• Sonuç bulunamadı

Sevda Tepesi:Bir bitmeyen aşkı mı söyler hüzünle perdeli

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sevda Tepesi:Bir bitmeyen aşkı mı söyler hüzünle perdeli"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SİY A SE T 8 5

B İR PAZAR C;İ \ İ İSTANBUL

İnsanlar... semtler... izlenimler...

Yazı: REFİK DURBAŞ Fotoğraf: MEHMET YAŞÎN

1 2

“ Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda Bir yoldu parıldayan gümüşten Gittik, bahsaçmadık dönüşten Hülya tepeler, hayal ağaçlar... Durgun suda dinlenen yamaçlar... Mevsim sonu öyle bir zaman ki Gaip bir musikiydi sanki. Gitmiş, kaybolmuşuz uzakta Rüya sona ermeden şafakta.”

Nisan ayının ilk pazar günü Sevda Te-

pesi’nin yamacındaki Ömürtepe Restoran­

da Mehmet’le demi eskimiş çaylarımızı yu­ dumlarken Yahya Kemal’in “ Gece” adlı şiirindeki gibi ne Kandilli uykularda yüzü­ yordu ne de mehtabı sularda sürüklemiş­ tik.

Bahar, bütün başdöndürücü güzelliğiy­ le ağaçların dal uçlarında, çiçeklerin terü taze tomurcuklarında, toprağın cana can katan kokusunda filizleniyordu.

Rizeli Köse ailesi 1957 yılından beri bu­ rayı çalıştırıyormuş.

Mehmet’le çay bahçesine oturuyoruz. Ben orta, Mehmet sade kahve söylüyor. Bi­ raz sonra bir şekerli, bir orta kahve geli­ yor.

Bizden başka üç kişi daha var. Önümüzde, Küçüksu Plajının yanında kıyıya çekilmiş yüz kadar irili ufaklı tek­ ne. Çoğunun üzeri naylonla kaplı. Yaza çok mu var? Hiçbir çalışma görülmüyor.

Boğaz, ağır ağır Karadeniz’e doğru akı­ yor.

Küçüksu Kasrı hafif bir sis içinde. Ne zaman kalkacak Küçüksu vapur is­ kelesinde demirleyen vapur?

Valentino Vahit_______________

Valentino Vahit, Kuleli Lisesi’nde öğ­

renci. Belkıs Safer ise Kandilli’nin en gü­ zel kızı. Görür görmez birbirlerini

seviyor-linden meçini çektiği gibi yürek damarına bası veriyor.

Vay ki ne vay...

Can kuşu hemen orada havalanıvermiş- tir Belkıs’m.

Sevdaya pusu kuranların canı cehenne­ me.

Aşkın filizini tam yeşerecekken bıçak al­ tına yatıranların cam cehenneme.

Ömürtepe Restoran yeni

mevsime hazırlanıyor.

Kandilli Göksu

caddesinin Küçüksu

plajına varmadan, hemen

sağda Sevda Tepesi’nin

alt yamacında bir büyük

restoran. Hem çay

bahçesi, hem lokantası

var.

Genç hayatlarına karanlığın kör kuyu­ sunu mekân edenlerin canı cehenneme mi desin Valentino Vahit?

Usulca çekiyor sevdiğinin kalbinden

me-Tepe yüz yıldır burada mekân tutan Dır- vana ailesininmiş. Dırvanalar, aşağıda de­ niz kıyısında “Kıbnsb” yalısında oturuyor­ lar.

Ömürtepe’den bakıldığında bir adam yalının bahçesinde çiçek tarhlarını onarı­ yor. Garsona şimdi yalıda kimin oturdu­ ğunu soruyorum.

— Emekli Yarbay Emin Bey’le yardım­ cısı var, diyor.

Sevda Tepesi:

rr.so tm

B ir bitm eyen aşkı mı söyler hüzünle perdeli

Hayal ağaçlar: Asırlık gövdeleriyle ar­ dımızdaki tepede. Boğaz’ın sularına karıştı karışacak Küçüksu Kasrı’nın çevresinde. Karşıda Rumelihisarı’nm yanı başında.

