• Sonuç bulunamadı

Gürcü-Abhaz çatışması ve Türkiye’ye yönelik yansımaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gürcü-Abhaz çatışması ve Türkiye’ye yönelik yansımaları"

Copied!
142
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE’YE YÖNELİK

YANSIMALARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Fulya GÜNER

(2)

2

F

.G

Ü

N

E

R

G

Ü

R

C

Ü

-A

B

H

A

Z

Ç

A

T

M

A

S

I

V

E

T

Ü

R

K

İY

E

’Y

E

Y

Ö

N

E

L

İK

Y

A

N

S

IM

A

L

A

R

I

2007

T.C.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE’YE

YÖNELİK YANSIMALARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Fulya GÜNER

(3)

T.C.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE’YE YÖNELİK

YANSIMALARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Fulya GÜNER

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Muzaffer Ercan YILMAZ

(4)

T.C.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEZ ONAYI

Enstitümüzün ………. Anabilim Dalı’nda

……….numaralı ……….’in hazırladığı

“………...………...” konulu DOKTORA/YÜKSEK LİSANS tezi ile ilgili TEZ SAVUNMA SINAVI, Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliği uyarınca ………. tarihinde yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda tezin onayına OY BİRLİĞİ/OY ÇOKLUĞU ile karar verilmiştir.

Başkan………İmza………..

Üye……….İmza………..

Üye……….İmza………..

Üye……….İmza………..

Üye……….İmza………..

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduklarını onaylarım. ……/……/2010 Enstitü Müdürü

(5)

ÖNSÖZ

Globalleşen dünya, ulusların her gün daha fazla birbirine bağımlı ve birbirinden haberdar olmasını sağlamaktadır. Güçlü devletler ve bu devletlerin başkanlığında organize edilen uluslararası örgütler, günümüzde tüm dünyanın ve insanlığın menfaatlerini koruyacak projeler üretilmesi, devletler arası savaşların önlenmesi, bölgesel ve global barışın tehdit edilmemesi amaçlarıyla ortak çalışmalar yapmaktadırlar.

Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, istikrarlı uluslararası ortam ve global barışı hedefleyen müdahaleler, devletler arası gerginlikleri önlemede ve mevcut olan tansiyonu düşürmede etkin roller almıştır.

Devletler arası sorunların çözümünde yoğunlaşılmış ve başarı sağlanmaya başlamışken, yine Soğuk Savaş sonrası dönemde, özellikle Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın dağılması ile kurulan yeni ulus devletlerde, sınır içi etnik çatışmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Barışın tesisi ve muhafazası adına yapılan müdahaleler ulus-devletler arası sorunlarda etkili iken, sınır içi etnik çatışmaların sonlandırılması ve ortaya çıkışının engellenmesinde çoğunlukla başarılı olamamıştır.

Hızla gelişen teknoloji, etnik grupların, farklı bölgede yaşayan bir etnik grubun merkezi otoriteye başkaldırışlarını çeşitli iletişim kanallarıyla takip etmesine ve bundan etkilenmesine olanak tanımaktadır. Ayrıca etnik çatışmalar ülkelerin iç hukukunu ilgilendiren meseleler olarak değerlendirildikleri için uluslararası toplumun doğrudan müdahalesi de söz konusu değildir.

Son yıllarda artış eğilimi gösteren birey, grup ve toplum düzeyindeki uyuşmazlıkların nedenlerini kavramak ve barışı tekrar tesis edebilmek için Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü disiplini geliştirilmiştir. Etnik çatışmalar dahil pek çok uyuşmazlığı aydınlatabilmek ve sonlandırabilmek, bu disiplinin ortaya koyduğu yaklaşımlar ve çözüm paradigmaları ile mümkün olacaktır.

(6)

Bu çalışmada, tarih boyunca sahip olduğu coğrafi özellikler nedeniyle büyük güçlerin rekabet sebebi ve çatışmaların merkezi olmuş, coğrafi bir geçit oluşturan ve tarihte büyük göçlerin geçiş yolu olması nedeniyle oldukça zengin bir etnik, dini ve kültürel yapıya sahip olan Kafkaslar’da gerçekleşen Gürcü-Abhaz Çatışması ele alınmıştır.

Bölgede bulunan enerji kaynaklarının varlığı ve bunların ulaşım yolları, son dönemde Batı’nın, Kafkasya’ya ve özellikle Gürcistan’a olan ilgisinin artmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle dünya üzerinde büyük güçlerin fazla ilgisini çekmeyen onlarca etnik çatışma yaşanırken, Gürcü-Abhaz Çatışması uluslararası toplumun yoğun ilgisi ile karşılaşmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu gibi iki büyük devletin gündemine yerleşmiş olması ve bununla birlikte tarihi ve coğrafi ortak paydalar nedeniyle Gürcü ve Abhazlar’ın Türklere yakınlığı, Gürcü-Abhaz Çatışmasını Türkiye için diğer etnik çatışmalardan ayrı bir noktaya taşımaktadır. Bu sebeple, çalışmada Gürcü-Abhaz Çatışması konusu incelenmiş, Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü disiplininden yararlanılarak sorun analiz edilmeye ve çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır.

Çalışmada öncelikle Gürcüler, Abhazlar ve aralarındaki sorun ile ilgili tarihsel bilgilere yer verilmiş, daha sonra Gürcü-Abhaz Uyuşmazlığının nedenleri analiz edilmiş, takiben çözüm önerileri geliştirilmiş ve son olarak Gürcü-Abhaz Çatışmasının Türkiye’ye yönelik yansımaları ele alınmıştır.

Bu tezin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen başta tez danışmanım Sayın Doç.Dr.Muzaffer Ercan YILMAZ’a; çalışmalarım süresince desteklerini benden esirgemeyen aile üyelerime, dostlarıma, oğlum Doruk GÜNER ve eşim Utku GÜNER’e teşekkürlerimi sunarım.

(7)

ÖZET

GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASI VE TÜRKİYE’YE YÖNELİK YANSIMALARI

GÜNER, Fulya

Yüksek Lisans Tezi, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Muzaffer Ercan YILMAZ

2010, 129 Sayfa

Son yüzyılın ikinci yarısından itibaren artış gösteren sınır içi etnik çatışmalar, özellikle Soğuk Savaş’ın ardından Kafkaslar’da da etkisini göstermiş, eski Sovyet Cumhuriyetleri bir bir bağımsızlıklarını ilan ederken, ülkelerinde istikrarlı bir ortam sağlayamamış, etnik çatışmalara sahne olmaya başlamışlardır.

Bölgede bulunan petrol ve doğalgazın varlığı ve bunların ulaşım yolları, son dönemde uluslararası toplumun Kafkasya’ya olan ilgisinin artmasına sebep olmuştur. Bu önemli bölgede yaşayan halkların, bölgenin mevcut konumundan sağlanabilecek çıkarları paylaşma, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası oluşan yeni statüleri benimseme, bu anlamda ulus bağımsızlıklarını sağlama ve koruma, Batı ülkeleri ve komşular ile ilişkileri geliştirme gibi pek çok konuda çatışan çıkarları, bunların sonucu yaşanan etnik çatışmalar son yıllarda uluslararası gündeme konu olmaktadır.

Bu bağlamda Türkiye’nin komşusu olan Gürcistan’ın resmi sınırları içinde yaşanan Gürcü-Abhaz çatışması, bu iki etnik topluluk arasında yıllardır süregelen uyuşmazlığın arka planındaki nedenleri analiz edebilmek, uyuşmazlığın çözümü için harcanan çabaların başarısızlığının nedenlerini ortaya çıkararak, bilimsel bilgilerden ve yöntemlerden yararlanarak uyuşmazlığı uzlaşmayla sonlandırabilecek öneriler geliştirmek amacıyla bu çalışmada ele alınmıştır.

(8)

Araştırmada yöntem olarak vaka çalışması tercih edilmiş, data toplama tekniği olarak önce literatür taraması, sonra röportaj yapılmıştır. Çalışma kapsamında Gürcü-Abhaz Uyuşmazlığının tarihsel gelişimi incelenmiş, daha sonra uyuşmazlığın nedenleri analiz edilmeye çalışılmış, takiben gerçekleştirilen uzlaşma ve uzlaştırma çabaları bilimsel kriterler ile değerlendirilmiş, Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü literatüründeki belimsel ve çağdaş yöntemlerle uyuşmazlığa çözüm önerileri ortaya konmuştur. Son olarak Gürcü-Abhaz Çatışmasının Türkiye’ye yönelik yansımaları mercek altına alınmıştır.

(9)

ABSTRACT

GEORGIAN-ABKHAZ CONFLICT AND

IMPRESSIONS ORIENTED TOWARDS TURKEY

GÜNER, Fulya

Post Graduate Thesis, Department of Public Administration

Adviser: Doç. Dr. Muzaffer Ercan YILMAZ

2010, 129 Pages

Domestic ethnic conflicts which have increased as of second half of the last century also have had impact upon the Caucasus in particular after Cold War. As the Commonwealth of Independent States declared their independences one by one, they were not able to assure stability and they started to witness ethnic conflicts.

The presence and transportation of petroleum and natural gas in the region caused the concern of international community to increase lately. Adverse interests of the people who have inhabited in that important region which have been encountered as a result of those conflicts in the matter of sharing the procurable benefits of current situation of the region, adopting the new social status occurred after the disintegration of Soviet Union, providing and maintaining national independence in that context and promoting relations with western and neighboring countries have been the subject of international agenda recent years.

In that context, in order to be able to analyze the backroom reasons of ongoing conflicts between these two ethnic communities, to reveal the reasons of failures of the efforts spent for the resolution of the conflict, to develop suggestions to be able to resolve the conflict by making use of scientific information and procedures, the Georgian and Abkhaz Conflict

(10)

which has been encountered in the official country border of Georgia was discussed in this study.

