• Sonuç bulunamadı

Güle güle torunum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Güle güle torunum"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i M W I y o t

A

y<*

+

SPOR

_________ _ _____________

Ç a rşa m b a 30 Ağustos 2000

35

Berlin'i

yaşadı, Sidney'e uğurladı. Olimpian anne, tam 64 yıl sonra

yeniden aynı heyecanı tattı, Natalia'yı gözleri nemli olimpiyata yolladı

GOLE GOLE TORUNUM

MUHAT i AĞCA magcaGmilliyet.com.tr.

M

u ğ la ’nın A k y a k a b e ld e s i­ ne vardığımızda he­ yecan iyiden iyiye art­ mıştı. Sanki zaman tünelinden geçip tarih ile yüzleşecektik.

Birazdan kapısın­ da Ağa Han ödülünü kazandığına ilişkin plaket çakılı kla­ sik Türk mimarisindeki evin bahçe kapısından geçecek ve Türkiye’nin yaşayan en eski Olimpian’ı (olimpi­ yata katılmış kişi) ile görüşecektik.

1936 Berlin olimpiyatına eskrim dalında katılan Halet Çambel, as­ lında sporculuğundan çok yaşa­ mını adadığı arkeoloji

çalışma-R e k o r tm e n o k ç u

Natalia Nasaridze, 2.10.1972'de Gür­ cistan'ın başkenti Tiflis'te doğdu. 10 yıl önce Türkiye'ye gelerek Türk va­ tandaşlığına geçti. Başarılarla dolu kariyerine bugüne kadar ferdi ola­ rak dört Avrupa Şampiyonluğu, iki Dünya üçüncülüğü, bir Akdeniz O- yunları şampiyonluğu, takım olarak iki Dünya ikinciliği, bir Avrupa şam­ piyonluğu, bir Avrupa ikinciliği sığ­ dırdı. Halen kınlamayan bir Olimpi­ yat. bir Dünya ve iki Avrupa rekoru­ nun sahibi olan Nasaridze, Sidney'de üçüncü kez Ay - Yıldızlı formayla madalya avına çıkacak

1936 yılında, hem de Hitler

Almanyası'nda olimpiyatlara

katılan ilk Türk bayanı

unvanını alan

Çambel ile

okçuluğun

kraliçesi

Nasaridze

tarihi

randevuda

bir araya

geldi

]

"Sporun sonu felâket"

"Spor futbol oldu, futbol da ticarete dö­ küldü. Diğer dalların da sonu aynı gibi, felakete gidiyor. Onlar da ticarî olduğu gün spor diye bir şey kalmayacak. Hakiki sporculuğun ruhu başka. Parayla satıl­ maz. 8en parayla satılana sporcu diyemi­ yorum. Bizim dönemimizde sporculuk hem amatördü, hem parasızdı. Pehlivan Çoban Mehmet. Cibali Fabrikasında bek­ çiydi. Kimse büyük paralar kazanmıyor­ du. Ama sporculuk ve spor ruhu vardı."

"Hitler'in elini sıkmadım"

"Hitler, 1936 Berlin Olimpiyatı'nı çok gör­ kemi! bir şekilde hazırlatmıştı. Türk kızı mihmandarımız vardı. Oyunlarda bizi Hit- îer'e takdim etmek istediğini söyledi. Ben Türkiye'de tanıdığımız yahuditerden Hit- ier'in düşüncelerini öğrenmiştim. Teklifi reddettik. ‘Hitler'in yanma gitmeyiz, o- nun elini de sıkmayız. 8iz buraya hükümetimizin emriyle geldik. Yoksa hiç gelmezdik' de­

dik.

<3

'Evet,

jLahudiyim!"

oyla tanınmıştı. Ama bun- ın tam 64 yıl önce 20 yaşın- ı, eskrim tutkunu genç bir keoloji öğrencisiyken, ya- dığı tatlı sürpriz, kendisini irkiye’nin Suat Aşeni Fet- ri ile birlikte olimpiyata itilan ilk bayan sporcusu ıpmıştı.

Ve 21. yüzyılın ilk olimpi- ıtına bir bayan sporcumuzu furlayacaktı.

îzaket ziyareti

Bir büyük buluşmaydı ha­ sırlandığımız. Sidney’de ü- içüncü kez Ay - Yıldızlı for- pıayla ok atacak Natalia Na- karidze, tarihler 2000’i gös­ terirken, kendisiyle birlikte yarışacak 15 Türk bayan fcporcu adına olimpiyattaki ilk bayan temsilcimize neza­ ket ziyareti yapıyordu.

; Heyecan sevince karıştı, gözler nemlendi. Uzun süre­ dir medyaya kapısını kapa­ tan Halet hanım, titiz kuralı­ nı bozuyor, bu duygulu ve

tarihi buluşmayı izlemek için M illiyet’i evine misafir edi­ yordu.

