• Sonuç bulunamadı

Köy Enstitülerinin 27. yılı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köy Enstitülerinin 27. yılı"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - ^OU‘

KOY ENSTİTÜLERİNİN 27. YILI

. J ”

Vur olııiiinın şartı: Miisııet İlim

Ord. Prof. H. V. VEUDEDEOĞLU

K

om ünist em peryalizm ine ol­duğu k a d a r k a p ita list em ­ p ery alizm in e k arşı da diren m enin ve bağım sız m ille t k a lm a ­ nın te k yolu, b u n la rd a n b irin e, ya da ö tekine k ay ıtsız ve ş a r t­ sız sırtım ızı dayayıp h alk ı b u ­ g ü n k ü u y k u ve ceh alet d üzenin­ de ve y o k su llu k içinde b ırak m ak değil, ona önce T ü rk , sonra in ­ san old u ğ u n u aşıla m a k ; A n ay a­ sam ıza göre sosyal ad a le ti b ir an önce k u ra r a k onu in lerd en , h ay ­ v a n ı ile b ir lik te y a ttığ ı ah ırd an , çıra v eya içyağı ışığından hiç * an lam ad ığ ı b ir dilde dua ve â- y e t ezberciliğinden, kısacası m ad ­ d i v e m an ev i y o k su llu k ve k a ­ ra n lık ta n k u rta rıp insanca y a şa ­ m ak düzeyine g e tirm e k lâzım dır. Bu ise m ü sb et b ilim lere dayanan lâ y ık ö ğ retim le o lu r. O zam an din, b u g ü n k ü m u taassıp m u k ad - d esatçılık şekilciliğinden k u r tu ­ la ra k , bilg ili in s a n la rın v icd an ın ­ da k u ts a l y e rin i a lır ve kişiyi d ah a ah lâk lı olm ağa, d aha iyiye, d ah a güzele d ah a ile riy e doğru ite n gerçek g örevini y erin e ge­ tirir.

B

un a k a rşılık ce h a le t m ında din yozlaşır. Y al­o rta ­ nız din değil, sa n a t adına, f ik ir v e b ilim ad ın a Ve varsa hepsi y o zlaşır. Ç ünkü böyle b ir o rta m d a b ü tü n d eğ er y a rg ıla rı ve insanla* yozlaşır. Böyle in s a n la r­ dan k u ru lu to p lu m la r ise k o lay ­ ca b aşk a to p lu m la n n kucağına düşer.

İş te (m ille tle rin inkırazı, b a t­ m ası) d e n ilen oluş, b ir h alk ın böyle y o zlaşarak d iğ e r m ille tle r a ra s ın d a yaşam a gücünü k ay b e­ dip erim esi sonunda m eydana ge­ len yok olm a, ta r ih te n silinm e o- lu ş u d u r.

B irinci D ünya S avaşı sonunda bu oluşun eşiğine k a d a r gelm iş­ tik . T ü rk m ille tin in ru h u n d a giz­ li d u ra n d eğ erleri çeşitli h arp m ey d a n la rın d a b izzat görm üş ve ta k d ir etm iş o lan A ta tü r k ’ün de­ h ası bu gizli d e ğ e r ve k u d re tle ri h a re k e te g eçird i v e k u rtu ld u k . F a k a t henüz ce h a le tte n k u r tu la ­ m adık.

Köye gelen aydınlık

H :

I

er m e m lek ettek i cahil k it­ le gibi, T ü rk köylüsü de m u haiazacı, gelenekçidir. F a k a t T ü rk k öylüsünün kafası ay d ın lan ın ca, d aha henüz o k u l sıra la rın d a bile n asıl ileriy e ve iy iy e yöneldiğini y ak ın d an a n la ­ m ak için K öy E n s titü le ri D erg i­ le rin d e k i incelem eleri, anı, m a ­ k a le v e ş iirle ri o k u m ak g e re k ir. B ir örnek v erm ek için, b u D er­ ginin Ocak 1945 ta r ih li 1 inci sa­ yısının 121 in ci sah ifesin d en şu m anzum eyi a k ta rıy o ru m . A ltın d a cK ep irtep e K öy E n s titü s ü ö ğ ren ­ cilerin d en îly a s ö z c a n im zası v a r d ır :

K E P ÎR T E P E D E SU VE IŞ IK B ir avuç in san d ık b ild ik h u y u n u ,

K alb in d en k an değil su akan K ep ir! B ağ rın d a b u ld u ğ u n serin suyunu H asretin ta d ıy la iç de k an K ep ir! Y eşille işledik, süsledik seni, Yine sende b u ld u k özlediğini, Işığın çiçekten bin dem etini T akın p ırıl p ırıl p a rla , yan K ep ir! H e r gece ış ık la r konca giil san a; S u la rın çağlaya, için n u rla n a ; A t gam ı, k a sv e ti a rtık b ir yana C oşkun se lle r gibi çağla, yan

K ep ir! G ö rü lü y o rk i b ir köy en stitü sü , L üleburgaz y a k ın ın d a k i K ep irte- pe b o zk ırın a y ep y en i, ta p ta z e b ir h a y a t g e tirm iş; orasını sade m ad ­ dî aydınlığa değil k afa ay d ın lığ ı­ na, ru h heyecanına k a v u ştu rm u ş ve b ir köy çocuğuna, y u k a n k i güzel m anzum eyi yazm a k u d re ti­ ni k a z a n d ırm ıştır.

