• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti idaresinde Mısır (1839-1882) / Egypt under Ottoman State's rule (1839-1882)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Devleti idaresinde Mısır (1839-1882) / Egypt under Ottoman State's rule (1839-1882)"

Copied!
372
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

OSMANLI DEVLETİ İDARESİNDE MISIR

(1839-1882)

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK Sevda ÖZKAYA ÖZER

(2)

ÖZET Doktora Tezi

Osmanlı Devleti İdaresinde Mısır (1839-1882) Sevda ÖZKAYA ÖZER

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tarih Anabilim Dalı 2007; Sayfa: XVIII+369

Mısır, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet ine girdiği XVI. yüzyıldan itibaren devletin en önemli eyaletlerinden biri olmuş ve bu konumunu XX. yüzyılın ilk yarısına kadar korumuştur. Osmanlı Devleti’nin ilk salyaneli eyaleti olan Mısır’ın idaresinde, merkezî otoriteden oldukça uzak bir yerde bulunması sebebiyle güçlüklerle karşılaşılmıştır. Nil Nehri’nin hayat verdiği bu topraklarda, eski çağlardan beri gelip yerleşenler, bölgede bağımsız olarak hâkimiyet kurmak için mücadele etmişlerdir. İslam fethi ve Osmanlı hâkimiyet i dönemlerinde de aynı durum söz konusudur.

Osmanlı Devleti’nin atadığı valiler ya bölgedeki Memluk Beyleri ile yaptıkları mücadelelerde başarısız olarak geri çekilmişler ya da başarılı olup bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Söz konusu durumun ortaya çıkmasında Mısır’ın devlet merkezine uzak bir konumda bulunmasının etkisi göz ardı edilemez. Ancak Mısır’da güçlenerek hâkimiyet iddiasında bulunmak adeta bir gelenek halini almıştır. Nitekim Mısır tarihinde, modern Mısır’ın kurucusu olarak kabul edilen Mehmet Ali Paşa da bu topraklara ayak bastığı andan itibaren Osmanlı Devleti’nden fiilen bağımsız olmak için bir takım faaliyetlere girişmiş ve XIX. yüzyıl Osmanlı-Mısır ilişkilerinin seyrini bu yönde belirlemiştir.

Mehmet Ali Paşa dönemi, Mısır’da veraset idaresinin geçerli olduğu bir dönemdir ve bu durum İsmail Paşa’nın tahta geçmesine kadar devam etmiştir. Bölgede Mehmet Ali Paşa ile daha sonra İsmail Paşa’nın yönetime gelmesi arasında geçen süreçte, Mısır Valiliği’ne gelen Abbas ve Sait paşalar dönemlerinde siyasi anlamda bir sükûnet yaşanmıştır. Söz konusu dönemlerin önemli olayları arasında Mısır’da demiryolu yapımına başlanması ve Tanzimat Fermanı’nın bölgede uygulanmasına yönelik tartışmalar sayılmalıdır.

(3)

Mehmet Ali Paşa’dan sonra Mısır tarihinde ikinci büyük reformist olarak anılan İsmail Paşa, muhtariyet haklarını genişletmek için çok çalışmıştır ve çalışmalarının neticesinde Hidivlik unvanını elde ederek Mısır’ı neredeyse merkezden tamamen koparmıştır. Bu dönem içerisinde, gerek Süveyş Kanalı’nın açılması gerek demiryolu ağının genişletilmesi ile iktisadi ve kültürel anlamda büyük bir gelişme sağlanmıştır. Ancak bu gelişmelerin büyük masraflara yol açması maliyeyi zor duruma sokmuş ve Mısır’a müdahale etmek için fırsat arayan Avrupalı Devletlere gerekli bahaneyi sağlamıştır.

Mısır’da kanallar, fabrikalar, demiryolu ve liman inşaları Avrupalı Devletlerden edinilen borçlarla yapılmaktaydı. Ancak, Afrika Kıtası’nda bir Avrupa medeniyeti yaratmak isteyen İsmail Paşa, bu borçların faizlerini bile ödeyemez hale gelince Avrupa’nın ilk müdahalesi iktisadi anlamda gerçekleşmiş ve arkasından askeri müdahale gelmiştir. Bu sırada Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu siyasi ve iktisadi çöküntü nedeniyle Mısır’ın işgali kaçınılmaz olmuştur.

Mısır, geçirdiği tüm siyasi ve iktisadi gelişmelerin olumsuz sonuçlanmasına rağmen modernleşme anlamında oldukça büyük ilerlemeler göstermiş bir bölgedir. Mehmet Ali Paşa döneminde başlayan bu modernleşme çalışmalarının asıl maksadı askeri gücü canlı kılmaktı. Osmanlı Devleti’ni, güçlü ordusu sayesinde zor durumlara sokan Mısır, merkezin başta ordusunu olmak üzere tüm kurumlarını modernleştirmek için çalışmalar yapmasına da yol açmıştır.

Anahtar Kelimeler: Mısır, Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa, İsmail Paşa, Tanzimat Fermanı.

(4)

SUMMARY

Egypt became one of the most important provinces of the state since it went under the dominance of the Ottoman State in 16.century and it kept this statement until the first half of 20. century. Egypt was the first “salyaneli” province of the Ottoman State and since it was so away from the central authority, there were difficulties about its management. Since the old ages, people who came and settle in these lands where the Nile gave life, struggled for an independent dominance in the region. This statement is the same in the Ottoman and Islamic conquest terms.

The viceroys who were appointed by Ottoman State were defeated by “Memluk” feudal chiefs or beated them and decelerated their own independence. In the occurring of this statement, being away from the center is an important reason but also claiming dominance after being stronger in Egypt was like a tradition. In just the same way, Mehmet Ali Pasha who is known as the founder of the modern Egypt in Egypt history, tried some ways in order to be actually independent until he first came to this lands and identificated the 19. century Ottoman-Egypt relations in this way.

In the term of Mehmet Ali Pasha, there was “veraset” management in Egypt and this statement went on until İsmail Pasha. In the time period between Mehmet Ali Pasha came to the head and İsmail Pasha came to the head, in the terms of Abbas and Said Pashas there was a political silence in Egypt. Some important events of these terms were starting the building of railway and the arguments about practicing the “Tanzimat Fermanı” in the region.

İsmail Pasha, who is known as the second big reformer after Mehmet Ali Pasha in Egypt history, hardly tried to widen the “autonomy” rights of Egypt and had the “Khedive title” and nearly pulled Egypt away from the centre. In this term, Egypt had a great economic and cultural development with opening the Süveyş Channel and widening of the railway net. But these developments brought

(5)

economic difficulties to Egypt and so gave the reason to the European States which was needed to interfere Egypt.

In Egypt, channel, fabric, railway and harbor buildings were made with the loans taken from European States. But İsmail Pasha, who wanted to build up a European civilization in African lands, was not able to give back the interests of these loans anymore and the first interference of Europe came economically which was followed by military interference. Occupation of Egypt was unavoidable also because of the political and economic collapse of the Ottoman State.

Although the negative results of all the political and economic developments, Egypt showed big developments about modernity. Main aim of these modernity studies, started in the term of Mehmet Ali Pasha, was to make the militarily force alive. Egypt gave Ottoman State difficult statements, because of its strong army. Also Egypt caused the centre to make studies in order to develop its all institutions-first of all its army.

Key Words: Egypt, Ottoman State, Mehmet Ali Pasha, İsmail Pasha, Tanzimat

(6)

İÇİNDEKİLER ÖZET ...I SUMMARY ...III İÇİNDEKİLER ... V TABLOLAR LİSTESİ ... X ÖNSÖZ ...XI KISALTMALAR ...XIII KONU VE KAYNAKLAR... XV GİRİŞ ...I BİRİNCİ BÖLÜM

1. MISIR’DA İDARİ TEŞKİLAT VE NÜFUS

1.1. Mısır’ın İdari Taksimatı ... 26

1.1.1. Vilayetler (Keşufiyyetler) ... 30

1. 1. 2. Sancaklar ... 32

1. 2. XVI. Yüzyılda Beylerbeyilik Olarak Mısır... 36

1. 2. 1. Mısır Beylerbeyi’nin Tayini... 38

1. 2. 2. Mısır Beylerbeyi’nin Görevleri... 41

1. 2. 3. Mısır Beylerbeyilerinin Görev Süreleri ... 44

1. 2. 4. Mısır Beylerbeyi’nin Azli ... 44

1. 2. 5. Mısır Beylerbeyi’nin Teftişi ... 45

1. 2. 6. Mısır Beylerbeyi’nin Yardımcıları... 46

1. 3. Mısır’ın İdarecileri ... 48

1. 3. 1. Muhafaza Sancak Beyleri ... 48

1. 3. 2. Beylerbeyi Kaymakamı ... 49

1. 3. 3. Memluk Beyleri... 50

1. 3. 4. Kâşifler... 51

1. 3. 5. Şeyhü’l-Araplık... 53

1. 4. Divân-ı Âli... 54

1. 4. 1. Divân-ı Âli Üyeleri ... 55

(7)

1. 4. 3. Divân-ı Âli’de Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar ... 57

1. 5. Mısır’ın Nüfusu ... 58

1. 5. 1. Mısır Nüfusunu Oluşturan Unsurların Genel Özellikleri... 64

1. 6. XIX. Yüzyılda Mısır İdari Kurumlarında Meydana Gelen Değişiklikler... 67

1. 6. 1. Mehmet Ali Paşa Dönemi... 67

1. 6. 2. Valilikten Hidivliğe Geçiş (1867) ... 73

İKİNCİ BÖLÜM 2. MISIR’DA VERASET DÖNEMİ 2. 1. Mehmet Ali Paşa Dönemi (1805–1848) ... 78

