BIR ÜN!
Dr. AYDIN SAYILIAnkara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co~rafya Fakültesi ilim tarihi doçenti, T. T. K. üyesi.
Hayat~, Milliyeti, ve ~ahsiyeti
Elimizde mevcut bulunan biyografik bilgiye göre, Eb û Rey - hân Muhammed ibn Ahmed el-Birûni, Milad~ n 973 üncû y~ l~nda (Hicri 362) Harezmde Niye ~ehri civar~ nda do~mu~~ ve 13 Aral~k 1048'de (440 y~ l~~ Recebinin ikisi olan cuma günü) ölmü~tür. Bu tarihlere göre yetmi~~ yedi kameri y~l ya~am~~~ oluyor. Halbuki kendisi, Saydene adl~~ kitab~ nda ya~~n~ n sekseni geçmi~~ oldu~unu yazm~~t~ r. Bu ifadeye bak~l~ rsa, ve do~um y~l~~ do~ru oldu~una
gö-re, ölümünün 1051 y~l~ na veya daha geç bir tarihe rastlamas~~ ge-rekmektedir.
Birûnt hakk~ nda tafsilatl~~ bilgi sahibi olan Yâkut, onun 403 y~l~nda öldü~ünü kaydediyor. Bunun yanl~~l~~~ nda ~üphe etme-ye hiç de lüzum olmamakla beraber, dikkate de~er bir taraf var-sa o da bu tarihin 440 tarihine benzemedi~idir. Zeki Velidi Togan, bu tarihin 443 (1051-52) 'den galat oldu~unu kabul etmek suretiy-le, Yâkuttaki bu kaydi Birûnrnin kendi ifadesi ile telif etmek yo-luna gitmi~tir. 1 Fakat bu hali ile, 443 y~l~n~~ tarihi bir kaynaktaki ifade de~erinde olarak kabul etmek ~üphesiz ki biraz tereddüde yol açmaktad~r. Blrûni yukar~da an~ lan eserinde ya~~ n~~ s~ rf takribl olarak vermi~, bu sözünde mübala~al~~ davranm~~~ olabilir. Fakat di~er taraftan da, kat'i ve sarih rir sebebe dayanmaks~z~ n, onun kendi ya~~~ hakk~ndaki bir sözüne de~er vermemekle belki Birûnii-ye büyük bir haks~zl~k yap~ lm~~~ olur. Çünkü Btrûni ifadelerinde daima yanl~~tan kaç~ nmaya dikkat eden bir ilim adam~~ olarak kendini gösteriyor. Mamafih, bu mil~ tasebetle ~unu da göz önünde bulundurmak faydal~~ olur ki, Ortaça~~ Avrupas~ nda her 'nedense lay~ k oldu~u ~öhreti kazanmam~~~ olan Birûni (mesela Birûnrnin
34 AYDIN SAYILI
hiç bir eseri Latinceye tercüme edilmemi~ti), Islam âleminde büyük takdir ve ra~bet kazanm~~t~r. ölüm tarihi de bize, gününe var~ncaya kadar tafsilatl~~ bir ~ekilde ve kendi talebesi Eb ü '1 Fa zl el Ser a hsi kanaliyle intikal etmi~~ bulunuyor. Bu bak~mdan, hatan~n ölüm y~l~nda de~il de do~um y~l~nda oldu~u da bir ihtimal olarak akla gelir. I~te bu gibi mûlazahalar göz önünde tutularak, Birûnrnin ölümünün do-kuz yüzüncü y~l dönümü münasebetiyle kaleme al~nm~~~ olan bu yaz~~ için 1048 y~l~n~n esas olarak kabulü daha uygun görülmü~tür. Ölümünden beri dokuz yüz y~ l gibi muazzam bir zaman fas~-las~n~n geçmi~~ olmas~ na ra~men Birûnrnin birçok fikirlerinin hâlâ canl~~ ve zinde oldu~unu görüyoruz. Birfini, isabetli ve uzak gö-rü~lü fikirleri ile, kendi zaman~n~n adam~~ olmaktan fazla modern ça~lara yak~~an bir sima olarak kar~~m~za ç~k~yor. Bin y~la yak~n bir mazinin adam~~ olan Birûni birçok bak~mlardan gençli~ini ve hayatiyetini muhafaza ediyor. Ilmi de~erlerini kaybetmi~~ fikir ve bulu~lar~ n~n birço~u da ilmi ilerlemede önemli rol alm~~, ilm~n ve dolay~siyle insanl~~~n tarihi inki~af~nda büyük vazifeler ba~arm~~t~r. Dokuz asr~~ geçen bir zaman ak~~~n~n a~~nd~r~c~~ tesirlerine kar-~~~ hâlâ ayakta duran, o uzak mesafeden bile büyüklü~ü ile hay-ranl~~~m~z~~ çeken bu dev cüsseli insan~~ hat~rlamak ve bir an onun dü~üncesiyle ya~amakla, herhalde onu büyütmü~~ olamay~z ; belki de~ere de~er vermek gibi en lüzumlu ve basit bir vazifemizi ye-rine getirmi~~ oluruz. Birûnrnin pek mütevazi bir ~ekilde de olsa an~lmas~, tesadüfün tayin etti~i bir y~ lda onun hat~ras~n~n kutlan-mas~, bütün insanlar için bir ~ükran borcudur. Ayr~ca, bizler için Birûnrnin ifade ettigi ba~ka bir mana var. Yaln~z mensub oldu~u câmiaya de~il, ayn~~ zamanda insanl~~a da ~eref veren mümtaz ve müstesna insanlardan biri olan Birûni'ye kendimizden biri olarak, bir Türk olarak bakabiliyoruz. Ona kar~~~ hayranl~k göstermekten ba~ka, onunla iftihar etmek hakk~ na da sahip bulunuyoruz.
Birûnrnin zaman~ nda ve ondan önceki ça~larda, Harezm ile civar~ndaki büyük bir m~ nt~ka, yani Horasan ve Maveraünnehir dolaylar~, Asyan~ n dört taraf~ ndan gelen yollar~n kav~a~~n-da, iktisad ve ticaret hayat~~ bak~m~ndan pek faal bir m~n-t~ka ve çe~itli medeniyet ve kültürlerin temas ve kar~~l~kl~~ tesir bölgesi idi. Lehce farklar~~ da göz önünde tutulursa, bu m~ nt~ka birçok kavimleri içinde toplayan ve çe~itli dillerin konu~uldu~u bir yerdi. Fakat daha Islâmiyetin buralara yay~lmas~ ndan önceki
BIRONi 55 ça~lardan itibaren buralarda büyük bir Türk nüfusu vard~. Türk-ler, çok muhtemel olarak, daha ozamandan itibaren bu m~ nt~ka nüfusunun büyük bir ekseriyetini te~kil ediyorlard~. Selçuklularla birlikte de buran~n Türk nüfusu büyük ölçüde artt~~ 2.
Horasan ve Maveraünnehir m~ntakalar~, Islam dünyas~nda ilim hayat~n~n, medeni ve kültürel faaliyetin geli~mesinde pek önemli bir rol oynam~~t~r. islâmiyette ilim ve kültür bak~m~ndan en büyük varl~ k ve hayatiyet gösterildi~i s~ralarda, ilim adam~, bilgin ve mütefekkirlerin pek büyük bir say~s~~ bu m~ntakadan ç~km~~t~r. Islâ-miyet Fârâbl, Hârezmi, Birunt ve lbni Sinâ gibi ünlü ilim adam-lar~~ ve mütefekkirlerinin büyük bir say~ s~n~~ Horasan ve ünnehir m~nt~kas~ na borçludur. Bu bak~ mdan Horasan ve Mavera-ünnehrin rolü vâsi Islâm ülkesinde i~gal etti~i sahan~n nisbi küçüklü~ü ile k~yas kabul etmiyecek derecede önemli olmu~tur. Bu m~nt~kadan ne~et eden ilim adamlar~n~ n hepsinin milliyetini tek tek tayine yarayacak tafsilât nâdiren mevcuttur. Fakat bunlar ara-s~ nda Türklerin mümtaz bir yer ald~~~ndan ve aralar~nda birçok-lar~n~n Türk oldu~undan ~üphe edilemez.
~ slam ilmi ve medeni faaliyetinde, hususi olarak Harezm Türk-lerinin ve genel olarak Horasan ve Maveraünnehir dolaylar~ ndaki müslüman Türklerin büyük himmetleri geçti~i muhakkakt~r. Harezm-deki Türklerden bahsederken Muhammed Avfi ~öyle yaz~ yor : "Bunlar~n Harezmde bulunan bir k~sm~ , islâmiyet bu bölgelere saadet getirdi~i s~ ralarda müslüman oldular ve lslâmiyette büyük ba~ar~lar gösterdiler .... Türkmen ad~~ ile an~lan Türkler de kendi arazilerini b~rakarak Islam ~ehirlerine geldiler 3„
Birûni eserlerini umumiyetle Arapça olarak kaleme alm~~t~r. Ilim dili olarak Farscay~~ kulland~~~~ da olmu~tur. Sanskritçe-den Arapçaya tercümeler yapm~~~ oldu~una göre bu dili de çok iyi biliyordu. Esasen uzun seneler Hidistanda kalm~~t~. Ken-disinin baz~~ di~er dillerle de ünsiyeti oldu~u anla~~l~ yor. Kitaplar~~ aras~nda Horasan ve Maveraünnehir bölgesindeki H~ristiyanlar taraf~ndan kullan~lan baz~~ likat kitaplar~ n~n bulundu~unu kendisi bir yaz~s~nda söylüyor. Ana dilinin ne oldu~u hakk~nda sarih bir
2 Richard N. Frye ve Ayd ~ n Say ~ l ~ , Selçuklardan evvel Orta
~arkta Türkler, Belleten (T. T. K.), say~~ 37, s. 97-131.
3 Bart h o I d, Turkestan v epokhu Mongol'skago nashestviia, St. Peters-burg 1898. Arapça metinler k~ sm~ , s. 99.
56 AYDIN SAYILI
kayda rastlanmam~~t~r. Fakat gerek Arapçay~~ gerek Farscay~~ sonradan ö~renmi~~ oldu~unu kendisi tasrih ediyor 4.
Büyük bir Türk nüfusuna sahib olan bu m~ nt~kada do~mu~~ olan Birtinitnin Türk oldu~unu oldukça kuvvetli delillere dayana-rak ileri sürebiliriz. Profesör Zeki Velidi Togan'~ n bu hususta vard~~~~ neticeler ~u ~ekilde özetlendirilebilir :
Btrünrnin ana dilinin Harezmde konu~ulan mahalli dil ve leh-celerden biri olmas~~ icabeder. Birüni !cendi ana dilinin ilim dili olmayan bir dil oldu~unu, bununla kitap yazamad~~~ n~~ söylüyor. Di~er taraftan da Harezmlilerin Iran a~ac~ n~n bir dal~~ oldukla-r~ ndan ve Harezm dilinde yaz~ lm~~~ eserlerden bahsediyor. ~u halde Birünrnin ana dili, Fars dili ailesine mensub olan Harezmce olamaz. Birünrnin Arapças~~ baz~~ garabetleri ihtiva etmektedir ki, bunlar bazan Türkçenin tesirini hat~ ra getirmektedir. Birünrnin eserlerinde Türkçe kelimelere de raslanmakta ve bunlar~ n yaz~ l~ -~~ nda bir ittirad göze çarpmaktad~ r. Bunlara bak~ larak, Birünrnin Türkçesinin, Harezmin yerli Türklerir.in Türkçesi oldugu görül-mektedir. Btrûnrnin muhtelif Türk kavimlerine kar~~~ çok ilgi göstermi~~ oldu~u, eserlerinde Türklerden çok bahsetti~i de dik-kate de~er. BirC~ni, henüz çocukken Sütkend ~ehrinden gelerek Harezm~aha hediyeler takdim eden ve mumya (otlardan yap~ lma ilâç) getiren bir ihtiyar Türkr.~eni hat~rlad~~~ndan ve yine gençli-~inde, Türkmen memleketinden tiryaklar ve otlardan yap~ lm~~~ müfret ve mürekkeb ilâçlarla gayet müessir "mumya„ getiren bir ihtiyara daha raslad~~~ndan bahsediyor. Demek oluyor ki Btrûni, gençli~inde, hatta çocuklu~unda, Türkçe bilmekte idi. Çocuklu-~unda Türkçe bildi~ine göre, Birt~nt'nin ana dilinin Türkçe olmas~, bu Türkçe de Harezmin mahalli Türkçesi olunca, Birûntinin Ha-rezmin yerli Türklerinden olmas~~ icabeder 5.