Case study was preferred as a procedure and a literature view was made as a data collection technique first and then an interview was made in the study. Within the scope of study, the historical development of Georgian-Abkhaz Incongruity was viewed. Following that, the reasons of the incongruity were attempted to be analyzed and the attempts of arbitration and negotiation were evaluated through scientific criteria. Resolution offers for incongruity presented through scientific and contemporary methods in the literature of Analyze and Solution of Incongruity. Finally, the impressions of Georgian-Abkhaz conflict oriented towards Turkey were viewed closely.

Key Words: Ethnic conflict, Georgian, Abkhaz, incongruity, solution.

(11)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... iii ÖZET ...v ABSTRACT ...vii İÇİNDEKİLER ...viii GİRİŞ ... 1 YÖNTEM ... 2 Araştırmanın Modeli ... 2

Veri Toplama Tekniği ve Araştırmanın Populasyonu ... 3

BİRİNCİ BÖLÜM GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASININ TARİHSEL GELİŞİMİ ... 4

1.1 Gürcülerin Etnik-Kültürel Kökeni ve Dili ... 5

1.2 Abhazların Etnik-Kültürel Kökeni ve Dili ... 7

1.3 Gürcülerin ve Abhazların Dini ... 8

1.4 Altıncı Yüzyıl ve Sonrası Abhazya’da Gelişmeler ... 9

1.5 1917 Bolşevik İhtilali Sonrası ... 11

1.6 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Dağılması Sonrası ... 13

1.7 Uluslararası Örgütlerin Bölgede Tesisi ... 25

İKİNCİ BÖLÜM GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASININ NEDENLERİ ... 28

2.1 ETNİK ÇATIŞMA TANIMI VE ETNİK KİMLİK KAVRAMI ... 29

2.1.1 Etnik Çatışma Tanımı ... 29

2.1.2 Etnik Kimlik Kavramı ... 29

2.2 GÜRCÜ- ABHAZ ÇATIŞMASINDA ETKİLİ OLABİLECEK ETNİK ÇATIŞMA NEDENLERİ... 29

2.2.1 Etnik Kimliği İfade İsteği ... 30

2.2.2 Ayrımcılık ... 34

2.2.3 Sosyal Karşılaştırma ... 37

2.2.4 Demokrasinin Sitem ve Kültür Olarak Zayıflığı... 38

2.2.5 Ekonomik Kaynakların Kısıtlılığı ve Baskın Grup Lehine Dağılımı ... 44

2.2.6 Sistemsel Çöküş Teorisi ... 48

2.2.7 Seçilmiş Travmalar ve Seçilmiş Övünçler ... 50

2.2.8 Seçici Algılama ... 51

2.2.9 Şiddetli Aşağılama ... 52

2.2.10 Genelleme ... 52

(12)

2.2.12 Yayılma ve Örnek Etkisi ... 56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ... 58

3.1 TARAFLARIN SORUNA YAKLAŞIMI ... 59

3.1.1 Gürcü Toplumunun Yaklaşımı ... 59

3.1.2 Abhaz Toplumunun Yaklaşımı ... 61

3.2 GÖRÜŞME ... 65

3.2.1 Etnik Çatışmaların Taraflarınca Başarılı Bir Görüşme Yapmanın Temel Prensipleri... 66

3.2.1.1 Görüşme sürecinde duygulara değil çıkarlara odaklanmak ... 66

3.2.1.2 Karar vermeden önce sonuca ilişkin çokça öneri geliştirmek ... 66

3.2.1.3 Negatif duyguların aşırı etkisi altında iken görüşmeye başlamamak... 68

3.2.1.4 Görüşme ortamını işbirliği ve statüsel eşitlik ima edecek biçimde düzenlemek ... 69

3.2.1.5 Görüşme esnasında karşı tarafı düşman gibi algılamamak, haklı beklentilerini göz ardı etmemek ... 69

3.3 ARABULUCULUK ... 70

3.3.1 Arabulucuların Motivasyonu ... 72

3.3.1.1 Uyuşmazlığın olumsuz etkilerinden kaçınma isteği ... 72

3.3.1.2 Taraflar üzerinde etki sahibi olma veya var olan etkiyi güçlendirme isteği... 72

3.3.1.3 Sosyal barış ve uyumu sağlama isteği ... 73

3.3.2 Gürcü-Abhaz Çatışmasına Arabuluculuk Yapan veya Yapmak İsteyen Üçüncü Partilerin Motivasyon Değerlendirmeleri ... 73

3.3.2.1 Amerika Birleşik Devletleri ... 74

3.3.2.2 Rusya Federasyonu ... 75

3.3.2.3 Türkiye Cumhuriyeti ... 77

3.3.2.4 Birleşmiş Milletler ... 79

3.3.2.5 Avrupa Birliği ... 80

3.3.2.6 Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ... 82

3.3.3 Çatışma Taraflarının Arabuluculuğu Kabul Etme Nedenleri... 82

3.3.4 Arabulucunun Kimliği: Gürcü-Abhaz Çatışmasında Arabulucu Kim Olabilir?... 84

3.3.4.1 Güvenilirlik ... 85

3.3.4.2 Tarafsızlık ... 87

3.3.4.3 Taraflara ve uyuşmazlığa aşinalık ... 88

3.3.5 Arabuluculuğun Zamanlaması ... 89

3.3.6 Arabuluculuk Süreci ... 91

3.3.6.1 Taraflarla ön kontak ve güvenilirlik sağlama ... 92

3.3.6.2 Uyuşmazlık ve taraflar hakkında bilgi toplama ... 92

3.3.6.3 Planlama ... 92

3.3.6.4 İletişime geçiş ... 93

(a) İletişim eksikliği ve duygusallıkla mücadele ... 93

(b) Taraflar arası güven tesisi ... 94

(c) Uyuşmazlık konusuna giriş ... 94

3.3.6.5 İletişimin olgunlaşması ve formül arayışı ... 95

3.3.6.6 Sonuca ulaşma... 95

(13)

3.5 MEDYANIN KULLANILMASI ... 98

3.6 TOPLUMLAR ARASI DİPLOMASİ ... 100

3.7 DEMOKRATİKLEŞME ... 102

3.8 ORTAK AMAÇ İÇİN KARŞILIKLI BAĞIMLILIK ... 104

3.9 KALKINMA ... 105

3.10 İSTİKRARLI BİR ULUSLARARASI ORTAM ... 106

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASININ TÜRKİYE’YE YÖNELİK YANSIMALARI ... 109

BEŞİNCİ BÖLÜM SONUÇ ... 121

(14)

GİRİŞ

Çalışmanın amacı, Gürcü ve Abhaz toplumları arasında süregelen uyuşmazlığı analiz etmek, çözüm için önerilerde bulunmak ve taraflar arasında yaşanan çatışmaların Türkiye’ye yönelik yansımalarını ortaya koymaktır.

Etnik çatışmaların artış gösterdiği günümüz koşullarında, uyuşmazlıklar daha kompleks hale gelmiş, eski yöntemler çözüm üretmede yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu nedenle uyuşmazlıklara bilimsel yöntemler kullanarak çözüm aramak bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.

Bu çalışmada Gürcü-Abhaz Çatışması sadece tarihsel verileri ele alarak değil, aynı zamanda Gürcü ve Abhaz kökenli bireylerle doğrudan görüşerek ve fikirleri alınarak incelenmiş; çatışmaya sebep olan uyuşmazlığın nedenleri Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü disiplininin sunduğu bilimsel bir yaklaşımla açıklanmaya ve yine aynı disiplinin ortaya koyduğu yöntem ve paradigmalar yardımıyla çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır.

Çalışma, veri toplama aşamasında, literatür taraması için kullanılan kaynaklar olarak, konu hakkında kitaplar, dergiler, süreli yayınlar, araştırma raporları, ve internet veri tabanları gibi yazılı kaynaklar ile; birincil veri olarak kullanılan Gürcü ve Abhazların fikirleri ise, röportaj yapılan örneklem ile sınırlıdır.

Çalışmada yöntem olarak kullanılan “tek vaka çalışması”, farklı vakaları karşılaştırma olanağı sunmadığı için, çalışma genel olarak Gürcü-Abhaz Çatışması ile sınırlıdır. Bu özellikleri ile ele alındığında çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar, daha çok bu çalışmaya özgüdür. Kısaca bu çalışmada iç geçerlilik yüksek, dış geçerlilik daha düşüktür.

Söz konusu uyuşmazlığın analizi ve çözüm önerileri için kullanılan, Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü disiplininin ortaya koyduğu yaklaşımlar mutlak doğru veya her uyuşmazlığa uygulanabilecek kesin kurallar değil, farklı bakış açıları yaratmaya yardımcı olan ve çeşitli çözüm önerilerini genel olarak ifade eden teorilerdir. Uyuşmazlıklar farklı koşullarda farklı bir veya

(15)

daha fazla nedenden kaynaklanabildiği gibi, bir uyuşmazlığı sonlandırabilen öneriler bir başka uyuşmazlıkta işe yaramayabilir. Bu bağlamda çalışmada Gürcü-Abhaz Uyuşmazlığı için mümkün olduğu kadar doğru değerlendirmeler yapılmaya, iç geçerlilik yükseltilmeye çalışılmıştır.

Kafkaslar, Gürcistan, Abhazya, Kafkas halkları ve Türkiye-Gürcistan ilişkileri üzerine daha önce pek çok araştırma yapılmıştır. Özellikle Ağustos 2008’de Gürcü yönetiminin Güney Osetya’ya silahlı müdahalesinden sonra bölge uluslararası toplum için dikkat çekici hale gelmiş, Gürcistan hakkında yayınlanan çalışmalar artış göstermiştir.

Konu son gelişmelerin ardından gerek yazılı-görsel medya, gerekse uluslararası toplumun siyaset bilimcileri tarafından her fırsatta gündeme taşınmış, yorumlanmış, üzerinde tartışmalar yapılmıştır. Bununla birlikte sosyal bilimciler tarafından bir çok araştırma gerçekleştirilmiş, konu askeri, coğrafi, stratejik, ekonomik ve politik yönlerden defalarca incelenmiştir.

