6 Mayıs 1955
A li Tiirkgeldi Iran Harbiye vekil yardımcısı ile görüşürken
Türhiyenin Tahran Büyükelçisi
Âli Türkgeldi'yi anarken..
Gazetelerden. Tü rk iye Cum huriyeti Tahran Büyük Elçisi
A li Tiirkgeldi Beyefendinin vefatı haberini derin teessürlerle
öğrendim.
Tahran'daki T ü rk Büyük Elçileri arasında İran'ı, bilhassa
Iran edebiyatını candan, seven ve en iyi anlay ıp takdir eden
mtıhakak merhum idi.
Sıksık bu aziz dostumu ziyarete giftiğiın zamanlar, benim le farsça konuşur ve: <— Efendim, derdi, ben H afız'ı okurken
ınestoluyorum. Goetlıe bile H a fız'ın önüne diz çökmüştür.
H afız'ııı bir İkincisi ve dünya edebiyatında İran'dan başka hiç bir milletin H a fız’ı yoktur. H ayyam 'ı da, Sa di'yi de, N iza m î’yi de severim, severim amma H a fız başka efendim..» Sonra H a - fız’dan nefis parçalar okurdu.
M erhum , o yumuşak sesiyle konuştuğu zaman, dinleyenle re derin bir haz. veren cümlelerle bütün bir edebiyat dünyasını öııiiniize sererdi.
Ve ben, her ziyaretimde bu kıymetli edibin konuşma tar zından derin bir huzur duyar, müstefit olurdum .
M erhum A li Tiirkgeldi, her on beş günde bir, İran'ım ızın bugünkü şairlerini hazan akşam yemeğine, bazan de. yemekten
sonra Biiyiik E'lçiliğin muhteşem binasına davet ederler, şair
Relıi. M u a yye n , A li Deşti, Sermed. Fıırıızanfer ve diğerleri, bu toplantılarda şiirler okur, edebi konuşmalar yaparlardı.
M erhum , hastalığını unutarak, geceleri okunan şiirleri yo rulmadan, bıkmadan dinler, dinler ve ruhunu kaplayan derin zevkin şevki ile: « — I.ûtfen başka bir şiirinizi diniiyelim efen dim .» Derdi.
Dost Türk iye'n in İran'ı anlayıp seven bu ince mümessilini candan benimseyen şairler kendisiyle hep farsça konuşurlardı.
M erhum A li Tiirkgeldi, mulıakak ki, «Zoraki diplomat» değildi. Hastalığına bir filozof tebessümü ile mukabele eden bu büyük insan, İran’a olan sevgisini etrafındakilere şöyle anlatır dururdu: «— Ben lıasta bir insanım. Iran a olan muhabbetim çocukluğumdan başlar. H a fız’ın şiirlerini her an terennüm eden bu memlekette yaşamak, bana anlatanııyacağım bir zevk bahşe d iyo r.»
İran’ın halılarını, gümüşlerini sathi nazarlarla süzdükten
sonra edebiyatına, nadir el yazması kitaplarına bütün öm rünü vakfeden merhum durmadan nadir kitaplar ele geçirir ve on ları, kucak kucak yatak odasına taşırdı. Hattâ, kendisinin, bir kerre, galiba eşine nadir tesadüf edilen bir manüskri've bin beş yü z tümen gibi bir bedel ödediği de vakidir.
C a n ı kadar sevdiği ve Tahran'dan beraberinde getirdiğini memnuniyetle öğrendiğimiz eşsiz kitapları arasında divanlar, il
mi nücum ’a dair ve Ab ou A li Sina'nın hayatından bahsolan- >
lar gibi binlerce nefis eser vardı.
M erh um , çok sevdiği kitaplarını eliyle işaret ederek, bir gün bana, kendisine has efendi gülüşü ile: « — işte, Hanımefen di, İstanbul'a götüreceğim ve köşemde üzerlerine titriyerek sak layacağım büyük servetim .» demişlerdi.
Ne yazık ki, artık o efendi eller, o kitapları açamıyacak! Ben eminim ki A li Tü rk ge ld i’yi candan seven Iran şairleri, bıı büyük dostlarının arkasından, ruhlarının üzüntüsünü aksettire cek en müessir mersiyelerini yazacaklardır.
N u r içinde yatsın! Şeref Kupal
I --- — . . . - ■ ■ --- * ■
---İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta ha To ro s Arşivi