• Sonuç bulunamadı

"Maaile" bir yürek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Maaile" bir yürek"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C u m h u r i y e t

MAYIN ÇOCUK

TANIMAZ

B.M. Çocuk Konvansiyonu

5yaşında. Ama, çocuklar

barışta ve savaşta en önde

ölüyorlar. Kurban bekleyen

110 milyon mayın var.

;? » NEVZAD ATLIĞ İLE

Y İ MÜZİK SOHBETİ

Devlet Klasik Türk

Müziği Korosu şefi Nevzad

Atlığ: “Biz, klasik

* müziğimizi tanıtmak için

adeta savaş veriyoruz.”

Maaile.

Can Yücel’

e bu

son kitabında şiirleriyle karısı

Güler;

resimleriyle de kızı Su

Yücel eşlik ediyor. Kitapla Can

Yücel, bir düşünü, ortak iş

görmeyi de gerçekleştirdi. Şiirden

aşka, aşktan sosyalizme,

sosyalizmden yaşlılığa maaile

Yiiceller kendilerini anlattılar.

BERAT G LİNÇİKAN

rta kattaki yuvarlak masanın etrafında yine “çıp- ^ lak”tı Can Yücel. Sadece o değil, karısı Güler ve kızı Su Yücel de. Ne düşüncelere sınır konuldu, ne de kelimelere. Masa tekti evde. Yıllarca onun başında dönmüştü herşey, yine onun başında yanıtlandı so­ rular:

Şiirin şiirle, şiirlerle resmin birleştiği “Maaile” ne ka- darlık bir sürecin ürünü?

BİR YÜREK

Su Yücel- Hepsi yani, sergi ve şiirleri illüstire etmek aşa­ ğı yukarı bir buçuk yıl sürdü.

Önce renkler mi çıktı ortaya?

Su Yücel- Babam Datça üzerine şiirler yazdı. Dedik ki, şiirleri niye resimlemeyelim? Bir bütünlük kazansın, farklı iki dal birleşsin diye düşündük.

Can Yücel-Sadece Su resimleriyle değil, Güler de şiirle kitaba katkıda bulundu. Şimdiye kadar şiir yazmamıştı. Ka­ dınların şiir yazmayacağına dair acayip bir erkek kararı var. O kararın doğru olmadığı Devamı 10. sayfada

(2)

Ş

ii

r,

r

e

si

m

le

b

u

lu

şu

n

c

a

.

ıo

CUMHURİYET DERGİ 24 ARALIK 1995. SAYI 509 1 1

*■ 1. sayfanın devamı

kanısındayım. Çünkü Sappho'sundan tutun, Emilie Dîckenson’a kadar kadın şairler var. Bizde de, Gülten Akın, Melisa...Niye kadınlarşiiryazam asınlar? Bu­ nun bokus gibi bir erkek işi olduğu kanısında değilim.

Can Yücel’le beraberliğinizin kaçıncı yılında şi­ ir yazmaya kalkıştınız?

Güler Yücel-Kırkmcı yılında. Kırk yıl daha yaşaya­ yım, o zaman da roman yazacağım. Öyle şiir yazayım diyebiıiddiam yok. Bizim evdebirm asa var. Yemek de burada yeniliyor, şiirde burada yazılıyor. Bütün olaylar burada çözülüyor. Zaman zaman insan yoğun­ laşıyor. Kadınların kafası ise dağınık. Şunu yapayım, bunu yapayımın dağınıklığı bu. Ben acaba yapabilir miyim diye denedim.

Şiir yazmadan önceki kırk yıl sizin içinde mi da­ ğınıklık süreciydi?

Güler Yücel- Esasında çocuk eğitimci siyim. On yi I çocuk psikiyatrisinde özürlü çocuklarla çal iştim. Ne öğrendimse onlardan öğrendim. Nasıl öğreniliyor, birşey nasıl duyumsanıyor, nasıl bitiyor, nasıl sıçra- malaroluyor? Aslında şiirgibi birşey. Datça’da ise da­ ha çok kendimlekaldım. Etrafımda beni alıpgötüren olaylar daha azdı. Çünkü kadınların özel ligi, herşey seni alıp götürüyor, hem odaksın, hem değilsin.

Ya resim?

