6028

TEKNİSYEN ALINACAKTIR

Ünitemizde çalıştırılmak üzere, askerliğini yapmış olanların 31.12.1950 tarihinden sonra, yapmamış olanların ise 31.12.1956’dan sonra doğmuş, Teknik Lise ve Endüstri Meslek Liselerinin Elektrik ve Elektronik mezunlan arasından sınavla 19 adet erkek teknisyen alınacaktır. Smav 23.6.1980 günü saat 10.00’da Müdürlüğümüzün Ümraniye Alemdağ Caddesi’ndeki adresinde yapılacaktır.

İsteklilerin en geç 16.6.1980 güpü saat 17.00’ye kadar aşağıda belirtilen belgelerle birlikte Müdürlüğümüz Personel Servisine şahsen müracaatları ilân olunur.

— Diploma veya mezuniyet belgesi (Aslı) — Askerlik terhis teskeresi veya tecil belgesi — Nüfus hüviyet cüzdam örneği (Aslı ile birlikte) — 2 adet fotoğraf.

PTT ELEKTRONİK HABERLEŞME CİHAZLARI LABORATUAR VE FABRİKA MÜDÜRLÜĞÜ Basın: 15132-6037

YÜKSEK MÜHENDİS VE

MÜHENDİS ALINACAKTIR

Başmüdürlüğümüz, telekomünikasyon servislerinde çalıştırıl­ mak üzere 16.6.1980 saat 14.00’de mülakat yolu ile yapılacak seç­ mede yükssk mühendis ve mühendisler alınacaktır.

Aşağıdaki şartlan taşıyanların en geç 13.6.198P günü mesai bi­ timine kadar Başmüdürlüğümüz, Personel Müdürlüğüne şahsen müracaatları ilân olunur,

İSTANBUL TELEFON BAŞMÜDÜRLÜĞÜ ŞARTLAR:

1_ Elektrik, elektronik ve makina bölümü mezunu olmak. 2— 30 yaşından büyük olmamak.

3— Askerliğini yapmış olanlar ve lisan bilenler tercih edilir. Fazla bilgi 66 93 14 no’lu telefonlardan alınabilir.

Basın: 15684-5948

ÇETİN ALTAN

Küçük K u rtla rla

Fareler Ü stünde

«RN A » D eneyleri

İ

NANIN, bilimsel konularla uğraşmak,

politik konularla uğraşmaktan çok daha çekici, çok daha ilginç... örneğin canlılarda belleğin ne olup ne ol­ madığı konusundaki araştırmalar hızla ilerli­ yor...

Bellik, bilginin depolandığı merkez, be­ yinde midir, yoksa vücudun bütün hücrele­ rinde midir; bir canlının belleği, bir başka canlıya aktarılabilir mi; belleği geliştiren öğeler nelerdir, dünya üniversitelerinin laboratuvarlarında didik didik inceleniyor...

Son olarak bu alanda Dr. Serol Teber’in çalışmajarmdan bazı sayfalar okudum.

Bir-iki santim boyunda bir kurtçuk olan ’ Planarya"larla yapılmış bazı deneyleri anla­ tıyordu.

Kurtçukları önce elektrik şokları yahut ışık şoklarıyla koşullandırıyorlar...

“ Planarya’Narın bir özelliği, ortalarından kesildikten sonra da, kuyruk bölümlerinin kendilerini onarmaları ve yeniden başla kuy­ ruklarını geliştirebilmeleri...

Koşullandırılmış bir “ Planarya” yı, ortasın­ dan kestikten sonra, kuyruk bölümünden gelişen yeni "Planarya” , koşullanmamış bir “ Planarya"ya oranla, yapılan uyarılara çok daha çabuk yanıt veriyor!..

★ ★

B

U neyi kanıtlıyor? Şunu kanıtlıyor:

“ Planarya” larda vücudun ön bölümü, arka bölümü yönetir, ön bölüm, arkaya egemendir. Hayvan ortadan kesilip eski kuyruk bölümünden yeni bir baş üretince, bu yeni baş, bellek açısından daha bir geliş­ mişlik gösteriyor.