Birtint'nin çocukluk ça~lar~ na ve tahsil hayat~ na dair bilgimiz hiç yok denecek kadar azd~r. BirC~ni'nin babas~ n~~ daha çocukken kaybetti~i anla~~l~yor. Çünkü babas~ n~~ hat~ rlayamad~~~ n~~ söylüyor. Bir rivayete göre, annesi odun toplay~ p satmakla geçinirmi~. Di~er 4 Max Meyerhof, Das Vorwort sur Drogenkunde des &rünt, Quellen
und Studien zur Geschichte der Naturwissenschaften und der Medizin, Berlin
1932, cilt 3, Heft 3, s. 39-40, Arapça metin, s. 12.
5 Z. V. Toga n, s. 635-36 ; Z. V. Toga n, Umumi Türk Tari-
BIRCJNI 57 taraftan da, Birûnt'nin çocuklu~undan itibaren Harezm~ahlar~n saray~~ ile münasebetli oldu~unu dü~ündürecek cihetler vard~r. Bir defa, daha Türkmen doktorunu gördü~ü s~ralarda Harezm saray~~ ile münasebeti oldu~una hükmedilebilir. Harezm~ahlar sülâlesinden Emir Ebû Nasr Ali i bn Irak'~ n talebesi olmas~~ da bu vesile ile dikkati çeker. Di~er taraftan da, bu sülâlenin siyasi hakimi-yeti kayb etmesi üzerine, Birûni, dünya i~leri ile mans~ blar~ n~~ terk
etmek zorunda kald~~~n~~ söyliyor ki, bundan da BirC~ tirnin Harezm-~ahlar saray~ nda bir mans~ b sahibi oldu~u anla~~ l~ yor.
Birünrnin hocas~~ olarak, yukarda ad~~ geçen ünlü matematikçi Emir Ebû Nasr 'dan ba~ka, Yâkut'un verdi~i bilgiye nazaran bir de Abd üssam e d ibn Sa med vard~ r. Bir~lnrnin münase-bette bulundu~u ilim adamlar~~ aras~nda hususiyle I bn Sina 'y~~ zikretmek icabeder. (bn Sina ile Birüni ça~da~t~lar. Ibn Str~a Birûnt'den yedi ya~~ kadar daha gençti. Fakat ömrü daha k~sa olan Ibn Sina, Birûni'den on veya on iki y~ l kadar önce ölmü~tür. Birûnt ile Ibni Sina fizik ve astronomi konular~ nda münaka~alar yapm~~lar-d~r. Bu münaka~alardan Ibn Sina'ya ait olan baz~~ yaz~lar zama-n~m~ za kadar intikal etmi~~ bulunuyor. Btrûni'nin kendinden genç olan Ibn Sina'ya "delikanl~ „ diye hitab etmek âdetinde oldu~u anla~~ l~ yor. Birûni !bn Sina'n~ n çok zeki oldu~unu kabul ediyor. Fakat vard~~~~ ilmi sonuçlarda eserlerini ithaf etti~i kimselerin arzusunu göz önünde bulundurdu~unu iddia ederek onu tenkid ediyor.
Birûni Cürcaniyede Memun O~ullar~ n~ n yan~nda iken Ibn Sina:n~ n hocas~~ Ebû Sehl Isa el - M e si hi ile tan~~m~~, arala-r~ nda verimli bir ilmi münasebet kurulmu~tur. Birüni, Ebû Sehl ile birlikte, yerin hareket edip etmedi~i konusu üzerinde bir risale de kaleme alm~~t~ r. Bu risale maalesef zaman~ za intikal etmemi~tir. Astronomik co~rafya konusundaki çal~~malar~nda, Gazne ve Harezm bölgelerinde yapt~~~~ tut dereceleri ölçemlerinde, o s~rada Ba~dat'ta bulunan E b ü'l - Vefa ile i~~ ve çal~~ma birli~i yapm~~t~ r". 6 BirünVnin hayat~~ hakk~ nda e.n cafsilatl~~ mal~lmat a~a~~ daki eserlerdc top-lanm~~t~ r : B ir ü n 1, Al Athâru'l Bdqiya, Sachau terciimesi, Leipzig 1876, Sachau Mukscldimesi, s. xxxviii-xliz ; E.Wiedemann ve J. Heti, Ober
al B&C~nt, Mitteilungen zur Geschichte der Medizin und der Naturwissen-schaften, No. 48, cilt 11, No. 4, 1912, s. 313-21; Salih Zek i, Asdr-t
58 AYDIN SAYILI
Eserlerinden anla~~ld~~~na göre, Btrûni'nin Kâs, Cürcâniye ve Gazne'de birçok talebesi vard~. Bunlar aras~nda, matematikte Eb'ül Faz1 el-Sarahst'yi, astronomide Mahmud el-Va ~-cir d ryi, t~b sahas~ nda da Ahmed el-Nahsa l'yi, en me~hur-lar~~ olarak zikredebiliriz 7.
Ça~da~' Ibn Sina gibi da~da~al~~ bir hayat geçirmemi~~ olmak-la beraber, yukar~da verilen baz~~ tafsiolmak-lattan da anolmak-la~~olmak-laca~~~ gibi, Birünt siyaset hayat~nda da faaliyet göstermi~, ilmi sayesinde za-man~n~n prens ve hükümdarlar~ndan hürmet ve itibar görmü~, muhtelif saraylarla s~k~~ münasebet idame etmi~tir. Takriben seksen y~l sürmü~~ olan hayat~, kültürel ve entellektüel bak~mdan pek gür, zengin ve verimli olmaktan ba~ka, maddi bak~mdan da ölçülü bir hareket ve faaliyet içinde geçmi~tir.
Birüni, Harezm~ahlardan EVI N asr Mans ur ibn Irak'~, kendisini himaye eden hükümdarlar aras~nda en ba~ta olmak üzere zikr ediyor. Harezm~ahlar Do~u Harezmde, rakibleri olan Memun O~ullar~~ da Bat~~ Harezmde hüküm sürüyorlard~. Memun Okullar~ndan Ebil Abbas Memun ibn Muhammed 995'delbnlrak'~~ ma~-lûb ederek Harezm~ahlar sülâlesine son verdi. Bu siyasi olaydan bir müddet sonra Birtin ryi Cürcanda, Ziyarilerden Kabus ibn Ve ~ megi r'in yan~nda görüyoruz. Btrûni 46dr-~~ Bdkiye'sini K a-b u s'a ithaf etmi~tir. Bu eseri Btrûni 1000 y~l~nda, yirmi sekiz ya-~~ nda iken bitirmi~tir. 1009 y~ l~nda Btrûni Memun Okullar~ndan Ali ibn Memun (ölümü 1009) taraf~ndan Cürcan'a davet edilmi~ti. Birûni 1017 y~l~na, yani Gazueli Mahmud'un Harezmi ilhak~na ka-dar burada kalm~~~ ve Memun O~ullar~~ ailesine mensub prensler taraf~ndan himaye görmü~tür. Bundan sonra Birûnt'yi Gaznevt sa-ray~nda görüyoruz.
Gazneli Mahmu d'un Kuzey Hindistan'~~ fethi üzerine Btrûni Hindistan'a giderek orada uzun müddet kalm~~, Hintlilerin dilleri-ni, adetlerini ve ilimlerini mufassal bir ~ekilde etüd etmi~tir. Birel-ni, Mahmud'un ölümünden sonra o~lu Mesud zaman~nda yine cilt 2, Paris 1921, s. 75-80; Z. V. T o g a ~~ , &rant, Islam Ansiklopedisi, cüz 18, 19, s. 635-45. Bunlar~ n dayand~~~~ ana kaynaklar, hususiyle Yâ kut (Mucemii/
Udebd, M~ s~r Tab~ , cilt 17, s. 180-190, cilt 4, s. 93-94) ile Bir ün rnin kendi
ifadeleridir. Birünrnin Ebü'l-Vefa ile yapt~~~~ çal~~ma birli~i için bak~n~z: Z. V. Togan, Umumt Türk Tarihine Giri~, s. 87.
59 Gazne saray~ nda kalm~~, bu hükümdar taraf~ndan büyük hürmet ve itibar görmü~tür. Ba~l~ca eserlerinden Kanun-~~ Mes'ucti adl~~ ese-rini Birünt bu hükümdara ithaf etmi~tir. Sultan Mes'ud'un o~lu Mevdud'a ithaf etti~i bir eseri de vard~ r ki, bu, Kitab
ft marifet il-Cevahir ad~ n~~ ta~~ yan ve k~ymetli ta~lardan ve
ma-denlerden bahseden bir kitapt~ r. Birünrnin kendilerine eser ithaf etti~i baz~~ ba~ka ~ah~slar da vard~ r. Konusu astronomi olan Kitab
üt-l'efhim'nin Arapça asl~ n~~ Emir E b ü '1 Hasan Ali ibn Ebi
Fazl el-Hâsst 'ye, bunun Farsca tercümesini de Reyhâne bint ül-Hüseyn il-Harezmi'ye ithaf etmi~tir.
Btrünt, Kabus için "bana çok iltifat ederdi, fakat ben kendi-sinden nefret ederim„ diyor. Gazneli Mahmudun Birünrye kar~~~ nas~ l muamele etti~i hakk~ ndaki bilgimiz çok sarih de~ildir. Sultan Mahmud, Harezmi ilhak edince Memun O~ullar~~ saray~ ndaki ilim adamlar~ n~~ beraberine alarak Gazneye götürmü~tü. Bunlardan Birünrnin hocas~~ Abdüssamed idam edilmi~ti. Birünrnin sözlerin-den, kendisinin de Gaznede mahpus vaziyette bulundu~u anla~~ l-mektad~ r. Bununla beraber, Mahmudun hürmet ve itibar~ n~~ kazan-d~~~ n~~ ve hiç olmazsa daha sonralar~~ kendisinin Gazne saray~ nda çok iyi muamele gördü~ünü gösteren deliller oldukça katidir. Gazne saray~ nda Birünryi Sultan Mahmudun yak~ n~~ olarak görüyoruz. Mahmudun ölümünden sonra o~lu Mesud zaman~ nda Birüni Gazne saray~ nda ~erefli bir mevki i~gal etmi~tir 8.
Blrünrnin co~rafi bilgisinden çok fay dalanm~~~ olan Yakut, o-nun hükümdarlarla olan münasebetleri hakk~ nda a~a~~daki muhte-lif hikayeleri anlat~ yor:
Birûni bir gün ata binmi~~ dola~~yordu. Bir aral~ k, odas~ nda bulu-nan Harezm ~ah~~ Memu n, Btrünryi yan~ na ça~~ rtt~. Birf~ ni bu davete icabette biraz geç kal~ nca, Memun, ata binerek ç~ kaca~~~ haberini Birünrye gönderdi. Birûnt derhal at~~ ndan inerek Memunun yan~ na geldi ve kusurunun aff~ n~~ rica etti. Memun ona ~u ~iirle cevab verdi: "ilim en yüksek me~galelerden biridir; bütün fâniler onu aya~~ na giderler, fakat o kimseye gitmez„. Bundan sonra da, "Mu-vakkat dünyan~ n mutad merasimi mevcut bulunmasayd~~ ben seni aya~~ma ça~~rtmazd~ m ; ilim kendili~inden kâfi derecede yüksektir ve daha fazla yükseltilemez„ diyerek a~a~~daki hikayeyi anlatt~~ :
60 AYDIN SAYIL1
Halife El- Mutemid bir gün bahçe~inde geziniyordu. Yan~ nda bulunan Sabit ibn Kurra'n~ n elini tutarak kendine çekti, sonra da b~ rakt~. Sabit, "Ne yapacakt~ n yâ Emir ül-müminin ?„ diye sordu. Halife de, "Benim elim senin elinin üstünde idi. Halbuki ilmin üs-tüne ç~ k~lamaz (ilim yükseltilemez)„ diye cevap verdi.
