• Sonuç bulunamadı

Antik Çağ'da Doğu Akdeniz'de deniz ticareti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Antik Çağ'da Doğu Akdeniz'de deniz ticareti"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTİSÜ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI SUALTI ARKEOLOJİSİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ANTİK ÇAĞDA DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ TİCARETİ

Hazırlayan Laike HAMZA 034203051002

Tez Danışmanı

PROF. DR. Ahmet A. TIRPAN

(2)

ÖNSÖZ

Ülkemizde sualtı arkeolojisi yeni bir bilim dalı olarak henüz faaliyet göstermeye başladığı halde ele geçen bilgiler arkeolojinin her dalının ve tarihi aydınlatacak niteliktedir. Sualtı arkeolojisinin en önemli konularından birisi olan “ deniz ticareti” antik çağ insanının kara üzerinde gerçekleştirdiği ticari faaliyetlerden ayrı tutulmamalıdır. Bilakis kara ve deniz olmak üzere bu iki ayrı coğrafyada gerçekleştirilmiş ticari faaliyetler çalışmamız esnasında gördüğümüz kadarıyla da iç içe geçmiş ve birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Doğu Akdeniz bölgesi ve kıyılar deniz ticaretinin başladığı ve geliştiği coğrafya olarak da ayrı bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla en eski rotalar, ticari güzergahlar, liman ve gemi batıkları öncelikle bu bölgenin antik zenginlikleri arasında yer almaktadır. Sualtı arkeolojisinin henüz yeni ve gelişmesinden de kaynaklanan nedenlerle eski çağ deniz ticareti ile ilgili bilgilerimiz bugün için geniş kapsamlı değildir ve ancak genel hatlarıyla ortaya çıkarıla bilmiştir. Ayrıca bu konu hakkında şimdiye kadar “deniz ticareti” temasına dayanarak bir çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle bu çalışmayı bu çerçevede değerlendirmek yerinde olacaktır.

Bu çalışmamızda yardım ve yönlendirmelerini esirgemeyen sayın hocam Prof Dr. Ahmet A. Tırpan’a, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi yetkililerine, Arş. Gör. Erdoğan Aslan’a, yazım aşamasında yardımlarından dolayı Tuncay Özdemir, Haluk Suat Uzun, Savaş Altun, Zuzana Polakova ve maddi, manevi yardımlarıyla bir an olsun beni yalnız bırakmayan aileme teşekkürü bir borç bilirim.

(3)

1. GİRİŞ

Deniz ticareti kavramı ilk kez Doğu Akdeniz kıyılarında su taşımacılığına bağlı olarak doğup gelişmiştir. Başlangıçta saz demetleri, şişirilmiş keçi postları ya da geniş ağızlı küpler içerisinde su üzerinde kalmayı başaran insanoğlu, bir süre sonra sazlık ve ağaçları kullanarak modern teknenin ilk örneklerini yapmayı başarmışlardır. Bu ilk insanların su üzerinde ne kadar uzaklaşabildiklerini bilemiyoruz ancak önce kürek sonra yelkenin icadıyla birlikte üretim fazlalarını uzak diyarlara getirebilecek seviyeye ulaşmışlardır. Bu ilk yelkenlilrein tarihte ilk kez Mısır ve Mezopotamya’da yapıldığı düşünülmektedir.1 Böylece Doğu Akdeniz’in ilk deniz aşırı iletişim ve etkileşimleri de başlamış olmalıdır. Özellikle antik çağlarda kara coğrafyasının yer yer daha da zor olan ulaşım sıkıntılarını düşündüğümüzde deniz aşırı iletişimlerin ve etkileşimlerin uygarlıkları çok daha hızlı olarak geliştirdiğini anlayabiliriz.

Deniz ticareti ilk başlarda düzensiz bir şekilde yapılıyordu. Toplumlar ellerinde bulunan üretim fazlası malları deniz yoluyla uzak diyarlara götürerek ihtiyaçları olduğu mallarla değiş-tokuş yapmışlardır. Daha sonra bu alışverişler düzenli hale gelmiş ve sadece ihtiyaçlar doğrultusunda değil, kar bilinciyle de hareket edilmiştir. Bu bilinç doğrultusunda zamanla uygarlıkların etkileşimleri, üretikleri ticari metalarda çok daha yoğun olarak görülebilmektedir. Şöyle ki tarih boyunca toplumların arasındaki kültürel etkileşimlerin başta sanat eserleri olmak üzere birçok faktörde kendini gösterdiği bilinen bir gerçektir. Çalışmamız esnasında deniz ticareti yapan toplumların bu etkileşimi kar amaçlı olarak bilinçli bir şekilde de gerçekleştirdiklerini gördük. Fenikeliler, sanatı ileri götürmekten ziyade ticareti genişletmek amacı arkasında koştuklarından, fazla kazanç temin maksadıyla modern eşya ve mücevher taklitleri yaparak fazla para kazanmayı sanatı ileri götürmenin üstünde tutmuşlardır.2 Fenikeliler ticari eserlerini Mısırlılar ve Hititliler arasında rağbet görecek şekilde yapmışlardır.

Deniz ticareti sayesinde toplumlar hızlı ve çok yönlü bir iletişim içerisine girmişlerdir. Bu platformda Akdeniz’e kıyısı olan bütün uygarlıklar birbiriyle komşu olmuşlardır. Böylece kültürel, siyasi ve ekonomik yenilikler çok daha hızlı olarak yayılmış ve gelişmiştir. Özellikle Bronz Çağı’nı izleyen Demir Çağı’nda bu hızlı iletişimin ve teknolojinin sağladığı yeni olanaklarla üretim ve ticaret hızlı bir dönüşüm süreci içine girmiştir.

1 Turanlı T, 1999, s. 9 2 Günaltay Ş, 1947, s. 270

(4)

Deniz ticareti konusu arkeolojik açıdan en az araştırılmış konular içerisinde yer almaktadır. Ancak çok geniş kapsamlı bir konu olması ilgili bilgilere de çok yönlü olarak ulaşılmasını sağlamaktadır. Örneğin bir eski çağ liman kenti kara kazısında ya da su altı liman ve gemi batıklarında elimize geçen antikçağ eserleri ve haritaları üzerinde yer yer ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Ancak elimizdeki bilgiler genel olarak kısıtlıdır. Bu nedenle acil olarak yoğun ve hızlı sualtı araştırma ve kazılarına ihtiyaç duyulmaktadır. Şimdiye kadar yapılmış araştırmalar ve elde edilmiş bilgiler doğrultusunda deniz ticareti ile ilgili olarak yapılmış kısıtlı araştırmalar rağmen önemli bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler antik liman, liman ve gemi batıkları araştırmalar, Bronz Çağ’dan Roma’ya kadar geçen süreçte değişmeden süre gelmiş gemi inşa yöntemlerinden, antik deniz uygarlıklarının bize bıraktığı türlü izlerden yola çıkarak yapılacak kapsamlı araştırmalarla birlikte bütünüyle ele alınırsa çok önemli sonuçlara varılacağı şüphe götürmez. Çok önemli eski çağ rotalarını barındıran Doğu Akdeniz kıyıları ve batıkları bu tarihi açığa çıkaracak zenginliktedir. Eskiçağ gemileri Minos’dan Bizans’a kadar uzanan bir tipolojideki her çeşit malı taşımada kullanılan amphoralardan, altın, cam, bakır, kalay külçeleri gibi hammaddelere kadar taşıdıkları yüklerle bizlere ayrı bir araştırma çerçevesi sunmaktadır.

Bu çalışmada ana amaç erken bronz çağdan (M.Ö 3000), M.Ö 5. yüzyıla kadar olan zaman diliminde eskiçağ deniz ticaretinin ana hatlarını ortaya koyabilmektir. Bu konuya belli bir tarihsel gelişim sürecinde genel hatlarıyla hakim olabilmek henüz yolun en başı olsa da konunun iyi kavranabilmesi ve ayrıntılara geçiş açısından çok önemli olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca yapılmakta olan ve gelecekte yapılacak sualtı kazı ve araştırmalarıyla ele geçecek yepyeni bilgiler ışığında hazırlanacak daha teferruatlı çalışmalar için sadece bir başlangıç noktası olabilmesi amacıyla yola çıkılmıştır. Bu çalışmada sadece ticari ilişkilere değil ticari kaygılardan kaynaklanan siyasi, askeri ve kültürel noktalara da değinilmiştir. Ayrıca deniz ticaretinde yer bulmuş bütün uygarlıkların kimler olduğu ve ticari potansiyelleri hakkında da bilgi verilmiştir.

(5)

1.1. Araştırma Tarihi:

Deniz ticareti çok kapsamlı bir konu olmakla birlikte, direkt olarak ilgili bilgilere ulaşılmaya ya da bu bilgileri bir bütünlüğe kavuşturabilmek oldukça zor ve zahmetli bir iştir. Deniz ticareti ile ilgili bilgileri antik yazarların günümüze kadar gelmiş eserlinin ilgili kısımlarından, antik çağ denizcilerinin tuttuğu “periptori” adı verine kayıt defterlerinden, eski medeniyetlerin günümüze kadar gelmiş tasvirlerinden, sikke tasvirlerinden, en çok da araştırma ve kazılardan öğrenmekteyiz.

Tam anlamıyla konumuza yönelik hiçbir antikçağ eseri bulunmamaktadır. İlgili bilgileri tarım, liman ya da benzeri konuların üzerine yazılmış antikçağ eserlerinden destanların içinde geçen ilgili bölümlerden ya da antikçağ gezginlerin yazdığı eserlerin ilgili bölümlerinden adeta toplayarak oluşturabiliyoruz. Bu eserlerden de günümüze kadar gelebilenlerin büyük çoğunluğu geç tarihlere aittir. Durum böyle olunca antik çağ yazarlarının büyük çoğunluğunu burada sayıp dökmek gerekir. Ancak en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz: Hem tarihi hem coğrafi konular açısından da denicilik tarihi ile ilgili bilgi alabildiğimiz başlıca antik çağ yazarları Herodotos, Strabon ve Plinius’tur. Tarımsal konularla ilgili olarak Kartacalı Magon’un eseri çok önemlidir. Yine tarımsal konularla ilgili olarak Homeros, Athenaeus, Horatius gibi yazarlar ile Cato ve Columella gibi eski çağ devlet adamlarının eserleri önemlidir. Skylax ve Vitruvius gibi yazarlar antik çağ limanları hakkında önemli bilgiler vermektedirler.

