• Sonuç bulunamadı

Banıçiçek'ten Juliyet'e M.Öcal Oğuz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Banıçiçek'ten Juliyet'e M.Öcal Oğuz"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BANIÇİÇEK’TEN JÜLİYET’E .. .

..

Buglıı yaşamakta oldıığıınuız hayatı en iyi şekilde izah

ettiğini gördüğümüz bir kültürel değeri, 500yıl önce unutmuş

olmanın burukluğunu yaşamayalım. Kabul ettiğimiz yeni, geç­

mişten getirdiğimiz " milirnin düşmanı olmamalı."

M .ÖcalOĞUZ

D e d e K o rk u t, lezzetine v a ra n âlim lerin ittifak la b elirttik le ri b ir T ü rk şa h eserid ir. B izde d e d ünyada da şa h e se rle r "en d er’dir. İngilizlcr ikinci b ir S ekspir tiyatrosu, F ra n sızlar ikinci b ir S efiller. A lm a n la r ikinci b ir F aust -b u n d an so n ra y a ra ta m a z la r iddiasını taşım asak bile- b u g ü n e k a d a r y aratam am ışlard ır. B u e s e rle r a rtık ait o ld u k ları m illetlerin klasikleri olm a

üçüncü şahıs N asred d in H o ca'n ın karısıdır. Davayı b ir kö şed en dinleyen karısı, H o c a ’yı b ir k e n a ra çeker: (A m an efendi, ne yapıyorsun. Davacıya d a, davalıya da haklısın d ed in . D ava böyle mi g ö rü lü r? .) deyince, H o ca'n ın cevabı şu olur: (Sen d e haklısın karıcığım . . . )

A lm an ların (Till E u le n sp ieg el) ad ın d a b ir soytarıları var. Bizim N asred d in H o c a 'd a n iki yüzyıl so n ra, XVI.yüzyılın so n la rın d a yaşadığı söylenen bu ad am , zam anın p ren sleri, şövalyeleri ve p ap azları ile şakalaşır, o n la ra tü rlü o y u n lar oynar. F ık ra ve hikayeleri a rasın a so n ra d a n birço k esp rile r, olaylar k arışm ıştır. H an i N asred d in H o ca'n ın b ir fıkrası v ard ır. B irgün A k şe h ir'd e k i M oğol Şehzadesi ile eşeğin o k u m a ö ğ ren ip öğrenm eyeceği k o n u su n d a b a h is tu tu şu r. H oca yüz altın verilirse üç ayda eşeğ in e o k u m a ö ğ retecek tir. Ş ehzade (k ab u l) d e r. H oca eşeğini a h ıra çeker. B ir sü re aç bırak ır. S o n ra eski b ir kitabın sa y falan a rasın a a rp aları se rp itirir, eşeğin ö n ü n e sü re r. E şek ilk sayfadaki a rp a la rı d u d ak ları ile sü p e r, H o ca ikinci sayfa­ yı açar, d erk e n üçüncü, d ö rd ü n c ü sa y falan çevirir. Ü ç ayda eşeği öyle alıştırırk i. H oca sa y falan çevirm eden eşek dudaklarıyla sayfaları çevirerek a rp a la n to p lar.

Millî Folklor

özelliğini k azan m ışlard ır. Klasik, m eydana getirildiği z am an d a d o n u p kalm ayan, çağ lar so n ra sın a seslenm e özelliğine sa h ip olan e se rin ad ıd ır. Bizim d e e n d e r klasiklerim izden birisi D e d e K orkut B o y lan dır. XIX. a sırd a B a tı'd a b ilin en V a tik an ve D re ste n ’d e iki yazm a n ü sh a sın d a 12 boyu b u lu n a n b u şa h eserle, T ü rk ilim dünyası X X . a s n n b a ş la n n d a yaklaşık 500 yıllık b ir u n u tk an lığ ın u tancı içerisinde yen id en karşılaştı.

G ü n ü gelince olayı Ş eh zad en in ö n ü n d e te k ra r e d er. Ş ehzade: (İyi am a H o cam , sen in eşek sayfalara göz gez­ d iriy o r am a sesi çıkm ıyor) deyince H o c a 'n ın cevabı h a z ır d ır (O d erin âlim d ir, içinden o k u r).

B u hikaye E u le n sp ie g e l’in e n ço k bilinen o lay la n n d a n b irid ir. A lm an okul k ita p la rın a k a d a r g irm iştir. Şim di hangisi d o ğ ru N a sre d d in H oca mı, T ill E u len sp ieg el m i?

H e r m illetin şüphesiz N a sre d d in H oca gibi fıkra k ah ra m a n la rı v ard ır. İtaly an ların (S caram u ccia)sı, A r a p la n n C u h a 'sı b u n la r a ra sın d a d ır. Kim isi aptallığı, kim i soytanlığı, kimi d e düzenbazlığı ile m en su p olduğu to p lu lu ğ u güldürm eye çalışır. F a k a t hiçbiri N asred d in H o ca değildir. N a sre d d in H o ca, hepsinin ü zerin d e b ir zeka kum kum ası, yam an b ir söz k arik a tü ristid ir. E lin­ d ek i büyüteçle to p lu m u n sakat y ö n lerin e bakar, teşhisini kor. Ç oğu zam an esprili b ir cüm le ile hastalığa teşhisini kor. B u cüm le, y ıllan n tecrü b esi ile oluşan a tasö zü gibi değişm ez b ir gerçeğin ifadesidir. G ü ld ü re n ve d ü şü n d ü re n b ir gerçek.

