• Sonuç bulunamadı

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni, Sayı 19, Eylül 2019

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni, Sayı 19, Eylül 2019"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

POLİTİKA

Türkiye’yi zorlayan tercih: F-35

mi, Su-57 mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Su-57 savaş jetlerini incelemesi ve ardından Erdoğan’ın "F35'ler konusunda Amerika şu andaki tutumunu devam ettirirse biz tabii başımızın çaresine bakacağız” şeklindeki sözleri, Su-57'leri gündeme getirdi. Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemi yüzünden ABD'nin Türkiye'yi F-35 programından çıkarması ve bu programa 1,4 milyar dolar ödeyen Türkiye'ye F-35 savaş uçağı satma ihtimalinin azalması Türkiye'yi yeni bir alternatif arayışına mı zorluyor sorusu akıllara geldi. Peki, Su-57'lerin gerçekten F-35'lerin alternatifi olabilir mi? DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, iki uçak arasındaki farklılıkların ötesinde sorunun siyasi olduğuna işaret ediyorlar.

Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş yeni nesil savaş uçakları olarak bilinen F-35'ler ve Su-57’lerle ilgili olarak DW Türkçe’ye konuştu. F-35’lerin radara görünmeden doğrudan füze atabilen genel taarruz uçağı olduğunu belirten Karakuş, Su-57’lerde de bu özelliklerin olduğunu ifade ediyor. Karakuş, Su-57'nin özelliklerini "Ruslar bu uçakla hem bombardıman hem de hava savunma işini

görecekler. İki uçak arasında öyle çok büyük farklar yok” sözleriyle aktarıyor.

Karakuş, Ankara için temel sorunun Suriye krizinde Rusya ile ABD’nin ‘ortasında kalmak’ olduğuna dikkat çekiyor. Emekli Korgeneral, "Ruslar İdlib’de, ABD de Fırat’ın doğusunda Türkiye’yi sıkıştırmış durumda. Ankara, ABD’nin F-35’ler konusundaki katı tutumunu yıkmak için Su-57 kartını açıyor. Aba altından sopa gösteriyor. Ankara’nın ABD ile köprüleri tam atmadığı sürece atacağı her adımı iyi planlaması gerekiyor” diyor.

Türkiye’nin kendi milli uçağı olmadığını, üretmesinin yaklaşık 10 yıl alacağını, üretimin faaliyete geçmesinin de bir 8 yılı bulacağını tahmin eden Karakuş, “ABD, hukuksuz bir şekilde Türkiye’ye yaptırım kartını gösteriyor ama Türkiye’nin ABD’yle restleşmeden öte her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlaması gerekiyor. Günün sonunda Türkiye’nin bütünüyle Su-57’ye yöneleceğini söylemek mümkün görünmüyor” değerlendirmesini yapıyor.

Stratejist, Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu da DW Türkçe’ye “Su-57’nin, F-35’ten bariz farkı yok. Hatta daha üstün tarafları var ama Türkiye’nin konusu tamamen askeri politik açıdan görülmeli” diyor. S-400 aldıktan sonra Su-57’ye yönelmiş bir Türkiye’nin NATO’dan dışlanmış olacağını anlatan Kuloğlu, “NATO’da 28 ülke var. Türkiye’nin bir anda bu kadar ülkeyi kaybetmesine gerek var mı? ABD’yle restleşirken bu hesaplanmış mıdır” diye soruyor.

Kuloğlu, “Yapılacak en önemli şey Suriye politikasının gözden geçirilmesidir. Hep zamana oynanıyor, kriz öteleniyor. Su-57 gibi bir savaş uçağı alımına politik bakmak, plansız programsız çıkışlarla havacılık ve güvenlik alanında başarı yakalamak mümkün olmaz” diyor.

(2)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

2 Savunma uzmanı Arda Mevlütoğlu,

havacılık ve uzay teknolojileri ile silahlanma konularında en yetkin isimlerden biri. Mevlütoğlu DW Türkçe’ye F-35 ile Su-57’lerin tasarım felsefeleri ve görevleri açısından çok farklı iki uçak olduğunu anlatıyor.

Mevlütoğlu, F-35’lerin taarruz görevleri için geliştirilmiş bir uçak olmakla birlikte, elektronik istihbarat ve elektronik harp platformu olma özelliği de taşıdığına dikkat çekiyor ve Japonya’dan Avustralya’ya, Yunanistan’a kadar birçok ülkenin gündeminde F-35’ler olduğunu söylüyor.