Güler Yücel- Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun atölye- sindeydim, onun yetenekli bir öğrencisiydim. Evlen­ dim, çocuklarım oldu, ayrıldım. Aynı dikkati yani,re­ simdeki dikkati kendi çocuklanm üzerinde yoğunlaş­ tırdım. Birgün Bedri Bey banadedi ki, “Sen çok yete­ nekliydin amayetenek yetmezdi.” Yetenek de önemli ama çalışmak gerekiyor. Bu yüzden istikrar, birşeyin üzerinde yoğunlaşma zor oluyor kadınlarda.

Şiirle, yeniden mi yoğunlaşacaksınız?

Güler Yücel- Beş altı aydır hiç birşey yazmıyorum. ■ Birşey yakalıyorsun, onun üzerine gidiyorsun. Güzel olan yanı şu şiirin, kafan oraya takılıyor, diyorsun ki şu sözcüğü değiştireyim, daha başka boyut verebili­ rim. Satranç oynar gibi...

Kırk yıllık beraberliğinizde şiirin dışında neler öğrendiniz Can Yücel’den?

G üler Yücel-Herkes Çan’la yaşamak zor diyor ama, zekâyla yaşamak güzel birşey. insan onun ya­ nında kendini zeki zannediyor.

Yorucu değil mi?

G üler Yücel-Zekâ da yorucu birşey tabii ki. Ama şunu da söyleyeyim, onunla yaşayabilm ekiçinonun kadar zeki olmak lazım. Onun zekâsını yakalamak üzere yolaçıktım. Hâlâ yakalayamadım ama yaklaşı­ yorum. Ş i m di ben on a a k 111 ar veri yorum.

Can Yücel-Bedri Bey bana, “ Ulan en istidatlı öğ­ rencimi arakladın pezevenk” demişti.

SizGüler Hanım’da neyi yakalamak istemişti­ niz?

Güler Y ücel-0 yakalayamıyor bir türlü...

Can Yücel-Ben genç kızlığından itibaren G üler’i kadın olarak sevdim bir kere. Çocuklarla birlikte ya­ şadık ve iyice çoğaldık. Politik olsun, şiirin getirdiği dış hayat dağınıklığı olsun, içki de var bunların içinde tabii, bu dağınıklığın içinde mutluluk kadar istikrarda buldum G üler’de. Çocuk meselesini, insan beyninin çal ışması meselesini kavramada G üler bana çok y ar- dımcıoldu.

Kızınızın resimleriyle şiirlerinizin buluşmasının sizce anlamı ne?

Can Yücel- Ben genel olarak toplu iş yapmayı seve­ rim. Türkiye’de ise toplu iş yapmak güçtür, bizde top­ lu iş yapma becerisi kıt. Sanatın da toplu yapılacak bir işolduğu kanısındayım. Şiir, musikiyle, heykelle, re­ simle, baleyle ilişkisini kurmak zorundadır. İçine ka­ panan bir sanat halinden bütün dalları içine alar, ge­ nişliğe kavuşabilsin, dolayısıyla sosyalleşebilsin.

Neden toplu iş yapamıyoruz?

Can Yücel-Çeşitli nedenleri var tabii. Türkiye’de sosyal, ekonomik durumun dağını kliği, perişanlığı, zaman zaman yapı I an ol um 1 u i ş] eri n tencere kapağı- nı kapatır gibi kapatılması,cuntalar,boyuna lafaza se­ çimler... Hiçbir şey Türkiye’de toplu olarak düşünüle- miyor. Toplu olarak düşünme yöntem meselesidir. Biz istediğimiz kadar çağdaş olmaya heveslenelim, bu konuda yayakalm ışbir milletgörünümündeyiz.

Toplu iş yapmayı becerebilseydik, bir direnme gücü oluşur muydu, en azından cuntalara karşı?

Can Yücel-Toplu işin altında yatan şeylerin en önemlisi Türkiye’nin demokratik benliğini yakala­ ması meselesidir. Bu benlik yakalanamayınca da top­ lu iş olarak ancak dalavereyi, toplu kaçakçılığı, toplu banka batırmayı, toplu kara para aklamayı yapabili­ yoruz. Bu bakımlardan bayağı öndeyiz.

Bu ülkede yaşamak, dünyaya (Taktığınızda, şiir

malzemesi açısından zengin mi?

