k3üleym an daha önce oluşmuş Birlik’le antlaşmayı yeğledi; Birlik’te de VII. Ioannes Palaiologos, Ceneviz liler, Naxos dükü, Rodos Şövalyeleri bulunuyordu, Stefan Lazareviç de ka tıldı onlara. 1403 Şubatının ortaların da yapılan antlaşma, Hıristiyanlar için pek elverişli idi. Süleyman, Birlik’in gemilerine kapılarını açıyor ve onun haberi’ olmadan kendi gemilerini Bo ğazlardan geçirmeyeceğini üstleniyor du. Cenova, Karadeniz’de ve Yeni- Foça’daki işyerleri için vergiden bağı şık tutulmuştu; Sakız Cenevizlileri, Altoluogo (Ayasoluk/Efes) beyine ödedikleri vergiden kurtuluyorlardı. Naxos dükü, Altoluogo ve Palatia (Balat/Milet) beylerine ödediği
vergi-yımler hçi\ v.. — ^ .. ua^uaz, sert ve çetin bir genç adam görünüşü, Süleyman’ın tam tersi!
M.
.usa, Süleyman’ın toprakları na, içinde Eflâklılann, Sırpların ve Bulgarların bulunduğu bir orduyla girdi. Rumeli’ye 1409 sonlarında giren M usa, 13 Şubat 1410’da önemli bir za fer kazandı. Süleyman, hızla Avrupa’ ya geçmek zorunda kaldı. Düşmanlar la çevrili de olsa, II. Manuel’in kişili ğinde bir bağlaşık buldu yine de. Palaiologoslardan bir kızla evlendi ve iki rehineyi imparatora geri verdi. 15 Haziran 1410’da Konstantinopolis yakınında (Kosmidion savaşı), sonrada 11 Temmuzda Edirne yakınında yenilen Musa, geri çekildi. Ertesi yıl yeniden geldi ve Süleyman’a beklen medik bir saldırıda bulundu; çoğu subayının terkettiği Süleyman kaç mak zorunda kaldı, ancak yakalandı ve 17 Şubat 1411 ’de öldürüldü. Ru meli’nin tek sahibi olarak kalıyordu Musa.
çizmek önemlidir: Mehmet, dört kar deşin içinde, oynadığı rolde imparator düşüncesine sahip belki tek kişi ola rak, 1407 yılından başlayarak, bu un vana sahip çıktı. Öyle olunca da, babasının tutkuları, kendisinde yeni den çıktılar ortaya; ne var ki, koşulla rın gerektirdiği ihtiyat ve denge duy gusuna bağlı idiler bunlar.
' \
V /
JLktidara gelen Musa, savaşmayı sürdürdü: Zaferinden sonra kendisini terkeden ve karşısına belki de bir baş ka taht adayı çıkaracak olan Stefan Lazareviç’e saldırdı. II. Manuel de, saldırılarda bulundu. Her ne olursa ol sun, Musa Selanik’i, Selymbria’yı (Si livri), Konstantinopolis’i kuşattı; bun larla da, imparatorun yüzünü Meh met’ten yana çevirdi. Mehmet ise kardeşinin büyük başarısından pek hoşnut olmasa gerek, çabucak bir an laşmaya gitti. Öte yandan Musa, Rumeli beyleriyle, savaştaki çabasının dayandığı servet üstüne çekişme için deydi ve kimisi, düşmanlarının safına geçti. Bu düşmanlar ise müdahale et mesi hakkında baskı yapınca, Meh met, Boğazı Bizans gemileriyle geçti. Ne var ki, Inceğiz Savaşı’nda M usa’ya yenilince (1412 Temmuzu), yeniden Asya’ya dönmek zorunda kaldı. Ora da, bir parça çeki-düzen vermesi gere ken şeyler vardı ve daha da özenli olarak yeni bir dönüşü orada hazırla dı. Bütün güçlerini toplayarak, uç bey leriyle, Stefan Lazareviç ve II. Manuel ile anlaşarak, 1413 Haziranında Bo ğazlan yeniden geçti. 5 Temmuzda, Musa, Sofya yöresinde savaşmak zo runda kaldı. Sayıca pek üstün güçlerce yenilgiye uğratılınca, kaçmak istedi, ancak yakalandı ve boğduruldu. Kar deşlerinden kurtulan Mehmet,
