• Sonuç bulunamadı

Et mi yemeli sebze mi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Et mi yemeli sebze mi?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

li Ezeli bir mladele: Et yememeli ! mi t Bazı doktorlar, et yenmesine şiddetle muarızdırlar ve insanın et yemesi tabiat ve bünyesine uygun olmadığı iddiasındadırlar,

Doğru m u t Üstad Selim Sırrı bu noktayı inceliyor..

Yazan:

Selim Sırrı TARCAJN'- ~ II

Pariste insanların tabiata dön­ mesi için büyük bir propaganda yapan doktor (G. Durville) ev­ velki yılın başında (La cure na- turiste) tabiat kürü adındaki kıymetli eserinin dördüncü ba­ sımını yaptı. Doktor bu eserinde insan yaradılışında et yiyici de­ ğildir, o sebeple yavaş, yavaş meyva ve sebze yemek itiyadına dönmelidir. Diyor ve şöyle bir takım deliller de getiriyor:

1 — Köpek dişlerimiz kısadır. Bunlar etleri parlaçamak için de­ ğillerdir.

2 — Barsağımızın orta bir uzunluğu vardır. Halbuki et yiyi­ ci hayvanların bağırsakları kısa­ dır.

3 — İnsanlar hayvanlar gibi fazla yedikleri eti amonyak şek­ linde çıkarmazlar. Onun için et kendileri için bir zehir mahiye­ tindedir.

Doktorun bu iddialarına karşı gene Parisin tanınmış doktorla­ rından profesör (Dr. Houde) şöyle bir itirazda bulunuyor.

“Malûm olan en eski insan tipi (Nöanderthal) ırkına mensup o- lanlardır. Bunların bağırsakları­ nın uzunluğu hakkında bir fikri­ miz yoktur. Yalnız (Fosille) müstahase halinde bulunan is keletlerinde tesadüf edilen köpek dişleri tıpkı bizimkiler gibi imiş ve bunlar et yerlermiş! Onların müstehaselerinin yanında rastla­ nan hayvan kemiklerinden de bu anlaşılıyor. Şimdi sizden sora • nm : Eski insanlar acaba hangi tarihte sebze yemeeğ başlamış lardır?.

Bu itiraza karşı (Dr. Durville) şu cevabı veriyor:

“Hakkınız var meslektaşım (Nöanderthal) ırkına mensup İn­ sanlar et yerlerdi. Zaten bu ha­ kikat dünyada bütün antropolo- jistlerce malûmdur. (Neandert- hal) cinsine mensup insanların köpek dişlerinin kısa olduğu hu­ susundaki iddianız da yerindedir. Evet onların da köpek dişleri bi- zimkder gibi kısa imiş. İşte (Ne- anderthal) adamlarının cismanî teşekküllerinin et yemeğe elve­

rişli olmadığına bu bir delil de­ ğil midir?

Yalnız (Paléontologie) müste­ vlise ilmi haber veriyor ki, (N6- anderthal’ )ler dünyanın en eski ırkı değildirler ve oradan çıkar­ dığımız hükümler sizin aleyhi- nizdedir. (Géologue) 1ar ilmülarz âlimleri kablettarih müstehâse leri ilk insanları elli bin seneden daha evveline götürüyorlar.

(Néanderthal) ırkının bu et. yiyen ecdadın kemiklerini orta (Pléiskocene) denilen arazide keşfetmişler. Fakat orta (Pleis- tocène)den evvel aşağı (Pléisto- céne) çölleri var ki, orada daha çok eski insan müstehâseleri bu­ lunmuş ve bu havalide yaşamı:, insanların vücudünü hiç bir (An­

thropologiste) ¡reddetmemiştir. İngilterede (Piltdonen)de bulu­ nan bir insan kafa tası (Daw- son) ırkının vücudunu haber ver­ mektedir. (Heidelbergensis) ırkı­ na gelince (Mauer)in Almanya- da bulduğu bir çene kemiği diş­ lerinin tetkikinden insanın yara­ dılışta meyva yiyici olduğu ta­ hakkuk etmiştir.

