• Sonuç bulunamadı

3.1 TARAFLARIN SORUNA YAKLAŞIMI

3.1.2 Abhaz Toplumunun Yaklaşımı

Abhazların taleplerini ise Elis Argun; “Abhazya şu an için sadece Rusya ve Nikaragua tarafından tanınmaktadır(Eylül 2009’dan önce). Fakat bu Abhazya’nın Batı’ya veya diğer ülkelere sırtını döndüğü anlamına gelmemektedir. Abhazya diğer ülkelerden de, özellikle ciddi bir diasporası bulunan Türkiye devletinden de bu bağımsızlığının tanınmasını ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesini beklemektedir. Ayrıca, ortak tarihi ve kültürü bulunan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki diasporası ile iletişimin sağlanması için hava ve deniz yolunun açılmasını beklemektedir.” sözleriyle dile getirirken; federatif yapılı bir devletin oluşabilirliği ile ilgili görüşlerini şöyle ifade etmektedir; “Abhazya, 1997 yılında Gürcistan’a bir proje sunmuş, tarafların ilişkisinin federatif bir yapıda olmasını, karşılıklı statüleri belirlenmesini içeren bu projeye karşıdan yanıt gelmeyince Abhazya kendini çekmiştir. 1993 Ekim tarihinde tüm halkın oy kullandığı bir referandum düzenlenmiş ve halkın %98’i bağımsızlığı onaylamıştır. Abhazya o gün açıkladığı gibi bugün de Rusya Federasyonu ve Nikaragua (ayrıca Venezuella ve Nauru Cumhuriyeti) tarafından tanınmış bağımsız bir devlet olarak yoluna devam edecektir.”

Abhazya’dan göç etmek zorunda bırakılan mültecilerin geri dönüşleri konusunda, Abhaz yönetiminin tavrını, Abhazların görüşlerini ve Gürcü yönetiminin konuya yaklaşımı ile ilgili düşüncelerini Muhittin Ünal; “AGİT ve BM gözlemcilerinin de imzaladığı 04.04.1994 Moskova anlaşmalarının ikincisi

tümüyle mültecilerin dönüşüyle ilgilidir ve çok çok açık hükümler içermektedir. Abhaz tarafın net kararı şudur: ‘Savaş sırasında komşusuna zarar vermemiş olan, cinayet işleyip, ırza tecavüz ve soygun suçu işlememiş olup da mülteci konumundaki herkesin peyder pey (ekonomik nedenle) dönüşünü kabul ederiz. Ama suç işlediklerine dair haklarında belge bulunan ve Başsavcılıkta adlarına dava açılmış olan Gürcüler de yargılanmak ve yargının alacağı karara uyup cezalarını çekmek koşuluyla her an dönebilirler’ Bu çerçevede dönen insan sayısı 70-80.000 kişi arasındadır. Dönmeyenler konusunda Gürcü tarafı yargılama yapılmaması isteğinde ısrar göstermektedir. Ayrıca, gerçek rakamları olduğundan çok abartarak Batılı kuruluşlardan büyük mali yardımlar alıyor olmaları nedeniyle dönüş sürecinin hızlandırılmasına, açıktan söylenmese bile (Gürcülerin) taraftar olmadığı anlamını taşımaktadır” biçiminde anlatmaktadır.

Şafak Nart da; “Abhazların savaş kendi topraklarında cereyan etmesi nedeniyle meydana gelen zararların tazmini için savaş tazminatı talepleri var, bunun dışında Gürcülerin işledikleri savaş suçları konusunda da talepleri mevcuttur” diyerek halkının taleplerinden bazılarına değinmektedir.

Kosova’nın bağımsızlığının pek çok ülke tarafından tanınmasının yanında, Abhazya’nın bağımsızlığının tanınmamasının çifte standart olduğunu düşünen Cumhur Bal; bu konudaki düşüncelerini şöyle aktarmaktadır; “BM’de bir halkın bağımsızlığının nasıl tanınacağının kriterleri de var, aynı zamanda ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı da var... Nasıl olacağı konusunda (1933 tarihli) Montevideo şartı var. Montevideo şartını ortaya koyan Batı, 4 tane şart koyuyor. Bir devletin bağımsızlığını tanımak için gerekli kriterler:

 Belirli tarihi sınırları olacak. Abhazya’nın bu tarihi sınırları en az bin yıldır değişmemiş olan tarihi sınırlardır. Kosova’nın da belirli sınırları var.

 Orada belli bir halk yaşıyacak. Abhazya’da Abhaz halkı yaşıyor. Ama Kosova’da Arnavutlar yaşıyor, Türkler yaşıyor. Dolayısıyla bu kritere uymuyor.

 Ülkeyi yöneten siyasi bir seçilmiş irade olacak. Abhazya’da defaten seçilmiş bir yönetim var ve Abhazya’yı temsil ediyor. Kosova’da ise bu belli müdahalelerle belli desteklerle oluşturulmuş, (tartışılır, var denebilir) bir siyasi irade var.

 Uluslararası arenada kabul gören ve o ülkeyi savunabilen bir mekanizmanın oluşmuş olması gerekir. Kurumlarıyla kuruluşlarıyla. Abhazya’da tüm kurumlar oluşmuştur. Ama bugün hala Kosova’da bir çok kurum BM tarafından götürülüyor. Güvenlik, zabıta önlemleri, merkez bankası bildiğim kadarıyla yok.

