• Sonuç bulunamadı

Günümüzde resmin adı...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Günümüzde resmin adı..."

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çağımızın

Sanatçısı

Picasso

Henry MİLLER

yazdı,

Ara GÜLER

fotoğrafladı ve

anılarını anlattı

(2)

CUMHURİYET

10 Nisan 1973

Picasso sezgileriyle

çağımızdır

A m e rik a 'n ın ü n lü y a z a rla rın d a n H en ry M iller, Pi- c a sso 'n u n 90. doğum yıld ö n ü m ü için yazm ıştı bu yazıyı. K endisi o ta rih te 79 y aşın d ay d ı. B ir yazar o larak Picasso ile h a y a tı boyunca y a k ın d an İlgilenm iş ve aşam aların ı izlem işti. K oleji b itird ik te n so n ra çeşitli işlerd e çalışan M iller, B irinci D ünya S av aşın d an sonra P a ris ’e yerleşti. Y azıları k en d isin e iyi b ir g elir sağlam adığı için çok se­ fil b ir h a y a t y aşıy o rd u . B u n ed en le , to p lu m k u ra lla r ın a k a rş ı te p k isi b ü y ü d ü . R o m an ların ın A m erik a'd a y ay ım ­

lanm ası, m ü steh cen olduğu gerekçesiyle y asak lan m ıştı.

İlk kez 1961 y ılın d a e se rle ri A m erik a’da y ay ım lan d ı ve m ily o n larca satış y ap tı. H en ry M iller h a le n C alifornia’-

da y a şam ak ta ve y en i ese rle ri ü zerin d e çalışm ak tad ır.

Yazan: HENRY MİLLER

— — — — — I ■ ■ «'— — • I — <1 ■ ■ ...— ..ı. ■ « — m

Fotoğraflar: ARA GÜLER

P icasso’n un evi, Cannes kentinin 9 kilom et­ re kuzeyinde «N ötre Dame de Vie» adlı tepenin yam acındaydı...

K asabanın adı da M ougins’di... Biz «Mou-

lin de Mougins» adlı otele yerleştik.. C akam dan geçilm iyordu... B ir ara , «Yarın sabah P icasso’ya gideceğim , erk en kaldırın» gibilerden b ir lâf e ttim otelciye... Adam b an a b ir baktı, sa n k i tı­ m arh an ed en kaçm ış b ir deliyim .. Ne v ar yahu, an lad ık P icasso ise Picasso, y an i dünyanın y a ­ şayan en b ü y ü k ressam ıd ır. Am a Allah d a de­ ğil ya... Yok yok, b u M ougins kasabasm da ya­ şay an lara göre, ü s ta t b ir Allah... Daha geçen­ lerde, kendisine «Lenin Nisam » vermeye gelen Sovyet sefirini ta m 18 gün bekletm işler..

B ir de mem leket özlemi ile doluydu, gözlerinde bu özlem den izler taşırdı..

Picasso’nun evinde

«Zamanımızın b u en ün lü

ressam ı, bahçe içindeki evinde, eşi Jacqueline, köpeği, papağan­ la rı ve korkunç b ir çalışm a tem poşu ile oldukça b a sit b ir ha­ y at sürüyor. Ziyaretçileri az ve hepsi dostları...

E lektrikle k um anda edilen de­

m ir parm aklıklı ağ ır kapıdan

girdiğimizde, ün lü ressam ile

eşini, gölgeli b ir yolun sonun­ d a bulduk.

Y ıllar, Picasso’yu yıpratanıa-

m ış. Y anık yüzünü, çocukluk

yıllarının heyecanlı m erakım

h âlâ m uhafaza eden muziplik

dolu b ir çift göz aydınlatıyor. A yaklarında sandallar var. B ir ş o rt ve üstüne kareli, üç renkli b ir göm lek giymiş.

1971 yılının Eylül ayında ünlü ressam Picas-

so'yu evinde ziyaret eden Agence France -

Presse muhabiri Heııri Diacono izlenimlerini

şöyle anlatıyor.,.