N asred d in H oca'yı b u g erçek ler içinde a ram ak ve a ra ştırm a k lâzım dır.

(2)

60-70 yıldır -yeterince o lm asa bile yeniden tanıdığım ız vc tanıdıkça "klasik’1 ve "e n d e r" bu ölçüde d e "m ilir o ld u ğ u n a k a ra r verdiğim iz bu şa h eseri, nasıl b ir değişm e (tra n sfo rm a sy o n ) so n u n d a o rta la m a 500 yıl un u tm ak gafletin e d ü ştü k . B u rad a b u günkü tanım am ızın da b ir "hatırlam a" değil “bilgilenm e" o ldu ğ u n u b elirtelim ki kabaca "değilm e d e n vazgeçtik y en id en eski k ü ltü rü m ü ze d ö n d ü k " şeklinde ö z e t­ lenebilecek b ir fikrin savunucusu d u ru m u n d a görünm eyelim . B ozkır m edeniyeti ile yerleşik m a d e n iy d in , İslâm öncesi T ü rk inancı ile İslâm iyctiıı karşılaşm asıyla T ü rk sosyal hayatında vc b u n a bağlı o la ra k ed eb iy atın d a m eydana gelen değişm e, b u g ü n e ulaşan e s e rle rd e açıklıkla g ö rü len b ir vakıadır. E sasen "g elişm e" m anasıyla "d eg ism e" yaşam anın gereğidir. Şu halde, yaşam anın a sg a rî şa rtı o lan değişm e m eydana g elirken, bu değ işm e n in g e rçek ten gelişm e o lu p olm adığını eğ er g erçek len gelişm e ise d eğ iştird ik lerin in "ölçü" sunüıı ne olacağını nasıl belirleyeceğiz? M illet­ lerin b irb irle rin d e n farklı ö zelliklerde y aratıldıkları, bu özelliklerin p ekişm esinde y a şa d ık ta n şa rt ve şekillerin etkili o ld u ğ u fikri red d ed ilm iş b ir tez değildir. G ö k tü rk k ita b elerin d en D e d e ko rk u t Boylarına. T a n z im a t m aceram ızdan C um huriyet gerçeğim ize k a d a r kendi e s e r ve devirlerim ize baktığım ız zam an "h am aset" ve “heyecan" yanında "yeni" niıı de kollektif şu u ru m u zd a b ir "cazibe m erk ezi" d u ru m u n d a oldu ğ u n u g ö rü rü z. K ol­ lek tif şu u ru m u zd ak i "yeni* m erakı, değişm eleri hızlan d ırırk en sa d ece gelişm eyi m eydana g etirm e k le k al­ m ayarak "y ab an cılaşm a" yı b ir b ed el o la ra k ö n ü m ü ze sü rm ü ştü r.

E ski T ü rk inan cın d an İslâm iycte g eçerken "ıtıüslüm an* olm ayı y e te r şa rt görm eyerek, ço cu k ­ larım ıza verdiğim iz isim lerden kullandığım ız alfabeye k a tk r. . . ne k a d a r “milli* özelliğim iz varsa "yeni" lehine vazgeçm ek için az gayret sa rfetm ed ik . (B u ra d a İslâm iyetlu telif edilem ez d u ru m d a o ld u k ları için u- n uîuiajt veya d e ğ iştirilen k ü ltü r u n su rların ı kasdet- m iyoruz.) Bu değişm e sırasın d a "aip’tmız "gazi" o lu p "diıi yolunda savasmak" gibi kuvvetli b ir m anevî özellik k azanarak "gelişirk e n ", k en d in e ö rn e ğ t seçeceği "ideal tiff i b elirle m e d e b ir m ik ta r "yabancılaşm ış "tır. Ş urası d a u n u tu lm am alı ki. bu yabancılaşm a İslâm î b ir z a ru re tte n kaynaklanm adığı gibi, İslâm iyeti y aşam a b akım ından d a b ir "gelişm e* değildir. İslâm lık .sonrası

