• Sonuç bulunamadı

Malazgirt'in kendisi:Bizans Kayseri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Malazgirt'in kendisi:Bizans Kayseri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MALAZGİRDİN KENDİSİ

Bizans Kayseri

Tuğrul Bey 1040 tâki Dandakan

eengile Selçuk imparatorluğunu kurduktan sonra Bizanstaki Doku­ zuncu Kosta-¡»in Monomahos «As­ ya yı dehşete veren» Tuğruila bir • inkıyad sulhu» yaptığı gibi batıda da Peçenek Türklerine yenilmişti İzak Komnenos zamanında (1057- 59) Bizanslılar hem batıda Peçe- nekleri rieate mecbur ederek, hem de doğuda Türklerin Torosiarı geç­ mesine mâni olarak biraz nefes il­ miş gibiydiler.

Üçüzlü tehlike;

Fakat Alpaslan 1063 te Selçuk tahtına çıktıktan sonra Bizans O- nuncu Kostantin Diikas zamanında çok tehlikeli bir vaziyete düştü Dükas harbden ziyade ilim ve hi­ tabetle meşgul bir adamdı. Orduyu ihmal etmişti. Tuğrul zamanında yalnız doğudan tehdid edilen Ana­ dolu şimdi doğudan başka cenub- dan da tehdid ediliyor. Bunlar yet­ miyor gibi 1065 te imparatorluğun batı sınırlarında da korkunç bir Türk tehlikesi başgösterdi. Altı yü.ı binlik Uzlar (yani Oğuz Türkleri) Tunayı geçerek Bulgarları ve Bi­ zanslIları silip süpürmektedir. Bun­ ların bir kolu cenuba sarkarak Se- lâniği aldı. Asıl büyük kütle Bizar.- sa doğru yönelir. Şarki Roma ha- fakanlı bir korku içinde. Anadoluya iki cepheden yapılan tehdid ise 1067 de son Haddini buldu. Türkler Malatya civarında bir Bizans or­ dusunu bozarak Kayseriyi alıp or­ ta Anadoluya girdikleri gibi a y » yıl içinde Kilikya geçidlarinden geçerek Antakya ve Suriyeye var­ mışlardı. Antakya kumandam olan meşhur Bizans generali Nisefuı Botaniat korkudan karşı çıkamadı.

İçteki sallantı:

Bu üçüzlü tehlikeden garbdaki umulmadık bir şekilde ortadan *al kar: İstanbulu tehdid eden Oğuz­ lara korkunç bir veba musallat o- larak onları kırıp geçirmektedıı Bu halden faydalanan Bulgarlarla Peçenek Türkleri de geriden hücum edince Oğuz tehlikesi bertaraf ol­ du Fakat buna sevinmeğe zaman kalmadan 1067 de Dükas’ın ölümü imparatorluğu müşkül bir durumda bırakıyor, imparator üç küçük oğ­ lunu varis ve karısı Odoksiya'yı da onlara naib bırakarak öldüğünden devletin mukadderatı dul bir kadı­ nın elinde kalmıştı. Bu kadın yal­ nız güzelliğile değil fetanetile d© meşhurdu ama ne olsa o serdarlık yapamazdı. Halk derin endişelere düştü. Her şey den önce imparatori- çe\ e bir koca bulup deyjfti pyoı

ägWUeen

Yazan

ay*u

ı&ur-iXfct

:. h r \n i a hic . u m.lm iau <;MD

mak lâzım. Herkesin dilmde An­ takya vali ve kumandam Nisefcı Botaniat'ın adı dolaşıyor. Fakat O- dokaiya bu generali beğenmedi. Bu­ nun üzerine patriğin kardeşi teklif edilir. Patrik nüfuzlu adam. Onun kardeşi öyle kolayca reddedilemez Ha oldu, ha olacak derken o da ol madı. Nihayet kadın gene ve güzel bir general seçti. Kimdir bu, başına ansızın devlet kuşu konan bahti­ yar?

