• Sonuç bulunamadı

Aile içi iletişim doyumu ve sosyal medya kullanım ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aile içi iletişim doyumu ve sosyal medya kullanım ilişkisi"

Copied!
169
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI

RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI

AİLE İÇİ İLETİŞİM DOYUMU

VE

SOSYAL MEDYA KULLANIM İLİŞKİSİ

Fatma ÖZTAT

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. Birol GÜLNAR

(2)
(3)
(4)

TEŞEKKÜR

Eşsiz bilgeliği ve öngörüleri ile yolumu aydınlatan kıymetli danışman hocam Prof. Dr. Birol Gülnar’a, pozitif enerjisiyle yanımda olan Doç. Dr. Mete Kazaz’a, varlığıyla her zaman destek olan Prof. Dr. Aytekin Can’a,

Akademik süreçteki yol arkadaşlıkları için Hacer Aker, Burçe Akcan ve Emre Özergin’e,

Sinemadaki işi sayesinde çok küçük yaşta iletişim dünyasına merak duymamı sağlayan abim Ahmet Cankara’ya, büyük bir özveriyle en başından beri destek olan biricik eşim Ahmet’e, sabırla dönüş yolumu bekleyen miniciğimiz Arda Ali’ye,

Bilgisiyle, emeğiyle, eserleriyle, sohbetiyle ufkumu açan tüm güzel insanlara, aileme ve dostlarıma yürekten teşekkür ederim.

Fatma ÖZTAT Konya - 2019

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı FATMA ÖZTAT

Numarası 174223001001

Ana Bilim / Bilim Dalı

RADYO TELEVİZYON ve SİNEMA/RADYO TELEVİZYON ve SİNEMA

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. BİROL GÜLNAR

Tezin Adı AİLE İÇİ İLETİŞİM DOYUMU ve SOSYAL MEDYA KULLANIM İLİŞKİSİ

ÖZET

Aile iletişim doyumunun farklı değişkenlerle var olabilecek ilişkisini açıklamayı amaçlayan bu çalışmada, nedensellik-ilişki tasarımı çerçevesinde nicel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Aile iletişim doyumu ve sosyal medya kullanım ilişkisini açıklamak üzere hazırlanan soru formu ve ölçüm araçlarında; aile iletişim doyumu, aile yaşam doyumu, yüz yüze iletişim, internet ve sosyal medya kullanımı ile demografik değişkenleri ölçmeye yönelik sorular kullanılmıştır. Konya’da yapılan anket çalışmasına 1108 evli birey katılmıştır. Aile iletişim doyumunu ölçmek için Matsumura’nın (2006) aile iletişim doyumu anketi kullanılmıştır. Aile yaşam doyumunu ölçmek için Zabriskie ve Ward’ın (2013) aile yaşam doyumu anketi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre katılımcıların aile iletişim doyumu ve aile yaşam doyumu düzeyi yüksek aralıktadır. Katılımcıların aile iletişim doyumu ve aile yaşam doyumu düzeyleri arasında yüksek düzeyde pozitif korelasyon bulunmuştur. Aile iletişim doyumunun diğer değişkenlerle olan ilişkisi bu çalışmada ortaya konmuştur.

Anahtar Kelimeler: Aile iletişim doyumu, aile yaşam doyumu, yüz yüze iletişim, internet ve sosyal medya kullanımı.

x x

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n Adı Soyadı FATMA ÖZTAT

Numarası 174223001001

Ana Bilim / Bilim Dalı

RADYO TELEVİZYON ve SİNEMA/RADYO TELEVİZYON ve SİNEMA

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. BİROL GÜLNAR

Tezin İngilizce Adı THE RELATIONSHIP BETWEEN FAMILY COMMUNICATION SATISFACTION AND SOCIAL MEDIA USAGE

SUMMARY

In this study, which aims to explain the relationship between family communication satisfaction and different variables, quantitative research method was applied within the framework of causality-relationship design. In the questionnaire and measurement tools prepared to explain the relationship between family communication satisfaction and social media usage; questions were used to measure family communication satisfaction, family life satisfaction, face to face communication, internet and social media usage and demographic variables. 1108 married individuals participated in the survey conducted in Konya. To measure family communication satisfaction, Matsumura's (2006) family communication satisfaction questionnaire was used. Zabriskie and Ward's (2013) family life satisfaction questionnaire was used to measure family life satisfaction. According to the findings, the level of family communication satisfaction and family life satisfaction of the participants were high. A high positive correlation was found between the participants' family communication and family life satisfaction levels. The relationship between family communication satisfaction and other variables was demonstrated in this study.

Key Words: Family communication satisfaction, family life satisfaction, face to face communication, internet and social media usage.

