-t"7- STiDM^a 1 ^
(
!f A(, -
4/fr
/Lf(>
Piérre Loti ve Azade’si
Bütün batı âlemi için Pierre Loti ile Türkiye arasında büyük bir alâka mevcuttur. Herhangi bir ecnebiye Loti’den bahsettiğiniz vakit İstan bul'u, Istanbuldaıı söz açtığınız vakit Loti’yi hatırlatırsınız.
Loti bizi tam manâsıyla anlamış ve tanıtabilmiş midir? Bu, büsbütün ayrı bir mesele. Onu bir yana bıra kıp çimdi büyük Fransız sanatkârı nın bize olan yakınlığını, hayatını tetkik ederek görelim.
İleride Pierre Loti takma adıyla şaheserler verecek olan Julien Viaud 14 Ocak 1850 de batı FranBanın ufak bir şehrinde Rochefort’da doğdu. Namuskâr, orta derecede, tayralı protestan bir aileye mensuptu. Bütün ev halkı her akşam ibadet ederdi. Bu dinî hava içinde ilk önceleri Julien, gelecekte papazlığı tasarlı yorsa da sonraları Atlas Okyanusunu süsleyen beyaz yelkenlilerin teBİrile, dört bucağı dolaşan bir misyoner olmayı düşünecek ve nihayet ruhu
nun seyyahat ihtiyacını bahriyeye girmekle tatmin edecekti. Halbuki ağabeyi uzak denizlerde öldüğü için küçükken Loti’nin üzerine titremiydi. Loti’nin çucukluğuna ait en mühim hadise yedi sekiz yaşlarında kadar ken masum bir mutekit olmasına rağmen Allaha karşı inanışını birden bire kaybetmesidir. Âdet olduğu üzere, ölen bir büyük annenin nâşına son olarak bakılırken, yokluğun kor kunç uçurumu karşısında müthiş bir ruh buhranı geçiren küçük Viaud, hayatı boyunca bu teBİrin altında kalacak, dünyanın her tarafında kaybettiği imanını arıyacak ve bunu eserlerinde de aksettirecektir. Loti’ nin bütün ömrüne hükmetmiş gayet önemli iki psikolojik vakadan biri budur. Diğeri yirmi sene sonra tam tutarken elinden kaçıracağı aşk ku şunu kaybedince duyacağı pişman lıktır. Inanışsızlıkla aşksızlığın aza bı ; Loti’nin büyüklüğünün sırrı işte burda gizlidir.
Ailesi tarafından gayet nazik tu tulan Julien mektebe başlayınca ko
lejin disiplinini görüp çok ıstırap duydu. Zavallı Loti hiç te parlak bir talebe değilmiş. Hatta edebiyat ho cası vazifelerine «Bu çocuk katiyen fransızca yazmaBinı öğrenemiyecek» kaydını koyarmış. Halbuki Loti o zamanlar yazmıya başlamıştı bile, hatıra defteri tutuyordu. Sonraları meydana gelecek olan Bir Çocuğun Romanı ve İlk G ençlik’de bu zama
na ait hatıraların büyük rolü vardır. 1867 de Loti’yi henüz başlıyan gönül heyecanlarıyla Paris’te görü yoruz. Hiç bir vakit Bevemediğî Paris’te... önceleri esmer bir Bohem kızının yollarını beklermiş, derken on yedi yaşın hisleriyle Champs
Piérre Loti
Elysée de ihtişamla dolaşan tmpara- toriçeye tutuluyor. Zaten o devirde gençlerin hepsi fevkalâde güzel olan kraliçeye âşıkmış. Aynı yıl deniz mektebine giriyor. Mektebi bitirdiği vakit 1870 savaşı başlamıştır. Ve Loti, Decrès zırhlısında vazife alarak Kuzey Denizine açılmıştır. Hayal perest bir insanın mükemmel bir as ker olabilmesi Loti’de birleşmiş te zatlardan biridir. Muharebe bitiyor. Artık genç bahriye zabiti Julien Viaud açık denizlerine kavuşmuştur. Loti’nin Illustration’da çıkan Pâque Adası gibi ilk yazıları bu seyyahat- lere aittir. Yedi sekiz yaşlarında tu- tulmıya başlanan hatıra defterleri Senegal, Tahiti maceralarıyla epeyce kalınlaşmıştır.