Doğu Akdeniz Bölgesi’nde yapılmış kazı ve araştırmalar bizim için çok önemlidir. Doğu Akdeniz deniz ticaretinin en önemli stratejik noktalarını teşkil eden Suriye ve Filistin bölgesindeki ilk arkeolojik araştırmalar ve çalışmalar 1930’lu yıllarda başlamıştır. R.P. Poidebart 1934–1936 yılları arasında Tyre ve 1946–1950 yılları arasında Sidon kenti ve liman araştırmalarını gerçekleştirmiştir.3 1940 yılında Amerikalı arkeolog Robert Braidwood, Suriye’de Tabbat-Al Hamman tepesi ve sahil şeridi hakkında bir araştırma, yayınlamıştır. Bu araştırma sonucunda bronz çağdan Bizans’a kadar sürekli bir yerleşimin varlığı ortaya çıkmıştır. M.Ö. 19. yüzyılın ikinci yarısında Londra’da “Filistin’de Araştırma Birliği” adlı bir dernek, daha sonra da “Alman Şark Derneği” kurulmuştur. Başlatılan ilk çalışmalarla

(6)

bölgenin etnik yapısı hakkında önemli veriler elde edilmiştir. 1960’larda Honor Frost, Levant (Yakın Doğu) kıyılarını incelemiş daha sonra da Caesarea Limanı incelemelerine girişmiştir.

Güney Anadolu kıyılarında 1800 ve 1900’lü yıllarda çeşitli gezginler araştırmalar yapmıştır. Bunlar arasında en iyi bilgileri Fr. Beaufort4 vermektedir. Beaufort’un bu araştırmaları ve çalışmaları “Karamania” adlı eserinde yayımlanmıştır. Daha sonra “Alman Arkeoloji Enstitüsü” Pamphylia’da Side ve Lykia’da Phaselis liman araştırmalarını gerçekleştirmiştir.

1912 ve 1926 yıllarında İskenderiye’deki prehistorik liman ve Delos ile Lacheum incelenmiştir.5 Delos ve Lacheum, Korinth, Kartaca, Afrika ve Sicilya üzerindeki ticaret rotasını kontrol etmesi bakımından bizim için önemlidir. Yine Akdeniz ticari rotaları açısından bizim için önemli olan diğer araştırmalar Cambridge Üniversitesin 1951’de Cezayir ve Libya’da yaptığı çalışmalardır. 1976 yıllında ise Kartaca ve Tunus incelemeleri bizim için çok önemlidir.

Su altı gemi batık araştırmaları ve kazıları da bizim için büyük önem teşkil etmektedir. Güney Anadolu kıyılarında yapmış oldukları ilk sualtı kazı ve araştırmalarıyla Peter Trockmorton ve G.F. Bass bu konuda başvuracağımız önemli kazı ve araştırma kaynaklarını ortaya koymuşturlar.

1.2. Metod ve Yöntem:

“Antik Çağ’da Doğu Akdeniz’de Deniz Ticareti” başlığı ve konusu ile ele aldığımız bu çalışmadaki amacımız deniz ticaretinin doğduğu ve geliştiği yer olan Doğu Akdeniz’in her türlü ticari faaliyetini, siyasi, kültürel ve ekonomik olarak da ele alarak bir bütün içerisinde değerlendirmek idi. Düşüncemiz, bu şekilde hareket ederek sadece ticari ilişkileri ve etkinlikleri değil, aynı zamanda medeniyetlerin ticari anlayışlarını da ortaya koyabilmek ve bir bütün olarak algılayabilmek olmuştur.

Deniz ticareti konusunun oldukça geniş ve kapsamlı bir konu olmasından dolayı sınırlarını çizmek ve belli bir plan dahilinde incelemek kolay olmamıştır. Öncelikle belirtmemiz gereken husus söz konusu ticarete katkıda bulunan uygarlıkların etnik yapıları ve siyasi durumları gibi bambaşka görünen konuları da içeriklerinde ticarete yönelik olarak incelemiş olduğumuzdur. Örneğin yer verdiğimiz her siyasi olayın nedeni ticari kaygılar olmuştur. Çalışmamız esnasında her türlü bilgi ait olduğu dönem kapsamında incelenmiştir.

4 Bauford Fr, 1818

(7)

Bu doğrultuda deniz ticareti kavramının doğuşu, gelişimi ve bu gelişim sonucunda eski çağ toplumlarının kültürel, ekonomik ve siyasi olarak nasıl etkilendiği ve bu etkileşimlerin yarattığı sonuçlar bir kronoloji takip edilerek incelenmiştir.

Çalışmamız esnasında M.Ö 3000’den M.Ö 5. yüzyıla kadar olan zaman dilimini irdelerken, deniz ticaretinin doğup geliştiği Bronz Çağı (M.Ö 3000-1200) ayrı olarak ele alınırken, Demir Çağı ile onu takip eden iki yüz elli yıllık zaman dilimini (M.Ö 1200-M.Ö 5. yüzyıl), ticari ilişkiler, kolonizasyon hareketleri ve bunlara bağlı olarak gelişen siyasi olayların birbirinden ayrılamayacağı düşüncesiyle bir bütün olarak incelemiş bulunmaktayız.

Bu çalışmayı hazırlarken çok dikkatli olmak zorunda kaldık. Çünkü deniz ticareti hakkında direkt olarak yazılmış ve günümüze kadar ulaşmış antik kaynaklar bulunmamaktadır. Ayrıca denizcilik ve deniz ticareti ile ilgili antik eserlerde ulaştığımız bilgiler kısıtlı olmakla birlikte, günümüze kadar gelmiş eskiçağ uygarlıklarına ait tasvirler çok azdır. Bununla birlikte su altı arkeolojisinin yeni bir bilim dalı olmasından dolayı yapılmış ilgili kazı ve araştırmalar da kısıtlıdır. Bu nedenle bu çalışmayı hazırlarken ulaşılan bilgilerin son derece bilimsel olmasına ve kesin verilere dayanmasına büyük önem verdik Bilim adamlarının ayrıldığı noktalarda yoruma açık olarak objektif davrandık ve genel görüşlere öncelik verdik.

Çalışmamız esnasında değinilmiş temaların bazılarında yer yer konu dışına çıktığımız düşünülebilir. Ancak biz siyasi, kültürel ya da daha başka temalara sadece ticari olarak yaklaşmakla birlikte, önemli ticari sonuçlara varılması açısından oldukça önemli olduğunu düşünmekteyiz. Çalışmamızın yepyeni bir bilim dalı olan su altı arkeolojisinin yaptığı araştırma ve kazılarla henüz yeterli düzeye gelmediğini ve deniz ticareti konusunun uzman arkeologlar tarafından bütünüyle ele alınıp incelenmediğini göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.

(8)

2. ANTİK ÇAĞDA DENİZ TİCARETİNE GENEL BAKIŞ VE LİMANLAR: 2.1. Deniz Ticaretinin Doğuşu ve Tarihsel Gelişimi:

En eski çağlardan itibaren deniz ticareti kavramının ilk ortaya çıktığı ve geliştiği yer Doğu Akdeniz kıyıları olmuştur.6 Deniz ticareti kavramı şüphesiz ilk deniz taşıtları ve yelkenin bulunmasıyla paralel olarak doğup gelişmiştir. Erken Bronz Çağ’da (MÖ 3000) bu ilk gemiler üretim fazlalarını deniz aşırı uzak diyarlara götürüp ihtiyaçları olduğu ürünlerle ülkelerine dönmüşler ve ilk deniz ticaretini başlatmışlardır. Bu ilk deniz ulaşım araçlarının ilk olarak Mısır’da geliştirildiği sanılmaktadır.7 Bu nedenle ilk deniz ticareti de Mısır kıyılarında gerçekleştirilmiş olmalıdır. Söz konusu alışverişler zamanla gerçek bir ticari anlayışa dönüşmüş ve sanayileşme bilinci oluşmuştur. Böylece Doğu Akdeniz uygarlıkları sadece ihtiyaç duydukları ürünlere ve hammaddelere yönelmekle kalmamış aynı zamanda kar bilinciyle de hareket etmişlerdir.

Bronz Çağ’da gemilerin boyutları küçüktür ve tüm antik çağ boyunca söz konusu olduğu gibi ticaret mevsimi sıcak aylardı. Ayrıca deniz yeni bir dünya idi. Ticaretin boyutu da bu unsurlar etrafında değerlendirilmelidir. Ancak yine de Bronz Çağ’da Doğu Akdeniz deniz ticaretinin çok renkli ve canlı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim deniz ticareti devletlerin siyasi planlarını, ortaya çıktığı Bronz Çağ’dan itibaren yoğun olarak etkilemiştir. M.Ö. 500’e kadar Akdeniz’de siyasi kurumlar tam olarak şekillenmediğinden, denizi kontrol altına almak ve ondan faydalanmak bir hayal olarak kalmıştır.8

İlk alışverişler takas ve hediyeleşme seklinde yapılmıştır. Burada sözünü ettiğimiz hediyeleşmeler devletlerarasında genellikle ihtiyaca yönelik olarak gerçekleştiriliyordu. Bu görüşün doğruluğu, Doğu kültürlerinde ve Girit’in Minos kültüründe saptanan durumların yakın benzerleriyle kanıtlanır.9 Bronz Çağ’ın en önemli ihraç malları gemi yapımı için gerekli olan kereste, bakır, kalay, altın ve gümüş gibi metaller, değerli taşlar, şarap, zeytinyağı, özellikle Fenike ile Mısır tarzı tekstil ve tekstil ürünleri ve cam eserler olarak sıralanabilir.

Demir Çağı ve onu takip eden yüzyıllarda Doğu Akdeniz’de uygarlık adına doğup filizlenmiş kültürel, ticari ve siyasi birçok unsur batıya doğru kaymıştır.10 Bu iletişim süreci sonunda karşımıza çıkan ilk uygarlık Yunan uygarlığı olmuştur. Böylece bu çağda Doğu 6 Turanlı T, 1999, s.13 7 Turanlı T, 1999, s.9 8 Starr C.G, 2000, s. 3 9 Alexıou S,1991, s.158 10 Henn V, 1998, s.100

(9)

Akdeniz’in en önemli deniz uygarlığı olan Fenikelilerin karşısında Helenler önemli bir rakip olarak belirmiştirler. M.Ö 8. yüzyıl ile birlikte gerek Fenikeliler gerekse Yunanlılar tüm Akdeniz kıyıları boyunca yoğun kolonizasyon hareketlerine girişmişlerdir.11 Kolonizasyon süreciyle bir anlamda Akdeniz dünyası küçülmüştür.12 Bu hareketlerin en büyük ticari getirisi öncelikle yepyeni hammadde kaynaklarının ve pazarların ortaya çıkması olmuştur. Buna bağlı olarak rekabet daha da artmış ticari anlayış, ekonomik, siyasi ve askeri platformların tam ortasında yerini bulmuştur. Burada sözünü ettiğimiz Bronz Çağ’dakinden çok daha gelişkin ve planlı, yasaları her daim birebir etkileyen, tamamıyla kar bilinciyle oluşturulmuş bir siyasi altyapıdır.

Yine bu dönem içerisinde Lydialılar’ın sikkeyi keşfetmeleri13 ile bu harika buluş hızlı bir şekilde yayılmış ve kullanılmıştır. Böylece ekonomik dünya çok daha rahat bir ticaret ortamına girmiştir. Ayrıca bu çağda gemilerin boyutları büyümüş, buna bağlı olarak yeni liman ihtiyaçları doğmuştur. Böylece liman ve liman teknolojisi ile mühendisliği gelişmiştir. Bu sayede sadece doğal liman olanaklarına sahip şanslı bölgeler değil, ticari olanaklara sahip, deniz ticareti ile uğraşmak isteyen her halk yapay inşa teknikleriyle oluşturdukları limanları sayesinde bu pazarda yerlerini bulmuştur. Ayrıca sadece ticari mal potansiyelleri değil aynı zamanda sahip olunan liman ve liman teknolojileri de her bölgenin kendi deniz ticaretine yapılacak en büyük katkılardan birisi olarak ortaya çıkmıştır.

Bu çağda rağbet gören ihraç ürünleri genellikle Bronz Çağ’a göre daha yaygın, yani birkaç alternatif bölgede elde edilebilecek düzeye geldiği için ihracatta kalite, ulaşım, fiyat gibi unsurlar daha da önemli hale gelmiştir. Şarap ve zeytinyağı gibi tarımsal anlayışlar zamanla öğrenilen ve geliştirilen unsurlar olduğu için Doğu Akdeniz medeniyetlerinin bu konuda şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de bu ürünler her ne kadar Doğu Akdeniz’den yayılmış olsa da Yunan dünyasında çok rağbet görmüş ve bu topraklarda büyük bir özenle geliştirilmesinde geçikilmemiştir. Bu dönemde çanak çömlek, cam eser ve metal eserlerin sadece bölgeye has olarak değil ticari anlayışa yönelik rağbet görecek şekilde, hedeflenen uygarlıkların zevklerine göre yapılmış olduğunu görüyoruz. Bu da sanayileşme hakkında iyi bir fikir vermektedir.

Bu çağa ait en önemli ihraç malları da Bronz Çağ’dakinden çok farklı değildir. Ancak sanatsal özellik taşıyan eserlerde belirgin bir gelişim meydana gelmiştir. Bunun haricinde özellikle Yunanistan ve Yunan kolonilerinin en önemli ihtiyaçlarından olan tahıl ve hububat

11

Mansel A.M, 1999, s. 160

12 Tekin O, 2001, s.55 13 Akurgal E,2000, s.286

(10)

ürünleri dönemin en önemli ihraç malları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında heykeller dönemin lüks malları arasında yerini almıştır. Bu heykeller gönümüzde Akdeniz gemi batıklarından çıkarıldığı gibi açık denizlerde balıkçı ağlarına da sıkça takılıp çıkmaktadır.

Doğu Akdeniz’de başlayıp daha sonra Yunanistan’da ve Yunan dünyasında da filizlenip gelişen uygarlık unsurları kolonizasyon hareketleri sonucu buradan Batı Akdeniz’e yayılmış, buradan Kartaca ve daha sonra Roma uygarlıklarına taşınmıştır. Kartaca’nın kültürel alanda bir lider olup olmadığı tartışılabilir ve gerçekte Hellen uygarlığından oldukça etkilenmiştir.14 Bu ticari etkileşim içerisinde sadece Akdeniz’e kıyısı olan uygarlıklar değil doğuda Pers ve batıda filizlenip tüm Doğu Akdeniz dünyasına yayılan B. İskender’in İmparatorluğuna kadar birçok uygarlığı siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri açıdan yönlendirmiştir.

Akdeniz deniz ticareti ile ilgili antik kaynakların günümüze kadar gelmiş olanlarının çoğu Helenistik ve Roma dönemine aittir. Bunların da büyük çoğunluğunu Roma dönemi kaynakları oluşturmaktadır. Bu nedenle daha eski dönemlere ait bilgilere ulaşılması için Akdeniz’de gerek antik liman batıkları gerekse antik gemi batıkları üzerine sualtı kazı ve araştırmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Akdeniz sayısız antik liman ve gemi batıklarını barındırmaktadır. Bugün bunların çok az bir bölümünde sualtı kazı ve araştırmaları gerçekleştirilebilmiştir. Bu araştırmaların tamamlanması yalnızca ticari tarihe değil kültürel ve siyasi tarihe de ışık tutacaktır.

2.2. Limanlar:

Denizcilik kavramının ilk olarak MÖ IV. binyılda Mısır’da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Erken bronz çağda Mısırlıların birbirine bağlanmış sazlardan yapılmış salları vardı.15 İlk modern teknenin temeli küreğin icadı ile birlikte bir omurga etrafına tahtalar yerleştirilerek atılmıştır.16 Daha sonra yelkenin icadı ile birlikte denizciler engin denizlerde yol almış ve uzak diyarlara ulaşabilmişlerdir. Denizaşırı ticari ilişkiler ise bu noktadan sonra başlamış olmalıdır.

İlk kullanılan limanlar doğal limanlar olmuştur. Denizciler gemilerini bu korunaklı ve elverişli yerlere demirleyerek deniz yolculuklarının en önemli beklentilerinden birini aşmış

14

Starr C.G, 2000, s.79

15 Casson L, 2002, s.9 16 Casson L, 2002, s.9

(11)

olmalıdırlar. Bu ilk zamanlarda yapılan alışverişler de kuşkusuz en ilkel ve düzensiz ticareti oluşturmuştur. Ayrıca Mısır’ın ilk zamanlarda Suriye kıyılarına asker taşımış olması gibi deniz ticaretine bağlı olarak askeri platformda da kullanmışlardır. Daha sonra ticari ve askeri isteklere bağlı olarak gemilerin çoğalması ve boyutlarının büyümesi doğal limanların yeterli olmamasına neden olmuş ve başka limanlara ihtiyaç duyulmuştur. Limanların ortaya çıktığı bu erken dönemlerde gerek nehir kenarlarında gerekse delta ya da kıyı boyunca, ekonomik çıkarlar topografik ve stratejik konum limanların yer seçiminde göz önünde bulundurulmuştur.17

Zamanla ticaretin gelişmesi, kolonizasyon hareketleri ve askeri deniz gücünün öneminin artması gibi sebepler liman olgusu ve mimarisinin gelişmesine neden olmuş ve limanların ağır tonajlı ve çok sayıda gemiyi barındırabilecek düzeye gelmesini sağlamıştır.

En eskiçağ limanları ile ilgili antik dönem bilgilerimiz kısıtlıdır. Kaynaklar genellikle geç dönem yazarlarına aittir. En eski dönemlere ait bilgileri en çok gerek yapılan kazılardan gerekse eski medeniyetlere ait liman tasvirlerinden öğrenmekteyiz. Ancak bu liman tasvirlerine ait erken dönemlerdeki bilgiler de oldukça nadirdir. Elimizdeki bu türden bilgileri sadece Mısır tasvirlerinde bulabiliyoruz. Bu hususta en eski örneklerden birisi MÖ 1400 yılına tarihlenmektedir. Bu tarihe ait Teb’deki bir Mısır mezarında, bir limana gelen gemiler resmedilmiştir.18 Ancak bu tasvir bize liman yapısı hakkında bilgi vermemektedir. Bu yüzyıllara ait deniz tasvirleri az da olsa mevcuttur. Klasik Yunan döneminin liman tasvirleri ise bazı İtalya kent sikkelerini saymazsak bulunmamaktadır. Elimizdeki liman tasvirlerinin çoğu Roma dönemine aittir. Roma dönemi limanları hakkında çok daha geniş bilgilere sahibiz. Liman kazılarına dönersek yine elimizdeki bilgilerin çoğu geç dönemleri işaret etmektedir.

Antik limanlarla ilgili diğer bilgileri antik dönem yazarlarından almaktayız. Ancak bu tarz bilgileri de geç dönem eserleri teşkil etmektedir. Skylaks’ın19 Akdeniz ve Karadeniz antik limanlarıyla ilgili eseri bizim için çok önemlidir. Bu eserde sadece limanlar değil bazı Doğu Akdeniz rotaları ve mesafeler ile ilgili bilgiler de bulunmaktadır. Limanlarla ilgili olarak yine önemli eserler arasında M.Ö. 3. yüzyılda Philon’un yazmış olduğu kitap ve Vitruvius’un20 M.Ö 1. yüzyılda meydana getirdiği ve limanlara da yer verdiği mimari çalışması sayılır. Yine tarihçi Arrian’ın Kartacalı Hanno’nun batı Afrika sahillerine yaptığı yolculuğu ve B. İskender’in amirallerinden birisi olan Neanchys’in İndus Nehri’nden Fırat çevresine kadar 17 Özdaş H, 1995, s. 259 18 Casson L, 2002, s. 35 19 Skylaks, 1965 20 Vitruvıus, 1998

(12)

yaptığı yolculuğu anlatan raporları konumuz açısından çok önem teşkil etmektedir. Antik dönem limanlarının yerleri “periptori” adı verilen antik dönem kayıt defterleri sayesinde tespit edilebilmektedir. Bunların dışında Strabon ve Herodotos gibi bazı gezgin ve tarihçiler bize antik dönem limanları hakkında bilgiler vermektedir. Ve gezginlerin yaptığı incelemeler örneğin; Beaufort (1817), Spratt (1818) ve kardeşi Beechey (1828) bizlere gözleme dayalı çok önemli bilgiler aktarmaktadır.21 Bunların dışında elimize ulaşmış yazıtlardan limanlardaki günlük yaşam ve ticaret hususunda ve daha birçok konuda bilgi almaktayız.