K arşılam a sade ve sıcak. Be­

nim le hem en senli-beııli oldu

ve şöyle dedi: «Bu kapıdan

içeri girdiğine göre dostum sun. Dostum olduğuna göre de «sen derim» b ir işçinin ya da zanaat-

k ân n k in i an d ıran bu düz ve

tatlı konukseverlik, çok çabuk

geçen üç saatlik ziyaretim iz

boyunca bizi b ü tü n cöm ertliğiy le sardı.

Zemin katındaki oturım salo­

nuna giriyoruz. İlk bakışta karı şıklık gibi gelen bir dağınıklığı var salonun. Bir büfenin üstün­ de dikkatle sıraya konm uş m ek­ tupların yanında, — bir kısmı za m anla sa ra rm ış— fotoğraf yığın ları var. Örgü bir örtüyle örtülü yuvarlak masanın üstünde, mey­ ve suyu, soda ve bira şişelerinin çevresinde bardaklar dizilmiş.

Bir sedirin üstünde resimler... (D evamı 7. Sayfada*

Çalışmaya başlıyoruz.. D ünyanın en canlı ih ­ tiyarı Picasso... O kadar canlı ki, ihtiyar demeye diliniz varm ıyor...

Şak., şak., şak., şak... şak...

D urm adan dinlenm eden çekiyorum...

Dünyada çeşit çeşit m eşhur vardır.. în - -

giltere Kraliçesi, İra n Şahı, Habeş İm paratoru

da m eşhurdurlar.. Ama günün birinde Mala-

ga’da b ir resim hocasının oğlu doğuyor.. Sonra

bu bebek, büyüye büyüye, tü m m eşhurların

üstüne m eşhurluğun damgasını adını basıyor.. Çağımızın sanatçısı Picasso...

Picasso’nun villasında hem arkadaş, hem

kâhya Migue], iki Afgan köpeği evin önemlile­ ri, b ir de karısı Jacqueline var.. Sade, son de­ rece efendi b ir kadın.,

Picasso âdeta çayla yaşayan, erk en yatan

b ir kişi, durm adan resim yapıyor.. gerçeğin

içinde, bize gerçeküstünü sunuyor....

B ir ara, bana öfkeleniyor, «Nedir boy İt

yüzlerce fotoğraf çekiyorsun» diyor..

A nlatm aya çalışıyorum.. «Siz desen çizer­ ken her şeyi nasıl dilediğiniz yerlere o tu rtu y o r­ sunuz.. ben de istediklerim i vizörün içine top­ lam aya çalışıyorum..»

Picasso ülkesinde yaşıyamam anın acısını «Kore Savaşı» ün lü ressam ın az bilinen b üyük eserlerinden biridir..

«Ispanya’n ın M alağa k entinde doğm uştu Picasso. Ve ününü

henüz küçücük b ir çocukken yapm ıştı çevresinde. M adrit K rali­

yet A.kademlsine öğrenci o la ra k k ab u l edildiği zam an henüz 18

yaşındaydı ve ü n ü Isp an y a'n ın sın ırların ı ço k tan aşm ıştı. K üçük­ lüğünden b eri, yakınlarının d a b e lirttik le ri gibi, en büyük özelli­

ği so n derecede kuvvetli b ir hafızaya sahip olm asıydı. Y akın

d o stların d an S a b a rte s şu n ları söylüyor hakkında; «H içnir şeyi

u n u tm azd ı Picasso. B ir şeyi b ir k ere gördü m ü, hayatı boyunca b ü tü n a y rın tıların a k a d a r hatırlard ı.»

«Özgür y aratılışlı b ir insan o lm asına rağm en, pek genç yaş­

ta ulaştığı u lu sla ra ra sı ü n yüzünden, P icasso’n un hayatı bir

«mahpus» gibi geçm iştir. A slın d a k en d i y a ra ttığ ı ou m ahpusluk

h ay atın ı yaşam aya m ecburdu da. Y akın ark ad aşların d an b irin e

şöyle dem işti b ir gün: «Hiç kim senin, h a ttâ en n e fre t ettiğ im d ü ş­

m an larım ın bile, benim kisi gibi b ir ü n e sahip olm alarım dile­

mem.»

