• Sonuç bulunamadı

Köyde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köyde"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MELİH CEVDET ANDAY

öye gelip temiz hava­ ya kavuşunca, ameli­ yat sonrası biraz bozulan sağlığım, ye­ rine gelir gibi oldu. Gökova Dana hep iyi ğelir; Ören köylüleri iyi insanlardır, önlarla işten güçten konuşmak,

yağ-Î

nuru, bitkiyi, atı, ineği konu edinmek afaya tazelik verir. Ama bir kûm­ um, çok zeki bir köylü hanım, dün sabah ineğini dövmeye kalkınca deliye jiöndüm, yanıma çağırıp yaptığı işin yanlış olduğunu ona anlatmaya çalış­ tım.

j -Akıllansı n diye dövdüm, dedi. -Akıllansa sana çalışmaz, dedim. Sonra da ona, Pir Sultan’ın

Akşamdan akşama gözlerin öpün İreçberler hoşça tutun öküzü

dizelerini okudum.

j Ne dersiniz, şiir benim sözlerimden daha etkili oldu, komşum, “Peki, bir ¡daha dövmem” dedi.

| Bilirsiniz: Alman filozofu F. ¡Nietzsche de böyle bir olay sırasında ¡aklını kaçırmıştı. Bir atlı araba duru- jyormuş kapısının önünde ve nedense ¡arabacı atı dövmeye başlamış, bunu ¡gören ünlü düşünür koşarak aşağı in- |miş, “Nasıl döversin hayvanı!” diye­

rek herifin üstüne atılmış. Aklım onunki gibi çok olmadığı için o gün ben kaçırmadım. Ama derim ki, onun da kaçıracağı varmış, bir daha kendi­ ne gelemedi; son günlerinde kendine mi geldi nedir, yatağı başındaki yakın­ larına,

-Güzel kitaplar yazdım, değil mi? demiş.

Gözlerimi yaşartır bu sözler. İlhan Selçuk’un eşiyle Akyaka kö­ yüne geleceğini biliyordum, Oktay Akbal’ın da o köyde evi vardır, tele­ fonla arayarak dostlarımı Ören’e da­ vet ettim.

Bir cumartesi günü öğleye doğru geldiler. Balkonda kurulmuştu sofra­ mız. Denize, dağlara bakarak, yiyip içerek konuşmaya daldık. Ne güzel bir gündü! Dostlarla sofrabaşı söyleşileri denli tadına doyulmaz çok az şey var­ dır dünyada! Epikuros da bunu öv­ müştü.

Epikuros kadar hakkı yenmiş düşü­ nür çok azdır, çünkü yanlış olarak, vur patlasın çal oynasın ahlakının ön­ cüsü sayılmıştır.

Sisamlı olduğu sanılan bu ünlü filo­ zof (M.Ö. 341-270) Atina’da satın al­ dığı bir bahçeye okul kurdu, orada dostlan ile birlikte yaşadı. Bize üç

7 'L

£

CUMHURİVET

OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

mektubu ve öğrencilerinden biri tara­ fından bir araya getirildiği sanılan özdeyişleri ulaşmıştır.

Epikuros, Demokritos’un maddeci­ lik anlayışına dayanır ve tannlann aracılığını gerektirmeyen ölümsüz madde düşüncesine inanır.

Bu büyük düşünürün ahlak anlayışı insanın mutluluğu amacına yöneliktir; mutluluk ise beğençleri (zevkleri) akıl­ lıca kullanmakla gerçekleşir. Burada doğallığa uyma ilkesi temel alınmalı­ dır. Zorunlu olmayan beğençler be- nimsenmemelidir. Kısaca söylemek gerekirse, Epikuros, hazcı bir filozof değildir. Mutluluk, erinç (huzur) ve banştadır. Ansiklopedi şöyle diyor:

“Epikuros okulu ya da Epikuros bah­ çesi bir huzur köşesi, içinde azla yetin­ menin hüküm sürdüğü bir yerdi.”

işte biz de o gün öyle yaptık, sofra­ mızda ne varsa onunla yetindik ve erinç içinde söyleştik.

Söyleşimizde hangi konulara girdi­ ğimizi merak eden olur diye bunlar­ dan birkaçım söyleyeyim...