Can Yücel- Çok zengin. Son dönemde Amerika olsun, Avrupa olsun, tüketim toplu­ mu hal ine geldi. M edyan m ağırl ığından ve di - siplin toplumu olmaları ndan ötürü şiir kolay yazılmıyorbu ülkelerde. Mesela, 1920’lerde, 30’larda, hem resimde hem şiirde ileri gitmiş denilen ülkelerde bugün durum okadar parlak deği l. Türk şiiri yen i 1 iğe aç ı k ve tazel ik get i ri - yor. Geleneğimizden dolayı, mimari, dini mi­ mari hariç, şiir en güçlü yanımızdır. Demin söylediğim gibi toplu çalışma az olduğundan herkes şiiryazar Türkiye 'de. Türkiye biraz dı­ şarı açılabilirse, Türk şiirinin önemi dışarda da kabul edilecek.

Nasıl bir açılmadan söz ediyorsunuz?

Can Yücel-Şiirse konu, Türkçenin çok yay­ gın birdil olmaması dışa açılmasına engel. İs­ panyolca, şakır şakır, koskoca Latin Amerika kıtasında, Portekiz’de konuşulur. İngilizce, Fransızca öyledir. Rusça büyük biryaygınlığa sahiptir. Yavaş yavaş Japonca da o duruma ge­ liyor. A m aT ürkçe,çok konuşulan birdil de­ ğil. Biz hem bunun için hem de son göçmen hareketine rağmen, Avrupa’daki üç milyon Türk’e rağmen, koloni kurmuş değiliz. Sekiz milyonluk Yunanlılar, her gittikleri yerde ko­ loni kurar, sinemasından tiyatrosuna isimler çıkarırlarvebirbirlerini tutarlar. Bizdeöylebir koloni geleneği olmadığı için Oktay Rıfat gibi koskoca birşairtanınm az. Fazıl Hüsnüdışar- da bilinmez. Bu engellerin sonucudur, yoksa Türk şiiri bugün dünyada bayağı önemli bir yerdedir bence. Bizim yirmi-otuz yıl önce yaptıklarımız, bugün Fransız, İngilizşiirinde uygulanan,geçerakçeolanşiirlerdir. Yunan­ lılara dâ benziyoruz biz. Ritsosolsun, Kavafis olsun, bu şairlere benzer şairlerimiz var. Türk şiiri bugün kendini ispat edecek kıvama gel­ miştir. Hatta benim bir şiirim var:

İddiaya varm ışınız?

Ezan bitti derken öbür minareden başladı Yıkıldı yine Kııbilav Han 'in sarayı Coleridge bilmiyorsa ben biliyorum

Yıkılan her söz saltanatının enkazından Yeni bir şiir bulutu ağar göğe.

Bu seferki ne/irapça ne Çince ne İngilizce Bu seferki Türkçe bir ebru

Nazını dan başlayan bir nazını

Koloni kııramama nedenimiz, toplu iş göreme­ me nedenlerimizle aynı mı?

Can Yücel-Koloni kurulması, eski Yunan’dan ge­ lir, biryeregidildiğindetoplu olarak yerleşme duru­ mudur. Halbuki Türk göçmen düzeninde, biz bir yeri istila eder, ne varsa alır, döner geliriz. Oraya fazla uy­ mayız. Yahut Ç in’e ineriz, Kubilay Han gibi, Çinlile- şiriz. Bir nevi oraya kendi benliğimizi ispat edecek donatımlagitmede yaya kalırız.

Sizin açınızdan da, Türkiye, resim yapmak için bereketli bir ülke mi?

Su Yücel- Şehirciliğe bakıldığı zaman sorun es­ tetikse, eski binalarından camilerinden başka birşey yok İstanbul’da. Yeşil gör­ mek için sokağa çıktığınız da hüsrana uğrayıp dönü­ yorsunuz. Biz olan güzel­ likleri bozmuşuz, bir yara, kanser gibi yapmışız. Dört demirinden başka birşey kalmamış. Bunun da resmi olabilir diyorum ama, renkleri çok fazla kullana­ mıyoruz. Anadolu kadını­ nın kıyafetindeki renkler de gidiyor, biz halk sanat­ larımızı da kaybetmiş du­ rumdayız.

Şiirinizde barış için dö­ vüşmekten söz ediyorsu­ nuz. Hangi şatlarda, na­ sıl dövüşülecek?

