• Sonuç bulunamadı

Biyoyakıtlar Tehdit mi - Fırsat mı ?! - Are Biofuels Threat or Chance?!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Biyoyakıtlar Tehdit mi - Fırsat mı ?! - Are Biofuels Threat or Chance?!"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GİRİŞ

Biyo” yani “yaşam”. Biyoyakıtlar yaşam yakıtları olarak düşünülebilir. Ancak anlamındaki derinlik üretim sürecinde de olmalı ve hissedilmelidir. Bir biyoyakıtın

gerçekten biyoyakıt olabilmesi için üretildiği hammadde son derece önem taşımaktadır. Yetiştirildiği yöredeki tarımsal üretim profili, sosyo-ekonomik durum, yetiştirildiği alanın biyo çeşitliliği sorgulanmalıdır. Bu konudaki duyarlılık biyoyakıtların sürdürülebilir olmasının da anahtarıdır.

Biyoyakıtlar Tehdit mi - Fırsat mı ?!

ÖZET

Biyoyakıtlar; kurtarıcı mı yoksa yeni bir krizin habercisi mi? Her ne kadar birçok ülke biyoyakıtları bir çevre dostu, enerjide bağımsızlığın en önemli silahlarından biri olarak kabul edip, kullanımı ile ilgili altyapıyı oluşturarak yasal düzenlemeleri hayata geçirmiş olsa da günümüzde biyoyakıtlar ile ilgili tartışma artarak sürmektedir. Tarım, gıda, enerji ve çevre uzmanları, politikacılar, bilim insanları ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının taraf olduğu bu tartışma kabaca, biyoyakıtlara sempati ile yaklaşanlar ve biyoyakıt karşıtları en azından biyoyakıtlara şüpheyle yaklaşanlar arasındaki tartışma olarak tanımlanabilir. Milyar dolarlar boyutundaki bir pazarı etkileyen bu tartışmalar zaman zaman çok sert boyutlara ulaşmaktadır. Taraflardan biri biyoyakıtların, dünyanın belli bölgelerinde toplanmış bulunan fosil yakıtlara sahip olamayan (bizim gibi) ülkelerin enerjide bağımsızlığı, fosil yakıt kullanımından kaynaklanan çevre sorunlarının çözümü, kaynak çeşitliliğinin sağlanması gibi problemlerin çözümü için önemli bir enstrüman gibi görmektedir. Karşıt görüştekiler ise biyoyakıtların gıda üretimine ayrılması gereken alanların biyoyakıt hammaddesi üretimine ayrılması nedeni ile gıda üretiminin azalması sonucu gıda fiyatlarının artması ve bu yüzden yoksul ülkeleri açlığa mahkum edeceğini öne sürmektedirler. İklim değişikliğine çare olarak ülkelerin enerji ve çevre politikalarında yerini alan biyoyakıtlar son günlerde, medyaya göre gıda krizinin de yaratıcısı rolündedir.

Bu çalışmada her iki görüşe de yer verilmek suretiyle tarafsız kalmaya özen gösterilerek biyoyakıtlar hakkında genel bilgi verilecek, dünyadaki gelişimleri incelenecek, uygulanmakta olan ve planlanan politikalar irdelenecek ve gıda krizinde biyoyakıtların rolü tartışılacaktır. Ayrıca ülkemiz koşullarında biyoyakıtların bir tehdit unsuru mu yoksa kapımızdaki bir fırsat mı olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Biyoyakıtlar, biyodizel, biyoetanol Anahtar Kelimeler:

Dr. F.Figen AR

*

Pankobirlik Mithatpaşa Cad. No:19 Ankara Tel: 0312 435 56 20/207 Faks: 0312 435 62 83

figenar@pankobirlik.com.tr

ABSTRACT

Biofuels; are they rescue or the precursor of a new crisis? Although infrastructure and legal background related with biofuels are established in many countries by regarding them as the environmentally friendly fuels and one of the most important weapons of energy independency, argument related with the biofuels are continuing increasingly. This argument among the agriculture, food, environment and energy specialists, scientists, politicians and various public social organizations (non-governmental organizations) can be described briefly as the argument between the groups approaching the biofuels with sympathy and groups against to or at least approaching to the biofuels with suspicious. These arguments which affect a market whose extent reach to several hundred billion dollars, sometimes become very severe struggle. One of the parties consider the biofuels as the very promising instrument for the solution of the problems such as energy independency of the countries who does not have the fossil fuel reserves (similar to us) which take place the certain regions of the world, solution for the environmental problem arising from the use of fossil fuel and to provide the resource diversity. On the other hand dissidents are arguing that increasing food prices as a result of decrease in the food production due to the allocation of agricultural fields for the grow up of the biofuel raw materials instead of food agriculture, condemn the underdevelopment countries to the starvation. Nowadays, according to the media, biofuels which are take place in the energy and environmental policies of the large number of countries, are the creator of the food crisis.

In this study, it was tried to give the general information about the biofuels, their development in the world, it was tried to analyze the policies both already applied and in the planning stage and finally their role in the food crisis was discussed by trying to be impartial regarding the two points of view given above. In addition to that it was tried to point out whether biofuels are a threat or a chance at our door.

Biofuels, biodiesel, bioethanol Keywords:

Are Biofuels Threat or Chance?!