Uzak Türk ülkelerinden gelen bir temsilci veya elçi münase-betiyle Birüni ile Sultan Mahmud aras~ nda geçen enteresan bir ilmi muhavere hakk~ nda da Yakut ~u tafsilât~~ veriyor: Bu yolcu, kutup yak~ n~ ndaki denizin ötesine kadar uzanan memleketinin müntehas~ nda, güne~in, geceleri karanl~ k olmayacak ~ekilde, müte-madiyen ufkun üstünde kalmak suretiyle devrini yapt~~~ n~~ anla-t~ nca, Sultan Mahmud bu adam~ n karmatlarla münasebeti oldu-~undan ve yanl~~~ fikirlere sahip bulunduoldu-~undan ~üphe etti. Bunun
üzerine bu meselenin bir fikir ve görü~~ meselesi olmay~ p, bu misafirin kendi ~nü~ahedelerinden bahsetti~i Sultan Mahmud'a söylenince, Sultan Birünrnin fikrine müracaat etti. Birüni mese-leyi Sultan'a aç~ k ve ilmi bir sekilde anlatt~. Sultan Mahmud'un ~üpheleri zail oldu ve misafirine hüsnü muamelede kusur etmedi.
Sultan Mahmud'un o~lu Mesud astronomi ile ilgilenir ve ilmi meseleler üzerinde dü~ünürdü. Bir gün Birüni ile birlikte yer yuvarlak' hakk~ nda ve gece ile gündüzün uzunluk farklar~~ mese-lesi üzerinde görü~üyordu. Neticede Birüni bu meseleyi yeni bir metodla ele alarak Sultan Mes'ud için bu konuda bir eser yazd~. Gezegenlerin hareketleri üzerinde de Mes'ud için bir eser yazd~~~~ gibi, Kanun-~~ Mes'udi adl~~ eserini de yukar~ da söylendi~i gibi ona ithaf etmi~tir. Bu eser bitince Sultan Mes'udun Birün1' ye bir fil
yü-kü gümü~~ para gönderdi~i, fakat Birünrnin bu paraya ihtiyac~~ olmad~~~ n~~ söyleyerek paray~~ hazineye iade etti~i söylenmektedir9.
Nizam!-i Aruz! Çahar Makale'de ~öyle bir hikâye anlat~yor. Bir gün, Gazne hükümdar~~ Mahmud, dört kap~l~~ yüksekçe bir oda-da oturuyordu. Ooda-daoda-dan bu kaplar~ n hangisi vas~ tasiyle ç~ kaça~i-n~~ astrolojik yollarla tesbit ederek bir ka~~da yazmas~ kaça~i-n~~ Bfrünrden istedi. Birüni, Sultan~ n odan~ n do~u duvar~ nda be~inci bir kap~~ açtirarak oradan ç~ kaca~~ n~, bundan i sonra kendisinin (yani Bfrünr-nin) yüksekçe bir yerden a~a~~~ atbr~ laca~~n~~ fakat hiç bir taraf~na
9 Yâk ~ lt, Udebâ, Cilt 17, s. 182-85 ; Wiedemann ve Hell, s. 315-18; Carra de Vau x, Pensears, cilt 2, s. 77-79.
B~RCJINd 61 bir ~ey olmayaca~~n~~ bir ka~~da yazd~. Gerçekten de Sultan do~u duvar~nda bir kap~~ açt~rarak oradan ç~ kt~~ ve Birünrye tahmininin vaklaya uyup uymad~~~ n~~ sordu. Btrüni tahmininin tamamen do~ru ve isabetli oldu~unu söyledi. Halbuki Sultan bunu muhal görmü~-tü. Bu suretle tahmininde yan~ lan kendisi oluyordu. Bunun üzerine Bire~ nryi yüksekçe bir yerden a~a~~~ att~ rd~. Fakat a~a~~da bir file gerili oldu~u için Birûniye bir~ey olmad~. Bu sefer Sultan Birünr-nin yazd~~~~ nota bakt~. HareketiBirünr-nin ikinci k~sm~ n~ n da tamamen do~ru olarak önceden tesbit edilmi~~ oldu~unu görünce, hiddeti artt~, ve Birünrnin hapse at~ lmas~ n~~ emretti. Alt~~ ay kadar sonra, yap~lan bir hasbi ~efaat üzerine Birünryi yan~ na ça~~rtarak ondan özür diledi ve ona ~öyle söyledi: "Yâ Ebü Reyhân, e~er benden hüsnü muamele ve ikram görmek istiyorsan, bundan böyle ilminin icaplar~ na göre de~il, benim arzuma göre konu~.„ 10
Bu konu üzerine yazd~~~~ eserlere bak~ l~ rsa, Birünrnin astroioji ile me~gul oldu~u muhakkakt~ r. Fakat Ortaça~da ilmi say~lan astroloji ile de hemen hiçbir münasebeti olmayan ve Birünrye falc~ l~ k atf eden bu hikayenin hiç olmazsa teferruat k~sm~ n~ n uydurma oldu~u muhakkakt~ r. Bununla beraber, padi~ahlarla yak~ nl~~~~ olan di~er baz~~ ilim adamlar~~ münasebetiyle de benzerlerine raslanan bu hikâ-ye, Birünrnin arada s~ rada kar~~la~t~~~n~~ muhtemel olarak kabul edebilece~imiz güçlükler hakk~ nda bize bir fikir verebilir. Bu mü-nasebetle, Nizami-i Aruzrnin, söylediklerini iyi tal~ kik eden ve ha-tadan kaç~ nmak bak~ m~ ndan titiz bir ilim adam~~ olmad~~~ na i~aret etmek de yerinde olur. "
Beyhaki ile ~ehrezurrnin verdikleri tafsilâta uygun olarak Birünrnin çal~~ma hayat~n~, Yâkut ~u ~ekilde tavsif ediyor: "Re-fah içinde bulunmas~ na ve i~lerinin yolunda olmas~ na ra~men,
ilme çok dü~kündü; kendisini mütemadiyen ilmi çal~~maya verir, büyük gayretler sarf~~ ile eserler meydana getirirdi. Bu eserlerinde ilimlerin kap~ lar~ n~~ okuyucular~ na açar, ilimleri, bütün külliyat~~ ve cüzüleri ile kavrar ve ihata ederdi. Kalem hemen hiç elinden dü~mez, gözü mütaleadan, kalbi tefekkürden hiç hali kalmazd~. Yaln~z Nevruz ile Mihrican'da çal~~mas~ na fas~ la verir,
10 Çahar Makale, E. G. Browee tercümesi, E. J. W. Gibb Memorial Sene., cilt XI, k~ s~m 2, 1921, s. 65-67.
62 AYDIN SAYILI
senelik erzak~ n~~ bu günlerde temin ederdi. Senenin di~er günle-rinde onun yegâne me~guliyeti ilmi çal~~ma idi. Bu çal~~malar~~ ile ilimdeki i~kâl perdelerini kald~ r~r ve ilmin kollar~ndan i~lak yenlerini s~ y~ r~ rd~~ "„.
Bir arkada~~~ Birilnryi ölüm dö~e~inde iken ziyaret etti~ini anlat~ yor. Btrûni nefes darl~~~ndan ve kalb s~ k~nt~s~ ndan fena halde muztaripti. Fakat derhal mevzuu, daha önce yar~ m b~ rakm~~~ olduklar~~ bir meseleye, ferâizden "ceddât-i fâside„ bahsine getirdi. Ziyaretçisi bu mevzudan uzakla~maya çal~~arak, rahats~zl~~~ndan dolay~~ duydu~u teessür üzerinde ona baz~~ sözler söylemeye ça-l~~t~~ ise de, Birünl, "Bu meseleyi bilerek dünyaya veda etmem mi iyi olur, yoksa bunun cahili olarak gözlerimi hayata kapamam m~~ ?„ diyerek israr etti. Bunun üzerine ziyaretçisi meseleyi ona hat~ rlatt~. Birnni de biraz dü~ündükten sonra, önce verdi~i sözü yerine getirerek meseleyi misafirine izah etti. Ziyaretçi bundan sonra Btrûni'nin yan~ ndan ayr~ ld~, ve evden daha pek uzakla~ma-dan hastan~ n öldü~ünü gösteren a~~ t seslerini i~itmeye ba~lad~." Btrilanin ~ahsi ile ilgili olarak elimizde bulunan iki kalem malnmat~~ daha burada zikredelim. Memnuniyetle kayd edebiliriz ki, ikgnografik vesika olarak elimizde Blrünrnin minyatür ~eklinde bir resmi mevcut bulunuyor. M~s~ rl~~ astronom ~eyh Ahmed Mahallt'nin 1465 de yazd~~~~ ve Il!. Murad~ n emri ile Kad~~ Abdur-rahman taraf~ ndan Türkçeye çevrilen Kana üd-Dünya adl~~ eseri-nin Arapça nüshas~ nda bulunan ve Istanbul Üniversitesi t~ b tarihi Profesörü Dr. Sü heyl Ün v er taraf~ ndan ilk defa olarak ne~r edilip ilim âiemine tan~ t~lan bu enteressan minyatürü ve tek resmi bu ve-sile ile bu yaz~ m~ zda tekrar ne~r etmi~~ bulunuyoruz." Bundan
12 Y ii k u t, Udebti, cilt 17, s. 181 ; Wie d eman v e H el I, s. 314-15 ;
Wiedemann, Einige Biograph~en nach al Baihaqt, Beitriige zur Geschichte
der Naturwissenschaften XX. Sitzungsberichte der physikalisch-~nedizinischen Sozietöt in Erlangen, cilt 42, 1910, s. 66. Wi e dema nn ile H e I l'in
Yiikut'-tan yapt~ klar~~ Almanca tercümenin bu k~sm~ n~ n, gerekli mecazi manay~~ verme-mesi bak~ m~ ndan, hatal~~ oldu~u görülmü~tür. Yukar~ daki Türkçe terctimeyi An-kara üniversitesi Dil ve Tarih-Co~rafya Fakültesi Klasik ~ark Dilleri Enstitüsü müdürü Prof. Necat i L uga l'e borçluyum.
13 Yâkut, Udeb~l, cilt 17, s. 182 ; Wiedemann ve H el I, s. 315;
Carra de Vaux, Penseurs, cilt 2, s. 80.
14 A. Süheyl Ünver, Birunlu Türk Hekimi Ebürreyhan'~ n Tzb Bitik-leri, Türk T~ b Tarihi Arkivi, cilt 1, No, 3, 1935.
BIRONI 63 ba~ka, Birünrnin el yaz~s~~ da zaman~ m~za intikal etmi~~ bulunuyor. Birünrnin Profesör Zeki Velidi Togan taraf~ ndan ilk defa olarak ilim alemine tan~t~lan riyazi co~rafya konusundaki Tahdidu
Ni-haytit il-e~ndkin adl~~ eserinin Fatih Kütüphanesinde bulunan tek
nüshas~, oldukça kari olarak Birünrnin kendi el yaz~s~~ ile yaz~ l-m~~t~ r." Demek ki Birünrnin minyatürü onun ölümenden dört yüz y~l gibi uzun bir zaman fas~las~ ndan sonraya ait olmakla beraber, bu iki vesikaya sahip bulunmam~z dolay~siyle Birûni ile olan ünsi-yetimizin ço~ald~~~ n~~ ve onu ~ahsen tan~ mak gibi bir mahiyet ka-zanmaya ba~lad~~~ n~~ hissedebiliriz.