yıllar-G eerçekten, Osmanlı geleneğinin Düzmece Mustafa dediği kişi, 1415 yazında bulunduğu Eflâk’tan kalkıp Bulgaristan yoluyla M akedonya’ya geldi. Bu insan, I. Bayezit’in oğulların dan biri olduğunu ileri sürüyordu. Ortada düzmece bir kişinin sözkonusu olup olmadığını, tarihçiler belirleyebil miş değil. Öte yandan sorun ikinci de recede önemli: Mustafa’nın yararlan dığı destekler (Mirçe, onu izlemek için Niğbolu’yu terkeden Cüneyd, çok geçmeden II. Manuel, birçok önemli Osmanlı ileri geleni...), I. Mehmet’in içine düştüğü kayg, bütün bunlar, tahta gerçekten aday birinin etkisini yaptığını gösteriyor; ileri sürdüğü şey ler yasal olup olmasın böyle!
M,
dır uğrunda çalıştığı bir şeyi elde et mişti: Osmanlı İmparatorluğunun yeniden kurulan birliği idi bu!
I.ME1HIKT
1413-1421 yılları arasında hüküm süren I.Bayezit’in oğlu I.Mehmet, kardeş lerine karşı yürüttüğü mücadeleyi kazanarak imparatorluğun başına geçti.
Mehmet Çelebi sultandı şimdi. Ne var ki, XV. yüzyıldan başlayarak, bu un van Osmanlı hükümdarını -tartışma sız biçimde- gösterir. Ne Süleyman, ne Musa, her ikisi adlanna sikke bastır mış da olsalar, sultanlıklarını ileri sür mediler. Böylece, şu noktanın altını
ustafa, 1415’te, Venedik ve Konstantinopolis’le temas kurmuştu. 1416 sonbahannın sonlannda Make donya’da bulunuyordu. Mehmet de, genel karargâhını Serez’de kurdu. Se lanik dolayında hasmını yenince, ken tin surlanna değin izledi onu; yenilen, bağlaşığı Cüneyd’le sığınmak zorunda kalmıştı orada. Selanik kuşatıldı. Ken- tin yöneticisi, bÖylesi nazik bir konu da, II. Manuel adına anlaşmaya git meyi reddettiği için, görüşmeleri uzat tıkça uzatıyordu. BizanslIlar, kendileri için çıkarlı bir anlaşmaya gittiler so nunda: Her iki kaçağı sultana teslim edecek yerde, Mustafa Lemnos’ta ve Cüneyd başkentte olmak üzere, elle rinde tutmayı üstleniyorlardı. Savsak- lanamayacak nitelikte bir siyasal silahı böylece elde etmekten hoşnut olma yan II. Manuel, yıllık 300 bin akçe ala caktı ayrıca. I. Mehmet’in seçeneği yoktu pek, çünkü görüşmelerde bulu nacak zamanı yoktu: Doğaldır ki, Ef lâk’ın desteklediği Şeyh Bedrettin’in başkaldırısını öğrenmişti kısa bir süre önce. Böylece, hemen Serez’e varmak
Şeyh Bedrettin başkaldınyor
Ş
eyh T rakya’da yerleşmiş, Bedrettin, önde gelen Türk aile lerinden birinde dün yaya gelmişti. 1358 yılına doğru Edirne yakınlarında doğmuştu. Bir kadı ile İslama dönmüş bir Rum ananın oğluydu. Bedrettin,