Ancak farklı olarak bu çalışmada, tüm bu yönlerin ortak olarak ele alınması, Gürcü-Abhaz Çatışması’nın nedenlerinin analizinde çok disiplinli bir yaklaşımla araştırma yapılması gerektiği üzerinde durulmuştur. Abhazya sorununa çözüm önerileri olarak geleneksel yöntemler yenilikçi bakış açıları ile yorumlanmış, önerilere bilimsel nitelik kazandırılmaya çalışılmıştır.

YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, araştırmanın populasyonu-örneklemi ve veri toplama tekniği ele alınmıştır.

Araştırmanın Modeli

Gürcüler ve Abhazlar arasında yaşanan çatışmanın incelendiği bu çalışmada, araştırma modeli olarak “vaka çalışması” kullanılmıştır. Konu ile ilgili vakalar tek tek mercek altına alınmıştır. Gürcü-Abhaz Çatışması bir vaka olduğu gibi Gürcüler bir vaka, Abhazlar da bir başka vaka olarak incelenmiştir. Çalışmalanın genelinde Gürcü-Abhaz Çatışması tek vaka olarak ele alınmış, başka benzer bir vaka ile kıyaslanma yoluna gidilmemiş olduğu için, araştırma “tek vaka çalışması” niteliğindedir. Çalışmada hedef,

(16)

konu ile ilgili yeni bir perspektif yaratabilmektir. Bu nedenle tek vaka çalışması tercih edilmiştir.

Veri Toplama Tekniği ve Araştırmanın Populasyonu

Çalışmada kullanılmak üzere öncelikle Gürcüler, Abhazlar, aralarındaki sorunun tarihsel gelişimi, çatışma bölgesinin özellikleri ve uluslararası toplum için önemi gibi konularda literatür taraması yapılmıştır. Bu yöntemle ikincil veriler toplanmış ve çalışma konusunun çerçevesi bu verilerin yorumlanması ile şekillendirilmiştir.

Sonraki adımda veri toplamak için “röportaj” uygulanmıştır. Röportaj için beş Abhaz ve beş Gürcü ile görüşülmüştür. Ancak görüşülen iki Gürcü resmi yetkililer oldukları gerekçesi ile röportajlarının kullanılmasına izin vermemişlerdir. Bu nedenle toplamda üç Gürcünün röportajı veri olarak çalışmada kullanılmıştır. Kişilere ulaşmak için kartopu yöntemi uygulanmış, öncelikle birer Gürcü ve Abhaz ile röportaj yapılmış daha sonra onlar aracılığıyla diğer kişilerle temas kurulmuş, röportaj imkanı sağlanabilmiştir.

Röportaja gitmeden önce sorular yazılı olarak hazırlanmıştır. İlgili kişilerden görüşme için önceden randevu alınmıştır. Yüz yüze ve e-posta aracılığı ile röportajlar yapılmıştır. Türkiye’de yaşayan Abhazlar ve Gürcülerle yapılan röportajlar çoğunlukla yüz yüze yapılmış, Abhazya’da ve Gürcistan’da bulunanlarla ise önce telefon ile görüşülmüş, ardından e-posta aracılığı ile röportaj gerçekleştirilmiştir.

Röportaj soruları Abhazlar için 16, Gürcüler için 15 adet olacak şekilde hazırlanmıştır. Burada soru sayısı görüşülen kişileri sıkmayacak ve aynı zamanda araştırma için gereken veriyi sağlayacak sayıda belirlenmeye çalışılmıştır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

GÜRCÜ-ABHAZ ÇATIŞMASININ TARİHSEL GELİŞİMİ

Kafkasya, tanımlamalarda genel olarak Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmüştür. Bu tanımlamalara göre Kuzey Kafkasya denince Rusya Federasyonu içinde kalan Adige, Karaçay-Çerkes, Kabardin-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, İnguşetya ve Dağıstan Cumhuriyetleri akla gelmekte; yine bu tarife göre, Güney Kafkasya ise Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri ve bu sınırlar içerisinde yer alan Abhazya, Acara, Dağlık Karabağ, Nahçivan ve Güney Osetya bölgelerinden oluşmaktadır. Ancak, Doç. Dr. Ufuk Tavkul(2007:11-12)’a göre bu tanımlamalar bölgenin tarihi, etnik, sosyolojik ve kültürel gerçeklerine uymamaktadır. Tavkul’a göre; bilimsel açıdan gerçekte tek bir Kafkasya vardır, o da bugün pek çok çevre tarafından Kuzey Kafkasya olarak adlandırılan bölgedir. Fakat bu sınıflandırma da eksik kalmaktadır; çünkü bugün siyasi olarak Gürcistan’a bağlı olan Abhazya ve Güney Osetya da etnik ve kültürel açıdan Kafkasya’nın bir parçasıdır. Güney Kafkasya olarak tabir edilen bölgenin asıl adı ise Kafkas Ötesi’dir.

Ermenistan ve Azerbaycan ile birlikte, Güney Kafkasya ya da Kafkas Ötesi olarak tabir edilen bölgedeki üç ülkeden biri olan Gürcistan, Doğu-Batı istikametinde 450 km., Güney-Kuzey istikametinde 200 km. derinliğe sahip olup, toplam kara sınırı uzunluğu 1168 km., deniz sınır uzunluğu ise 224 km.dir. Türkiye ile 200 km. kara sınırına sahiptir (Mert, 2004:105).

(18)

Gürcistan’ın yüzölçümü yaklaşık 69.700 km² dir. Bu alanın 8.600 km²si Abhazya, 2.800 km²si Acara, 3.800 km²si Güney Osetya bölgelerine aittir (Tavkul, 2002:63). 4.700.000 kişilik Gürcistan nüfusunun % 70.1’i Gürcü, % 6.3’ü Rus, % 8.1’i Ermeni, % 5.7’si Azeri, % 1.8’i Abhaz ve % 3’ü Osetlerden oluşmaktadır (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu[DEİK], 2009).

Gürcistan’ın nüfusunun %30’u azınlıktır. Dahası, örgütlenme ve kimlik açısından kabilesel olan bu küçük topluluklar Gürcü egemenliğine yoğun olarak hınç duymaktadırlar (Brzezınskı, 1997/1998:118). Bu topluluklardan biri de Abhazlar’dır.

Çalışmaya konu olan Gürcü-Abhaz çatışmasının iyi analiz edilebilmesi için, öncelikli olarak bu uyuşmazlığın tarihsel gelişimini açıklamak gerekmektedir.

Gürcü-Abhaz uyuşmazlığının tarihsel gelişimi ele alındığında değinilmesi gereken ilk nokta, bu iki toplumun birbiriyle akrabalık bağı olmadığı ve farklı genetik kökenlerden geldikleridir. Dolayısıyla birbirinden farklı dillere ve geleneklere sahiptirler.

1.1 Gürcülerin Etnik-Kültürel Kökeni ve Dili

Gürcüler kendilerine Kartvel-ebi, anayurtlarına da Sa-kartvel-o (Kartveli halkının ülkesi) adı vermektedirler. Her iki isim de Gürcü halkının “atası” olan efsanevi yarı tanrı kral Kartlos ile bağlantılıdır; Tiflis’in yer aldığı orta Gürcistan’ın asıl eyaletinin adı Kartli idi. Çoğu etnik terimde olduğu gibi yabancı unsurlar Gürcülerin kendi ortak ismi olan Kartveli ile hiç ilişkisi olmayan isimler bulmuşlardır. Ermeniler ve Persler Doğu bölgesindeki Gürcüleri sırasıyla Virk veya Virşn diye adlandırmışlardır. Vir öğesi İberleri veya İveroi ismini güçlendirmek için Romalılar veya Yunanlılarca kullanılmıştır. Vir veya ber kökünün Heredotos döneminde öne çıkan Sasperoi ve Tibareni adlı eski Kafkas kabileleri ile ilişkisi olması mümkündür. Araplar ve İranlılar Gürcüleri “Kurc” veya “Gurc” diye adlandırmaktadırlar. Batı Avrupalılar bu biçimlerden “Georgians” (Gürcüler) adını çıkarmış ve bunu yanlış biçimde ülkenin sahibi ve koruyucusu olan Aziz Giorgi ile ilişkilendirmeye çalışmışlardır (Lang, 1997:16).

(19)

Kökenleri Hitit uygarlıkları ile ilişkilendirilen Gürcülerin tarihi, 4000 yıl önce Avrupa ve Önasya’ya göçen Kafkas kavimlerine dayanmaktadır. M.Ö. 1200 sonrası, Hitit İmparatorluğu’nun çöküşünden hemen sonraki yıllarda, Asur’un tarihi kayıtları Gürcülerin öncüleri sayılabilecek egemenler ve aşiretler hakkında somut veriler sağlamaya başlamıştır. Bu halklardan önde gelenlerden biri Gasgas veya Kaşki diye anılan, Karadeniz’in güney kıyılarında yaşayan yarı barbar bir halktı. Bunlarla ilişkili olan Alzi ile Purulumzi bölgelerindeki Murat nehri boyunca uzanan yukarı Fırat bölgesinde yerleşmeye çalışan Muşkiler bir diğeri idi. Muşkiler Asurlulara yenilginin ardından bölündüler, bir kol batıya doğru ilerleyerek Kızılırmak bölgesine yerleşti, diğer kol ise kuzeydoğu Transkafkasya’ya doğru çekildi ve Güneybatı Gürcistan’a yerleşerek önde gelen Gürcü kabilesi Meshilerin çekirdeğini oluşturdu, bu kabilenin başkenti Samtshe’dir. Bir diğer önemli unsur, Asur kaynaklarınca Daiaeni (Daiani) konfederasyonu adı verilen, Urartulularca Diauehi(Diaohi) ve Yunanlılarca Taohoi olarak adlandırılmış halktır (Lang, 1997:50-52). Bu aşiretler bugün yaşayan Gürcü halkının temelini oluşturan halklardır.