Hülya tepeler: Kandilli Göksu Caddesi ile ömürtepe Sokak arasında.

Ve durgun suda dinlenen yamaçlar... Ve Sevda Tepesi...

Âşıklar Tepesi...

Yaza çok mu var?

Ömürtepe Restoran yeni mevsime hazır­ lanıyor. Kandilli Göksu Caddesi’nin Kü­ çüksu Plajına varmadan, hemen sağda Sevda Tepesi’nin alt yamacında bir büyük restoran. Hem çay bahçesi, hem lokanta­ sı var.

lar. Vahit, Kuleli Lisesi’nden kaçıp Sevda Tepesi’nin arka tarafından dolaşarak şimdi Ömürtepe Restoranın bulunduğu bu ya­ maçta her gün Belkıs’la buluşuyor. Asır­ lık çınar ağacının altında oturup aşkları­ nı, sevdalarını anlatıyorlar Boğaz’ın mavi rüzgârına, çiçeklerin kokularına, kuşların kanat çırpışlarına.

Sözü uzatmaya gelmez. Ne oluyorsa olu­ yor, Belkıs’m ailesi olayı duyuyor. Vahit’e kızı “verimkâr” olmuyor.

Mecnun olup çöllere düşme, Ferhat olup dağları delme zamanı mıdır?

Ölüm ruhsat almıştır.

Yine çınarın altında buluştukları bir yaz günü, Belkıs birden Valentino Vahit’in

be-çini ve aynı metanetle dayıyor o da yürek damarına. Sonra sarıyor kanı kesilmiş kol­ larıyla soğumuş bedenini Belkıs’ın.

Ne zaman buluyorlar cesetlerini? Cenazeleri nasıl kaldırılıyor?

Bilinen şimdi, çamlar altındaki mezar­ larıdır. Ve mezartaşlarmdaki şu 4 sözcük:

“2 Temmuz 1931’de öldüler.”

Ve o günden itibaren mi halk arasında buranın adı Âşıklar Tepesi’ne çıkmıştır?

Haşmetli bir aile_______________

Halkın Âşıklar Tepesi dediği, bugün Sevda Tepesi de denilen bu dağ yavrusu, iki zirveden meydana geliyor. Tamamı 57 dönümmüş.

Emin Bey 80 yaşındaymış.

— Mallarının mülklerinin haddi hesabı yoktur, diye sürdürüyor garson. Bütün bu kıyılar onlanndı. Mısır’da da malları ol­ duğu söylenir. Eski tarihlerde devlet adam­ ları Kandilli’ye, Göksu’ya geldiklerinde onların yalısında konuk olurlarmış. Öyle haşmetli bir aile işte.

Gamsız ve mutlu yaşam_______

Bir çay daha içtikten sonra Sevda Tepe­ si’ne doğru çıkıyoruz. Restoramn arkasın­ da, Küçüksu mezarlığının üst yanında bir patika tepeye doğru uzanıyor. Mezarlıktan sonra da yol falan kalmıyor, çaldıklar baş­ lıyor.

300 kadar mezarın bulunduğu mezarlık­ ta taşların çoğu yazısız. Cengiz Tuncer de burada gömülü, ama mezarını bulamıyo­ rum.

Taşı yazılı mezarlardan birini okuyo­ rum:

“ Dün sizin gibiydim benim gibi olacaksınız Gamsız ve mutlu yaşam

Ne hoş, ne âlâ Bir fatiha bekliyor Taşkın Muallâ”

1950-55’lerin ünlü şarkıcısı Muallâ Taş- kın’ın mezarı mı bu acaba?

Muallâ Taşkın’in mezarının karşısında bir çam ağacı altında da Belkıs Safer ile Valentino Vahit’in mezarları var.

Çam ağacına da Sevda çamı adını yakış­ tırmış halk.

Valentino Vahit, Kuleli

Lisesi’nde öğrenci. Belkıs

Safer ise Kandilli’nin en

güzel kızı. Görür görmez

birbirlerini seviyorlar.

Vahit, Kuleli Lisesi’nden

kaçıp Sevda Tepesi’nin

arkasından dolaşarak

şimdi Ömürtepe

Restoranın bulunduğu bu

yamaçta her gün Belkıs’la

buluşuyor.

Sevda Tepesi, Kandilli Göksu Caddesi ile Ömürtepe sokak arasında. Durgun suda dinlenen yamaçlar. Âşıklar Tepesi. Biri Belkıs'ı, öteki Vahit'i m i simgeliyor? Tepeyi aşıp Ömürtepe Sokağa m ı inmeli? O da artık bir başka bahara...

(2)

SİY A SE T 8 5

Küçüksu’yu. Ve bembeyaz bir martı Valentino Vahit'in avuçları arasından fırlayıp Küçüksu Kasrı'nın bahçesine konuyor. Bir bitmeyen aşkı anlatmak için kuşlara, çiçeklere. Bir öbek papatyanın arasından fırlayan bir kelebek kayboluyor ufukta...

Köhne Kandilli________________

Tepeye, yukarılara çıktıkça bodur çalı­ lar, palamutlar sarıyor çevremizi.

Ufuk genişliyor.

Aşağıda yoldan geçen arabaların, Bo- ğaz’dan geçen gemilerin sesleri vuruyor çalı diplerine.

Tepenin arkasında ağaçsız bir yamaçta

8-10 çocuk top oynuyor.

Temeli çıkılmış bir ev kalıntısı. İki oda, bir salon. Duvarlarını hemen çık, gir içine otur.

Aşağıdaki evlerin balkonuna çamaşırlar asılmış.

Rüzgârda yavaş yavaş sallanıyorlar. Sevda Tepesi’nin ucunda bir adam sır­ tını güneşe vermiş gazete okuyor.

Adam gazete mi okuyor, yoksa yitip gi­ den bir güzelliği mi düşünüyor?

Aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’m “Beş

Şehir”de söyledikleri düşüyor:

“Çoğu yeni baştan yapılan ve tamir edi­ len yaldar arasında eski Kandilli Sarayı da vardı. Bu saraydan bugün, tıpkı öbürleri gibi ortada hiçbir şey kalmamıştır. Hatta onun yerini alan, zaman ve mekân içinde

Sevda Tepesi'nin bir başka yerinden renk cümbüşü içinde Bebek sırt lan görülüyor. Önde Küçüksu mezarlığının “kadîm " selvileri. Bi­ razdan hafif bir sis m i çökecek? Belkıs S after’le Valentino Vahit'in acıklı aşk öyküsü selviler arasından uçan bir yıldız gibi fırlayıp Bo-

ğaz'ın mavi sularına ışıklannı bırakarak sönecek...

Yahya Kemal'in “Hülya tepeler, hayal ağaçlar / Durgun suda din­ lenen yamaçlar" dediği Sevda Tepesi'nden Rumelihisarı 'nın görü­ nüşü. Ağaçlar çiçeğe durdu duracak, Boğaz durgun bir sessizlikte Karadeniz'e akıyor sanki. Son ışıkları da düştü güneşin Hisar'in ardına. Birazdan yanaşır iskeleye son vapur...

1 3

ona komşuluk yapan yaldardan da pek az şey kalmıştır. Yalnız tek bir mısra, şair Vecdi’nin bu yalının esaslı tamirine söyle­ diği manzumenin tarih mısraı ara-sıra ki­ tap sayfalarından uçan bir yıldız gibi fırlı­ yor, bizi kendi parıltısı ile doldurup geçi­ yor:

Yeniden şû’lebar-i sahil oldu köhne Kan­ dilli.”

Güneş Hisar’ın ardına düşüyor. Birazdan Kandilli iskelesine yanaşır Bo­ ğaz vapuru.

“Bir ses, hüzünle perdeli, bir eski şarkıyı Rüyada bir dua gibi söyler

Küçüksu’da.”

Bir başka bahara______________

Rüzgâr Belkıs’m şarkısını söylüyor. Bembeyaz bir martı Valentino Vahit’in avuçları arasından fırlayıp Küçüksu Kas- rı’nın bahçesine konuyor.