Fransa, Amerika, Ingiltere ve Almanyanın en meşhur âlimleri­ nin insanın mevcudiyet tarihi haklımdaki kanaatlerini şurada kısaca arzedeyim:

Kablettarih araştırmalar yapan mütehassıs Fransız doktoru (G De Mortillet) rabl devrinin 230 ilâ 240,000 sene sürdüğünü söy­ lüyor.

“Amerikalı jeolog (Walcott) bu devrin 400,000 sene olduğunu iddia ediyor. İngiliz âlimlerinden (Geikie) 600,000 senedir! diyor.

Amerikalı meşhur profesör (Osborn) 500,000 sene olarak

kaydediyor. Nihayet Alman âlimi (Penck) 500,000 senedir diyor.

"Benim kanaatim şudur: In - sanlar muhakkak sıcak iklimde­ ki muhitten türemiştir. Hazım bakımından sıcak iklimlerde ya­ şayan maymunların teşekkülüne çok benzer. Maymunlar ise mey va yemiyorlar.

iklimler soğudukça hayvanla - nn mühim bir kısmı buna taham mül edemiyerek ortadan kaybol­ muşlar. insan ancak zekâsı sa­ yesinde buna dayanabilmiştir.

işte (Nöanderthal) adamları o soğuk iklimlerde yaşayabilmek için bir taraftan giyinmişler, bu yandan da et yiyici olmuşlar. Gittikçe soğuyan iklimlerde ağaç lar:n meyvalan yok olunca ta- biatiyle insanlar et yemeğe mec­ bur olmuşlardır.

İncimad devrinden sonra dün- ya gene sıcaklık peyda etmeğe başlayınca (Nöolitique) ırkı top­ rağı belleyerek yetiştirdiği neba­ tatı yemiştir.

iddiam şudur: insan nebat, sebze ve meyva yemek için halk edilmiştir. Et yemeğe sonradan alşmıştır. Pek alışmıştır diye- miyeceğim, çünkü aradan asırlar geçtiği halde halâ çehresinin te­ şekkülü hakikî bir et yiyici şek­ lini almamıştır. Ve albuminli maddeleri amonyak haline getiren kabiliyet hâlâ kendisinde yok­ tur. Et kendisi için gayri tabiî ve muzır bir gıdadır.

Asırlarca sene et yemiş olan insanların birdenbire eti bırakıp yalnız sebze ve meyva ile iktifa etmlerine elbetteki taraftar de­ ğilim. Bu gayet yavaş ve tedrici ile yapılacak bir iştir. Bu h -s ısta benim fikrimi soranlara eti azal­

tınız ve bütün kuvvetinizi seb­ zeye veriniz! diyorum. Zaten me­ deni âlemde bu cereyanın hergün tezahürlerine şahit oluyoruz.”

Doktorun mütalâası burada bi­ tiyor .

Şimdi afiyetle yaşamalı için ne yapmalı? Bunu gene bazı büyük doktorlardan dinleyelim:

Bir hastalığa tutulmamak için ihtiyatlı davranmak, tutulduktan sonra tedavi çarelerini aramak - tan daha kolay ve daha masraf­ sızdır. Yatağa düşen bir çok kimseler eğer zamanında sağlık kaidelerini ihmal etmeselerdi el­ bette. böyle bir akıbete uğramaz­ lardı.

İçinde yaşadığımız yirminci as­ rın hıfzısıhhat âlemindeki husu­ siyeti şu cümle ile hulâsa edile­ bilir (Tabiata avdet) peki ama ilk insanların geçirdiği hayata dönmemize imkân var mı? Bu olamayınca medeniyetin sun’î ba zı zararlı zevk ve âdetlerinden

bünyemizi korumağa ve kısmen olsun tabiata yaklaşmağa gayret etmeliyiz. O zaman sıhhatimizin düzeldiğini hastalıkların bizden uzaklaştığını memnuniyetle gö­ rürüz. Çünkü çok yaşamak yetiş­ mez, afiyetli yaşamalı lâzımdır.