(7)

KISALTMALAR

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

ARPANET: Gelişmiş Araştırma Projeleri Dairesi Ağı BKZ: Bakınız

NCA: Ulusal İletişim Birliği

ODTÜ: Orta Doğu Teknik Üniversitesi RTÜK: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu TAYA: Türkiye Aile Yapısı Araştırması

TCP/IP: İletim Denetim Protokolü/ İnternet Protokolü TUİK: Türkiye İstatistik Kurumu

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Ölçekler ... 76

Tablo 2. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ... 84

Tablo 3: Yaşa İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 84

Tablo 4: Aile Türlerine İlişkin Frekans Analizi ... 85

Tablo 5: Evlilik Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 85

Tablo 6: Evlilik Süresine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 86

Tablo 7: Katılımcıların Çocuk Sayısının Frekans Analizi ... 86

Tablo 8: Çocuk Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 87

Tablo 9: Gelir Düzeyine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 87

Tablo 10: Katılımcıların Meslekleri ... 88

Tablo 11: Katılımcıların Eğitim Durumu ... 88

Tablo 12: Katılımcıların Yaşam Yeri ... 89

Tablo 13: İnternet Kullanımına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri (Dakika) ... 89

Tablo 14: Sosyal Medya Platformu Kullanımına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri (Dakika) ... 90

Tablo 15: Sosyal Medya Kullanım Amaçlarına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri (Dakika) ... 91

Tablo 16: Katılımcıların Haftalık Aile İçi Yüze Yüze İletişim Sıklığı Frekans Analizi ... 92

Tablo 17: Katılımcıların Günlük Aile İçi Yüze Yüze İletişim Sıklığı Frekans Analizi .... 92

Tablo 18: Katılımcıların Aile İletişim Doyumunun Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 93

Tablo 19: Aile İletişim Doyum Düzeyinin Merkezi İstatistikleri ... 94

Tablo 20: Katılımcıların Aile Yaşam Doyumunun Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 95

Tablo 21: Aile Yaşam Doyum Düzeyi Merkezi İstatistikleri ... 95

Tablo 22: Katılımcıların İnternet Kullanımı ile Aile İletişim Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 96

Tablo 23: Katılımcıların Sosyal Medya Kullanımı ile Aile İletişim Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 97

Tablo 24: Katılımcıların Sosyal Medya Kullanımı ile Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 98

Tablo 25: Katılımcıların Sosyal Medya Kullanım Amaçları ile Aile İletişim Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 99

Tablo 26: Katılımcıların Sosyal Medya Kullanım Amaçları ile Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 100

Tablo 27: Katılımcıların Yüz Yüze İletişim Sıklığı ile Aile İletişim Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 101

Tablo 28: Katılımcıların Aile İletişim Doyumu ile Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 102

(9)

Tablo 30: Cinsiyet ve Aile Yaşam Doyumu İçin Bağımsız Örneklem T Testi ... 103 Tablo 31: Katılımcıların Yaşı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 104 Tablo 32: Katılımcıların Evlilik Sayısı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 104 Tablo 33: Katılımcıların Çocuk Sayısı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi Sonuçları ... 105 Tablo 34: Katılımcıların Gelir Düzeyi ile Aile İletişim ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi Korelasyon Analizi ... 106 Tablo 35: Evlilik Süresi ile Aile İletişim ve Aile Yaşam Doyum Düzeyleri

Korelasyon Analizi ... 107 Tablo 36: Katılımcıların Eğitim Durumlarına Göre Aile İletişim Doyum

Düzeylerinin Tek Yönlü Varyans Analizi ... 108 Tablo 37: Katılımcıların Eğitim Durumlarına Göre Aile Yaşam Doyum Düzeylerinin Tek Yönlü Varyans Analizi ... 109 Tablo 38: Aile Tipi ve Aile İletişim Doyumu İçin Bağımsız Örneklem T Testi ... 109 Tablo 39: Aile Tipi ve Aile Yaşam Doyumu İçin Bağımsız Örneklem T Testi ... 110 Tablo 40: Katılımcıların Mesleklerine Göre Aile İletişim Doyum Düzeylerinin Tek Yönlü Varyans Analizi ... 111 Tablo 41: Katılımcıların Meslekleri ile Aile Yaşam Doyum Düzeyleri İlişkisi Tek Yönlü Varyans Analizi ... 112 Tablo 42: Katılımcıların Yaşam Yerine Göre Aile İletişim Doyum Düzeylerinin Tek Yönlü Varyans Analizi ... 113 Tablo 43: Katılımcıların Yaşam Yerine Göre Aile Yaşam Doyum Düzeylerinin Tek Yönlü Varyans Analizi ... 113

(10)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1 : Türkiye’de Aile Yapısının Dönüşümü ... 10