İÖ VI. yüzyılda Batı Gürcistan bölgesinde güçlü Kolheti Krallığı kurulmuş; İÖ III. yüzyıl başlarında ise Doğu Gürcistan’da Kartli Krallığı kurulmuştur (Vaçnadze, Guruli, Bahtadze, 2004). Bu bölgede üç bin yıldan beri Gürcü boyları yaşıyorlardı. Bu dönemde Gürcü boyları Doğu Gürcistan’ın merkezi bölümünü ve devamındaki Batı Gürcistan bölümünü tutmuşlardı. Kartli Devleti’ni güçlendirmek ve boş toprakları kullanabilmek için bu dönemlerden başlayarak 20. yüzyıl sonlarına kadar bölgeye; Ermeniler, Oslar, Azeriler, Aisoniler, Kürtler, Yunanlılar, Ukraynalılar, Ruslar ve Yahudiler yerleştirilmiştir (Miminoşvili, 1998/1999:75-79). Bunlar hep beraber barış içinde yaşıyorlardı. Kültürü ve günlük hayatı paylaşıyorlardı.

Sınırlı bir coğrafi bölgede Gürcüler çok sayıda farklı bölgesel kültüre ve diyalekte sahipti. Kartveliler ilk dönemlerde üç ana linguistik kola ayrılmışlardır, bunlar İberler veya asıl Gürcüler, Svanlar ve Megrel-Lazlardır. Megreller ve Lazlar Karadeniz’in ikinci dereceden tropikal ikliminde yoğunlaşmışlar, Svanlar yüksek Kafkas vadileri arasında bağımsız kabileler

(20)

oluşturmuşlar, bu arada egemen İber-Gürcüler de Kartli, Kaheti, Samtshe, İmreti gibi modern eyaletleri ve bunlara bitişik kimi alanları kaplamışlardır (Lang, 1997:20-21).

Antropolojik açıdan Gürcüler, Svanlar ve Megrel-Lazlarla birlikte “Ponto-Zagros” diye adlandırılan grupta yer alırlar ve palaeo-Kafkas halkları içinde ortada bir yer işgal ederler (Lang, 1997:19).

Gürcüce, Svanca ve Megrel-Lazca birlikte Kafkas dil ailesinden İber-Kafkas grubunu oluştururlar. İber-Kafkas dilleri Hint-Avrupa dillerinden, Türk ve Sami dil ailelerinden, zaman içinde birçok kelime ve yapılar almış olmasına rağmen, bu dillerden tamamen farklıdır (Lang, 1997:20-21).

1.2 Abhazların Etnik-Kültürel Kökeni ve Dili

Abhazlar Gürcistan’ın Karadeniz ile Kafkaslar arasında kalan bölgesinde yaşamakta olup Kuzey Kafkasya yerli halklarına mensupturlar (Bolat, 2006:326).

Abhaz-Adige zümresinden bir Kafkas kavmi olan Abhazlar kendilerine Apsua derler. Abhazlar beş boya bölünmüşlerdir. Bunlar Karadeniz kıyısı boyunca kuzeyden güneye Cigetler, Abzıblar, Ahçipsalar’dır. İç kesimlerde ise kuzeyde Zamballar (Hırps ya da Tzaballar) güneyde Aybgalar’dır. 14-15. yüzyıllarda Abhazlardan ayrılarak Kafkas dağlarının kuzeyine göç eden ve kendilerine Aşuva, Aşkaruva adlarını veren bazı etnik gruplar Abaza (ya da Abazin) adıyla tanınmaktadırlar (Tavkul, 2007:129).

Abhaz uygarlığını oluşturan kültür Kuban-Kolkhide kültürüdür. Kökleri M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanır. Kuzey Kafkasya’da ilk yerleşik halklardan olan Kuban kültürü, kendisinden bir süre sonra ortaya çıkan Kolkhide kültürünü etkilemiş Adige-Abhaz kültürel özelliklerine bürünmüştür. M.Ö. 1200 ile 1100 yıllarında açığa çıkan Kolkhide kültürünün etki alanları Abhazya’daki Kuzey Kafkas sıra dağlarından Karadeniz sahillerine kadar uzanmaktaydı. Abhazlar Kolkhide krallığı içerisinde, Svanlar, Lazlar, Migreller ve Gürcülerle birlikte yaşamlarını sürdürmüşlerdir (Saltık, 2000:103-105).

(21)

M.Ö. 13-12. yüzyıllarda kurulmuş olan Kolhide Krallığı’nda yaşayan Abhazlar M.S. 2. yüzyılda bu krallığın Romalılar tarafından yıkılmasıyla Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine girmişlerdir (Tavkul, 2007:125).

Sonraki yıllarda Abhazya İranlıların ve Bizanslıların sık sık istilalarına uğramış, Abhazlar çetin ve amansız savaşlara maruz kalmışlardır. Abhazya 4. yüzyılda Eğrisi Krallığı bünyesinde birleşmiştir. Sonraki yıllarda Abhazlar Eğrisi Krallığına karşı çıkmışlar ve 5. ve 6. yüzyıllarda Romalıların vassalı olmuşlardır. Bizanslılar ile Araplar arasında yaşanan savaşların sonunda, 8. yüzyıla girildiğinde Araplar Abhazya’yı tamamen işgal etmişlerdir (Saltık, 2000:105-111).

Abhaz dili başka köklere yakın olan dillerle (Abaza, Ubıh ve Kabardey) Batı Kafkas (Abhaz-Adıge) grup dilini oluşturur ve 700 bin kişi bu dilde konuşmaktadır. Dilbilimciler Abhaz – Adıge anadilinin oluşumunu 3. binyılla ilişkilendiriyorlar. Bu dilin üç ana dala bölünmesi (Abhaz-Ubıh-Adıge) aşağı yukarı 4 bin yıl önce başlamıştır. N.S.Trubetskoy’un 50 yıl önce ortaya attığı teze göre Batı Kafkas dilleri Doğu Kafkas dilleriyle aynı köktendirler (Çeçen, İnguş, Avar, Lezgi, Lak, Dargi, Tabasaran vb.) ve Kuzey Kafkas dil ailesini oluştururlar (Kafkas Derneği, 2002).

1.3 Gürcülerin ve Abhazların Dini

Dinleri konusunda ise halen bir takım tartışmalar vardır. Abhazların Müslüman, Gürcülerin de Hıristiyan olduğu açıklamasıyla bu iki toplum arasındaki anlaşmazlıkların tipik olarak iki dinin çatışması şeklinde basitleştirilmesi kimi araştırmacılar tarafından kabul edilirken, kimileri şiddetle karşı çıkmaktadır.

Bugün büyük çoğunluğu Hıristiyan Ortodoks olan Gürcülerin Hıristiyanlığa geçişi, Büyük Constantinus döneminde M.S. 330 yıllarında gerçekleşmiştir (Lang, 1997:83). Bu yüzyılda Bizans düşüncesinden çok etkilenmiş bir Hıristiyanlık kültürü Gürcistan’da yayılmaya başlamıştır. 5. yüzyılda bağımsız bir Gürcistan kilisesinin kurulmasıyla Gürcistan’daki misyonerlik hareketleri kuzeye, dağlık bölgeye, yani Kafkasya’ya doğru yön değiştirdi. Sarp dağ yamaçlarında kurulan manastır ve kiliselerle, burada

(22)

Hıristiyanlığı yerleştirmek için sarf edilen ilk gayretler Kafkas halkları üzerinde büyük etki yapmıştır (Tavkul, 2007:443).

Abhazlar ise 5. ve 6. yüzyıllarda Doğu Roma İmparatorluğu’nun vassalı olmuşlardır. Roma Kralı Justinyen Abhazları Hıristiyan yapmak için Abhazya’nın en büyük ve güçlü ticaret merkezleri olan Pitsunda, Gagra ve Sohum kalelerini işgal etmiş, buralara en ünlü Roma komutanları ve din adamlarını yerleştirmiştir. Bu çalışmalar sonucunda Abhazlar Hıristiyanlığı benimsemişlerdir (Saltık, 2000:105-111).

8. yüzyılda Abhazlar Gürcü kilisesine bağlanmıştır (Bolat, 2006:326). 1587’de Abhazya toprakları Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçince de bölgede Müslümanlık yaygınlaştırılmaya başlanmıştır (Saltık, 2000:112-116).

Bugün Abhazların büyük bir kısmı Hıristiyan, bir kısmı da Müslümandır. Ancak Abhazlar arasında her iki dine ait inançlar arasında, çok güçlü bir temele sahip eski çok tanrılı inançların ince bir tabakası yer almaktadır (Tavkul, 2007:429).

1.4 Altıncı Yüzyıl ve Sonrası Abhazya’da Gelişmeler

6. yüzyılda Abhazlar ve Gürcüler, Bizans ve İran’a karşı özgürlük ve bağımsızlık için birlikte savaşmışlardı (Miminoşvili, 1998/1999:136-137). 8. yüzyıl sonlarında ise Abhaz Kralı II. Leon beyliğini Abhaz Krallığı olarak ilan etmiştir. 9. ve 10. yüzyıllarda ülke sınırları içerisinde çok farklı etnik gruplar bulunuyordu. 10. yüzyılda Abhaz toprakları daha da genişlemiştir. 10. yüzyıldan itibaren Abhaz Krallığı ile Ermeni ve Gürcü krallıkları arasında zorlu yıllar dönemi başlamıştır. Bu dönemlerde Abhaz kralı III. Konstantin Gürcistan topraklarına hakim olmuştur. İç karışıklıklar sonucu 11. yüzyılın sonlarına doğru Abhaz Krallığı, denetimindeki Gürcistan topraklarını kaybetmiştir (Saltık, 2000:111-112).

Abhaz Krallığının yıkılması sonucu, iktidara Gürcü Bagrationi hanedanı geçmiş ve Gürcü Krallığı kurulmuştur. Gürcü Krallığının da Moğol istilası sonucu yıkılması ile Abhazya 15. yüzyılda tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur (Diaspora ve Entegrasyon Enstitüsü, 1998).