2. 1. 1. Mehmet Ali Paşa’nın Mısır Valiliğine Getirilmesi ... 78

2. 1. 2. Mehmet Ali Paşa’nın Vehhâbilerle Mücadelesi... 98

2. 1. 3. Mehmet Ali Paşa’nın Sudan’ı İlhakı... 100

2. 1. 4. Mehmet Ali Paşa ve Mora İsyanı ... 102

2. 1. 5. Mehmet Ali Paşa İsyanı’nın İlk Safhası: Suriye’nin İşgali... 107

2. 1. 6. Mısır Meselesine Yabancı Devletlerin Müdahalesi... 112

2. 1. 7. Mısır Meselesi Hakkında Avrupa Devletlerinin Politikaları... 122

2. 1. 8. Veraset Fermanı ve Özellikleri... 130

2. 1. 9. Boğazlar Sözleşmesi... 135

2. 1. 10. Tanzimat ve Mısır... 136

2. 2. Abbas Paşa Dönemi ... 142

2. 2. 1. Abbas Paşa’nın Batı Karşıtlığı ... 143

2. 2. 2. Abbas Paşa ile Babıâli’nin İlişkileri... 144

2. 3. Said Paşa Dönemi... 148

2. 3. 1. Said Paşa ile Babıâli’nin İlişkileri ... 149

2. 3. 2. Süveyş Kanalı Meselesi... 151

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. HİDİVLİK DÖNEMİ VE İNGİLTERE’NİN MISIR’I İŞGALİ 3. 1. İsmail Paşa Dönemi (1863-1879) ... 155

(8)

3. 1. 1. İsmail Paşa’nın Mısır Valiliğine Getirilmesi ... 155

3. 1. 2. İsmail Paşa’nın Avrupa Siyaseti... 157

3. 1. 3. İsmail Paşa’nın Babıâli İle İlişkileri... 158

3. 1. 3. 1. Sultan Abdülaziz’in Mısır Seyahati ... 159

3. 1. 3. 2. Babıâli’ye Karşı Meydana Gelen Ayaklanmaların Bastırılmasında Mısır’ın Katkısı………161

3. 1. 3. 3. Mısır’ın Muhtariyet Haklarının Genişletilmesi ... 164

3. 1. 3. 3. 1. İsmail Paşa’nın Dış Borçlanma Akdi Yetkisi Elde Etmesi ... 164

3. 1. 3. 3. 2. Musavva ve Sevakin’in Mısır İdaresine Dâhil Edilmesi ... 165

3. 1. 3. 3. 3. Süveyş Kanalı’nın Açılması İmtiyazının Elde Edilmesi... 166

3. 1. 3. 3. 4. Veraset Sisteminde Değişiklik Yapılması ... 168

3. 1. 3. 3. 5. Mısır Valilerine Hidivlik Unvanı Verilmesi ... 170

3. 1. 4. İsmail Paşa ile Babıâli Arasındaki İlişkilerin Bozulması ... 172

3. 1. 4. 1. İsmail Paşa’nın Silahlanması... 173

3. 1. 4. 2. Mısır’da Karma Mahkemeler Kurulması Meselesi... 174

3. 1. 4. 3. Hidiv İsmail Paşa’nın Avrupa Seyahati ve Süveyş Kanalı’nın Açılması... 181

3. 1. 4. 4. 1869 Fermanı... 188

3. 1. 5. Hidiv İsmail Paşa ile Babıâli Arasındaki İlişkilerin Son Safhası ... 192

3. 1. 5. 1. İstikraz Meselesi... 192

3. 1. 5. 2. 1873 Fermanı... 195

3. 1. 5. 3. II. Abdülhamit Döneminde Mısır İle İlişkiler ... 200

3. 1. 6. Mısır İdaresine Avrupa Müdahalesi Dönemi ve İsmail Paşa’nın Azledilmesi... 203

3. 1. 7. İsmail Paşa’nın Sürgüne Gönderilmesi ... 211

3. 2. Tevfik Paşa’nın Mısır Hidivi Olması ... 213

3. 3. Arabi Paşa Meselesi ve Mısır’da Milliyetçilik Hareketleri... 216

3. 4. Mısır’da Milliyetçi Hareketlere Karşı Osmanlı Devletinin Tutumu: İlk Osmanlı Heyeti’nin Mısır’a Gelişi ve Çalışmaları... 219

3. 5. Çerkez Subayları Olayı ve İkinci Osmanlı Heyeti’nin Mısır’a Gelişi... 222

3. 6. Arabi Paşa’nın Asi İlan Edilmesi ve İngiltere’nin Mısır’ı İşgali... 231

(9)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. MISIR’IN İKTİSADİ VAZİYETİ

4. 1. Mısır Ekonomisinin Gelişim Süreci ... 250

4. 2. Mısır’da Toprak Reformu ve Ziraat... 257

4. 3. Mehmet Ali Paşa’nın Ticari, Mali ve Endüstri Politikası... 263

4. 4. Mısır’da Ulaşım ve Taşıma Tekniklerinde Meydana Gelen Gelişmeler (1800-1870) ... 273

4. 5. İsmail Paşa Döneminde Mısır’da İktisadi Gelişim ve Borçlanma (1863-1875) ... 290

BEŞİNCİ BÖLÜM 5. XIX. YÜZYILDA MISIR’DA SOSYAL YAPI 5. 1. Mısır’ın Sosyal Yapısında XIX. Yüzyılda Meydana Gelen Değişim... 299

5. 2. Kırsal Kesimde Yaşanan Değişim ... 301

5. 3. Loncalar, Kentler ve Dini Örgütlenmeler ... 304

5. 4. Bölgede Bulunan Türk Unsurunun Güç Kaybedişi... 309

5. 5. Mısır’da Kölelik ve Kaldırılışı ... 311

5. 6. Kentleşme ve Yeni Kentliler ... 314

5. 7. Mısır’da Yabancılar ve Batılılaşma ... 318

SONUÇ ... 322 BİBLİYOGRAFYA ... 326 EKLER ... 350 BELGELER LİSTESİ... 351 HARİTALAR LİSTESİ ... 352 FOTOĞRAFLAR LİSTESİ... 353 ÖZGEÇMİŞ ... 369

(10)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Mısır’da Bulunan Müdüriyetlere Ait Şehir, Kasaba ve Köyler ……...34

Tablo 2: 1878’de Mısır’ın Vilayetleri ……...35

Tablo 3: Mısır Nüfusunda 1800-1917 Yılları Arasında Meydana Gelen Büyüme 37 Tablo 4: 1849 Yılında Mısır’ın Nüfusu ………..38

Tablo 5: Mısır-ı Süfla’nın Nüfusu ………..38

Tablo 6: Said’in Nüfusu ……… 38

Tablo 7: Muhafızlıkların Nüfusu ………39

Tablo 8: 1870 Yılında İskenderiye’de Yabancı Nüfus ………...43

Tablo 9: Mehmet Ali Paşa Döneminde Merkezi Bürokrasi ……….. 69

Tablo 10: Mehmet Ali Paşa’nın Ailesi ………...70

Tablo 11: Mehmet Ali Paşa’nın Yönetici Sınıfı ……….71

Tablo 12: 1849-1875 Yılları Arasında İhraç ve İthal Mallarının Değerleri …….. 253

Tablo 13: Süveyş Kanalı’ndan Geçen Gemi Sayısı ……….. 255

Tablo 14: Gemilerin Mensup Oldukları Devletler ……….255

Tablo 15: Mehmet Ali Paşa Döneminde Zirai Ürünlerden Elde Edilen Kâr …….260

Tablo 16: İhraç Fiyatları ile Yerel Fiyatlar Arasındaki Fark ………. 261

Tablo 17: Mısır’ın Borç Hesabı (1864-1875) ………...………. 294

Tablo 18: Mısır Bütçesinin Sürekli Giderleri……... ………. 294

Tablo 19: 1821 ile 1879 Yılları Arasında Mısır’ın Gelir ve Giderleri ……….…..295

(11)

ÖNSÖZ

Çalışmamızın konusunu oluşturan 1839-1882 tarihleri arasında Osmanlı-Mısır ilişkileri, söz konusu dönemin tarihi seyrini belirleyen olaylar zinciri içinde önemli bir halkayı oluşturmaktadır. Mısır, bu dönemde gerek kendi içerisinde gerek uluslararası boyutta dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı bir bölge olmuştur. Bu nedenle çalışmamızda, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti idaresinde bulunduğu süre içerisinde Mısır’ın idari, siyasi, iktisadi ve sosyal vaziyeti ortaya konulmak istenmiştir.

Bu çalışma, tarihin her döneminde güçlü devletlerin nüfuz sağlama mücadelesine sahne olan Mısır’ın, 19. yüzyılın gelişmeleri içerisindeki yerini ve önemini aydınlatmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmamız, giriş ve sonuç kısımları hariç beş bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Mısır’ın ilkçağlardan başlayarak geçirmiş olduğu siyasi evreler özetlenmiş ve Osmanlı Devleti’nin bölgeyi fethinden Fransız işgaline kadar geçen gelişmeler anlatılmıştır. Birinci bölümde, Mısır’ın İslam fethinden itibaren Osmanlı döneminde geçerli olan idari vaziyeti, kurumları, bölünmesi ve 19. yüzyılda meydana gelen değişmeler anlatılmıştır. İkinci bölümde; Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da hakimiyeti ele geçirmesi ile başlayan Osmanlı Devleti-Mısır mücadelesi ve dolayısıyla Veraset Dönemi üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde, 19. yüzyıl Mısır tarihinin ikinci önemli devresi olarak kabul edilen Hidivlik Döneminden bahsedilmektedir. Bu dönem, İsmail Paşa ile başlamaktadır ve içine girilen iktisadi bunalımın bölgeyi, İngiltere’nin işgal etmesine kadar süren olayları içermektedir. Dördüncü bölümde, Mehmet Ali Paşa’nın askeri anlamda daha güçlü hale gelmek ve özerklik kazanmak gayesi ile giriştiği zirai, ticari ve endüstriyel çalışmalar anlatılmaktadır. Burada özellikle Paşa’nın tekel uygulaması üzerinde durulmuştur. Bu çalışmaların, Mısır’a uluslar arası alanda getirdiği gelişmeler ve ardından Hidivlik döneminde sanayileşme ve ulaşım alanında modernleşmek isteğiyle gerçekleştirilen teşebbüsler ve Mısır’ı iflasa götüren borçlanmaları ile mali vaziyeti anlatılmaktadır. Beşinci bölümde ise Mısır’ın sosyal alanda 19. yüzyılda uğradığı değişiklikler üzerinde durulmaktadır.