Şekil 2: Konuşma ve Uygunluk Yönelimi ... 18

Şekil 3: Sosyal Platformlar ve Yaşam Doyumu ... 24

Şekil 4: Hayat Döngüsü Boyunca Aile Doyumu ... 25

Şekil 5: Türkiye İnternet ve Sosyal Medya Kullanım Verileri ... 35

Şekil 6: Türkiye’de İnternet Kullanım Amaçları ... 36

Şekil 7: Türlerine Göre Sosyal Medya Ağları ... 37

Şekil 8: 2003 ve 2006 Yılları Arasında Kurulan Sosyal Platformlar ... 38

Şekil 9: Sosyal Medya Kullanım Nedenleri ... 40

Şekil 10: Türkiye'de En Çok Ziyaret Edilen İnternet Siteleri ... 42

Şekil 11: Twitter ve Facebook Kullanım Amaçları ... 47

Şekil 12: Yıllara Göre Aktif Twitter Kullanıcı Sayısı ... 48

Şekil 13: Türkiye'deki En Aktif Sosyal Medya Platformları ... 52

Şekil 14: Türkiye'de Google'da En Çok Aranan Kelimeler ... 56

Şekil 15: Türkiye’de Mobil Uygulamaların İndirilme Sayısı ... 59

(11)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ...iv

ÖZET ... v

SUMMARY ...vi

KISALTMALAR ... vii

TABLOLAR LİSTESİ ... viii

ŞEKİLLER LİSTESİ ... x GİRİŞ ... 1 PROBLEM ... 3 AMAÇ ... 4 ÖNEM ... 4 VARSAYIMLAR ... 5 SINIRLILIKLAR ... 5 TANIMLAR ... 5 YÖNTEM ... 6 BİRİNCİ BÖLÜM AİLE, AİLE İLETİŞİM DOYUMU ve AİLE YAŞAM DOYUMU 1.1. Ailenin Tanımı ve Çeşitleri ... 8

1.1.1. Geleneksel Aile ... 11

1.1.2. Çekirdek Aile ... 12

1.1.3. Yeni Aile ... 13

1.2.Ailenin İşlevleri... 14

1.3.Aile İçi İletişim ... 15

1.4.Aile İletişim Doyumu... 16

(12)

İKİNCİ BÖLÜM

YÜZ YÜZE İLETİŞİM, İNTERNET ve SOSYAL MEDYA

2.1.İletişim ... 28

2.1.1.Kişilerarası İletişim ... 29

2.1.2.Yüz Yüze İletişim ... 30

2.2. İnternetin Gelişimi ... 31 2.3. Sosyal Medya ... 36 2.3.1. Facebook ... 41 2.3.2. Twitter ... 45 2.3.3. Instagram ... 52 2.3.4. Youtube ... 54 2.3.5. WhatsApp ... 57

2.4.Yüz Yüze İletişim, Aile ve Sosyal Medya ... 61

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM METODOLOJİ, BULGULAR ve YORUM 3.1. Araştırmanın Tasarımı ... 75

3.1.1. Örneklem Seçimi ... 76

3.1.2. Soru Formu ve Ölçüm Araçları ... 76

3.2. Kullanılan İstatistiksel Analizler ... 79

3.2.1. Bağımsız Örneklem t Testi ... 79

3.2.2. Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ... 80

3.2.3. Korelasyon Analizi ... 80

3.3. Araştırma Soruları ve Hipotezler ... 81

3.4. Katılımcıların Nitelikleri ... 83

3.5. Katılımcıların İnternet ve Sosyal Medya Kullanım Düzeyleri ... 89

3.6. Katılımcıların Yüz Yüze İletişim Sıklığı ... 91

3.7. Katılımcıların Aile İletişim ve Aile Yaşam Doyum Düzeyleri ... 93

(13)

3.8.1. İnternet Kullanımı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi ... 96 3.8.2. Sosyal Medya Kullanımı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam

Doyumu İlişkisi ... 97 3.8.3. Sosyal Medya Kullanım Amaçları ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi ... 98 3.8.4. Yüz Yüze İletişim Sıklığı ile Aile İletişim Doyumu ve Aile Yaşam Doyumu İlişkisi ... 100 3.8.5. Aile İletişim Doyumu ile Aile Yaşam Doyumu İlişkisi ... 101 5.8.6. Katılımcıların Nitelikleri ile Aile İletişim ve Yaşam Doyumu İlişkisi .. 102

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 115 KAYNAKÇA ... 119 EKLER ... 134

EK 1: İSTATİSTİKSEL ANALİZLER SONUCU ELDE EDİLEN TABLOLAR ... 134 EK 2: ANKET FORMU ÖRNEĞİ ... 154

(14)

GİRİŞ

Toplumsal hayatın en önemli dinamiği olan aile; ekonomik düzen, dini inanışlar ve eğitim gibi farklılıklarla şekillenmektedir. Aile kurumunun yapısı ve tanımı değişse de (Çetin, 2013: 5) aile hala toplumsallaşma sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir. Aile kurumu üzerine bir tanımda hem fikir olmak oldukça zor görünmektedir (Canatan ve Yıldırım., 2011: 60). Aile denildiğinde akla gelen anne, baba ve çocuk yapısı, aslında çekirdek aileye aittir. Geniş aile, çekirdek aile ve yeni aile olarak ana hatları ile kabaca üçe ayrılabilecek aile kavramı, her geçen gün anlam ve boyut değiştirmektedir.