Can Yücel-Şiirimdeki fikirşu: barış, kendi başına bir erdem değildir. Haklı savaşlarda vardı r. Ama ba­ rış ana amaçtır. Barış için de dövüşmeyi bilmek la­ zımdır. Nasıl nükleersilah- sızlanma için, nasıl atom bombasını önlemek için

zin içinde halli gerekirken biz, uniter devlet adına Kültleri yok farzettik. Azi: Nesin’in de­ diği doğru,onakim likdeğil.kiş likdem ekla- zımdır. Kimlik, nüfus kâğıdıdır. Kişibk başka ı onun ötesinde "benim önerim Türk'lerin siyasi varlığının tanınmasıdır. Bu tanıma n r k y um genel politikasında, çök açıcı,çokyâraTst AvT.ŞoJun açıl naşı tmlamım taşıyacaktır. Ç ünkübirm ilıd m pluolarak yaşaması, içindeki ayrı ayrı unsurların hep bir-. likte, kendi zenginliklerini getirerek, o toplu güzelliğe katkılarının şart olduğu bir düzen halidir. Yok farzederek birşey elde edilmez.

Bir şiirinizde, “ Rüzgarda kendini söz zannedeniere/Yuf olsun!” diyorsunuz, kim­ ler onlar,Türkiye’de bolca bulunuyor mu?

Can Y ücel- Var tabii. Türkçe’de bir laf var­ dır, rüzgara karşı işemek. Rüzgarda da insan fısıltı yaptığı zaman çok büyüyormuş gibi ge­ liyor ses. Halbuki çok daha incedir...

Kimler onlar, sizi rahatsız edenler?

Can Y ücel-Özel 1 ik le politikacı 1ar, pal avra- cı bunlar. Memleketin medarı iftiharı ortaya çıkmış adamlar madara iftiharlardır. Bunların ne yaptığı, ne yapacağı, hâlâ meçhuldür. O ka- darm eçhuldurki,kırk sene iktidardakalırlar hiçbir şey yapmadan basar giderler. 1945’e kadar devam eden Atatürk devresini ayrı tuta­ rak söy 1 üy orum . O devi rde yapı lm ışişlervar- dır, onları inkar etmek, vefasızlık, haksızlık ol ur. Amaondan sonra yapılan işler, çok dağı­ nıktır, rüzgara karşı işeme halidir.

Nasılbir işeme bu?

Can Yücel- Valla, Türkiye kendi kimliğini bulma yolundabirülkeydi. İkinci DünyaHar- bi sonunda, belki de Sovyetler’le çıkan ihtilaf sonucu Amerika’ya yaranmak zorunda kaldı. Ondan sonrada işlerkarıştı. Kahveyecafe de­ niyor, Türkçe bozuluyor, Türkçe okutulm u­ yor, eğitim durumubozuk, saçmalıklaryapılı- yor, Türkiye’nin çocuğu düşünülmüyor, sağ­ lık işleriyle dalga geçiliyor. Türkiye’nin sos­ yal demokrasi iddiasına rağmen böyle birhareketin izi bileyok. Bütün bunlarTürkiye’ye,palavradüzeni kurulm uşbirh ay atı davet ediyor.

Ki m liksiz bir topl umda yaşamak sizi nasıl yara­ lıyor?

Can Yücel-Özellikle yaşlandıkça, yaşlanmanın ge­ tirdiği bir öfke var. Sanki herşeyi geride bırakmışım da niye olmuyor diyebiryeis ve pişmanlık da geliyor. Bu yüzden bayağı üzücü bir olay. Eskiden ihtiyarların, aman bizim gençliğimizde iyiydi de, yeisi vardı ya... Bu yeis, bizim yaşımıza gelmiş insanlarda sade­ ce yaş hesabıyla deği 1, Türkiye’nin tarihsel gidişi ba­ kımından da hak verilirbir durum. Herkes acayip bir küskünlük haline düşüyor.

