Sahile 8
é-
lf
-E sk i
gü n l
'TI if
Li
A K Ş A l
stan
rıhtımları
r Ç ok d eğ il, bundan 45 «en « evvelin « k a d a r koskoca Istanbulda vap u r y a n a şacak, eşya indirilip yü k letilec ek rıhtım yo k . G alata köprüsünün dışında, Eminönünden Sirkeciye, K araköyden öteye k a y ık iskeleleri dolu,,.
Şim diki Zaraat bankasının bulunduğu n o ktad a, b ir v ak itler (C r id i L iyo n ais) bankası d a meşhur H allacyan hanı
(M eşrutiyet devrinin N afıa Nazırı, sivri sa k allı H allacyan m b ab ası, nam lı tüc carlard an Parsih H allacyanm m ü lk ü )... o sırad a, ondan sonra BüyükadadakiÇj P en d ikliler gibi denize k a z ık larla ç a k ıl m ış k ah veler, m eyhaneler.
L im ana giren çıkan yerli, ya b an cı v a p urlar açık ta dem irleyip d u b alara b a ğ lan m ad a...
1842 yılın d a, biır Fransız gem isinin M işel a d lı genç kaptanı ilk defa o larak
İstanbula geliyor. U yanık ve işgü zarlar dan... Sah illerim izd e fenerler tesis et m ek fikrine kap ılıyo r
1855 de k ap tan lığ ı bırakıp F ran sa hüküm etinden T ü rkiyed e kurulacak fe nerlerin işletilm esine ruhsat alıyo r; çok geçm eden im tiyaz sahipleri arasına giri yor.
S ab ık k ap ta n d a faaliyet dem e gitsin... S ö yled ik a, iş adam ı, tek durur m u ? ... Y ine B ab ıâliye m üracaatlerde, dostane ağ ızlarla ih ta rla rd a : (İstanbul gibi bü yük, ay n i zam anda p ayitah t bir şehrin lim anca kurunu vüstai şekilde kalm ası caiz değild ir, m edenileştirm ek elzem d ir.) Ergeç bu m aksadın a d a erm iş ve 1879 d a îstan b u ld a rıhtım lar, doklar, an trep o lar yap m ak im tiyazını eld e et miş. Bu hüsnü niyeti de m ükâfatlan d ırı larak m ülkiye paşalığın dan m irim iranlık rütbesi bahşedilm iş.
İm tiyaz mucibince ya p ıla c a k rıhtım ların bir tarafı Sirkeciden U nkapanı köp rüsüne, öbür tarafı T ophaneden A zab - kapısına k ad ar varacak. Ü stlerinden tram vay geçirm eğe de m üsaade var.
İş b ü yü k ; serm aye, m ütehassıs vesaire bulm ak k o la y değil... K eyfiyet y ılla rc a sürüncem ede kald ıktan sonra n ih ayet 7 teşrinisani 1 890 d a b ir anonim şirket kuruluyor. M ukavelenam enin 4 üncü m addesi mucibince in şaata iki sene za r fında başlanılm ası, 14 senede kâffesinin bitrilm esi k ayıd lı. ı
İlk faaliyete 1892 de T o p h an ed e» g i rişilm iş; üç sene için d e K araköy köprü sünün burnuna gelm iş.
M em nuniyet ve m ahzuziyet aşkın. M işel p aşaya birinci rütbe m ecidî, çok genç v e dilber m adam asım n sinesine de ayn i rütbeden şefkat nişajnı.
Bu saha 760 m etre boyundadır. Has lan an âzam i derinlik 29 m etre. D enizal- tma tabiî k a y a la rla yerleştirilen tem el 300 bin m etrem ikâbı; im lâ edilen boş luklar 450 bin ve üst d u v arla ra konan sunî k a y a la r 20 bin m etrem ikâbı.
Nisan 1894 de girişilesi Sirkeci Emi nönü kısm ı ise 4 5 0 m etre; derinlik 3 5 ; tem el 2 6 0 ; doldurm a 140 bin m etre m ik â b ı; sunî k a y a la r 1 3 bin.
T ab iî k a y a la r K ınalı v e B urgaz a d a ların dan , im lâ çak ılları ve kum ları kışın A nadoluhisarından, yazın K ızkulesinden getirilm iş; sunî k itleler S ilâ h tarağ ad ak i taşocaklarından v e im lâth an ed e» taşın mış.
Y ine b alâd an esm a m ı sıçradı, şirket züğürt mü düştü nedir, köprüler arasın a y a p ılac ak rıhtım b ak k ala kalm ıştı. A k ilinin b ir türlü eremecfsği nokta, bunca müsaielliğine, önünün bilm em ne k a d a r d a derinliğine rağm en Sirkecininkine hiç bir v ap u ru » yan v e rm eyişi; ark a b o d o sla m adan p alam arla rla bağlanışıdır.