Türkiye’nin ilk sosyologlarından Ziya Gökalp, Makaleler’inde Türk aile yapısından bahsetmiş ama o dönem itibariyle günümüz aile modellerinin bahsi geçmemiştir (Gökalp, 1980: 120-121). Ülkemizin batıya göre oldukça geç yaşadığı çekirdek aileye geçiş süreci, ülkemize özgü bir takım dengeler içermektedir (Karadağ, 2015: 68). Kendine özgü geniş aile değerlerine hala sahip çıkmaya çalışan ülkemizdeki çekirdek aile; “geçiş sürecindeki çekirdek aile” tanımına daha çok uymaktadır.

Geniş ya da kalabalık ailelerde, ailede yaşayan kişi sayısı ve kurulan bağdan ziyade ailenin işlevi öne çıkmaktadır. Bir arada yaşayan insanların yanısıra, birlikte sosyalleşen, kültürel mirası paylaşan, ekonomik sorumluluklara ortak olan insanlar akla gelmelidir. Biyolojik işlev, psikolojik işlev, eğitim işlevi, toplumsal işlev, kültürel işlev ve ekonomik işlev; ailenin temel işlevleridir (Kır, 2011: 385). Aile yapısındaki değişiklikler ailenin işlevlerine de yansımıştır. Çekirdek ailede biyolojik ve ekonomik işlev haricinde diğer işlevlerin azaldığı görülmektedir.

Ailenin psikolojik işlevleri arasında gösterilebilecek aile içi iletişimin, tıpkı aile kavramında olduğu gibi tanımlanması ve kesin sınırılarının çizilmesi zordur (Koerner ve Fitzpatrick, 2002: 71). Son yıllarda hız kazanan aile içi iletişim

(15)

çalışmaları, aile içi iletişimin düzeyini belirleyen unsurlar üzerinde odaklanmaktadır. Bu unsurların başında kişilerarası iletişimin bir fonksiyonu olan yüz yüze iletişim sıklığı gelmektedir.

Aile içinde yüz yüze kurulan iletişim, çekirdek aileye geçiş sürecinde hızla azalmaktadır. Aile içi iletişimi, ekonomik sorunlardan daha fazla yeterince zaman ayıramamak yıpratmaktadır (Graham vd., 1996). Günümüzde aile içi iletişime ayrılan zaman miktarını etkileyen önemli faktörlerden birinin de sosyal medya kullanımı olduğu düşünülmektedir (Kevereski ve Iliev., 2017). Çalışma, iletişim araştırmalarında yeni bir soluk olan iletişim doyumu kavramını, aile içi iletişim ve sosyal medya kullanımı açısından ele almayı amaçlamıştır. Sosyal medya kullanımının, aile içi iletişim doyumuyla var olabilecek ilişkisi anket çalışmasıyla incelenecektir.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler; aile, aile içi iletişim doyumu ve aile yaşam doyumu bölümü, yüz yüze iletişim, internet ve sosyal medya bölümü ile metodoloji, bulgu ve yorumların yer aldığı son bölümdür.

Çalışmanın ilk bölümünde, araştırmaya yön verebilecek aile tipleri ele alınmıştır. Geniş, çekirdek ve yeni aile tiplerinden bahsedilen ilk bölümde; aile tipleri ve işlevleri ile aile iletişim doyumunun ilişkisi açıklanmaya çalışılmıştır. İletişim tiplerine göre ailelerden bahsedilmiş, genel olarak aile kurumunun yapısı hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Aile içi iletişim doyumu ve aile yaşam doyumu açıklanmış, bu konularda yapılan çalışmalara yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde iletişim kavramı üzerinde durulmuş, kişilerarası ve yüz yüze iletişimin tanımlarına yer verilmiştir. İnternet kullanımı ve sosyal medya platformları hakkında bilgi verilmiştir. Sosyal medya platformlarından önde gelen Facebook, Twitter, Instagram ve Youtube örnekleri üzerinde Türkiye’deki kullanımlara ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Aile, sosyal medya ve yüz yüze iletişim üzerine literatür taraması yapılmış, varolan çalışma ve bilgiler paylaşılmıştır.