Su-57’nin ise Soğuk Savaş’ın ardından Rusya’da geliştirilmiş ilk savaş uçağı olduğunu anlatan Mevlütoğlu, “Uçağın motor konusundaki sıkıntısı çözülemedi” diyor. Rusya ile Hindistan’ın da Su-57 konusunda anlaşmazlık yaşadığını hatırlatan Mevlütoğlu, Türkiye için de olası Su-57 alımının risklerine dikkat çekiyor.

Mevlütoğlu, “Türkiye’nin 57 ya da Su-35 tipinde bir uçağı hazır alım ya da ortak üretim şeklinde envanterine alması; eğitim, altyapı, doktrin ve silah gibi kalemlerde baştan aşağı sıfırdan bir hava kuvveti yaratması anlamına gelecektir. En başta, eldeki hiçbir yer destek ekipmanı, silah sistemi ve bakım- lojistik sistemi bu uçaklarla uyumlu olmayacağı için bunlara da ayrıca yatırım yapılması gerekecektir” diyor.

Su-57’nin maliyeti ile ilgili açık kaynaklarda güvenilir bilgi olmadığını anlatan Mevlütoğlu, Çin’in kısa süre önce Rus yapımı 24 Su-35 için 2,5 milyar dolar ödediğini hatırlatıyor. Mevlütoğlu, “Türkiye’nin uçak ihtiyacının çok daha fazla olacağı varsayımıyla, 50 uçak için yedek parça, yer destek sistemi, eğitim ve silah dahil en az 6-7 milyar dolarlık bir faturadan bahsedebiliriz. Su-57 gibi çok

daha sofistike ve yüksek maliyetli bir uçak için bu rakam daha da yukarı çıkacaktır” hesabı yapıyor.

F-35 bir bakıma Atlantik İttifakı’nın en iç çemberini oluşturan ülkelerin birlikte kullanmaları için tasarlanmış bir uçak. Radara yakalanmama kabiliyetine ilaveten son derece gelişmiş sensör ve iletişim sistemlerine sahip. Öncelikli olarak taarruz görevleri için geliştirilmiş bir uçak ancak bunun yanında, bahsi geçen sistemleri ile birlikte bir elektronik istihbarat ve elektronik harp platformu olma niteliği de var.

Su-57 ise Rus Hava Kuvvetlerinin yeni nesil çok rollü savaş uçağı olmak üzere geliştirilmekte olan bir uçak. Proje çalışmaları 1998 yılında başladı. İlk uçuşunu 2009 yılında gerçekleştirdi. Test sürecinin ilk aşaması olan uçuşa elverişlilik testleri 2017 yılında tamamlandı. Halen devam eden görev ve silah sistemi testlerinin bu yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Haziran ayında 76 adet uçak için Rus Savunma Bakanlığı sipariş vermişti, bu siparişlerin 2028’de tamamlanması bekleniyor.

Su-57, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Rusya’da sıfırdan geliştirilmiş ilk savaş uçağı. Halen hizmette olan 30, 35, 34 gibi uçaklar 1980’lerde hizmete giren Su-27’nin türevleri. Su-57’de radara yakalanmama ve gelişmiş sensör teknolojileri mevcut. Ancak uçağın motor konusundaki sıkıntısı henüz çözülebilmiş değil. Halen geçici olarak kullanılan AL41 motoru yeterli performans sağlayamıyor. Seri üretim modellerinde kullanılacak Izdelye 30 motorunun ise en erken 2020’lerin ortalarında geliştirilmesinin tamamlanacağı kaydediliyor.

https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyeyi-zorlayan-tercih-f-35-mi-su-57-mi/a-50241510

(3)

ABD’nin İdlib Saldırısı

Cumartesi günü ABD İdlib bölgesinde (Maarat Misrin ve Kefraya beldeleri) El Kaide (Nusra) uzantısı olarak bilinen Hurras Al-Deen (Dinin Muhafızları) grubuna karşı bir cruise füzesi kullanarak hava saldırısında bulundu. ABD, “El Kaide uzantısı teröristleri vurdum,” dedi. Gerçekleştirilen bu hava taarruzu sonrasında İngiltere kaynaklı bilgilere göre, 40 civarı teröristin öldüğü bildirildi. Görev CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler K.lığı) kontrolünde icra edildi. Bu saldırının temel anlamı, ABD kuvvet kullanarak kendisine meşruiyet yaratıyor. Rusya’ya, “Ben de varım, Fırat’ın kuzey-doğusu konusunda ABD taleplerini göz ardı etme,” mesajı veriyor. Rusya ise “ateşkes riske girdi” dedi.