* İletişim yazarı

Geliş/Received : 02.07.2008 Kabul/Accepted : 11.07.2008

(2)

Biyoyakıtlar, tarımsal ürünlerin, odunun, hayvan, bitki ve belediye artıklarının çeşitli biyokimyasal ve/veya termokimyasal dönüşüm süreçlerinden geçirilmesiyle elde edilen gaz, sıvı ve katı ürünlerin genel adıdır. Gaz biyoyakıtlar; biyohidrojen, biyogaz, singaz denilen sentetik gazlar, katı biyoyakıtlar; odun kömürü, biyokömür, biyopelet, biyobriket, sıvı biyoyakıtlar ise; biyoetanol, biyodizel, biyometanol, biyodimetileter, biyoetiltersiyerbutileter ve bitkisel yağlar olarak anılmaktadır. Biyoyakıtlar ulaştırma sektöründe taşıt yakıtı, hizmet sektöründe ısı ve elektrik üretiminde kullanılmaktadır.

Biyoyakıtlar insanlığın var olduğundan beri kullanılan bir enerji kaynağıdır. Çünkü odun da, tezek de bir biyoyakıttır. Ancak konu sıvı biyoyakıtlar olunca, ilk kez Mısırlılar, Hint tohumu yağını lambalarda aydınlatma yakıtı olarak kullanmışlardır. 10 Ağustos 1893'te Rudolf Diesel ilk dizel motorun denemesini yapmış (10 Ağustos Dünya Biyodizel Günü olarak kutlanır), 1898'de yer fıstığı yağını dizel yakıtı olarak kullanmıştır.

diyen Rudolf Diesel 1912'deki bir söyleminde

demiştir. 1930'lu yıllardan beri Brezilya'da şeker kamışından üretilen biyoetanol %85'e varan oranlarda benzin ile karıştırılarak kullanılan bir biyoyakıt olmasına karşın dünyada ard arda yaşanan petrol krizleri sonrası biyoyakıtlar önem kazanmış ve ilk biyodizel Avusturya'da 1988'de üretilmiş, ilk sanayi tesisi 1991'de kurulmuştur. Ülkemizde de 1935 yılında Atatürk'ün talimatları ile Atatürk Orman Çiftliğindeki traktörlerde bitkisel yağ kullanılmıştır.

2003 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nezdinde yürütülmeye başlanan çalışmalar sonucu biyoyakıt kullanımı ülkemizde de yaygınlaşmaya başlamıştır. Bugün az gelişmiş ülkelerden çok gelişmiş ülkelere kadar geniş bir yelpazede biyoyakıt üretimi ve ticareti yapılmaktadır.

Günümüzün en popüler sıvı biyoyakıtlarından olan ve daha çok benzin ile harmanlanarak kullanılan biyoetanol genellikle şeker pancarı, şeker kamışı, mısır, buğday, patates gibi şekerli ve nişastalı bitkilerden elde edilmektedir. Harmanlama oranına

göre E2 (%2 biyoetanol+%98 benzin), E5, E10, E85 olarak adlandırılabilir. Benzine karıştırılan etanol, benzinin emisyon

kalitesini iyileştirdiği gibi yapısında bulunan oksijen, benzinin daha verimli ve temiz yanmasına yardımcı olur. Ayrıca, araçlarda kullanıldığında CO dahil, bütün emisyonların azaldığı da kaydedilmiştir (1).

Daha çok benzinle harmanlanmasına rağmen biyoetanol son yıllarda motorinle de harmanlanarak kullanılabilmektedir. E-Dizel olarak adlandırılan karışımda motorinin içerisinde genellikle % 15 oranında biyoetanol bulunmaktadır.

Biyoetanol sadece ulaştırma sektöründe değil elektrik üretiminde, kojenerasyon uygulamalarında, küçük ev aletlerinde ve kimyasal madde üretiminde de kullanılabilen bir biyoyakıttır. Petrolden üretilen pek çok kimyasal madde biyoetanolden de üretilebilmektedir. Etilen, hidrojen, glikol eterler, etil akrilat, asetik asit, etil asetat, aset aldehit, etil eter, etil+klorür bu kimyasal maddelerden bazılarıdır. Ayrıca yine biyoetanolden yüzey aktif maddeler, yapıştırıcılar, kozmetikler, yağ asitleri, karbon siyahı, kauçuk, plastik gibi ara kimyasallar da üretilebilmektedir (2).

Dünya biyoetanol pazarının en büyük aktörleri Brezilya ve Amerika'dır. Brezilya'da 1930'larda ulaştırma yakıtı olarak kullanılmaya başlayan biyoetanol 1975'ten bu yana hükümet programı dahilinde araçlarda kullanılmaktadır. Brezilya’daki araçların yarısından fazlası E85 kullanımına uygun fleksi araçlardır. Brezilya'da biyoetanol en az %25 benzinle harmanlanarak kullanılması zorunludur. Dünya biyoetanol pazarının yaklaşık %40'ına sahip olan Brezilya'da, 2007 yılında 21 milyar litre biyoetanol üretimi gerçekleşmekle birlikte aynı yıl Amerika'da bu değer 23 milyar litre olarak kaydedilmiştir (Şekil 1). Biyoetanol üretiminde Brezilya ve Amerika'dan sonra Çin,AB ve Hindistan gelmektedir .

Son yıllarda Avrupa ve Asya ülkelerinde ciddi anlamda biyoetanol üretiminde artışlar görülmektedir.

