Fikretin Saadeti
i
İşte akşam oldıı, «Bebek»eflâtun... A levi sıyrılan su ılıklaştı.
Serin rüzgâr çıktı. Koydaki mahun Sandal ürperiyor gibi oynaştı.
Babası, annesi, küçücük Halûk, Mahundan sandalda gurubu bekler. Sandalın seyrine hâkim bu çocuk: Kollarında kanat ıslak kürekler
Fikret söz söylüyor. Bir güzelliğin Çok iyi bir şeyin tahlili için O körpe dimağa yüksek bir sual.
Cavabı da ondan... Giilümsüyerek Bakarken annesi, elinden kürek K ayıyo r çocuğun ulvî derse lâl...
II
Rıhtım a sürtünüp yanaşan sandal içinden doğruldu vakur gölgesi. Taşlara basınca elinde bir dal Koluna dayandı çıkan zevcesi...
Koşuyor, morlaşan durgun suları Kürekleri sık sık çarpıp sıçratan Çocuk.. Adım ları çalâk, haşarı, Çember çevirerek arkalarından...
«Şehitlik» yolundan böyle saptılar. Hışırdarken usul Usul yapraklar, Duyarak kuşları ve böcekleri...
K oklayıp tahayyül saran havayı. Görmeden «Göksu» dan yükselen ayı Geceye karıştı eş gölgeleri...
III
Dolaştım civarı ben mes’ut, dalgın Gayrin sevincinden sevinç duyarak. Bastona dayanıp kaldım.. Ansızın Yukardan koptu bir kahkaha, berrak...
Başımı kaldırdım, bir koşuşmaya Benzeyen patırtı, taşkın sayhalar. « A y dede, A y dede! Bakın oraya!» Çepcevre balkonda kımıldasmalar...
Sonra çekildiler, derin, hoş, mes’ut Bir sükût başladı. Derin bir sükût Y e birden piyano, ağır, tok, tannan
O gece Fikretin saadetinden Sarsıldı, eminim ta temelinden Rüzgârdaki bulut gibi «Aşiyan»...
Bugünkü «Aşiyan »
Burada bir zaman bir ulu kartal Y ed i dağ tepeden getirerek dal K ayalar üstünde bir yuva kurdu.
Çünkü indiği bu geniş meydanı A ld ı yer yüzünün uçmaz hayvanı Sansarı, tilkisi, parsı ve kurdu.
O kartal bunlarla yavuz döğiiştü Lâkin en sonunda yorgunca düştü. Döğüşen, güneşe değmiş mağrurdu.
Görmedi, seyrine lâyık dürağı, Çarpa diş geçiren böyle alçağı Uçarak bu yüksek yerde oturdu.
Fakat unutmadı cenk tasasını Döğüşİe kızaran sert gagasını Çevirip yüreği üstüne vurdu.
Ve son gün, göğsünü açıp yararak Büyük yüreğini parçalıyarak Didine didine soluğu durdu.
Gün günden, - sonumuz hep öyle gerek! - Darmadağın eden rüzgâr eserek
Tüylerini bile kapıp uçurdu.
Burada bir zaman bir ulu kartal Y e d i dağ tepeden getirerek dal K ayalar üstünde bir yuva kurdu.
Mehmet Selim
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi