• Sonuç bulunamadı

Fakir Baykurt romanının genel özellikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fakir Baykurt romanının genel özellikleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ S . I o

SAYFA

15

BU AŞAMADA

ŞÜKRAN KURDAKUL

Fakir Baykurt Romanının

Genel Özellikleri

Fakir Baykurt’un romanlarında köylülüğün deği­

şim aşamasına girdiği evrenin özelliklerine ilişkin so­ runlar, genel olarak “yoksul-varsıl" çelişkisine daya­ narak sergilenmiştir.

Irazca Ana ile oğlu Kara Bayram'ın (Yılanların Öcü,

Irazca’nın Dirliği) karşısındakiler geleceklerine yatı­

rım yapan adamlardır. Amerikan yardımına bağlı kre­ dilerden yararlanarak oğlunun altına traktör çekebi­ len muhtar hangi siyasal güçlerin bağdaşığı olduğu­ nun bilincindedir. Bir dünya görüşü vardır. Olayları bu dünya görüşünün belirlediği açıdan değerlendi­ rir. “Felsefe okuyan adamda din iman kalır mı?" (Yı­ lanların Öcü, sf. 217) diye yakınarak bürokrasinin namuslu kanadından yaka silkmekte, parasal büyü­ me özgürlüğünü kısıtlayan her türlü engeli aşmayı hak saymaktadır.

“Her işin başı sermayedir. Çok möhümdür. Ser­ mayesi böyük olan bir adam bütün köyü şahsına tes­ lim alır." (Y. Öcü.sf. 266) düşünüsünün köydeki sa­

vunucularından biri olması doğal görünür bize. Tır- pan’da köy ve kent arasında alışveriş yapan aracı tacir Kabak Musdu para gücüyle her kapının kilidi­ ni açacağına inandığı için, on iki on üç yaşında bir kızı koynuna almayı hak sayar.

Fakir Baykurt’un romanlarında sermaye-emek çe­ lişkisinin üretim süreci içinde yol açtığı, açabileceği olaylardan çok, “paralı adam” mantığının geleneğe yaslanarak kurulu düzene egemen olmak isteğinin yarattığı durum ve tepkilerle karşılaşırız. Bu tepkiyi gösteren ve Irazca, Ulugış Nine (Tırpan) gibi koca- mış kadınlar ya da okumuşlar (öğretmenler, kayma­ kamlar, hâkimler) arasında yer yer yoksul varsıl çe­ lişkisini vurgulayanlar vardır. Direnen kişiler ister is­ temez bireysel silahlarla donanmak zorunda kalırlar Fakir Baykurt’un romanlarında. Tarihlerinin o aşama­ sında yalnızdırlar çünkü. Alışılmışın, kabul edilegel- mişin var saydığı haklar karşısında gerçek bir haklı­ lık savaşının öncüleri oldukları için yeni bir hak kav­ ramı da geliştirmek onların görevi, yılmazlığı, yiğitli­ ği olur. “Bu gidenin en varsıl herifi, en büyük alışve-

rişçisi gelmiş kızına müşteri oluyor, daha ne istiyor­ sun ulan?.. ” (Tırpan, sf.35) mantığını belirleyen ge­ lenek, dinsel kurumu da çoğunluğu da yanına almış­

tır. Güçlüden yana çıkar. Kurulu düzenin ahlak anla­ yışına bağlı gerekçeler arayarak direnenlere yaban­ cılaşır. Onlara deli gözüyle bakarak rahatlamaya ça­ lışır. Kara Bayram’ın bu nedenle anasına öfkesine, kinine karşın savaşımını yarıda bırakması doğaldır. Ama Ulugış Nine’nin köyün son kuşak kızlannı “ken­

dinin ne kabahatin var da kendini asıyorsun kız de­ li? ” (Tırpan, sf.147) mantığıyla donatmaya çalışarak

varlıklarının bilincini algılattırma savaşımındaki karar­ lılığı, inadı, direnci doğaldır. Çünkü yitirecek bir şeyi yoktur Ulugış Nine’nin.

Baykurt’un başarısı romanlarını bir temel olay yö­ rüngesinde oluştururken kişilerini sürekli devinim içinde tutmasıdır. Orhan Kemal insanlarının üretim sürecine özgü olgular içinde toplumun başat çeliş­ kilerini davranışlarıyla ortaya koymalarına karşılık, Baykurt’un insanları yaşadıkları küçük yerleşme bi­ rimlerinin çelişkilerini vurgulayarak toplumsal sorun­ ları sergilerler. Kaplumbağalar’da Ankara’dan, üre­ time elverişli duruma getirdikleri topraklar üzerinde hiçbir yasal hak tanınmadığını öğrenerek köyüne dönen KırAbbas “Kanun, kanun, kanuuun..” (sf.334) derkenki öfkesiyle bürokrasi çarkının kağşamışlığı- nı ortaya koyar. Aynı köyün başka bir adamı (Battal) 16. yüzyıldan bu yana sürüp giden gerçekleri özüm­ semiş görünür:

“...650 istiyorlar ev başına. Kuruş isteseler belki, emme lira istiyorlar. Eğer derseniz ki Köroğlu aley- hisselam gibi çıkalım dağlara, furuşalım, döğüşelim, ben onda da yokum. Tek başına bizim kö y... tek ba­ şına bizim köyün ne kıymeti var?” (Kaplumbağalar,

sf. 347)

Baykurt’un romanlarında hangi katmanda bulunur­ sa bulunsun kadınların önemli yerleri vardır. Tırpan’da Ulugış Nine, “Kim takar kadını, köleyi? Kadın ev kö­

lesi. Kadın doğurur, ölümü yener. Kadın koskoca ölü­ mü yener de bir kaderini yenemez” (sf.46) diye ya­

kınır ama Irazca’nın gelini Hatça hiç değilse çocuk­ larının yazgısını değiştirebilmek için başkaldırmayı öğ­ renmiştir. Oğlunun İmam Hatip okuluna gönderil­ mesine karşı çıkarken, “Sen babası, ben anasıyım” (Kara Ahmet Destanı, sf. 43) diyerek yalnız kocası­ na değil, yüzyıllara da kafa tuttuğunun bilincindedir. Kadın, erkek, çocuk, ihtiyar, topraksız ya da az top­ raklı köylüler, ağalar, kasaba eşrafı, bürokrasinin ta­ bana en yakın kesimi, Öğretmenler, öğrenciler Bay­ kurt’un romanlarında sürekli devinim halindedirler. An­ latımı yalındır. Konuşmalar bir gereksinmeyi karşıla­ yacak ölçüde tutulmuştur. Durum belirtme öğesi çiz­ gisini aşmaz. Yazar yer yer atasözleriyle yergi ve kü­ fürle kapalı çevre insanlarının mantığını ortaya koy­ maya çalışırken dengelidir.

Geçen haftaki yazımda Fakir Baykurt’un kendisi­ ne ve ülkesine yabancılaşmayan yazarlar soyundan geldiğini belirtmiştim. Yaşamı boyunca hangi sınıfın kişilerinden biri olduğunu unutmadı Baykurt. Sanat gücünü uzak Anadolu insanlarının ekmek kavgasın­ dan soyutlamadı.

Yapıtlarının çağdaş klasiklerimiz arasında ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

FUAT SEZGIN, Geschichte des Arabischen Schriftlums, cilt 8: Lexikographie Bis ca. Fuat Sezgin'in Geschichte des Arabischen Schrifttums adl~~ yay~n~n~n leksikografiyi yani

Yahya Kemal'in “Hülya tepeler, hayal ağaçlar / Durgun suda din­ lenen yamaçlar" dediği Sevda Tepesi'nden Rumelihisarı 'nın görü­ nüşü.. Ağaçlar çiçeğe durdu

Manço için yapılan törende eşi Lale Manço, oğulları Doğukan ve Batıkan, Kurtalan Ekspres grubundaki.. müzisyen arkadaşları Bahadır Akkuzu, Ahmet Güvenç ve İzzet Ö z,

Hukuk İzmir şi­ mal mıntakası heyeti merkezi yesi «İstanbul’da miting heye ti başkanlığına ve gazetelere» aşağıdaki telgrafı çekmiştir: I «Sevgili

Bunlardan başka da İtalyan operaları, operetleri, Fransız operaları, varyeteleri, Mösyö Kaznöv gibi beynelmilel hokkabazları Fürsi gi­ bi meddahları yine; bugün

Adana’da lise öğrencilerinde yapılan çalışmada üst sınıflarda eğitim gören öğrencilerin hepatit B hakkında bilgi düzeyinin, daha alt sınıflarda eğitim

trosophic k¨ umelerle esnek k¨ umeleri birle¸stirerek, aralık de˘gerli neutrosophic esnek k¨ ume kavramını verdi ve bu kavram u ¨zerinde bazı cebirsel i¸slemler

In contrast to other tumor suppressor genes, the two most common mechanisms for loss of p16/CDKN2 function are homozygous deletion and loss of transcription associated