Siz ne k a d a r küskün, ne k a d a r pişm ansınız? Can Y ücel-Bu, şahsi bir pişmanlık değil. Ben ken­ di işimi yapmayı her zaman görev saydım. Herzaman haftada iki yazı, bir iki şiir yazıyorum. Bayağı ürün veriyorum. T ıkanmışlıktan gelen birpişm anlık için­

de değilim. Bunabirörnek de A ziz’in son çıkışlarını gösterebilirsiniz. Aziz ba­ yağı, bir kötüm ser havaya girmişti, sert çıkışlarıyla ki Aziz, çok verimli, Türki­ ye’de çok iş yapmış adam­ lardan biriydi. Ona rağmen Aziz’in adeta, ölüme doğru gidişi, bütün cesaretine, ataklığına rağmen bir kır­ gınlıktı.

Sizin kırgınlığınız, umudunuzu ne kadar törpülüyor?

Can Y ücel-Ben sosyalis­ tim. Meseleyi sadece Tür­ kiye çerçevesinde gör­ mem, enternasyonal mese­ leler olarak görürüm. O n­ dan dolayı benim kafamda halledilecek işlerin bir bi­ lançosu mevcuttur. Bu yüz­ den tam umutsuzluğa düş­ mem ben. Marks’adainan- dığımiçin...

Sosyalizmin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Can Yücel-Kendi başı­ ma bulduğum bir resme göre, dünya, yukarı yarım ­ küre, aşağı yarım

küre«-Güler Yücel, Can Yücede birlikteliğinin kırkıncı yılında şiir yazdı.

insanlar dövüşmüşse, bizim de barışı tek erdem ola­ rak değil, adına dövüşülmesi gereken bir dava olarak ele almamız gerekir.

Türkiye’nin böyle bir dövüşe ihtiyacı ne kadar yoğun sizce?

Can Yücel- İnsan hakları kuruluşları olsun, uyanık organlarımız olsun, herkesbu Güneydoğu’daki mese­ lenin birbarışa bağlanmasını istiyor. Türkiye’nin hem ekonomisi, hem kafa sağlığı açısından bunun önemli olduğunu kavrayıp bunun için dövüşüyor, kurban da veriyorlar. Bunun için hapse giren aydınlar, bunun için özveride bulunan insanlar var. Bunlar barış için Türkiye’de gerçekten dövüşüyorlar. Barış dediğimiz zaman silahları, kalaşnikofları alıp dövüşmek deği 1- dir.

Bu dövüşte geç kalmadık mı?

Can YüccI-PKK’nın çıkışı denilen 1986’dabaşla- m am ıştırbuiş. Kurtuluş savaşım birlikte yapan Türk ve Kürt halklarının birlikte kurabilecekleri

(3)

1 2

CUMHURİYET DERGİ

^

y/2-ñ+t

Ş€X.[Fl£7Z-U<4L¿Zs*up £ * # * * t f < * €* y L ’

<V

7 i v * . ? * * ; *

r ~ r

3 U * » ; ¿ ú

a j a

.

‘O / / '■ . .^

Jı/r/n resimle buluştuğu yerden, Maaile’den bir sayfa... m- olarak ikiye bölünmüş. Sovyet Rusya’nın

çöküşünden sonra büsbütün böyleolmuştur. Taa, Amerika Birleşik Devletleri’nden, Ka­ nada’dan, Antartika’ya kadar, Japonya’yı da içinealmak üzere, bir kapitalist ilerlemiş ül­ keler vardır. Bir de bunların sömürdü' k;,, ai£3gı yarımküre vardır. Bu aşağı yarmküre, bence, önümüzdeki on-on beş v.dıçinde ken­ disini topaıdam^vrbaşlayacaktır. Ve bu to­ parlama, ilerlemiş ülkelerde yeni buhranlar getireceği içtin, eski sosyal demokrat ve sos­ yalist birikim lerbunların içinde, tekrar par­ layacaktır. Umutluyum ben.

Siz Can Bey’in küskünlüklerine, kır­ gınlıklarına katılıyor musunuz?

Güler Yücel-Ben kendi dalımda örnek ve­ rebilirim. Bizde yapılan yanlış şuradan baş­ lıyor, sadece Batı ’dan birşeyler aldık. Diğer yerlerde anlattığımda yanlış anlaşıldı ama bizde, Osmanlı toplum unda, çocuk, eğitimi çok erken başlar. Halen, yarım ada’da yani Sultanahmet bölgesinde 400 sübyan mekte­ bi var. Bize kalan tek şey mimarisi. O mima­ riye baktığımız zaman tam çocuk ölçütlerine göre. Eminim ki ben orada, falaka sistemin­ den başka bir eğitim vardı. Çok modern olan, şimdi Batı ’dan aldığımız şeyler bizde varmış ama kesip atmışız.

