• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:O denilen şeyler yok amma çok derin bahislere girmişsiniz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:O denilen şeyler yok amma çok derin bahislere girmişsiniz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazan ; SÜLEYMAN KÂNI İRTEM — Tercüme iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 6 5 9

.. ... "... ... 1... ... ... .. ... ... ... ... ...I— ... ... I „1 II . . . lif l i ... . — . „ . — . I ....

“Ödenilen şeyler yok amma çok

derin bahislere girmişsiniz,,

Adliye nazırı A brürrahm atı pa- fa ile cinayet m üddeium umisi Ce­ mal, bidayet m üddeium umisi Az­ mi ve m üstantik Ali Rıza beyler araların d a m azn u n lan kurtarm a­ ğa k a ra r verm işlerdi; bu iki cil­ din uzun, pek uzun süreceği tabiî olan tercümesi meselesi de bu k a­ rarın bir neticesi olarak m eydana çıkmıştı! A daleti tem in için kes­ tirme bir yol değil m i?

A radan dört h afta geçti. Bu in­ tizar devresinde Ahmed İhsan bey Serveti fünunu m uvakkat ta ­ tilden ku rtarıp neşretm ek üzere gene mabeyinci A rif beye m üra­ caat etti.

O aralık Lorando ve Tubini me­ selesi parlam ıştı. (Bu meseleden ayrıca bahsedeceğiz.) Fransız do­ nanm ası Midilli adasını işgal ile gümrüğüne el koymuştu. Sarayda bütün başka işler durmuştu.

Sadrazam H alil R ifat paşa da ölüm halinde h asta idi.

Adliye nazırı A bdürrahm an pa­ şa vekâleten sad aret işlerine ba­ kıyordu. İhsan bey kendisine mü­ racaat ettiği Mehmed A rif beyin yanında mabeyinci arkadaşların­ dan Emin ve Ali R ıza beyler de bulunuyordu.

Bu sırada A orando ve Tubini işi dolayısile Istanbula getirilmiş olan Paris büyük elçisi M ünir paşa oda­ dan içeriye girdi. Paşa çok nikbin idi; hiç aldırm ıyor, alay ediyor­ du. İhsan beyi görünce alayı da­ ha ileri götürdü:

— İhsan bey! Gel şu gazeteci­ liğe tövbe et! A rif bey İhsan beye bir m utasarrıflık alm alısınız; çe­

kilip gitsin! Sonra şu sözleri de

ilâve etti:

— Canım! G azetenizi k ap atan m akaleyi d ah a görmedim. Nasıl şey?

Ihsan bey cebinden gazete nüs­ hasını çıkarıp elçi paşaya verdi. O da baştan başa okudu:

— B urada o denilen şeyler yok amma çok derin bahislere girmiş­ siniz!

D edikten sonra mabeyinci bey­ lere döndü:

— Ragıb paşa gazetelere yazı yazanların akıllarına ve cesaretle­ rine şaşarım demiş,! Ne k a d ar doğ­ rudur!

A rif bey M ünir paşanın bu söz­ lerini de dinledikten sonra huzura çıkm ağa m ahsus setresini giydi, İhsan beye beklemesini ih tar ede­ rek çıktı.

Münir paşa ile m abeyinci bey­ ler de onu takip ettiler.

A bdüham idin b ir çıbanını ağ- zile em erek temizlediği için saray­ da kendisine b ir itibar mevkii k a­ zandıran alaydan yetişme cerrah H aşan beyle odada yalnız kalan Ahmed İhsan bey hayli bekledi.

N ihayet A rif bey avdet etti: — A leyhinizde ikame olunan dava neticesinin süratle bildiril­ mesi hakkında çıkan iradeyi baş­

kâtibe tebliğ eyledim. İstinaf

müddeiumumisi Cemal bey sara­ ya çağırıldı.