G alata rıhtım ının m ükem m elliği d il lerd eyd i. En büyük hacim li vap u rlar, h attâ zam anın en iri kıyım zırh lıları b ile yan aşab ilir derlerdi.
Y alan da değil. Ç ocukluktanberi serde denize, gem iye m erak v ar ya , köprüden her geçişte gözümüz o canibe m ütevec cih. B ahar girdi mi üç döt b acalı, bir baştan bir başa, d ağ gibi tran satlan tik lerin omuz verdiğini görürdük.
M eselâ N orddeutseler L lo y d ’un 19 bin bu k ad ar tonluk (K aiser W ilhelm II) si. W hite Star L ine’nin 17 bin bu k ad arlık (O ceanic) i. Intern P acific’ in ,18 binlik (K o re a )sı.
G alata nhftım ı kurulduktan sonra üs tünde yin e salaş, sıra sıra kahveler, g a zinolar b elirdi. T utan ların hepsi Yunan tebaası.
İçlerinde her akşam m andolinli, kita- ralı çalg ılar. D uvarlarda b eyazlı m avili k o rd elelerle çerçevelenm iş, b o ya lı re sim ler :
Yunan k ra lı birinci Y o rg i; kraliçesi O lg a; v eliah d i prens K onstantin; babası D anim arka kralı P iri fani 9 uncu Kristi- y a n ; T epedelesıli A li paşanın m ahbubesi V a silik i; daha sonraları b anger A verof... S iv irya işlerler. D olm a, m idye tavası, d a lak haşlam ası d olaştıran sey yar m ezeci ler. K avrulm uş fın d ıkla m asa m asa tek m i çif mi oynıyan sıska rum (K ad ık ö y futbol takım ının m eşhur T ah tap erd e b ek i.)
K aclıkpyiinde, a d a la rd a , M akriköyü v e A yastafan o sta (o zam an lar bu ikisine de vapur işlerd i) oturan akşam cıların
İstanbul rıhtım ları yapılırken kullan ılan sunî taşlar, vinç ve dalgıç takım ı çoğu g ed ikli. G özleri karşıki iskelelerd e
v e k u lak la rı kirişte.
Y an d an çarklılar çark ları yerin d e d ev rettir ;.xıeğe b aşlayıp beş d ak ik a d ü düğünü de öttürür öttürm ez koşup y e tişecekler.
Şim d iki M erkez rıhtım hamının karşı sına düşen, y a k ın la ra k ad ar köhne k ah ve, ahçı, tütüncü b ara k a la rı bulunan y e r de, çadır bezi ve p ed avra tah taların d an
(A la m b ra ) tiyatrosu vard ı.
Şeker, K urban b ay ra m ların d a Cinci m eydanım kırıp döken, oluk gibi p a ralar sızdıran kum panya orada.
M üşterileri m an avcılar, Rus ve Nemse gem ilerinin ta y fa la rı ve ateşçileri, kanun çavuşlarına gözükm eden k ap ağ ı atm ış. H addehaeıeliler, Z eytinburunlular, lo tar yacı çırağı, m eyhane miçosu, kundura boyacılarından çoluk çocuk.
D ühuliye üç kuruş on p ara, m evki beş b uçuk; körler d arülâceze hissesi, oyun bir sa a t y a sürer y a sürm ez:
— P ayd o s!... seslerine ağız k a lab alığ ı da karışır.
«T iyatro b a şlıy o r!» 1ar arasın d a m ut lak a b ir m araza d a çıkardı.
O gün yerleşm iş ve m ıhlanıp çık am a y a n la rd a gırtlaklaşm a. Su stalıları çık a ran lar, usturpalara v a ran lar V o yv o d a karako lu n u » acar serkom iseri Şem siyi b o ylarlard ı.
Rıhtım ın köprüye ya k ın yerlerin d e de b o yu n a b ağırtılar:
— Dolmuşa bir k işi!...
S irk eciye m üşteri aray an k ayık çılar. K öprüceğiz yazın tepeye güneş y iy e y i ye, kışın soğuktan bum buz kesile kesile kesile yenilir yutulur şey m i?
, T ab an tepm eğe ne h ac et; k a y ığ a b i nip rü zg ârla serinleşe serinleşe g it; sad e paltonun, kam selenin y a k a sın ı k ald ırıp dertop b üzül; beş d a k ik a c ığ ı» içinde k arşıy a in.
H ergün; (İ k d a m ), (S a b a h ) gib i y e v m i gazetelerin vukuat sütunları dopdo- luydu.
(İnebolulu bilm em ne reisin id aresin d ek i falan ca num aralı m avna, cisri ce- d idden m ururu hengâm ında, y e d i kişiyi ham ilen Sirkeciye m üttehii azim etken, S ak ızlı D im itri v eled i Y ankonun san d a lına bindirm iş. E traftan yetişilerek ka- zazdelerin beşi kurtarılm ışsa d a ikisi n ab e d id .)