(16)

Çalışmanın son bölümünde ise aile içi iletişim doyumu ile ilgili değişkenleri açıklamak için gerçekleştirilen anket çalışmasının metodolojisi, bulguları ve yorumlarına yer verilmiştir.

PROBLEM

Aile ve iletişim kavramları, tarihsel süreçte değişime uğramış ve farklı şekillerde tanımlanmıştır. Aile iletişimi kavramı ise dünyada 1980’li yılların sonunda ayrı bir bilimsel çalışma alanı olarak tanımlanmıştır. Önceki yıllarda sosyal psikoloji ve kişilerarası iletişim kuramlarıyla incelenen aile iletişimi, 2000’li yıllardan itibaren kendi alanı içinde ileri boyutta araştırmalara sahip olmuştur (Miller Day, 2017).

Aile ve iletişim kavramlarının değişen yapısı ve bu kavramlara dair ülkemizdeki çalışmaların batıya oranla hayli geriden devam etmesi, toplumun merkezindeki aile kurumunun çağımızın öne çıkan kavramı olan iletişim açısından anlaşılmasını geciktirmiştir. Özellikle çağın getirdiği internet ve sosyal medya kullanımı açısından yeterli araştırmaların yapılmaması buna yönelik geliştirilebilecek politikaların hayata geçirilmesine engel olmuştur.

İletişim çalışmalarına yeni bir yön veren iletişim doyumu araştırmalarının tarihi ülkemizde oldukça yeni sayılmaktadır. Aile içi iletişim doyumu kavramı yurt dışı çalışmalarında kullanılmaya başlasa da Türkçe literatürde henüz çalışılmamış bir alandır. Aile içi iletişim doyumunun ve sosyal medya kullanım ilişkisinin etraflıca açıklanmamış olması bu kavramların ilişkili olduğu diğer toplumsal dinamiklerin yeterince anlaşılamamasına neden olmaktadır.

Çalışmada, sosyal medya kullanımının, aile içi iletişim doyumuyla ilişkisi üzerinde durulacaktır. Sosyal medya kullanımının, aile içi yüz yüze iletişim sıklığıyla ilişkili olduğu öngörülmektedir. Sosyal medya kullanım sıklığı ve yüz yüze iletişim kurma düzeyinin aile içi iletişim doyum düzeyi ve aile yaşam doyum düzeyi ile var olabilcek ilişkisi anket çalışmasıyla tespit edilmeye çalışılacaktır.

(17)

AMAÇ

Çalışmanın temel amacı: aile içi iletişim doyumu, yüz yüze iletişim ve sosyal medya kullanım ilişkisini ortaya koymaktır. Çalışma, aile içi iletişim doyumuyla ilişkili değişkenleri açıklamayı; bu doğrultuda sosyal medya kullanımının ve aile içi yüz yüze iletişimin; aile içi iletişim doyumuyla var olabilecek ilişkisini test etmeyi amaçlamaktadır. Aile tiplerinin, katılımcıların demografik özelliklerinin, yüz yüze iletişim biçimi ve sıklığının; aile içi iletişim doyumu ve aile yaşam doyumuyla olan ilişkisi araştırılacaktır.

ÖNEM Bu çalısma;

-Aile içi iletişim doyumunun ilişkili olduğu faktörlerin, toplumsal hayat ve aile kurumunun devamı için ne derece önemli olduğunu göstermesi bakımından,

-Aile içi iletişim doyumunu; aile biçimleri, aile işlevleri ve yüz yüze iletişim ile doğrudan ilişkilendirmesi açısından,

-Aile içi iletişim doyumuyla ilişkili olan faktörlerin günümüz şartları ile açıklaması bakımından,

-Ailenin korunmasına yönelik politikalara zemin oluşturabilmesi bakımından, -Sosyal medya kullanımına aile açısından dikkat çekmesi bakımından,

-Aile içi iletişim doyum düzeyini artırmaya yönelik getirebileceği öneriler açısından,

-Seçilen örneklemin (evreni) yüksek temsil gücü bakımından,

-Aile içi iletişim doyumu kavramını Türkçe literatürde ilk kez çalısma konusu yapması bakımından önemlidir.

(18)

VARSAYIMLAR

Aile içi iletişim doyumu genel hatları ile evrensel bir takım değerlere sahiptir fakat aile içi iletişim doyum faktörleri toplumlar arasında farklılık gösterebilmektedir.

Ailelere ve ilgili kurumlara, aile içi iletişim doyumuyla ilişkili olan faktörler sunulduğunda daha verimli bir iletişim süreci için bu faktörlerden faydalanmak isteyeceklerdir.