Dedi. İrade Cemal beye tebliğ olundu. M üstantik harekete geçti. A bdülham idin şiddetli iradesine

rağm en işte mahkemeye şevki

ıcab edecek b ir sebep bulunm a­ dığını söyliyecek derecede cesa­ ret gösterdi. Meni m uhakem e ka- ’~n verdi.

Bu k a ra r saraya arzolundu, B aşkâtip T ahsin paşa bu k a ra r hakkında adliyeden şu garip isti­ zahta bulundu:

(Serveti fünun sahibile m uhar­ rirlerinin neden dolayı m uhake­ m elerinin m enolunduğunun haki- payi şahaneye arzı ferm an buyrul- m uştur.)

A caba A bdülham id adliye lisa­ nında meni m uhakem e k ararın ın ne demek olduğunu bilmiyor mıy­ dı?

O tom atik hareketi kendisine şiar edinen Tahsin paşa bunu hün­ k âra izah etmeği adliye nazırına bırakm ağı herhalde işine daha uygun görmüştü!

Bay Ahmed İhsan o gün bu ha­ beri adliye koridorlarında aldı.

A bdürrahm an paşa Babıâliden adliyeye dönüyordu. Gözleri u- zak tan iyi görm ediği için bekli- yenlerın kim ler olduğunu sordu. Ahmed İhsan beyin bu m eyanda bulunduğu kendisine h ab er veri­ lince A bdürrahm an paşa:

— B aksana oğlum! Ben namı şahaneye icrayi adil eylerim Me­ ni m uhakem enin beraete aktem olduğunu ben hakipayi hüm ayu­ na yazdım. Sen m üsterih ol!

Tesellisini irad etti. Bay Ahmed İhsanın gözlerinden yaşlar boşan­ dı. Bu a rad a Ferid paşa sadra­ zam olmuştu. M abeyinden kendi­

sine «adalet icrasında kusurun­

dan dolayı» b ir tekdir iradesi gönderildi. (1)

İş süratle yürüdü.

Dahiliye m üsteşarının emrile m atbuat m üdürü Hıfzı bey mec­ m uanın tek rar intişarına m üsaa­ de etti. Bay A hm ed İhsana ma­ beyin başkitabetine m üracaat ey­ lemesi tebliğ olundu. Bay Ahmed İhsanı görünce başkâtip:

— G azetenizin tek rar intişarı­ na m üsaade ihsan buyruldu; an ­ cak bundan böyle bu gibi «dilha- hı âliye» m uvafık olmıyan şeyler

yazm ıyacağım za senet verecek­

siniz!

Tebliğinde bulundu. Ahmed İhsan bey zaten Tahsin paşa nez- dlne girm eden evvel mabeyinci A rif beyden bu senet işini öğren­ mişti. «Sadakat ve ubudiyet şanı­ n a m uvafık surette m akaleler ya­ zılacağına d air b ir tah rirî yemin» suretinden ibaret olan bu senedi imzaladı. Serveti fünun da gene intişara başladı. Gûya m atbuatça fenalıkların önünü alm ak için te­ sis edilen sansür bugünlerde akıl ve insaf haricinde b ir titizlik, bu­ dalalık derecesine varan b ir vah­ şet içinde kılı k ırk yarm ağa uğra­ şarak gülünç oluyordu. Gözünden hiç b ir şey kaçırm ış olmam ak için kelim elere yazanların akılların­ dan geçmemiş, olmıyacak m âna­ lar veriyordu. Şüphe içinde tab ir­ leri ve cümleleri âdeta oyarak ara­ larından bir şeyler çıkarm ak isti­ yordu.

Sansür yazılardan istediğini, şüphelendiğini çizerken böyle se­ netlere ne lüzum vardı? Suali h a­ tıra gelir.

F akat işte sansürün gözünden de böyle ne mühim noktalar kaçı­ yordu! İyisi m i? G azete ve mec­ mua sahiplerini de böyle senetle­ re bağlıyarak gazete ve risaleleri­ ni kendilerine de sansür ettirm e­ liydi!