B

ir ö rn ek d aha v erelim : K öy E n s titü le ri dergisinin 3 ü n cü sayısının 401 in ci sa- h ifesin d e A rifiy e K öy E n stitü s ü ö ğ ren cilerin d en M ustafa K ara im zalı ve (A rifiy e K öy E n s titü ­ sünde m üzik ç a lışm a la rı) b a şlık ­ lı b ir yazıdan öğreniyoruz ki, 1000 m ev cu tlu E n stitü d e n o tad an a n ­ lam ayan, m üzik â leti çalam ayan, m illî o y u n ları b ilm iy en ço cu k lar sâdece y en i g elen lerd ir. 694 öğ­ ren cid en an cak 90 öğrenci m üzik â le tle rin i çalm ayı ö ğrenem em iş­ tir. Bu m ak aled e şöyle s a tırla r v a r d ır : «H er p a z a r günü, o rk e s t­ r a ve k oroda b u lu n m ası lazım - g elen ierin hepsi b ir e r b ir e r (A ) d ersh an esin e gelip m u ay y en y e r ­ le rin e o tu r u rla r . Biz ö ğ ren ciler ak o rd io n a göre b ü tü n m üzik â- le tie rin e a k o rt y a p arız. M üzik başım ızı sa b ırsız lık la b ek leriz. H islerin i yenem eyen a rk a d a ş la rın sa h a n lık ta gezinerek m ü zik b aşı- mızı gözetlediklerini görü rsü n ü z.

A kşam ları m illi oyunlarda 12 m andolin bulunm ası lâzım ken 17 • 20 m andolin bulunur. Y arının efe endam lı gençleri, 1 - 2 h alkanın or- tasın d ad ırlar. Oyuna ahenkli b ir bağırm a ile başlanır...»

Arifiye Köy E n stitü sü n d e müzik- den hoşlanm ayan hiç kim se yok. ö ğ retm en in d en öğrencisine varın­ caya k a d a r hepim izde müziğe k a r­ şı derin b ir ilgi var. Bu ilgi yarı­ n ı sabırsızlıklar içinde bekliyor.» Yine b u m akaleden öğreniyoruz kİ E n stitü öğrencilerinin en çok çal­ d ık ları ve söyledikleri besteler şun­ la rd ır: (İstik lâl rtıarşı; Gençlik

M arşı, E fem , T im u r A ğa, T o k a t y ay lası, E m irdağı, İndim k u y u di bine, K öroğlu ve b a şta Beethoven olm ak tizere çeşitli B atılı besteci­ lerd en serenatlar, m enüetler, bar-

k a ro lla r vs.)

Yabancılar da hayran

kültelerinde b ir te k yıl içinde bu ölçüde b ir dergi çıkm am aktadır. Bu derginin asıl değeri, yaprak sa­ yısının çokluğunda, yani niceliğin­ de değil, içindeki yazf; etüd, incele­ me, hikâye ve şiirlerin niteliğin­ dedir. Çok sayıda ş iir ve küçük hikâyeleri b ir yana b ırak arak , d er­ ginin d ö rt sayılık 1945 cildinde yer alan ciddi araştırm a, incelem e ve tercüm elerden bazılarının sadece başlıkları gözden geçirilirse, o yıl­ lard a fik ir ve bilim hayatım ıza köy enstitülerinin yaptığı katkı kendili­ ğinden m eydana çıkar. B aşlıklar şu n lard ır: Birinci sayıda: (H asan- oğlan köyü ile ilgili ta rih î belgeler. H asanoğlan, Üregü, A raplar Köyü­ n ün aralık bitkileri; Ç ukurova’da to p rak ve m üstahsil durum u; işlet­ m esi; B ozkır ve söğüt k ü ltü rü : Çekirge, (Tercüm e); İkinci sayıda: (Köye göre çeyizin toplum sal an­ lam ı; Foça çiftliğinin Foça köyü üzerinde sosyal etkileri; M asallar nasıl derlenm eli; köyde tedavi ve ilâçlar nasıldır?; T oprak meselesi; Y üksek köy enstitüsünde iç süsle­ m ecilik; Üçüncü sayıda: (Arsız ot­ lar; M acar köyünde b ir aile; Kızıl- caham am da b ir b o tan ik gezisi; H a­ sanoğlan Köy E n stitü sü n d e heykel ve m ulâj işleri; B ir doğu köyün­ de). D ördüncü sayıda: (İb i köyün­ de ödünçlem e; Ş arap köyünde çer­ çilik; B ir m üzik denem esi; Kan gütm e; T oprak m eselesi; V itam inli besinler; P atates hastalıkları; (T er­ cüm e); T abiat k anunları (T ercü­ m e);

B

u n lar D erginin birinci cildin­deki ta m 123 incelem e, etüd, makale, şiir, hikâye ve tercü ­ m eden seçilm iş b irk aç başlıktır. Bu başlıklardan bazıları dikkati çekm ektedir. B unların arasında (Ç ukurova'da to p ra k ve m üstahsil d u ru m u , T oprak m eselesi) gibi ik­ tisadi ve sosyal k onular da var. O devirde, h a ttâ devrim izde böyle konuları İşlem ekten d aha büyük b ir k ab ah at olur m u?