(23)

Daha sonraki yüzyıllarda Gürcü krallığının bünyesine Abhazya da eristavlık olarak giriyordu. 16.-18. yüzyıllarda Gürcistan ayrı prensliklere bölünmüştür. Bu dönemde Abhazya Odişi Prensliğine bağlıydı. Daha sonra ise kendisi ayrı bir prenslik olmuştur (Miminoşvili, 1998/1999:136-137).

1587’de Abhazya toprakları Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. Bu dönemde Abhaz-Gürcü ilişkileri de iyi gitmiyordu. Osmanlı - Gürcü savaşı başlamıştır. Daha sonra bu savaş, Osmanlı-Rus savaşlarına dönüşmüştür. Abhazya yaklaşık üç asır Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında kalmış, 18. yüzyılda Abhazya’yı Ruslar yeniden işgal etmiştir (Saltık, 2000:112-116).

Abhazlar, 1810’dan 1864’e kadar Rus–Kafkas mücadelesinde yer almışlar, mücadelenin kaybedilişinin ardından diğer Kafkas halkları ile beraber Osmanlı topraklarına sürülmüşlerdir (Bolat, 2006:326). Rusların bütün Kuzey Kafkasya’yı işgali 1864 yılında tamamlanmıştır. Abhazya’nın batısındaki Abhazların tümü Osmanlı topraklarına yerleştirilmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucu ikinci büyük zorunlu göç ve sürgün ile binlerce Abhaz Anadolu’ya yerleştirilmiş ve Abhaz topraklarına Ruslar, Gürcüler ve Ermeniler yerleştirilmişlerdir (Saltık, 2000:116-117).

Göç ettirilen nüfus yerine Rus yanlısı grupların bölgeye yerleştirilmesi, geri kalan nüfusun Ruslaştırılması politikalarının uygulanması süreci ile bölgedeki dengenin Rusya lehine bir daha değiştirilemeyecek biçimde yeniden kurulması hedeflenmekteydi. Bu çerçevede bölgede kalan Kuzey Kafkasyalı nüfusun bir kısmı da 1898 ve 1906’da yeni sürgünlerle Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır (Çelikpala, 2006:92-93).

Abhazya’da 1870’li yıllarda nüfusun büyük çoğunluğu Abhazlardan oluşuyordu. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra bölgenin nüfus yapısı değişmeye başlamıştır. Savaş sonrasında 32 bin Abhaz’ın Kafkasya’yı terk ederek Osmanlı topraklarına sığınması ve Müslüman Abhazların Türkiye’ye göç etmelerinden sonra topraksız Gürcü köylülerinin Batı Gürcistan’dan Abhazya’ya göç ederek yerleşmeleri sonucunda 1897 yılında Abhazya nüfusunun % 55.3’ü Abhazlardan oluşurken % 24.4’ü Gürcülerden oluşur

(24)

hale gelmiştir (Tavkul, 2002:64). Bu sürgünlerle Abhazya farklı dilleri, kültürleri, etnik toplulukları barındıran bir coğrafya haline gelmiştir.

Bunların yanında Gürcistan, 1783’te Çarlık Rusyası’nın vassalı olmuş ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB)’nin dağılmasına kadar Rus yönetimine yakınlığını sürdürmüştür (Kanbolat, 2008:52).

1.5 1917 Bolşevik İhtilali Sonrası

Abhazlar 1917 Bolşevik ihtilalinden sonra, Çarlık Rusyası yıkıldığında, kuzeyde yaşayan Kafkasya halkları ile bütünleşme çalışmalarına girmişlerdir. 1 Mayıs 1917’de Terekkale (Vladikavkaz) şehrinde toplanan Kuzey Kafkasya Halkları Kurultayı’na Abhazya delegeleri de katılmışlardır. 11 Mayıs 1918’de kurulan Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti’nin devlet sınırları Abhazya’yı da kapsıyordu ve bu cumhuriyetin bayrağındaki yedi yıldızdan biri Abhazya halkını simgeliyordu (Tavkul, 2002:64).

Çarlığın yıkılması ve Bolşevik ihtilalini takiben 26 Mayıs 1918’de Gürcistan bağımsız bir devlet kurarak Almanların himayesine sığınmıştır. Fakat 1918’de Almanların 1.Dünya Savaşı’nda yenilmesi üzerine İngilizler Gürcistan’ı işgal etmişlerdir. Müttefikler 1920’de Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımışlardır. 25 Şubat 1921’de ise Sovyet Kızıl Ordusu Gürcistan’ı işgal ederek Tiflis’te Sovyet rejimini kurmuştur (Tavkul, 2002:64).

Abhazya Bolşevik temsilcileri 28 Mart 1921’de, Bolşevik Partisi Merkez Komitesi Kafkasya Konferansı düzenlemiştir (Saltık, 2000:118). 31 Mart 1921'de Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etmiş, 21 Mayıs 1921'de Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanımıştır. Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Aralık 1921'de iki devlet arasındaki ilişkilere temel oluşturan Birlik Antlaşmasını imzalamışlardır. Buna göre Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti aralarında askeri, siyasi ve ekonomik alanlarda birliğe girmiş olacaklardı. Daha sonra Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Aralık 1922’de SSCB’nin kuruluşunda yer almıştır (Cergenia, 2001).

(25)

1925 tarihli Anayasası, Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olduğunu ve kendi isteği ile katıldığı SSCB’den kendi isteği ile ayrılma özgürlüğüne sahip olduğunu belirlemiştir (Mert, 2004:52).

1931’de ise Stalin Abhazya’yı Özerk Cumhuriyet olarak Gürcistan’a bağlamıştır. Abhazlara göre, 1937-53 dönemi Abhazya için soykırım ve asimilasyon yıllarını muhteva etmiştir (Bolat, 2006:326).

Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin, Abhazya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dönüştürülmesi, yani Cumhuriyet statüsünün Özerk Cumhuriyet statüsüne indirgenmiş olması ve aynı dönemde hem Stalin yönetiminin hem de Gürcü yönetiminin Abhazlar üzerinde uyguladığı kötü politikalar ve zorlamalar Gürcü ve Abhaz toplumları arası düşmanlığı pekiştirmiştir.

Bu yıllarda Abhazya’da, Abhaz dili, eski coğrafi yer adları, alfabe, tarih ve kültür de değiştirilmeye başlanmıştır. Aynı yıllarda Batı Gürcistan’dan Abhazya’ya kitle halinde göçler yaptırılmış, Abhazya’nın Oçamçira, Gudavta ve Gagra bölgelerinde Gürcüler çoğunluk haline getirilmişlerdir. Bu suni artış sonucunda 1939-1959 yılları arasında Abhazya’da Gürcü nüfusu 70 bin kişi artarken, Abhaz nüfusu sadece 5 bin kişi çoğalmıştır. Bunların yanısıra aynı dönemde Abhazya’da hükümet, parti ve Sovyet organlarında hiçbir Abhaz bulunmuyordu (Tavkul, 2002:65).

1970’li yılların sonlarından itibaren Abhazlarla Gürcüler arasında gittikçe artan şiddetiyle çatışmalar yaşanmış ve Abhazlar sürekli olarak Rusya’ya bağlanma talepleriyle Moskovo’ya başvurmuşlardır (Çelikpala, 2006:113-114). Bunun üzerine 1978’de Abhazya’nın durumunu bir nebze düzelten anayasa kabul edilmiştir (Bolat, 2006:326).

Bu dönemde Moskova, Abhazlara büyük ölçüde ekonomik, siyasi ve kültürel tavizler vermek zorunda kalmıştır. Örneğin, Sohum’da bulunan Pedagoji Enstitüsü, Abhaz Devlet Üniversitesi’ne dönüştürülmüştür. Sohum’da Abhazca yerel televizyon yayınları başlamış, Abhaz Devlet Halk Dansları Topluluğu ve Abhaz Devlet Tiyatrosu kurulmuş, Abhazya’ya ekonomik yatırımlar yapılmıştır (Tavkul, 2002:66-67).

(26)

1979 yılı sayımlarına göre Abhazya’da sürekli yaşayan insan sayısı 486.000 kişidir. Bunlardan 213 bini Gürcü(%43,99), 83 bini Abhaz(%17,1), 80 bini Rus (%16,4), 73 bini Ermeni(%15,1)’ydi. Bunun yanında Ukraynalılar, Yunanlılar, Estonyalılar ve diğer milletler de yaşamaktaydı. 1989 yılı sayımlarına göre, nüfus 525 bine ulaşmıştır. Bunların 243 bini Gürcü(%45,7), 93 bini Abhaz(%17,8), 76 bini Rus’tur(%14,6) (Miminoşvili, 1998/1999:137). Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere nüfus oranı hızla Gürcüler lehine değişmiştir.

1.6 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Dağılması Sonrası

SSCB dağıldığında, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin bağımsızlıkları tanınmış, fakat Sovyet Cumhuriyetlerinin altında yer alan Özerk Cumhuriyetlerin bağımsızlık talepleri tanınmamıştır (Cergenia, 2001).

Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde Gürcü parlamentosu, Şubat 1989, Mart ve Haziran 1990 tarihlerinde olmak üzere aldığı kararlarla Gürcistan’ın bağımsız ve egemen bir devlet olduğunu ilan etmiş, Gürcistan’da üniter bir siyasi yapının kurulacağını açıklamıştır. Bu doğal olarak Abhazya ve Osetya’nın statüleriyle ilgili olarak ciddi sıkıntılar yaşanacağının ilk habercisi olmuştur (Çelikpala, 2006:113-114).

9 Nisan 1991'de Gürcistan Yönetimi "Gürcistan'ın devlet bağımsızlığının yeniden kurulduğuna dair sözlesme"yi kabul etmiş, Şubat 1992’de 1978 Anayasası’nı yürürlükten kaldırmış ve Sovyet öncesi 1921 Anayasası’na dönüldüğünü ilan etmiştir (Cergenia, 2001). Gürcistan’ın bağımsızlığı uluslararası toplum tarafından da tanınmıştır.