V efa idadisinin m üdür muavin­ liğine tayin olunduğu vakit bay Hüseyin C ahide m aarif n azın Zühdü paşa gazeteciliğin tehlike­ sini şu sözlerde an latm ak istemiş­ ti:

— Sen gazetecilik te ediyor­ muş,sun, evlâd! Bizim m em leket­ te gazeteciliğin dünyası yoktur. (!) K alem inden bir m ürekkep dam ­ lar, sonra kendini kabil değil k u r­ taram azsın! (2)

F ak at m em leket m atbuatına cidden hizm et etm ek istiyen genç­ ler padişahın, hüküm etin mesleği­ ni anlamış olsalar bile atıld ık tan bu m atbuat hayatından kendileri­ ni b ir türlü çekem iyorlardı.

Serveti fünunun böyle k ah ır ve gazaba uğradığı günlerde idi.

M atbaa, m atbaa ile m ünasebet­ te olanlar, m atb aad a basılan eser­ ler hep tehlike geçiriyordu.

«Serveti fünun edebiyatının» müessisi sayılan şair Recai zade M ahmud Ekrem beyin oğlu Neja- dm feci ölümünden sonra yazdığı

(N ejad Ekrem ) eserinin yarısı

k a d ar bir kısmı Serveti fünun

m atbaasında ruhsatsız olarak ba­ sılmıştı. Tehlike karşısında bu ki­ tab ın basılmış eczası b ir gece fa­ sulye, pirinç çuvallarına dolduru­ larak ;

«Zulmun uyunu gayreti mahmuru

gaflet ve rehavet olduğu bir demi se­ herde» (3 )

Ekrem beyin evine aşırılmıştı. (Arfcası var)

( 1) Serveti fünunun bininci nüshası dolayısile çıkarılan risale.

(2 ) Hüseyin Cahid Yalçın: Edebî

hatıralar.

(3 ) Recai zade Ekrem beyin kendi ifadesidir. Ali Ekrem: Recai zade Mah­ mud Ekrem; hayatı ve asan.

... ...■■.... ...;...

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Meğer uzaktan sadece baş üstünde bir hotoz gibi görünen kale ta aşağı­ ya kadar bir mustatil çizerek uzanıp inmekte imiş, iki yüz elli metre yüksekliğindeki

Venedik’e hiç güvenmediği gibi, açıkça güvenlik nedenleriyle Osmanlı bağlaşıklığını yeğlemiş olan Sırbistan despotuna da güvenmiyordu, öyle ol­ duğu için

Nâzım Hikmet konusunda yazmak için ölümünün üzerinden elli yıl geçmesini bek­ lediğini söyleyen Taha Toros, “Ben biy ografim efendim, biy ografi yazarıyım” diyor.. yordum

Sıcak para akışının önemli duraklarından biri olan tarihi çar­ şının sırrının, geleneklerde gizli olduğu, Ertaş ve Fırat'la yaptığımız söyleşi de bir kere

Hansa kentindeki kapahçarşıyı anlatır. Han- sa’nın 6 ilçeye ayrıldığını, bu 6 ilçeden üçün- cüsünde Müslümanların yaşadığını, burada kurulan,

Qa[daq insan iginde bulundu[u diinyaya ister yan\ uaglardan, ister televizyon ekantndan bakstn, modern toplumun kitle iletiqim araglan diler bir adryla medyasr,

Ancak kişisel olarak kanım odur ki; günün koşulları içeri­ sinde uğraşılması, halledilmesi gereken bir sü­ rü sorun bizi beklerken bu hususun gündeme

Hepsini burada larutamadığırnız için üzgünüz..-; Doğan Kardeş bundan 20 yıî önce tan ittiği küçük kardeşleri­ n e güvendiği gibi bu yen!. üm itlerine