Bitkisel yağların motor yakıtı olarak kullanımının ülkelerin tarımının gelişiminde ciddi bir katkısı olacak”

“Bitkisel yağların motorlarda kullanımı günümüzde önemsiz görünebilir, ancak bitkisel yağlar zamanla petrol ve kömür katranı kadar önem kazanacak”

2

BİYOETANOL

0 5 10 15 20 25

Brezilya ABD Çin AB Hindistan Rusya

2004 2005 2007

(3)

AB'de biyoetanol şeker pancarı ve buğdaydan üretilmektedir. Ancak şeker pancarından daha fazla biyoetanol verimi elde edildiği (1ha'dan buğdaya göre 30 hlitre daha fazla etanol) için şeker pancarının buğdaya göre daha verimli ve sera gazı tasarrufunda daha etkin olduğu uluslararası raporlarda yer almıştır (3). 2004 yılında 1,2 milyon buğday ve 1 milyon ton şeker pancarı biyoetanol üretiminde kullanılırken 2006 yılında 2 milyon ton şeker pancarı biyoetanol üretimi için yetiştirilmiştir.

AB, yeni şeker rejimi ile gündeme gelen şeker üretiminin daraltılması konusunda biyoetanol üretimini teşvik ederek şeker pancarı üretiminin sürekliliğini sağlamaktadır. Çünkü şeker pancarı sosyal ve ekonomik katma değeri yüksek bir bitkidir. Çiftçiye daha fazla gelir sağladığı gibi her türlü atığı ve yan ürünü de kıymetli mali değere sahiptir.

Aynı alanda çam ormanına nazaran 3 kat daha fazla oksijen üretir. Geniş yaprakları nedeniyle etkili fotosentez sağlamakla birlikte topraktaki buharlaşmayı engellemektedir. 1 ha şeker pancarı tarımı 30 ton CO emerken, 19 ton O açığa çıkarmaktadır. Avrupa'daki en büyük etanol üreticisi Fransa'dır. Bunu İspanya ve İsveç izlemektedir.

Brezilya'da biyoetanol şeker kamışından üretilmekte olup 1935 yılından beri süregelmektedir. İç pazarda yaygın olarak kullanılmakla beraber Amerika ve Japonya'ya da ihracat yapılmaktadır.

Amerika'da biyoetanol üretimi daha çok mısırdan yapılmaktadır. 2005 yılında yaklaşık 16 milyar litre olan biyoetanol üretimi 2007 yılında 23 milyar litreye ulaşmıştır.

Biyodizel motorin eşdeğeri bir biyoyakıt olup motorinle harmanlanarak kullanılabildiği gibi saf halde motorin yerine de kullanılabilmektedir. Biyodizel kanola, aspir, ayçiçeği, soya, pamuk, jatropa, palmiye vb. yağlı bitkilerden uygun kimyasal/biyokimyasal süreçler sonucu elde edilir. Son zamanlardaki AR-GE çalışmalarının sonuçlarına göre deniz yosunu olarak bilinen algler de iyi bir biyodizel hammaddesidir. Algler suda fotosentez yapabilen ve boyları 60 cm'yi bulan deniz bitkileri olup üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz için değerlendirilmesi gereken biyodizel hammaddeleridir. Ayrıca algler CO ile beslendiklerinden iklim değişikliğinin ana nedeni olarak bilinen CO emisyonlarının bertaraf edilmesi için de bir fırsat yaratılmış olacaktır. Sanayi tesislerinden kaynaklanan CO emisyonlarının alg

havuzlarında toplanmasıyla, alglerin beslenmesi sağlanacak, aynı zamanda iklim değişikliğinin ana nedenlerinden biri bertaraf edilmiş olacaktır.

Biyodizel üretiminde dünyadaki en büyük aktör AB olup, hammadde olarak genellikle kanola bitkisi kullanılmaktadır. Şekil 2'de Avrupa Birliği ülkelerindeki biyodizel üretimi görülmektedir. 1990'lı yıllarda başlayan biyodizel üretimi büyük bir trend ile artarak yükselmeye devam etmektedir. En büyük üretici ülke Almanya ve Fransa'dır. ABD'de biyodizel üretimi genellikle soyadan yapılmakta olup üretim her yıl artmaktadır. Brezilya'da da son yıllarda biyodizel üretimi için soya ve yerfıstığı ekimleri hızla yaygınlaşmaktadır. 2006 yılında 276.000 ha arazide soya, 184.000 ha arazide yerfıstığı ekimi yapılmış olup yaklaşık 400 bin ton biyodizel üretilmiştir.

2005 yılında yaklaşık 3 milyon ton olan dünya biyodizel üretimi 2007 yılında 4,9 milyon ton civarında gerçekleşmiştir.

Günümüzün teknolojik imkanları dahilinde bugün için ana hammaddeleri büyük oranda tarımsal ürünler olan biyoyakıtlar son yıllarda pek çok ülkenin enerji ve tarım politikalarında geniş yer edinmiştir.