Başta, çalışma konusunun tespit edilmesinden sona ermesine kadar, değerli yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK olmak üzere

(12)

konunun aydınlatılması açısından merhum Prof. Dr. Şinasi ALTUNDAĞ’ın notlarına ulaşmamı sağlayan Prof. Dr. Şerafettin TURAN’a, kaynak temini konusundaki yardımlarından ötürü Prof. Dr. İbrahim YILMAZÇELİK’e, çalışmamı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmem için destek olan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhammet Beşir AŞAN’a ve bölüm hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim.

ELAZIĞ Arş Gör. Sevda Özkaya ÖZER

(13)

KISALTMALAR

A. AMD. : Sadaret Amedi Kalemi

A. DVN. MHM. : Sadaret Divan-ı Hümâyûn Mühimme Kalemi

Belgeleri

A. DVN. MSR. MHM.: Beylikçi Kalemi Defteri Mısır Mühimmesi

A. MKT. MHM. : Sadaret Mektubî Mühimme Kalemi

A. MKT. NZD. : Sadaret Mektubî Kalemi Nezaret ve Devâir A. MKT. UM. : Sadaret Mektubi Kalemi Umum Vilayet

A.Ü.D.T.C.F.D. : Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dergisi

bkz. : Bakınız

BOA. : Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BSOAS. : British Society for Middle Eastern Studies Bulletin

c. : Cilt

Çev. : Çeviren

Edit. : Editör

H. : Hicri

HAT. : Hatt-ı Humâyûn

HR. MKT. : Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi

İ. DH. : İrade Dahiliye

İ. HR. : İrade Hariciye

İ. MTZ. : İrade Mümtaze

İ. MVL. : İrade Meclis-i Vâlâ

İ.A. : İslam Ansiklopedisi

M. : Miladi

M.E.B. : Milli Eğitim Bakanlığı

MV. : Meclis-i Vükelâ Mazbataları

No. : Numara

S. : Sayı

s. : Sayfa

T.D.V. : Türkiye Diyanet Vakfı

(14)

T.T.K. : Türk Tarih Kurumu

Vol. : Voluantary

Y. A. HUS. : Yıldız Sadaret Hususî Maruzat Evrakı Y. A. RES. : Yıldız Sadaret Resmi Maruzat Evrakı

Y. EE. : Yıldız Esas Evrakı

Y. PRK. A. : Yıldız Perakende Evrakı Sadaret Maruzatı Y. PRK. ASK. : Yıldız Perakende Evrakı Askerî Maruzat Y. PRK. AZJ. : Yıldız Perakende Evrakı Arzuhal ve Jurnaller Y. PRK. BŞK. : Yıldız Perakende Evrakı Mabeyn Başkitabeti Y. PRK. EŞA. : Yıldız Perakende Evrakı Elçilik, Şehbenderlik ve Ataşemiliterlik

Y. PRK. HR. : Yıldız Perakende Evrakı Hariciye Nezareti Maruzatı

Y. PRK. MK. : Yıldız Perakende Evrakı Müfettişlik ve

Komiserlikler Tahriratı

Y. PRK. MYD. : Yıldız Perakende Evrakı Yâveran ve Maiyet-i Seniyye Erkân-ı Harbiye Dairesi

Y. PRK. PT. : Yıldız Perakende Evrakı Posta ve Telgraf Nezareti Maruzatı

Y. PRK. SGE. : Yıldız Perakende Evrakı Mâbeyn Erkânı ve Saray Görevlileri Arîzaları

Y. PRK. TKM. : Yıldız Perakende Evrakı Tahrirat-ı Ecnebiye ve Mabeyn Mütercimliği

(15)

KONU VE KAYNAKLAR

Tarih boyunca yüksek medeniyetlerin kurulduğu bir coğrafya olan Mısır, Nil’in bereketli toprakları sayesinde bir zenginlik kaynağı ve hububat deposu olarak görülmüştür. Ziraatın gelişmesine imkân veren şartları nedeniyle Mısır, yerleşik hayatın ve dolayısıyla medeniyet inkişafının yaşandığı bir bölgedir. Bu özellikleri Mısır’ın, tarihin her döneminde güçlü devletlerin sahip olmak istedikleri bir ülke haline gelmesine sebep olmuştur.

Bu önemli ülkenin, dünya tarihinde siyasi, iktisadi, idari alanlarda pek çok gelişmenin yaşandığı 19. yüzyıl içerisinde etkin bir rolü bulunmaktadır. Özellikle Osmanlı Devleti’nin ıslahat çalışmaları içine girdiği tarihi süreçte, Mısır ile olan ilişkileri belirleyici bir unsur olmuştur. Gerek söz konusu dönemde, bağlı olduğu Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için Mısır Vali ve Hidivlerinin yaptığı mücadele gerek Afrika Kıtası’nda bir Avrupa medeniyeti yaratmak için girişilen çabalar, Osmanlı Devleti, Mısır ve Avrupa Devletleri’nin 19. yüzyılda şark siyasetlerini belirleyen ve bu nedenle incelenmesi gereken bir konudur.

Zira söz konusu dönemde meydana gelen olaylar, bir Mısır Meselesi ortaya çıkarmış ve bu mesele Avrupa’nın Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışması sonucunu doğurmuştur. Bu konu elbette sadece siyasi boyutta açıklanamaz. Konu, ancak iktisadi ve sosyal yönleri de göz önüne alındığında açıklığa kavuşmaktadır. Bu nedenle çalışmamız, Osmanlı Devleti’nin bütün kurumları ile bir dönüşüm sürecine girdiğini gösteren 1839 tarihi ile başlayıp, Mısır’da benzer gelişmelerin kaçınılmaz sonucu olarak meydana gelen İngiliz işgalini gösteren 1882 tarihi ile sona ermektedir.

Araştırma sırasında Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan belgeler taranmış ve konumuz ile ilgili olanlar yeri geldikçe kullanılmıştır. Mısır’ı esas itibariyle ilgilendiren ve bu ülkenin tarihini, idari yapısını ifade eden evrak, belli başlı fonlarda yer almaktadır. Mısır’ın 19. yüzyılda iktisadi ve sosyal gelişmelerini takip edebileceğimiz belgeler Mısır’da bulunduğundan bu konuda çok sayıda belgeye ulaşılamamıştır. Ancak Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve siyasi nitelik taşıyan belgeler bir bütünlük arz etmektedir. Kullanılan belge tasnifleri şunlardır:

(16)

Bâb-ı Âlî Evrak Odası Kayıt Defterleri :

Bâb-ı Alî Evrak Odası’nda hem Eyalet-i Mümtaze için hem de diğer vilayetler için müstakil kayıt defterleri hazırlanmıştır. Bunların tutulmasına Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar devam edilmiştir.

Bu kayıt defterlerinde Mısır Komiserliğine (1883-1913), Mısır işleriyle ilgili yazılan tezkirelere (1884-1886), Mısır Hidivliği’nin tezkire ve muharreratına (1846-1922), Mısır Meselesine (1888) ve Mısır’la ilgili telgraflara (1878-1886) ait bilgiler mevcuttur.

Bâb-ı Âlî Evrak Odası Sadaret Evrakı:

Sadaret evrakı; mülki, askeri, adli, siyasi, mali ve benzeri konuları içermektedir. Tanzimat sonrasına ait olan bu yazışmalar, yeni kurulan müesseselerin işleyişleri ve yapılan ıslahat hareketlerinin ne derece tatbik edildiğinin anlaşılması bakımından önemlidir.

Burada Mısır ile ilgili binlerce belge bulunmaktadır ve Divan-ı Hümâyûn’da Mısır ile ilgili alınan kararlarla ilgilidir. Mektubi Kaleminde hazırlanmış belgeler ise Mısır Vilayeti ile ilgili yazışmalardır. Yine Sadaret evrakı arasında bulunan ve Mektubi Kalemi’nin Meclis-i Vâlâ kısmında yer alan Mısır ile ilgili belgeler Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’de hazırlanmış Mısır’la alakalı kararları ihtiva etmektedir.

Divân-ı Hümâyûn Kalemi:

Divân-ı Hümâyûn’da alınan kararların kaydolunduğu defterlerin en önemli serisi Mühimme Defterleridir. Mühime-i Mısır Defterleri (1785-1915), 15 adet olup dört binden fazla sayfaya sahiptir. Bunun dışında Mısır Valiliği Kalemi (1689-1792), Mısır Valiliği ile ilgili her türlü yazışmanın yer aldığı çok sayıda belge ve defteri kapsamaktadır.

Eyâlât-ı Mümtâze İradeleri:

İrade, Padişah emri, fermanı, arzusu demektir. Eyalet-i Mümtaze, Osmanlı Devleti’ne bağlı ve özel imtiyaz antlaşmaları ile idare olunan eyaletlerdir. Mısır ile ilgili iradeler 1839-1908 yılları arasında olup beş binden fazla belgeyi ihtiva etmektedir.

(17)

Yıldız Evrakı:

Sultan II. Abdülhamit’in Osmanlı Devleti’ni idare ettiği mahal olan Yıldız Sarayı’na atfen bu adı alan Yıldız Evrakı, Devlet Ricali’nin Sarayla olan münasebetlerini havidir. Başlıca şu guruplara ayrılmıştır;

1. Yıldız Esas Evrakı

2. Sadaret Resmi Maruzat Evrakı 3. Sadaret Hususi Maruzat Evrakı 4. Mütenevvi Maruzat Evrakı 5. Perakende Evrakı

6. Maruzat Defterleri

Bu altı bölümde de Mısır’a dair belge bulunmaktadır. Hatt-ı Hümâyûn Tasnifi:

Hatt-ı Hümâyûn, Padişah tarafından bir meseleye dair sâdır olan yazılı emir, buyruk demektir. Osmanlı Arşivi’nin önemli tasniflerinden biri olan Hatt-ı Hümâyûn Tasnifi belgeleri, Âmedi Kalemi’ni evrakı olan hatt-ı hümâyûnların toplansı ile meydana gelmiştir.