B ir köylü çocuğunun veya bir köy öğretm eninin böyle so ru n lara b u rn u n u sokm ası ne m ü th iş b ir suç, ne yıkıcı b ir kom ünistlik! Oy­ saki b u konuları h ü rriy et içinde inceleyip eleştirm ek, sosyal adalet için çalışm ak, ta rih te daim a var olm ak için gerçek m illiyetçi aydın­ la rın görevi değil m idir?

B

irk aç yıl önce b ir defa d ah a yazm ıştım : Sapancanın yakı­ nındaki Arifiye Köy E n s titü ­ sü, 1941 de b ir ta til günü, İsta n b u l Ü niversitesinin yabancı hocalarım günü birliğine dâvet etm işti. G itti­ le r ve döndüler. İ k i gün sonra rastladığım P rofesör K essler ve D oçent iken k ü rsü d e d erslerin i T ü rk çey e çev ird iğ im P ro f. Schw â rz ’a b u gezinin izlen im lerin i sor dum . H er ikisi b ird en ve te k ağız­ d an olağanüstü şeylerle karşılaş­ m ış in san ların hayranlığı içinde bu E n stitü d en tak d irle bahsettiler: «E nstitünün hocaları çok uyanık ve k ü ltü rlü . Kız ve erk ek öğrenci­ le r b ir arad a okuyor ve gözlerin­ de öğrenm e aşkı ve zevki p arıld ı­ yor. H ele kız ve erkek öğrenci­ lerin teşkil ettiği b ir m üzik top­ luluğunun m andolin ü e B atı m ü­ ziği konseri dinledik. Beethow en ve M ozart’ın bazı p a rç a la rın ı bu ço cu k la r b ir a ra d a ve h a ta sız çal d ılar. B ir kısm ı Anadolu Bozkır­ ların d an gelm iş ve, ru h la rı o za­ m ana k a d a r T ü rk halk müziğiyle beslenm iş olan bu çocukların klâsik b atı m üziği alanında gösterdikleri bu başarı ve icra k u d re ti bizi hay­ retlere dü şü rd ü . T ürk m illeti ha­ kikaten büyük m eziyetleri olan bir m illet» dediler, ve E n stitü çalışm a­ larını övdüler. T am am en gerçeği söylüyorlardı. A radan otuz yıla ya­ k ın b ir zam an geçtiği halde o gün k ü m u tluluk ve heyecanım ı hâ­ lâ hatırlıyorum .

Y abancı üniversite hocalarını hayran bırakan o sonuç, T ürk ze­ kâsının, T ürk istidadının sadece birkaç yıllık işlenm esiyle elde edil­ m işti. Bu işlem e Y urdun h er ya­ nında her yöııde, aynı hızla bugü­ ne k ad ar sürseydi, herhalde de­ m okrasi m em lekette otu rm u ş ve şim diki k ısır ve cahilce çekişm eler safhası çoktan geride kalm ış olur­ du!

Yurt gerçekleri

B

u inancım ı destekleyecek baş­ ka bir belge vereyim: Köy E n stitü leri D ergisinin 1945’de yayınlanm ış olan Birinci cildinin sahife toplam ı 623 tü r. Bugün hiç b ir ilk veya o rta okulda veya lise­ de, h a ttâ üniversitelerin birçok

Fa-Y A K I M

İnceleme ve

gözlemler

(2)

KOY ENSTİTÜLERİNİN 27. YILI

iim i'i '

ııımııııı ııı iMim m ı

• r ı r

¡ncelemevegözlemler

ışmmmm

Ord. Prof. H. V. VELİDEDEOGLU

B

e lk i bazı o k u y u cu larım , be­nim Köy E n s titü le ri ile ilgi­ li dergi, k itap , n u tu k , m aka­ le vesairey i m asa başında ince­ ley erek b u n la rın cazibesine ka­ pılıp yazı yazdığım ı sa n ırla r. E- ğ er böyle olsaydı benim yüzyıl­ la rd a n b eri k ara k ap lı k itap tan ö ğ ren cilerin e y a p tık la rı a k ta r­ m alarla ilim y a p tığ ın ı sanan m edrese h o cala rın d an ne fa rk ım k alırd ı?

E ğ er ben Köy E n stitü le rin e bu k a d a r y ü re k te n b ağ lı isem, b u g ü n k ü T ü rk iy e n in k ü flü zih ­ n iy etten k u rtu lu p çağdaş u y g a r­ lık düzeyine erişm esi için b u k u ­ r u m la n g erek li g ö rü y o r ve o n la r dan bu d erece heyecanla ve i- nançla b ahsedebiliyorsam , b u n u v ak tiy le b u E n stitü le rd e yapm ış olduğum in celem elere b o rçlu ­ yum .

1945'te b ir akşam H asanoğlan K öy E n stitü sü n d e e le k trik m oto ru n a n ö b etçilik eden öğrencinin B atı k lâ sik le rin d e n Millî E ğitim B akanlığınca dilim ize çevrilm iş olan b ir k ita b ı d ik k a tle o k u d u ­ ğunu g ö rm ü ştü m . B u, b ir rom an değil, y a rı felsefi b ir edebî eser­ di. K endi kendim e «Acaba göste­ riş mi» diye d ü şü n e re k öğrenci­ ye. k ita b ın o d a k ik a y a k a d a r o- k u d u ğ u k ısm ın d a n ne an lad ığ ın ı sordum . D üzgün b ir ifade ile k ı­ saca a n la ttı. B unu a n la ta n b i­ zim a sk e rlik te (M ehm etçik) d i­ ye v asıflan d ırd ığ ım ız b ir köylü çocuğu idi.

Y

ine ay n ı sene K astam o n u ’nun G ölköy E n stitü sü n d e ağaçla­ m a iş le rin i, k ö y lü kız öğren­ cilerin (iş lik ) d en ilen atölyedeki çalışm aların ı, d ik tik le ri elbise ve işled ik leri n a k ışla rı, dokum a­ c ılık işle rin i, y ü n ö rg ü lerin i gö­ rü n ce, b ir T ü rk e v lâd ı olarak gö ğüslerim kab ard ı.

1947 y azın d a da kendi param ­ la bazan kam yon, bazan k ap tı­ k açtı şoför m ahallinde seyahat ed erek E rz u ru m ’un P u lu r, K ars’ m C ilavuz. T rabzon’un Beşik- düzü Köy E n stitü lerin i incelem e fırsa tın ı b u ldum . B ütün bu E ns­ titü le rd e de. 1945’te d iğ e rle rin d e gördüğüm aynı h eyecanlı ve me- todlu çalışm aya şâhid oldum . Çı­ ra la rd a T ü rk erk eğ in i ezik lik ten , T ü rk kızını k ö lelik ten k u rtu l­ m uş, nefsine gü v en li, in san ın gö zünün içine b a k a ra k k o n u şan , kişilik sah ib i ve geleceğim izin u m udu b ire r T ü rk v a ta n d a şı o- la ra k buldum .

İşte d o ğ ru d an d o ğ ru y a y e rin ­ de yapm ış olduğum b u gözlem ­ le r T ü rk zek âsın ın n a sıl işlen ip a y d ın la tıld ığ ın ı, g ö sterd i b an a. B u işlem y u rd u n h e r y a n ın d a , h e r yönde ay n ı hızla b u g ü n e ka­ d a r sü rsey d i, şim di h e rh a ld e en az b ir Y u n a n ista n , b ir Y ugoslav­ ya, veya b ir M acaristan k a d a r ile ri o lu rd u k . H em de bu ile rle ­ m e h ü rr iy e t içinde, aşk la, şevk­ le, kendi k en d in e o lu y o rd u . E sa­ sen h ü rr iy e t olm azsa in sa n lık hü viyeti. y a ra tıc ı in san şahsiyeti ölür.

Tâvizcı bir Bakan

M ■■ A ğ u sto s’u n d a Beşik-

g M f f l I düzü Köy E nstitü- ■ ■ sünde ö ğ retm en ler­ le k o n u ştu ğ u m sırad a, ik tid a rd a b u lu n a n H alk P a rtisin in b ir Ba­ kanı o ray a geldi. A ram ıza o tu r­ du. E n s titü le rd e k i eğitim ve öğ­ re tim sistem i, kız ve erk e k le rin b irlik te d ers g ö rm elerin in sakın­ cala rı üzerin d e u lu o rta konuştu ve te n k itle rd e b u lu n d u . Ben Ü- n iv e rsite hocalığının verdiği a- lışk an lık ve r a h a tlık la b u n ları c ev ap lan d ırd ım ve kendisini sis tem in d o ğ ru lu ğ u h a k k ın d a ik n aa çalıştım , ö ğ re tm e n le r ağ ızlarım açam ıy o rlard ı. Z ira o ta r ih te rah m etli H aşan A li M illî E ğitim B akanlığından ve yan ılm ıy o r­ sam ra h m e tli İsm ail H akkı Ton- guç da ilk ö ğretim G enel M üd ü r­ lüğünden a y rılm ışla r, E n stitü le r böylece m an ev î d estek ten yok­ su n k alm ışlard ı. Ö ğ re tm e n le r is­

tik b a lle rin d e n endişe e d iy o rla r­ dı. B akanla tartışm am ız oldukça uzun sürdü. N ihayet söyleyecek söz b u lam ad ı ve b a k la y ı ağzın­ d an ç ık a r a ra k : «Ne yapalım , köy lerd e kız e rk e k b irlik te yapılan k arm a te d ris a tı h alk istem iyor, d eğ iştirm ek lâzım dır« deyip çık­ tı.

1946’da seçim ler yapılm ış, Halk P a rtisin in ik tid a rd a k alm ası hu­ su su n d a şü p h e le r doğm uş ve bu seçim lerin üzerinden henüz bir yıl geçm işti. Ş u halde 1950 seçim lerinde de ik tid a rd a k alm ak için cahil h alk ı şim diden m em n u n et m ek b u n u n için ta v iz le r verm ek lâzım dı. O ysaki bu b a k an ın ken di kızı şeh ird e k arm a m e k te p le r­ de okum uş, sonra da te k başına A v ru p a ’da tahsil g ö rm ü ştü Ken d i kızı için câiz g ö rdüğü şeyi, ta r la d a k arısı ile, bacısı ile b ir­ lik te çalışan köylüye câiz gör­ m ü y ordu.

H er ik i ra k ip p a rtin in b ir çok ü y elerin in âd eta y a rışırc a sın a y a p tık la rı tâ v iz le r, ne yazıkki T ü rk iy em izin en h a y a tî so ru n la ­ rı olan Köy E n stitü le ri, o rm an ­ la r ve lâ ik lik k o n u ları ü zerinde olm u ştu .

A n lıy o r m u sunuz şim di ideal­ den uzak p o litik a c ıla rın bu mem le k ete y a p tık la rı fe n a lık la rın öl çü sü n ü ve n ed en h â lâ d ü n y an ın g eri kalm ış ü lk e le ri ara sın d a y er aldığım ızın seb ep lerin i?

Cahilin tutuculuğu

C

ahil insan m uhafazacı, gele­ nekçi ve statü k o cu d u r. Es- kid en b eri gelen yaşayış ve düşü n ce ta rz ın ı değiştirm ek iste­ m ez; böyle b ir d eğiştirm eden ra h atsızlık d u y ar. Bu yalnız bizde değil, d ü n y an ın h er y e rin d e böy- led ir. (G ünah o lu r) diye 19 u n ­ cu yüzyılda F ra n s a ’da öm rü bo­ yunca T ren e b inm eyen bazı ka- to lik le rin h ikâyesi k ita p la r a geç m istir.

C ahil h alk ın ne d erece m u h a­ fazam v e a y d ın lığ a k arşı ne ka­ d a r k a p a lı o ld u ğ u n u gösteren canlı b ir örneği, yine b ir Köy E n stitü s ü öğrencisinin. Köy Ens titü le r i D ergisinin b irin ci cildi­ n in 121 sahifesinde çıkan (K öy­ den E n s titü y e ) b aşlık lı b ir yazı­ sında g ö rü y o ru z:

U y an ık am casının k endisini o- k u la y azd ırm ak tek lifin i ne bü­ y ü k b ir heyecanla kabul ettiğ in i a n la ta n bu genç, h ikâyesine şöy­ le devam ed iy o r: «E vet döndüm , tim . A nam k aşların ı çattı, bab am su ­ ra tın ı astı. E llerin d en gelse em ­ m im i (am cam ı) p a rç a la y a c a k la r­ dı. A nam se rt b ir ta v ı r l a : (H ay ­ di to p al p is; b ab an ın m alı senin gibi doksandokuzunu besliyo. E ğer evlenm ek iste rse n e v e re ­ lim de.) «Ana sen d e lird in m i ben evlenm ek istem em , m ektebe gideceğim».

O gece bizim ev d ö vüş içerisin­ de çalk a lan ıy o rd u . B azan babam

beni döveğe k a lk ıy o r, bazan a- ııam . Ben «m ektebe gideceğim» diye d ire n iy o ru m . G ece rü y a m ­ d a da «M ektebe gideceğim » diye sayıklıvorm uşum ... E vin duvar- l a n bile b an a k ü sk ü n d ü . H er e- ve gelince açlığım ı so ran anara şim di y üzüm e bile b ak m ıy o r. A- ra d a b ir b a n a em zirdiği sü tü he­

lâl etm iyeceğini söy lü y o rd u ..

Amcam 50 lira verdi... Ç an tay a biraz ekm ek k o y arak an am ın e- lini öpm eğe v ard ım . E lini v er­ m ed i; M elûl m ahzun evden ay­ rıldım ... N ik sa r’ın y o lu n u tu t­ tum.»

B akınız, o zam anki genç çocuk içli iç li: «H er eve geldiğim de aç olup olm adığım ı soran anam şim di yüzüm e bile bakm ıyor» diyor. N eden? Çocuk o k u la git­ m ek is tiy o r ve cahil ana bu n u istem iy o r da ondan.

D evlet y ö n e te n le rin yapacağı iş m illetim izi son üçyüz yıldan beri tam am en geri b ırak m ış olan ceh alete, zararlı g elen ek lere (h a lk böyle istiy o r) diye geri dönm ek değil, tam te rsin e , halkı a y d ın latm ağ a devam e tm e k tir. Tek d ereceli seçim e d ay an an de m okrasiye g eçerken bu esaslı nok ta la rın oy avcılığı aracı olarak kullan ılm ay acağ ı h u su su n d a p ar­ tile r an laşm alı id ile r. A m a o ide al n ered e ve kim de?

Millî Şefin

makalesi

O

emokrasiye geçiş devrinin ilk h a z ırlık la rın ın y a p ıld ığ ı sı­ ra la rd a , 18 M ayıs 1945 ta r ih li U lus gazetesinden Köy E n sti­ tü le ri dergisinin 1 inci cildinin 179 uncu sahifesine a k ta rıla n b ir yazısının sonunda devrin C um h u rb aşk an ı İsm et İnönü, ay nen söyle y azıy o rd u :