AB, 1990'lı yıllardan bu yana çeşitli politikalarla biyoyakıt üretimini ve kullanımını teşvik etmektedir. 1997 yılında yayımlanan Beyaz Belge Bildirisi ve 2000 yılında yayımlanan Yeşil Belge Bildirisinde yer alan biyoyakıt kullanımına ilişkin ifadeler 2003 yılında yayımlanan biyoyakıt direktifi ile şekillenerek biyoyakıt kullanımına hız kazandırılmıştır. 8 Mayıs 2003'te yayımlanan 2003/30/EC sayılı Motorlu Araçlarda Biyoyakıt Kullanımı ile ilgili AB Direktifi'nde, üye ülkelerin ulaştırma sektöründe, 2005 yılında enerji içeriği olarak % 2 ve her yıl % 0,75 artarak 2010 yılında % 5,75 oranında biyoyakıt (biyodizel, biyoetanol vb.) kullanması

2 2

2

2

2

BİYODİZEL

BAZI BİYOYAKIT POLİTİKALARI

B in T o n 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 1998 2000 2002 2003 2004 2005 Almanya Fransa Italya Diger-AB-25 Toplam AB B in T o n 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 1998 2000 2002 2003 2004 2005 Almanya Fransa İtalya Diger-AB-25 Toplam AB

(4)

öngörülmüştür (4). AncakAB'nin 2005 yılı biyoyakıt kullanım verileri incelendiğinde %2 biyoyakıt kullanım hedefine ulaşılamamıştır. AB'de, 2005 yılında ulaştırma sektöründe kullanılan biyoyakıtların payı %1,4 olarak açıklanmıştır. Belirlenen hedeflere ulaşılamaması AB'de çeşitli önlemlerin alınmasına neden olmuştur. Bunlardan bazıları, Komisyon tarafından Aralık 2005'te yayımlanan Biyokütle Hareket Planı, Şubat 2006'da yayımlanan Biyoyakıt Strateji Raporu ve ardından yayımlanan Biyoyakıtlar İçin Vizyon 2030 dokümanlarıdır (5,6,7). Belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için çizilen yol haritalarının uygulanması için Avrupa Biyoyakıt Teknoloji Platformu oluşturulmuştur. Biyoyakıt Teknoloji Platformunun hazırladığı yol haritasına göre, 2050'ye kadar Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanacak biyoyakıt konsepti bellidir. 2010 yılına kadar, birinci kuşak biyoyakıtlar olarak bilinen biyodizel, biyogaz, biyoetanol gibi, klasik yöntemlerle üretilen biyoyakıtların, 2010'dan sonra, hammaddeleri gıda dışı ürünler olan ikinci kuşak biyoyakıtların üretilmesi ve kullanılması öngörülmektedir. İkinci kuşak biyoyakıtlarda gıda ve yem dışındaki hammaddelere öncelik verilerek üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması hedeflenmektedir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği'nde 2020 yılından sonra da biyorafineri kavramının iyice yerleştirilmesi öngörülmektedir.

Bütün bu çabaların yanı sıra biyoyakıt kullanımı konusundaki en büyük itici güç Kyoto Protokolü'dür. 16 Şubat 2005'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü gereğince protokole imza atan ülkeler, verdikleri sözleri 2008-2012 döneminde yerine getirmekle yükümlüdürler. Kyoto Protokolüne göre AB'nin yükümlülüğü sözü edilen dönemde sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesine göre % 6 oranında azaltmaktır. Bu nedenle AB'de özellikle biyoyakıt kullanımına büyük önem verilmektedir. Çünkü en önemli sera gazı olan karbondioksit emisyonları, Avrupa Birliğinde, yüzde 30 oranında ulaştırma sektöründen kaynaklanmaktadır.

AB'de biyoyakıt üretiminin ve kullanımının artırılmasının öncelikleri arasında enerji tarımının desteklenmesi yer almaktadır. Hektar başına 45 € ile enerji bitkileri desteklenmektedir. Ayrıca yeni şeker reformu ile azalan şeker üretiminin şeker pancarı üretimini etkilememesi tam tersine şeker pancarı üretiminin teşvik edilerek biyoetanol üretiminin artırılması politikası izlenmektedir.

Dünyada biyoetanol kullanımının öncülüğünü Brezilya yapmıştır. Brezilya'da biyoetanol ilk kez 1931 yılında benzine % 5 katılarak kullanılmış, 1938'de konu ile ilgili yasal düzenleme yapılmıştır. Karışım oranı 1993 yılında % 22'ye çıkartılmıştır. Son yıllarda ise karışım oranı biyoetanol fiyatlarına bağlı olarak % 20-26 arasında uygulanmaktadır.

Bununla birlikte Brezilya'da %85 biyoetanollü benzin kullanan fleksi araç kullanımı oldukça yaygındır. 1979 yılında uygulanmaya başlayan Proalkol Programı ile şeker kamışından biyoetanol üretimi çeşitli teşviklerle sürdürülmektedir. 6 milyon ha arazide (Brezilyadaki tarım arazilerinin %0,7'si) şeker kamışı tarımı yapılmakta ve 100.000 çiftçiye direk istihdam sağlanmaktadır. Brezilya'da 1 milyon kişi biyoetanol sektöründen karnını doyurmaktadır. Ayrıca ülkede 186 milyar dolarlık petrol tasarrufu sağlanmıştır. Halihazırda ülkede 335 adet fabrika mevcuttur. Kamış Şekeri Sanayileri Birliği “UNICA”ya göre 2012 yılı itibarıyla fabrikaların sayısının 409'a ve toplam etanol üretiminin 35,7 milyar litreye ulaşması beklenmektedir (8).

ABD'de biyoyakıt üretimi ve tüketimi Başkan Bush tarafından desteklenmektir. Zaman zaman tesislere yapılan ziyaretlerle kamuoyunun konuya dikkati de çekilmektedir. 3 Ağustos 2006 tarihinde ABD yönetiminin biyoyakıt araştırmaları için 250 milyon dolar bütçe ayırdığı bildirilmiştir. Yeni Enerji Yasasında 2012 yılında 7,5 milyon galon yenilenebilir yakıt tüketimi öngörülmektedir. Ancak geçen yılın tüketim verilerine göre 2012 yılından önce hatta bu yıl veya önümüzdeki yıl belirlenen hedefe ulaşılabileceği tahmin edilmektedir. Ayrıca biyoyakıt AR-GE çalışmalarının daha planlı yürütülebilmesi için Yüksek Teknoloji Biyo merkezi kurulmaktadır.