Demek ki hayvanın kesilmesinden önce kendisine verilmiş bilgiler, sinir yollarıyla bütün vücuda, bu arada kuyruk dokularına da geçmekte, ikiye bölündükten sonra da, kuyruğun geliştirdiği yeni başa aktarılmak­ tadır...

Burada karşımıza şaşırtıcı bir gerçek çık­ maktadır...

Bilgi, yahut öğrenme, canlının vücudun­ daki bütün dokularda bazı kimyasal değişik­ likler yapmaktadır. Ve öğrenilen bilgileri bu kimyasal maddeler depolamakta, arşivle- mektedir.

Bu kimyasal madde de saptanmıştır. Çalı­ şan hücrelerde, hücreyi oluşturan “Ribonük-

leik asit” yani “RNA” artmaktadır. Bu asit

aracılığıyla koşullandırıldıktan sonra ikiye bölünmüş bir “ Planarya” nın kuyruk bölü­ münde depolanmış bilgi, yeni geliştirilen başa geçmektedir...

★ ★ ★

B

U bulguyu doğrulayan bir başka deney de şudur:

“ Planarya’Marın bazıları yamyamdır. Yamyam “ Planarya’Mara ışık ve elektrlk-şok- larıyla koşullandırılmış “ Planarya” lar yediril­ mektedir...

Koşullandırılmış kurtları yiyen yamyam­ lar, normal “ Planarya” lara oranla uyanlara çok daha çabuk yanıt vermektedirler.

Bilim adamlarının nelerle uğraştıklarını görüyor musunuz?

Ayrıca koşullanmış kurtlan yiyen yamyam "Planarya"larla, normal kurtları yiyen yam­ yamlar arasında da bir kıyaslama yapılmış­ tır...

Birincilerin bellek üstünlüğü hemen orta­ ya çıkmıştır.

Derinleştirilen incelemelerde koşullanmış

hayvanlardaki “ RNA” (Bilgiözü)’nün, gıda ybluyla da geçtiği anlaşılmıştır.

4r /"Y * *

İMDİ sıkı durun, bundan sonraki bö-. J lüm daha da şaşırtıcı ve düşündürü-

1» cü.

Koşullandırılmış kurtlardan alınan “ RNA” , normal kurtlara şırınga edildikten sonra, bunların gösterdiği bellek üstünlüğü ortaya çıkınca, onlardan gelen kuşaklara da aynı işlem yapılmıştır. Dördüncü kuşak, ilk kuşaktan beş kat daha başarılı olmuştur.

“ RNA” verilmiş ilk kuşak, uyarılara beş yüzüncü deneyde yanıt verirken, dördüncü kuşak, yüz deneyde yanıt vermeye başlamış­ tır. Böylece bilgi depo edilmiş “ RNA” nın kuşaktan kuşağa geçirilmesiyle, öğrenme yeteneği gerçekten artırılmış ve üstün bir grup hayvan elde edilmiştir.

★ ★ ★

C

ANLININ yetişmesinde çevrenin et­ kinliği yanında, kalıtımsallığın oyna­ dığı rolün de ortaya çıkmaya baş­ laması, büyük ve yeni tartışmalara yol aç­ makta, “ Yeni sağ” adı altında biyolojik verilere dayanmak isteyen, tehlikeli bir ırkçı­ lığı körüklemeye yönelmektedir.

Gelişmiş ülkelerde uç veren bu tehlikeli ırkçılık, gelişmemiş toplumların, hiçbir zaman gelişmişleri dengeleyecek düzeye gelemeyecekleri savın.a kadar uzanmaK iste­ mektedir.

Buna yine ilerici bilim adamları şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Ve kişide kalıtımsallı- ğın oynadığı rolün oranlarını araştırmakta­ dırlar.

Ne var kİ hücrelerde bilgi depo ettiği anla­ şılan “ RNA” gerçeği, psikolojide yeni bir dönem açmış gibidir.

★ ★ ★

P

SİKOLOJİ Profesörü A. J. Jcobson’- un farelerle yaptığı bir deneyi de an­ latmaya çalışalım.