«H ür v atan d a şlığ ın b ü tü n fe­ yizlerini hu su sî ve resm î m illet h a y a tın d a gösterm ek, ş u u r lu ve m ü stak il b ir m ille t o la ra k İçer­ den ve d ışa rıd a n çıkacak b ü tü n fırtın a la ra im an la göğüs germ ek, herşey d en evvel hiç olm azsa ilk öğretim tam am lığı ile sa ğ la n a ­ b ilir. ti k öğretim i o lm ay an m em le k e tte . O rtaçağ id aresi, b ü tü n şek illeri ile. devam ed er. Res- m î k a n u n la r ne d e rle rse d esin ­ ler, ne h a k la r v a ta n d a şla ra tan ı n ırsa ta n ın sın , hiç olm azsa ilk ­ ö ğretim derecesinde bilgi olm az sa. h a k la r ve vazifeler c a n la n ­ maz, g ö n ü llere ve y ü re k le re si­ nip yerleşm ez. B ilm eyen (c a h il) siyasî ve ekonom ik k u d re t sahip lerin in elinde. O rta ç a ğ d a olduğu gibi, köle h a y a tı s ü re r. Asıl acık Iı olan ta r a f da, h a lk kendi d ü ş­ k ün ve köle h a y a tın a k arsı duy gıısuz ve kayıtsız k a lır. H ü r va­ ta n d a ş la rd a n b irleşik b ir m ille t olm anın ça re le rin in basında ilk ­ öğretim çaresi v a rd ır. D âvâyı bu k a d a r geniş ve d erin m ah iy eti ile görm eliyiz. İlk ö ğ retim d â v a ­ sı. insan olm ak, m ille t olm ak, dâvâsıdır.»

Y A R I N ______________

Köy Enstitülerinin

felsefesi

(3)

İ

nö n ü ’n ün dediği gibi, «İlköğ­ retim dâvası, insan olm ak, m illet olm ak dâvasıdır.» Ne v a r ki T ü rk k ö y lü sü n ü n d erd i sa dece o k uyup yazm akla, ilk öğre­ tim görm ekle b itm iy o r. Köy Ens titü le rin in y eniden k u ru lm a sın ı evvelki yıl H alk P a rtili b ir B akana te lk in e çalışırk en b a n a : «Hocam, K öy E n stitü le rin in ye­ rin i Köy ö ğ re tm e n O k u lları p ekâla d o ld u ru y o r. M esele halkı o k u tm ak değil mi» cevabını v e r­ m işti. Bu zat T ü rk iy e ’de köy re­ alitesin i ve E n stitü n ü n bu g er­ çe k le r içindeki y erin i b ilm iy o r­ du.

Köy E n stitü le rin in am acı, fe l­ sefesi yalnız m e k an ik o la ra k o- k u y u p yazm a öğ retm ek değil, kö y ü n ve k ö y lü n ü n ru h u n a işleye re k onu k afaca ay d ın lığ a k av u ş­ tu rm a k . onu yalnız â h ire ti düşü nen üm m etçi ru h ta n a y ırıp ka­ faca m illet h a lin e g e tirm e k ; ona e tra fı ile ilgilenm eyi, ta b ia tı, ağacı sevm esini öğretm ek ve böylece v a ta n sevgisini aşıla­ m a k ; köylü kadını köle d u ru ­ m u n d an k u rta rıp ona kişiliğini ö ğ re tm e k ; b ü tü n b u n la rın ya­ n ın d a ara b a sın a te k e rle k yapıp tak m asın ı, b ir ev i ç atılan d ırm ası nı, basit ih tiy a ç la rı k arşıla y a c a k derecede m aran g o zlu k , işlerin i ve sağlık k u ra lla rın ı, k ad ın ve k ız la ra k en d ileri için dikiş, n a ­ kış, örgü, ve çocuk bakım ı işle­ rin i ö ğ re tm e k ; kısacası T ü rk köy lü s ü n ü ilk e l b ir ziraatçi to p lu lu ğu h alin d en k u rta rıp , ta rım ın va n ın d a m addî ve m anevî başka ih tiy a ç la rın ı k arşıla y a c a k hale g etirm ek ve öte d ü n y an ın m a­ m u r olab ilm esi için, önce b u d ün yayı m a m u r y ap m ak ve h a y a tı sevm ek g erek tiğ in i ona ö ğ ret­ m ek idi.

Niçin böyle olmalı?

T

ü rk k öyünde ve K öy E n sti­ tü le ri ö ğretim inde m etod ve felsefe niçin böyle olm alı idi?.

Ç ünkü A ta tü rk d e v rim le rin in ve özellikle lâ ik lik ilk esin in , nıez hep k a v g a la rın d a k i m ân asızlığ m h e r k ö y lü n ü n kafasına y erleşe­ bilm esi ve T ü rk zekâsına, T ü rk istid ad ın a eğitim ve .ijğ retim d e ..fırsat .eşitliğ in in sağlanm ası için, y u k a rıd a n aşağıya, yanı ay d ın ­ dan, cahil k itle y e yap ılacak vaiz, n a sih a t ve öğretim in y e te rli ol­ m adığı g örülm üş, b u n u n ancak, köyün k en d i elem an ların ın , köy lü y ü fik re n h a re k e te geçirecek ; ona bilim de, düşüncede, s a n a tta ön cü lü k edecek hâle gelm esi ile m ü m kün olabileceği an laşılm ış­ tı. A çıkçası k a le y i içinden f e t­ hedip ay d ın la tm a k g e rek iy o rd u . B azan b ir çıb an ı te d a v i için o çıb an d a n a lın a n b a k te rile r fay ­ dalı h a le g e tirile re k te k r a r v ü ­ cuda a şıla n ır ve çıban iyi olur. B una hekim lik dilinde autovac- cination (y an i kend in d en aşıla­ m a) d en ilir.