Mevcut durumda Türkiye'de biyoyakıt denilince biyodizel ve biyoetanol akla gelmektedir. Ülkemizdeki biyodizel ve biyoetanol çalışmalarının başlangıcı 2000'li yılların başlarına rastlamaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yürütülen Biyoenerji Projesi ile yatırımcılar 2000'li yılların başlarında biyoenerji ile tanışmış ve yatırımcıların konuya ilgisi büyük olmuştur. Bu çerçevede, kısa sürede pek çok biyodizel tesisi kurulmuş, hatta bazı kimya fabrikaları biyodizel tesislerine dönüştürülmüştür. Halihazırda Türkiye'de 100'den fazla biyodizel tesisi mevcuttur. Mevcut biyodizel tesislerinin kurulu kapasitelerinin 1,5 milyon ton civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Ülkemizde yerli hammadde ile üretilen biyodizelin benzinle harmanlanan %2'lik dilimi ÖTV'den muaftır. Bu pay yatırımcılar için yeterli görülmemektedir. Üstelik biyodizel kullanım zorunluluğu da yoktur. Ayrıca biyodizel sektöründe geçen yıllarda ardı ardına yapılan mevzuat değişikliği yatırımları engellemiştir. Bu nedenle sanayici yatırımcılar yerli hammadde üretimi için de girişimde bulunamamışlardır. Dolayısıyla hali hazırda biyodizel tesisleri atıl olarak beklemektedir. Ülkemizdeki kurulu biyodizel kapasitesi 1,5 milyon ton civarında hesaplanmaktadır. Bu değer biyodizel potansiyelimizle de örtüşmektedir.

(5)

Biyoetanol pazarında ise daha istikrarlı bir süreç işlemiştir. Biyodizele benzer şekilde 2000'li yılların başında başlayan biyoetanol akımı istikrarlı yapılanma ile günümüze kadar gelmiştir. 2004 yılında mısır ve buğdaydan üretim yapan 30 milyon kapasiteli bir tesis hizmete girmiş, 2007 yılı sonunda Pankobirlik'e ait olan ve Türkiye'nin en büyük etanol tesisi olan yıllık 84 milyon litre kapasiteye sahip biyoetanol tesisi Konya Şeker'e ait Çumra Şeker Fabrikası Entegre Tesisi içerisinde işletmeye alınmıştır. Aynı tarihlerde Adana'da kurulan ve buğdaydan üretim yapan 40 milyon litre kapasiteli bir tesis daha sektörde yerini almıştır. Ayrıca Eskişehir Şeker Fabrikası bünyesinde bulunan alkol üretim tesisine susuzlaştırma ünitesi ilave edilerek yıllık 20 milyon litre yakıt etanolü üretim

kapasitesi oluşturulmuştur. Şu anda Türkiye'nin toplam kurulu gücü yıllık 190 milyon litre civarındadır. Ancak ülkemizde benzin tüketiminin %2'si 80 milyon litreye tekabül etmektedir. Dolayısıyla zorunlu kullanım olması durumunda bile kurulu kapasitenin ancak yarısının değerlendirilmesi mümkün olabilecektir. Oysa kullanım zorunluluğu olmaması nedeniyle ancak çok az miktarlarda etanol iç pazarda yer bulabilmektedir. Ülkemizde sadece şeker pancarına dayalı biyoetanol üretim potansiyeli 2-2,5 milyon ton civarındadır. Bu değer 2007 benzin tüketimimizin %70-80'ine denk gelmektedir.

Çizilen tablodan da görüldüğü üzere Türkiye'de biyoyakıt kullanımının zorunlu olmaması ve sadece benzinle harmanlanan %2'lik dilimin ÖTV'den muaf tutulması kurulu kapasitenin değerlendirilememesi anlamına gelmektedir. Biyoyakıtların üretim maliyetlerinin yüksek olması dolayısıyla sosyal etkileri göz önüne alınarak çeşitli teşviklerle desteklenmeleri gerekmektedir. Ülkemizde uygulanan teşvik mekanizmaları ise yağlı tohumlara verilen üretim desteği ve %2'lik harmanlama oranı için ÖTV muafiyetidir.

Gelişmiş ülkeler çiftçisine, tarıma ve biyoyakıt sektörüne Türkiye'nin çok üzerinde destek vermektedirler. Gelişmiş ülkelerde, tarımsal girdilerde genel KDV oranının yaklaşık beşte biri kadar KDV uygulanırken, ülkemizde bu oran lüks tüketim mallarına uygulanan oran kadardır. Bizim üreticimiz gübre ve ilacı rekabet etmeye çalıştığı piyasalara göre 1,5-2 katı fiyata kullanırken elektriği konuttaki fiyata yakın fiyattan tüketmektedir. Yine mazot girdisi gelişmiş ülkelerde Türk parasıyla 1 YTL'ye ulaşmazken, bizim çiftçimiz otomobille aynı fiyat tarifesinden yani 3 katı bedel ödemektedir. Bugün ülkemizde mazot ve benzine uygulanan vergiler motorinde % 46, benzinde % 58 oranındadır (Şekil 3).

Maliye Bakanlığının bu vergilerden vazgeçememesi ülkemizdeki biyoyakıt sektörünün önünde duran en büyük engeldir. Ancak burada biyoyakıtların ülkeye getireceği sosyal maliyetler göz ardı edilmemelidir ki bunun ekonomik değeri hazineye girecek vergiden kat kat fazladır.

Son günlerde yoğun şekilde tüm dünyada yaşanan gıda fiyatlarındaki artış, başta basın olmak üzere pek çok kurum, kuruluş ve kişi tarafından irdelenmiş ve biyoyakıtlar sorumlu listesinin bazen başında bazen ortalarında bazen de sonlarına doğru yerini almıştır. Aslında hububat fiyatları 1975 yılından bu yana yarıya düşmüştür; fakat şu anda aniden oluşan fiyat artışları insanları haklı olarak endişelendirmektedir. Süreci hatırlamak gerekirse; önce ülkemizde de yansımalarını gördüğümüz pirinç fiyatları artmıştır. Suçlular listesinde biyoyakıtlar yerini almıştır. Ancak pirinç, kabuklarının biyogaz sektöründe değerlendirilmesini saymazsak bir biyoyakıt hammaddesi değildir. Ancak tarımsal ürünlerde

BİYOYAKITLARIN GIDA KRİZİNDEKİ

ROLÜ !

%30 %14 %12 %44 ÖTV KDV %42 %12 %32 %14 %46

rafineri çıkış fiyatı dağıtım payı ve nakliye ÖTV KDV rafineri çıkış fiyatı dağıtım payı ve nakliye

a) b)

(6)

oluşan farklı talepler neticesinde pirinç üretiminin düştüğü, bu nedenle de fiyatının arttığı düşünülebilir.

Diğer tarımsal ürünlerdeki fiyat artışlarının nedeni olarak da biyoyakıtlar gösterilmiştir. En büyük biyoyakıt üreticilerinden biri olan Avrupa'da biyodizel üretimi için kolza üretiminin 2/3'ü kullanılmakla birlikte, aslında Avrupa kolza üretimi, küresel yağlı tohum talebinin %2'si olarak hesaplanmaktadır. AB son zamanlarda hububat üretiminin %1'inden daha az bir miktarını etanol üretmek için kullanmaktadır. Bu okyanusta küçük bir su damlasıdır. Dolayısıyla pazarı sarsacak bir etkisi bulunmamaktadır (9). Bir bakıma Amerika'nın biyoyakıt programının pazara etkisi daha vurgulayıcıdır. Fakat bu etki bile diğerleriyle karşılaştırıldığında son derece iddiasızdır. “OECD Agricultural Outlook 2006-2016”ya göre Kuzey Amerika, Avrupa ve Avusturya'da 2006 yılında hububat kıtlığı 60 milyon tonun üzerinde olmuştur; ki bu hemen hemen OECD ülkelerinde biyoetanol üretimi için kullanılan 1,7 milyon tonluk hububat miktarından 4 kat daha fazladır (9).

Diğer yandan dünyanın karşı karşıya kaldığı bazı gerçekler ve doğa olaylarını göz ardı etmemek gereklidir. Çin ve Hindistan gibi gelişen ülkelerin taleplerindeki aşırı artış temel nedenlerden biridir. Bu ülkeler daha çok et ile beslenmeye başlamışlardır. 4 kg hububat ile 1 kg domuz eti ve 2 kg hububat ile 1 kg tavuk eti üretilmektedir. Nüfusu 1 milyarın üzerinde olan ülkelerin beslenme alışkanlıklarının ete doğru yönelmesi sonucunda her bir insan tarımsal ürün pazarında muazzam bir etkiye neden olmaktadır.

Diğer yandan 2006 yılındaki kötü hava şartları, Amerika, AB, Kanada, Rusya, Ukrayna ve Avusturya'da hububat üretimine darbe vurmuştur. 2007 yılında ise aynı şey,Amerika haricinde tekrar meydana gelmiştir. Bu, düşük fiyatlarla açıklanacak bir durum değildir.

Bütün bunların yanı sıra yapılan spekülasyonları ölçmek, miktar belirtmek zordur ancak şu örnek verilebilir. 1998 yılında tüketici fiyat endeksleri toplam 10 milyar $ iken 2007 yılında bu değer toplam 142 milyar $ olmuştur. Bu yılın Şubat ayında 140 finansal ürün kaleminin fiyatlarında aşırı artış kaydedilmiştir. Bu şimdiye kadarki en yüksek artıştır. Bütün bunların içinde biyoyakıt üretiminin etkisi tartışılacak niteliktedir. Diğer yandan son günlerde faizler son derece düşük seyretmektedir. Bir grup spekülatörün hafif emtialara yönelmeleri çok normaldir. Bu emtiaların başında da tarım ürünleri gelmektedir. Tarım ürünlerine olan talep de fiyatları artırmaktadır. Bu artışların etkileri gelişmiş ülkelerde pek hissedilmemektedir. Çünkü gelişmiş ülkelerde aile gelirinin gıdaya ayrılan payı %10-15'ler düzeyindedir. Oysa bizim gibi

gelirinin %50'sinden fazlasını gıdaya ayıran, gelişmekte olan ülkelerde gıda krizinin yaşanması kaçınılmaz.