Saadet ve sıkıntı:

Adı Diyojen’dir. Anadolulu hu generalin oğluydu. Babası mahkû­ miyete uğradı. Kendisine de devte çe bir vazife verilmiyor. Diyojen yiğitliğinden, liyakatinden, çalış­ kanlığından bahisle vazife verilme­ sinde ısrar edince: «Yararlığım gös­ ter de öyle» dediler. Delikanlı Ru­ meli cephesinde Bulgarlarla Peçe- neklere karşı vazife aldı. Maiyetin­ deki kuvvetleri iyi teskilâtlandır-

mıştı. Bulgarları yenerek Sofyayı zaptediyor. Bir kısım Peçenek Türk terini de yenmeğe muvaffak olmuş­ tu. Kendisine generallik verildi İşte imparatoriçenin hoşuna giden bahtlı adam budur. Evlenince Dör­ düncü Romaflos Diyojenos adile im­ parator ilân edildi. Fakat doğrudan doğruya bir imparator değil; karı­ sının kocası olduğundan dolayı bir imparator. Bu durum gücüne gidi yor. Halbuki o tahta konmak ikba­ lini karısı kadir ve belki'ondan zi­ yade Alpaslana borçluydu. Onu ko­ calığa seçen karısı ise karısını ev­ lenmek zorunda bırakan da Alpas- landır. Gibbon eserinin ikinci cil­ dinde (S. 627) şöyle der: «Alpaslan Gazneli Mahmudun ne büyük ıhti şanımı, ne Hindistacla uğraşmak gibi düştüğü hatayı taklid etti. O durup dinlenmeden İmparatoriçe Odoksiya ile çocuklarına karşı sa­ vaşa girişti. Kazandığı büyük mu­ vaffakiyetler Odoksiyayı, serdarlık yapabilecek, bir askerle evlenmeğe mecbur etti. Bu yüzden saltanat asasım kocasile taksime mecbuı kaldı. Romanos Diyojenos yede imparator olmuştur.» çıkan Diyojen’in saadeti amma sıkıntısı katmerli.

Türklere karşı sefer:

Öyleyken Diyojen’in ilk işi Türk- lere karşı sefer açmak oldu. Tahta çıkışından iki ay sonra ordusunun başında Anadoluya geçer. Bu sefe­ rin sebebleri hakkında şan kazan­ mak hırsı, tehlikeye düşen vatanı kurtarmak azmi gibi ruhî amiller­ den başka esaslı üç sebeb vardı. Birincisi karısı tarafından sevilme- yişi. Bunu Bizans tarihine aid meş­ hur «Histoire du Bas-Empire 1833 Paris» eserinin müellifi Lebeau (Löbo) dan öğreniyoruz. (Fasıl: 64) İmparatoriçenin kocasını teşyi içiıı Üsküdar tarafına geçişini anlatır­ ken şöyle diyor: «Ödosya pek sev­ diği eğlencelerini, nezaket icabı bı­ rakıp, hiç sevmediği kocasına bir veda busesi takdimi için Boğaziçi- ııin karşı yakasına geçti.» Inıpara- toriçe onu beğenerek kendine koca seçtiği halde neye sevmedi? Belki erkek olarak seviyordu da tahtına ortak diye sevmiyordu.

İkinci sebeb saraydaki rakibleri- nin tehlikeli bir hal alışıdır. Etraf kendini çekemiyenlerle dolu. Le­ beau bunların ileri gelenlerini sa­ yar. En başta ölen imparatorun kardeşi Jean Ducas. Onun

saray-bu sa- Tahta yüksek

ISMAIL

HABIB

da büyük nüfuzu var. Sonra fiiezof Psellus ve Micöphore Paleologut. Bunlar imparatora karşı sureti hak­ tan göründükleri halde onu bir ka­ şık suda boğmak istiy enlerdir. Bunlardan başka patrik de, kendi kardeşi imparatoriçenin kocalığına lâyık görülmedi diye, küskün ve kızgın. En fenası hassa ordusunun kumandan ve subayları da karı yü­ zünden taht kazanan bu türedi hü­ kümdara karşı homurdanıp duru­ yorlar. Bu askerleri aneak kazana­ cağı bir zaferle kendine râm edip o rakibleri öyle bir zaferle sindire­ bilir.

Üçüncü ve en kuvvetli sebeb Bımu Gibbon çok iyi görmüştür:

«Diyojenüs sarayda bulundukça Odoksiya’mn kocası olmaktan baş­ ka bir şey değildi. Fakat ordunun başında o Romalılar imparatoru o- lur.» Zaten im paratoriçenin noksan tarafı da bu değil mi? O, kumandan olamıyacağı için kocaya muhtaç ol­ muştu; bu, "erdar olacağı için im­ paratoriçenin *ahtma ortak oldu. Öyleyse haydi sefere. O ki Bulgar­ larla Peçenek lire karşı o kadar yi­ ğitlikler göstermişti, şimdi de Türk sultanına haddini bildirecek.

ilk seferin bilançosu:

Evlendikten sonraki ilk hareket mevsimi. 1068 bahan. Uzun hazır­ lıklar yaptı. Anadoluda büyük bit ordu toplamıştı. Niyeti Antakya ve Suriyeyi Tarkıtrden kurtarıp Ku­ düs yolunu açmak. Belki fırsat el­ verirse Kudüsü de alıp, yalnız Bi- zansta değil. Bütün hıristiyanlık âle minde de şanlı bir nam alacak. Fa­ kat Suriyeye doğru giderken Türk ierin şimal Anadoluda Kilkit bo­ yunca ilerleyip Niksaıı aldıkları haberi gelince, cenuba daha fazla sarkarsa arkasının kesilmesinden korkarak, askerlerine karşı zavalıiri kurtarmak için: «Sıcak bastı, artık cenuba gidilemez» diye Sıvasa doğ­ ru yöneldi. Ağırlıklarını Sıvasta bı­

rakıp hafif süvarilerde hızlı hızlı giderek Divı-ikte nehri geçen bir kısım Türkleri bastırmağa muvaf­ fak oluyor. Fakat takib edemedi. İşin bu kadarından da memnundu. Buna karşılık kendisinin de Haleb civarında bir ordusu bozguna uğ­ ruyor. Divrikte sevine, Halebds yeis. Ne bore, -»e alacak. Terazinin iki kefesi denk. İstanbul» sıfıra sı­ fır bir bilançoyla döndü,

İkinci sefer:

imparator birinci seferden kış içinde bin müşkülâtla yürüyerek, ancak yeni yılın, yani 1069 un, ilk ayı sonlarında Istanbula gelmişti Fakat onunla beraber Türk taarruz­ larının her taraftan şiddetlendiği haberleri de geldi. Ahlatı büyük bu tahaşşüd merkezî haline getiren Türkler kışa filân bakmadan kor­ kunç akınlar yapıp duruyorlar. İm parator İstanbulda hemen hiç din- lenemiyerek baharla beraber 1069 seferine çıktı. Bu sefer hedef An­ lattır. Anlamıştı ki Türklerin o bü­ yük tahaşşüd merkezi ortadan kal­ dırılmadıkça ne Suriyeye, ne baş­ ka yere gidilemez. Fıratı geçti. Pa- loya vardığı zaman Malatyada bı­ raktığı ordusunun eenubdan sarkan Türkler tarafından mahvedildiğmi öğrendi. Biraz sonra daha şaşılacak bir haber: Türkler Konyayı eie ge­ çirmişler. Ricat hattının kesileceği tehlikesini gören imparator geri döndü amma, Türklerin bu akla sığmaz cüretini pahalıya meletmek için kendisi Kayseriye gidip başka bir orduyu da Misise yolladı. Kon- yadan dönen Türkler mutlaka bu iki ordudan birinin kucağına düşe­ cek. Plâna diyecek yok. Desguignes der ki: «Fakat çevik Türkler Kon- yadan, aşılmaz tanılan, Silifke to- roslannı geçip sıvışıverdiler.» İm­ parator bu İkinci seferden büsbü­ tün borçlu, kendisi hiç bir şey ya­ pamadığı halde iki mühim darbe yiyerek, İstahbula döndü. Lebeau,

50 60 Film

listesi \ - 24 Orijinal juMsnberi eşi görüimiyen bir film

16 Renkli - 20 Türkçe ve Orijinal Bu şaheserler bu y ı l :

LÂLE — A R — ELHAM RA

ULUS = Ka&köyde: SÜ R E YYA

LÂLE — TA N —

ERCİYE Ş

ve LALE film ile çalışan 125 sinemada gösterilecektir. LİSTEDEN bir kaçı:

1 - MAĞLÛB EDÖAOYENLER G A R Y COOPER —

.Unconquered» (RENKLİ) PAU LE TTE GODDARD

2 -Y AR A TILA N VATAN ERROL F L Y N N —

Beyoğlunda:

Ankarada :

İzmirde

:

Adanada

1 «Silver River. 3 - ÖLÜM MEL ODİSİ «Humoresque» 4 - VEFASIZ «The Unfaithful» 5 - GÜNAHSIZ MELEK

«A Foreign affair» . ŞAHANE VALS (Renkli) «Emperor Waltz»

7 -H AZİN AŞK

«Look befor you love» 8 - ÂDEMLE HAVVA

«Adam and evelyne» 9 - ALTIN HÂZİNELERİ

«Treasure of sierra Madre»