BlrünVnin Karakteri, ~lmi Dü~ünceleri ve ~lmi Zihniyeti
Blrünf Tahkik md Hind gibi klasik bir eserin, Ascir-i Bdkiye'-
nin, Kanun-t Mes'udr nin ve pek çok say~da de~erli ve orijinal kitap
ve risalelerin miiellifidir. Birüni, Ortaça~~n ve hatta bütün tarihin yeti~tirdi~i en büyük ilim adamlar~~ aras~ ndad~ r. Kritik zihniyeti, ilmi tecessüsünün s~ n~ rs~ z geni~li~i ve bu geni~li~e ra~men derin-le~me ve nüfuz kabiliyeti bak~m~ ndan misline az raslanan bir ilim adam~d~ r. Büyük entellektüel cesareti, engin görü~~ ve kavray~~~~ ile te-mayüz eder. Birûni her ~eyden önce ansiklopedik bir ilin adam~ d~ r. Bü-yük bir otorite ile ele ald~~~~ ilmi konular çok ve çe~itlidir. Ve bu çe~itli konulardaki orijinal bulu~~ ve etüdleri, ona matematik, ast-ronomi, fizik, tabii ilimler ve co~rafya gibi pek mütenevvi ilim dallar~nda mümtaz bir yer kazand~ racak derecede önemli olmu~tur. Kendisi ayn~~ zamanda büyük bir doktor, filolog ve lisaniyatc~, engin görü~lü bir mütefekkir, edib ve scyyaht~ r. Birüni çok yer dola~m~~, gördü~ü yerlerdeki mü~ahedelerini tarihi ve sosyal ba-k~ mdan pek verimli bir ~ekilde de~erlendirebilmi~tir. Birfini hak-k~ ndaki çal~~malar henüz ba~lang~ç safhas~ ndad~ r. Onun hakhak-k~ nda-ki bilgilerimiz henüz pek noksand~ r.
Birünrnin karakter ve ~ahsiyetinde tamamiyle ilmin ve ilmi zihniyetin hâkim oldu~unu görüyorüz. Sachau Birünryi bu ba-k~mlardan ~u ~ekilde tatili! ediyor:
Samimiyet ve ciddiyet bahsinde kimseye müsamaha göster-memekte israr ediyor. Fakat bu bak~ mdan ba~kalar~ ndan bekledi-
15 Z. V. Toy-an, Birimi.* Picture of the World, Memoirs of the Archeo.
64 AYD1N SAYILI
~ini kendisi de tamamen yapmaya çal~~~yor. Bir konuyu iyice anlamad~~~~ yahut da k~smen kavrad~~~~ zaman, okuyucusunu bundan derhal haberdar ediyor, bundan dolay~~ okuyucusundan özür diliyor. Çok zaman da, ya~~~ geçkin olsa bile, çal~~ma ve ara~t~rmalar~na devam edece~ini, daha kusursuz ve daha do~ru sonuçlar~~ zamanla meydana ç~karaca~~n~~ vadediyor. Demek ki, gerçekleri meydana ç~karmay~~ kendisi için adeta bir ödev ve bir sorumluluk olarak kabul ediyor. Bilgisizliklerini ört-meye çal~~an ve "bilmiyorum„ demekten kaç~nanlar~~ ~iddetle tenkid ediyor. 'Ünlü Hint astronomu Brahm agupta'n~n güne~~ ve ay tutul-malar~ n~~ aç~klamak için birbirinden farkl~~ iki teori ileri sürmü~~ oldu~unu söz konusu ederek, bunu samimiyetsizli~e ve medeni cesaret k~tl~~~na atfediyor. Çünkü Brahmagupta'n~n, bu konudaki ilmi teorisine ilave olarak, Rahu adl~~ deyin güne~~ veya ay~~ yemesi ~eklindeki izah' da kabul etmesini, dini akidelere uymak suretiyle mü~kül durumlara girmek ihtimalini bertaraf etmek dü~üncesiyle ilme yap~lm~~~ bir ihanet telâkki ediyor. Bir vesile ile de Brahma-gupta'y~, kendisinden önce ya~am~~~ önemli bir astronom olan Ar-y a bh a t a'Ar-y~~ haks~z Ar-yere ve kaba bir ~ekilde tenkid etmi~~ olmak-tan dolay~~ suçland~r~yor. Birüni, Var ah a mih ir a'n~n eserlerinde baz~~ yerleri "kaç~k bir insan~n ö~iinmesine. benzetiyor; bununla bera-ber, belki de bu cümlelerde kendisinin pek nüfuz edemedi~i her-hangi bir manan~n gizli bulunmas~~ ihtimaline de okuyucusunun dikkatini çekiyor, ona haks~zl~k etmek ihtimaline gönlünü raz~~ edemiyor. Fakat Varahamihira'n~n en basit sa~~ duyuyu aç~k olarak incitecek ~eyler söyledi~inden emin oldu~u zaman da, art~k isyan ederek "böyle ~eylere kar~~~ yak~~~k alan yegâne cevap sükiittur„ diyor. Hatadan kaç~nmak amac~nda Bire~niinin y~lmak ve yorulmak bilmedi~i ve bu faaliyetinde raslad~~~~ güçlükleri yenmek için gerekli yollar~~ bulmaktaki mahareti ~u misalde ne kadar aç~k olarak göze çarp~yor: Baz~~ meseleler hakk~nda ald~~~~ cevaplar~n do~rulu~undan ~üpheye dü~ünce, ayn~~ sorular~~ ba~ka ba~ka za-manlarda ve farkl~~ vesile ve ~ekillerde tekrarlayarak edindi~i bilgiyi kontrole tabi tutuyor '6.
Carr a de V au x'ya göre Birüni'nin muyaffakiyet s~rr~~ ve onun dehas~n~n hususiyeti, meselelerin matematik tahlili ile felsefi 16 E. Sa cha u, Alberuni's India, (BirGarnin Tahkik md la Hind adli eserinin tercümesi) cilt 1. Londra 1910, s. XX-XXII.
A. Say~ l~~ Lev. X II
Ebil Reyhan-1 Biruni'nin «Kant~n-iiddünya» daki renkli resmi.
Pr,f. . Dr. A S Cil~ ver taraft~tch~n çizil~niçtir)
BiRON~~ 65 görü~~ ve kavray~~~ ~ümulünün ahenkli bir ~ekilde meze edebilme kabiliyetidir. Btr~lnrnin Hindistan hakk~ndaki eseri ile ilgili olarak Carra de Vaux ~öyle söylüyor: "Birûni Hindistan'da Hintli'lerin dilini etüd etmi~, onlar~n ilmi bilgisi ile tam bir ünsiyet kazanmaya, dü~ûncelerine ve zihniyetlerine nüfuza, felsefesini iyice kavray~p haz-metmeye çal~~m~~t~ r. Mutekit bir müslüman oldu~unu teyit etmesine ra~men, dini akideleri, onun bu ara~t~rmalar~n~~ ilmi bir zihniyetle yapmas~na engel olmam~~, bu ara~t~rmalar~n~~ tamamen objektif bir zihniyetle yapm~~t~r. Bu ara~t~rmalar~nda Birûni muhtelif Hint bil-ginlerine ve birçok kitaplara ba~vuruyor; fikirleri gurupland~r~yor, onlar~~ tahlil ediyor ve birbirleriyle mukayese ediyor. Yaln~z Hin-distana has dü~ünceleri birbirleriyle k~yaslamakla da kalm~yor. Bu fikirleri müslüman, h~ristiyan, ve hususiyle Eski Yunan dü~üce sistemleri gibi yabanc~~ kültürlerle de kar~~la~t~ r~yor ve aralar~nda münasebetler buluyor 17„.
Birünt ile ça~da~' ~bni Sinây~~ mukayese eden S ar to n, ~u ka-rarlara var~yor: Birûni bilinmeyen meselelri Ibni Sinâya nazaran daha cesaretle ele al~ yor, daha macerac~, daha kritik bir zihniyete ve ilmi ~ahsiyete sahip bulunuyordu. Ibni Stnâ ise Birûni'ye naza-ran daha ba~ar~l~~ bir terkipçi zihne sahipti. Orijinal bulu~lar bak~-m~mdan Birimi ~ bni Sinâya üstündür, ve bu bak~mdan, modern ilim adam~~ idealine ~bni Sinâya nazaran daha fazla yakla~m~~t~'. ts.
~slam s~ n~ rlar~~ d~~~ nda kullan~ lan Türk takvimi ile ilgili olarak, Birünt Ihâr-~~ &ikiye adl~~ eserinde iki devreden bahsediyor. Bunlardan biri on iki hayvan devresi, di~eri de, adlar~~ ekseri-yetle s~ra say~lar~ndan ibaret olan on iki ayl~k devredir. Sa-chau'~ n ne~r etti~i metinde, s~ralar~nda bazen kar~~~kl~k da görülen bu devreler münasebetiyle, Birûni bu konuyu iyi bilmedi~ini, ve "miktar, tevil ve keyfiyetleri hakk~nda„ vukufu olmad~~~n~~ derhal itiraf ediyor. Fakat Birûni'nin Türk tak-vimi hakk~ ndaki malûmat~n~n zamanla artt~~~~ görülüyor. Daha geç bir tarihte yazd~~~~ Kanun-r Mes'udtsinde, on iki hayvan devresi-nin y~ llar~n say~lmas~~ için kullan~ld~~~na i~aret ediyor. Halbuki Asâr-~~ Be~kiye'de bunun da aylar~n say~lmas~~ için kullan~ld~~~n~~
17 Carra de Valls, Penseurs, C.2,5. 76, 83.
"George Sarton, Introduction to the History of Science. C.1, 1927, s. 693.
46 AYD1N SAYILI
sanmakta idi. Demek ki burada bir tashih yap~lm~~t~ r. Fakat bu-rada da bu husustaki bilgisinin yine tam olmad~~~ n~ n fark~ ndad~ r ve buna aç~ kça i~aret etmektedir. Birüni'nin bize intikal etmi~~ eserlerinde bu konu üzerinde daha yeni bilgiler edindi~ini göste-ren yaz~ lara raslanmam~~t~ r. Fakat daha sonraki kaynaklar, Birii-ni'den nakiller yaparak Türk takvimi üzerinde tafsilatl~~ ve daha do~ru bilgi vermektedirler. Meselâ NA s ~ r üddin Tüsi ve Mir e m Çelebi yolu ile, elimizde Birtinrnin bu hususta verdi~i tafsilâttan iktibaslar kalm~~~ bulunuyor ".
Pek çe~itli konularla ilgilenen Btriffirnin bu mevzua tekrar dönmeye vakit ve f~ rsat bulamam~~~ olmas~~ çok tabii kar~~ lanabi-lirdi. Fakat durumun böyle olmam~~~ oldu~u görülüyor. Demek ki BIrt~ni'nin ilmi ara~t~ rmalar~ nda gerçekten kuvvetli bir takib hissi ile hareket etti~ini bu misalimiz de teyid ediyor. Bu misalin ilgi çeken bir taraf~~ da ~udur ki, onun kayb olmu~~ eserlerinden eli-mizde tesadüfen parçalar kalmam~~~ olsayd~, Birünrnin bu mevzu-daki çal~~malar~ n~~ tamamlayamam~~~ oldu~una yanl~~~ olarak hük-medebilecektik.
Biröni'de gerek tabiat~, gerek cemiyeti ilgilendiren konularda ilmi bir ~ekilde dü~ünme itiyad~ n~~ görüyoruz. Onda meselelerin bütün tafsilâtiyle mümkün oldu~u kadar yak~ n temasa gelen, tefer-ruatla bo~u~an ve ondan sonra genel sonuçlara giden, fakat bunu büyük bir maharetle yapabilen ve tafsilat içinde bunalmaktan kendini kolayl~ kla kurtarabilen bir büyük adam hali var. Kurt bak~~~~ incelemelerden büyük bir serbestlikle ayr~larak ku~bak~~~~ sonuçlara varabilmek meziyet ve mümtaziyetini onda sarih bir ~ekilde görmekteyiz.
Ortaça~~ islâmiyetteki ilmi eserlerde pek s~k rastlanan bir söz,
"Allâhu diem bi'sseveib„ sözüdür. Çok zaman, bir mesele ile ilgili olarak söz konusu edilen muhtelif ihtimaller aras~ nda bir tercih yap~ lmayarak, mesele bu formülle kapat~l~ r. ~üpheli hallerde ve hususiyle tarih üzerine yaz~lm~~~ eserlerde rasland~~i gibi, tama-men telifi imkâns~ z olan çe~itli rivayetler kar~~s~ nda, makul olan bu usul, birçok hallerde de ilmi zihniyetle taban tabana z~ d bir zihniyeti yans~ tmaktad~ r. Meselâ en imkâns~z olan ve ~üphe edil- "'Osman Turan, On Iki Hayvanl~~ Türk takvimi, Istanbul 1941, s. 10-13.