Pariste çıkan bir tıp mecmua­ sında ingilterede (New Health Society) yeni sağlık cemiyetinin reisi sağlık işlerinde emsalsiz e- mekleri ile tanınmış olan doktor (Sir William Arbuthnot) nasıl yaşamak lâzım geldiğini on mad de ile belirtmiştir. Bakınız bu büyük profesör neler tavsiye e- diyor ?

1 — Mümkün olduğu kader az et yiyiniz! Bazan biraz balık yiyebilirsiniz. Eğer her gün sa ­ bahları on dakika jimnastik yu pıyorsanız, çok yol yürürüyorsa mz, yaz ve kış sporlarım ihmal etmiyorsanız, her gün dc munta­ zaman defi tabii ediyorsanız o zaman böyle faal bir hayat geçi­ renlere mutlak bir surette et ye­ meyiniz! diyemem, fakat vücudu­ nu lüzumu kadar işletmeyen kim­ selerde et fena neticeler verir.

2 — Hergün yediğiniz şeyler arasında ekmek yiyiniz. Haşlan mış sebze, yeşil salata, peynir kaymak, sütlâç, elma, armut, portakal mandalina gibi taze meyvalar yiyiniz! Bunların hep­ sinde bol vitamin vardır. Hepsi dc bağırsaklarda kolay öğütülür.

Vitamin yalnız sıhhat için de-(Devamı 18 inci sayfada)

(2)

Yeşim Yüzük

(E oştaraj ı o. tav t öaıujcdej

dum.. O seneler içinde kısa bir zaman için Istanouıa genliğim zaman feaur beyle berim müşte- ren uır uostumuz olan ve İstan­ bul kadın cemiyetleri âzalarının ve salonlarının Çon iyi tanımış bulumlugu Belçikalı matmazel Stezıe kaı-şuaştım.. întiyar üos- tum her zamanki gibi neş’eli ve zinde idi. Kendisiyle öteden be­ riden konuştuktan sonra sıra eş dost hakkında malûmat almak tarafına girince Stez’den büyük bir esefle Satır beyin ölmüş oldu­ ğunu öğrendim İhtiyar dostumu: bir hayli üzüntülü bir nastaiıktan soma hayata gözlerini yummuş­ tu. _ , ; .1 i

Belçikalı dostum bana: "Bili­ yor musunuz, diyordu, ölümünü kendisi bana bildirdi. Hayatta iken banayeşimden bir Kunduuz köpeği vermişti. Bunu bir yüzük yapmamı ve iyi saklamamı, ona dikkat etmemi söylemişti. Sonra da daima öldüğü zaman bana ölümünü kendisi bildireceğini söylerdi. Yüzüğü her zaman ta­ şırdım. Bir gece oturduğum yer­ de elimden birşeyin yere çat di­ ye düştüğünü duydum; arandım. Bir de yeşil yüzük taşın,n ye­ rinde olmadığını gördüm.. Bir­ denbire içime bir üzüntü düştü. Çünkü dostumuzun ağır hasta olduğunu biliyosdum. Hemen Şatır bey öldü! ded.m. Hakika­ ten de dostumuz o gece ölmüş­ tü. bu yüzük taşını o günlerden sonra da çok aradım; fakat bu­ lamadım.. Çok garip bir hâdise değil m i?„

Hadisinin garip olduğunu ta> • dik ett,m.. Fakat yine tesadüfe

yer bıraktım.. Daha sonra bir kere Ankarada bulunduğum bir sırada yine Şatır beyi tanıyan alıbablarımdan biriyle karşılaş­ tım. İstanbulda oturan ve her kesin tanıyıp sevdiği muhterem bir nanımefendi elan bu dostum-• la da yine eski dostları yâdetti-

ğimiz bir sırada bana: "Biliyor musunuz? dedi, Şatır bey bana öldüğüm zaman ben sana b'r i- şaret veririm derdi. Birgün de bana yeşimden bir Kunduz böce­ ği getirmiş, bundan bir yüzük yaptır, belki de sana günün bi­ rinde birşey öğretir, diye ilâ 'e ederdi.. Ben de ona hürmeten bir yüzük yaptım.. Bugünkü îran Şahı ile Pıenses Fevziyenin düğününne giden heyete dahil­ dim. O heyetle beraber ben Tahranda iken Şatır bey ölmüş, fakat inanmazsınız: ŞaDr bey banı ölümünün işaretini verdi.. Bir ^ece Gülistan sarayında ba­ lo vardı. Birdenbire tan ştığım erkeklerden biri bana yaklaşa­ rak: “ Hanımefendi, bu taşı merdivenin üstünde buldum.. Biraz evvel yüzüğünüzde görd 1- ğüm için sizin olduğunu zanne­

diyorum.,, diye Kunduz böceği­ ni uzaıtı. Elime baktım. Yüzü­ ğün taşı yerinde değildi. Teşek kür ederek onu aldığım sırada yüzüm kızarmıştı. Çünkü îsta.ı bulda bıraktığım hasta dostu­ muz Şatır beye bir hal olduğu nu amam.ştım. Bündan o kadar emindim ki o gecenin taririn ve saatmi bir yere kaydettim IstanbJidan dostumuzun s h a tini sordum... Ve onun öldüğünü büyük bir elemle öğı en d m . B yüzük taşı onu bana haber ver­ mişti...,,

Bu hâdiselerin içinde en ga­ ribi ve en kuvvetlisi kızkardeşı- min baş.na geıen o-muştur. Kar aeş.mı ben butun bu dostlardan dalıa sonra güruüm.. Kendisiyic nıaz.den, c s k i dos ,.<ı, dan bause

derken memlekete ondan evve dönmüş oluugum içm bana Şa­ tır beyi de sordu. Şatır beyin öl­ düğünü söylediğim ve tarihim de aşağı yukarı ona anlat uğun zaman kardeşim heyecandan sa rardı:

— Biliyor musun abla? dedi inanmazsın ama, o ay, şimdi ka­ tiyetle tâyin edemiyeceğım bir gün Şatır bey bana kend.si olu­ munu bildirdi. Uzun müddet .en beri bu yüzüğü kullanmıyordum ve kendisi diğer mücevherlerim­ le birlikte mücevherat çekme­ cemde kilitli bulunuyordu. A- nalıtarı bende idi. Bir akşam e .e döndüğüm zaman açılmış o an yatağımın içinde ve yastığımın tam üstünde Şatır beyin bana hediye etmiş olduğu yeşil Kun­ duz böceğini gördüm.. Bu nere­ den buraya gelmiş? diye düşü­ nürken Al.ah bilir içimde birden bire bir ürperme hissettim.. Şa­ tır bey acaba öldü mü? diye gayri ihtiyari ürperdim. Yatağa yatmaktan cayarak hemen çek­ meceye koştum.. Çekmecem bı­ raktığım gibi kilitli idi ve k ü çil; analı.arı benim el çantamın i- çinde idi. Anahtarla çekmeceyi açtım.. Bütün mücevherler için­ de duruyordu. Yüzük de öyle! Sade taşı üstünde değildi. Taşı bir ipek kâğıda sardım. Kâğ dı kiçitk bir mahfazaya koydum. Mahfazayı da çekmecen.n i,m kilitledim. Garip bir ürkeklik içinde uyuyordum.. Fakat bu birşey değil.. Ertesi akşam yine bir davetten döndüğümüz zaman 1aşı yastığımın üstünde buldum Bu oyunu bana kocam mı yapı­ yordu? Çekmeceyi yine açtım.. Mahfazayı açtım. Mahfaza ve kâğıt duruyordu. Fakat taş için­ de değildi...

Ertesi akşam ayni şey teker­ rür edince artık fena korktum.. Taşı tekrar kâğ'da sardım ve kâğıdı bu defa kendi el çantam­ da bir göze sıkıştırdım.. Ertesi gün taş artık yastığın üzer'nle değildi.. Fakat çantamı aradı­ ğım zaman da çantamın iç;nde yoktu.. Kıyı, bucağı arattım;

Akılsıslar Arasında

(Baştarafı

9

uncu sayfada)

.taşmaktadırlar.. Bilhassa Gazian­ tep g.bi rakının su yerine içildi­ ği bir memlekette kurbanlara sık

S ık rastlamak mümkündür..

Tımarhanede ilk uğradığımız yer kadınlar kısmı idi. Geniş bir alandan ikinci bir alana açılan tahta kapıyı geçtiğimiz zaman çok yakından uğultuyu andıran bir ses dalgası geliyordu..

Hastahanenir. loş meydanrnda darmacağımk bir vaziyette meç­ hul âkioetlere intizar eden bu zavallı kadınlar kapıdan giren biz yabancıları hayret ve heye­ candan bambaşka duygular için de karşıladılar..

Yan taraftaki geniş masanın etrafında toplanan onbeşe yakın genç kız ve kadın büyük bir tep­ si üzerine yığılan pirinç harma­ nının önüne geçmiş, onu ayıkla­ mağa çalışıyorlardı. Manzara o kadar hazindi ki, bu kalabalık topluluğun kadın olduğuna bin şahit lâzımdı. Zira - birkaç tane­ si müstesna - bütün kadınların saçları kesilmişti.. Üzerlerinda beyaz veya çizgili elbiseler vardı. Fattey ismindeki bir Kürt kı­ zı biz içeri girer girmez yanımı­ za koştu. Gayet mazbut bir se­ lâm verdikten sonra beyaz ve sağlam dişlerini etli dudakların­ dan göstererek gülümsemeğe ça­

lıştı.. !

Ben ömrümde asla rastlamadı­ ğım bu güzel dişler karşısında hayretimi saklıyamadım. Bu me­ rakımı hisseden idare memuru B Şerif Emre:

— Dişlerinin takma olduğunu zannetmeyin.. Kendi öz dişleridir ve bu sağlam dişlerin, busağlam elli yaşından fazla bir ömre sa- btinyenin sahibi olan bu kadın hiptir..

Tam bu esnada zavallı kadın ellerini havaya kaldırarak yal­ varır gibi:

— Peygamberini seversen bana bir sigara ver efendi! dedi.. Onu o kadar severim ki.. Birgün iç­ mezsem duramam..

Paketimi çıkardım.. Fatteye bir iki tane sigara ikram ettim.. Memnuniyetle aldı ve anlayama­ dığım birtakım garip sesler çı­ kardıktan sonra ağır ağır uzak­ laştı..

yok, yok, yoktu. Şatır beyin ni­ hayet öldüğünü bilmediğim içir o zaman hâdise üzerinde çok durmadım. Fakat şimdi Şatır beyin ölümünü öğrenince yeni­ den ürktüm..,,

Bu söylediğim hâdiseler aynen olmuştur. Şatır beyin yakın dostları arasında belki de bu yüz’"'k taşı hâdisesine karışım'- veya kendisine bu taş hediye

Hafta Sonu Konulmaları

(Baştarafı U üncü sayjaua/

ğil, hayat için de lâz.mdır. O ol­ mazsa inscemizin höereleri in- hilâle uğrar ve ölür. Bilhassa ya­ zın aldığımız gıdalarda dört esaslı vitamin vardır: ’A. B. C. D

3 — Bağırsaklarınızın daima rahat ve kolaylıkla işlemesini temine çalşınz! Yani aldığınız gıdaların sizi münkabız edecek mahiyette olmamasına dikkac ediniz! Sıhhati en çok ihlâl eden kabızdır. Birçok (Auto - intoxi­ cation) ların başlıca sebebi pek­ liktir.

4 — Oturduğunuz ve yattığınız odanın havası temiz olmalıd.r vc mümkünse yaz kış pencereleri açık odada yatmağa kendinizi alıştırınız! Yalnız hava cereya • mndan sakınınız!