SINIRLILIKLAR

-Çalışma, konu bakımından internet ve sosyal medya kullanımını, aile içi iletişim doyumu açısından sınırlandırmıştır.

-Çalışma yüksek lisans tez yazımı için ayrılan süre bakımından zaman sınırlılığına sahiptir.

-Araştırmacının mali gücünün sınırlılığı ve gerekli kaynaklara ulaşma zorluğu çalışma sürecinde kendini göstermiştir.

-Çalışmanın örneklemi aile bireyleriyle sınırlıdır.

TANIMLAR

İletişim Doyumu: Doyum, bir kimsenin beklentileri karşılandığında ya da daha da fazlası elde edildiğinde ortaya çıkan memnuniyet duygusu şeklinde tanımlanabilir (Gülnar, 2009: 63). İletişim doyumu ise; bireyin toplam iletişim çevresinden algıladığı tüm doyum derecesi olarak tanımlanmaktadır. İletişim doyumu; içinde birisiyle başarılı bir şekilde iletişim kurulan ya da kendisiyle basarılı bir iletişim kurulan kişisel bir doyumu temsil ettigini belirtirler. İletisim doyumu; psikolojik sağlık düsüncelerinin anlamlı bir biçimde etkiledigi bir tür doyum sonucudur (Gülnar, 2007: 18).

(19)

Aile İçi İletişim Doyumu: Aile bireylerinin iletişim sürecinde karşılıklı beklentilerinin sağlanması durumudur (Punyanunt ve Narissa, 2008). Aile içi iletişim değiş tokuş süreciyle sürdürülebilmektedir. Aile içi iletişim doyumu; aile içi ilişkilerin sağlıklı yürümesiyle oluşan bir süreçtir. Aile içi iletişim doyumunun tam olarak anlaşılması için aile içi ilişkilerdeki karşılıklılık ilkesine ve bu ilkenin oluşturduğu tatmin düzeyine bakılması gerekmektedir.

Yüz Yüze İletişim: Yüz yüze iletişim kişilerarası iletişimin bir fonksiyonudur. Yüz yüze iletişim karşılıklı konuşmadan çok daha fazla anlam içeren bir süreçtir. Yüz yüze iletişim, ses tonunun, yüz ifadelerinin ve genel olarak vücut hareketlerinin üretildiği iletişimdir. Bireyler yüz yüze iletişimde konuşma ile birlikte göz kontağı kurmayı, karşılıklı ilgiyi sürdürmeyi ve geri dönüşleri iletmeyi başarırlar. Bu sayede iletişim; sadece sözlü olarak değil, psikolojik, duyuşsal ve sosyal etkileşim kurarak gerçekleştirilmektedir (Dohen vd., 2010).

Sosyal Medya: Sosyal medya; Web 2.0 teknolojisiyle oluşmuş, zaman ve mekan sınırlaması bulunmayan, geleneksel medyadan erişilebilirlik, kullanılabilirlik, güncellik ve kalıcılık bakımından farklılaşan platformlardan oluşmaktadır. Sosyal medya, teknoloji ve sosyal girişimcilik kelimelerini; resimler, videolar ve ses dosyaları ile birleştirir. Sosyal medya araçlarının tanımı ve kapsamı kişiden kişiye değişmekle beraber, bilgisayar ya da mobil telefon gibi araçların desteklediği bloglar, mikrobloglar, online chat, RSS beslemeleri, sosyal ağlar, sosyal imleme siteleri, forumlar, podcastler, video paylaşım siteleri gibi unsurları içermektedir (Demir, 2016: 28).

YÖNTEM

Çalışmanın ilk iki bölümünde; aile, aile iletişim ve yaşam doyumu, yüz yüze iletişim ve sosyal medya hakkında literatür taraması yapılmıştır. Aile mefhumu ve Türk aile yapısı üzerinde durulmuştur. Aile tipleri tanımlanmış ve günümüz ailesinin işlevlerinden bahsedilmiştir. Aile iletişim ve aile yaşam doyumu hakkında tanımlar

(20)

yapılmış, literatürdeki örnek çalışmalara yer verilmiştir. Yüz yüze iletişim bölümünde, iletişim süreçleri ile ilgili bilgi verilmiş, yüz yüze iletişim hakkında yapılan çalışmalara değinilmiştir. Sosyal medya bölümünde kısaca internetin gelişiminden bahsedilmiş ve sosyal platformlar hakkında bilgi verilmiştir. Dünya ve Türkiye’deki internet ve sosyal medya platformlarının güncel kullanım bilgileri paylaşılmıştır. İnternet ve sosyal medya kullanımı ile ilgili çalışmalardan örnekler sunulmuştur.