BIRCIN~~ 67
memesi gereken hallerde de bu ihtiyat formülünün yanl~~lar~n devam~na sebebiyet vermek ve dikkatli ~ahsi mü~ahedeye daya-nan tetkiklere engel olmak gibi bir rol oynad~~~n~~ görüyoruz. Birünf "Alliihu diem brssez~db,, cümlesinin cehil için bir mazeret
te~kil edemiyece~ini söyliyor ki,2° bu mü~ahede Ortaça~~ Islamiyet
için gerçekten isabetli bir tahlil ve tenkid oldu~u gibi, ayn~~ zamanda pek dikkata de~er ve istisnâi bir zihniyetin de ifade-sidir ; Ilirünt'nin, ~ahsiyetini kendi ça~~n~n zihniyeti içinde erimek-ten kurtarabilen pek istisnâi insanlar aras~nda bulundu~unu
gösterir.
Astronomi konusunda yaz~lm~~~ Hint eserlerinin ba~l~calar~ndan olan Pulisasidhanta'dan bahs ederken, 13früni ~öyle söyliyor: P u-lisha 'n~n eserinin tamam~n~n Arapçaya tercümesi henüz yap~lm~~~ de~ildir; çünkü matematikle ilgili konularda onun dini ve teolojik temayüllerinin izleri mevcuttur 21. 13frünrnin bu sözünde adeta günümüzün gerçekten münevver ve kültürlü insan~n~n objektif zihniyetini görüyoruz.
Bire~ni, kör dö~ü~ü ~ekline giren münaka~alarla sarih neticeler verebilecek mahiyetteki makul tart~~malar~~ birbirlerinden sarih olarak tefrik ediyor. Kaf Da~~~ rivayetlerinden ve Zülkarneyn'in Makedonyal~~ Iskender olup olmad~~~ndan bahsederken, bu müna-ka~alann bo~una vakit kaybetmekten ba~ka hiç bir netice verme-yece~ini aç~kça söyliyor 22. Hindistan münasebetiyle de Birûnitnin ~öyle bir ifadesine rasl~yoruz : "Insanlar~n fikir ve içtihadlar~~ türlü türlüdür ve cihan~n mamuriyeti bu içtihadlar~n tenevvüü ile kaim-dir„ 23. Birünrnin taassubdan ne kadar uzak oldu~unu onun bu
cümlesi pek beli~~ bir ~ekilde gösteriyor. Yabanc~~ kavim ve
me-deniyetlerle ve genel olarak cemiyetle ilgili konular~~ müsbet ilim zihniyeti ile ele almaya büyük ölçüde muvaffak olabilmi~~ olmas~n~n
büyük bir sebebi de ~üphesiz ki onun Ortaça~~ için pek istisnâi ve
hattâ hayret verici olan bu zihniyetidir.
airûnt medeniyet âlemini ~ark ve Garb olmak üzere ikiye ay~rarak Çinlilerle Türkleri ve Hintlileri ~ark medeniyetinin mü-messilleri olarak gösteriyor, Islâm medeniyetini ise aslen Yunan
20 G. S a r to n, Introduction, cilt 1, s. 707.
21 Saehau, India. cilt 1, 9. XXIII.
22 Z V. Togan, Biran!, 9. 637.
68 AYD1N SAYILI
medeniy etinden gelen Garb medeniyetinin devam~~ olarak telâkki ediyor. Türklerin Islamiyeti kabulleri neticesinde bu medeniyetin çok geni~~ sahalara yay~lm~~~ olmas~ndan dolay~~ da insaniyetin,
bilhassa ilmin büyük kazançlar elde etti~ini beyan ediyor 24.
Btrünrnin ne kadar ~ümullü ve engin görü~lü terkipler yapmak kabiliyetinde oldu~unu gösteren bu dü~ünceleri, bize son
zaman-lar~n en ünlü müste~riklerinden Barthol d'un sözlerini hat~rlat~yor.
Barthold'un kanaat~na göre, tarih sahnesinde lslâmiyetin zuhuru-nun dünya medeniyeti bak~m~ndan en önemli tesiri, Islam camia-s~n~n insanl~~~n büyük bir k~sm~n~~ içine almas~~ ve bu suretle insanl~~~n büyük bir k~sm~n~n medeni ve kültürel i~birli~i yapma-lar~~ imkânlar~n~n ortaya ç~kmas~~ idi 25.
Birünt Arapça yaz~~ ~eklinin biti~ik harflerden te~ekkül etme-sinin ve bu alfabede sesli harflerin bulunmamas~n~n mahzurlar~n~~
görmü~~ ve takdir edebilmi~tir. Birünt'nin entellektüel ufkunun
ge-ni~li~ini beli~~ bir ~ekilde ifade eden bu görü~~ vak~a Binani'den
önce Hamza-i Isf ah ant taraf~ndan daha etrafl~~ olarak ileri sü-rülmü~~ ve anlat~lm~~t~. Fakat böyle bir tenkidin yap~labilmesi, ~üp-hesiz ki çe~itli dillere vukufu, istisnât bir zekâ ve kavram kabi-liyetini, gelenekten s~yr~labilme özelli~ini ve büyük bir medeni cesareti icabettiriyordu. Nitekim, yukar~da gösterilen misallerden sonra böyle bir dü~üncenin belki ancak bir tek ba~ka misaline raslanmaktad~r ki bu da me~hur Ilhanl~~ devlet adam~~ ve doktor
Re ~ idüddin'dir 26.
Biraz sonra, Birünt'nin ~uura ç~km~~~ bir ilmi metodun ve bu sayede bilgimizi ve dü~üncelerimizi tenkid edebilmemizin önem ve If~zumunu kavram~~~ oldu~unu gösteren bir misale raslayaca~~z. Genel olarak metodun önemini kavram~~~ olan Birtini, özel olarak çe~itli
konular için de ba~ar~~ ile hususi metodlar bulup tatbik edebilmi~tir.
Hindistanla ilgili eserleri incelerken, onun pek dikkate de~er bir
hususiyeti, müteaddid yazmalar~, modern bir tarihçi veya filologun
" Z. V. Toga n, Biriinf, s. 638, 643.
" W. E berm an n'in verdi~i malilmata göre. Bakiniz: Ebe r man n,
lelar~tica, cilt 4, 1930, s. 136.
"Max Meyerholl, Da~~ Vorsoort sur Drogenkunde dee Bertint, s. 40-44, Arapça metin, s. 13-15; A. S. 1:I n v e r, Tansuknante-i Ilhani
Mukaddi-mei', Baki G6 Ipinarl i tereiimesi, Istanbul 1939, s. 17-19; Z. V. To.
BIRCIN~~ 69 edisyon kritik haz~rlarken yapt~~~~ ~ekilde ele alarak etüd etmesidir27. ~ifahi olarak toplad~~~~ bilgilerde yanl~~tan kaç~ nmak için dikkate de~er metodlar kulland~~~ na ve çe~itli çarelere ba~vurmay~~ dü~ün-mü~~ oldu~una daha önce i~aret edildi.
Miladi ikinci asr~ n ikinci yar~s~ nda ya~am~~~ olan Suriyeli B a r-desa nes astrolojiyi sarih bir ~ekilde tenkid etmi~~ bulunuyordu 28. ~slâmiyette zahiri ilmi kisvesini yeni ilâvelerle takviye eden astro-loji yeniden Fürübi taraf~ ndan hücuma u~ram~~t~~ 29. Birûni'nin ça~da~' olan Ibn Sinâ da astrolojiye kar~~~ saril~~ bir cephe alm~~~ bulunuyordu 3°. Ilm-i kelâm ülemas~ndan F ahrüddin Râz nin (ölümü M. S. 1209) söyledi~ine nazaran, Ibn Sinâ'n~n hocas~~ ve Birûni'nin yak~ n arkada~~~ E b ü S ehl M esihi de astrolojinin aleyhinde idi ve bu hususta bir eser yazarak astrolojinin yanl~~l~-~~ n' ortaya koymu~tu 31. Anla~~ld~~~ na göre, Râzi 'nin Birûni tara-f~ ndan mütalaa edilen eserleri aras~nda, onun hiç olmazsa astrolo-jinin t~bba tatbiki aleyhinde oldu~unu gösteren bir yaz~s~~ vard~~ 32.
Bütün bunlara ra~men Birünrnin astroloji ile me~gul oldu~una ~ahit oluyoruz. Halbuki, onun hiç de~ilse Hint astrolojisinin tetki-ki münasebetiyle, bunun ~slâmiyette cari olan astroloji ile muka-yesesi suretiyle astrolojinin temel prensipleri üzerinde dü~ünmü~~ olmas~~ icabeder. Belki de Siriini'nin astrolojiye inanmas~, k~smen de zaman~ndaki hükümdar ve prenslerin arzular~ na uymak ihti-yaç veya zaruretinden ileri gelmi~~ olabilir.
27 Sa eh a u, India, s. XXVI.
28 Sachau, India, s. XXVI.
29 Fg~ rE~ bi, Ft mü Yesihhu ve M Yesihhu min Ahkam-in Nücüm, F. D ie t e ric i nevi (Alfürübt's Philosophische Abhandlungen, Leiden 1890), s. 104-114; ~ brahim Madkour, La Place dal Förübt dans l'cole
philoso-phique musulmane, Paris 1934, s. 95-6.
3° M e hr e n, Vues d'Avicenne, Le Muüon, cilt 3, 1884, s. 383-403.
31 Pau1 Kraus, Les «Controverses• de Fakhr al din al Rüzt, Bul-letin de l'Institut d'Egypte, cilt 19, 1937, s. 203-4.
32 Bu eserin ad~~ "Makale ft ibtül zuniin füside hatarat alü kulub ba',z el
etibbil ft emr il-kevükib ft'l cev» dir.Paul Kraus, Epttre de Btriint con- tenant le r4~ertoire des ouvrages de Muhammed bin Zekeriya Ar-Ritzt (Profesör
Dr. A. Süheyl Ünver'in verr;i~i male~ mata göre). A. S. Ü n v e r a~a~~da-ki yaz~ lar~ nda da bu ese~den bahs etmektedir: Türk Tabibi Eburreyhant Btriint
ve Saydele hakk~nda Me~hur Eseri, Farmakolog Mecmuas~, No. 5-6, 1934, ayr~~
bas~ m, s. 7; Birunlu Türk Hekimi Ebürreyhan~n T~b Bitikleri, s. 114. BIrti-ni' nin bu eseri, a~a~~da not 43, •le zikredilen yaz~ daki listede mevcut de~ildir.
70 AYD1N SAYILI
Yukar~da gördü~ümüz gibi, elimizdeki baz~~ kaynaklar~ n ver-di~i malûmata nazaran, Birüni, Mahmud-~~ Gaznevinin saray mü-neccimi olarak vazife görmü~tür. Arapça ve Farsca astrolojik eser-ler yazm~~~ cldu~unu da biliyoruz. Bize Birünrnin astrolojiye inan-d~~~~ intiba~n~~ veren, i~te elimizdeki bu gibi bilgilerimizdir.
Fakat elimizdeki malüm at~n bize bu hususta verdi~i intiba yanl~~~ olabilir. Belki de Profesör Fatin Gökmen 'in dedi~i gibi, Birünrnin astroloji üzerinde yaz~lar yazm~~~ olmas~, t~pk~~ di~er hu-rafelerden bahsetmesi gibi, insanlar aras~nda cari dü~ünce ve inançlar~~ tetkik ve tesbit etmesi ~eklinde olmu~~ olabilir 33. Gerçek-ten, Birünrnin astroloji aleyhinde oldu~u hissini veren baz~~ sözleri de var. ~slâmiyette astrolojinin bir ilim kisvesine bürünerek kuv-vetle yerle~mesinde en büyük rolü oynam~~~ olan Ebü M a' ~~ e r'den bahsederken, Birüni onun "mecnunca hareketlerini„ tenkid ediyor, matematikçilerin ve astronomlar~ n itibardan dü~melerine ve üzer-lerine ~üphe çekmeüzer-lerine bu gibi kimselerin sebeb olduklar~n~, halbuki ilme pek az vukufu olan kimselerin bile Ebü Ma'~er gibi-lerinin sözlerine kanmamalar~~ icabetti~ini ilâve ediyor 34.