Antik çağda sadece deniz limanları değil nehir limanları da bulunmaktaydı. Hatta büyük limanlar genellikle nehir ağızlarında bulunuyordu. Böyle bir konum, limana gelen malları iç bölgelere, antik çağda her zaman en ucuz ve en etkili su taşımacılığıyla ulaştırmak için çok elverişlidir.22 Ancak özellikle en eski çağlarda liman yapımının gelişmediği dönemlerde nehir ağızlarının gemiler açısından çok elverişli olduğunu söyleyemiyoruz. Bu dönemlerde bu ağızlar deniz taşıtları için elverişliydi. Ayrıca nehirlerin denize döküldüğü bu noktalar limanlar ve ticaret rotalarının belirlenmesi açısından çok önemli olmuştur. Elimizde bu konuda M.Ö. 5. yüzyıldan sonraki dönemlere ait bolca kanıt bulunmaktadır. Burada belirtmemiz gereken önemli bir husus eski çağlarda da geniş ölçüde kullanılmış ve yararlanılmış olan nehir ağızlarından, Helenistik ve Roma dönemlerinde inşa edilen büyük liman ve liman tesisleriyle çok daha geniş ölçülerde faydalanılmış olmasıdır. Nil Nehri ağzındaki konumuyla İskenderiye Liman’ı bu duruma iyi bir örnektir. Hatta İskenderiye Liman’ı önemini büyük ölçüde Nil Nehri’ne borçluydu diyebiliriz. Diğer bir örnek olarak Tiber Nehri ağzındaki Ostia Limanı’nı verebiliriz. Bu limanı büyük gemiler açısından elverişli bir hale getirebilmek için nehrin ağzında büyük bir havuz oluşturulmuştur. Bu tür yapılanmalar sayesinde deniz ile iç bölgeler arasındaki ticari ilişkiler hızlı, canlı ve ucuz olarak gerçekleştirilmekteydi.

Doğu Akdeniz Ticari rotaları üzerinde önemli bir konumu teşkil eden ve büyük gemilere ev sahipliği yapabilecek limanların başlıcaları şunlardır; Yakın Doğu’dan yola çıkarak Güney Anadolu Kıyıları önünden Ege’ye çıkacak gemiler için önce Side (Selimiye), daha sonra Attaleia (Antalya) limanları, Phaselis (Tekirova), Rhodos ve Knidos, Yunanistan’dan İtalya’ya ulaşan rota üzerinde Korkyra ve Tarentum limanlarıdır. Yakın Doğu’dan Batı Akdeniz’e ulaşan güney rotasında ise gemiler Kıbrıs ve Mısır limanlarını kullanarak Kartaca Limanı’na ulaşıyorlardı. Diğer önemli geçiş noktaları Bosporos üzerinden Karadeniz (Eukseinos) ve Marmara’yı (Propontis) birleştiren Byzantion Boğazı, Sestus

21Blackman D.J, 1982a,s.104 22 Casson L, 2002,, s.144

(13)

(Yalıkabat), Gelibolu Yarımadası’nın batı kıyısı üzerinden Dardanos (Troas Bölgesi’nde) ve bunların arasında bulunan Kyzikos’tur. Bunların dışında Knidos önemli bir geçiş noktasıydı. Diğer bir rota ise Ege’den batıya Güney Yunanistan’dan güvenli bir geçiş olan Korinth’dir ve erzak yolunuda oluşturmaktaydı.23

2.2. 1. Doğu Akdeniz’de İlk Liman Çalışmaları:

Doğu Akdeniz ilk büyük uygarlıklar ilk deniz ticaretini ve kolonizasyon hareketlerini barındırması, ilk deniz savaşlarına sahne olması ile de en eski denizcilik tarihini yansıtmaktadır. Doğu Akdeniz’in Levant (Yakın Doğu) kıyıları eski çağın çok önemli liman yerleşimlerine ve ticaret rotalarına ev sahipliği yapmıştır. Bu bölgedeki yerleşimler Erken Bronz çağdan çok eskilere dayanmaktadır. Bu bölge ayrıca Akdeniz ile Asya’nın iç bölgelerinin buluşma noktası olması açısından oldukça önem teşkil emiştir. Bölge erken Bronz Çağ’dan itibaren genellikle dönemin güçlü devletlerinin hegemonyaları altında yaşamışsa da coğrafi konumu ve ticari potansiyeli ile ekonomik gücünü ve önemini sürekli olarak korumuş ve yaşamını kara ve deniz ticaretine endeksli olarak devam ettirmiştir. Bronz çağa ait en önemli liman kenti Ugarit’tir. Bölgede Mısır, Kıbrıs, Anadolu, Ege ve Mezopotamya’nın gerek siyasi gerek ticari etkileri kuvvetli bir şekilde görülmektedir. Ugarit’te sıklıkla Myken eserlerine rastlanmıştır.

Doğu Akdeniz bölgesinde sayısız araştırma yapılmıştır. Devam eden kazılarda en eksi limanlara ait bulgulara ulaşmak oldukça zordur. Bu durumu Doğu Akdeniz bölgesinin Erken Bronz Çağ’dan itibaren denizcilik ve deniz ticareti ile haşır neşir olmasına değil, bu çağdan itibaren sürekli kullanılmış ve yenilenmiş olmasına borçluyuz. Bu nedenle erken dönem bilgilerine ulaşmak oldukça zor bir hal a almaktadır. Bu noktada en çok ve güvenilir bilgileri bize Doğu Akdeniz batıkları vermektedir. Ancak bu batıklardan limanlarla ilgili bize ulaşan en önemli bilgiler bu limanlara ait olan gemiler ve yükleridir. Geç Bronz Çağ ticaretini iyi bir şekilde yansıtan bir batık Uluburun batığıdır. Bu batık Türkiye’nin güney sahilinde, Akdeniz sularında Kaş ilçesinin 8,5 km güneyinde Uluburun adı verilen burnun hemen doğusunda ortaya çıkarılmıştır. Yalnız Anadolu’yu değil, diğer Ön Asya Uygarlıklarının Bronz Çağını aydınlatan buluntuları içermesi nedeniyle, özellikle bu dönemi inceleyen arkeologlara göre son yılların en önemli arkeolojik buluntusudur.24 Uluburun Batığı kazıları 1983 yılında Cemal Pulak başkanlığında INA (Institute of Nautical Archaeology) araştırmacıları ile birlikte INA

23 Blackman D.J, 1982a, s.186-187 24 Pulak C,1994. 11, s.28

(14)

tarafından başlatılmıştır. Bu araştırmacılar arasında Prof. Dr. G.F. Bass da bulunmaktadır. M.Ö. 1300 yıllarına tarihlenen batık 45 metreden 60 metreye kadar değişen bir derinlikte bulunmuştur. Batığın en önemli buluntu grubunu oluşturan bakır külçeler Genç Bronz Çağında ticareti yapılan en önemli hammaddelerdendi.25 Batıkta 10 ton bakırın yanında 1 ton kalaydan oluşan külçeler, Myken kapları cam eserler, pythoslar, Fenike ve Kenan Amphoralı, altın, gümüş, Bronz ve fildişi eserler ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında yer alan metal külçeler gemi ve silah yapımı için çok önemli bir miktarda hammadde kaynağı anlamına geliyordu. Bu batık hakkında ayrıntılı bilgi ileride verilecektir. Geç Tunç Çağı’nda Ege Göçleri sonucu Myken ve Hitit gibi dönemin güçlü devletleri yıkılmış, Mısır’ın gücü azalmıştır. Bu tarihten Yunanlıların denizciliğe başladıkları M.Ö. 8. yüzyıla kadar Levant kıyılarında Fenikeliler sadece deniz ticaretinde değil aynı zamanda deniz gücünde de dönemin en etkin ve en güçlü denizcileri olmuşlardır. Fenikelilerin Aradus, Byblos ve Sidon gibi liman kentleri dönemin ticaret gemileri ve ihraç mallarıyla dolup taşmıştır. Sidon (Sayda) kentinin kuzey kısmında iyi bir liman bulunuyordu. Güney körfezi ise korunaklı olmamasına rağmen gemiler için elverişli bir demirleme yeri olmuştur. Tyre ise önceleri bir ada iken sonradan anakara ile birleştirilmiştir. Helenistik dönemde yapılmış çevirme işi bir mendireğe sahiptir. Bu liman da kentin her iki yanında yer almakta idi. Bu yerleşim erken liman tesislerine; rıhtım, mendirek, dalga kıran inşa teknikleriyle örnek teşkil etmektedir.26

Güney Anadolu kıyılarındaki liman çalışmaları Side ve Phaselis limanları oldukça önem teşkil etmektedirler. Bu kıyılar daha birçok kıyı yerleşimini barındırmaktadır. Patara, Antiphellos (Kaş), Aperlae, Asar Bay ( Uluburun’un kuzey doğusunda bulunmaktadır ) gibi liman şehirlerinin yanı sıra Gelidonya Burnu ve Uluburun sualtı kazı ve incelemeleri bu bölgede gerçekleşmiştir.27 Side Liman’ı Anadolu Liman teknolojisi açısından bizim için oldukça önem teşkil etmektedir. Bu liman ile ilgili bilgiler ilerideki sayfalarımızda verilecektir. Anadolu’da kazıları yapılmış limanların dışında daha birçok antik liman bizi aydınlatmak için kazı ve araştırmalarını beklemektedir.

Doğu ve Batı Akdeniz kıyılarındaki merkezlerde yapılan ilk araştırmalar sonucunda bu limanlar hakkında birçok bilgi ve bulgu elde edilmiştir. Bunlar arasında en önemlilerinden birini bir Doğu Akdeniz limanı olan ve bugün İsrail’de Tel-Aviv ve Haifa arasında bulunan Caesarea Limanı oluşturmaktadır. Bu liman hakkındaki bilgiler tarihçi Josephus’tan (M.S. 1. yüzyıl) elde edilmiştir. Bu liman hakkındaki araştırmalar 1980’li yıllarda Prof. Dr. R. L.

25

Pulak C,1994. 11, s.28

26 Frost H, 1973, s. 90 27Carter R.S, 1978, s.177

(15)

Hohlfelder tarafından ve de Haifa üniversitesinden bilim adamları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu limanın bulunduğu kıyı şeridinde ne bir ada ne de koylar bulunuyordu. Caesarea Liman’ı hiçbir doğal oluşumdan faydalanılmadan tamamıyla suni olarak inşa edilmiştir. Bu şekilde yapılmış ilk liman olması ve mühendislik teknikleri açısından oldukça önemlidir. Kendine has dalgakıranlar, basamaklı koruyucular ve kum çökmelerinin engelleyen sistemleri ile Caesarea limanı ilk modern liman ünvanını da almıştır.