Bu tasnifte yer alan belgeler, 1659-1880 yılları arasına aittir. Bu fonda Mısır ile ilgili on binden fazla belge yer almaktadır.

Ali Emiri Tasnifi:

Bu fonda 1278-1860 yılları arasına ait Padişahlar esas alınarak kronolojik olarak tasnif edilmiş belgeler mevcuttur. Ali Emiri tasnifinde Mısır hakkında iki bin beş yüz civarında belge olup, bunlar siyasi ve askeri muamelatı, tımar tevcihlerini, inşa ve tamir masraflarını içermektedir.

İbnülemin Tasnifi:

Bu fonda 1425-1873 yılları arasına ait belgeler mevcuttur. Dahiliye, bahriye, nafia hakkında bilgi veren Mısır’a dair yaklaşık üç bin beş yüz belge bulunmaktadır.

(18)

Tetkik Eserler:

Mısır’ın, ele aldığımız dönemde siyasi, iktisadi ve sosyal yapısını anlatan başlı başına bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak idari yapısının 19. yüzyıla kadar çok büyük değişimler göstermediği göz önüne alınarak Mısır’ın idari vaziyeti konusunda Seyyid Muhammed es-Seyyid Mahmud’un XVI. Asırda Mısır Eyaleti ve Özen Tok’un XVII.

Yüzyılda Mısır Eyaleti, isimli doktora tezinden, ilgili yerlerde istifade edilmiştir. Bunun

dışında çalıştığımız dönemde Mısır’da, idarede meydana gelen gelişme ve değişmeleri takip imkânı sağlayan ve tek nüsha olan 1871 Tarihli Mısır Sâlnâmesi ve F. Robert Hunter’ın Egypt Under The Khedives 1805-1879 From Household Government to

Modern Bureaucracy, isimli eseri önemlidir. Salname, bu konuda resmi bilgileri veren

tek kaynaktır ve Hunter’in eseri ise Mısır’da kurulan Mehmet Ali hanedanlığı hakkında ayrıntılı tek çalışma olarak dikkat çekicidir.

Mısır’da Veraset Dönemi hakkında, özellikle Mehmet Ali Paşa ile ilgili olarak daha çok yabancı bilim adamları tarafından çalışmalar yapılmıştır. Ancak Mehmet Ali Paşa isyanı ile ilgili olarak güvenilir ve objektif bilgiye Şinasi Altundağ’ın, Kavalalı

Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi 1831–1841, isimli eserinden ulaşmaktayız.

Zira yabancı yazarlar bu konuya değinirken Mehmet Ali Paşa isyanının, Osmanlı Devleti’ni yıkıcı etkilerinden övgüyle bahsetmektedirler. Aynı durum, Hidivlik Dönemi için de geçerlidir. Bu konuda da yapılan çalışmalar Avrupalılara aittir. Bu eserlerden, yaptıkları yorumlardan çok verdikleri bilgiler ve metot alanında faydalanılmıştır. Özellikle de Mısır’ın iktisadi ve sosyal vaziyeti hakkında ülkemizde yapılmış hiçbir çalışma bulunmamaktadır. Bu konuda da yabancı kaynaklara ve arşiv belgelerine dayanarak bilgi vermeye çalıştık.

(19)

GİRİŞ

Tarihin her döneminde, jeo-stratejik konumu nedeniyle önemli bir yere sahip bulunan Mısır, sürekli yabancı güçler tarafından istilaya uğramıştır. M.Ö. 5. yüzyıldan başlayıp İngiltere’nin bu ülkeden çekilmesine kadar geçen zaman içinde Mısır tarihi, yabancı devletlerin Mısır yönetiminde yer değiştirmesi ile doludur. Tarihin en eski medeniyetlerinden birine yurtluk etmiş olan bu önemli ülke hakkında, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak maksadıyla eski çağlardan başlayarak genel bir bilgi vermeyi uygun bulduk.

Mısır kelimesi (Mişr, halk dilinde Maşr), Sami kökenli bir kelimedir. Avrupa dillerinde Mısır ülkesini ifade etmekte kullanılan Egypt ismi ise Yunancadır. Eski Yunanlılar bu ülkeyi Egiptos olarak anmışlardır ki bu ismin, Mısır’ın eski halkı olan Kıptilerle münasebeti söz konusudur. Şöyle ki, İslam devrinde bu kelime kısaltılmış olarak kibt şeklini almış ve ülkenin yerli halkının adı olarak kullanılmıştır1. İslam döneminde görülen Mısr ismi ise, İbranilerin kullandığı Mısrayim isminden gelmiş olup Beni İsrail'in burayı, bu isimle ifade etmelerinin sebebi anlaşılamamıştır2. Eski Mısrilere göre ise Mısır’ın ismi Hâm idi. Hâm isim, Beni İsrail’in kutsal kitaplarında Nuh’un evlatlarından birisinin adı olarak görülmektedir. Bu isim, Kıpti lisanında siyah manasını ifade edip Beni Nuh’un teninin renginden çok Mısır toprağının bu renkte olmasından kaynaklanmıştır3. Eski Mısırlılar, Mısır'a Kemet yani kara toprak adını vermişlerdir. Mısır’ın dışında kalan verimsiz, uçsuz bucaksız çöle ise Desheret, yani Kızıl toprak demişlerdir ki bu kelime batı dillerine çöl anlamında desert olarak geçmiştir4.

Mısır’ın coğrafi konumu farklı bir görünüm arz etmektedir. Dünya üzerindeki kara parçalarını doğal sanılan vaziyetlere göre ayırmak ve bir kıta halinde incelemek âdeti Mısır için pek geçerli sayılmaz. Zira Mısır, coğrafi bakımdan bağlı olduğu kıtadan

1 Besim Darkot, “Mısır Maddesi”, M.E.B. İ.A., c. 8, İstanbul, 1977, s. 217. 2 Yusuf Z. Özer, Mısır Tarihi, T.T.K. Ankara, 1987, s. 8.

3 Şemsettin Sâmi, Kâmusu’l – A‘lâm, c. 6, Ankara, 1996, s. 4293.

(20)

çok özellikle tarihi bağları nedeniyle diğer kıtalarla ilgilidir5. Şöyle ki Mısır, coğrafi konum olarak Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının ortak denizi olan ve eski uygarlıkların kaynağı Akdeniz'in güneydoğu kıyısında yer alır. Ayrıca yine eski uygarlıkların merkezi sayılan Suriye, Mezopotamya ve Anadolu ile birlikte Ön Asya coğrafi alanı içindedir6. Genelde Dicle ve Fırat Mezopotamya’da, Nil de Mısır’da ilk uygarlıkların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Eski Mısırlılardan bu yana Nil’in kaynağına göre, doğru yön kavramımıza ters bir tanımlama ile güneyde yer alan bölgeye Yukarı Mısır, kuzeyde yer alan bölgeye ise Aşağı Mısır denilmiştir7. Herodot, Mısır’ı Katarakt’tan8 Akdeniz’e döküldüğü yere kadar olan ekseni üzerinde, batı yarısını Libya’ya, doğu yarısını Asya’ya ait olmak üzere doğu-batı olarak ikiye bölmektedir. Bütün bu coğrafi tanımlamaların en doğru ve doğal olanı ise kuzeye “Delta”, güneye “Vadi” denilmesidir. Bu bölünmeler, doğal yapıyla birlikte en eski çağlardan günümüze kadar Mısır’ın kültür, tarih ve ekonomisi üzerinde çok etkili olmuştur. Kuzeyde, yani Aşağı Mısır’da yer alan ve eski Mısırlıların “büyük yeşil” dedikleri yelpaze şeklindeki Delta Bölgesi; Afrika, Asya ve Avrupa'yı Doğu Akdeniz ile birleştiren bir noktada yer alır. Delta; büyük kent ve limanlara, sulak, bereketli ve geniş tarım alanlarına sahiptir. Yukarı Mısır ise güneydeki Asvan’dan Kahire'ye kadar olan çok uzun Nil Vadisi’nin iki yanındaki dar yeşil alanlar dışında, kıraç kayalar ve geniş çöl alanlarıyla kaplıdır. Görülmektedir ki, doğa iki Mısır yaratmıştır; biri Akdeniz Mısır’ı, diğeri Afrika Mısır’ıdır. Bu doğal şartların Mısır tarihi üzerinde daha önce de söylenildiği gibi önemli etkileri olmuştur. Her iki Mısır Bölgesi için de hayati unsur Nil Nehri ve güneştir. Bu nehir, Habeş dağlarından sürükleyip getirdiği rusup (verimli bir birikim) ile Mısır’a özgü siyah toprağı oluşturur ve bu toprak çok verimlidir9.

Mısır’ın 5000 yıllık tarihi, kültürü ve geleneksel yaşamını belirleyen ve sürdüren temel etkenler Nil’in çevresindeki yeşil alanlar, güneş ve çöllerdir. Nil’in sakin

5 Afet İnan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti, T.T.K. Ankara, 1992, s. 1. Ayrıca bkz. Enver Ziya Karal, Fransa-Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu (1797–1802), 1938, İstanbul, s. 9–13.

6 W. Reeve, Travels Through Egypt, Turkey, Syria and Holly Land, London, s. 13.

7 James Philips, A History of The Revolt of Ali Bey Against the Ottoman Porte, London, Tarihsiz, s. 1. 8 Herodot’un yaşadığı yıllarda Nil kaynağının Asvan yakınındaki “Katarakt” olduğu biliniyordu. Bkz.

Ersal Yavi, Necla Nazıroğlu Yavi; Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Modern Dünyanın Kaynağı Mısır, İzmir, 2001, s. 9.

9 İnan, Eski Mısır Tarih Ve Medeniyeti, s. 3-8. Nil Nehri hakkında bkz. Mısır Sâlnâmesi 1871, (Yay. Haz.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Arş Gör. Sevda Özkaya Özer), Fırat Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, No. 10, Tarih Şubesi Yayınları No. 9, Elazığ, 2005, s. 7. Ayrıca bkz. Albert Hourani,

(21)

akan, belli aralıklarla taşan bol suyu, üretimi ve verimliliği sağlamış, çöl ise nüfusun bir kısmını Nil çevresine yöneltmiş, buradaki sık yerleşim de sosyal, kültürel, ekonomik ve etnik bütünlüğü sağlamakta başlıca etken olmuştur10.

Mısır’ın kültürü, henüz tarih öncesi dönemde, hiçbir yazılı belgenin aydınlatmadığı binlerce yıllık bir süreçte biçimlenmiştir. Her şeyden önce Mısır’ın doğası, ıssız sonsuzluğuyla yaşamı sürekli tehdit eden, kuzeyde düz ve kumlu, güneyde dağlık ve kayalık bir çölün kıyısında uzanan Nil Nehri’nin her yıl alçalıp kabaran sularıyla sulanıp, zengin ürünlerle dolup taşan, bereketli toprakların olduğu cömert bir doğadır. Nil olmasa bugün Mısır denilen kıta, kendisini saran kum çölünden başka bir şey olmazdı. Bölgedeki bütün hayvani ve bitkisel hayatın can damarı Nil’dir. Nil’in yükselişi Mısırlıların hayatında çok etkili olmuştur11. Haziran ayında ırmak Kahire’de iyice çekilmiş olup sonra sular Ekim ayında en yüksek seviyesine ulaşırdı. Kabarmanın en uygun seviyesi on altı arış idi (1 arış=54,04 cm.). Irmağın seviyesi mikyas denilen ve Ravza Adası’nın güney ucunda kurulmuş ve birçok kez yeniden inşa edilmiş olan Nil ölçer aracılığıyla belirlenirdi. Bu alet vasıtasıyla belirlenen su seviyesi halk için çok önemliydi. Çünkü toprağın yeterli bir şekilde sulanması ve ürünün bol olması buna bağlıydı. Suyun yükselmesi le beraber halk, büyük şenlikler tertip ederdi12.

Daha önce ifade ettiğimiz gibi Mısır’ın hayat kaynağı olan bu ırmak, Kahire şehrine kadar dar bir vadinin içinde akıp yalnız bu vadiyi ihya ettiği halde oradan aşağı birçok kollara ayrılmaktadır. Büyük kollardan biri Dimyat’ta ve diğeri Reşit’te Akdeniz’e dökülüp, küçükleri ise göller oluşturmaktadır. Bu göllerin en büyüğü Menzile Gölü’dür. Şehrin doğusunda bulunan dağlar granitten ibarettir. Batıdaki dağlar ise daha basık ve nehirden daha uzak olup Nil Vadisinin verimli alanları bu dağların eteklerinde uzamaktadır13.

Nil’den her yıl iki türlü ve iki defa istifade olunurdu; birincisi Nil’in kabarması sırasında cetveller vasıtasıyla arazinin suya bastırılması ki bu en büyük ve önemli etkinliktir. İkincisi ilkbaharda Nil’in mecrasından ve cetvellerden suyun ihracıyla

10 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Mısır, s. 8-11. 11 Özer, Mısır Tarihi, s. 9-15

12 Andre Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlukların Mısır’ı (1250- 1517), (Çev. Turhan Ilgaz), İstanbul,

2005, s. 251.

(22)

arazinin sulanmasıdır. Böylece araziden senede iki bazen üç defa mahsul alınırdı. Sonbaharda halk ziraatla uğraşamaz ve suyun çekilmesini beklerdi. Sular çekilir çekilmez toprak çamur halindeyken tohumlar ekilir, Şubat’ta mahsul alınmaya başlanırdı. Nisan’da hasat mevsimi sona ererdi. Mısır’da en çok yetiştirilen ürünler, buğday, arpa, keten, bakla, bezelye ve yoncadır. Mısır’ın en önemli ürünleri arasında ise pamuk, şeker kamışı ve pirinci saymak gerekir. Bunların yanı sıra portakal, zeytin, limon gibi ürünler de Mısır’da yetişmektedir. Mısır’da en çok bulunan ağaç, hurma ağaçlarıdır, bunun yanı sıra Mısır’da orman yoktur çünkü Nil’in yetiştiği yerler bağ, bahçe olarak işlenmiş, ulaşmadığı yerler çöl olarak kalmıştır. Madenleri de azdır; tuz, denize bitişik göllerde bol miktarda bulunur. Fayyum’da tuzlu maden suları görülmektedir, Vadi-i Nitron’da nitron ve granit taşlarının yanı sıra mermer de bulunmaktadır14.

Nil Vadisi olarak da bilinen Mısır, Afrika Kıtası’nda başka hiçbir bölgede görülmeyen ve eski çağlardan itibaren ileri bir medeniyete sahip olmuştur. Nil Vadisi, dünyanın en eski medeniyetine sahip olduğu gibi, en olgun kültür izlerini de çok iyi korumuştur. Bu durum iki sebep ile açıklanabilir;

1. Mısır’ın verimli toprakları ve ikliminin medeniyet inkişafına elverişli olması. Zira Nil’in düzenli taşmalarıyla ziraat hayatı doğmuş ve bu yönde bir medeniyet meydana gelimiştir.

2. Bölgenin Ön Asya kültür merkezlerine yakınlığı ve buralardan batıya olan akınlarda Mısır’ın bu yol üzerinde bulunuşu

İşte Mısır bu nedenlerle coğrafi bakımdan Afrika’ya bağlı olmakla birlikte Ön Asya’da en eski kültür merkezlerinden biri olarak yer almıştır15.

İklimi; neolitik döneme kadar ekvator Afrika’sı karakterinde, nemli, sıcak ve bol yağmurlu olup bugünkü kuru çöl iklimi özelliklerine ancak eski krallık döneminde kavuşmuştur. Buzul çağında, Afrika’nın kuzeyi diğer bölgelere göre sıcak ve nemliydi. Günümüzdeki çöl alanları ise sık ormanlarla kaplıydı. Zamanla yağışların azalması

14 Şemsettin Sâmi, Kâmusu’l – A‘lâm, c. 6, s. 4295-4296. Ayrıca bkz. Reeve, Travels Through Egypt, Turkey, Syria and Holly Land, s. 60-61.

(23)

iklimi değiştirmiş ve kuraklıkla birlikte çöl alanları oluşmaya başlamıştır16. Cilalı taş devrinde, Mısır ülkesi kurak bir iklime sahiptir ve yerleşik hayat bu devirde başlar. Dolayısıyla barınak yapımından el sanatlarına kadar öncü kültür eserleri de bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır17.

Mısır halkının nereden geldiği, ne ırka mensup olduğu konuları ile alakalı olarak farklı birçok görüş vardır. Eski medeniyetten kalmış olan mumyalanmış cesetler incelendiğinde bunların beyaz ırktan olduğu ortaya çıkmaktadır. Şu halde bunların Asya’dan gelmiş oldukları şüphesizdir18. Bunun yanı sıra ilk devirlerde Vadi ile Delta’da yaşayan halk arasında ırk bakımından farklılık vardı, özellikle Delta’ya Asyalı bir kavim yerleşmiştir. Fakat zamanla her iki bölge halkı birbirine karışarak tarihin Mısırlı diye tanıdığı halkı meydana getirmiştir19.

M.Ö. 16. asrın başlangıcında ise Mısır halkı, ırk bakımından bir birlik göstermekten uzaktı. Burada birbirinden farklı olarak Mısır’ın yerli halkı ve Mısır’a dışarıdan gelen halk olmak üzere iki sınıf vardı. Mısır’ın yerli halkı da Kıptiler ve Fellahlar olmak üzere ikiye ayrılmakta idi. Kıptiler eski Mısırlılardı başka bir deyişle Mısır’ın Araplaşmamış yerli halkı idi. Bunlar, Mısır’ın herhangi bir yerinde çoğunluk oluşturmadan dağınık biçimde yaşamışlardır. Kıptiler aynı zamanda ilk Hıristiyanlardır, Hıristiyanlığı daha I. Yüzyıldan itibaren kabul etmişler, Bizans İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde ayinlerini Grekçe yapmışlardır. Fakat konuşma dili olarak Kıptice’yi kullanmışladır. Arapların Mısır’ı fethinden sonra bunların büyük bir kısmı Araplaşmıştır. Kıptilerin en çok bulunduğu bölgeler Asyut, Circa, Minya ve Kana eyaletleridir20. Fellahlar ise yerli halkın bir kısmı ile Mısır’ı istila eden Arapların karışmalarından meydana gelmişlerdir. Mısır’a dışarıdan gelip de yerli halkla karışmayan Araplar ise yaşayış bakımından iki sınıf olarak incelenebilir; şehirde oturanlar ilim, fıkıh ve ticaretle uğraşırlar, çölde yaşayanlarsa bedevidirler. Bu gurupların yanı sıra Mısır’da orta zamanlarda kurulan Türk Devletleri’nin hükümdarları tarafından satın alınan askerler vardı ki bunlara kölemen denirdi ve aslen Türktüler,

16 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Mısır, s. 12. 17 İnan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti , s. 3-8.

18 Özer, Mısır Tarihi, s. 17-25.

19 İnan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti, s. 8-13.

20 Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayri Müslimler Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara, 2001, s. 60.

(24)

ayrıca ticaret amacıyla buraya gelip yerleşen Suriyeliler, Habeşliler ve Yahudiler de Mısır’ın halkını oluşturan unsurlar arasında sayılmalıdır21.