5 — Arasıra kendinizi üşütme­ mek şartile vücudunuzu açık ha­ vaya ve güneşe gösteriniz. En büyük ve en tabiî hekiminizin güneş olduğunu biliniz! Elbise’..- rimiz bizi bu tabiî devanın tesi­ rinden uzak bulunduruyor. Yap­ tığınız su banyoları kadar, güneş banyosunu da vücudunuza şifalı tesiri vardır.

6 — Daima hafif giyininiz. Ha­ va çok soğuk olmadıkça kaim giyinmeyiniz! Yalmz giydiğiniz şeylerde havanın nüfuz ctmesiı.a dikkat ediniz! Muşamba veya de­ ri gibi hava geçmeyen şeyleri giymeyiniz!

7 — Her gün mümkünse vücu dunuzu sudan geçiriniz! Suyun hararetininin mutedil olmasına dikkat ediniz. Haftada bir sıcak su ile y.kanınız!

8 — Dişleriniz sabah akşam ve yemeklerden sonra fırçalayı­ nız! Küçük yaşta buna alışırsa - mz hiç diş ağrısı çekmezsiniz.

9 — Sabah kalkınca tabiî ihti­ yaçlarınızı bitirdikten sonra te­ miz havalı bir odada on dakika jimnastik yapmz! Yani vücudu « nuzu işletiniz. Bü aletsiz jimnas­ tikler İcad.n - erkek her yaşta herkese lâzımdır.

10 — Her sabah geniş nefes­ lerle ve temiz hava ile ciğerleri­ nizi yıkay mz! Biliniz ki, vücu­ dunuzu su nasıl yıkarsa, temiz hava da ciğerleriniz için ayni va­ zifeyi görür.

Doktor (Sir William Arbuth- not) hulasaten şunları söylüyor: Mideniz yediğinizi iyi öğütmeli, bağırsaklarınız iyi işlemeli, vücu­ dunuz temiz olmalı, adaleleriniz günlük hareket gıdasını almalı, güneşten sudan istifade etmeli. edilmiş olanlar daha vardır.

Ben bu çeşit şeylere hiç inan­ maz bir kadındım. Fakat doğru­ sunu it!raf etmek icau ederse bu hâd;seden sonra ben artık “Bu gibi şeyler yoktur!,, diye kesip atamam!..

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

MODÜLÜN TANIMI Bu modül, sebze konservesi üretim teknolojisiyle ilgili bamya konservesi, mantar konservesi ve enginar konservesi üretimi yapma becerisinin

8 Gürgan T ve ark.’nın yapmış oldukları bir çalışmada tekrarlayan IVF-ICSI/ET başarısızlığı olgularında ofis histeroskopisi ile intrauterin kaviteyi

Ancak sebze yetiştiriciliğinde sulama, arazi tesviyesi ve ekim nöbeti (münavebe) daha önemli ve öne çıkan unsurlardır.. Amatör Sebzecilik (Hobi Sebzeciliği)

Yava ş Şehir olmak için gürültü kirliliğini ve hızlı trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan

Vitamin ve mineraller sebze ve meyvelerin kabuk veya kabuğa yakın kısımlarında yoğunlaştığı için çiğ olarak tüketilebilen meyve ve sebzeleri çiğ olarak tüketmek,

*Buharla haşlama YÜZEY/HACİM oranı yüksek sebzelerde (brokoli)daha iyi sonuç verebilir.Çünkü C vitamini haşlamada haşlama suyuna geçmekte.. DEPOLAMA; Haşlandıktan

1 Aralık’ta bütün dünyadaki savaş karşıtlarıyla birlikte tek bir ses olmak için, savaşı başlamadan durdurmak için ve savaşa hayır demek için sokaklara

Polimer kullanılan organik güneş gözelerinin alternatifi olan küçük moleküllerin kullanıldığı güneş gözeleri, verimlilikleri daha düşük olduğu için