Herhalde muhakkak olan bir ~ey varsa o da ~udur ki, e~er Birüni gerçekten astrolojiye inan~yor idi ise, Birünrnin kritik, müs-bet ve ilmi zihniyeti bak~ m~ ndan astroloji bir istisna te~kil etmek-tedir. O bütün di~er yalanc~~ ilimlere, bat~l dü~ünce ve hurafelere muar~zd~~ ve bunlara kar~~~ sarih bir cephe alm~~~ durumda idi.
Birüni, sihir ad~~ alt~nda toplad~~~~ simya, göz boyac~l~~~~ ve türlü bat~l dü~üncelere inanmad~~~~ gibi, hipnotizma gibi ~eyleri de mu-ayyen izah ~ekillerine ba~lay~p bunlardaki esrar perdesini y~rtma-ya ve bunlar~ n mucize mahiyetini kald~rmay~rtma-ya çal~~~yor. Yani bun-lar~~ tabii bir ~ekilde izah etmek istiyor. Hindistan üzerine yazd~~~~ eserde "Hindistanda raslanan ve halk~ n cehaletinden faydalanmaya dayanan ilimler„ ba~l~~~n' ta~~yan bir bölümde 35 verdi~i baz~~ taf-silat, onun bu mesele üzerindeki dü~ünceleri hakk~ nda oldukça sa-rih bir bilgi edinmemizi mümkün k~lmaktad~ r. Birünrnin bu husus-taki dü~üncelerini ö~renmek için onun a~a~~daki sözlerine bakal~m.
Fatin Gökmen, Birûni, Isltim Ansiklopedisi, 19. cüz, s. 646. 34 E. Z i n ~l e r, Geschichte der Sternkunde, Berlin 1931, s. 299
33 B r 6 n Tahkik Hind, Sachau ne~ri, Leipzig 1925, s. 92-6,
BIRON~~ 71 "Sihirbazl~ktan anla~~lan mana, herhangi hileli bir yolla, bir ~eyin hakikata uymayacak bir ~ekilde gösterilmesidir. Bu manasiy-le, sihirbazl~ k halk aras~ nda iyice yayg~nd~r. Fakat halk si-hirbazl~~~~ umumiyetle ba~ka bir manada anlamaktad~r. Onlara gö-re sihirbazl~ k imkans~z olan bir ~eyin yap~ lmas~~ ve ba~atillmas~-d~ r. Bu manada sihirbazl~k, gerçek ve hakikat s~n~rlar~n~n ba~atillmas~-d~~~ nda
kal~ r. imkans~z olan ~ey imkans~zd~r. Bu manasiyle sihirbazl~ k bü-yük bir yalandan ba~ka bir ~ey olamaz. Sihirbazl~~~ n, kesin olarak, ilimle hiç bir münasebeti yoktur.
"Simya umumiyetle sihirbazl~ k say~ lmazsa da, hakikatta, simya da sihirbazl~~~n bir nevidir. Bir kimse bir pamuk parças~ n~~ al~ p onu alt~ nm~~~ gibi gösterirse, buna sihirbazl~ k denmez de ne dene-bilir ? Gümü~ün alt~ na çevrilmesi pamu~un alt~na çevrilmesinden farks~zd~r. Ancak, bunlardan birincisini yapmak daha mutad ol-mu~tur [ki buna simya denmektedir. Halbuki pamuktan alt~ n yap~l-sa simyada mutad olmayan bir ~ey yap~lm~~~ olaca~~ndan buna si-hirbazl~ k denecekti].„
Bir tak~m ilaçlar yard~ miyle ihtiyarlar~ n gençle~tirilmesi ~eklin-deki iddialar~, Birûni, itikad ve telkinden do~an psikolojik bir fa-sid daire ile izah etmek yolunu tutuyor ve simya ile alakal~~ olan bu yalanc~~ ilmin dini itikadlarla da desteklendi~ine i~aret ediyor. Simyan~n konusunu te~kil eden alt~ n yapmak sevdas~ n~ n doymak bilmeyen bir h~ rsla kamç~ land~~~ n~, Hindistanda bu u~urda me~ru say~lmayan hiç bir vas~ ta tan~nmad~~~ n~, ve bu yalanc~~ ilmin yer yüzünden ne pahas~ na olursa olsun yok edilmesinin pek isabetli olaca~~ n~~ kuvvetli bir lisanla ifade ediyor.
Hindistan'da muska ve efsuna pek yayg~ n bir ~ekilde inan~l-d~~~ n~~ ve bunlar~ n hususiyle y~lanlara kar~~~ kullan~ linan~l-d~~~ n~~ söylüyor. Muska ve efsunla ba~ar~ lm~~~ oldu~u iddia edilen i~lere misal ola-rak baz~~ hikayeler anlat~ yor, ve "bu gibi ~eylere itikad~m olma-d~~~~ için yap~ lan bu ~ehadetlere ve anlat~lan bu hikayelere kar~~~ ne diyece~imi bilemiyorum„ diyor.
Yabani geyik aylar~ nda Hintli'lerin bu hayvanlar~~ gidip elleri ile tuttuklar~n~~ kendi gözleri ile gördü~ünü, fakat bunun Hindis-tan'a mahsus bir ~ey olmad~~~ n~, bunun kendi memleketinde de yap~ ld~~~ n~~ söyliyor. Bunun, hayvan~, temposu ve melodisi hiç de~i~miyen bir müzi~in tesiri alt~ nda tutarak hareketsiz hale getir-mekle mümkün oldu~unu, bu usul yard~ miyle "kata„ denilen ku~un
72 AYDIN SAYIL1
da elle yakalanabildi~ini, fakat müzi~in temposu de~i~tirilirse ku~lar~n uçup kaçt~klar~ n~~ söyliyor, ve bunun sihirle ve sihirbaz-l~kla hiç bir ilgisi olmad~~~n~~ ileri sürüyor. Gergin ipler üzerinde top oynad~klar~~ için Hintlilere sihirbaz dendi~ini, halbuki ayn~~ ~eyin dünyan~ n ba~ka yerlerinde de yap~ld~~~ n~~ ilave ediyor.
Ba~ka bir vesile ile, Birüni, putlar~ n konu~tuklar~~ ve manevi varl~ klar olduklar~~ dü~üncesi üzerindeki bir soruya Aristo'nun ~öyle cevab verdi~ini zikrediyor : "E~er siz böyle bir iddiada bulunuyorsan~z benim verece~im cevab ~udur ki, benim bu hususta hiç bir bilgim yoktur ve bilmedi~im bir konuda bir cümle dahi söylemem„ . Birüni, Aristo'nun bu cevab~ n~~ takdirle kar~~l~yor ve "Bn sözleriyle, Aristo, bu gibi dü~üncelerin ne kadar üstünde oldu~unu ve bu gibi meselelerle kendini me~gul etmek istemedi-~ini göstermi~tir„ diyor 36.
Günümüzde sihirle ilmin tarihi münasebetleri hakk~ nda birbi-rine z~d iki tez mevcuttur. Bunlardan bibirbi-rine göre, bat~l dü~ünceler ve sihir ilmi çal~~man~ n devam~na ve ilmi zihniyetin te~ekkülüne büyük ölçüde yard~ m etmi~lerdir. Di~er iddiaya göre de, sihir ve genel olarak bat~l dü~ünceler ve yalanc~~ ilimler ilmin geli~mesi üzerine menfi tesirler yapm~~lar, ilmi zihniyetin meydana ç~ kma-s~na, ilmi çal~~man~n verimlile~mesine engel olmu~lard~ r. Birûni'nin de sihir ve umumiyetle bat~l dü~üncelere ve yalanc~~ ilimlere kar~~~ ald~~~~ cephe yaln~z münferit ve mevzii bir kanaat çerçevesi içinde kalmam~~, o ayn~~ zamanda ilmin ilerlemesi ve ilmi çal~~man~ n verimlile~mesi için ilmin sihir ve bat~l dü~üncelerden s~yr~ lmas~~ gerekti~i fikrini ortaya atm~~t~ r. Ayr~ca, ilmi çal~~man~n ancak bir metoda dayanmak suretiyle sistemle~ebilece~ini de ileri sürmü~tür. Ilim ad~~ alt~ nda k~smen felsefe ve teolojiyi de kasdeden Birüni, Hindistandan bahsederken, burada, avami bilgi adiyle and~~~~ sihir ve bat~l dü~üncelerle ilmi dü~üncenin münevverler taraf~ ndan bile birbirlerinden ay~rd edilmediklerini ve bu bak~ m-dan Hindistandaki durumun S ok r a t 'tan önce Yunanistanda da mevcut bulundu~unu söylüyor. Fakat Yunanl~larda ilmin ve ilmi dü~üncenin esas unsurlar~ n' tesbit eden felsefecilerin yeti~mi~~ ol-du~unu ilave ederek sözlerine ~öyle devam ediyor:
36 Birün i, Tahkik m lil Hind, Arapça metin, s. 60; Sachau tercü-mesi, cilt 1, s. 124.
B~RON! 73 "Halbuki Hindistanda ilmi böyle bir mükemmeliyet derecesine ç~karacak bu çapta mütefekkirler yeti~mi~~ de~ildir. Bu sebeple Hindistandaki ilmin umumiyetle karma kar~~~k bir durumda oldu-~u, mant~ k? bir intizamdan mahrum bulundu~u ve netice itiba-riyle avami hurafelerle mezc edilmi~~ oldu~u görülüyor. ilimlerinde
raslanan pek büyük say~lar, muazzam zaman fas~lalar~~ ve çe~itli dogmalar gibi halk~n taassupla inand~~~~ bat~l itikadlar bunlara misaldir. Onlar~ n astronomi ve matematikteki bilgileri, kanaatimce sedefle ek~i hurma, yahut da, inci ile gübre, veya de~erli mücev-herlerle alelâde çak~llar~n bir kar~~~m~na benzemektedir. Bu kar~-~~mdaki her iki k~s~ m onlarca e~it de~erdedir. Çünkü onlar~ n ilmi dü~ünceleri ilmi istidlal metoduna dayanmamaktad~r
Matemati~in çe~itli dallar~nda, astronomi, fizik, co~rafya, jeo-loji, tabii ilimler ve t~bda, teknoloji alan~~ ile mühendislik gibi çe~itli konularda ve o ça~~n mütevazi ölçüleriyle metallürji ve sosyal konularla ilgili olarak, Bire~ni'nin pek önemli ilmi ba~ar~s~~ oldu~unu biliyoruz. Yâkut'un verdi~i malâmata nazaran Birüni edebi eserler de yazm~~, büyük vukufla edebi tenkid ve tahliller yapm~~t~r. Yâkut bize Birünrnin kendi ~iirinden güzel bir örnek de sunuyor. Ayr~ca, Mahmud-~~ Gaznevinin zaman~~ ve Hârezmin tarihi gibi siyasi tarih sahas~na giren eserler de kaleme alm~~~ oldu~unu bize bildiriyor 33. Tarih-i Mes'acti adl~~ eseril~de, Bey-hak?, Birünrnin Harezm tarihinden faydalanm~~, ondan uzunca bir ik tibas yapm~~t~r 39. Zaman~m~za intikal etmemi~~ olan bu kitab~n bir k~sm~~ bu suretle elimizde mevcud bulunuyor. Birth~r nin Islâmi ve nakli ilimlerde de oldukça derin bir vukufa sahib oldu~unu görüyoruz 4'.
Birünrnin ilim tarihi konusuna giren baz~~ meselelere kar~~~ da ilgi gösterdi~ine ~ahit oluyoruz. Btrüni, islâmiyette pek önemli terakkiler göstermi~~ olan trigonometrinin tarihi ile, hususiyle kü-rey? trigonometrinin isâlmiyetteki inki~af tarihi ile ilgilenmi~, kürevI trigonometrideki "n~t~gni„ adiyle an~lan ~eklin ve bunun tazammun 37 Birün i, Tahkik m~l Hind, metin, s. 12-13, tercüme, cilt 1, s. 24-25.