Mısır’ın siyasi tarihine bakıldığında, paleolitik dönemden beri Nil Vadisi’nde insan varlığı görülmektedir. Bunu izleyen dönemlerde ise Mısır tarihi, kral listeleri ve yıllıklara göre, tanrıların ve yaptıkları işler kayıtlara geçmediği için birer isimden öteye geçmeyen ilk tanrı-kralların saltanatıyla başlar. Yaklaşık beş bin yıl önce, Nil Nehrinin en kuzeyinde yer alan bu topraklar ilk kez Narmer adlı bir kralın hükümdarlığı altında birleşmiştir22. 18. Hanedan’dan itibaren imparatorluğun kurucusu sayılan efsanevi Kral Menes ile Narmer’in aynı kişi olup olmadığı tam olarak bilinmemektedir. Kral Menes, ilk kez bataklıkları kurutmuş, ilk kent Memfis’i kurmuş ve insanlığı kültür ve uygarlıkla tanıştırmıştır. Mısır yüksek kültürünün kökeni, M.Ö. dördüncü bin yıla kadar gitmektedir. Neolitik kültürden birkaç kuşak sonra yüksek bir medeniyet doğmuş ve krallık, yönetim, yazı, sanat, din tümüyle gelişmiştir. Tarihin başlangıcında, Mısır Kralı’nın 4. hanedandan itibaren sahip olduğu beş unvandan yalnızca biriyle, Horus adıyla karşılaşırız. Arkaik dönemde bu unvana ikisi daha eklenmiştir ki, bu Kralın Yukarı ve Aşağı Mısır’ın Kralı (Nisut-Biti) olduğuna işaret etmektedir23.

Özetlenecek olursa, Mısır’ın tarihi çok eski zamanlara kadar gidip bilinen en eski hükümdarı, yukarıda adı geçen, Milat’tan 4900 sene önce yaşamış olan Menes’tir. Onun zamanından Mısır’ın İran Hükümdarı tarafından zapt edilmesine kadar 3400 sene zarfında bu ülkede firavun namıyla 26 sülale hüküm sürmüştür. En bilineni dördüncüsü, on ikincisi ve on sekizincisidir. 4. sülale firavunlarının âsârı, piramitlerden ibarettir. 12. sülale ise M.Ö. tahminen 2800’den 2600 tarihlerine dek 200 sene kadar hüküm sürmüş 8 firavundan oluşmaktadır. Bunlar Nubye’yi zapt etmişler ayrıca Nil’in fazla sularını toplamaya mahsus Mevris ismiyle çok geniş suni bir göl, labirent diye bilinen yolları karışık bir saray bina etmişlerdir. 17. sülaleden sonra bedevi bir kavim gelip Mısır’ı istila etmiş, 250 sene kadar burada hüküm sürmüşlerdir. Heksus, yani çoban ismiyle bilinen bu kavim, M.Ö. 2040 tarihlerinde Mısırlılar tarafından ülkeden çıkarılmışlardır. Böylece 18. Firavun sülalesi teşkil edilmiştir. Bu sülalenin 13. hükümdarı olan I. Nutmus Şam’ı, Fenike’yi, Cezire’yi, Yemen’i ve Afrika’da Nubye ve Cayş’ı zapt

21 Karal, Fransa – Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu (1797-1802), s. 11-13. 22 Sands, Mısır’ın Harikaları Mısır Bilimi Dersleri, s. 9.

(25)

etmiştir. 250 sene sonra Rams Miyamun olarak bilinen firavun, Afrika sahillerini ele geçirmiştir. 18. ve 19. sülale zamanında Mısır daha çok güçlenmiş ve ziraat, ticaret, sanayi, eğitim, bilim alanlarında ilerleme gerçekleşmiştir. Ancak 20. sülale zamanında Asya ve Afrika’daki yerler kaybedilmiş, sadece Mısır’ın merkezi elde kalmıştır24.

Eski Mısır’ın tarihi, tabiî ki sadece kralların ve kraliçelerin tarihinden ibaret değildir. Binlerce yıl boyunca Nil’in kıyılarında, antik dünyanın en uygar kültürlerinden biri filizlenmiştir. Bu uygarlığa ev sahipliği yapan eski Mısır’da halk, ölümden sonra yaşama inanmakta ve insan ya da hayvan şeklinde tanrı tasvirleri bulunan büyük mabetlerde ibadet etmekteydiler. Aralarında gökyüzü cisimlerine, aya ve güneşe tapanlar da vardı25. Mısır medeniyeti, tabiatı gereği zirai bir medeniyetti ve halkın büyük kısmı tarımcılık ve hayvan beslemekle geçinirdi. Bu zirai medeniyetin yanında sınai medeniyet de oluşmaktaydı. Şöyle ki, başlangıçta zirai hayatın gereklerini yerine getirmek için yapılan eserler zamanla güzelleşmeye ve sanat eseri halini almaya başlamıştır.

Eski Mısır toplumunun en belirgin özellikleri arasında elbirliğiyle çalışmaları, iyi örgütlenmeleri ve düzenli bir hayat yaşamaları sayılabilir. Bu özellikleri sayesinde siyasal birliğe ve toplumsal istikrara doğru sürekli ilerlemişler, zengin ekonomik kaynakların sağladığı birikimden yöneticiler, askerler ve rahipler gereği gibi faydalanmışlar ve M.Ö. 3100’e doğru yazı sistemini bulmuşlardır. Tüm bu başarılar yüksek düzeyde bir uygarlığın gelişmesine önderlik etmiştir26. Eski Mısırlılar, güçlü dinsel kurumları ve inançlarının yanı sıra matematik, geometri, fizik, kimya, astronomi gibi bilim dallarında ve tarım, ticaret, denizcilik gibi pek çok alanda dünyanın ilk ve başarılı örneklerini gerçekleştiren uluslardan biridir. Yılı 365 güne bölen takvimin bulunuşu, papirüsten kağıt yapımı ve bunun yaygın olarak kullanılması da onların başardıkları unsurlardır27. Bu başarılarından en önemlileri arasında yer alan Mısır takvimi, tarih öncesi dönemde ya da arkaik dönemde icat edilmiştir. Tarih aktarımının

24 Şemsettin Sâmi, Kâmusu’l – A‘lâm, c. 6, s. 4293-4304. 25 Şemsettin Sâmi, Kâmusu’l – A‘lâm, c. 6, s. 4293-4304. 26 Özer, Mısır Tarihi, s. 26-38.

27 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Mısır, s. 6-9, İnan, Eski Mısır Tarih ve Medeniyeti, s.

(26)

aracı 1. hanedandan hemen önce icat edilen yazıdır. Bu yazı ne tam bir resim yazısı ne de tam bir fonetik yazıdır28.

Eski Mısır tarihinin son devirleri sık sık sülale değişiklikleri, iç karışıklıklar ve nihayet yabancı istilaları ile sona erer. M.Ö. 546 yılında Perslerin Lidya’nın başkenti Sardes’e gelmesiyle bütün Anadolu, Pers İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmiştir. Daha sonra Yunanistan’a yönelen Persler, antik Ege dünyasında siyasi, sosyal, ekonomik açıdan büyük bir kargaşaya yol açmışlardır. Makedonyalı genç Kral İskender, önce yarımadadaki Yunan birliğini sağlamış, ardından M.Ö. 334’te Truva yakınlarında karaya çıkarttığı az sayıda ancak iyi eğitilmiş askerleri ile Perslere karşı fetih seferini başlatmıştır. Persleri yenerek Memfis’e gelen İskender burada bir kurtarıcı gibi karşılanmıştır. Bir müddet İskender’in hakimiyeti devam ettikten sonra O’nun beklenmedik ölümü ile ortaya çıkan kargaşa ve çatışmalar sonucu, hızlı kurulan imparatorluk, aynı hızla 4 parçaya bölünmüştür ve Mısır toprakları, onun generallerinden Batlamyus egemenliğinde kalmıştır. Batlamyus döneminde Mısır ve Helen geleneklerinin bir sentezi olan yeni bir kültür anlayışı ortaya çıkmış ve Akdeniz ekonomik dünyası ile yakın temas içinde olmak amacı ile başkent, İskenderiye’ye taşınmıştır29.

Batlamyus’un nesli, Mısır’da 300 sene hüküm sürmüş her ne kadar bunların zamanında Mısır, Yunanlıların ve Yunan medeniyetinin nüfuzu altında bulunmuş ise de eski refahına kavuşmuştur30.

Roma İmparatorluğu’nun 395’te resmen ikiye bölünmesiyle Mısır, Bizans olarak bilinen Doğu Roma’nın bir parçası haline gelmiştir. Yunan kültürünü, Roma hukukunu ve yönetim sistemini Hıristiyanlık ile bütünleştirerek mutlakî bir yönetim kuran Bizans, giderek doğu dünyasında uzun ömürlü, yeni bir dönemi başlatmıştır. İstanbul yönetiminin bu tavrı, Mısır ve Suriye’deki Kıpti ve Süryani Hıristiyanlara başlangıçta

28 Eric Hornug, Mısır Tarihi, (Çev. Z. Aksu Yılmazer), İstanbul, 2003, s. 7-21. Ayrıca Bkz. Özer, Mısır Tarihi, s. 73-331.

29 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Mısır, s. 48-52.

30 Şemsettin Sâmi, Kâmusu’l – A‘lâm, c. 6, s. 4300. Roma İmparatorluğu yönetiminde Mısır ile ilgili

olarak ayrıntılı bilgi için bkz. R. K. Ritner, “Egypt Under Roman Rule: The Legacy of Ancient Egypt”,

The Cambridge History of Egypt, Islamic Egypt 640 - 1517, Vol. I, Edited By Carl F. Petry, Cambridge,

(27)

büyük bir güç vermiş ve Kıptiler, Mısır yönetiminde üst kademelerde yer almışlardır. Merkezi yönetimden uzak, büyük ve zengin bir eyalet olan Mısır, giderek yüksek görevli memurlar tarafından feodalleştirilmiş, başta tahıl ürünleri olmak üzere doğu mallarına geniş bir pazar ve transfer imkânı sağlamıştır31.

VII. yüzyıldan itibaren ise Mısır tarihinde, Müslümanlar’ın hakimiyet dönemi başlamıştır. Arap Yarımadası’nda Hz. Muhammet önderliğinde giderek yayılan ve güçlenen İslamiyet, kısa süre içinde Arapları verimsiz topraklardan çıkartmış ve Orta Asya’dan Atlantik’e kadar büyük bir imparatorluğa dönüştürmüştür.