Bir grup fareye, belirli bir ses duyunca, yi­ yecek kabına koşması öğretilmiştir. Koşun­ ca da kendileri yiyecekle ödüllendirilmiştir.

Bu farelerden alınan “ RNA", eğitilmemiş farelere enjekte edilmiştir.

Yeni fareler de, aynı sesi duyunca, yiye­ cek kutusuna koşmaya başlamışlardır. Hem de ödüllendirilmeye gerek kalmadan.

Bir başlca grup fare İse, belirli bir ses yerine, belirli bir ışık yanınca yiyecek kutu­ suna koşmak İçin eğitilm iştir.

Işığı görünce koşan farelerden alınan “ RNA” , normal farelere şırınga edilince, bu fareler de, aynı ışığı görünce eğitilmemiş oldukları halde yiyecek kutusuna koşmaya başlamışlardır...

Ve sonuç olarak saptanmıştır ki, sese koşullanmış farelerin “ RNA"sı İle ışığa koşullanmış farelerin ” RNA” sı aynı değildir. “ RNA” neyi depo ettiyse,, aktarıldığı canlıda onu değerlendirmektedir.'

Bunun ortaya çıkması, toplumların eği­ limleri arasındaki farklar açısından da ilginç görünmektedir...

★ ★ ★

B

ELLEK” in gizleri bilimsel olarak çö­ züldükçe, kim billr daha neler çıka­ caktır ortaya... Ve böylece düzenler­ le tarihsel koşullanmalar, koşullanmalarla kişiler, kişilerle gösterdikleri tepkiler arasın­ daki ilişkiler, çok daha geniş boyutlu bir tabloda İzlenebilir olacaktır.

ic¡e)

Im a g a z in /

YARIN KAPIŞILACAK

tele

'de muhteşem

m a g a z i n ) bir röportaj var

Hiçbir yerde görmediğiniz fotoğraflarla

«Dallasnın lucy'si özel yaşamını

ilk kez anlattı:

• «Kızlığımı kaybettiğimde 15 yaşındaydım...»

• «En büyük

merakım ay ışığında

lijag aİu ,

sevişmektir...»

• «İstediğimi elde

etmek için

(3)

sfiSi!

Î

Ertuğrul Şevket'le

aynı gazetede çalışıyorduk.

Serbest Fırka hikâyesi

başlamış, kimi Halk

Partisi'ni, kimi Serbest

Fırka'yı tutuyor.. Ben

Halkçıyım! Devrimcilerin

kurduğu parti varken,

başka parti tutulur mu?

mm ">.. f '

D

ü n d e nKemal bana geldi, birlikte sözieşmiştik, Ortaköy’de “Kuyu Resto- rant”a gittik. O kadar sıcak bir gün ki, burası bile esmiyor. Buna rağmen, rakıları doldurup sohbeti koyulaştırdık.

Tahir Alangu, Kemal’in özel hayatı için gerekli bilgileri benden beklediğinden, yine eski günlere sarkan bir konuşma açtım, önce sade ben konuştum, ama bir süre sonra Kemal yavaş yavaş konuya girdi:

‘ ‘ — Günümüzün yenlyetme Marksistlerin bizim için “eski tüfek” demeleri boşuna değil... Ben, 16 yıl ceza giydiğim zaman bile Marksizm’i doğru dürüst bilmiyordum. Ne öğren dimse, mahpus damında ve çıktıktan son­ ra ögrenmişimdlr. Bizim o zaman­ ki komünistliğimiz, bildiğin, Nazım Hikmet komünistliği

Ertuğrul Şevketin

o

Serbest Fırka'ya

iğini öğrenince tepem attı

lift

yakın arkadaşımın bu girişimine engel olacaktım

.

Onun

yeri de benim gibi Halk Partisi'ydi, karşı devrimciler arasına

giremezdi. Hele bir direnmeye kalksın dayağı yiyecekti

canım... “Trum, trum, trum/tram tiki tak / makinalaşmak/istiyo­ rum!..” Bunu belledin mi, oldun gitti.”