Bu sonunda yabancılaşma ve yalnızlık duygusu mu?

Güler Yücel-Evet,yalnızlık duygusu. Ai­ len güzel de insan topluluk içinde olduğunda daha güzel. Biz de şimdi birşey kalmamışki. İnsanların bir arada bulunduğu, dans ettiği yerler... Şimdi yok.

Sizi nasıl etkiliyor, bu yabancılaşma, bu ortam?

Su Yücel-Benim gördüğüm kadarıyla bir iş, matematiği al, sanat dallarını al, herşey yarım yarım gelişiyor. Bilim adamının da sa­ natçının da gitmeyen sorunları var ama birbi- riyle buluşmuyor. Bir dal iyi öbürü kötü anla- mındakullanmıyorum bunu. Budağınıklığı bütün insanların yaşadığına inanıyorum. So­ nuçta kafa da dağılıyor ve toparlamakta zor­ lanıyorsunuz. Bu insaoıniçine işlemeye baş­ lıyor. Birşeye yoğunlaşmanız zorlaşıyor. Bu­ nun sonucunda insan kendini işine veremi­ yor.

Birey olarak size nasıl yansıyor?

Su Yücel- Çok karman çorban, bir kaos olarak görüyorum. Onun getirdiği zorlukla­ rı da yaşıyorum. Yoğunlaşmak için özel bir zorlama getiriyorsun. Benim projem iki sene mi, iki sene içinde bitirmeye çalışıyorum. Bunun için de kendimi zorluyorum. Alman eğitimi aldım allahtan da kendi içimde disip­ linimi bozmamaya gayret ediyorum.

Bir yaşında oğlunuz var, Ali. Onun yaşa­ yacakları adına kaygıya dönüşüyor mu bu?

Su Yücel-Benden çok daha farklı. Önce havaya bakalım, o kirlendi. Sağlığı, eğitimi ne olacak? Çok farklı bir ortam içinde o. Be­ nim büyüdüğüm gibi büyümeyecekki.

Vani-köy’de oturuyorduk çocukluğumda. Annem, biz üç çocuğu mahalleye saldı. On yedi ço­ cuktuk biz, ne yuva vardı, ne de başka birşey. Bir gün birimizde, ertesi gün diğerinde ye­ mek yiyorduk. Kendiliğinden oluşmuştu yu­ va sistemi. Ama burada öyle değilki, çocuğu sokağa bırakamazsın. Aynı yerde yirmi sene içindedeğişen koşullarbunlar.

Aile sizin için ne kadar önemli?

Can Yücel-Doğal örgüt, bir kadın erkek

rüdenirya, yerine ikiyi ikame etmek istedim. Sonra baktım, sağlıklı bir yaşam kurm a di­ renci gösterilebilirsehiçdeğilse aile kurabi­ liyorsun. Bunun için bu Maaile üzerinde dur­ dum. Torunlar, çocuklar, hepsiyle birlikte bir birim kurulabiliyor. Bu, bayağı sağlıklı bir­ şey. Bi zde aile topl umun esasıdır derler ama böyle olduğu kanısında değilim ben. Bütün bu aile rezaletlerine bakarsanız, hiç de sağ- 1 ık 11 olduğu kanısında değilim . Kimse ömür boyu yaşamayı aile meselesinin vasfı olarak

kabul etmiyor. Babam çapkın bir adamdı, çapkın dediğim aslında karısına bağlıydı. Arasıra kaçamak yapardı. Dedi ki, sen bir kadınla yaşamaya mahkûm bir adamsın.

Siz kendinizi mahkûm olarak gördünüz mü?

Can Yücel-Hayır, hiçbir zaman görm e­ dim. Ben birnevi özgürlüğümün sebebi, kay­ nağı olarak gördüm. Özgürlüğün çıkış nok­ tası olarak gördüm..

Nasıl bir özgürlük bu?

Can Yücel-Bu özgürlük kadir bilme, sev­ meyi öğrenme, mütemadiyen değişmenin birşey getirmeyeceğine inanmak inancı, in ­ sanın ömrü bir kişiyi tanımak ve sevmek içün anca yeter. Değiştirerek hiçbir şey kazanıl­ maz. Kazanova dediğimiz adamlar, hiçbir kadından zevk almayan adamlardır aslında.