Bu sırada Bizans İmparatorluğu’na tâbi bulunan Mısır, yeni Arap devleti için hem tehlike teşkil etmekteydi hem de verimli topraklarında bol miktarda hububat yetiştirildiğinden, Medine’deki merkez hükümete uzak bulunan Suriye ve Irak’tan daha fazla fethedilmeye değer görünmekteydi32. Bu nedenlerle Hz. Ömer, 639’da Amr İbn’ül As ve Zübeyr komutasında, İslam ordusunu Mısır’ı fethetmeleri için göndermiştir. Bizans eyaletlerinin en zengini ve ekonomik bakımdan en önemlisi olan Mısır, Babylon ve İskenderiye kentlerinin düşmesinin ardından tamamen Arap egemenliğine geçmiştir. Amr İbn’ül As, ordu karargâhını ve yönetim merkezini Fustat’ta kurmuştur. Mısır diyarına Fustat denilmesinin sebebi, Amr ibnü’l-As’ın, çadırını bugünkü Mısır yerine kurması ve insanların o çadır çevresinde yerleşmelerinden ötürüdür. Zaten çadır kelimesinin Arapça karşılığı fustattır33.

Sözünü ettiğimiz siyasi gelişmelerin, Mısır’da yaşayan halk üzerinde bıraktığı etkiler ise olaylar karşısında aldıkları tavır şöyledir; Eski Mısır’ın çok tanrılı inancının ardından Bizans ile bölgeye Hıristiyanlık gelmiş daha sonra ise Müslümanlık inançları ile Mısır halkı oldukça zor bir inanç karmaşası içine girmiştir. Ancak Bizans yönetiminden hoşnut olmayan halk, İslamiyet’e direnmemiştir. Müslüman Araplar, Mısır’ı merkezden gönderdikleri valilerle yönetmişlerdir. Fustat’ta merkezi bir yönetim kuran Araplar, Gayri Müslimlere cizye vergisi uygularken, tarım alanlarındaki

31 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze, s. 81- 83.

32 C.H. Becker, “Fetihten Osmanlılar Devrine Kadar (VII.-XVI. Asırlar) Mısır”, M.E.B. İ.A., İstanbul,

1978, c. 8, s. 219.

33 İbn Kesir, El Bidaye ven Nihaye Büyük İslam Tarihi, (Çev.Mehmet Keskin), İstanbul, 1994, s. 162-169.

ayrıca bkz. Heyet, “Hz. Ömer Devri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c. 2, Konya, 1994, s. 96-107.

(28)

mülkiyete vergi karşılığı dokunmamışlardır. Sonraları doğudan gelerek Kuzey Afrika’ya gitmekte olan Arap topluluklarından bazıları Nil Vadisi’ne, savaşlar nedeniyle Mısır’a gelen Arap askerleri de Mısır’ın kıyı ve iç kısımlarına yerleşmişler böylece bölgede Arap nüfus yavaş yavaş artmıştır34.

Ancak 8. yüzyılda Hariciler ve Kıptiler ayaklanmışlardır. Uzakta kalan Bağdat yönetimi Mısır’daki Arap önderlerin de bu anlaşmazlık içinde olması nedeniyle çözüm bulmakta güçlük çekmiştir. Yerli halkın bu duruma tepkilerini de göz önüne alarak Türk vali ve komutanları Mısır’a göndermeyi yeğlemişler ve Abbasi halifesine bağlı yetenekli bir Türk komutanı olan Tolun’un oğlu Ahmet 15 Eylül 868’de Mısır Valisi olan üvey babası Bayıkbeg’in yanına vekil olarak Fustat’a gönderilmiştir. Kısa bir süre sonra Tolunoğlu Ahmet, Suriye’yi de kendine bağlıyarak Mısır’ı Abbasi egemenliğinden uzaklaştırmıştır. Böylece Mısır’da ilk Müslüman-Türk yönetimini kurmuştur. Ülkede üretimi artırmış, durgunlaşan ekonomiyi ve ticareti harekete geçirmiştir35.

Tolunoğulları Hanedanı, Mısır’da sadece otuz sekiz yıl hüküm sürmüş olmasına rağmen (868-905) Mısır tarihinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü Mısır, fethinden beri ilk defa olarak Tolunoğulları devrinde müstakil bir devlet olmuş ve yüksek bir iktisadi seviyeye ulaşmıştır36.

Abbasi Halifeleri, daha sonra yönetime gelen genç hükümdarları baskı altında tutmuşlar ve bu hanedanı sona erdirmişlerdir. Bu arada Mısır, batıda Şii Fatımiler, doğuda Sünni Abbasiler gibi iki büyük Arap Halifeliği arasında sıkışmıştı. Tolunoğulları Hanedanı’nın sona ermesinden sonra Abbasi Halifesi Razi, Mısır’ı ve gelirlerini güvence altına almak için yine bir Türk komutanı olan Ferganalı Muhammet bin Tuğç’u Mısır Valisi olarak atamış ve onu güçlü bir ordunun başında Fustat’a göndermiştir. Burada yaptığı önemli hizmetlerin karşılığında Halife’den İhşit (Farsça

34 Yavi, Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze Mısır, s. 132 -135.

35 Thierry Bianquis, “Autonomous Egypt From İbn Tulun To Kâfur, 868-969”, The Cambridge History of Egypt İslamic Egypt 640 - 1517, Vol. I, Edited By Carl F. Petry, Cambridge, 1998, s. 86 -120.

(29)

hükümdar anlamında) unvanını alan Tuğç, bir süre sonra burada hükümdarlığını ilan etmiştir (905-969). İhşit Hanedanı, Fatımiler’in Mısır’ı işgali ile son bulmuştur37.

Fatımiler (910-1171), İsmailiye mezhebine bağlı Fatımi38 ailesinden idiler. Fatımilerin doğuya doğru genişleme düşüncesi ancak Fatımi Halifesi Muiz Lidinillah tarafından gerçekleştirilebilmiştir. İhşidiler’in son güçlü valisi Kâfûr’un ölümünden sonra Mısır’da baş gösteren iç karışıklılar ve H. 352 (M. 963) yılından beri yaşanmakta olan ekonomik kriz, Fatımilerin Mısır’ı ele geçirmekle ilgili projelerini uygulamalarına imkan vermiştir. Muiz Lidinillah, Rakkade yakınlarında H. 358 yılının Muharrem ayında (M. Kasım-Aralık 968), yaklaşık 100 bin süvari toplamış ve 14 Rebiyül Evvel’de (5 Şubat 969) Mısır’ı ele geçirecek olan Cevher es-Sıkılli’yi askeri, siyasi ve mali konularda tam yetki ile donatarak ordunun başına geçirmiştir. Böylece Mısır, Şaban 358’de (Temmuz 969) Fatımi hâkimiyetine geçmiştir39.

Bu fethin ardından Fatımiler, Kahire’yi başkentleri yaparak burayı ortaçağ dünyasının en önemli kentlerinden biri haline getirmişlerdir. Mısır’da güçlenen Fatımiler, Batı Arabistan’a egemen olmuşlar ve bir Arap İmparatorluğu kurma yolunda ilerlemişlerdir40.

Mısır’ın Fatımiler tarafından ele geçirilmesi sadece bir hükümetin yerine başka bir hükümetin kurulmasından ibaret değildir. İslam tarihinde ilk defa, ismen bile olsa, Bağdat’a bağlı olmayan bir hükümet Mısır’a hâkim olmuştur. Ayrıca bundan böyle Fatımiler, İslam dünyasında dini, felsefi ve sosyal hareketlere önderlik etmişlerdir41.

Fatımi iktidarının temeli, Nil delta ve vadisinin bereketli topraklarından gelen gelirlerden, kentlerdeki el zanaatlarından, Kızıl Deniz’in yanı sıra Akdeniz havzasındaki ticaretten kaynaklanmaktaydı. Fatımilerin halifelik iddiası Abbasilere yönelik bir

37 Heyet, “İhşidiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c. 6, s. 194 -211.

38 Kendilerinin Peygamberini kızı Fatma’nın neslinden geldiğini iddia eden Fatımiler, İfrîkiye’de ortaya

çıkmışlardır. Bu devletin esası İsmaililik hareketine dayanmaktadır. Bu hareket Altıncı İmam Cafer Es-Sadık’ın çevresinde başlatılan tartışmalarla ortaya çıktı. İsmaililer, Cafer Es –Es-Sadık’ın Oğlu İsmail’i Nas yoluyla halef tayin ettiğini kabul ederler. Ayrıntılı bilgi için bkz. E. F. Seyyid, “Fatımiler”, TDV. İ.A., c. 12, İstanbul, 1995, s. 228.

39 Seyyid, “Fatımiler”, TDV. İA., c. 12, s. 230.

40 Heyet,“Fatımiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c. 5, s. 147 -231. 41 Seyyid, “Fatımiler”, TDV. İA., c. 12, s. 228 -241.

(30)

meydan okumaydı. Fatımiler, hem imam hem de halife unvanlarını kullanmışlardır. İmamlar olarak Müslümanlar üzerinde evrensel yetkiye sahip oldukları iddiasında bulunmuşlar ve devleti, dışarıya misyoner gönderen bir merkez haline getirmişlerdir. Bunun yanında Fatımiler, merkezi Nil vadisinde bulunan büyük bir devletin hükümdarı idiler ve Kahire, onların iktidar ve bağımsızlıklarının sembolüydü42.

Halife el-Mustansır’dan sonra Fatımiler, gerileme ve çöküş sürecine girmişlerdir. El-Mustansır’dan sonra tahta çıkan oğlu Halife Mustali’yi tanımayan İsmailiyeliler, halifenin diğer oğlu Nizar’a bağlı kalarak, İran’da Selçuklu ve sunni karşıtı Hasan Sabbah’ın yönettiği Haşhişyun denilen gizli bir örgütü desteklemişlerdir. Fatımiler için tehlike oluşturan Selçuklu İmparatorluğu ise Sultan Melikşah’tan sonra gücünü yitirmeye başlamıştır, bu sırada Suriye ve Filistin’i işgal eden Haçlı Orduları, Selçukluların Mısır’a yönelmelerine engel olmuş böylece güvenlikleri gereği Haçlılarla uzlaşan Fatımi Halifeleri, 70 yıl daha ayakta kalabilmişlerdir. Ancak Haçlı baskılarının giderek artması karşısında Halep Atabeyi Nureddin Mahmut’un yürekli girişimleri sonucu ve gelişen olayların ardından Salahaddin Eyyubi, bu hanedanın varlığına son vermiştir43.