Oysa biz, o yıllarda komünisttik (!) ama, Atatürkçü idik de. Ata­ türk devrimlerinln bekçiliğini kim­ seye kaptırmazdık. Atatürk’ün aleyhinde konuşanın ağzım yuta­ bilirdim! En sevgili arkadaşım Ertuğrul Şevket, Atatürk'ün partisi CHP'nin karşısında kuru­ lan “Serbest Fırka”ya girdi diye, Aksaray yangın yetinde sabaha kadar yumruklaştık, az kaldı ki,

birimiz öle!.. Böyleeine bir Ata­ türk tutkusu vardı bende....”

• K a v g a n ı n

ö yküsü

Ertuğrul Şevket’le yumruk­ laşması hikâyesini anlatmasını istedim. Direnmedi ve lezzetli bir üslup içinde anlattı:

Ertuğrul Şevket’le aynı gazetede çalışıyorduk. "Serbest Fırka” hikâyesi başlamış, kimi Halk Partisi'nl, kimi Serbest Fır­

ka’yı tutuyor. Ben, halkçıyım! Devrimcilerin kurduğu parti var­ ken, başka parti tutulur mu? Ga­ zetede karşı fikirden olanlarla dalaşıyoruz. Benim şakamın olma­ dığım bildikleri İçin, pek üstüme varmıyorlar. Ama bir gün, idare müdürlüğü yapan Kör Hamdi bana en yakın dostum Ertuğrul Şevket’ln Serbest Fırka’ya yazıl­ dığım söylemez mi?.. Dinden, imandan çıktım!

O gün Ertuğrul Şevket izinliydi. Hemen akşam üstü evine gidip çıkardım ve bir meyhaneye girdik.

A C I BİR KAYIP

Şirketimizin ortağı ve Yönetim Kurulu üyesi

Halit Ekrem Koç'un sevgili amcası

H A Ş A N

K O Ç ' v

8 haziran 1980 günü kaybetmiş bulunuyoruz.

Kederli ailesine ve camiamıza başsağlığı ve

sabır dileriz.

BAŞAK GRUBU ŞİRKETLERİ

Ser Reklam: 694 - 6185

Ertuğrul Şevket’in hiçbir şeyden haberi yoktu:

— Ne o Kemal,kaynananı çimen­ likte mi gördün, bu hovardalık nerden esti?..

diye takılıyor, ben susuyordum. İlk kadehler bitti, İkincileri doldururken önem vermiyorum- şum gibi sordum:

— Sen Serbest Fırka’ya mı gir­ din Şevket?..

Boş bulundu. Ama yine de yüzümü kolaçan ettikten sonra:

- Hu...

dedi. Dikildim:

— Ne demek hu... Sen ne söy­ lediğini biliyor musun arkadaş?..

• İ s t i f a

e d e c e k s in •••

O zaman Şevket, benim niye eve uğradığımı, neden meyhaneye gel­ diğimizi, neden ilk kadeh bitene kadar fazla bir şey konuşmadan düşünceli göründüğümü hemen anladı. Şakaya karıştırarak işi ka­ patmaya niyetlendi:

— Bilmez olur muyum Kemal- çiğim, sen Halk Fırkası’nda kala­ cak, ben Serbest Fırka’ya geçe­ ceğim ki, tartışmanın tadı çıksın!”

— Ben, senin gibi gülmüyo­ rum...

— Ne yapalım, gül sen de!..

— Gülemem Şevket!..

— Ne yapacağız?

— İstifa edeceksin!

— Anlamadım, neden istifa edeceğim?

— Serbest Fırka’dan, hem de şimdi!

Şevket’in yüzünde gülümsemesi dondu, bıyıklarını yemeye başladı, sinirlendiği belliydi. Elinde tuttuğu kadehi dudağına götür­ meden masaya bıraktı:

— Peki, anlat bakalım, neden istifa etmeliymişim? Hem de şim­ di!..