Esad ve Rusya

Esad’ın durumu şöyle, yapılacak ilk seçimlerde koltuğunu kaybedecek ve Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanacak. Eğer Esad liderlikten düşerse Rusya’nın Suriye’deki kazanımları tartışmalı hale gelecek, meşruiyeti dahi ortadan kalkabilecek.

Ağustos 2019 başından bu yana Rusya destekli Suriye Rejim Güçleri, İdlib’deki HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) başta radikal teröre karşı saldırlar başlatmıştı. Ateşkes bir defa bozuldu (5 Ağustos). Dün (31 Ağustos) yeniden bir ateşkes ilan edildi. Ama yine bozuldu, 24 saat geçmeden Suriye güçleri topçu atışına başladı.

El Kaide uzantısı HTŞ başta olmak üzere radikal terörü sebep gösteren Rejim ve Rusya güçlerinin hedefi bu son kontrolsüz bölgeyi temizlemektir. Asıl hedef ise Batı Suriye’de kontrolü elde tutmaktır. Dare, Doğu Guta, Hama ve son alınacak yer İdlib olacaktır.

Ancak Rusya ve Suriye yeterli insan gücüne sahip değiller. Sadece sahada etkili olabilecek ağır silahları var (uçak, top, tank, varil bombaları). Esad’ın 140.000 civarında askerinin olduğu tahmin ediliyor. Bu kuvvet (Deniz, Hava, Kara, Sınır Koruma, Asayiş vs.) ülkeyi kontrol etmeye yetmiyor bile. Rusya’nın ise Deniz ve Hava Üslerindeki unsurları, buna Radar ve Füze birlikleri de dahil, az sayıda özel kuvvet ve terör birliği, istihbarat üniteleri ve Esad’a danışmanlık yapan uzmanları var.

Buna karşılık radikal teröristlerin toplam 80.000’i bulan gücü var. Ancak bunlar dağınıklar. Giderek HTŞ şemsiyesi altında toplanan gruplar artış göstermektedir. ABD’nin taarruz ettiği grup da HTŞ altındaki Hurras Al-Deen’dir.

Terör asimetrik bir savaşı gerektirir. Şehirler bombalanırsa bu başka bir savaş olur. Ancak dayanışma halindeki bu iki gücün kendi hedeflerini ele geçirmek için çareleri olmasa gerek. Dolayısıyla radikal grupların çoğunlukta olduğu muhalif bu son alan İdlib’i temizlemek için hedef gözetmeden ağır silahlarla saldırıyorlar.

Her saldırıda masum insanlar ya ölüyor ya da zarar görüyor, dolayısıyla göç etmek kaçmak mecburiyet oluyor.Türk sınırında (Cilvegözü) Avrupa’ya gitmek istediğini söyleyen on binlerce sığınmacı iki gün önce gösteri yaptı.

ABD Taarruzu

ABD daha önce (7 Nisan 2017) Doğu Akdeniz’deki gemilerden 59 Tomahawk füzesi atarak Shayrat meydanını vurmuştu. Bunun sebebi Esad’ın kullandığı kimyasal silahları atan uçakların bu meydanda konuşlu olmalarıydı.

Bu defa da “El Kaide uzantısı radikal teröristleri vurdum, çünkü bunlar ABD’ye bile zarar vermek istiyorlar,” dedi. İddialara

(4)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

4 göre Dinin Muhafızları grubu

bulundukları binada toplantı halindeymişler. Eğer bu doğru ise Rusya neden bunları vurmadı? Başka bir soru, Fırat’ın batısını kontrol ettiğini ifade eden Rusya’nın istihbaratına göre ABD’ninki daha mı iyi? Rusya bunu açıklamak durumundadır.

Büyü devletler misillemeyi önemserler. Yeni soru, Rusya ABD’nin kontrolü altındaki Fırat’ın doğusunda saldırı düzenler mi?

Rusya hemen tepki gösterdi ve “Ateşkes tehlikeye girdi,” dedi. Rusya, ABD’nin saldırıyı (Astana süreci gereği belirlenmiş) Çatışmasızlık Bölgesi’nde gerçekleştirdiğini, Ankara ve Moskova’ya haber vermediğini, daha önce varılan anlaşmalar ihlal edildiğini ve Suriye Rejim uçaklarının taarruza karşı bir önlemede bulunmadığını açıkladı.Bu arada, daha önce varılan anlaşmalardan kasıt nedir, bilinmiyor. Bilinen anlaşmalar ortada. Bunun dışında, acaba ABD-Rusya arasında gizli centilmenlik anlaşması gibi bir şey var mı?

ABD’nin bu hamlesi ne demek oluyor?