Bursa’da, sonra Konya'da, Kudüs’ te ve Kahire’de ciddi bir eğitim gör dü. Kahire’den, 1383'te kalkıp Mekke’ye hacca gitti. Köklü Sünni gelenek içinde saygınlığı olan bir bil gindi (hak mezhep dışı bir Sûfı dluşu Mısır'a dönüşünden sonradır). Son raki yıllarda çok gezi yaptı ve Şiiliğin pek belirgin olduğu Anadolu beylik lerinde, sonra da Rumeli’de düşün celerini yaydı. Bedrettin’in öğretisin de, özellikle iki nokta üzerinde du rulmuştur. Önce Hıristiyanlar karşı- sıııdaki hoşgörüsü dikkati çekiyor:
bütün dinleri birleştirme gibi günü geçmiş bir niyetlen çok, inancın dış biçimlerine karşı sûfı küçümseyişe vermeli bunu. Sonra, üzerinde pek az bilgi sahibi olduğumuz ortakçı kura mı geliyor: Görünüşe göre, Deli orm an'ın Bulgar yörelerindeki ma nevi mirasçıları bu geleneği sürdür müş olmalı elbette. Ancak, fazla gayretli çömezlerin olası saptırmala rını, iftiraları ya da hasım propagan daları da gözönünde tutmalı; böylesi saldırılara uğrayan mistik tarikatlar çoktu ve yaşarken, Bedrettin de -bir olasılıkla- payını almıştı bunlardan. Onun "komünizm”inin incelenmesi, I. Mehmet döneminden çok Cumhu riyet Türkiyesi'nitı edebiyat tarihinin alanına girer. Timur’un korkunç se ferini ve onıi izleyen karışıklıkları görüp acılarını çekmiş olan Hıristi yan ve Müslüman halklann felaket lerini gözönünde lutmak daha
önemlidir. Şiiliğin az çok diline dola dığı sefalet içinde çırpınan bu yığın lar, pek doğaldır ki, bir kurtarıcıya tutunacaktı. Bedrettin, Sünni çevre lerden gelen bir önemli kişi olduğun dan, bu rol için biçilmiş kaftandı, özgünlüğü hâlâ tanıtlanmayı bekle yen düşünceleri, bunalımın bu tür den akımları beslediği Anadolu’da, eşi benzeri olmayan şeyler değildi: Hayır işleri, devletin istikrarını yine de tehlikeye atmayan Ankaralı Hacı Bayram’ı zikredelim. Ne var ki Bed rettin, siyasal bir rol oynuyordu ayrı ca.a .___
Bc
Bedrettin’in yaygın ünü ve halk ça tutulup sevilmesi öylesine güçlü idi ki, 1413’te Musa’yı yendikten sonra. Mehmet, tznik’e sürmekle ye lindi onu; o da, derslerini orada sür dürdü. 1416 yılında, Aydmeli’ni sa rıp sarsan.bir halk ayaklanmasınınkışkırtıcıları olan Börklüce Mustafa ve Torlak Hu Kemal (Osmanlı gele neğine göre bir Yahudi) ile ilişkileri nin olduğu kuşkusuz. Elebaşıların yayıp durduktan temalara bakılırsa, Bedrettin’in, hayli çetin olan ve güç lükle bastırılan bu ayaklanmanın başdüşünürü olduğu kuşkusuz. Aynı yılda, 1416 Temmuzunda, Bedrettin İznik’ten kaçarak, Candaroğlu Is- fendiyar Bey’in yardımıyla Eflâk’a geçti. Yolu üzerinde yığınla yandaş toplayarak, Rumeli’ye doğruldu. Bunun üzerinedir ki, Sultan, Selanik kuşatmasını bırakarak Şeyh’e dön dü; sonunda yakalandı ve yargılan dı. I. Mehmed'in iktidarı, bir bağışla mada bulunmayı istemeyecek denli tehdit altındaydı o dönemde ve Bed rettin 18 Aralık 1416’da Serez’de asıldı.
Her yerde bastırılmıştı ayaklan-ma.
manogiU ioi anını ucy c vcmcuııırm yüzünü. Şehzade Alâeddin’in ölü münden sonra tahtın tek mirasçısı olan genç Mehmet’i Edirne’de bıraka rak, 1444 Temmuzunda sefere çıktı.