Coşkun bir Atatürk edebiyatı, devrim bekçiliği heyecanıyla konuşmaya başladım. Bizim, her şeyin karşısında olabileceğimizi, ama Atatürk’ün karşısında olma­ mızın imkânı bulunmadığım anla­ tıyor, Serbest Fırka’yı karşı devrimcilere bırakmak gerektiğini ve onlarla pek yakında amansız bir hesaplaşmaya girileceğini, işte o zaman aynı safta dirseklerimizin birbirine değmesinin zorunlu olduğunu ileri sürüyordum. Şevket dinledi, dinledi, demin masaya bıraktığı kadehi bir yudumda boşalttı, sonra bana dedi ki:

— Sen ne söylüyorsun Allasen, devrimci, karşı devrimci, yok şu, yok bu... Gazi, İsmet Paşa’ya gözdağı vermek istiyor. Fethi Bey’in kendisine İsmet Paşa kadar bağlı olduğunu bildiği için, ona bir parti kurduracak, hem demokrasi oyunu oynayacak, hem de İsmet Paşa’ya “Yalnız değilsin" diyecek. Devrimi de bu, karşı devrimi de bu...

— Peki, madem Gazi demokrasi oyunu oynuyor, sen böyle söylü­ yorsun, o halde niçin bu oyuna âlet olmaktasın bakayım?

— Alet değüim, bilinçliyim... Bugün Türk çoğunluğu baskı al­ tındadır. Devrimci dediğin bizim gibiler de baskının sıkıntısını yaşı­ yorlar. Sen düşündüğünü yazabili­ yor musun, ben düşündüğümü söyleyebiliyor muyum? İki partili oyunda baskı ne de olsa hafifler... Bundan devrimciler de yararlanır, devrimci olmayanlar da...

— Hu memlekette karşı devrim­ cilere hayat hakkı yok! Sen benim arkadaşım olarak karşı devrimciler arasına katılamazsın! Senin yerin Halk Partisi’dir. Asıl şimdi Halk Partisi, “Parti’ olacak.

• K a v g a b a ş lıy o r

•••-Böyle başlayan konuşma sürdü gitti ve bir adım da ilerlemeden... Kadehler kadehleri, şişeler, şişeleri kovaladı, sonunda meyhaneden çıktık. Ertuğrul Şevket, eve doğru yollandı, kolundan tuttum:

— Nereye?.. Gel hele!..

— Nereye gelecekmişim?

— Nereyesi var mı, söyledim sana, vuruşacağız.

— Çıldırdın mı sen Kemal. Bun­ ca yıllık arkadaşımsm, niye vuru- şuyormuşuz?

— Hâlâ mı anlamadın yahu, ya Serbest Fırka’dan istifa edeceksin ya da ölesiye vuruşacağız seninle. Birimiz vuruştuğumuz yerde kalıncaya dek.

— YARIN:

-YUMRUK YUMRUĞA...

Referanslar

Benzer Belgeler

Transistörün iletken olabilmesi için; NPN tipi bir silisyum transistörün beyzine yaklaşık olarak +0.6 V, PNP tipi bir silisyum transistörün beyzine ise yaklaşık

firmalarımız tarafından MEDAŞ’la görüşme talep edilmesine rağmen ya randevunun verilmediği, verildiği takdirde de gecikmeli olarak verildiği belirtilmiştir.Ayrıca

- 100 Metre uzunlukta ALÇAK VE ORTA GERİLİM ENERJİ NAKİL HATTI -2 adet YG transformatör şalt sahası. -Yüksek Gerilim

Bu çizim plaketin alttan (bakırlı yüzden) bakıldığında eleman ayaklarının yerlerini ve bu ayaklar arasındaki bakırlı bağlantı yollarının nasıl olacağını

( ) Tesiste aktif sayaç, ampermetre, voltmetre mevcutsa kondansatör gücü reaktif güç kontrol rölesini devreye bağlarken çok yüksek akımların ölçümlerinin kolayca

-&gt; 2020 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavından en az 50 puan almış olmak, -&gt; Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek hastalık ve benzeri engelleri bulunmamak,

Meslek Liselerinin Elektronik, Elektrik- Elektronik, Endüstriyel Elektronik, Endüstriyel Otomasyon Teknolojileri (Elektronik), Elektrik-Elektronik Teknolojisi bölümlerinin

• Bu derste öğrenciye doğru akım ve alternatif akımda devre çözümlerini yapma, elektrik akımı elde etme ve etkileri ile ilgili temel esasları uygulama