Yazan: Q . A L T A N 1876 yılı... FranBiz konsolosuyla Alman konsolosunun öldürülmesi üzerine Fransa hükümetinin Selaniğe yolladığı harp gemisinde Loti de var. Onun Türkiyeye ilk gelişi böyledir. Ağustos ayındayız... ılık bir akşam başlıyor.. Bir deniz subayı Selaniğin en kibar muhiti olan Türk mahalle lerinin arasından geçiyor. O sırada bir kafes kalkıyor, sarı saçları ve iri yeşil gözleriyle çok güzel bir ka dın çehresi gözüküyor ve kafes tek rar düşüyor. Subay bu yüze hayran olmuştur. İşte Azade macerasının başı ve sonu. Yoksa çok kimsenin sandığı gibi Loti ne üç ay sonra Istanbula çıktığı vakit bu kadına rastlamış, ne de Eyüp’te sekiz ay onunla beraber yaşamıştır. Son gün lerinde büyük muharriri yoklamağa giden Claude Farere’in anlattığı şu vak’ada gene Loti’nin bir fantazisine dayanmaktadır: O gün sanatkârı ziyarete gelenlerden biri de bir Türk kadınıymış. Duvarda altın yaldızlı çerçeve içinde asılı duran bir resmi göstererek koltuğunda sessiz yatan Loti’ye «bu kim»? diye sormuş ce vap yok.
— Hatırlıyamıyor musunuz ? — Ah, nasıl hatırlamam, hafı zamın ölürken unutacağı en son isim odur.
Resim, sözde Azade’nin portre siymiş.
Lâkin işte Selânik sokaklarında geçen bu bir anlık hadise Loti’cin hayatına inen ikinci darbedir.
Sayın Ercüment Ekrem Talu Lo ti’yi yakından tanımıştır. Hatta bir gün birlikte Edirnekapı mezarlığına gitmişler, FranBiz romancısının be ğendiği bir mezarı Azade’nin kabri olarak kabul etmişler.
Loti talıayyülâtını ilk önce def terlerine yazmış. Bunlar tanıdıkları arasında dalaşırken Mm. Juliette Adam’ın eline geçmiş, Viaud’yu, bastırması için teşvik etmiş.
Eser neşrolununca epey alâka celbetmiş. Arkasından Seneği - Fati- (Arkası 12 inci sahifede)
(Başı 7 inci sayfada)
hi hatıraları da süslenip L o t i ’ n i n e v l e n m e s i , Bi r S i p a h i ’ n i n r o m a n ı isimleriyle yayınlamışlar. Fakat asıl zirveye Loti 1886 da İ z l a n d a B a l ı k ç ı s ı ile eriş miştir.
Jules Jemaitre eserleri hakkında «Onlar için bir hükümde bulunamam; bana fazla neş’e ve heyecan veriyor; ne klâsikler, ne de modernler bunu başaramamışlardır» demektedir.
Loti Akademiye 1891 de girdi. 1903 de tekrar Istanbuls geldi. Lo- tinin Fransadaki Jöntürklere göster diği alâka ve bizim kara günleri mizde «onlar öyle bir millettendir ki elbet bir gün eskiden olduğu gibi tekrar lâyık oldukları mevkie erişe ceklerdir» demesi hakikaten Türk dostluğunda samimi olduğuna de lildir.
Kendisi 1923 de felçten öldü. Vasiyeti muoibince Oles’in odasına gömdüler. Mezarının üstüne de sade ce Pierre Loti yazılı küçük bir taş diktiler Fakat asırlarca sonra ge lenler bile gene onu, eserlerinin ara sından gülümsiyen yüzüyle dipdiri bulacaklar.
11 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği