• Sonuç bulunamadı

Boğaz elden gitmeden kurtarılmalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Boğaz elden gitmeden kurtarılmalı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul'daki kentleşme sorunu, Boğaz daki betonlaşma

sorunu giderek bir ulusal sorun oldu

Boğaz elden gitmeden

kurtarılmalı

Ihsan Y A L Ç IN

Sarıyer Belediye Başkanı

AÜ Siyasal B ilgiler Fakültesi’ni bitirdi. İÜ İş­ letm e Fakültesi’nde m astır yaptı. Ç eşitli ida­ ri görevlerinin yanı sıra Ankara, Siirt ve İstan­ bul Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu. SHP'den Sarıyer Belediye Başkanı seçildi.

IH STANBUL bir göç kenti oldu.

I

Her yıl 400 bin kişi katılıyor İs­tanbul nüfusuna. Yeniler eskileri sıkıştırdıkça, kendilerine yer aç­ tıkça, açarken de konut-yol-su- elektrik-kanalizasyon gibi altya­ pı hizmetlerini, ulaşım ve çevre sorunlarını daha da büyüttükçe bir çö­ zümsüzlük yaşanıyor. Bu çözümsüzlük­ ten, anılarımızı ve özlemlerimizi süsle­ yen güzelim Boğaz da payına düşeni alı­ yor. Giderek İstanbul’daki kentleşme sorunu, Boğaz’daki betonlaşma sorunu bir ulusal sorun olarak karşımıza çıkı­ yor.

YASA DELİNDİ

1980’li yıllardan bu yana hızla ya- pılaşıyor Boğaz. 1983’te çıkarılan ve Bo- ğaz’ı her türlü yapılaşmaya kapatan 2960 sayılı Boğaziçi Yasası’nı, 1985 ta­ rihinde ANAP iktidarınca çıkarılan 3194 sayılı yasaya Boğaz’la ilgili olarak eklenen “ yama” maddesi deldi. 5 bin metrede sadece yüzde 6’lık yapı alanı ve iki kat sınırı uygulamada aşıldı. Plan­ lara eklenen “ Çıkmalar emsale tabi de­

ğildir” gibi notlarla yapılaşma alanları

yüzde 22’ye varan boyutlara çıkarıldı. Anılan yasa maddesinin Anayasa Mah­ kemesince iptaline kadar geçen iki yıl içinde Boğaz’ın öngörünümü beton yı­ ğınlarıyla doldu. Anayasa Mahkemesi­ nin kaçak yapıları af kapsamı dışına çı­ karması da fiili durumu değiştirmedi, yapılaşmayı önleyemedi.

Boğaz’da bugün de hızlı ve acıma­ sız bir biçimde sürdürülmek istenen ko­ nutlaşma, konutlaştırma çabası güzelim doğasını, yeşil örtüsünü didikliyor. Bo- ğaz’ın bir yakasından sorumlu bir be­ lediye başkanının bunları söylemesi zor. Çünkü karşılığında “ Yetki ve sorumlu­

luk senin. Önlesene” denilecektir. Du­

rum acaba öyle midir? Bizim önlemle­ rimizle ve kişisel çabalarımızla bu akı­ şın durdurulması olası mıdır? Anımsa­ mak gerekir, Boğaz’ı korumak için ni­ ce yasalar, yönetmelikler çıkarıldı bu­ güne kadar. Nice çabalar gösterildi. Ama bütün bu yasalar, yönetmelikler aşıldı.

Sarıyer ilçe sınırları toplam 15 bin hektar. Bu kadar geniş bir alanın sade­ ce yüzde 3.5’i imar planlı. Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanacağı varsayılan imar planlarıyla bu oran yüz­ de 8 dolaylarına çıkacak. İmara ve pla­ na açılmamış alan gecekondulaşmanın, kaçak yapılaşmanın çekim alanı. Bu yüzden adına ister villa deyin, ister boş

bulduğu Hazine arazisini “ bililerinden

satın almış” gecekonducu deyin, Bo-

ğaz’ı yağmalamaktadır. Hepsinin ken­ dine göre haklı gerekçekleri vardır. Ama plansızlık ve tutarlı devlet politikaların­ dan yoksulluk bu yağmaya ortam ha­ zırlamaktadır.

KURTULAMAZ MI?

Boğaz kurtulamaz mı? Yeşil örtüsü, ağaç dokusu daha da güzelleştirilerek korunamaz mı? Kuşkusuz ki korunur. Ama nasıl? Bugün için var olan 15 bin hektarlık alanın 8 bin 340 hektarı orman örtüsü olarak görünüyor. Bunlar: 1800 hektarı Belgrat Ormanları, 1000 hektarı özel orman, 5 bin 540 hektarı da kamu ormanları. Kısacası, Sarıyer’in yüzde 60’a yakın bir bölümü yeşil. İstanbul’­ un akciğeri olma işlevini görüyor. Asıl görevimiz, elbirliği ile bu var olanı ko­ rumamız. Kamu ormanlarıyla birlikte özel ormanları da halka açacak bir sta­ tüye kavuşturmamız. “ Popülizm” adı­ na gecekonduya, “ konforizm” adına villalaşmaya açmamamız. Bu konuda bilinçli ve kararlı olmamız. Bunu yasa­ lara ve uygulamalara taşımayı başarma- mızdır.

Boğaz’ın korunması için Sarıyer Be­ lediye Başkanı olarak şunları söylemek ve önermek istiyorum kısaca:

İstanbul’daki göçe ve nüfus artışı­ na bir çözüm aranmalıdır. Bugünkü si­ yasetlerle göçün nedenleri giderilimiyor- sa, Boğaz’ın bu dalgadan korunması yolları aranmalıdır. Bunun için Boğaz planları öncelikle çıkarılmalıdır. Bo­ ğaz’daki Hazine arazileri gecekondulaş­ manın, kaçak yapılaşmanın çekim ala­ nı olmaktan çıkarılmalıdır. Her türlü devlet güvencesi ile donanımlı bir “Bo­

ğaz polisi” kurulmalıdır. Toprak işgal­

lerindeki yaptırım artırılmalıdır. Bu tür yapılaşmalar için “ ihtisas mahkemele­ ri” oluşturulmalıdır. Ve İstanbul’un tarihi-kültürel-mimari yapısına ters düş­ meyecek alanlarda yapılacak toplu ko­ nutlarla yerleşim ve gecekondu sorunu­ na çözüm aranmalıdır. Gecekondu so­ runu, gecekonduda yaşayanlara prim vererek değil, onlara insanca yaşayacak sosyal konutlar sağlayarak çözülmeli­ dir.

SONUÇ

Siyasal görüşlerimiz, düşüncelerimiz ne olursa olsun, İstanbul da, Boğaz da hepimizindir. Onu kurtarmada aynı du­ yarlığı göstermek hepimizin görevidir. Eğer bunu başaramazsak bilelim ki bu­ gün İstanbul’a olan göç, yarın İstan­ bul’dan göçe dönüşecektir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada doğu düşüncesinin öznel olan doğası tanımlanarak; hermetik düşünce ile ruhsal simya bu düşüncenin tecrübî formu olarak ele alınmıştır. Gerek

Yurda döndükten sonra Refik Halid, muhalefette daha ılımlı bir tutum edinmesine karşın, ölünceye kadar eleştiri ve yergilerinden vazgeçmedi, önemli eserlerinden

Cumhuriyetin kuruluşundan son­ ra, Türk şiirinde, konuşulan diUn kendisini göstermesine rağmen, şiirin, bir avuç aydının malı ola­ rak kalmasına yol açan bir

Kısa zamanda, orta Anadolu üzerinden daha önce Selçuklu akıncılarının harekâtta bulundukları Marmara Denizi’ne kadar ilerlemiş, 1075 yılında İstanbul

Dahası, postmodern zm mo dern zm karşısında peygambervar b r hayal ed lemezl k (un- mag nable) ola rak tanımlamaktadır (1971: 22-23).. Bu sayede “baskı hem sömürünün, hem

[r]

Karşı kıyılar, yamaçlar, yalılar, korular, köşk­ ler, balıkçı kayıkları, ıslattıkça ortaya çıkan kocaman bir çı­ kartma gibi ağır ağır beliriyor­ du..

Asutay (2012), ‘‘Conceptualising and Locating the Social Failure of Islamic Finance: Aspirations of Islamic Moral Economy vs the Realities of Islamic Finance’’