Bir öbek papatyanın, bir demet mor kır çiçeğinin arasında yalnız bir kelebek, tit­ reyen kanatlarıyla geçip gidiyor top oyna­ yan çocukların seslerine doğru.

Tepeyi aşıp arkada Ömürtepe Sokağa in­ meye gücüm var mı?

O sokağı, o sokakta yaşayanları, orada yaşananları yazmak da bir başka bahara kalsın.

Küçüksu Kasrı’nın, Kandilli vapur iske­ lesinin yazılacağı bir başka bahara...

Sevdanın, sevdahklann çiçekler açtığı bir başka bahara...

Meclis İradesi ve sevda

Tepesi

Hepimizin bildiği gibi Sevda Tepesi Bo- ğaz’ın en güzel, görkemli yerlerinden bi­ risidir. Koru mu, ormanlık mı denilebilir, kestiremiyorum. Birkaç maliki vardır. Te­ pe maliklerden birer birer Arap dostları­ mıza satın alınmıştır. Pek tabii bu alım sa­ tımlarda gabin veya ikrahın varlığı ileri sü­ rülemez. Basına yansıdığı üzere alış ve­ rişte belediye başkanımız da yardımcı ol­ muşlardır. Ama ne var ki, yürürlüğe gi­ reli üç yılı geçmemiş boğazı koruma ya­ sası Tepe’de inşaat yapılmasına izin ver­ memektedir. şu durumda hatıra bir dizi sual gelmektedir.

-Alıcılara inşaat yapılamayacağı söy­ lenmiş midir? Söylenmiş ise mesele yok­ tur. O zaman, alıcıların koruda ya da or­ manda avlanmayı, belki de atla gezmeyi düşündükleri söylenebilir.

-Belki de alıcılara yasanın mutlaka de­ ğiştirileceği vaadi yapılmıştır. Bu tür bir vaad iki önemli sakıncayı ’da beraberin­ de getirir.

İlki, satıcı, vatandaşlarımızın menfaat­ lerinin korunmadığıdır. Zira imar durumu­ nun varlığı ya da yokluğu fiyatı büyük öl­ çüde etkiler.

Diğeri, Meclisi hiçe sayarak başlangıç­ ta Meclis iradesine ipotek koymaktır.

Düşünelim, hem de ciddi bir şekilde düşünelim. Ya Meclis’in iradesi ters te­ celli ederse ne olur?

Ne olacağını şair pek güzel söylemiş: Yerden göğe küp dizseler,

En alttakini çekseler, Sen seyreyle gümbürtüyü.

D Ü N Y A : 16 N İS A N 1985

M^ı^cı M f^ıvıcıü c ib id iiu u ı Deneyi

Referanslar

Benzer Belgeler

 En tepedeki düğümü kök olarak kabul edersek düğüm ve kenar sayıları eşit olsa bile bu köklü ağaçlar.

Bodrum katında otelin sıhhî kısımları ve b u n - lara hiç bir alâka ve irtibatı olmıyan hizmetçi odaları ve saire bulunuyor.. Otelin servisini gö- ren hususi bir merdiven

Derilere tabaklama işlemi ile taze durumdaki yumuşaklığı ve elastikiyeti verilir. Tabaklama işlemi palamut ve minerallerle

Derilere tabaklama işlemi ile taze durumdaki yumuşaklığı ve elastikiyeti verilir. Tabaklama işlemi palamut ve minerallerle

Bunun nedeni larvalrın çok küçük ve korumasız olduğu, henüz zararın başlangıcında olması ve parazit, avcıların ise henüz

At eti ise, bizlerin zarınettiği gibi süreidi değil, sadece do- ğum ve ölüm günlerinde, yıldönünılerinde veya tö- renlerde yeniyor, ilaarn ediliyor Kültür

Bir başka yazısında (yine 2000 yılında) yukarıdaki alıntıladığım Devlet Tiyatroları’nın o yıllardaki yönetimini ve repertuvar politi- kasına ilişkin eleştirilerini

Genellikle literatür tarama işlemi sonrasında çok fazla sayıda çalışma saptanmakta ve bu çalışmalar hakemler kurulu (reviewing panel) tarafından daha önceden