26 Mayıs 1991’de yapılan ilk genel seçimle, Zivard Gamsakhurdia Gürcistan devlet başkanı seçilmiştir. Gürcistan’ın iç sorunları alevlenmiş, önce Gamsakhurdia’ya karşı başlayan çatışmalar, giderek bir iç savaşa dönüşmüş ve şiddetlenerek ülke geneline yayılan olaylar sonucunda, Ocak 1992’de Gamsakhurdia ülkeden kaçmıştır (Çiloğlu, 1998).

Ekim 1992’de yapılan seçimlerle, Sovyetlerin son dışişleri bakanı olan Edvard Şevardnadze, doğduğu toprakların, bağımsız Gürcistan’ın Cbumhurbaşkanı olmuştur. Edvard Şevardnadze Batı’ya açık bir politika

(27)

izlemiştir ve ülke 1991’den 2003’e kadar 12 yıl boyunca onun yönetiminde kalmıştır (Avar, 2007:205-206).

Bu gelişmeler yaşanırken, Abhazlar’ın 19 Mart 1989’da, Abhazya’nın müstakil Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olması gerektiğini içeren ve 30 bin kişi tarafından imzalanan bir mektubu açıklamaları, buna karşı Tiflis’te Gürcülerin yaptığı gösterilerde 19 silahsız Gürcü göstericinin Sovyet askerleri tarafından öldürülmesi, ayrıca Gürcülerin Abhaz Devlet Üniversitesi’nin Gürcü bölümünü Tiflis Devlet Üniversitesi’nin bir bölümü yapmaya çalışmaları 22 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmaların patlak vermesine neden olmuştur (Tavkul, 2002:67).

Gelişmeler karşısında önce, 25 Ağustos 1990'da Abhazya yönetimi, Abhazya'nın Devlet Egemenliği Deklarasyonu’nu ve Abhazya'nın devlet yapısının korunmasının hukuki garantileri hakkındaki kararı kabul etmiştir (Cergenia, 2001). Bu karar ile Gürcistan SSC Yüksek Konseyi tarafından SSCB’den ayrılma sürecinde alınan “Abhazya’nın Gürcistan bünyesine dâhil edilmesi” kararının yasal dayanağı ortadan kaldırılmıştır (Tavkul, 2008:1-2).

Abhazya da aşağı yukarı Gürcistan’ın yaptığını yapmış, kendi parlamentosunda 1925 Anayasası’na döndüğünü ilan etmiştir ve bu anayasaya göre de Abhazya Gürcistan ile bir federe devlet statüsündedir (Dolay, 2001:201). Abhazya, Sovyetler Birliği tarafından alınan karar doğrultusunda; “SSCB ile birlikte olma ya da olmama kararı”nın verileceği 17 Mart 1991 referandumuna katılmıştır (Ceyişakar, 2004). Referandumda Abhaz seçmenlerin % 52.3'ü oy kullanmıştır. Oy kullanan Abhaz seçmenlerden % 98.6'sı birlik içindeki bağımsız cumhuriyetler içinde kalınmasına "Evet" oyu kullanmıştır (Hewitt, 1991).

SSCB’nin 1991 tarihinde resmen dağılmasının ardından Abhazya parlamentosu 23 Temmuz 1992’de aldığı kararla, Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nin ismindeki “Sovyet Sosyalist ve Özerk” sıfatını kaldırarak, SSCB’den ayrılarak bağımsız bir cumhuriyet olan Gürcistan’dan bağımsızlığını ilan etmiştir (Mert, 2004:53).

(28)

Egemenliğini ilan eden Abhaz tarafı, bu durumu ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün nasıl olacağı; bir konfederasyon mu yoksa federasyon mu öngörüldüğünü müzakere etmek üzere 12 Ağustos 1992’de toplanma talebini Gürcü yetkililerine ilettiyse de sonuçta 14 Ağustos 1992 günü Gürcü birlikleri Abhazya’ya girmiştir (Çelikpala, 2006:115). Gürcü-Abhaz çatışması fiilen başlamıştır.

Olayları başlatan kıvılcım, çeşitli silahlı grupların demiryolu trafiğini engellemesiyle bağlantılıdır. Hattın kullanımının sağlanması için Abhazya’nın güneydoğusuna ufak bir milis grubunun gönderilmesi konusunda Tiflis ve Sohum yönetimi ilk önce anlaşmaya varmışlardır. Ne var ki Abhazlar gönderilecek “küçük güvenlik gücünün” tanklar ve uçaklardan oluşan bir işgal ordusu şeklini alacağını, tüm Abhaz sahillerini bombalayarak Sohum’a kadar ilerleyeceğini akıllarından bile geçirememişlerdir (Dolay, 2001:202).

Çatışmalar sonrası yapılan ateşkesin ardından 17 Ağustos’ta Gürcü askerler Sohum’dan çekilmiş, ancak 18 Ağustos’ta Gürcü muhafız birlikleri tekrar Sohum’a girmiş ve Abhaz parlamento binasını top ateşine tutmuşlardır.

3 Eylül 1992’de Moskova’da Rus Yönetiminin arabuluculuğu ile, Gürcistan yönetimi ve Abhaz liderleri bir görüşme gerçekleştirmiştir. Fakat bu görüşmelerin sonucunda imzalanmış olan belge etkin olamamış ve savaş devam etmiştir. 27 Temmuz 1993’de Soçi’de ateşkes antlaşması imzalanmış fakat Gürcistan güçlerinin çekilme konusunda gecikmesi nedeniyle Abhaz güçlerinin 15 Eylül 1993’de başlayan saldırıları neticesinde ateşkes bozulmuş, Abhazlar Sohum’u ele geçirmiş ve Abhazya sınırı doğal sınır olarak ortaya çıkan İnguri Nehri’ne dayanmıştır (Mert, 2004:53).

Savaşta Abhaz ordusunda sadece Abhazlar değil, Rus İstihbarat Teşkilatı tarafından organize edilmiş Çeçen-İnguş, Oset ve Rus Kazaklarından oluşan paralı askerler de Gürcistan’a karşı savaşıyordu. Ayrıca Kafkasya halklarından Çeçenler, Karaçaylılar ve Çerkesler de Abhazya’nın Gürcistan’ın değil, Kafkasya’nın bir parçası olduğuna inandıkları için gönderdikleri illegal silahlı birliklerle Gürcistan’a karşı savaşmışlardır (Tavkul, 2002:70).

(29)

Savaşın son bölümünde Abhazlar Gürcülerin savaşın başında hakimiyet kurdukları bölgeleri tekrar ele geçirmişler ve 30 Eylül 1993’de savaş başladığı yerde sona ermiştir. Gürcü-Abhaz savaşı bir yıldan fazla sürmüş ve Abhazya’da yaşayan yaklaşık 250 bin Gürcü nüfusunun Abhazya’yı zorunlu olarak terk etmesi, 7 bin kişinin ölümü, Abhazya’nın ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda kısıtlamalara maruz kalmasıyla sonuçlanmıştır (Kanbolat, 2007:8).

Gürcülerin önemli bir bölümünün Abhazya’yı terk etmesiyle, Abhazya’da savaş öncesi %18 civarında olan Abhaz nüfusu %37’ye çıkmıştır (Tavkul, 2007:27).

Çatışmalar döneminde Abhazya Ulusal Seferberlik ve Savunma Komitesi Başkanı olan Vladislav Ardzınba, 26 Kasım 1994’te Abhazya’nın ilk devlet başkanı seçilmiştir (Kafkasevi, “Vladislav Ardzınba”, 09.03.2010).

Savaş sonrası Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu(BDT) üyeliği gündeme gelmiştir. Geçmiş Sovyet Cumhuriyetlerinin oluşturduğu bölgesel bir teşkilat olan ve 21 Aralık 1991 tarihinde kurulmuş olan Bağımsız Devletler Topluluğu(BDT)’na başlangıçta, Beyaz Rusya, Rusya, Ukrayna, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan üye olmuştur. Gürcistan ise BDT’ye Aralık 1993’de üye olmuştur (Bağırzade, 2008).

Gürcistan başlangıçta teşkilata üye olmak istememekteydi. Batı’ya dönük bir politika izliyor, Rusya etkisindeki, SSCB’nin zayıflatılmış devamı niteliğindeki bu oluşumda yer almak istemiyordu. Fakat Rusya’nın, Gürcistan’daki Abhazya ve Güney Osetya bölgelerindeki sorunlar üzerine etkinliği ve bunu Gürcistan’a karşı kullanması sonucu Gürcistan Bağımsız Devletler Topluluğu’na katılmak zorunda kalmıştır. Gürcistan BDT’ye girmenin yanında topraklarında bulunan Vaziani, Gudauta, Ahılkelek ve Batum Rus askeri üslerine de izin vermek zorunda bırakılmıştır. Gürcistan’daki Rus üslerinin boşaltılması ancak Kasım 2007’de son Rus üssü olan Batum üssünün Gürcistan’a devri ile gerçekleştirilebilmiştir.

(30)

Savaş sonrası, meydana gelen gelişmeler ve Rusya’nın baskılarıyla Gürcistan’ın Bağımsız Devletler Topluluğu’na girmesi, Gürcistan topraklarında Rus askeri üslerine izin verilmesi gibi gelişmelerle birlikte Gürcistan’ın desteğini alan Rusya başta olmak üzere, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Abhazya’ya karşı ambargo ve baskı uygulamaya başlamıştır (Çelikpala, 2006:116).

Ambargo uygulaması 21 Aralık 1994’te Abhazya’nın Rusya sınırının, Rusya hükümetinin emriyle kapatılmasıyla başlamıştır (Tavkul, 2002:71). Abhazya ağır ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Çeçen Savaşı’nda Çeçenleri desteklediği iddiaları, Aralık 1995’den itibaren ambargonun sertleşmesini ve Abhazya’nın tecrit altına alınmasını beraberinde getirmiştir (Çelikpala, 2006:116). Ablukayla birlikte Abhazya sınırları kapatılmış, posta ve iletişim olanakları kilitlenmiş, insanların giriş çıkışları bile yasaklanmıştır (Dolay, 2001:202).