Doğu Akdeniz limanlarının en büyük sorunu alüvyonlar olmuştur. Güney-kuzey doğrultulu akıntılar çok miktarda kum taşınmasına ve bunun sonucu olarak sahil erozyonuna neden oluyorlardı. Bu nedenle Fenike liman mühendisleri Tyre ve Sidon’da dalgakıran boyunca kapaklı kanalların inşa edildiği bir teknik uygulamışlardır. Levant kıyıları çok sayıda koyları ve kıyıya yakın adaları ile gemiler için elverişliydi. Mısır, Mezopotamya ve Anadolu kültürlerinin birleşme noktası olan bu bölge siyasi, ticari ve kültürel alanda öneminin her dönemde korumuştur. Sadece Doğu dünyasının değil Ege ve Yunan dünyasını da cezbetmiş ve ilişkilerde sürekliliği sağlamıştır. Bu sayede birçok önemli liman oluşmuştur. Tyre (Sur), Sidon (Sayda), Aradus ve Byblos bu limanların en önemlileridir. Ayrıca daha erken dönemler için Al-Mina ve Ugarit limanları oldukça önem teşkil etmiştir. Bu bölgede yapılan araştırmalar ve kazılar 1930’lu yıllardan itibaren başlamıştır ve çok sayıda araştırma yapılmıştır.

Güney Anadolu kıyılarında yapılan ilk liman araştırmaları ve çalışmaları Side ve Phaselis limanlarına aittir. Pamphylia’da Aiol kentlerinden birini. Oluşturan Kymeliler tarafından kurulmuş28 olan Side başlangıçta Adalia (eski Antalya) olarak anılsa da, erken dönemden itibaren antik yazarlar tarafından ayrı bir kent olarak biliniyordu.29

Burada yapılan ilk araştırmalar çeşitli gezginler tarafından yapılmıştır. Bu araştırmacılar arasında bu limanlara ve kalıntılarına dair önemli bilgiler veren kaptan Beaufort tarafından verilmiştir. Bu konu ile ilgili araştırmalar yapan diğer isimler arasında G.E. Bean, H.Rott ve Nieman Peterson’dur. Nieman Peterson’un araştırmaları 1890 yılında ‘State Pamphyliens und Pisidiens’ adlı eserde yayınlanmıştır. Burada Prof. Dr. A. M. Mansel tarafından 1947 yılında başlatılan kazılar Prof. Dr. Jale İnan tarafından devam ettirilmiştir.

Phaselis’in ilk araştırmaları da kaptan Beaufort’a aittir. Beaufort 1811-1812 İngiliz Kraliyet Amirallik Dairesi’nin emirleri ile deniz haritası çizmek üzere görevlendirilmiştir. Bu araştırmalar sonucunda sadece Phaselis hakkında değil, bu bölgedeki daha birçok kent hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Ayrıca G. Bean’in yapmış olduğu bir plan şehrin tek

28 Strabon XIV, 667 29 Leake W, 1824 s.228

(16)

planıdır. Strabon’dan öğrendiğimize göre Phaselis kentinin üç limanı bulunuyordu. Buradaki kalıntılar ve antik limanlar geniş kapsamlı bir araştırmayı beklemektedir. Nitekim burada hiçbir kazı yapılmamıştır. 1968 -1970 yılları arasında “Alman Arkeoloji Enstitüsü” Phaselis’de sualtı ve kara kalıntıları üzerine araştırmalar yapılmıştır.

2. 2. 2. Doğu Akdeniz’de Nehir Limanları:

Bilinen en eski nehir limanı örneğine denizciliğin başlangıç yeri kabul ettiğimiz Doğu Akdeniz kıyılarında değil Hindistan’ın Harrapan bölgesindeki bir rıhtımda rastlanmıştır.30 Bronz Çağı’n ilk binyılı içerisine verilen bu rıhtımın arka tarafında depolar ve bir şehir dokusu yer almaktadır. İki girişli bir kanaldan geçit veren bu örneğin kesin olarak bir liman olup olmadığı bilinmemektedir. Bronz Çağı’n ikinci binyılı içerisinde ise bazı Mezopotamya kaynaklarından bu türden başka rıhtımlar bulunduğunu ve hatta gemi bağlama yerleri ve depolara sahip olduklarını biliyoruz. Yine Bronz Çağ’a ait bir liman kalıntısı “Ur” bilinen en eski örneklerden birisidir. Diğer bir liman kalıntısı MÖ 7. yüzyıla aittir ve Till-Barsib’de (Tell-Ahmar) bulunmaktadır. Bronz Çağa tarihlenen Mısır rölyef ve freskolarında nehir iskelesine bağlı Suriye tekneleri betimlenmiştir. Burada belirlememiz gereken husus bu ilk nehir limanlarının iskelelerinin nehrin ortasına doğru yapılmış olduğudur. Bu tarzdaki iskele inşaları Bronz çağın ilk binyılına verilmektedir. Bronz çağın ikinci binyılında ise kullanın alanını genişletmek açısından karaya doğru kazı yapılarak ‘oyma liman’ tarzı geliştirilmiştir. MÖ 14. yüzyılda Thebes Kentinde bulunan bir liman bu şekilde inşa edilmiştir. Bulunan örneklerin çoğu ‘Tapınak liman’ tarzına ait olup daha korunaklı ve çok iskeleli örnekler azınlıkta kalmaktadır. Bundan sonraki dönemlerde ise deniz limanlarının yoğunluğu nehir limanlarının önem kaybetmesine neden olmuştur.31

2. 2. 3. Doğu Akdeniz’de Deniz Limanları:

Daha erken örneklerin varlığı bilinmekle birlikte Doğu Akdeniz de ilk liman çalışmaları MÖ I. binin ilk yarısına verilmektedir. Sualtında yapay inşa tekniklerinin geliştirilmesi Bronz Çağı’n sonlarında olmuştur. Doğu Akdeniz’de alt yapılı liman çalışmalarının ilk örnekleri Levant kıyılarındaki Tyre ve Sidon limanlarında görülmektedir.

30 http://www.thenagain.info/WebChron/India/Harappa.html 31 Özdaş H, 1995, s.259

(17)

Dönemin en iyi denizcileri olan Fenikeliler, Doğu Akdeniz limanlarına büyük katkıda bulunmuştur.32 Fenikelilerin liman teknolojisine getirdiği en önemli yeniliklerden birisi “dikdörtgen havuzlu iç limanlar” dır. İnşasında Fenikelilerin de çalıştığı Sicilya’nın batısında bulunan Motya Liman’ı bu tarz limanlara iyi bir örnek teşkil etmektedir. Fenikelilerin liman yapımına getirdiği başka bir yenilik “header” adı verilen bir tekniktir. Bu teknikte liman inşasında kullanılan tuğlaların bir bölümü çıkıntılı bir şekilde örülmektedir. Yine Fenikelilerin inşasında çalışmış olduğu bilinen İsrail kıyılarındaki Akko Liman’ı da bu tekniğe iyi bir örnektir. Demir Çağı’nda ve sonraki yüzyıllarda Doğu Akdeniz’de birçok liman inşa edilirken liman yapım teknikleri de giderek gelişmiştir. Bu gelişimlerin iyi bir sonucu, bizim incelediğimiz döneme kadar, en iyi örneklerinden biri olan iki limana sahip Kartaca’dır. Kartaca’da kıyıların doğal özelliklerinden yararlanılmadan yapay liman havuzları oluşturmuşlardır. Bu limanın kazıları hakkında ileride bilgi verilecektir.

Ege kıyılarında ilk liman çalışmaları M.Ö. 8. yüzyılda Yunanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir.33 Yunanistan’da ise kıyıların doğal yapısının elverişi olması nedeniyle Demir Çağ’da liman ihtiyacı duyulmamıştır. Ancak sayılı ve ilkel örnekler mevcuttur. Daha sonra ticaretin gelişmesinden dolayı liman ihtiyacı doğmuştur. Hatta küçük limanlar yeterli olmamış ve yerlerinin büyük limanlar almıştır. Büyük liman ihtiyacını ticari olduğu kadar siyasi ve askeri nedenler de ortaya koymuştur. Nitekim limanlarda ticari gemilerin yanında askeri gemiler de yer alıyorlardı. M.Ö. 500’e gelindiğinde, gemi sayısı çoğalmış, ticaret alt yapısı gelişmeye başlamıştır.34 Büyük limanlarda dalgakıranlar ve tesisler inşa edilmekteydi.

2. 3. Bronz Çağda Akdeniz Ticaret Rotasındaki Liman Şehirlerinin Oluşumu:

Akdeniz antik çağ limanları açısından oldukça zengin bir bölgedir. Ancak özellikle Bronz ve Demir Çağı örnekleri oldukça kısıtlıdır. Doğu Akdeniz deniz ticareti erken Bronz Çağ’da başlamıştır. Bu dönemde Akdeniz’de doğal bir şekilde var olan çok sayıda, gemilerin, konaklayabilmesine elverişli doğal koy ve körfez limanlar, bu ilk ihtiyaçları karşılamıştır. Ancak binlerce yıl öncesine dayanan sebeplerle bu dönemde deniz seviyesi dengelerinin değişmesi, deniz erozyonu, nehirler ve rüzgarlar gibi sebeplerle oluşan tortular ve bunun gibi etkenlerin kıyılara yaptığı olumsuz etkilerin oluşması uzun sürmemiştir.