B,
Bu kararın ilk sonucu, savaşı ye niden alıp getirmesi oldu. Edirne’de siyasal durum bulanıktı: II. M urat’ın mutlak alarak güvendiği Veziriazam Candarlı Halil Paşa, II. Mehmet’e da ha yakın olan öteki paşaların muhale fetini göğüsledi. Düşman için güzel bir fırsattı bu: Bizans, ayaklanma girişim leri başarısızlıkla sonuçlanan I. Baye zit’in torunu O rhan’ı serbest bırakır ken, Katolikler yeni bir Haçlı seferine kalktılar. Macaristan’la barış olup da Karamanoğlu saldırıya geçince, Os manlI ordusu Anadolu’ya geçmişti. 1444 Temmuzunda, Venedik kom uta sında bir Haçlı donanması gönderildi Boğazlara; başlıca görevi de, M urat’ın dönüş yolunu kesmekti. K ara ordusu nu yönlendiren kral Ladislas, Papalık Valisi Cesarini ve Hunyadi idi. Ne var ki, Osmanlı hükümeti ile anlaşması kendisine ummadığı yararlar sağlamış olan Sırbistan despotu Haçlı seferine katılmadı; hatta İskender Bey’in, bağ laşığı Macarlarla zamanında birleş mesini engelledi. M acarlar Tuna’yı aştılar ve Edime yolunun tehlikeli ge çitlerini göze alamayıp Vidin ve Niğ- bolu yoluyla Karadeniz’e yöneldiler; geçtikleri her yeri de yağmaladılar. Yanlarına Vlad II. Draİcul’la Ulahla- nnı da alan Haçlılar, 9 Kasım 1444’te Varna’ya vardılar. Orada öğrendikleri de şu oldu: Çarçabuk geri çağrılan II. M urat, Boğaz’ı geçmişti; belki Cene vizlilerin yardımıylaydı bu, Çanakkale Boğazı’nda bulunan Haçlı donanma- sınca da rahatsız edilmemişti kuşku suz. Osmanlı birlikleri, sayıca pek üstündü. Kıran kırana yapılan savaş ta, yenen yenilen uzun süre belli olma dı; ancak, kralın ve Cesarini’nin ölü mü sonucu belirledi. Gece bastırdığın da, Hıristiyanlar bozgun halinde kaçtılar. Balkanlardaki Osmanlı ikti darı iyice yerleşmişti artık.II.
M urat, 1447 yazını Edirne’ de geçirdi. Bununla beraber, Arnavut luk’ta İskender Bey, Osmanlı-karşıtı politikasını geliştiriyordu. Sultan, 1448 ilkbaharında, yanına genç Meh met’i de alıp üstüne yürüdü ise de, se fer kısa sürdü. 1446’dan beri Macaris tan tahtının naibi Hunyadi, Türkleri Avrupa dışına kovma girişimlerine ye niden başlamaya iyiden iyiye kararlıy dı. Venedik’e hiç güvenmediği gibi, açıkça güvenlik nedenleriyle Osmanlı bağlaşıklığını yeğlemiş olan Sırbistan despotuna da güvenmiyordu, öyle ol duğu için de, Ulahlarla ve İskender Bey’le anlaşmıştı. Bir M acar-Ulah ey leminin haberini Brankoviç’ten alan M utat, Arnavutluk’tan ayrılarak Sofya’ya geldi ve güçlü bir ordu hazır ladı orada. Hunyadi’nin birlikleri, 28 Eylül 1448’de Sırbistan’a girdiler ve ülkeyi yakıp yıktılar. Ne var ki, Koso- va ovasında II. M urat’ın sayıca üstün ordusu ile karşılaşıverince, Hunyadi, 18-19 Ekim 1448’de M acarlar için fe laketle biten bir savaş vermek zorunda kaldı.II. M urat’ın, 3 Şubat 1451’de Edirne’de ölümü, Türk imparatorlu ğunun büyüyüşünü daha da hızlandı racak bir sultanı getirecektir iktidara.