38 Yakt~~ t, Udet~d, cilt 17, s. 185. Biriinrnin di~er tarihi eserleri için ba-k~ n~ z Z. V. Togan, &nin!, s. 643.
39 Eb ülfa zl Beyhak f, Tarihi Sultan Mahmud, Morley r~ e~ri, s. 836 ve devam~.
74 A YDIN SA YILI
etti~i metodun bulunmas~~ ve bunun tamamen umumt bir ~ekilde tatbik edilmeye ba~lanmas~~ ~erefinin hocalar~ndan Emir Ebû Nasr 'a ait oldu~unu, fakat tanjant usulunun mucidinin Bûzcanl ~~ E b ü 'l -Vef a oldu~unda tereddüde hiç lüzum olmad~~~ n~~ tesbit ve kayd etmi~tir". Emir Ebû Nasr'~ n solstislerin mü~ahedesi için kul-land~~~~ metoddan medh ve takdir ile bahseden BIrûni 42, bu bilgin hakk~ nda en zengin kaynaklar~m~zdan birini te~kil etti~i gibi, Birûnrnin Râzi üzerinde de etrafl~~ tetkikler yapm~~~ oldu~u anla-~~ l~ yor. Dünya tarihinin en ünlü kimyagerleri aras~nda bulunan me~hur ilim adam~~ ve tabib Râzrnin eserlerinin en tafsilatl~~ listesi Btrûnrnin himmeti sayesinde zaman~ m~za intikal etmi~~ bulunuyor"
Birûnrnin, yine ilim tarihinin en ünlü simalar~ ndan Ar ~ imed ile de hususi surette ilgilenmi~~ oldu~u muhtemeldir. Ilmt çal~~mas~ nda formalizmden uzak olmas~~ ve entellektüel te~ebbüslerindeki cesaret ve orijinalli~i bak~m~ ndan Ar~imedi hat~ rlatan Btr~:ini, ayn~~ zaman-da, matematik, astronomi ve fizi~e kar~~~ gösterdi~i deri~~~ ilgi ba-k~m~ndan da Ar~imedi and~ rmaktad~ r. Hidrostatik usullerle cisimle-rin özgül a~~rl~~~ n~~ tayin için kulland~~~~ metod, Ar~imedin tesbit etti~i hidrostatik kanunlar~na dayan~yor ve onun bu çal~~malar~~ ile ayn~~ mahiyeti arz ediyor". Ar~imed gibi Birünrnin de bir koz-meskop yapm~~~ olmas~~ da bu bak~ mdan ilgiyi çeker 45. Ayr~ca, Btrûnrnin, Ar~imedin ilmi hayat~~ hakk~ nda da baz~~ bilgilere sahip oldu~unu görüyoruz 1".
41 Nasirüddin-i Tüsi, Kitdb•i4- ~ek1•i1 KattO , A I e x a ricir e Pa ch a
Cara t 11 e o d o r y ne~ri ve tercümesi ( Trait da Quadrilatre, Istanbul 1891), metin s. 108, 109, 117, 126, 127, tercüme, s. 140, 141, 153, 163, 165; Salih Zeki, Asdri Bdkiye
cilt 1, s. 21, 39, 54, 61 ; Carra de Vaux, Penseurs, 2, s. 164-65.
42 B 1 r ü n 1. Asdr•i Bdkiye, Sachau terciimesi (Ingilizce), Londra 1879,
s. 167.
43 Julius Ruska, ola Quelle für das Leben and die Schrif-
ter al-Râzts, !sis, cilt 5, 1923, s. 26-50.
" A~a ~~ da, s. 86.87 ve not 70-73 e bak ~ n~ z. Ar~imed için bak ~ n~ z Pierre Brunet ve Aldo Mieli, Histoire des Sciences, Antiquit, Paris 1935,s. 369.70 379-80.
45 Bi rün i'nin bu makinesi için a~a ~~ da s. 81 ve not 58 e bak~ m:. Ar-
~imed'in buna benzer makinesi için bak ~n~ z : Z i no e r, s. 110-11.
46 Paul Kahle, Bergkristall, Glas und Glasflüsse nach dem Steinbuch
von el-Bfrânt, Zeitschrift der Deutschen Morgenliindischen Gesellschaft, Bd. 90, Hef t 2, 1936, s. 338-39.
BiRt/N1 IS Biren! Hindistandaki ilmi görü~~ ve bilgiler bak~m~ndan pek de~erli bir kayna~~m~z' te~kil ediyor. Sâbtler, yani Harran bölge-sinin y~ld~zlara tapan kavimleri üzerinde yine elimizde bulunan pek önemli bir müracaat vas~tas~d~r. Medeniyet ve ilim tarihinde pek büyük önemde olan vazI sistemin belirmesi üzerinde ve bu sistemin men~ei ile ilgili olarak yine Birünrden pek de~erli yar-d~ mlar görüyoruz.
Birûni'nin ilmin ilerleme ~artlar~~ ile de ilgilenmis oldu~una ~ahit oluyoruz. Biraz önce belirtildi~i gibi, Birüni ilmin terakkisi için a~a~~daki ~artlar~~ lüzumlu say~ yor: ilmi dü~ünce serbestli~i, yani ilim adamlar~n~ n fikir hürriyetine malik olmalar~ ; ilmin sarih olarak tesbit edilmi~~ bir metoda sahib olmas~ ; ilmin bat~l dü~ün-celerden, sihirden ve hurafelerden s~ yr~ lm~~~ ve âzâde bulunmas~. Bunlardan baa~ka, ilim adam~ n~ n çal~~ma ~evk ve gayretini art~ ran durumlar ve ilmin ilerlemesi için lüzumlu sosyal ~artlarla ilgili ola-rak Birâni ~u mü~ahedelerde bulunuyor:
"llimlerin say~s~~ büyüktür, yani ba~ka ba~ka birçok ilimler var-d~r; ikbal devrelerinde olduklar~, herkes taraf~ ndan ra~bet gör-dükleri, insanlar~ n yaln~ z ilme de~il onun mümessillerine de hör-met ve itibar gösterdikleri zamanlarda ve insanlar~n dikkati ilmi
çal~~maya çekildigi nisbette, ilimlerin say~s~~ daha da arta-bilir. Bu durumun meydana gelmesini temin, herkesten önce hükümdarlar~ n ve prenslerin va2ifesidir. Çünkü ancak onlar, ilim adamlar~ n~ n zihinlerini günlük hayat~ n ihtiyaç ve endi~eleri nden âzâde k~labilirler ; yaln~z onlar, insan~ n tabiat~~ icab~~ olarak arad~~~~ ve özledi~i ~öhret ve itibar~~ kazanmas~~ için ilim adam~ n~ n gayret ve i~tiyak~n~~ tahrik ve tenbih edebilirler.„ Sözüne devamla, Birûni, kendi zaman~ n~ n, ilmin ilerlemesine, yeni ilimlerin vücud bulma-s~ na, veya ilmi ara~t~rmalar~ n yap~ lmabulma-s~ na elveri~li olmad~~~n~, kendi ça~~nda ancak bu bak~ mlardan çok daha elveri~li geçmi~~ ça~lar~ n ilmt bilgisinin bakiyelerine rasland~~~n~~ ilave ediyor ". Bununla beraber, Birüni ' nin bu sözünü belki meyus bir zaman~ nda veya muayyen bir maksatla yazd~~~, umumiyetle zaman~ na kadar idrak edilmi~~ olan Islami ça~lar~~ kasd etmek istemedi~i muhakkakt~ r. Çünkü, mesela yukar~da söylendi~i gibi, Btrûni, ~slâmiyette trigonometri bilgisinde yap~lan terakkilere temas
76 AYDIN SAYILI
ettik gibi, kendi ça~~nda medeniyet ve ilmin, hususiyle co~raf-yar~m eski Yunanl~ lar devrine nisbetle büyük terakkiler sa~lam~~~ oldu~unu, bizzat kendisinin Pt ol em e' yi birçok noktada geride b~ rakt~~~n~~ tasrih ediyor .".
BirfinVnin ba~ar~l~~ ~lmi ara~t~rmalar~~ ve orijinal bulu~lar~~
Birünf'nin birçok ilim dallar~ nda ba~ar~l~~ ve orijinal çal~~malar~~ oldu~undan bahsedildi. ~imdi bunlar~~ baz~~ misallerle ele alal~m ve ayr~~ ayr~~ konular~, matematikten ba~layarak s~ ra ile göz önün-de bulundural~ m.
Aritmetikle ilgili olarak, Birtini me~hur "satranç haneleri ve bu~day daneleri„ problemi ile me~~ul olmu~tur. Rivayete göre, satranç oyununun mucidi, zaman~n~ n k~ ral~mn büyük takdirini ka-zanm~~, k~ ral ona bir ihsanda bulunmak isteyerek kendisinden ne mükâfat istedi~in! sormu~tur. Satranç mucidi de, satranç tahtas~~ hanelerinin birincisi üzerine 1, ikincisi üzerine 2, üçüncüsü üzeri-ne 4, dördüncüsü üzeriüzeri-ne 8, . . . bu~day daüzeri-nesi konarak devam edilmek suretiyle, tahtadaki bütün haneler hesaba al~ n~ nca elde edilecek say~da bu~day danesi istemi~tir.
Bu problem uzun as~ rlar boyunca matematikçilerin ilgisini çekmi~tir. Meselenin halli, 1 -F 2 4- 2 2 + 2 3 + 2 4 t -I- 2 63 geometrik dizisinin toplam~ n~ n bulunmas~ ndan ibarettir. Sonuç
2 64 ___. 1, yani 18, 446, 744, 073, 709 551, 615 dir. Bu say~ n~ n büyük-lü~ü, bir Ortaça~~ Avrupa el yamas~ nda, "bunu ödeyebilecek k~ral yoktur„ ~eklinde ifade edilmi~tir. Baz~~ ilim adamlar~, bu bu~day~~ kaç geminin ta~~yabilece~i ve dünya istihsalinin bunun için kâfi gelip gelmiyece~i ~eklindeki noktalar üzerinde de durmu~lard~r. Problem daha umun~t ~ekli ile de mütaleâ edilmi~, mesela 2 yeri-ne 3 al~ nd~~~~ zaman sonucun yeri-ne olaca~~~ da hesaplanm~~t~ r. Ayr~-ca, meselenin çözülmesi ile ilgili olarak çe~itli matematik problem-ler ve konular üzerinde ara~t~rmalar yap~lm~~t~ r.
Bu problemin cevab~ n~~ bulmaktan ba~ka, Bir~lni'nin bununla ilgili olarak tesbit etti~i münasebetler ~unlard~ r: herhangi bir ha-nedek~~ danelerin say~s~ n~ n karesi, ilk haneye olan uzakl~ k' kadar kendisinden ötede bulunan hânedeki danelerin say~s~ na e~ittir ;
131.RCINIi 77 herhangi bir hânedeki danelerin say~ s~ n~ n bir noksam, kendisinden önce gelen hânelerdeki dane say~s~~ toplam~ na e~ittir»
Geometride hususiyle triseksiyon, yani bir aç~ n~ n üç e~ii: k~s-ma bölünmesi meselesi üzerindeki çal~~k~s-malar~~ önemlidir. Geomet-rinin sadece pergel ve cedvel kullanmak suretiyle halli mümkün olmayan di~er iki klasik problemi üzerinde de esasl~~ çal~~malar~~ vard~ r. Nitekim bu problemler, "Birünf problemleri„ ad~~ ile de an~l-m~~t~ r. Ayr~ca, k~smen de astronomi ile ilgili olarak, geometrinin projeksiyon metodiar~~ üzerinde u~ra~m~~, mevcut metodlar~ n hep-sini inceleyerek izah eden bir eser de kaleme alm~~t~ r. Birüni baz~~ yenilik ve orijinallikler ihtiva eden yeni bir projeksiyon metodu ve ~ekli de bulmu~turY
BirünVnin çember yaylar~~ ve kiri~leri üzerine bir eseri vard~ r ki, burada yeni teoremler kurmu~~ ve problemler vazetmi~tir» Bi-rür~i'nin bu problemlerinden burada iki misal verelim:
E~er herhangi bir çember yay~~ içinde bir do~ru parças~~ e~it olmayacak tarzda k~ r~ lm~~~ olursa, buna yay~ n orta noktas~ n-dan çizilen dikme onu iki e~it parçaya böler.