32

Bass G.F,1972, s.90

33 Mansel A.M, 1999, s.126 34 Starr C.G, 2000, s.18

(18)

Doğu Akdeniz kıyıları genellikle düzdür. Ayrıca kıyıya yakın ya da uzak ada sayısı azdır. Nil nehrini saymazsak Akdeniz ile birleşen büyük nehirler bulunmamaktadır. Bununla birlikte denizin içinde meydana gelen akıntılar gibi bir takım etkiler de kıyılarda olumsuz sonuçlar meydana getiriyordu. Bu nedenle bu eski zamanlarda meydana getirilen limanlar bu tip etkilere karşı planlı şekilde yapılmışlardır. Güney Anadolu ve Kuzey Akdeniz kıyıları ise güneye göre daha sarp ve derindir. Kıta sahanlığı da oldukça dar olan bu kıyılara akan akarsular da küçük deltalar oluşturmaktadırlar. Bronz Çağı’ndan itibaren bu kıyılar güney kıyılarına göre çok az değişmiştir.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi Doğu Akdeniz’in kalıntılarına ulaşmak oldukça zordur. Bunun nedenini Doğu Akdeniz bölgesinin çok eski çağlardan beri yerleşim görmesinden dolayı en eski kalıntılara büyük oranda ulaşmanın zorluğunda ve tahribatta göstermiştik. Ancak tek ve en önemli neden bu değildir. En eski çağ limanlarının büyük çoğunluğu sualtında kalmıştır. Erken Bronz Çağ’dan günümüze kadar deniz seviyesinin yükselmesi en fazla bir buçuk metre olarak belirlenmiştir. Bu çok daha önceki binyıllara göre oldukça düşük bir seviyedir. Ancak bu yükselmenin kıyı bölgelere yansıması çok farklı olmuştur. Akdeniz’in bazı kıyıları hızlı bir şekilde yükselmiş ve dik ve derin yapılar meydana gelmiştir. Bu coğrafi yapılanmalar sonucu da gerek Doğu gerek Batı Akdeniz’de birçok liman sular altında kalmıştır. Doğu Akdeniz’de bu şekilde dibe batan limanlar Güney Anadolu kıyıları ve Kıbrıs’ta bulunmaktadır. Akdeniz bu şekilde çok sayıda liman batığını barındırmaktadır. Bunlar arasında belirlenen birçok liman batığı günümüze kadar oldukça iyi korunmuş bir halde gelebilmiştir. Bronz Çağ’a ait bu liman batıklarının araştırılmasının yapılması gerek Bronz Çağ deniz ticaretinin rotalarının ana hatlarıyla ortaya çıkarılması gerekse Bronz Çağ limanlarına ait ayrıntılı bilgi edinilmesi açısından oldukça önemlidir. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar bu batık liman kalıntılarının en fazla üç ila üç buçuk metre derinlikte olduğunu ortaya koymuştur. Bu özellikleriyle Akdeniz, sualtı arkeolojisi ile uğraşan araştırmacılar için eşi bulunmaz bir potansiyele sahiptir.

2. 4. Antikçağ Limanları:

Antik liman kalıntıları arasında günümüze kadar gelenlerin büyük çoğunluğu Roma Dönemine aittir.35 Bu kalıntılar genellikle temel seviyesinde olduklarından dolayı limanların görünümleriyle ilgili bilgiler için eski liman tasvirlerine başvurulmaktadır. Bu liman tasvirleri

(19)

arasında da Mısır rölyef ve freskoları haricinde Roma Dönemi öncesine ait olanlar oldukça azdır. Mısır tasvirlerinde de gemilerin dışında liman yapılarına ilişkin bilgilere ulaşmak zordur. M.Ö. 14. yüzyıla ait Thebes kentindeki Kenamon mezarında bir Mısır limanında demirlemiş Suriye gemileri ile işçiler, dükkanlar ve tacirler gösterilmiş olmasına rağmen liman donanımı görülmemektedir.36

En eski çağlarda ticaret gemileri doğal limanları rahatlıkla kullanabiliyorlardı. Ancak zamanla ticaretin gelişmesine bağlı olarak gemi boyutları büyümüş donanımlı limanlara ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaçla birlikte zamanla liman inşa teknikleri gelişmiştir. Limanlar sadece ticari değil askeri ihtiyaçları da karşılıyorlardı. Limanlar işlevlerine göre bazı bölümlere ayrılmaktaydı. Bu bölümlerin en önemlileri iç ve dış limanlar ile sadece askeri gemilere açık olan kapalı liman kısmıdır. Limanların konumları gemiler için korunaklı olması açısından da oldukça önemliydi. Limanlar içinde bulundukları doğal coğrafik koşullara göre konumlandırılıyorlardı. Liman inşasında kullanılan teknikler de bölgelere göre çeşitlilik gösteriyordu. Topografik yapı ve zemin bu tekniklere yön vermiştir.

Teknolojik gelişmeler ve artan mühendislik bilgileri limanların inşasında büyük kolaylıklar sağlamıştır. Liman inşalarında sualtı yapısı da göz önünde bulundurulmuştur. Limanlarda dalgakıranların yapılması şimdiye kadar yapılar çalışmalara göre en erken örneklerine M.Ö. 6. yüzyılda rastlanılmaktadır. Bu tarihlerdeki dalgakıranlar üst üste yığılmış taşlardan oluşturulmuştur. Düzenli taş bloklarından oluşan dalgakıranlar ise M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren görülmektedir. Dalgakıranlar deniz şartlarına karşı güvenlik için olduğu kadar askeri saldırılara karşı koruma amaçlı olarak da inşa edilmişlerdir.

İskeleler ise limanlarda Bronz Çağ’dan itibaren bilinen yapılanmalardır. Önceleri mendireklerin iç kısımları iskele olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise kıyıya yakın yerlerde kurulmuşlardır. İskele inşa teknikleri dalgakıranların gelişimi ile paralel gitmiştir. Önceleri ön yüzler Sidon’da olduğu gibi küçük kaya parçalarıyla döşenmiştir. Daha sonra ise düzgün taşlar kullanılmıştır. Roma Çağı’nda ise harç, ahşap ve tuğla gibi malzemeler düzgün taşların yanında yerini almıştır. Bu şekilde en son iskele örnekleri büyük beton yapılar şeklini almıştır. Antik çağ limanlarında gemi barınakları ve kızaklar da bulunmaktaydı. Eski çağ gemileri çoğunlukla su içinde demirleyerek beklemekteydi. Bu demirlemeler için önceleri ahşap kızaklar kullanılmıştır. Sonraları çürümeyi engellemek için ahşap kızaklara zift ve yağlı boyalar sürülmeye başlanmıştır. Antik Çağ’da denizler kışın kullanılmadığından dolayı bu uzun bekleme dönemi için kapalı gemi barınakları inşa edilmiştir. Mısır’ın Kızıldeniz

(20)

kıyısındaki ve Nil deltasındaki gemi barınakları M.Ö. 5. yüzyıldan öncesine tarihlenmekle birlikte bilinen en eski örneklerdir.

Antik limanlarda bulunan diğer yapılar fenerler ve tersaneler olmakla birlikte elimizde M.Ö. 5. yüzyıldan önce yapılmış örnekleri bulunmamaktadır.

2. 5. Doğu Akdeniz Limanları ve Liman Kentleri:

Liman şehirlerini Erken Bronz Çağ’dan M.Ö. 5. yüzyıla kadar tarihsel açıdan gruplandıracak olursak, ilk sırada Bronz Çağ’da kullanılan liman şehirleri, ikinci sırada Ege göçlerinin, Doğu Akdeniz’de meydana getirdiği karanlık çağ boyunca Ege bölgesinde kurulan liman şehirleri, son olarak kolonizasyon dönemi (MÖ 8. ve 6. yy arası) olarak adlandırdığımız dönemde Akdeniz ve Karadeniz’de kurulan limanlar şeklinde bir gruplandırma yapabiliriz.

Topografyaları bakımından üç farklı kıyı yerleşimi tipi görülmektedir. Birinci tipte kıyılar liman çevresinde hafif bir eğimle yükselmekte ve surlar şehri yelpaze biçiminde çevirmektedir. Rhodos, Knidos ve Thasos gibi liman şehirleri bu şekildedir. Diğer tip ise genellikle kolonizasyon hareketlerinde görülen ve denizaşırı yerleşmelerde savunulması kolay olan bir yarım ada, dil ya burun üzerinde ya da kıyı ile birleştirilmiş şekilde olan yerleşimlerdir. Güney Anadolu kıyılarındaki Side, İtalya’da Pithekusai, Parthenope, Kroton ve Dikearkheia, Sicilya’da Syrakusai ve Naksos bu şekilde kurulmuş liman şehirlerinin bazılarıdır. Üçüncü liman tipi şehirler ise tepe ya da plato üzerine kurulmuşlardır. Karadeniz’de Amisos, İtalya’da Küme ve Eleia, Sicilya’da Gela ve Selinus bu şekilde kurulmuşlardır. Liman şehirleri uygun şartlarda iki ya da daha çok limana da sahip olabiliyorlardı. Çok limanlı örneklerin başında Pire ve Rhodos gelmektedir.37 Ayrıca iki limanı ile ünlü Kartaca’da çok limanlı şehirlerarasında yer almaktadır.

2. 5. 1. Suriye ve Filistin Liman ve Liman Kentleri:

Levant (Yakın Doğu) kıyıları çok sayıda küçük koyları ve karaya yakın adaları ile gemiler için elverişli ve korunaklı bir durum oluşturuyordu. Bölge birçok yerleşimi ile eski çağlardan itibaren yerleşim alanı olmuştur. Ayrıca bulunduğu coğrafi konum gereği birçok medeniyet etkileşiminin yaşandığı önemli bir bölge olmuştur. Bronz Çağ’dan itibaren Sami, Kenan ve Fenikelilerin kurduğu geniş ticaret ağıyla Minos, Myken ve daha sonra Helenlerin

(21)

de ticari anlayışla bu kıyılara yönelmeleri ve M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Batı Akdeniz’in her tarafına yayılan kolonizasyon hareketleriyle birlikte bölge tamanlamıyla bir ticaret merkezi olmuştur. Böylece bölgede çok sayıda liman yerleşimi oluşmuştur.

Erken Bronz Çağ’dan M.Ö. 5. yüzyıla kadar bu bölgede yer alan liman kentleri şunlardır: Ugarit (Ras Şamra), Al-Mina, Byblos (Kepentiyu, Gebal), Sidon (Sayda), Tsor ya da Tire (Tyros, Sur), Beerot (Berytos, Beyrut) Askalon, Yappe (Yafta), Karmel, Arad (Aradus), Simiyra, Gazze, Tarris, Batris, Parfirayon, Serapta, Akko ve Şefelah’tır.38

Bunlar arasında Ugarit, Byblos, Al-Mina ve Sidon ticari ilişkilere girişmiş en eski liman kentlerinin başlıcalarıdır. Sidon (Sayda) şehrinin kuzey bölümünde iyi bir limanı bulunmaktaydı.39 Kuzey taraf kayalarla korunmuştur. Güney körfezi ise fazla korunaklı olmamasına rağmen gemiler için uygun bir demirleme imkânı vermiştir. Tire ise eski bir ada yerleşimidir ve sonradan anakaraya katılmıştır. Limanı Sidon’daki gibi şehrin her iki yanında yer alıyordu. Kendi savunmasının iç tarafında ve kentin hemen yanında kapalı. Bu iki yerleşim erken liman tesislerine, rıhtım, mendirek, dalgakıran inşa teknikleriyle örnek teşkil etmektedir.

2. 5. 1. 1. Bir Bronz Çağ Liman Kenti Olan Ugarit’in Kazıları ve Ticari Potansiyeli:

Bu liman kentleri arsasında Ugarit en eski devirlerde Kuzey Suriye’nin tek önemli liman kenti olması açısından ayrı bir önem taşır. Günümüzde Ras Şamra olarak bilinen Ugarit kentinin adı ilk olarak Ebla Arsivleri, Tell-el Amarna mektupları ve Boğazköy’de ortaya çıkarılan Hitit yazılı belgelerinde tespit edilmiştir.40 Arad’ın kuzeyinde Lazkiye’den 15 km yukarıda, 2. binde Fenike’nin kültür merkezlerinden biri olan Ugarit şehri harabesinde yapılan araştırmalarda bu devir kültürünü aydınlatacak birçok şeyler bulunmuştur.41 Höyük 1929 yılında keşfedilmiş ve kazılarına hemen başlanmıştır. 1929 yılında Claude F. A. Schaffer başkanlığında bir Fransız ekip tarafından başlatılan kazılar 1972 yılında H. Contensan tarafından devam ettirilmiştir. 1975 yılından sonra da Marquerite Youn idaresinde halen devam etmektedir.42 38 Tok G, 2001, s.91 39 http://www.haberbilgi.com/bilim/tarih/fenikeliler.html 40 http://www.homsonline.com/Citeis/Ugarit.htm 41 Günaltay Ş, 1947, s.126 42 http://mezopotamya.tripod.com/ugarit_kenti.html

(22)

Bu kazılar sonucunda burada beş kültür katı tespit edilmiştir. İlk yerleşim M.Ö. 7. binyıla ait küçül bir kasabadır. IV. katın tamamında ve III. katın bir kısmında Khalkolitik dönem izleri görülmüştür. Bu dönemde kuzeydoğu ve doğudan etnik gruplar gelmeye başlamıştır. Bununla birlikte Mezopotamya ve Akdeniz etkisi de görülmeye başlanmıştır. Erken Khalkolitik çağdan itibaren Kuzey Irak kültürleri etkisi, Hassuna ve Halaf boyalı çanak çömlekleri sıklıkla görülmüştür. Geç Khalkolitik Çağ’da ise yeniden Mezopotamya etkisi görülmeye başlanır ve özellikle Ubaid etkili, monogram, geometrik, boyalı çanak çömleklerle karşılaşılmıştır. Sonraki dönemlerde bakırdan yapılan araçlar ile çakmaktaşı endüstrisi rekabeti girmiştir III. katta ayrıca Erken Bronz Çağ’a (M.Ö. III. binyıl) işaret eden izler bulunmuştur. Bunlar arasında burnished ware ile Anadolu etkisinin yansıtan parlak kırmızı kaplar dikkat çekicidir. Erken bronz çağdan itibaren metal işçiliği hızlı bir gelişim sürecine girmiştir. M.Ö. II. binden itibaren metal işçiliğinde uzman göçmenler getirtildiği bilinmektedir. II. ve I. katmanlar ise M.Ö. II. binyıla yani Hitit ve Asur Ticaret kolonileri dönemine denk gelmektedir.43

Elverişli iklimi ve verimli toprağı sayesinde burada üzüm ve zeytin yetiştiriciliği gibi tarımsal faaliyetler gelişmiştir. Bunlar Ugarit’in ticari zenginliklerinden birini oluşturmuştur. Ayrıca zengin ormanları sayesinde ahşap ve ahşap oymacılığında da ileri gitmiştir. Ancak asıl zenginliğinin ve gelişiminin sebebi kuşkusuz coğrafi konumu ve daha öncede belirttiğimiz gibi kuzey Suriye’nin tek önemli liman kenti oluşudur. Lübnan ve Filistin kıyı kentlerinden çok daha büyük bir hinterlanda sahiptir. İç bölgelerden gelen ticari yolları Akdeniz’e bağlayan bir noktada bulunuyordu. Ayrıca Kıbrıs aracılığı ile Ege dünyası ile yoğun ticari ilişkiler içerisinde bulunmuştur.44 Mykenlerin Kıbrıs’da koloni oluşturdukları bilinmektedir. Ugarit kentinde şimdiye kadar ele geçirilmiş ticari metaların büyük çoğunluğunu da Myken eserleri oluşturmaktadır. M.Ö. II. binyılın ikinci yarısından itibaren Ugarit kenti ticari atılımları sonucu kara ve deniz ticareti ile Mısır’ı Hitit İmparatorluğu’na, Mezopotamya’yı ve diğer iç bölgeleri de Ege uygarlıklarına bağlayan önemli bir ticari merkez olmuştur.45 M.Ö 7. binyılda küçük bir kasaba görünümünde olan Ugarit Bronz Çağ’ın en önemli Doğu Akdeniz kentleri arasında yerini almıştır. M.Ö. 15. yüzyıldan yıkılış tarihi olan M.Ö 12. yüzyıla yani Geç Bronz Çağın sonuna kadar en parlak dönemini yaşamıştır. Mısır, Hatti, Hitit, Hurri ve Mezopotamya uygarlıkları gibi birçok tacirin en önemli birleşme noktalarından birisi olmuş

43

http://mezopotamya.tripod.com/ugarit_kenti.html

44 http://mezopotamya.tripod.com/ugarit_kenti.html 45 http://www.homsonline.com/Citeis/Ugarit.htm

(23)

Ugarit kenti Suriye ve Filistin bölgesinin kaderini paylaşmış ve dış hegemonyalar altında, gerçek bir bağımsızlığa sahip olmadan yaşamıştır.46

Suriye ve Filistin bölgesi uygarlıkları tarih boyunca kendilerini en çok ticari yönleriyle temsil etmişlerdir. Ugaritliler de bunlar arasındaki birçok kent gibi usta ve yetenekli tacirlerdi. Ticari kısımda ileride değineceğimiz gibi dönemin basta gelen türlü ihraç malları bu kentin limanlarını süslemiştir. Burada belirtmeniz gereken önemli bir husus eski çağ limanlarının aynı zamanda Pazar ve satış yerleri konumunda olduğudur. Bu yoğun ticaret ortamı aynı zamanda Ugarit ve Ugarit gibi önemli eskiçağ limanlarına ve kentlerine çok çeşitli kültürlerin etkileşimlerini de getirmiştir.47

Yapılan kazılar sonucunda Ugarit’de, benzer yerleşimlerde de olduğu muhtemel olan bir tüccar sınıfının varlığı keşfedilmiştir. Bu çağlara ait birçok evde ticari aktivitelerin gerçekleştirildiği ve uluslar arası ticari ilişkilerde bulunulduğu tespit edilmiştir. Bu ticari ilişkilerde çeşitli uygarlıklardan oldukça ileri gelen kişilerin de doğrudan ilişkileri tespit edilmiştir. Deniz yoluyla bağlantı sağlanan bu uygarlıkların başlıcaları Hitit ve Mısır devletleri olmuştur. Hitit devleti varlığı bilinen fakat yeri hala keşfedilememiş olan Kilikya’nın Ura limanı üzerinden Ugarit limanı ve kenti ile bağlantı sağlamıştır. Mısır ile Levant’ın Ugarit ve Byblos gibi limanlarıyla Erken Bronz Çağ’dan itibaren sürekli kurmuş olduğu bağlantıları bir deniz devleti olduğu için kendi limanlarıyla sağlıyordu. Ugarit kenti Mısır’ın Levant kıyılarıyla bağlantı kurduğu en kuzeydeki liman kentidir ve Mısır ili ilişkileri siyasi bağımlılıktan ziyade ticari bir ortaklık ve işbirliği şeklinde kendini göstermiştir. Ticari ilişkilerinde gösterdiği usta manevralarının yanında Hitit ve Mısır uygarlıklarına karşı zekice politikalar geliştirmiştir. Erken Bronz Çağ’dan itibaren güçlü Mezopotamya, Hitit ve Mısır uygarlıklarının hegemonyaları altında yaşamış olan Ugarit kenti varlığını Geç bronz çağda Hitit vasal krallıklarından birisi olarak bitirmiştir. Ugarit’in yıkılışının sebebi MÖ 12. yüzyılda başlayan ve Doğu Akdeniz’in birçok uygarlığını büyük ölçüde etkileyen Ege göçleridir. Bu tarihten sonra MÖ 5. yüzyıla kadar bu bölgede yerleşim görülmemiştir. Ancak Fenikeliler’in yeniden toparlanmasıyla Tire, Sidon, Byblos ve Beerot gibi liman şehirleri Ugarit ve Ugarit gibi Levant’ın bronz çağı limanlarının işlevlerini kesintisiz olarak devam ettirmişlerdir.48

Ugarit’de, Ugarit ve Babil dilinde yazılmış ekonomik içerikli belgeler ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. II. binden itibaren Akdeniz kıyı bölgelerinde bronz üzerine önemli

46

http://mezopotamya.tripod.com/ugarit_kenti.html

47 http://www.homsonline.com/Citeis/Ugarit.htm 48 http://mezopotamya.tripod.com/ugarit_kenti.html

(24)

endüstriyel çalışmalar göze çarpmaktadır. Ugarit bu alanda ileri gitmiş kentlerden birisidir ancak ele geçen en erken veriler geç bronz çağa kadar gitmektedir. Metalleri ağırlayan terimlerin Ugaritçe’de yerleşik sözcükler olması Ugarit’in metal ticaretinde de ileri gittiğinin bir kanıtıdır. Bunun dışında altın ve gümüşe dair mitolojileri bulunmaktadır. Bu mitolojide tanrı Baal için altından saraylar ve gümüşten evler yapıldığı anlatılmaktadır. Ayrıca geç bronz çağa ait değerli metallerle süslü bronz eserlerde de tanrı Baal’in adının geçtiği görülmüştür. Buluntular arasında yer alan bir balta ucu Ugarit’in metal işçiliği hususunda bilgi vermektedir. Ele geçen metinler buluntuları doğrulamakta ve ayrıca metal hammaddelerin dolaşımı ve kullanımı il ilgili bilgiler de vermektedirler.