Farklı bir yaklaşımla son zamanlardaki ani fiyat artışları, gelişmekte olan ülkelerin kentsel alanlarında probleme neden olmuştur. Ayrıca, uzun dönem fiyat artışları tamamen kötü bir şey değildir. Bu durum geçimini tarımdan sağlayan kırsal kesimde yaşayan ve dünyadaki fakirlerin %70 80'ini oluşturan bu insanlar için iyi bir haber diye de nitelendirilebilir (9). Bunun dışında, biyoyakıt üretmek için ihtiyaç duyulan alan aslında biyoyakıt hammaddesi üretmek için gerekli alan olarak düşünülmemelidir. AB Komisyonu tarafından yapılan analizlerde “gerçek” arazi kullanım hesaplanandan daha düşüktür. Çünkü biyoyakıt hammaddesi üretiminin yan ürünleri olan yem hayvancılık için değerli bir girdidir ve tek başına üretildiğinde belli bir alana ihtiyaç duyulacaktır. Örneğin biyodizel üretmek için 1 ton kanola üretiliyor ise bunun %42'sini oluşturan yağ biyodizel üretimi için %58'ini oluşturan küspe ise hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Diğer yanda tüm dünyada petrol sektörü en güçlü sektördür. Biyoyakıtların yaygınlaşması ile kâr paylarının azalacağı endişeleri oluşmuş olabilir. Lobicilik faaliyetleri kapsamında da her türlü gıda krizinde biyoyakıtların sorumlu tutulması normal bir durumdur.

Doğru kullanılırsa; biyoyakıtlar hem iklim değişikliğine karşı bir silah hem de gıda dengesi kurulması koşuluyla, ülkelerin yakıt arzı problemine bir sigorta politikası olabilir. Bu arada plansızca yapılan biyoyakıt üretimleri de gerçekleşmektedir. Tropikal bölgelerde yağmur ormanlarının kesilerek biyodizel hammaddesi olan palmiye ağaçlarının dikildiği basından izlenmektedir. Bu son derece yanlış bir uygulamadır.

AB, yüksek biyoçeşitlilik değerine sahip olan alanlardan ve yüksek karbon stokuna sahip alanlardan elde edilen biyoyakıtları biyoyakıt kategorisine almamaktadır. Ayrıca fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında en az %35 sera gazı tasarrufu gerçekleştiren biyoyakıtları gerçek biyoyakıt olarak değerlendirmektedir. Bu kriter hem yurtiçi üretimde hem de ithalatta uygulanmaktadır. Bu değerin 2015 yılından sonra yükseltilmesi planlanmaktadır. Hali hazırda birçok birinci kuşak biyoyakıtta bu değer % 35'in üzerindedir. Örneğin Avrupa'da yetiştirilen kanoladan üretilen biyodizeldeki sera gazı tasarrufu %44, ki bu değer verimli dönüştürme prosesleriyle yaklaşık %60'a kadar çıkabilmektedir. Biyoetanolde ise kullanılan hammaddeye bağlı olarak bu değerin %74'lere ulaştığı kaydedilmektedir (9).

(7)

Biyoyakıt hammaddesi yetiştirilmesi için gerekli olan alan abartıldığı kadar çok değildir. Çünkü hammaddenin biyoyakıt üretiminden arta kalan büyük bir kısmı hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerin ortalama hububat verimi, batı ülkelerinin yarısı kadardır. FAO'ya göre Rusya'nın hububat verimini %45, Kazakistan'ın %60 ve Ukrayna'nın %70 arttırma potansiyeli vardır. Gelişmekte olan ülkelerin tarım bilgilerini artırarak ve tarımsal ürünlerin yeni tiplerini araştırarak gelişmekte olan ülkelerin tarımsal üretim kapasitelerinin artırılması mümkündür. Enerji arz güvenliğinin gerekliliği olan ve petrol fiyatlarının 150 $/varili görmesiyle birlikte ülkelerin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi daha bir önem kazanmıştır. Çünkü dünyanın pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkesi yeterli enerji kaynaklarından yoksun ve dışa bağımlıdır. Ülkemiz de birincil enerji kaynaklarına göre %74, petrole göre %92 dışa bağımlı bir ülkedir.

Bu nedenle biyoyakıtlar planlı yapılacak bir üretim ile değerli bir enerji kaynağı çeşidi olabilir. Türkiye sahip olduğu iklimi, tarımsal yapısı ve tecrübesiyle dünyada bir tehdit olarak yansıtılan biyoyakıt üretimini bir fırsata dönüştürmelidir. Yılda 170 milyon varilin üzerinde petrol tüketen ve bunun neredeyse tümünü ithal eden ülkemizde kendi öz kaynaklarımızla petrole eşdeğer bir enerji kaynağını üretip tüketmenin neresi yanlıştır. Kaldı ki tarım nüfusu 1980'lerde % 55'lerde iken bugün % 29'lara, tarım sektörünün GSYHİ içindeki payı 1980'lerde % 25'iken bugün % 11'e düşmüştür. 2007 yılında tarım sektörü 7,3 oranında küçülmüştür. 2001 yılında 19 milyon ton olan buğday üretimi 2007 yılında 17 milyon tona gerilemiştir. Son on yılda işlenen tarım alanı 26,8 milyon hektardan 25,8 milyon hektara düşmüş ve tarım yapılan alan 1 milyon hektar azalmıştır. Bu alanlar tarıma elverişli olmadığı için değil tarımsal üretimden üretici kazanamadığı için boş kalmaktadır. Biyoyakıtlar tarım sektöründe, dolayısıyla ülkemizin sosyo-ekonomik yapısında rahatlama sağlayacak seçeneklerdir.