T ü rk edebiyatına bakıldığında g ö rü len ideal tiplerin tam am ı İslâm iyeti yayan, yaşatan lid erle r, k ah ram an lar, âlim ler. . . değildir. E debiyatım ızda T ü rk k a h ra m a n ­ larının İsk e n d e r'e. D â r â 'va. R ü steııı'e, N erim an 'a: T ü rk g üzelinin Leyla'ya. Ş irin 'e. . . benzetilm esi İslâm î b ir z a ru re t değil, b ir "k ültürel lc rc ih "in neticesidir. Şurasını kabul etm e k zorundayız ki T ü rk hafızası, karşılaştığı F ars vc A ra p k ü ltü rleri karşısında -İslâm iyctin ilahiliğinden kaynaklanan safiyanc b ir inancın ö n ü n d e d u ru la m a z etkisiyle d e - yeninin cazibesine kapılm ıştır. İsk en d er'le R ü stcm . Ş irin 'lc C em şid. . . tasavvufun "h o şg ö rü " vc "v o ıu m " süzgecinden g eçerek İslâm î ed e b iy a tta k en d ilerin e y e r b u lu rk e n . S alu r K azan'la Bo£ac H a n 'ın. K a n tu ra lı İle Sclcen I la tu n 'u n . Bamsı B evrek ile B anıçiçek’in. kasesi vc şarabıyla m eşh u r C e m şid 'e karşılık düzenlediği toylarda "göl gibi kım ız sağdıran" B avındır H a n 'ın o n la r gibi b ire r sem bol o larak d ahi edeb iy atım ızd a y e r alam ayışları (B uraya İslâm î k u ra lla ra d ah a kayıtsız b ak tık ları v e eski T ü rk k ü ltü r u n su rların ı d a h a fazla y aşattık ları kabul edilen A lcv î-B ek taşî zü m re le rin e ait e d e b î m ah su ller d e d ah il­ d ir.) gayrî İslâm î o lm a la rın d a n mı kaynaklanıyordu?

Bizim için bugün “yeni" B a tı'd ad ır. Y aklaşık 200 y ıld ır B atının peşindeyiz. Y aptığım ız ilk köklü "B a tılılaşm a" h a re k e tle rin d e n birisi bin yıl önce yaptığım ız gibi alfabe d e ğ iştirm ek o ld u . (B u ra d a şunu b e lirte lim ki alfab e değişikliği k ü ltü re l değişm eyi izah e d en b ir h ad ise o lm am ak la b e ra b e r, yeniyi tercih n o k ­ tasında dikkat çekici b uluyoruz.) A rd ın d a n ideal tip ler, isim ler. . . değişm eye başladı. K adın k ah ram an larım ız J a n D a ık 'a. erk e k k ah ram an larım ız İlvada-O dcsa k ah ­ ra m a n la rın a . o rtaçağ şö v aly elerine benzetilerken. F erh at ile S iıiıı. Lcvla ile M ecnun gibi şarklı m ah cu p ve g u ru r­ lu âşıklarım ız, cazlı cüm büşlü yakarm alarıyla -bize görc- yüzsüz ve g u ru rsu z R o m eo vc Jü lv e l'le ıe yerlerini te rk e ttile r. T ü rk âşıkm a B anıcicck'i u n u ttu ra n Leylâ. Jü lv e t'in cazibesinin k u rbanı oldu. B ugün Leylâ, kav­ ram o lm ak tan çıkm ış, kom şunun kızının adı o larak kalıplaşm ıştır. "H okka d eh en sü n b ü l b e d e n " Leyla da. "e rin d e n öııcc b as kesip kan d ö k e n " Selccn H a tu n . B anıcicek d e b u günün aydınının (D ü n d e bug ü n d e u n u ta n ve u n u ttu ra n aydındır, suç d a o n ların d ır. Bil­ ginin hesabını "b ilen " d en so rm ak d urum undayız.) M onoliza'lı. Jü ly e t'li hayallerinde y e r alam ıy o rla r artık. H albuki. T ü rk kadını, gün boyu erkeğiyle birlikte

Referanslar

Benzer Belgeler

Bel A-r s Nedeni Olarak Gaz $çeren Lomber $ntraspinal Sinoviyal Kist: Bilgisayarl Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme Bulgular

Frontal hücreleri frontal reseste bulunanlar (tip 1- 2) ve frontal sinüs içerisinde olanlar (tip 3-4) olarak gruplandırdığımızda gözlemledik ki bu iki grup arasında konka

GOS’da nörolojik bulguların ilerleyici olduğu ve özellikle nörojenik mesanenin ortaya çıktıktan sonra nadiren düzeldiği göz önüne alınarak, günümüz şartlarında

Öte yandan, Güney Karolina, eyalet düzeyinde bir koordinasyon kurulu (coordinating board) ve her bir üniversite veya üniversite sistemi için idare

Tüm tedavi masraflarına bakıldığında ise; Laboratuar işlemleri birinci sırada, cerrahi ikinci sırada, sarf üçüncü sırada ve ilaç dördüncü sırada yer almaktadır.

Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi’ ne 1998 ile 2001 yılları arasındaki dört yıllık süre içinde yattığı sırada nozokomiyal üriner sistem infeksiyonu (NÜSİ)

1) Boyun eğici davranış, kişilerarası duyarlılık ve öfke ve düşmanlık düzeylerinin deney ve kontrol grupları ön-test puanları arasında anlamlı bir

Tutulum saptanan olguları seçerek oluşturulan grup ile kontrol grubunda ekstraoküler kas çapları, optik sinir kalınlığı, orbita/yağ oranı ile proptozis