-ABD bu saldırıyla, Rusya’nın Fırat’ın batısında kontrolü tek taraflı sağlayan bir ülke olmadığını işaret ediyor.

-ABD, Suriye’de kimyasal silah ve radikal küresel terör örgütü varlığını ilan ederek, her defasında sahada kuvvet kullanmayı bir yaptırım olarak kullanıyor. Bunu BM anlaşmaları çerçevesinde meşru hak olarak kullanıyor.

-ABD, Ankara ve Moskova’ya dolaylı olarak Astana sürecinin sona erdirilmesi yönünde bir mesaj veriyor. (Buna Tahran’ı da eklemek mümkündür.) Astana sürecinde BM de vardı. BM etkisiz kaldı.

-ABD, Esad rejimine sadece Rusya ile hareket etmemesi gerektiğini işaret ediyor.

-ABD, Türkiye’ye Fırat’ın batısından dolaylı bir mesaj veriyor.

-ABD, yerleşim yerlerine dağılmış ve gizlenmiş teröristlere tıpkı Rusya gibi havadan taarruz ederek bir şekilde yapılanların ne mana taşıdığını bildiğini benzer yöntemle saldırarak karşılık veriyor.

Birleşmiş Milletler (BM)

BM ne işe yarar diye soruyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) için Almanya bir girişimde bulundu, bakalım yeni bir karar tasarısı çıkacak mı?

Şöyle düşünülebilir: “BM acilen bölge için bir karar almalı; belki de bölgeye Barış Gücü veya Geçici Görev Gücü (UNIFIL) göndermeli; Türkiye sınırında güvenli bir bölge oluşturmalı,” şeklinde.

Ne yazık ki BM yapısıyla bu olmuyor. Veto hakkı olan BMGK üyesi ülkeler zaten kendi çıkarları için çaba sarf ediyorlar.

Esad, BMGK’yı davet edebilir. Diyelim karar istediği gibi çıktı ve bölgeye güvenlik birimleri geldi. İşte bu fiili durum onun otoritesini çok çabuk elinden alır ve bunu yapmak istemez.

BMGK üyeleri kimler?

5 Daimi üye – Veto hakkı var: ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya

10 geçici üye: (Devam eden) Japonya, Mısır, Senegal, Ukrayna, Uruguay, (Yeni seçilen) Kuveyt, Ekvator Ginesi, Fildişi Sahili, Peru, Polonya

https://politikmerkez.com/konular/guvenli k/abdnin-idlib-saldirisi/

(5)

EKONOMİ

Ekonomi eylülde yoğun veri

gündemiyle ısınacak

Eylülde hem yurt içinde hem de yurt dışında açıklanacak çok sayıdaki veri, ekonomiyi gündemin ilk maddeleri arasına sokacak. Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile çizilecek yol haritasının yanı sıra merkez bankaları toplantılarından çıkacak faiz kararları da gözlerin ekonomi üzerinde olmasına neden olacak.

Piyasaların gözü, 2 Eylül Pazartesi günü açıklanacak yılın ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verisinde olacak. Bu yılın nisan-haziran dönemine ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verileri TÜİK tarafından açıklanacak. AA Finans Büyüme Beklenti Anketi'ne göre ekonomistler yılın ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin yüzde 1,8 daralmasını bekliyor. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçülmüştü. TÜİK, 3 Eylül Salı günü ise enflasyon verilerini duyuracak. Bu kez de dikkatler, ağustos ayına ilişkin tüketici fiyat endeksi ile yurt içi üretici fiyat endeksinde olacak. AA Finans Enflasyon Beklenti Anketine katılan ekonomistlerin ağustos ayı enflasyon beklentilerinin ortalaması yüzde 1,38 oldu. Ekonomistlerin 2019 sonu enflasyon beklentisinin ortalaması ise yüzde 14,60 olarak belirlendi. Buna göre, temmuzda yüzde 16,65 olan yıllık enflasyonun yüzde 15,60'a düşeceği hesaplanıyor.

Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından 4 Eylül'de ağustos ayı dış ticaret verilerinin açıklanması bekleniyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Sivas'ta düzenlenecek basın toplantısıyla ihracat rakamlarını duyuracak.

TÜİK'e göre temmuzda ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7,9 artışla 15 milyar 160 milyon dolar olmuştu. Temmuz ayı ihracatı Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarken, ağustosta da Kurban Bayramı tatiline rağmen ihracattaki artışın sürmesi bekleniyor.

Makro ekonomik göstergelerin yanı sıra, eylülde açıklanması beklenen ve Türkiye ekonomisinin üç yıllık yol haritası niteliğini taşıyan YEP'in ayrıntıları da yakından takip edilecek. YEP'le 2020-2022 dönemine ilişkin enflasyon, istihdam, büyüme, ihracat, cari açık gibi temel makro göstergeler de belirlenmiş olacak.

YEP ile ekonomi politikalarına ilişkin ilke ve hedefler de belli olacak. Özel sektör için de öngörülebilirliği artıracak program, son yıllarda sosyal ve ekonomik alanda sağlanan gelişmelerin daha sağlam bir zeminde sürdürülmesi suretiyle güven ve istikrara katkıda bulunacak.

Programın açıklanmasıyla, 2020 yılı merkezi yönetim bütçesine ilişkin hazırlıklar da hız kazanacak. YEP'in ardından Orta Vadeli Mali Plan da kamuoyuna duyurulacak ve temel bütçe büyüklükleri burada belirlenmiş olacak. Bakanlıklar, eylülde yoğun bütçe mesaisinde bulunacak ve Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanacak 2020 bütçesi 17 Ekim'de TBMM'ye sunulacak. İşsizlik rakamları ve ağustos ayı bütçe gerçekleşme sonuçları 16 Eylül'de açıklanacak. Piyasaların yönü üzerinde, merkez bankaların faiz kararları belirleyici olacak. Yurt içinde gözler, önce 12 Eylül'de toplanacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına çevrilecek. PPK, temmuz ayı toplantısında bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 425 baz puan düşürerek yüzde 24'ten yüzde 19,75'e çekmişti.

(6)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

6 ABD - Çin arasında devam eden ticaret

müzakerelerini, Brexit belirsizliğini yakından takip eden piyasalar, daha sonra Avrupa Merkez Bankası (ECB) ile ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz kararlarına odaklanacak.

PPK ile aynı gün toplanacak ECB'nin, faiz kararı, parasal genişleme ve Avrupa ekonomisinin genel gidişatına ilişkin yapacağı açıklamalar piyasaların gündeminde yer alacak.Daha sonra dikkatler, Fed'in 18 Eylül'deki toplantısında olacak..

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/ekono

(7)

İNFOGRAFİK BİLGİLER

(8)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

8

(9)

9

http://guvenlicalisma.org/20089-fabrikada-tarlada-atolyede-buroda-omuz-omuza-calisirken-oluyoruz-t

(10)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

10

(11)

11

(12)

Haftalık Dış Politika ve Ekonomi Bülteni – 02 Eylül 2019

12

(13)

13 HAFTANIN KİTAP TAVSİYESİ

20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı'nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.

Okurlar, Frankl'ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre'dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında "anlam"ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, "İnsanı insan yapan nedir?" sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor...

"Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir."

https://www.kitapyurdu.com/kitap/insanin-anlam-arayisi/131878.html?gclid=EAIaIQobChMIhpW3pfWx5AIVSIjVCh34mAWoEAYYAyABEgLOwP D_BwE

Referanslar

Benzer Belgeler

This study aims to find out the perceptions of managers in 4-5 hotels on using renewable energy and whether they show a significant difference for hotel category, establishment

E-devlet uygulamalarında her ikisini de kullanan katılımcılar ile (internet sayfası ve mobil uygulamalar) yalnızca internet sayfasını kullananlar arasında,

(2009) also proposed a fuzzy MCDM to evaluate the performances in terms of several financial and non-financial indicators of the largest five commercial banks of Turkish Banking

Ultrasonik spray pyrolysis yöntemiyle elde edilen CdO yarıiletken materyalinin flor katkısına bağlı olarak yapısal özelliklerinin incelenmesi, Yüksek lisans tezi,

Gaitonde vd., sertleştirilmiş AISI D2 soğuk iş takım çeliğinin silici uçlu seramik uçlarla işlenmesinde kesme parametrelerinin işleme kuvveti, işleme gücü, özgül

Tema: Özgürlüğün kıymeti üzerine yazılan şiirde Nâzım Hikmet, dışarıda son zamanlarını geçiren bir adam olarak hayattaki duruşundan ve eylemlerinden söz eder. Dil:

Halk kültürü unsuruları sıralanırken şu ana başlıklar kullanılmıştır: Anonim Halk Edebiyatı, Kalıplaşmış İfadeler, Geçiş Dönemleri, İnanmalar, Halk

Belediyelerin, birliklerden beklentileri ve belediye birliklerinin kardeş şehir ilişkilerine ne gibi katkılar sunduğunu öğrenmek amacıyla 25 Ekim 2017 tarihinde