6

AN N SHERIDAN JOAN C R A W FO R D —

JOHN G A R FiE L D ANN SHERIDAN - LEW

A Y R E S -Z A C H A R Y SCOTT MARLEN D iE T R iC H -JO H N

LUND - JEAN ARTHUR JOAN FONTAiNE — B iN G CROSBY M A R G A R E T LOCKW OOD— GRIFFITH JONES JEAN SIMMONS — STEW A RT GRANGER HUM PHREY B O G A R T — ■WALTER HUSTON 10 - KRİSTOF KOLOMB (renkli) FREDERİC M A RC H —

«Christopher Colombus. 11 - RİO YOLU «Road to Rio» 12 - YALNIZ GİDENLER «1 Walk Alone» 13 - İSİMSİZ KATİLLER «The Unsuspected» 14 - AŞK GÖLÜ (Renkli)

«The blue Lagoon» 15 - YANLIŞ NUMARA

«Sorry, Wrong Number»

KATHLEEN R Y A N BING CRO SBY — DOROTHY

LAM O U R - BOB HOPE BURT LAN CA STE R —

L iSA B E TH SCOTT JOAN G A R FiE L D —

CLAUDE R AiN S JEAN SiM M ONS —

D O N A LD HOUSTON BURT L AN CA STE R —

B A R B A R A STANW YCK

1C - YILMAYAN ASLAN (renkli)ALAN L A D D —

«Whispering Smith. B REN DA M ARSH ALL

17 - GÖNÜL FIRTINASI (renkli) LİSABETH SCOTT —

«Desert Fıfry» B U R T LAN CASTER

18 - RİO AŞKLARI (Renkli) DENNİS M O R G A N - JA CK «The time. The Place, The Girl. C ARSO N - JANİS PAİGE

19 - KARANLIK GEÇİD HUMPHREY B O G A R T —

«Dark Passage. LAUREN B A C A L L

20 - ÜMİDŞİZ AŞK JOAN CRAW FORD —

«Possessed. __________ V A N HEFLIN

bütün gayretlerine, şahsan göster­ diği cesaretlere rağmen her iki se­ ferde dahi bir şey yapılamayış» hakkında imparatoru mazur göster - mek için şöyle der: «Eski Roma hasletlerini v'aıılandıran imparatoı iki seneden beri kılıcı elden bırak­ madı. Yaptığı iki seferdeki muvaf­ fakiyetler sırf kendinin, hezimetler ise generallerindir.»

İki prensin romanı:

Üçüncü sefer: 1070 baharı. İm­ parator garb vaziyetinin nezaketi, ve belki bundan ziyade, iki senenin yorgunluğu sebebiie bizzat sefere çıkamadığından kendi yerine baş­ kumandanlığa Prens Manoel Kom- nen’i tayin etti. Bizans ¿mensinin bu seferi bir Türk prensile berabeı ikizli bir roman macerası gösterir Bizans tarihçisi Lebeau Prens Ma- noel’i çok methetmektedir. Bu geııc asilzade sevimli bir seciye ile fikir zarafetini ve askerlik behresini nefsinde birleştirmiş. Yaşından bek lenmiyecek kadar bir kemal sahibi. Orduda adaletle şiddeti beraber yü­ rütüyor. Gösterdiği ilk başarılar ü- zerine ‘ imparator onu kıskanarak, kuvvetini azaltmak için, Türklerin muhasara ettiği bir kaleye kuvvet göndermesini emretti. Ordusu kü­ çülen prens Sıvasa gider. Manoel hiç bir hareket yapmak niyetinde, değil. Fakat bir Türk süvari kolu siperlere kadar gelerek kendisine meydan okuyup tahkirlerde bulu­ nunca... Prensin şiddetle huruç ha­ reketi. Türklerin kaçışı, BizanslIla­ rın takibi. Meğer kaçış sahteymiş. Vaziyet birdenbire değişir: Pusuya yatan Türkler kovalayanların arka-, sini kuşattıkları gibi kaçanlar da geri dönüvsrinee hem ordu mah­ voldu, hem prens esir düştü, hem Sivas elden gitti.