E~er bir daire yay~~ içinde yay~~ iki e~it parçaya bölen bir k~ r~ k çizgi bulunursa, keza ayn~~ yay içinde yay~~ e~it olmayan iki parçaya ay~ ran ikinci bir k~ r~ k çizgi al~ n~rsa, yay~~ e~it parçaya bölen k~ r~k çizginin bir parças~ n~ n di~eri ile çarp~ m~, yay~~ e~it olmayan iki parçaya ay~ ran k~ r~ k çizginin iki parças~ n~n çarp~ m~~ ile iki bölüm noktas~~ aras~ ndaki kiri~in karesinin toplam~ na
131rüni trigonometride büyük ba~ar~~ göstermi~, bir defa, zama-an~ na kadar elde edilmi~~ bütün bilgileri içinde toplayan bir eser yazm~~, ayr~ca, trigonometrik fonksiyonlarda yar~~ çap~ n daima bi-rim olarak kabul edilmesi usulünü vazetmek suretiyle o zamana kadar raslanan baz~~ güçlüklerin önlenmesini de sa~layan önemli 49 Carra de Vaux, Penseurs, 2, e. 114; D. E. Stait h, History of
Mathematics, cilt 2, 1925, s. 549-50.
5°H. Suter, Ober die Projektion der Sternbilder and der Lünder von
al Birtinf, Abhandlung. zur Geschischte der Naturwissenchaften, Heft 4, 9.79-93, Erlangen 1922; /sis, cilt 5, e. 498; Sarton, Introduction,cilt 1, s. 707.
51 H. Suter, Das Buch der Auffinclung der Sehnen im Kreise von
al-Bibl. Mathematica, cilt Il, 1910, s. 11. Bakiniz A)<10 Mieli, La Science
Arabe, Leiden 1938, s. 100, not 3.
52 ~ zzet Soner, Muhammed el-Birâni'den, Matematik, Fizik, Kimya,
78 AYDIN SAYILI
bir temel icadda bulunmu~tur." Yar~~ çap~n birim olarak kabulü, hesaplar~~ basitle~tirmekten ba~ka, sinüs, kosinüs ve tanjant gibi trigonometrik fonksiyonlar~n oran olmak dolay~siyle birer mücer-ret say~~ ifade ettiklerini tazammun ediyor ki, bu da trigonometride büyük bir ilerleme ad~ m~~ say~lmal~d~ r. 54
Islami Ortaça~larda pek önemli astronomik çal~~malara ras-lanmaktad~ r. Bu çal~~malar~ n en bâriz taraf~, yap~ lan devaml~~ ve sistemli rasatlard~ r. Mü~ahedelerin eskisine nazaran daha hassas ve dakik aletlerle, daha do~ru olarak ve daha ince teferruatla ya-p~lmas~, belki daha önemli olarak da, Yunanl~larda görülmemi~~ de-vaml~~ rasatlara raslanmas~~ bak~m~ndan, islami ça~larda eskisine nazaran büyük bir terakki göre çarpar. Teleskop, mikrometre, ve verniye gibi aletlerin henüz mevcut bulunmad~~~~ bu zamanlarda rasat hassasl~ k ve dakikli~ini art~rmak için alet buudlar~n~n büyül-tülmesi yoluna gidiliyor, bu suretle rasat aletleri bir yerden bir yere kolayca nakl edilemez hale geliyordu. Bir taraftan aletlerin portatif olmay~~~, di~er taraftan da devaml~~ rasatlar~ n yap~lmas~~ neticesinde, rasathanenin ilk defa olarak Ortaça~da Islamiyette sarih bir ~ekilde müessesele~ti~ini görüyoruz. Fakat bütün bu ba-k~mlardan 'büyük önem ta~~mas~na ra~men, yeni teoriler ileri sür-mek ve yeni terkipler yapmak bak~m~ ndan, islami Ortaça~~n büyük bir hayatiyet göstermemi~~ oldu~una ~ahit oluyoruz. Ortaça~~ Islam asrtronomi çal~~malar~ nda kozmolojik spekülasyanlara raslanmad~~~~ gibi, eski Yunan ça~~ n~ n F il olaos, Hik e t a s, Ek f ant o s, Eudoksos, Samoslu Aristarkos, Pontoslu Herak-leides ve Hipark o s'unkiler gibi astronomide yeni ç~~~rlar açan teorilerle de kar~~la~m~yoruz. Umumiyetle büyük ve ~ü-mullu sentezler yap~ lmad~~~~ gibi, eskiden ileri sürülmü~~ teoriler üzerinde de sistemli dü~ünme, arast~rma, ve tart~~malar olma-m~~t~r. Ancak, bu durumun istisnalar~~ da yok de~ildir, ve bu istisnalardan biri de Birüni'dir.
Hususiyle K opernik ve Galile zaman~ na kadar yerin gün-lük hareketine kar~~~ ileri sürülen itirazlarda baz~~ yanl~~~ mekanik temellere de dayan~l~yor, tersine olarak, y~ ld~zlar~ n bir günde muaz-
53 Not 41'e bak~ c~ m
54 P. Luckey, Thabit b. Qura's Buch über die ebenen Sonnenuhren,
Quellen und Studien zur Geschichte der Mathematik, C~ öttingen 1937, seri B,
BiR‘~Ni 79 zam mesafeler katettikleri iddias~ n~ n ne büyük mekanik güçlükler do~urdu~u takdir edilemiyordu. Birûni'den çok önce, Samos lu Aristarkos ile Babilonyal ~~ Seleukos güne~in gezegen-lerin merkezinde oldu~unu, yerle birlikte di~er gezgengezegen-lerin güne~~ etraf~ nda doland~ klar~ n~, ayr~ca, yerin kendi ekseni etraf~ nda yirmi dört saatta bir devir yapt~~~ n~, yani modern heliyosantrik teoriyi ileri sürmü~~ bulunuyorlard~. Bunlardan ba~ka, yukar~da adlar~~ geçen Yunan astronomlar~ n~n ço~u da, yerin kendi ekseni etraf~ nda bir hareket yapt~~~ n~ , gündüzle gecenin bunun neticesi oldu~unu iddia etmi~lerdi. Fakat Ilk ve Ortaça~larda, yeri kâina-t~ n merkezinde ve sükünette gösteren jeosantrik teori tamamen hâkim bir durumda bulunmu~, di~er bütün görü~ler yaln~ z ileri sürülme safhas~ nda kalm~~~ hiç bir zaman lay~ k olduklar~~ ra~-beti görmemi~, takdir edilememi~lerdi.
Birûni, yirmi dört saatlik hareketin her iki sistemle de aç~ k-lanabilece~ini, bu bak~ mdan her iki teorinin de kabul edilebilece-~ini görmü~tür. Birünt'nin bu meselelere hasr edilmi~~ bir monog-rafik yaz~ s~~ oldu~u gibi, bu problemler üzerinde Ebü Sehl M e-s i h ile de münaka~alara girmi~tir. Fakat bu yaz~ lar zaman~ m~ za-intikal etmemi~tir, yahut da ~imdilik kay~ pt~ r. Bit ûni yerin hareketi ve sükûneti meselesine Hindistan üzerindeki eserinde de k~ saca temas etmi~tir. Burada, her iki ~ekilde de gök cisimleri hareket-lerinin kabili izah olmas~~ dolay~siyle, onun bu iki görü~~ aras~ nda bir tercih yapamad~~~ n~, bu hususta mütereddid davrand~~~ n~~ görüyoruz. Bu eserinde Biremi söz konusu mesele ile ilgili olarak a~a~~daki tafsilât~~ veriyor:
Astronominin esas problemleri aras~ nda bulunan ve birçok güçlükler arz eden " yerin sabit olmas~~ „ meselesine gelince, bu, Hint astronomlarm~ n umumiyetle do~rulu~una inand~ k-lar~~ bir ~eydir. Mamafih, Brahmasiddhanta' da Brahmagupta ~öyle söyliyor : "Baz~~ kimseler günlük hareketin gö~ün hare-keti olmad~~-~ n~, yerin kendi harehare-ketinden ileri geldi~ini iddia ederler, Var ahamihir a onlar~ n fikirlerini ~u ~ekilde cerh ediyor: Bu iddia do~ru olsayd~, bat~ ya do~ru uçmaya ba~layan bir ku~~ art~ k yuvas~ na dönemezdi. „ Bu itiraza i~tirak eden Brah-magupta, kitab~ n~ n ba~ka bir yerinde ~öyle yaz~ l~ yor: "Ar ya b-hat a 'n~ n taraftarlar~~ yerin hareket etti~i ve gö~ün sükünette oldu-~u fikrini müdafaa ederler. Onlar~ n fikirlerini cerh mahsadiyle
80 AYDIN SAYILI
'yerin böyle bir hareketi olsayd~~ a~açlar ve ta~lar yerin sath~ndan d~~ar~~ do~ru f~rlarlard~' ~eklinde itirazlarda bulunulmu~tur„ . Fakat Brahmagupta bu kanaatlara i~tirak etmi3,or. Onun bu itirazlara verdi~i cevap ~udur ki, bahs edilen bu olaylar söz konusu teori-nin zaruri neticeleri de~ildir. Çünkü, anla~~ld~~~ na göre, o bütün a~~r cisimlerin yerin merkezine do~ru cezb edildi~ini nazari itibara almaktad~r.
Birüni, Brahmagupta'n~n netice itibariyle, yerin kendi ekseni etraf~ nda hareket etti~i iddias~n~~ ba~ka bir dü~ünce ile red-detti~ini anlatt~ ktan sonra, bu Hintli astronomun bu itiraz~n~n va-rid olmamas~~ gerekti~ini söyliyor ve söze devamla kendi fikirlerini ~öyle ifade ediyor: "Yerin kendi ekseni etraf~ nda hareket etti~ini kabul etmek, astronomik hesaplar~n yap~lmas~~ bak~m~ ndan hiç bir mahzur do~urmaz. Çünkü gök cisimlerinin mü~ahede edilen hare-ketlerinin izah', yani zâhirin kurtar~lmas~, di~er teori ile oldu~u kadar bu teori ile de kabildir. ... Bu meselenin halli zordur. Eski ça~lar~n ve zaman~m~z~n en önemli astronomlar~~ yerin hareketi teorisini büyük bir dikkatle incelemi~ler ve onu cerh etmeye çal~~-m~~lard~r. Ben de bizzat bu konu üzerinde Astronaminin Anahtar~~ adl~~ bir eser kaleme alm~~~ bulunuyorum. Bu eserde, kendimden önce gelenleri, ~ekil bak~m~ndan olmasa bile, hiç olmazsa esas bak~m~ ndan geride b~rakm~~~ oldu~uma kaniim„ 55.
Ebti'l Hasan Ali el-Merrake ~ i bir eserinde "zevrakt„ ad~~ verilen bir usturlabdan bahs ederken, Birûni'ye nazaran bu usturlab~n Ebü Said el-Sahri taraf~ ndan icad edilmi~~ oldu~unu ve bu aletin, yerin hareket etti~i ve, gezegener müstesna olmak üzere, gö~ün, ihtiva etti~i bütün cisimlerle birlikte, sükünette bulundu~u prensipine istinad etti~ini söylüyor. Bundan sonra da, Birünt'nin "bu meselenin halli pek güçtür„ dedi~ini ilave ederek, onu yerin hareketi dü~üncesine kar~~~ tereddüdsüz ve sarih bir cephe almay~~~ ndan dolay~~ tenkid ediyor 56.
Birünienin bu husustaki daha mufassal yaz~lar~~ malesef elimiz-de mevcut bulunmuyor. Bu teorik astronomik meselelerle esasl~~ ~ekilde me~gul oldu~una, üzerinde eserler yazd~~~ na, ve münaka-
55 B Ir e 1, Tahkik ma Hind, metin, s. 138-39, tercüme, cilt 1, s.
276-77 ; Carr a de V a u x, Pensears, 2, a. 216-17.