«Picasso gibi e n e rji dolu b ir in san ın , b ir dehanm , İn san lar­

d an uzak, b ir villânın d ö rt d u v arı ara sın d a yaşam ası, yaşam ak

z o ru n d a k alm ası acı b ir şey bence. Oysa Picasso ne k a d a r m ü ­ kem m el b ir d ik ta tö r olurdu. O k o rk u n ç en erjisi, engin k avram a .yeteneği ve dehası ile böyle b ir d ik ta tö r, herh ald e to p lu m la ra b i-

¡zim k ü lü s tü r politikacılarım ızın sağladığından çok d ah a büyük

b ir m u tlu lu k sağlardı.

«Daha önceleri birço k k işi ta ra fın d a n da b elirtilm iştir, b ir

kez d ah a tekrarlayayım . Picasso, b ü tü n h ay atı boyunca, diğer b ir ç o k san atçın ın kaderin d en fa rk lı b ir k ad ere sahip olm u ştu r. B ir

m ily o n erd ir bugün o. Ve istediği h e r şeyi yapabilecek güce de

sa h ip tir. Oysa darm adağınık b ir h a y a t y aşar. İh tiy açları b a sittir. A kdeniz’e b akan villâsı b u dağınık yaşayışın ö rn ek leri İle d o lu ­ d u r. Y akın d o stların a, h ay atın ın b u ilerlem iş devresinde istediği te k şeyin sağlık ve görm e yeteneği olduğunu söylem ektedir. G er­ ç e k te n de son y ıllard a P icasso’n un üzerine e n çok titre d iğ i şeyler o lm u ştu r bunlar. B una k a rşılık Picasso, sağlığın.n karşılığını d a v erm ek te, insanlığın hâzinesine, h e r gün yeni yeni şeyler b ıra k ­ m a k ta, sa n a t dünyasını fırça darbeleriyle zenginleştirm eye devam etm ek ted ir.

«Picasso çalışırk en hiç b ir zam an b ir «şaheser» y a ra tm a en­ dişesi duym am ıştır. İçinden geldiği gibi çalışır o. B ir tab lo su n u b itirm ed en b ir seram ik çalışm asına b aşlar, o rad an yarım bırak ­

tığı b ir heykel üzerine eğilir. A slında P icasso’n u n böyle endi­

şelere kapılm ası için sebep de y o k tu r. İnsanlığa verdikleri ila

kendisi insanlığın m alı olm uş, bizzat kendisi b ir sa n a t şaheseri

haline gelm iştir.

«Picasso’n u n san atı h ak k ın d a konuşm ak, h ak k ın d a yargılara

v arm ağa çalışm ak yersiz o lu r bence. B ü tü n d ü n y a ta ra fın d a n

k ab u l edilm iş b ir dah in in e s-rle rin i yorum lam ağa kalkışm ak k i­ m in haddine. P ek çok san atçın ın tersin e, k ü çü k insanlara kar

d a r u zan m ıştır Picasso. B ugün E instein'i,. R a m a k rişn a ’yı veya

B osch’u d a .dünya d u y m u ştu r am a, ne y ap tık ların ı bilen , pek az­

d ır b u n ların . Ü stelik b u n la rın h iç b iri yaşantım ızı Picasso k a d a r

etkilem em iş, yaşantım ıza P icasso k a d a r girem em iştir. A bartm a

say m ay ın , Picasso, te k b aşın a da olsa, b ir in san ın d ü n y ay a ken­

d i iradesini kabul ettirebileceğini k a n ıtlam ıştır. H em de bunu

a sk e rî b ir lid er, b ir politikacı olm adan da yapabüeceğini göste­ rerek .

«Picasso’n u n k en d in e özgü k u su rla rı da v a rd ır, ö rn e ğ in bazı z a a fla rın ı gözünde fazla b ü y ü tü r ve b u n la rd a n devam lı şik â y e t ed er. O ysa bu k ü çü cü k k u s u r la rı da olm asa, P icasso b elk i de k a t­ la n ılm a sı güç b ir d âh i o lu rd u . B azıların a g ü lü n ç gelen u fa k te ­ fe k k u s u rla rı Picasso’yu gerçek an lam d a in san y a p m ıştır b ence. Ç evresiyle b u k u s u r la rı sayesinde b ir diyalog k u ra b ilm iş, zam an zam an o da çev resin i s a r a n in sa n c ık la rd a n b ir i olabilm eyi b aşa­ ra b ilm iştir.

(Devamı 7. sayfada)

S onunda P icasso’n un kapısm dayız, A lbert

her zam anki gibi, hafif sarhoş, benim elim aya­ ğım titriy o r. «Skira» adı sihirli b ir p aro la ad e­ ta, büyük d em ir k ap ı a rd ın a k ad ar açılıyor..

Picasso bizi k ap ıd a karşıladı.. A lbert’le b ir

sarm aş dolaş oldular, b an a fazla yüz verm edi ve ansızın «Aman çocuklar, biliyor m usunuz,

d ü n y an ın en önem li ad am ı dişçidir» dedi ve

d ö n d ü gitti...

B iraz garip b ir adam galiba bu Picasso.. Salona oturuyoruz.. Şan şöhret, p aralar pa­ ralar.. Ama salon o kadar rahat, o k ad ar sade döşeli ki, hayrete düşüyorsunuz...

Picasso, hem en hem en tü m e se rle rin i k itap h alin e g e tire n ü n lü yayım cı S k ira ile...

Kimse dehasını kıskanm am alı-. H ayatı sağum un-yaralam a taş»_ T a ra ttıg ı d ü n y a elbette

yaşıyacak-TÜRK FOTOĞRAFÇISI ARA GÜLER, ÇAĞIMIZIN BÜYÜK SA­

NATÇISI PİCASSO İLE KONUŞAN VE FOTOĞRAFLARINI ÇE­

KEN TEK TÜRK GAZETECİSİDİR. ARA GÜLER, PİCASSO’NUN

YANINDA GEÇİRDİĞİ DÖRT GÜNÜ VE ÜNLÜ RESSAMLA İL­

GİLİ ANILARINI CUMHURİYET’E ANLATTI...

Günümüzde

resmin adı.»

P icasso He b ir foto - rö p o rta j yapm ak,

hem en h e r yiğidin gönlünde y atan b ir aslan­

d ır., Ama öyle kolay b ir iş d e değildir.. E h

n e dersiniz, k ısm e t m i, k a d e r m İ, h e r neyse, b en b u İşi yaptım işte... N asıl m ı? B akın a n ­ latayım ...

C enevrede’deydim , dünyam ızın en değerli

s a n a t k ita p la rım b asan yayınevi sah ib i A lbert

S k ira 'm n b ü ro su n a uğradım ... S k ira İle hem

dostluğum uz, hem de iş ilişkim iz v ardı... Ya­

yım ladığı k ita p la n n b azıların ın foto ğ rafların ı

b a n a çektirirdi...

S k ira ’m n sek reteri, h e r zam anki gibi gü­

le r yüzle k arşılad ı beni, bira?-, hoş beşten son-

Ta. «patron çok neşeli g ir de neşesine katıl»

’ dedi...

S k ira geniş çalışm a m asasının ard ın a ya­

yılm ış, h e r zam anki gibi, konyağını yudum lu- yordu... «M erhaba A ra Güler» dedi...

B aşladık konuşm aya...

— N e oluyor M onsieur A lbert n e d ir bu

keyf...

— N asıl olm am , b ilir m isin ki, Picasso 90 yaşı için b ir k itap yapm a h a k k ın ı verdi bana..

B ir an d u rd u m , soluk alm ad an k afam ı ça­

lıştırm a y a başladım . K afam a d e ta b ir hesap

m akinesine dönm üştü. H an i b e n «Zamanımın

Ü nlüleri» diye b ir k itap hazırlıyordum ... B u

k ita p ta P icasso olm adan o lu r m uydu... S a rtre ’- sız, Ş arlo ’suz, Picasso’suz «Günüm üzün Ü nlü­ leri» diye k ita p o lu r m u? Ve b ird e n patladım .. — Picasso’ya gidiyorsun ha, beni de g ö tü r­ m ezsen, b ir d ah a senin için 1 milyon d o lar v er­ sen b ir te k fotoğraf dahi çekm em ...

B u to n üzerinde b ir m ik ta r daha attım

tu ttu m ...

A lbert S k ira ’m n gözlerinin içi gülüyor, be­ n im halim e baktıkça, dudaklarındaki gülüm se­ m e genişliyordu... «M eraklanm a Ara G üler, ta ­ rih adına Picasso’y u önüne dikeceğim» dedi... Uçağa binm eden havalanm ıştım ... U çuyor­ d u m gerçekten... Ne m u tlu b ir rastlan tıy d ı bu..

çeken b ir insan.. Franco’nun faşist İspanyasına adım ını atm am aya yeminli...

Ü nlü yapıtı G uem ica’dan söz açılıyor.. «Ben G uem ica’yı faşistlerin o k en t’te giriş­ tik leri kıyım ı dile getirm ek için yaptım . Benim eserim , ancak F ranco öldükten ve faşizm b ittik te n sonra Ispanya’ya girer» diyor Picasso... B un

la rı söylerken, anlandı b ir hüzün v a r bakış­

larında..

Picasso ile b ir arada oluşum uz dört gün sü r­ dü.. Erişilm ez b ir 4 gün, beni yaptığım iş açı­ sından böylesine doyuran b ir başka d ört gün, elbet vardır. Ancak Picasso ile olanı, en çok iz b ıra k a n ı diyebilirim..,

• ...

Evinde, b irlik te dolaşmak b ir başka zevkti, belinde deste deste anahtarla açtığı b ir kapıdan girdiğim iz oda, b ir müzeydi.. M atisse’ler, Re- noir'lar, D ufy'ler.. dizi dizi.. B ir Cezzanne gös­ teriyor, sonra elini yanağına götürüp keyifle

gülüyor.. Tam 5 Franga alm ış Cezzanne’nın

kendisinden..

Çevresindekiler, «para konusunda biraz tu ­ tu m lu olduğunu» söylüyorlar b ü y ü k sanatçının...

Bilm em k i başka ne denir?

Picasso'nun ölümü, Picasso’nu n kendisinin ölü

m üdür. Yoksa yarattığı dünya elbette yaşıya-

(3)

Picasso çağımız dır

(Baştarafı 6. Sayfada)

«Hiç kim se P icasso’ya dehası yüzünden gıpta etm em elidir.

Z ira dehası Picasso’ya ne m u tlu lu k ne de iç h u z u ru g etirm iştir. D u ru p dinlenm eden ve m addî endişelerden uzak o larak istediği gibi çalışm ıştır Picasso. Ama e serlerin in hiçbirinde, m u tlu lu ğ u n u

gösteren b ir çizgiye rastlanam az. Bu b akım dan bir R enoir, bir

B on n ard 'd an çok fa rk lıd ır o. Buna karşılık P icasso'nun bu özelli­ ğini de olağan k a rşılam ak g erek ir. Y aşadığım ız çağı iyi bilen bi­ ri, Picasso’n un eserlerin d e m u tlu lu k ve iç h u z u ru gibi u n s u rla rın yokluğunu nasıl k ın ay ab ilir? Picasso içinde yaşadığım ız çağı hiç kuşkusuz en iyi bilen ve duyan in san lard a n b iri idi. K endi h ay a­

tı bile bu çağın özelliği olan y a ra la rı ta şıy o rd u . Bu sezgilerini

eserlerine y ansıtm ası k a d a r tabiî ne olabilirdi.»

Picasso’nun evinde

(Baştarafı 6. Sayfada) Kimi orijinal, kimi reprodüksi­ yon.. Sayıları belki 15-20’yi b u lu ­ yor. ve ev sahibinin bir eseri... Ünlü «Mavi Dönem»den bir port re... Biraz daha ötede, b ir koltu­ ğun üstünde Matisse’in bir tab­ losu ve Dufy’nin orijinal kroki­ leri. Hazine denebilecek bu eser lerden hiç biri, odanın beyaz du varlarına asılmamış.

D uvarlardan birinin önünde,

tüneğinde sessiz nöbet bekleyen

b ir papağanı gösteren Picasso,

«Bunda iş yok.» diyor. «Benimle iki lâf etm ekten aciz.»

insanın garibine giden tutum lardan biri de hiç ad söylememe si. Ya onlar «Sen» diyor ya da «Bu...», «O...» diye onları işaret ediyor. Jacqueline, «Bu onun âde ti. diyor. A rtık alıştım. Bana pek seyrek «Jacqueline» der. Onun gözünde ben çoğu zaman «bu»- yumdur.»