Gürcü ve Abhaz yönetimleri arasında karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak için görüşmeler ancak savaşın sona ermesinden iki ay sonra gerçekleşmiştir. İlk görüşme 1 Aralık 1993'de Cenevre'de gerçekleşti. 1993'ten günümüze gelinceye kadar Birleşmiş Milletler(BM) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)'nın da dahil olduğu görüşmeler trafiğinde 350'nin üzerinde durak yapılmış ve 400 civarında belge imzalanmıştır. 1 Aralık 1993, 11-13 Ocak 1994 ve 22-25 Şubat Cenevre görüşmeleri, 7-9 Mart New York görüşmesi iki taraf arasındaki anlaşmazlığın görüşmeler yoluyla halledilmesi yönünde görüş birliğiyle son bulmuştur. 29-31 Mart 1994 Moskova görüşmelerinde Abhazya'yı terkeden mültecilerin geri dönüş prosedürleri üzerine konuşulmuştur. 4 Nisan 1994 Moskova'da BM Genel Sekreteri'nin Gürcü-Abhaz sorununa ilişkin özel temsilcisi E. Burunner, Rusya temsilcisi B. Postukhov, AGİT temsilcisi V. Manno'nun gözetiminde biraraya gelen taraflar politik çözüm yolunu benimserken ayrıca mültecilerin geri dönüşü konusunda BM Mülteciler yüksek Komiserliği'ne yetki devrinde bulunmuşlardır. Şevardnadze-Ardzınba görüşmesi ise 14 Ağustos 1994'te Moskova'da gerçekleştirilmiştir. 31 Ağustos 1994 Cenevre görüşmesi ise Gürcü askerlerin Kodor'u terk etmelerini öngörüyordu. Ayrıca savaşa

(31)

katılanlar ve suç işleyenler hariç Abhazya'yı terk edenlerin Gali bölgesine dönmesini uygun gören bir anlaşmaya varıldı. 16 Eylül 1994'te iki ülke liderleri Novy Afon'da buluşarak eskiden alınan kararların geçerliliğini yinelerken Transkafkasya Demiryolu'nun yeniden canlandırılması üzerinde durmuşlardır. Sohum'da 17 Eylül 1994 tarihinde yapılan görüşmelerde ise Gürcüler Kodor'u terkedinceye kadar geri göç işlemlerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Şevardnadze-Ardzınba arasında 19 Eylül 1994'te Soçi'de yapılan görüşmede Yeltsin de bulunmuştur (Taştekin, 2001).

19 Mayıs 1998’de tekrar yaşanan çatışmaların ardından, Abhazya Gali bölgesine ağır silahlar ve tanklarla girmiştir. 30 bin Gürcü, Abhazlar tarafından köylerinden sürülmüşlerdir. BDT bayrağı altında bulunan Rus barış gücü askerleri olaylara seyirci kalmışlardır.15 Şubat 1999’da Abhazya yönetimi Gali bölgesine dönmek isteyen göçmenlere güvenlik garantisi verileceğini açıklamıştır. 1 Mart 1999 tarihinde Gürcü göçmenlerin Gali’ye dönüşleri başlamıştır. Abhazya yönetimi, göçmenlerin Abhaz polislerin gözetiminde evlerine döndüklerini ve güvenliklerinin sağlandığını açıklamıştır (Tavkul, 2002:73-75). Bu girişim Abhazya’dan göç ettirilen Gürcülerin küçük bir kısmını kapsamaktadır ve göçmen sorununun çözümü olamamıştır.

1999 Haziran ayı başlarında Abhazlar ve Gürcüler arasında kalıcı barış umudu tekrar doğmuştur. Birleşmiş Milletler Cenevre süreci çerçevesinde, Türkiye ve BM temsilcileri ile tarafların katılımıyla yapılan İstanbul’daki görüşmelerin ardından, taraflar 8-9 Haziran 1999’da ekonomik ve hukuki işbirliği konusunda hazırlanan protokolleri imzalamışlardır (Tavkul, 2002:75-76).

12 Ekim 1999’da yapılan referandumla Abhaz halkı %98 gibi yüksek bir oranla bağımsızlıktan yana oy kullanmıştır. Aynı yıl Abhazya’da yapılan ve Vladislav Ardzınba’nın tekrar Devlet Başkanı seçildiği başkanlık seçimiyle beraber uyuşmazlık tekrar tırmanma sürecine girmiştir. BM ve Gürcistan yapılan başkanlık seçimlerini yasadışı olarak değerlendirmiştir (Demir, 2008:8).

(32)

15-16 Mart 2001'de Yalta'da taraflar biraraya gelmiş, toplantılarda daha önce karara varılıp da yürürlüğe konamamış hususlar tekrar masaya yatırılmış, geçmiş teyit edilmiştir (Taştekin, 2001).

Abhazya konusunda bu gelişmeler yaşanırken, Gürcistan’da, Şevardnadze, 2003 yılının Kasım ayındaki genel seçimlerden de zaferle çıkmıştır. Ama halkın ve Batı müttefiklerinin desteğini kaybetmiştir. 2003 yılında Sovyetlerin deneyimli politikacısı, Gürcistan’ın lideri Şevardnadze, genç bir politikacı tarafından itilip kakılarak parlamentodan uzaklaştırılmıştır. Kafkaslar’da ilk turuncu darbe yaşanmıştır. 36 yaşında, Amerika Birleşik Devletleri(ABD)’nden diplomalı Mihail Saakaşvili, Gürcistan’ın yeni devlet başkanı olmuştur (Avar, 2007:205-206). Saakaşvili, haç gibi tuttuğu bir gül dalıyla meclise girmişti; bu nedenle Amerika’lı para spekülatörü George Soros’un projesi ile gerçekleşen Soros darbesinin adı “Gül Devrimi” olarak kalmıştır (Avar, 2008:181).

Abhazya’da 03 Ekim 2004 tarihinde gerçekleşen Devlet Başkanlığı seçimlerinde, Sergey Bagapş'ın yüzde 50.08 oy oranıyla yeni ''Cumhurbaşkanı'' seçildiği açıklanmıştır. Açıklamanın ardından, seçimin güçlü adaylarından eski Başbakan Raul Hacimba’nın sonuçlara itiraz ederek, seçimlerin yenilenmesi için başvuruda bulunmasıyla zaten gergin ve karışık olan ortam daha da karışmıştır. Üç kere karar değiştiren Abhazya Yüksek Mahkemesi Başkanı Georgi Akaba’nın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini geçersiz sayarak, iki ay içinde tekrarlanması yolunda aldığı son karar ve Başkan Ardzınba’nın seçimlerin iptaline yönelik talimatnamesi çerçevesinde, “kararın Raul Hacimba taraftarlarının baskısıyla alındığı, Abhazya Güvenlik Konseyi’nin ise yetkinin Meclis’te olduğunu belirterek, Anayasa Mahkemesi’nin ilk kararı gereğince Sergey Bagapş'ın Cumhurbaşkanı olduğu” açıklamaları peş peşe gelirken, Bagapş taraftarlarının 29 Ekim 2004’te Abhazya Devlet TV’sini işgal ederek, seçimlerin yenilenmeyeceğinin ve Aralık ayının ilk haftasında Bagapş’ın yemin ederek Başkanlık görevini devralacağının açıklanmasıyla Abhazya bir iç çatışmanın eşiğine gelmiştir (Diplomatik Gözlem, “Abhazya Sorunu”, 03.11.2004).

(33)

2004 seçimlerinde Rusya daha önceki gibi kendisine yakın bir iktidar istiyordu ve Raul Hacimba’yı destekliyordu. Yaşanan iç karışıklık ve Rusya’nın baskıları Abhaz halkının devlet başkanlarını seçmek için 12 Ocak 2005 tarihinde tekrar sandık başına gitmesine yol açmıştır. Ortaya çıkan iç savaş tehlikesi ise Bagapş’ın 12 Ocak seçimlerine, 3 Ekim seçimlerinde en çok oyu alan Hacimba ile tek liste ve ortak ekonomi programıyla katılması ile önlenebilmiştir. Buna göre, Bagapş devlet başkanlığına, Hacimba ise devlet başkanı yardımcılığına aday olmuş ve söz konusu ortaklık seçimi kazanmıştır. Aslında, Moskova’nın ağırlığını koyması ile sağlanan bu çözüm, Rusya Federasyonu ile Abhazya halkı arasında bir uzlaşma sağlama çözümü olmuştur. Moskova’nın baskılarına rağmen, Abhazya devlet başkanlığı seçimlerinin beklenmedik bir biçimde sonuçlanması ile birlikte, ülkede meydana gelen sessiz devrim dünyada yankı bulmasa da Abhaz halkı yozlaşmış bir yönetim ve Rusya Federasyonu’nun gölgesinde kalmış bir Abhazya’dan kurtulmak istediğini, iktidar nimetlerini Moskova’nın desteği ile kullanan ve iktidarı bırakmak istemeyen yönetici sınıfı tasfiyede kararlı olduğunu seçim sandığında göstermiştir. Mart 2007’de yapılan parlamento seçimlerinde ise sonuçlar süpriz olmamış ve milletvekillikleri Devlet Başkanı Sergey Bagapş ile Devlet Başkanı Yardımcısı Raul Hacimba’ya yakın adaylar arasında bölüşülmüştür (Kanbolat, 2007).

Gürcistan ve Abhazya arasındaki sorunun barışçıl çözümü konusunda seminer-diyalog türünde 8-14 Haziran tarihlerinde “Uzlaştırma Kaynakları” adlı İngiliz sivil organizasyon başkanlığında Avusturya'da görüşme gerçekleştirilmiştir (Ajans Kafkas, 2006).