Hemen bir anısını anlattı:

1936 yılında olimpiyat kafilesi ile birlikte Atatürk’ün huzurundan ge­ çiyorlardı. Atatürk’ün maiyeti ara­ cında o zaman milletvekili olan ba­ hası da. bulunuyordu. Ata’nın gurur ye sevgiyle bakan gözlerini hala u- nutamamıştı.

Büyük ö n d er, Halet Çambel’in ¡babasına eğilerek, “G ördün mü bak. Türk kızları da olimpiyata gidi­ yor.” demiş, baba Çambel saygıda kusur etmemek için “Onlardan biri de benim kızım” cümlesini sarf ede­ memişti.

Yaşamı sporla doluydu Çam- bel’in...

Fotoğraflar: Yaşar Saygı

Halet Çambel kimdir?

1916'da Berlin'de doğdu. İlk öğrenimini Almanya'da, orta öğre­ nimini ise Amerikan Kız Lisesi'nde tamamladı. 1933 - 39 yılların­ da Paris’te arkeoloji eğitimi gördüğü sırada 1936 Berlin Olimpi­ yatına katıldı. 1960'da profesörlüğe yükseldi. Dört yıl sonra İs­ tanbul Üniversitesi'nde Prehistorya Kürsüsü’nü kurdu. 1935'te Boğazköy'de başladığı ve Anadolu'ya yayılan kazı çalışmalarına halen devam ediyor. Karatepe'de kendi türünde ilk Açık Hava Müzesi'ni kurdu. Şair ve gazeteci eşi Nail Çakırhan ile birlikte İs­ tanbul Arnavutköy ve Muğla Akyaka’da yaşamını sürdürüyor.

İlk madalya

1936 Berlin olimpiyatı, Türk olimpizmin-

de bir altm dönemin başlangıcı oldu. Olimpi­ yat oyunları tarihinde Türk sporcuları ilk kez Berlin’de şeref kürsüsüne çıktılar, ilk Türk bayan sporcularımız da bu olimpiyatta boy gösterdi. 60 sporcu ile katıldığımız 1936 Ber- Jin olimpiyatında, grekoromen güreşte 61 ki­ loda Yaşar Erkan altın madalyayı boynuna taktı. Serbestte ise 78 kiloda Mersinli Ahmet Kireççi bronz madalya kazandı. Büyük Ata­

türk, Yaşar Erkan’ı yolladığı şu telgrafla kutladı: “Kendin küçüksün, ama memleket için çok büyük bir iş yaptın. Artık adm Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar”...

"Beni es­ mer ol­ duğum i- çin Avru­ p a ' d a k i eğitimim sırasında sık sık Yahudi zannediyorlardı. Oyunlar sırasında Türk kafilesinin otobü­ sünde oturmuş, dışarıyı seyrediyordum. Bir ara ezilmişliği her halinden belli bir a- dam yanıma yaklaştı. Bana 'Yahudi misi­ niz?' diye sordu. Öylesine üzüldüm ki ha­ line, ‘Evet, Yahudiyim’ deyiverdim. Çok sevindi. 'Demek böyle ülkeler de varmış' diye mırıldandı.

"İlkel ama mutlu"

Liseden sonra Beşiktaş Kulübü'ne geçtim. Akaretler'deki eski binadaki salonda, mes­ lek ve cinsiyet ayrımı gözetmeden çalışır­ dık. Sobası vardı. Önce sobayı yakardık,

a-Eskrimin yanında okçuluk da yapmıştı ama kendi değimiyle, ara­ dan çok zaman geçmişti. Onun za­ manında oklar, tahta yaylarla atılı­ yordu. Natalia’mn teknoloji harika­ sı ekipmanlarını hayranlıkla süzdü. Araştırmacı kişiliğiyle sordu, öğren­ di.

Hoş bir sohbet ve bolca nostalji­ nin ardından, beklenen o an geldi. Halet hanım doğruldu ve bir an kay­ bolduğu işlemeli tahta kapının ar­ dından neredeyse yarım asırdır giy­ mediği eskrim kostümü ve elinde flöre kılıcıyla belirdi.

Cumhuriyet’in abide kadınların­

dan biri, yıllara meydan okurcasına dimdik, ayakta genç kuşağın başarı­ lı temsilcisi Nasaridze ile birlikte gururla poz verdi. Sporculuğun ve yıllarda Anadolu’yu bir arkeolog o- larak dolaşmanın getirdiği dinçlikle, gözlerinin içi gülerek...

Sıcak sohbet

Olimpiyata ilk kez bu kadar çok bayan sporcu ile gidilecek olması çok heyecanlandırdı Halet hanımı... Belki orada olamayacaktı ama o- yunları izlemek için yıllardır aksat­ madığı kazı programını değiştirece­ ğini, televizyon başında hepsinin ba­

şarılı olması için yürekten destek o- lacağını söyledi. Ve ardından tüm sporcular için yılların tecrübe süz­ gecinden geçen öğütlerini sıraladı bir bir...