K arısı. Picasso nün çok ç a ­

lıştığını belirterek «Şimdiye

dek görm ediğim kadar çalışı­ yor. B ütün öğıe sonrası ve ço­

ğu zam an gece geç vakit >ere

k a d a r atölyesine kapanıyor

Birinci kattaki atölyesi. P i­

casso’nun sığmağı İzinsiz b u ­ raya kim se girem iyor. K apının a n ah ta rı da cebinde A tö'vesi- ne «Avignon atölyesi» adını tak m ış, «Neden Avig'ıonV. Ben de

bilm iyorum . B urada çalışıyo­

rum . Şim di tuvallerim i göre­

ceksin. Eski tuvallerim i, ö t e ­ kileri de.. Göçüp giden do stla-

rım ınkileri. C octeau’nun, Ma­

tisse’in, Duly’ninkileri.. » diyor Atölye uzun bit octaaan ib a­ ret. H er vanda ner boydan tu valler var. d u v a ra r o a y erler­ de, yere y atım m ış ya da birbı rine dayalı... Hernen hepsi aynı tarihi taşıyor: 1971...

Bize Pir vandan cabloiannı

gösteriyor oir vandan da uya­ rıyor. «Aman verdek' taslak la­ ra basm ayın... Çok rik k at e t­

mek gerek Boya kurum adı...

Nefis bir renkle boyanm ıştı i

bu, «Van Dyck» ne Çok gü­

zel bir renk taka* akm ak gibi kötü bir huvu var Ben de ver de çalışıyorum »

Atölyenin on kösesinde İti­

nayla aşılm ış garip gıvsiİPr ve kim onolar vat . Picasso, k an

sı-nı, M iguel’i ya d a nefis Afgan köpeğini eğlendirm ek için ba- zan bu giysilere b ü rü n ü y o r.

Köpek, giderken bahçede de peşim izden geıdi. Sık adım lar­ la yürüyen Picasso. «Bu bah­

çeyi seviyorum» dedi. «Bazen

hayatın seslerini dinliyorum

burada, biliyor m usun. Böcek­ lerin. ya da dallardaki küçük kuşların seslerini...» Patikanın

sonunda, kapım n yanında bizi

uğurladı.-T EŞEK K Ü R

5

B iricik kardeşim iz, Yüksek M imar

Dündar ELBURUZ’un

m üessif vefatı m ünasebetiyle cenaze m erasim ine bizzat ge­ len, çelenk gönderen, telefon telgraf, m ek tu p la acımızı pay

laşan m uhterem zevata ve

ODTÜ M im arlık Fakültesi

m ensuplarına, öğrencilerine,

kıym etli ark ad aşların a, a k ra ­ ba ve dostlarım ıza gazeteniz aracılığıyle m innet ve şükran larım ızı bildiririz. KARDEŞLERİ: M clâhat GÜLLÜOĞLU. T arık E D BURUZ. C um huriyet: 2469 T a h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tanmmıyacak kadar ıslah edilmiş değil, fakat babalarımızın bize bıraktığı bütün mimarî hazineleri muhafaza ederek aynı zamanda hah ha- zırdaki emsalsiz fırsatın

Temsil edici mahiyetteki bir binanın üstüne dayanıklı, metin bir d a m yakışır ve bunun masrafı binanın diğer kısım- larının masrafı ile mütenasip olmalıdır.. Neticede

Bina iki kattan ibaret olup zemin katı şömineli bir ka- bul salonu, oturma köşesi ve çalışma odasile yemek salonu ve servisi ihtiva etmekte, birinci katta ise yatak odaları

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bile o mübarek ve yüce makamına rağmen kendine göre bir şey söylemeye çekinmiştir.. Bir konu hakkında fetva vermek, konunun Allah’a

Örneğin Şekil 5a pekâlâ, her katılımcının muhtemelen çok aşina olduğu, “beşik” olarak algılanması ve hatırlanması mümkünken Geştalt kuramı açısından

İslam Felsefesi tarihinde başarılı bir İbn Sina yorumcusu olarak kabul edilen Nasireddin Tûsî’nin İşârât şerhi ise Râzi’nn tenkitlerine cevap niteli-

Filhakika asrımızda şimendifer ve otomobil gibi vesaitle kolayca seyahat edip hava tebdili ihtiyaçları tatmin ediliyorsa da bu her sınıf halk için kabil ola- m ı y o r... Bu -

[r]