Fatımiler döneminde Mısır, özellikle Kahire, Müslüman-Arap kimliğine bürünmüştür. Zaten Memluklar dönemine kadar süren en önemli tarihi olay Mısır’ın Araplaştırılması ve İslamlaştırılması olmuştur. Bu ikisi aynı şeyi ifade etmemektedir çünkü Hıristiyan kalan Mısırlılar bile çok geçmeden Arapça konuşmaya ve X. Asırdan itibaren Kıpti Papazlar Arapça yazmaya başlamışlardır. Araplaşmanın sebepleri çeşitli olmakla birlikte en etkili olanı; köylere yavaş yavaş bedevi Arapların yerleştirilmesidir. Bu yolla kurulan münasebetler sayesinde Arap kültürü bölgede kökleşmiştir. Araplaşma, İslamlaşma ile birlikte yürümüş, dini bakımdan Araplar, Kıptileri Bizans boyunduruğundan kurtarmış iseler de İslamlaştırma hareketi, Tolun Hanedanı zamanında yüksek bir dereceye varmıştır. Daha sonra, ancak Memluklar devrinde bütün kuvveti ile inkişaf etmiştir44.

42 Hourani, Arap Halkları Tarihi , s. 66-67.

43 Fatımi Devleti için bkz. Sanders, “ The Fatımid State, 969-1171”, The Cambridge History of Egypt İslamic Egypt 640 - 1517, Vol. I, s. 151 -175.

(31)

Mısır’da Şii Fatımi Devleti, iç karışıklıklar sebebiyle vezirlerin idare ettiği bir duruma düşmüşken bu karışıklık içerisinde Salahaddin vezir tayin edilmiştir. Onun vezirliği sırasında Haçlı ve Bizans kuvvetleri 1169 tarihinde Dimyat’ı kuşatmışlardı. Salahaddin onları yenerek Bizans-Haçlı ittifakının sonunu getirmiştir. Haçlılar bundan sonra Mısır üzerine yeni bir sefer yapmaya cesaret edememişler, Bizans ise Salahaddin ile iyi ilişkiler kurmuştur. Şartların elverişli hale gelmesi ve Halife el-Adil’in ölümü üzerine Fatımi Hilafeti’ni sona erdirmiş ve Eyyubiler denilen hanedanı kurmuştur. Eyyubi Devleti, merkeze bağlı eyalet ve vilayetler ile yarı bağımsız beyliklerden ve tâbi hükümdarlıklardan meydana gelmiş bir sultanlıktı. Eyyubi’den sonra kardeşler arasında taht kavgaları sürüp giderken Nil üzerindeki Ravza adasında konuşlanmış olan Türk kökenli Memluk askerleri giderek Mısır yönetimine hâkim olacak bir konuma gelmişlerdir45.

“Kölemenler” olarak da bilinen Memluk46 Sultanlığı’nın Ortaçağ Türk ve Arap dünyası içinde çok önemli bir yeri vardır. Ön Asya ve Ortadoğu’ya egemen oldukları yüzyıllardan bu yana halifeler, Türk kökenli komutan ve asker guruplarının savaşçılık yetenekleri ve disiplinlerinden her vesile ile yararlanmakta ve onları ülkelerinde istihdam etmekteydiler. Salahaddin Eyyubi ve Fatımi Halifeleri’nin hizmetindeyken yukarıda bahsettiğimiz üzere, Nil ortasında Ravza adasında konuşlanan Kıpçak ve As kökenli Bahriye Memlukları, Eyyubi Hanedanlığına son vermişlerdir47.

Memluk Hükümdarları arasında önemli bir yere sahip bulunan Baybars, bu sırada Moğol istilaları nedeniyle yaşanmaz hale gelmiş olan ülkelerinden kaçarak, Mısır’a gelenler arasında bulunan halifenin oğlunu Kahire’ye getirtmiş ve halifelik tahtına oturtmuştur. Böylece Baybars’ın Mısır tarihinde yaptığı en önemli dönüşüm, sunni halifeliği Kahire’ye getirtmesi olmuştur. Baybars’tan sonra Memluk tahtına çıkanlar arasında dikkate değer bir diğer hükümdar da Kalavun’dur. Haçlılarla ve

45 Heyet,“Eyyubiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c. 6, s. 305-424.

46 Arapça olan bu kelime, “sahip olunan mülk ve mal” demektir. Osmanlı kaynaklarında “Kölemen”

olarak geçen bu kavram, “devşirme” uygulamasına benzer bir sistem sayesinde idari ve askeri teşkilatta, Mısır merkez olmak üzere ortaçağ boyunca önemli bir yere sahip olmuştur. Memlukları köle gibi görmek doğru bir yaklaşım değildir. Memluk sistemine girmenin ilk şartı köle olmak ise de buradaki kölelik, onların çıkarlarının hükümdar veya emirlerinin çıkarları ile iç içe olması anlamındadır. Memluk sistemi için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, Ankara, 1970, s. 100-102 ve 414–415.

47 Kazım Berzeg, “İslam Âleminde Çerkez Liderliği Dönemi (Mısır Çerkez Devleti 1250-1517)”, Tarih ve Toplum, S. 48, s. 304.

(32)

Moğollarla mücadeleyi başarıyla devam ettiren Sultan, Kalavunoğulları olarak bilinen hanedanı kurmuştur. Güvenliği için Karadeniz limanlarından çok sayıda Çerkez köle getirtmiş ve onların savaşçılıklarından yararlanmıştır. Kalavun ve oğlundan sonra kölemenler arasında egemenlik mücadelesi artmış, bu mücadeleler devam ederken Memluk Sultanlığı için iki büyük tehlike ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki; Doğu Anadolu yönünde giderek genişleyen ve Memluk sınırına dayanan Osmanlı Devleti, ikincisi ise Portekizlilerin Kızıldeniz çıkışını kapatmaları ve doğu deniz ticaret yollarında üsler edinmeleriydi. Bu gelişmeler Memluk Sultanlığı’nın sonunu getirecekti48.

Memluk İmparatorluğu, 250 yıl süren egemenliği sırasında Arap dünyasının önder devleti olarak konumunu başarıyla korumuştur. Kültür düzeyi yüksek ve sınırları zarar görmemiş olmakla birlikte askeri düzenlerinin, Osmanlı ile karşılaştırıldığında iki sakıncası vardı; birincisi yönetici sınıfın kesin olarak yeniliklere sırtını dönmüş olması idi. Osmanlı silahları ve savaş düzenleri ile savaşacak durumda değillerdi. İkincisi ise iktidarın babadan oğla geçmiyor olmasıydı. Çünkü bir kölenin eski efendisine ihanet ederek bile olsa tahta geçmeyi hedeflemesi mümkündü. Bütün bu karışık duruma ek olarak Önce I. Bayezid sonra II. Mehmet’in Doğu Anadolu yönündeki seferleri doğrudan Memluklara yönelik olmasa da iki devletin sınırlarını giderek yakınlaştırmakta, Doğu Türkmen Beylikleri üzerindeki denetim, Memluk ve Osmanlıları karşı karşıya getirmekteydi49. Kölemen Devleti’nin Dulkadir ve Ramazan Oğulları beyliklerine karşı davranışı Osmanlı sultanlarına hoş gelmediği gibi Karaman Beyliği’nin Osmanlı Ülkesine katılması da Mısırlıların işine gelmemişti. Bu gibi

48 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlukların Mısır’ı (1250- 1517), s. 21-234. İslam Fethinden

Osmanlılar Devrine Kadar Mısır’da hüküm sürmüş olan devletlerin listesi için bkz. Becker, “Fetihten Osmanlılar Devrine Kadar (VII.-XVI. Asırlar) Mısır”, M.E.B. İ. A., c. 8, s. 219-243.

(VII.-XVI. Yüzyıllar) Mısır’daki Hükümdarlıklar Şöyle Sıralanmaktadır ; Amr B. El As’ın Mısır’ı Fethi M. 639-641 (H. 18-21)

Emevi Devleti M. 658-750 (H. 38-132) Abbasi Devleti M. 750-868 (H. 132-254) Tolunoğulları Hanedanı M. 868-905 (H. 254-292) Abbasi Valileri M. 905-935 ( H. 292-323) İhşitler Hanedanı M. 935-969 (H. 323-358) Fatımi Devleti M. 969-1171 (H. 358-567) Eyyubi Hanedanı M. 1171-1250 (H. 567-648) Türk Memlukları (Bahri) M.1250-1390 (H. 648-792) Çerkes Memlukları (Burcî) M. 1390-1517 (H. 792-923)

49 Donald E. Pitcher, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, (Çev. Bahar Tırnakcı), İstanbul,

Referanslar

Benzer Belgeler

reketi nedir” , “ Saidi Nursi’nin öğrencileri kimlerdir” , “ Nurculuk hareketine kimler bel bağlamıştır” , “ Türk top- lumundaki ağırlıkları ne­ dir”

Üç Yüz Candida albicans Suflunun Amfoterisin B, Flusitozin, Flukonazol ve Mikonazole Duyarl›klar›n›n Araflt›r›lmas›.. Nuri Kiraz1, Zayre Erturan2, Meltem Uzun2, Gül

KEY WORDS: Relapsing-Remitting Multiple Sclerosis (RRMS), Cognitive Dysfunctions, Stroop Color-Word Interference Test, Wechsler Memory Scale-Revised (WMS-R), Attention,

腦震盪後女性復原差~雙和醫院影像研究證據出爐,引起國際矚目

In a comparison of the mean ratio of IL-2/IL-4 with the use of the Mann-Whitney U test, data for the PDCM group were generally higher than those of the e-PTFE group, with

İngiltere’deki Hull Üniversitesi’nde çalışan ve aynı zamanda olay yeri DNA eşleştirmesi uzmanı Stephen Haswell, “yonga-üzerinde-laboratuvar teknolojisinin

Sultan İbrahim, şehirde zaman za­ man araba ile dolaşır, bilhassa val- desi Kösem Sultan ve saray kadmları.. göçlerde arabalara