Yani siz kendi kriterlerinize iki şartı uyan iki şartı uymayan bir yerin bağımsızlığını tanıyacaksınız. Onlara yüzde yüz uyan başka bir yerin bağımsızlığını tanımayacaksınız. Bu olmaz, çifte standart uygulamış oluyorsunuz.”

Yrd.Doç.Dr.Sima Nart, Abhazlar için bağımsızlık haricinde bir düşüncenin söz konusu olmadığını; “...Abhazya 1993 yılından beri... bağımsız bir devlettir. 2008 yılında Gürcistan’ın Güney Osetya’ya yönelik saldırgan tutumu Rusya tarafından sert şeklide cevap bulmuştur. Bu süreç sonunda Rusya Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlıklarını tanımıştır.” sözleriyle ifade etmiştir.

Aynı şekilde Muhittin Ünal da artık bağımsızlıktan başka bir alternatif kalmadığını şu sözlerle aktarmaktadır; “İşgal öncesi Abhaz Parlamentosu

tarafından yapılmış olan statü konusunun görüşülmesi çağrıları,

BM+AGİT+RF temsilcileri ve taraflarca imzalanmış olan 04.04.2004 anlaşmaları, BM gözetiminde yapılan 1997 Cenevre ve 15-16 Mart 2001 tarihli Yalta mutabakatları karşılık bulabilmiş olsaydı, geniş yetkilerle donatılmış ve eşit statülü federatif bir yapı mümkün olabilirdi. Ama ne yazık ki, temsilcilerinin de imzaları bulunan Gürcü tarafının bunların tümünü yok saymış olması gerçeği karşısında bağımsızlık ama her alanda iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmiş yan yana yaşam, çok büyük sıkıntıları içeriyor olmasına rağmen Abhaz halkına bırakılan tek alternatiftir. İlaveten Gürcistan’ın bu

tavırları; Abhazya’yı zorunlu olarak Rusya Federasyonu’na yakınlaştıran sonuçları doğurmuştur.”

Cumhur Bal; “Abhaz yönetimi bundan sonra geçmiş dönemde yaşadığı sıkıntıları yaşamayacağı bir türde olayların gelişmesine müsaade edecektir. Bu da doğal ... çünkü bir ülke her şeye kendi çıkarları açısından bakar. Abhazya da kendi çıkarları açısından bakacaktır. Oraya tekrar 300 bin Gürcünün dönmesini istemeyecektir. Bu Gürcüler zaten Stalin tarafından zoraki oraya getirilmiş... oralara yerleştirilmiş insanlardır. Bizler, burada (Türkiye’de) yaşayan 500 binin üzerindeki Abhaz da kendi irademiz dışında buraya sürülmüş insanlarız. Dolayısıyla irade dışı yaptırılanları tekrar dengeleyecek olursak, onların Gürcistan’a dönmeleri doğaldır, bizim de dönerek oraya yerleşmemizin teşvik edilmesi gerekir” diyerek mültecilerin geri dönüşü konusunda farklı bir bakış açısını ortaya koymaktadır.

Abhaz halkının taleplerini de özetlemek gerekirse, aşağıdaki şekilde maddelendirebiliriz.

 Savaş öncesi federal bir yapı talep eden Abhazlar, çatışmalar sonrası bağımsızlık ilan etmişler ve halen Gürcistan ve uluslararası toplum tarafından tanınmayı istemektedirler.

 Gürcistan’ın Abhazya’ya verilecek özerklik statüsü içinde vereceğini ifade ettiği hakların gerçekten verileceğine ve bunların çözüm getireceğine inanmamaktadırlar.

 Kosova’nın bağımsızlığı ve uluslararası toplumun büyük bölümü tarafından tanınmasından sonra hem bağımsızlıklarının tanınacağı inançları kuvvetlenmiştir hem de bu durumun, yani Abhazya’nın bağımsızlığının tanınmamasının çifte standart olduğu inancı oluşmuştur.

 “Göç ettirilen Gürcüler problemi diğer konularda da karşılıklı kabul edilebilir siyasi bir çözüm bulunursa hızlandırılabilir” şeklinde düşünüyorlar (Diaspora ve Entegrasyon Enstitüsü, 2008). Dönecek olanların da yargılanmayı kabul etmesi gerektiğine inanıyorlar.

 Savaş tazminatı talep ediyorlar.

 Kendilerine uygulanan Ulaşım Yasağı ile Ticari ve Ekonomik Ambargo’nun tamamen kaldırılmasını istiyorlar. Bu konuda Türkiye’den de beklentileri var.

Sonuç olarak iki tarafın olaylara yorumları; isteklerinin içerikleri ve öncelikleri birbirinden farklılık göstemektedir. Çok açıktır ki bu durumda sorunun çözümü kolay olmayacaktır. Soruna bilimsel bir biçimde yaklaşılmalı, adım adım hata yapılan noktalar tespit edilmeli, sonra çözüm üretmeye çalışılmalıdır. Bunun için de Gürcüler ve Abhazlar arasında başarılı bir iletişim kurulması gerektiği değerlendirilmektedir.