Çalışmanın üçüncü bölümünde metodoloji, bulgular ve yorumlara yer yerilmiştir. Uygulama aşamasında ise nicel araştırma yöntemi kullanmıştır. Nicel araştırmada; aile iletişim doyumu, aile yaşam doyumu, yüz yüze iletişim, internet ve sosyal medya kullanımı, aile tipi, cinsiyet, evlilik sayısı, evlilik süresi, çocuk sayısı, meslek, eğitim ve yaşam yeri ölçeklerinden oluşan toplam 65 soru kullanılmıştır. 1108 evli katılımcıdan alınan veriler doğrultusunda SPSS programıyla ilgili analizler yapılmıştır. Çalışma, sonuç bölümüyle tamamlanmıştır.

(21)

BİRİNCİ BÖLÜM

AİLE, İLETİŞİM ve YAŞAM DOYUMU

Yaşam pratikleri, toplumlara göre farklılık göstermektedir. Bu farklılığın temelinde; ekonomik düzen, dini inanışlar, gelenek görenek, eğitim gibi unsurlar yer almaktadır. Toplumsal hayatın değişen bu dinamiklerinin arasında tek istisna ailedir (Güler vd., 1992: 51). Aile kurumunun çağlar boyunca toplumu bir arada tutan yapısının bu durumu oluşturduğu düşünülmektedir.

Aile, insanların duygusal ve fiziksel gelişimini tamamlamasında, toplumsallaşmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Dil gelişimi, manevi gelişim, hayatı algılama süreci ve daha pek çok kültürel miras; aile yoluyla insanlara aktarılmaktadır. Aile bir anlamda düzen demektir. Aile sosyal düzenin sağlanmasında birey ile toplum arasında köprü görevi görmektedir (Karaca, 2010: 22).

Geçmişten günümüze aile, hem yapısal olarak hem de işlevsel açıdan son derece hızlı değişim yaşayan bir kurumdur (Çetin, 2013: 5). Aile yapısında, boyutlarında ve işlevlerinde zamanla değişiklikler olsa da ailenin biyolojik ve psikolojik işlevleri devam etmektedir. Geniş aile küçülüp çekirdek aileye dönüşürken; ailenin eğitim, meslek edindirme gibi işlevleri başka kurumlara devredilmiştir (Kır, 2011: 382). Bu dönüşümde ailenin önemi de sorgulanmaya başlamıştır. Ailenin öneminin, aile kurmaya dair motivasyonun azaldığı gözlemlenmektedir. Bu durumun, endüstriyel alt yapının tamamlanmasıyla ve toplumun modern bir örgütlenmeye geçişi ile ilgili olduğu düşünülmektedir (Aslan, 2001: 103).

1.1.Ailenin Tanımı ve Çeşitleri

Aile, tarih boyunca sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilse de aileyi tanımlamak belli bir açıklamada hemfikir olmak oldukça zor görünmektedir.

(22)

Aile evrensel bir kurumdur ama bu kurumunun dünya çapında sergilediği çeşitlilik, evrensel bir tanım yapmanın önündeki en büyük engeldir (Canatan ve Yıldırım., 2011: 60).

Dünya aile örgütü (WFO) aileyi, “toplumun temel birimi” olarak tanımlamıştır (worldfamilyorganization.com, 2018). Ailenin fertlerine göre aile tanımları değişebilmektedir. Bilimsel kaynaklarda genellikle iki temel aile tipinden bahsedilmektedir. Bunlardan ilki anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailedir. Diğeri ise çekirdek ailenin; kan bağı ve evlilik yoluyla oluşan hısımlarıyla beraber yaşanan şeklidir (Kongar, 1996: 25). Bu tip aileye geleneksel aile de denilmektedir. Son dönemde ailenin parçalanmaya başlamasıyla, aile fertlerinin giderek azalmasıyla beraber “çözülen aile” diye yeni bir kavram da aile tanımları içine girmiştir.