Son dönemde Gürcistan’da Güller Devrimi’nden sonra yaşanan olumlu hava ve büyük halk desteği kalmamış olsa da 5 Ocak 2008’de yapılan seçimlerde Saakaşvili tekrar devlet başkanı olarak seçilmistir (Akın, 2008:2).

Kosova’nın 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesi ve pek çok ülke tarafından da bağımsızlığının tanınmış olması, Sergei Bagapş’ın 2008’de yaptığı; “Kısa bir süre önce Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasıyla sonuçlanan son derece önemli tarihi bir sürece hep birlikte şahit olduk. Bu süreç, Abhazya Cumhuriyeti Devleti’nin Bağımsızlığı’nın da uluslararası

(34)

camia tarafından tanınmasının uzun zaman almayacağı konusunda umutlarımızı daha da güçlendiriyor” açıklamasından da anlaşıldığı üzere, Abhaz yönetiminin azim ve umutlarını arttırıcı bir etki yaratmıştır.

Rusya 6 Mart 2008'de Abhazya'ya uygulanan yaptırımları tek taraflı olarak kaldırmıştır. Bu durum Gürcistan'ın sert tepkisine ve Amerika Birleşik Devletleri ile birkaç Avrupa Birliği(AB) ülkesinin kınamasına sebep olmuştur. Kınamalara tepki olarak Abhazya parlamentosu 30 Nisan'da Devlet Başkanı Bagapş'a çağrıda bulunarak, BM genel Sekreterliği Gürcistan Dostları Grubu'na üye devletlerin temsilcileriyle görüşmeyi kesmesini ve Abhazya ile Gürcistan arasında devam eden barış görüşmelerine katılmamasını talep etmiştir (Çirikba, 2008).

2008 yılında Gürcistan’la ayrılıkçı bölgeler arasında gerginliği tırmandıran iki önemli gelişme yaşandı: 17 Şubat 2008’de Kosova bağımsızlığını ilan etti ve 2-4 Nisan’da Bükreşte yapılan NATO Zirvesi’nde Gürcistan ve Ukrayna için nihai üyelik kararı alındı. NATO’nun Bükreş zirvesinde Gürcistan’ın NATO üyeliği önündeki en büyük engelin ayrılıkçı bölgeler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Gürcistan ayrılıkçı bölgelere federasyon önerisinde bile bulunmuştur (Cavid, 2008).

Nisan 2008’de Güney Osetya’nın, Gürcistan’ın güç paylaşımı teklifini reddederek bağımsızlık isteğini tekrarlaması gerginliği arttırmıştır. Takip eden haftalarda Gürcü ve Oset yerleşim birimleri arasında çatışmalar baş göstermiştir (Cumhuriyet,“Kafkasya’da Savaş”, 09.08.2008).

Mayıs 2008’de Abhazya ile Gürcistan sınırında gerginlik tekrar had safhaya ulaşmıştır. Abhazlar Gürcistan’a ait pilotsuz keşif uçağını düşürmüş; Abhazya, Gürcü birliklerinin Abhaz topraklarına saldırı hazırlığında olduğunu iddia etmiştir. Gürcistan ise bölgede bir askerî operasyon niyetinde olmadığını dile getirmiştir (Yeniasya, “Gürcü-Abhaz Gerginliği”, 06.05.2008).

1 Ağustos 2008’de Gürcü ve Oset güçler arasında çatışmalar yaşanmıştır. Çatışmalarda her iki taraftan da 20 kadar kişi yaralanmıştır. 7 Ağustos 2008 akşamı Gürcistan ordusu, Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya’ya girmiştir. Bunun üzerine de Rus

(35)

savaş uçakları Gürcistan’a saldırıya geçmiştir (Sabah,“Kafkasya’da Devler Savaşı”, 09.08.2008).

Güney Kafkasya’da uzun zamandır beklenen savaş, 7-8 Ağustos 2008’de Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi Güney Osetya’da kontrolü sağlamak üzere giriştiği operasyonla başlamış; kısa sürede kontrolü ele geçiren Gürcistan, Rusya’nın saldırısı ile 10 Ağustos’ta kendi toprağı olan Güney Osetya’dan çekilmek zorunda kalmıştır (Cavid, 2008).

Gürcü ve Oset güçler arasında başlayan çatışmalar, Gürcistan ve Rusya arasında bir savaşa dönüşmüştür.

Olayların ardından, Abhazya’nın Devlet Başkanı Sergey Bağaşp 1000 kadar Abhaz’ın, Güney Osetya’ya destek için yola çıktığını duyurmuştur (Cumhuriyet,“Kafkasya’da Savaş”, 09.08.2008). 09 Ağustos 2008 günü Abhazya da Gürcistan’a cephe açmıştır. Abhazya yönetimi Dışişleri Bakanı Sergey Şamba “Abhaz silahlı kuvvetleri, Gürcüleri Yukarı Kodori bölgesinden çıkartmak için operasyon düzenledi” demiştir (Cumhuriyet, “Savaş yayılıyor”, 10.08.2008).

Gürcü ordusu tarafından 2006’da düzenlenen operasyonla denetimin sağlandığı Abhazya’daki Yukarı Kodori bölgesi, Rus uçakları tarafından bombalanmıştır. Gürcü ordusunun yeniden bölgeye gireceğini savunan ayrılıkçı Abhaz güçleri, Tiflis’in kontrolündeki yerleşimlere topçu desteğiyle saldırmıştır (Hürriyet, “Abhazya’ya Sıçradı”, 10.08.2008). Abhaz güçlerinin, Gürcistan topraklarına girerek İnguri Nehri üzerindeki köprüye bayrak diktiği belirtilmiş, Abhaz yekili Ruslan Kişmaria, “Sınır 1000 yıldır bu nehir boyunca uzanıyordu. Gürcistan yeni sınırı kabul etmek zorunda” demiştir (Cumhuriyet,“Bush Donanamayı Yolluyor”, 14.08.2008).

AB dönem başkanı Fransa’nın Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin aracılık ettiği, her iki tarafın çatışma öncesi sınırlarına dönmesini içeren barış planı, 15 Ağustos günü Gürcistan, 16 Ağustos günü Rusya Federasyonu tarafından imzalanmıştır (Cumhuriyet,“Ateş Kesildi”, 17.08.2008).

(36)

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev 26 Ağustos 2008 günü Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıdıklarını açıklamıştır (Cumhuriyet, “Moskova Rest Çekti”, 27.08.2008). Bütün diğer devletleri de bu bağımsızlığı tanımaya çağıran Rusya Federasyonu’nun bu kararı başta Tiflis ve ABD olmak üzere uluslararası toplumun tepkisine neden olmuştur.

Nikaragua da, Rusya ile birlikte Gürcistan'dan tek yanlı bağımsızlıklarını ilan eden Güney Osetya ile Abhazya'yı tanımıştır (Hürriyet, “Nikaragua”, 04.09.2008). Abhazya’nın tanınması ABD ve AB başta olmak üzere Batı ülkeleri tarafından kınanmıştır.

Gelişmeler üzerine Gürcistan parlamentosu 18 Ağustos 2008’de ülkenin BDT’den çıkması yönünüdeki kararı almıştır (Cumhuriyet,“Gürcistan Bölünecek”, 15.08.2008). Ekim 2008’de Gürcistan’ın ayrılma talebi BDT tarafından onaylanmıştır.

Savaş sonrası Bagapş, Rusya’ya Abhazya’nın doğu ve batı kesimlerinde yer alan Gudauta ve Oçamçire bölgelerinde iki ayrı üs verileceğini dile getirmiştir (Yeniasya, “Rusya Abhazya’da”, 25.09.2008).

Gürcistan yönetimi de ABD ile yakın ilişkilerini sürdürmeye devam etmiştir. 09 Ocak 2009 tarihinde ABD ile Gürcistan arasındaki stratejik ortaklığa dair belge Washington’da iki ülke dışişleri bakanları tarafından imzalanmıştır (Tümgazeteler,“Gürcistan’da ABD”, 10.01.2009).

Nisan 2008 Bükreş zirvesinden sonra NATO için büyük umutlar besleyen Gürcistan yönetimi, Temmuz 2009’da, kendileri için NATO üyeliğinin artık hayal olduğunu açıklayacak derecede hayal kırıklığına uğramış ve NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer da Ukrayna ve Gürcistan`ın NATO üyeliğine hazır olmadıklarını söylemiştir (Tümgazeteler,“NATO:”, 24.07.2009).

Ekim 2009’da Gürcistan’a resmi ziyaret gerçekleştiren ABD Savunma Bakan Yardımcısı Alexander Vershbow, ülkesinin Gürcistan`ın NATO üyeliği yolunda destek sağlamaya devam edeceğini belirtmiştir. Pentagon’un

Referanslar

Benzer Belgeler

Since the P value is less than 0.05 regarding Skill development, Work life balance, Trust, Employee’s Self-Realization, and hence there is highly significant

The expected result in this research is to know whether the sense of belonging and self-awareness have an influence on professionalism of teacher work.. To know the relationship

Bu çalışmada: Azerbaycan ve Ermenistan arasında ortaya çıkan Dağlık Karabağ sorunu, Gürcü-Oset ve Gürcü-Abhaz anlaşmazlıkları- nın temeli ve tarihsel süreç

Nefes tutmalı teknikle alınan difüzyon ağırlıklı görüntülerde lezyon sinyal intensitesi ve havanın sinyal intensitesinin standart sapması, serbest nefesli teknik ile elde

Tahsin Yücel Ferit Edgü Düzenleyen: Adam Öykü Dergisi 16.00- 18.00 Panel: TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı

KÜLTÜR- Edip Cansever’in ölümü Yugoslav basınında Edip Cansever NECATİ ZEKERİYA ÜSKÜP — Edip Cansever’in.. şiirleri Yugoslavya’da çıkan tüm Türkçe gazete

Elde edilen Schiff bazları ve komplekslerinin yapıları Elementel Analiz, IR, 1 H- NMR, 13 C-NMR, UV-VIS, Manyetik süsseptibilite ve Termogravimetrik Analiz teknikleri