Tell-el Amarna mektuplarına göre Ugarit şeklinde anılan Şamra adı verilmektedir. Metal ticaretine dair liman kısmında ortaya çıkarılan buluntuları incelenmesi sonucunda Mısır, Hitit, Mezopotamya ve Ege ile ilişkileri açığa çıkarılmıştır. Alasia (Kıbrıs) adası bu dönemde Ugarit’tir. Mısır tasvirlerinde de bu bakır külçelere rastlıyoruz. Akdeniz’in deniz aşırı uluslar arası ticaretinin önemli ihraç mallarından biri olan bu bakır külçelerin en çok bulunduğu diğer yerler Kıbrıs, Girit ve Güney Anadolu kıyıları batıklarıdır. Ele geçen arşivler Ugarit’in işlenmiş metal ticareti yaptığını ortaya koymaktadır. Ancak işleniş biçimler ve teknikleri konusunda bilgi vermemektedirler.

Ugarit’in sanatsal açıdan yetkin ürünler endüstrisinde cam eser üretimi ilk sırada yer almaktadır. Erken bronz çağdan itibaren üretilen cam eserlerin çoğunluğu Mısır mavisi, cam ve kilden yapılan seramiğin üzerine cam geçirilerek ortaya konulan objeler oluşturmaktadır. Bu teknikler zamanla gelişmiştir. Ugarit cam işçiliğini de dönemin çeşitli uygarlıklarının etkilerini görmekteyiz. Örneğin faicenae içinde hayvan şeklindeki formları Kıbrıs’taki buluntularla büyük benzerlikler göstermektedir. Kadehler ve camla dekore edilen kolyeler gibi buluntular da Ege Denizi’nden, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve İran’a kadar ola etkileşimler sergilemektedirler.

Ugarit kentinin kazı ve araştırmaları henüz tamamlanmamıştır. Toprak altında kalmış daha birçok çağın en aktif liman kentlerinden biri olan Ugarit’in bize sunabileceği bilgilerin sadece burasını değil daha birçok medeniyetleri aydınlatması beklemek şaşırtıcı olmasa gerekir.

(25)

2.5.1.2. Batı Akdeniz’de Bir Fenike Kolonisi Olan Kartaca’nın Liman Kazıları:

Fenikeliler M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Doğu ve Batı Akdeniz’de kolonizasyon hareketlerine girişmiş, Kıbrıs’tan başlayarak İspanya’ya kadar geniş bir alana yayılmışlardır. Aynı dönemde Yunanlılar da kolonizasyon hareketlerine başlamışlardır. Yunanlılar da kolonilerini genel olarak Kuzey Akdeniz sahillerinde oluştururken, Fenikeliler ve Sardinya’nın bazı bölümlerine yerleşmiştirler. Fenikelilerin batı Akdeniz’deki merkez üslerinin bugünkü Tunu olduğunu söyleyebiliriz. Kartaca en önemli Fenike kolonilerinden birisidir. 49 Ayrıca siyasi baskınlığıyla da hem Fenike siyasi dünyasında hem de koloniler arasında çok önemli bir yere sahipti. Kartaca’yı diğer Fenike kolonilerinden ayıran en önemli özellik diğer kolonileri ve ticari rotaları aynı zaman askeri özellikleriyle de koruyucu nitelikte oluşudur ispanya gümüş rezervleriyle Fenikeliler için ayrı bir önem taşıyordu. Bağımsızlıklarına tam anlamıyla sahip olmayan ve çevresindeki güçlü devletlerin hegemonyasında bir yaşam sürmeye mecbur kalmış ve alışmış olan Fenike siteleri bu dönemde Asurlulara ödedikleri vergileri büyük bir kısmını İspanya yönündeki rotayı korumak açısından çok önemliydi. Hatta bir dönem Yunanlıların Kuzey Akdeniz sahillerindeki yayılımlar Fenikelileri o kadar rahatsız etmişti ki Kartacalılar Etrüsklerle işbirliği yapmak zorunda kalmışlardı.

M.Ö 8. yüzyılın başlarında kurulan Kartaca, Akdeniz egemenliğini ele geçirmekte gecikmemiştir. Hem ticari hem askeri olarak dönemin en önemli uygarlıklarından birini temsil etmişlerdir. Hatta Fenike’nin ilerleyen zamanlar da gücünü kaybettiği dönemlerde bile Kartaca bu durumu korumaya devam etmiştir. Kartaca’nın askeri üstünlüğü liman ve liman teknolojileriyle ve donanmalarıyla birlikte iyi denizciler olmalarıyla çok ilişkilidir.

Kuzey Afrika sahillerinde Roma Dönemi öncesine tarihlenen kalıntılara rastlanmamakla birlikte bu döneme ilişkin birkaç tane uygun doğal limanın bulunduğu bilinmektedir. Ancak Kartaca Limanı’nın tamamı ile insan yapımı olduğu düşünülmektedir Kartaca Limanı daha önce belirttiğimiz üç ayrı tip liman şehirlerinden birisi olan; yarımada, bir burun ya da kıyıya birleştirilmiş ada şeklindeki ikinci tip liman yerleşimlerini örnek teşkil etmektedir. Kartaca Limanı yarım ay şeklinde bir burun üzerinde 5 kilometrelik bir alanı kapsamaktadır. Kartaca burnu oldukça sarp ve büyüktür ve buradaki liman yapım tekniklerini de etkilemiştir. Kartaca biri askeri biri ticari olmak üzere iki limana sahiptir. Bu limanlar geride kaya içine oyularak oluşturulmuştur. Bu limanların yapımında yakın doğu

(26)

limanlarından etkilenilmiş olduğu düşünülmektedir. Ancak Kartaca Limanları daha özellikli olmakla birlikte bu dönemden sonra başka liman yapımlarını da etkilemiştir. Bu nedenle Kartaca Limanları bu tip limanların anası kabul edilmektedir. Kartaca’nın güneyinde Mahdia’da benzer küçük bir liman ve Mahdia’ya yakın olan manastırda gerçek bir dok olarak görülen küçük limanlar inşa edilmiştir. Bunlar aynı zamanda Kartaca limanları tipindeki önemli örnekleri teşkil etmektedir.

Kartacalıların sahip olduğu bu iki limanın birinin ticari birinin askeri nitelikte olması, Kartacalılar’ın ticaret ve savaşa olan tutkularını kanıtlar niteliktedir. Ticari gemilerin askeri limana girişleri yasaktı. Limanlarını kent savunma hatlarının içimde yer alacak şekilde, karanın içine doğru kazarak oluşturmuşlardır. Böylelikle gerek ticari gemileri gerekse askeri donanmaları güvenlik altına alınmış oluyordu.

Kartaca liman kalıntıları günümüzde Medjerda Nehrinin oluşturduğu çökeltilerin büyük oranda altında kalmıştır. Liman kazıları 1970 yılında İngiliz arkeolog Henry Hurst başkanlığında başlamıştır. Ayrıca bir grup dalgıçla birlikte sualtı araştırmalarıyla da desteklenmiştir. Kazılar sonucunda birisi 500x300 metre ölçülerinde ve dikdörtgen olan diğeri ise 330 metre uzunluğunda ve dairesel yapıda olan iki liman da ortaya çıkarılmıştır. Bu limanlar gemi barınakları ve kızaklar, gemi hangarları, yeterli askeri araç gereç ve cephanelikler ayrıcada çok sayıda gemiyi barındırabilecek kapasiteye sahiptiler. Romalıların Kartaca’yı M.Ö. 146 ‘da büyük bir tahribatla yıkmış olmaları nedeniyle bu limanların işlevleri ve biçimleri hakkında tam olarak bilgi sahibi olunamamaktadır. Elde edilen hava fotoğraflarında çevrelenmiş havzalar ve açık denizde batık yapıları tespit edilmiştir. Kesin olarak elde edilmiş diğer bir bilgi gemi kızakları ile ilgilidir. Adada bulunan kızaklar merkezi omurgadan itibaren iki paralel sıra ile zikzak olarak döşenmişlerdir. Ayrıca radyal şekilde düzenlenmeleri ve uç noktalarında incelerek gelmeleri nedeniyle gemilerin pruva kısmında yer kalmıyordu ayrıca kızakların ortalama uzunlukları 50 metre idi.

2.5.2 Mısır Liman ve Liman Kentleri:

Akdeniz’in güney sahillerin genel olarak düz ve kıyıya yakın ada sayısının az olması sonucu bu kıyılarda en eski çağlara ait doğal liman sayısı da oldukça azdır. Bu sahillerde yer alan Mısır da bu konuda şanssızdır. Bu sahillerde yer alan Mısır da bu konuda şanssızdır ve ticari ilişkilerini sayılı limanlar üzerinden sürdürmüştür. Bu güne dahi liman sayısı az olan Mısır’ın antik çağlarda kullandığı tespit edilmiş birkaç önemli limanı bulunmaktadır. Bunlardan İskenderiye (Alexandria) Limanı prehistorik çağlardan itibaren yerleşim

Referanslar

Benzer Belgeler

o Henry, A.(ed.), Stone Conservation: Principles and Practice, Donhead, Wiltshire 2006. G., Taşların Bozulma Nedenleri, Koruma Yöntemleri,

In addition a direct relation between the changes of pH values and total aerobic and lactabacilli counts of treated and control samples couldn’t be found.. As it

Edebiyat Fakültesi-Bumin Kağan Salonu Edebiyat Fakültesi-Kaşgarlı Mahmut Salonu Oturum Başkanı: Ekrem KALAN. Konu/Topic: Erken Tarih

How do English Language Teaching Context (ELTC) Administrators Perceive the Relationship between the Institutional Classroom Observation System and English as a Foreign

The Barankin LB (BLB) [24] gives the greatest LB of an un- biased estimator. However, its general form is not easy to com- pute for most interesting problems. A useful form of

Plants from the Solanaceae family, which contains numerous economically and ecologically important species, produce various substances that affect insects belonging to most

The following examples illustrate CCMs of Extra Type IV’, starting with different transitive verbs: a Manner verb in (48), a Cause verb in (49), an Enablement verb in (50) and

Tabak Form 4-Hayes Paphos 4-6 Kaide örnekleri (Kat. 1): Dış konturu düz, kare kesitli, yivli kaide örnekler değerlendirilmiştir. Ait olduğu form grubu tespit edilemeyen kaideler,