V e k ez â:
(Ş irk e ti H ayriyenin Ü sküdara seyrü sefer eyliyen falan ca num aralı vapuru Köprü iskelesine çim ariva edeceği d a k ik a la rd a , akıntının kesretinden bir k a y ığ a çarpm ış. Beş nefer kişiden dördü tahlis edilm işse de biri bulunam am ış.
K arşıdan k arşıy a geçiş on p a ra y a id i; Köprü k a d a r işlerdi. Dolmuştan korkup tek b aşa g id eceklere 60 p ara.
ıO zam anlar K adıköy, Ü sküdar vap u r la rı sey re k ; seferleri arasımda v ak ıtlar v ar. Sab rı az v e gözü pek tez can lılar çeyreği gözden çıkarıp yo lu tu tarlard ı.
U k a lalığ a kalkışıp, m ösyö P iyer Loti- den ilham alan lard an H aliç içinde E yübe k a d a r gezintinin saati tek k ü reklilerd e sa a t b aşına 3, çiftlerde beş kuruş.
Cum a v e p a z a rla n ilri m isli, ilk b a h ar girip K âğıthane m evsim i b a şlad ı m ı k a y ık bulabilirsen bul. K aç gün evveld en çe yrek lira y a , h attâ ya n m lira y a tutm uş la r ... Serme* Muhtar Aluş
Eski Saksonya kraliçesi
Brüksel’de biiyiik sefalet içinde yasıyor
Kraliçe Louise’in gençlik resmi Br tikse İden Paris-Soir gazetesine ya zılıyor: Eski Saksonya kraliçesi Louise, Brükselde büyük bir sefalet içinde ya şamaktadır. Brüksel civarında pek mütevazı bir hayat sürmekte, öteberi almak için bizzat çarşıya gitmektedir. Sabık Saksonya kraliçesi Louise bu gün 69 yaşındadır. Vaktile parlak ve muhteşem bir hayat sürmüş, başından acıklı aşk macafeları geçmiştir. Pas kalyadan evvel Louise’i evinde ziyaret ettniş olan bir gazeteci, sabık kraliçe nin nesi var, nesi yoksa birer birer sat tığım görmüştür. Bugün oturduğa
odada yatak vazifesini gören eski bir divan, tek sandalyeden başka eşya na mına birşey yoktur. Eski muhteşem
mücevherlerinden kendisinde yahnız
İM yüzük kalmıştır. Louise kendisi için kıymetli birer hatıra, teşkil ettiği ci hetle bunları satmağa razı olmamıştır. Prenses Louise’i bu sefilâne hayata sürükleyen maceraları kısaca anlata lım:
Toskana prensi Ferdinandm ve Grandüşes Aline de Bourbon-Parme’in
kızı olan prenses Louise ebeveynin şid detli İsrarları üzerine kendi arzusu hi lâfına olarak Saksonya kralı üçüncü Frédéric Auguste ile 1890 tarihinde ev lenmiştir. Az bir müddet sonra amcası kral Albert ölünce kocası tahta geç miş, kendisi de kraliçe olmuştur. K ra liçe Louise, üçü kız, üçü erkek olmak üzere altı çocuk dünyaya getirmiştir. Fakat çocuklannnı mürebbisi ile se vişmiş ve 1902 senesinde henüz iki ay lık olan en küçük kızı Anne - Moniguel de alarak, âşıkile beraber kaçmıştır. Kraliçe Louise âşıkile beraber ftalyada, Floransa şehrinde yerleşmiştir. K rali çe Louise, Floransada meşhur İtalyan bestekârı ve piyanisti Toselle ile tanı şarak ona çıldırası âşık olmuş, musi ki üstadı da sabık kraliçenin bu aşk ve
alâkasına lâkayıd kalmıyarak kendisi için «gel, akşam basıyor» mealindeki meşhur serenadını bu aşktan ilham alarak bestelemiştir.
Kraliçe Louise, 1907 senesinde beste kâr Toselli ile Londrada evlenmiş, fa kat dört sene sonra bundan da boşan mıştır. Kraliçe Louise bu aşk macera sından sonra Belçticaya gelerek
Brük-sel şehri civarında yerleşmiş ve o ta rihten itibaren kendisi için sefalet başlamıştır. Kraliçe Louise umumî harpten evvel Saksonya krallığının çe- hiz parasından kendisine verdiği tah sisatta yaşıyordu. 1918 senesi sulhünr den sonra Saksonya krallığı, Avrupa haritasından silinmiş, sabık kraliçenin
de varidatı kesilmiştir. Eski kraliçe; geçinmek için asil Belçika ailelerinin çocuklarına İtalyanca dersler verme ğe ve dantelâ satmağa başlamıştır. B if
aralık Belçika asilzadelerinin bu yar- dımlarile geçinen sabık kraliçe yavaş yavaş untulmuş, ve bugün kara bir se falete düşmüştür.