Örneğin “Yazı nedir? Nasıl yazdır?” konusunu ele aldık. Üç yazar bir araya gelir de kendi sorunlarını ele almaz olurlar mı? Ve uzun konuşmalardan, kimi örneklerden sonra şuna vardık ki, bir yazının başı, ortası ve sonu ol­ malıdır. Çok önemli ve düşündürücü bir konuşma idi.

Sonra Atatürk’e hayranlığımızı dile getirdik. Onun gitgide daha büyüdü­ ğü, kişiliğinin gitgide daha şaşırtıcı bir kimliğe büründüğü konusunda birleş­ tik hepimiz. Bu büyük adamın kimi eylemleri ve sözleri, bizi onun yetişme koşullan üzerinde durmaya götürdü.

Rauf Orbay’ın, Yunus Nadi’lerde ko­

nuk olduğu bir gün, yeni yetişmekte olan Nadir Nadi’ye, “Bak oğlum, o ol­

masaydı biz hiçbirimiz onun yaptığını yapamazdık” demesi düşündürücü­

dür!

Daha? Başka?

Şiir konusu açıldı elbet. Yahya Ke­

mal’den ve Ahmet Haşim’den şiirler

okuyarak bu iki şairimizi karşılaştır­ dık ve bunlann karşılaştınlamayacak- lan konusunda birleştik. Başka başka dünyalar.

Çok değerli bir dostum (rahmetli ol­ du) Yahya Kemal şiirini sevenin Ah­ met Haşim’i sevemeyeceği inanan­ daydı. Ben de ona,

-ikisini de sevsem olmaz mı? der­ dim.

Bu konu her açılışında ise Ahmet Haşim’in,

Bir kuş düşünür bu bahçelerde Altın tüyü sonbahara uygun

dizelerini okurdum.

Bir zamanlar bir eleştirmen, Yahya Kemal’in,

Durgun suya bir bak göreceksin

Mehtap iri güller ve senin en güzel aksin

dizelerini, Ahmet Haşim’in,

Durgun suya baktım ve dedim ah öle- bilsem

Madem ki yok ağlayacak mevtime kimsem

dizelerinden esinlenerek yazdığını söy­ lemişti de, Nurullah Ataç, “Bir şair durgun suya baktı diye başka şair bak­ mayacak mı?” diye yazmıştı.

Epikuros’un “doğaya uygunluk” il­ kesi, kurcalanınca, çok karmaşık bir sorun çıkarır karşımıza. Neden derse­ niz, insanoğlu doğayı kültüre çevir­ miştir; daha açığı, doğadan kopmuş­ tur, ona yabancı düşmüştür. “Cennet­ ten kovulma” masalının gerçeği budur.

Köy yaşamı, bunu bana daha ya­ kından, daha derinden düşündürüyor: Ormana, ovada otlayan ata, sığıra, ‘üveyik’in uçuşuna., baktığımda ve sessizliği dinlediğimde, bunun bir dil olduğunu söylüyorum kendi kendime, anlayamadığımız ya da unuttuğumuz bir dil. Biz doğaya dışardan bakıyoruz ve onu bilim yolu ile yeniden bulmaya çabalıyoruz. Oysa bu kopukluk ancak şiir, sanat aracılığı ile onarılabilir.

Bu yazımızın başı ve ortası yok... Sonu da olmayacak gibi görünüyor. Ama üzülmüyorum. Doğa da öyle de­ ğil mi?

Referanslar

Benzer Belgeler

işte, tam bu sıralardadır kî, Reşat Nuri Giintekin «G ali Kuşu» romanındaki Feride’siyle Türk kızının ilk gerçek örneğini vordi.. F e­ ride mektepten

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Balıkçı tekneleri, kayıklar, yatlar, lokantalar, kahveler, barlar, oteller, balıkçı hali yat limanın kenarına inci gibi dizilmiş.. Ya­ şam gece ve gündüz

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

Patoloji sonucu polip olan hastalarda olduğu gibi reinke olan hastalarda da tedavi öncesi ve sonrası Jitt, Shim ve NHR ölçümleri arasında istatistiksel olarak

K on­ serde musikî zevkîni bı­ rakabilip edebiyat hata­ ları araştırmasını bece- rememek, belki bu be­ nim bir noksanımdır, fa­ kat işte nedense insan için

Yasası ile görevlerine son veri­ lenlerden sakıncaları kaldırılan­ ların görevlerine dönmelerinin, ancak ilgili kamu kurumu ve ku­ ruluşlarının kadro durumuna