Kimdi bu işleri yapan? O da bir Türk prensidir. Lebeau onun ismi­ ne Chrysoscul (Krizoskül) diyor. Bu, asıl adı olan «Kurdcu» dan bozma. Babasının adım Feridun Di- rimtekin Erbaskan, Mükrimin Ha­ lil Eryasgun diye yazar. BizanslI­ lar da bu ismin başındaki «er» he­ cesini kendi şivelerine uydurup Türk prensine «Eriski» dediler. Kurdcu, Alpaslanm hem emmioğlu, hem kızkardeşi Gevherin kocası. Yani hem yeğeni, hem eniştesi. Ma­ iyetindeki Yivek ulusuna güvene­ rek Alpaslana karşı isyan ediyor. Sultan onun tedibine Anadolunun hudud serdarı Afşini memur etti. Kurdcu doğuya doğru kaçarken 3ı- vasta Manocl'in ordusuna çarpar. Kendisinden iki misli fazla olması­ na rağmen Sivas çenginde Bizans ordusunu bozup başkumandanları Manoeli de esir alan Kurdcu telâş­ la çırpınmaktadır. Afşiııin eline düşerse vay haline. Bizans prensi fırsattan istifade ile Türk prensini imparatora dehalet için kandırır. İmparator gelecek sene Alpaslam bertaraf edince onun yerine kendini sultan yapacaktır. Bedbaht Türk prensi esirinin esiri olarak İstan- bula gitti. Sivas mağlûbiyetinin ma temile sızlayan Bizanslılar hayret içinde. Lebeau'dan öğreniyoruz ki imparator Diyojen, müstakbel Sel­ çuk sultanına bir müttefik muame­ lesi yapıyor.

Büyük Roma ordusu:

İmparator Sivas mağlûbiyetinin intikamını almak için yemin etti. 1071 martının 13 ünde son sefere çıkarken artık bu defa bütün dava­ yı kökünden halledecek. Hazırlanan

ordu üç yüz binliktir. Ona resmçn «Roma ordusu* unvanı verildi. Ya­ ni cihangir ordu. Diyojen «Böyle bir ordu Romalıların en haşmetli za­ manında da çıkarılamadı», diye övü nüyordu. Bu övünüş hiç de haksız değildi. Dördüncü Rcmanos Diyoje- nis. bu korkunçlar korkuncu en bü­ yük ordunun önünde, artık yalnız Selçuk Türk devletini değil, İslâm âlemini de silip süpüreceğine emin, gözler kamaştıran bir ihtişam için­ de, dünya kaderini elinde tuttuğuna inanan bir gururun heybetile U s- küdardan doğu Anadoluya doğru harekete geçti.

İsmail Habib SEV Ü K

d o

G

u m

Gene doktorlarımızdan Dr. B E Y H A N ÜLGEN Dr. T A L Â T Ü L G E N İn bir erkek çocukları dünyaya gel­ miş «Ender» ismi verilmiştir. An­ ne, babaya ve yavruya uzun ömür­

ler dileriz.

/ 11 - I X - 1949

Yeni Moda

En son model ve yazılarla 6 ncı sayısı çıktı. 1 lira. Çıkaran:

ARİF BOLAT KİTABEYİ

• •

H B U

H B U

TÜ R K İYE

île

HOLANDA

arasında yeni T ic a re t anlaşması im zalanm ıştır.

Holanda ile işleriniz için bankamıza

müracaat ediniz.

Holanda da fcervcM şubelerimiz vardır.

HOLANTSE BANK-UNI

n

.

v

.

G a la ta : K a ra k o y P a la s

İs ta n b u l: B ü yü k P o s ta h a n e ya n ın d a A latem ef H a n

Referanslar

Benzer Belgeler

Sondaj alanı belirlenirken daha önce defineciler tarafından kaçak kazılarla açılan ve bir bölümü tekrar taş ve toprakla dolan bir oda mezar esas alınmıştır (Şahin

Bu arada, bilhas­ sa Bizansm inhitat zamanların da bu eğlenceler bazan pek ha­ fif meşrepçe bir hal alır ve tür lü rezaletler olur, dedikodular çıkar,

Yuvam Site sakinleri ise suyun kanalizasyon ile karıştığını, yağmur yağdığında da kalorifer dairesini bastığını, bu yüzden toplayıp kanalizasyona

üslubu, soyutlama ve mistik anlatım gibi Sasani sanatı öğeleri Bizans sanatı içinde özümlenmiştir.... BİZANS

istanbul'un fethinden sonra bu yapı Se- lim I'in kızı Fatma Sultan'ın kocası İbrahim Paşa (13) tarafından 1560 da camie çevril- miştir.Yapı bundan sonra halk arasında

Sarnıcın üst örtüsünü, sütunlar üzerine oturan kemerlerin taşıdığı küçük kubbeler teşkil etmektedir.. İhata duvarları üzerinde-- ki sıvaların bir kısmı da

Uzlaşmacı yaklaşımın kamu ve özel sektör ayrımı açısından farklılık gösterip göstermediği t-testi yardımıyla yapılmış, anlamlılık (2-kuyruklu) değeri

;在篩選的過程中,我們所得的突變株都是 fak 與其相鄰基因 spt5 的雙重突變株。 (2) 利用 fak 與 spt5 的雙重突變株死亡之表徵,佐以 EMS