Ülkemizde biyoyakıtların gıda krizi yaratmış olması söz konusu değildir. Çünkü halihazırda gıda ürünlerinden kayda değer oranda biyoyakıt üretimi yapılmamaktadır. Biyodizel üretimi genellikle atık yağdan yapılmakta, biyoetanol üretiminin çok küçük bir bölümünde hububat kullanılmaktadır. Ülkemizin en büyük kapasitesine sahip olan biyoetanol fabrikası Pankobirlik bünyesinde kurulan Konya Şeker A.Ş'ye ait Çumra Şeker entegre tesisleri içerisinde yer almaktadır. Üretim şeker pancarından yapılmaktadır. Ülkemizdeki şeker pancarı üretimi 2006 yılında 14,4 milyon ton iken 2007'de kotaların etkisiyle 12,4 milyon tona gerilemesine rağmen ülkemizin şeker stoklarında bir azalma

söz konusu olmamıştır. Pancardan üretilen biyoetanolün şeker üretimini etkilemesi de söz konusu değildir. Pancarın çok su tükettiği gibi yanlış bir izlenim de ayrı bir tartışma konusudur. Gerçekte pancar damla sulama tekniğine en kolay uygulanabilen ve ülkemizde Pankobirlik'e ait damla sulama boru fabrikası ve Pankobirlik girişimi ile tüm pancar çiftçilerin kullanımına sunulan bir yöntemdir. Hal böyle iken biyoetanol üretimi, tarımı bırakmak zorunda kalan ya da kalacak olan pancar çiftçisine bir umuttur. Bununla birlikte ürün değerli olmadığı için ekilmeyen topraklar dururken, çiftçi köyünden ayrılıp büyük şehirlere göçerken gıda krizini biyoyakıtlara bağlamak hiç doğru bir yaklaşım değildir.

Sonuç olarak medyada biyoyakıtlar hakkında yapılan yorumlar abartıldıkça abartılmakta ve bu tartışmanın içerisinde gerçek nedenleri bulmak ve ortadan kaldırmak güçleşmektedir. AB Komisyon Üyesi Bohler'e göre biyoyakıtlar bütün problemlerimize çare olmayacak fakat dünyanın bütün gıda arzını da yutmayacaktır.

Özellikle ülkemiz gıda ürünlerini biyoyakıt üretimine kaydırmadan ve zarar verici bir arazi dönüşümüne neden olmadan, tarımsal potansiyelini aktifleştirerek biyoyakıt üretimini önemsemeli ve uygulamalıdır. Planlı bir enerji tarımını da içeren biyoyakıt programı ile istikrarlı adımlarla yol almalı ve gıda dışı hammaddelerden üretilen ikinci kuşak biyoyakıtlarla ilgili AR-GE çalışmalarını da bu programa dahil etmelidir.

“Ethanol Can Contribute to Energy and Environmental Goals”, Science, vol: 311, Jan., 506-508, 2006.

Bioethanol-Industrial World Perspectives, Renewable Energy World, May-Jun 2000.

GAIN Report, E36081, May 2006.

Directive on the Promotion of the Use of Biofuels or Other Renewable Fuels for Transport (DIRECTIVE 2003/30/EC). Communication From the Commission{SEC(2005) 1573}:

BiomassAction Plan, Dec.2005

Commision of the European Communities, Brussels, 7.12.1005, COM(2005) 628 final “Biofuels in the European UnionAVision for 2030 and Beyond”. 2005.

Example for Successful Political Strategies -Brazil, Central European Biomass Congress, Graz, Austria, 16-19 Jan.2008.

“Biofuels: More Valuable as Fuel Than as a Scapegoat”, The European Commission responsible for Agriculture and Rural Development, European Policy Centre, Brussels, 6 May 2008.

KAYNAKÇA

1. Farrell, A. E., 2. Grassi, G., 3. 4. 5. 6. 7. 8. Dörfler, J., 9. Boel, M.F.,

Communication from the Commission {COM(2006) 34}: “An EU Strategy for Biofuels”, 2006.

Referanslar

Benzer Belgeler

Vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger nedensellik testi, sera gazı emisyonu ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü; aynı şekilde sera gazı emisyonu

Ekonomik Araştırmalar ve Proje Müdürlüğü 5 Bu çerçeveden 13 ülkeden oluşan OPEC’in üye profili değerlendirildiğinde, maliyeti düşük petrol üreten ve

Gerideki yüksek dağlık kesimlerden yûvarlana yuvarlana gelen bu blok, her sellenme anında Senirkent e biraz daha yaklaşmaktadır... Foto: 5 - Senirkent Ovası nın yüzey ve

Terzi ve Koçak‟ın (2014: 149) çalıĢmalarından elde edilen bilgilere göre hemĢehri derneklerinin kentlileĢme üzerinde etkisinin olmadığı; aksine kentlerde,

Bizzat Dünya Bankası uzmanları tarafından bile katı atık hizmetlerinde özelleştirme, etkenlik, kamunun sorumluluğu, hizmetin yönetimi ve finansman yapısı, yasal ve

Bu maksatla; firma, ilk partinin sevkinden 6nce Pankobirlik' e bildiride bulunacak ve bu parti Pankobirlik' in kontrol ve kabulUnden sonra sevk edilecektir.(ihtiyag

5/10/20 kg kolilerde veya müşteri isteğine bağlı istenen gramajlarda -18°C de 15/18 ay (Muhafaza ve Nakil ise -18/22 °C de) Hammede Kaynağı İç sular Hammede Adı

Yurt dışı için monşarj asansör malzemesi isteklerinde standart ölçülerde malzeme hemen teslim edilir. Özel ölçülerde paket malzeme teslim süresi