Müthiş buluşmada saatler su gibi akmış, ayrılık vakti gelip çatmıştı. Halet Çambel ve Natalia Nasarid- ze’nin nesil farkına meydan okuyan sıcak sohbeti, yine sıcak bir vedayla noktalanırken, kendi döneminin zirvede olan her iki bayan sporcu­ nun yüreğindeki mutluluk, gözlerin­ den okunuyordu.

Teşekkürler Halet Çambel... Yolunuz açık olsun kızlarımız...

<C OC : < r cc. _ J u u 3 . g o * 3 Q _ : 0 • Başkasıyla değil, kendinizle yarışın. Hedefe ulaşmak için her zaman kendinizi aşmayı hedefleyin...

• Sporcu arkadaşla­ rınızla işbirliğine gi­ din. Dostluk ve daya­ nışmayı kaybetme­ yin...

• Sporu spor için ya­ pın. Yarışma sırasında aklınızda ev veya ara­ ba sahibi olma geli­ yorsa, o spor değildir...

• Başarının anahtarı çok çalışmak ve de­ vamlılıktır. Yalnız pa­ ra mutluluk getir­ mez, unutmayın.

+

• Olimpiyat büyük bir şölen olduğu gibi önemli bir sınavdır. Çi­ zerinizdeki sorumlu­ luğun bilincine varın.

• Hep çevrenize ör­ nek olmaya gayret e- din. Spor bedene ol­ duğu kadar ruha da hitap eder.

ma tüterdi. Hoca da bize kızardı, daha bir soba bile yakamıyorsunuz diye. Duşların­ dan soğuk su akardı. Biri duş yaparken, di­ ğeri pompayla su basardı.

"Kendime maske yaptım"

O zamanlar fazla imkan yoktu. Bizim de malzeme eksiğimiz vardı. Silahlar ve e- kipman ithal edilmek zorunda kalınıyor­ du. İlk zamanlarda eskrim oynarken, kendi maskemi yapmıştım. Perşembe pa­ zarından tel aldım. Bir de kalıp yaptım. Tokmakla bu teli kalıba çakıp, kenarına siyah muşamba geçirerek maskeyi ta­ mamladım. Yokluk vardı belki, ama in­ sanlar birbirine yardım ederdi Atatürk döneminde biz bir üretim dünyasında yaşıyorduk. Herkes taşın üzerine bir taş ilave ediyordu.

"Zeugma'ya yazık oldu"

Keban Baraj gölü altında kalan eserleri kurtarmak için çaba harcayan Çambel, Ze- ugrrıa içinde çok üzgün. Şöyle diyor: "Ze- ugma'daki hazine 12 yıl önce haber veril­ di. Burada mozaikler ve değerli eserler var diye. Ama kimse kılını kıpırdatmadı. Çün­ kü herkes işimden olurum endişesiyle te­ dirgin. Şimdi kurtarmaya çalışıyorlar.

T ah a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışma Isparta sağlık hizmetleri sektörünün rekabet analizini beş kuvvet modeline bağlı olarak değerlendirmekte ve Isparta sağlık hizmetleri sektörüne yönelik

Devletçilik; 1923- 29 arasında devlet yardımlarıyla, bir ulusal burjuvazi yaratmak, özel teşebbüsü desteklemek şeklindeydi.. Özel teşebbüsün gücü buna yetmedi, bir

Altı aylık süre içinde ilk grupta bulu- nan 83 hasta (ilk gruptakilerin % 30,7’si) kalp yetmezliğine bağlı olarak hastaneye yatırılırken, ikinci gruptakilerden 120 ki-

Septoplastiye bağlı bakteriyemi gelişiminin saptanması amacıyla septoplasti yapılan elli hastadan preoperatif nazal sürüntü ve kan kültürü ile perioperatif kan

Kraliçe Louise’in gençlik resmi Br tikse İden Paris-Soir gazetesine ya­ zılıyor: Eski Saksonya kraliçesi Louise, Brükselde büyük bir sefalet içinde ya­

Yüksek çözünürlüklü bilgi- sayarl› tomografi (YÇBT)’sinde; her iki akci- ¤erde üst loblarda daha belirgin olmak üzere yayg›n, ince duvarl›, çok say›da kistik

Haluk Yetiş, Kâzım Üzen, Adnan Aktan, Mehmet Ali Yalçın, Reşat Enis, Nihat Pınarlı, Mehmet Selim (Tura), Münif Fehim, Foto Hilmi Şahenk, Foto Cemal Göral,

gını anlatırken, rüzgârın fazla olmasından dolayı ateşin pek zi­ yade tahribat yaparak kârgire de zarar verdiğini ve esnaf için bu hasarın bizzat telâfisi