İşte Köy E n stitü le ri, Köyleri­ m izde y ü zy ılla rd a n b eri iyi ol­ m ay an ceh alet ve k a ra n lık çıba­ n ını, o ç e v relerd en alın ıp oku­ tu la n ay d ın k afalı köy çocukla­ rı v asıtasiy le k ö k ü n d en kazım ak yolunda id ile r. Ne çare ki geçen y a z ıla rd a b ah settiğ im u n s u rla r b u n a m eydan b ıra k m a d ıla r. M il­ letçe çağdaş u y g a rlık düzeyine ancak böyle b ir ta b a n a basm ak, böyle b ir tem ele d ay an m a k su ­ re tiy le ç ık ab ilird ik . B unu bu hal ka çok g ö rd ü ler.

Yüzeyde çabalar

K

öy E n stitü le rin e gelene d a r y a p ılan çalışm a la r hep k a ­ yüzeyde k alm ıştı. B ilindiği gibi T ü rk iy e ’de y en ilik h a re k e t­ le ri hep y u k a rıd a n aşağıya doğ­ ru gelm iş, tem ele işleyem ediği için b aşarı sağlıyam am ış v ey a tam am en yüzeyde k a lm ıştır. Bu h a re k e tle r genç O sm an diye ta ­ rihe geçm iş olan üçüncü S u lta n O sm an d ev rin d e b a şla r. A ra lık ­ la rla Ü çüncü Selim , İkinci M ah­ m ut, ve T an zim at fe rm an ın ı im ­ zalayan A bdülm ecit d e v irle rin d e devam ed er. Y enilik düşüncesi A v ru p a ’n ın İlmî m e to d la rla h a rb eden o rd u la rı k arşısın d a bizim eski düzendeki disiplinsiz o rd u ­ larım ızın d ay an am ay ışın d an ve

böylece o rd u n u n Islâhı lüzum un dan doğm uştu. O d e v irle rd e ce­ halet alab ild iğ in e koyu idi. Ay­ rıca b ü y ü k y en ilg iler sonunda nefsim ize inanım ızı y itirm iştik . B unu y itird ik ç e din ta a s u b u bü­ tü n y u rtta a lab ild iğ in e genişle­ m iş b u lu n u y o rd u .

H alk, y o k su llu ğ u n , yenilgile­ rin , y a k ın la rın ı h a rp m ey d an la­ rın d a k a y b etm en in tesellisin i m is tik d u y g u la rd a a rıy o r, m ucize­ le r b e k liy o rd u . Y enilgilerin se­ b ep leri İlm î ve rasyonel b ir şe­ kilde a ra ştırılm ıy o rd u . Bizim i- çin b ir fe lâ k e t yüzyılı olan 18 inci Y üzyıl so n ların a doğru o r­ du larım ız R u sla r’la h arb e d e rk e n P ad işah ve H alife B irinci A bdül h am it P ey g am b er postu ü z e rin ­ de b ü tü n v a k itle rin i o rd u la rım ı­ zın b aşarısı için dua ile geçiri­ y o rd u . Çok h a m iy e tli ve v a ta n ­ sev er b ir P ad işah olan bu zât ö z i k alesin in R u s la r’ın eline geçtiği h a b e rin i alınca ü z ü n tü d e n ö ld ü ; d u a la rı tu tm am ış, beklediği m u­ cize g erçekleşm em işti. A rtık m u­ cizeler d e v rin in k ap an d ığ ı düşü- n ü lem iy o rd u . D evleti y ö n eten ­ le r alab ild iğ in e cahildi. En ilkel po litik b ilg ile r şöyle d u rsu n , öte ki b ilg ilerd en de yoksu n d u . He­ y e ti V ükelâ (y a n i B a k a n la r K u­ ru lu ) R us B a ltık d onanm asının b ird e n b ire n asıl olup da A k­ d en iz’de, Ege D enizinde peyda o lu v erd iğ in e b ir tü r lü a k ıl er- direm em iş, şaşırıp k alm ıştı. Bu don an m an ın M anş D enizi ve At­ la n tik yolu ile C e b e lû ta rık Bo­ ğazından geçip A kdeniz’e gele­ bileceği k im senin a k lın a gelm e­ m işti. Ç ü nkü o n la r bugün h er ilk o k u l m ezununun bildiği en ba sit Coğrafya bilgisim i"*— «Jatıi-yoksundu. Oysa k i, o d evirden b irk a ç yüzyıl önce T ü rk Deniz­ cileri C e b e lû ta rık boğazından çı k ıp B üyük B ritan y a'y a h a tta İs- la n d a adasına ve A m erikaya ka­ d a r u zanm ışlardı. M eşhur P iri R eis’in h a rita sı bu n u is p a tlıy o r­ du. D em ek ki, o d ev ird ek i b aşa­ rıla rın m ucizesi d u a v ey a afsun değil, m ü sp et bilim di.