Herşeyi tüketime dayandırdığımız bir ortamda aşkı bundan nasıl uzak tutabili­ riz?

Can Yücel-Valla, kadınların bir büyük ha­ tası var, erkeklerle mücadelede, bütün erkin­ leşme hareketlerine gelince varlar. Ama as­ lında Türkiye’nin tüketiminin yüzde yetmişi kadın etrafı nda dönüyor. Bence, kadın bütün iddiasına rağmen tüketim aracı olm aktan kendini kurtarmak şöyle dursun, bunu de­ vamlı ortaya sürerek kendini eski harem ka­ dınından daha ağır duruma getiriyor bence. Eski haremde hiç değilse entrika vardı. Ka­ dınlar entrikayla üste geçerlerdi.

Siz, kadınlara nasıl bakıyorsunuz?

Güler Yücel-Çok daha zenginleştirici bir­ şey kadın olmak. Kadın olduğumdan benim problemlerim güncel hayatta daha fazla her­ halde.

Can Yücel-Güler, sözünü keseyim mi? Kadın aslında, türün devamı içindir.

Güler Yücel-Yok. O kadar değil.

Can Yücel-Yani, yaşamanın devamı için­ dir. Kadının o yanı şefkatiyle beraber ağır ba­ sar. Bugün erkekler, çarşafa dolandıkları için kadın derhal öne geçmek zorunda. Kadın öne geçmezse Türkiye batar. T ürün devamı­ na memur olan kadın inisiyatifi ele almak zo­ runda.

Su Yücel-Ama kadın çok daha fazla yoru- luyorşimdiki dönemde. Hem çocuk doğura­ cak, hem işinde iyi olacak.

Erkeklere nasıl bakıyorsunuz?

Güler Yücel-Güzel bakıyorum. Öyle faz­ la ay ınm yapmak istemiyorum. Erkeksiz ka- dınm felaket olacağım düşünüyorum, ister­ dim kadınlarla bir yerde kalayım ama altmış yaşım a rağmen, en fazlaon beş gün. Bir ba­ kış bile farklılık getiriyor. Kendi içinde olan bir hormonal dengenin bozulm asını iste­ mem. İngiltere’de yaşadım ben, hiç bir erkek sana bakmıyor, felaket birşey. Özledim baya­ ğı. Adam lar açıyorlar, cart diye gazeteyi... Sonra bir zenci mahal leşine gitmiştim, ıslık çaldılar hoşuma gitti.

Sizde kadının karşılığı nedir?

Can Yücel-K adınınbence,bütünyakınlı-örgütüdür. Hani eski örgütlenmede, özrü,

üs-Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 2822 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırmıştır.. • Yeni Kanun işkolu barajını yüzde ondan yüzde

– Bir işçi sendikasının kurulu olduğu işkoluna giren bir işyeri veya işyerlerinde – ya da işletmede toplu iş sözleşmesi yapma yetkisine sahip olabilmesi için iki..

• 6356 sayılı Kanunda toplu hak uyuşmazlıklarının çözümü için yorum davası ve eda davasında faiz konusu düzenlenmiştir. • Ayrıca toplu hak uyuşmazlıkları

– Bu nedenle toplu iş sözleşmesinde değişiklik yapılmasına ilişkin taraflar arasında çıkan toplu çıkar uyuşmazlığının çözümünde, zorunlu tahkim, grev ve lokavt

Hizmet-İş Sendikasının yönetim kurulunda veya şube başkanlığında görev aldığı için, kendi isteği ile işyerinden ayrılan işçilerin hizmet akitleri, görevlerinin

İşveren, sendika üyesi işçilere senede bir defa olmak üzere aşağıda belirlenen miktarlarda öğrenim yardımı yapmayı kabul eder. Ayrıca, işverenin bünyesinde çalışan

b) İşçiler, hafta tatilinde çalıştırılamazlar. Hak kazandığı hafta tatili gününde çalışacak olanlar için bu Toplu İş Sözleşmesinin 20.maddesindeki prosedür

İş sözleşmesinin yasal grev ve lokavt nedeniyle.. askıda