Birinci Dünya ve

İstiklal Savaşı

Â

bdülâziz ve İkinci m it d e v irle rin d e .İlk ö ğ retim A bdülha- a lan ın d a önem li çalışm a la r yg. p ılm am ıştı. B irinci m e şru tiy e tte ittih a tç ıla r m eseleyi ele a lm ışlar ilk C ihan Savaşı boyunca bu a- la n d a çalışm ışla r fa k a t y u k a rı­ d a n aşağıya doğru y ap ılan bu çlışm alard a, az önce iş a re t e tti­ ğim gibi yüzeyde k alm ışlard ı.

B irinci D ünya S avaşından da y e n ile re k çıkm ıştık. D ev let b atı

yo rd u . O rdu y o k tu ; h içb ir şey y oktu. F ak at T ü rk h alk ın ın «si­ nesinde gizli» m eziy etler vardı. A ta tü rk bu n u h a rp m ey d an ların da g ö rm ü ştü . Bu sebeple h alk ın içine g ird i. O nun önderliğinde h alk ay ak la n d ı. D ü şm an lar y u rt­ ta n k o v u ld u . Ve C u m h u riy e t doğ du. V atan k u rtu lm u ş tu . Şim di h alk ı sö m ü rü d en ve ceh aletten k u rta rm a k lâzım dı. îş te Köy Ens titü le ri b u n u n için k u ru lm u ştu . O nların kap atılm ası, bence da­ m at F e rid ’in bu v a ta n a olan ih a n etin d en fa rk sız d ır.

Komünistlik itham»

K

öy E n stitü le ri h alk ın içinden ve h a lk ta n y u k a rıy a doğru çık an ilk T ü rk k ü ltü r ve eği tim çabası ve teşeb b ü sü idi. O- nu y ık tık . N eden? Bu E n stitü le ­ re k o m ü n istle r kolay sızıyorlar- m ış. M em lek ette K om ünist ıhli- lâ lin in y u v a la rım h a z ırlıy o rla r­ mış. O nun için sistem d e ğ iştiril­ miş.

B öyle b ir m an tığ a in san ancak g ü ler. D evletin zab ıtası, adlıye- si, den etlem e ö rg ü tle ri v a r. B un­ la rın vazifesi n ed ir? E n stitü le re b elk i de K om ünist sızm ası ol­ m u ş tu r. K om ünist v eya faşist hele m u k ad d esatçı id eo lo jiler ne re le re k a d a r sızm ıy o rlar ki! Köy E n stitü le rin e böyle k işile r sızmış diye h ep sin in b ird en sistem in i de ğ iştirip o n ları k u p k u ru ve m ed­ rese b e n z e ri n ak ilci öğretim mü- esseseleri h a lin e k o y m ak ; plâj- da adam boğuldu diye sahili mo­ lozla d o ld u rm ağ a v eya ine-—«*»*'' yürfftrtl d îy e n te k i b ü tü n dişleri ç e k tirm eğ e b en zer. M aalesef 20 in ci Y üzyıl T ü rk iy e 'sin d e bu m a n tık işlem iştir.

Sonuç

B

ir söz v a r d ır : «T ürk gibi b aş­ lam alı, In g iliz gibi bitirm eli» d e rle r. B unda T ü rk ü n ham le- ciliğine ve Ingilizin sab rın a işa­ r e t o lu n m ak iste n m iştir.

H iç şü p h e edilm em eli ki, T ü rk gibi b aşlay ıp , T ü rk gibi bitirece ğim iz ay d ın lık g ü n le r e lb e tte ge le c e k tir. is tik lâ l m ücadelesinde böyle b aşlay ıp böyle b itirm iştik . K ü ltü r m ücadelesini de böyle ba saracağız. Y eter ki biz g e rç e k ' T ü rk m illiy e tç ile ri b ugün az­ lık ta da olsak, iftira y a , h a tta bas k ıla ra da u ğ rasak , b ü tü n dünya ta r ih i boyunca b ir y erd e gerile­ m işse b a şk a b ir y e rd e daim a b a ­ şını d ik tu tm a s ın ı bilm iş yüce m illetim izin b ü y ü k lü ğ ü n e olan in an ım ızı y itirm iy e lim 1

S O N

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tahvilin fiyatı ve vadeye kadar verimi arasındaki ilişki ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi

Verilen açıklamada Kate adlı kişinin kahvaltı için bir kafede olduğu ve besleyici / sağlıklı yiyeceklerle soğuk içecek sevdiği vurgulanmıştır.. Buna göre Menu

Aynı cins sıvılarda madde miktarı fazla olan sıvının kaynama sıcaklığına ulaşması için geçen süre ,madde miktarı az olan sıvının kaynama sıcaklığına ulaşması

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi 2016 - 2017 Güz Dönemi Dönem Sonu SınavıA. ULUSLARARASI

1. Soru kökünde maçı kimin izleyeceği sorulmaktadır. ‘Yüzme kursum var ama kursumdan sonra katılabilirim.’ diyen Zach maçı izleyecektir. GailJim’in davetini bir sebep

A matrisi reel sayılar kümesi üzerinde tanımlı.. 3x3 biçiminde

Deneyde mavi arabanın ağırlığı sarı arabanın ağırlığına, kırmızı arabanın ağırlığı da yeşil arabanın ağırlığına eşit olduğu verilmiş. Aynı yükseklikten bırakılan

Verilen dört tane telefon görüşmesine göre cümlede boş bırakılan yer için uygun seçeneği bulmamız gerekir.. Cümlede hangi kişinin randevu almak için telefon