Aile sıklıkla, aynı çatı altında yaşayan anne, baba ve çocuklar topluluğu olarak kabul edilir. Ailede herkesin görevleri ve iş bölümü bellidir (Doğan, 2005: 47). Gökalp aileyi; toplumsal müesseselerin en eskisi, milletin dirlik ve birliğinin yegane sağlayıcısı bir evlilik kurumu olarak tanımlamıştır. Gökalp’e göre Türk ailesini üçe ayrılır. Bunlar; maderi aile (ana ailesi), asabevi aile (erkek çocuklar ve baba tarafından gelen akrabalıkla oluşan aile) ve pederi (baba) ailesidir (Gökalp, 1980: 120-121). Gökalp’in 1924 yılında vefat ettiği (Gürsoy ve Çapcıoğlu, 2006: 92) göz önünde bulundurulduğunda cumhuriyetin ilk yıllarına doğru giden süreçte günümüzdeki geleneksel aileden de uzak; baba soyu ve anne soyu etrafında şekillenmiş bir yapıyla karşılaşıldığı görülmektedir. Bu açıdan ülkemizde aile yapısının dönüşümüne baktığımızda (Şekil:1), Türkiye’de çekirdek aile ve dağılmış ailenin yaygınlığının arttığı, geniş ailenin yaygınlığınınsa azaldığı anlaşılmaktadır. Türkiye’de dağılmış aile oranı son 40-45 yılda önemli oranda artarak geniş aileden (%13) daha yüksek bir orana %18’e ulaşmıştır. Günümüzde %70 seviyesinde olan çekirdek aile oranı, 1960-1970’li yıllarda %58-60 seviyesinde görülmektedir. Aile türlerinin oranlarında zaman zaman görülen dalgalanmaları göz ardı edecek olursak, genel itibariyle çekirdek aile (%11) ve dağılmış aile (%58) oranlarının arttığı; geniş aile oranının (%137) ise azaldığı görünmektedir. Çalışmada; ülkemizdeki çekirdek aile oranındaki artışın, çocuksuz çekirdek aile oranındaki artıştan kaynaklandığını

(23)

belirtilmiştir. Sadece eşlerden oluşan bu aile türündeki artış, ülkemizdeki evlilik içi doğurganlığın ertelenmesiyle açıklanmıştır. Yaşam beklentisinin artması yönündeki değişimin de bu sonucu etkilediğini belirtilmiştir. Ayrıca ülkemizdeki bir ve iki çocuklu çekirdek ailelerin oranının hızlı bir şekilde arttığı, üç ve daha fazla çocuklu ailelerin de önemli bir ölçüde azaldığı tespit edilmiştir (Koç, 2014).

Şekil 1 : Türkiye’de Aile Yapısının Dönüşümü

Kaynak: Koç, 2014.

Geleneksel geniş aileden, çekirdek aileye ve yeni aile tiplerine hızlı bir dönüşümün görüldüğü ülkemizde, batı toplumlarından daha farklı bir çekirdek aile yapısı karşımıza çıkmaktadır. Zaman zaman köyden gelen bir akrabanın, bir yakının çekirdek aileye eşlik edebildiği, çocuk bakımı için büyüklerden alınan destekle çekirdek ailelerin büyüdüğü görülmektedir. Ülkemiz şartlarındaki çekirdek ailenin, içinden çıktığı ve köklerinin bulunduğu geniş aile ile ilişkilerinin hala devam ettiği gözlemlenmektedir. Bu açıdan ülkemizdeki çekirdek ailenin, bir geçiş döneminde olduğu söylenebilir (Sarı, 2013: 24).

Evlilik dinamikleri açısından oldukça hızlı bir değişimin yaşandığı ülkemizde; geleneksel değerler ve ailenin evlilikteki önemi, çalışmalarda dikkat çekicidir. Türkiye’de evlenilecek kişide en çok aranılan sosyal özellik aile yapılarının

(24)

benzerliğidir. Toplumumuzda iş, eğitim, gelir ve fiziksel özellikler gibi bireysel özelliklerden ziyade, aileler arası uyum evlilik için daha önemli bulunmaktadır. Her beş kişiden biri, akraba çevresinden evlenmektedir. Evliliklerin %70’i hemşehriler arasındadır. Beklenilenin aksine geleneksel törenler azalmamakta yerini çağın getirilerine göre yeniden yorumlanan kutlamalara bırakmaktadır (Beşpınar, 2014).

Kağıtçıbaşı çalışmasında, 2000’li yıllarla beraber ülkemizdeki şehirleşmiş nüfusta maddi açıdan bağımlı olan ailelerin yerini, psikolojik olarak karşılıklı bağlı ailelerin almaya başladığını belirtmiştir. “Bağımlı Aile Modeli” ve “Karşılıklı Bağlı Aile Modeli” olarak ifadelendirilen bu kavramlar ülkemizde, batıdaki benzer aile modellerinden daha farklı olarak görülmektedir. Karışıklı bağlı ailelik kavramı; batıdaki bağımsız aile yapısından ve geleneksel tarım toplumunun ürettiği bağlı ailelerden farklı bir yapıdadır. Karşılıklı bağlı ailelerde; bireyleşme ve buna paralel olarak ayrışma süreci yerine, aile içi güçlü ve samimi bağlar devam etmektedir. Bu yeni model de Türkiye’deki aile dönüşümündeki özgünlüğü açıklayıcı bir noktadadır (Kağıtçıbaşı, 2013).

1.1.1 Geleneksel Aile

Farklı kaynaklarda “geniş aile” olarak da karşımıza çıkabilen geleneksel aile; eski devirlerden beri evrensel ve karakteristiktir (Güler vd., 1992: 56). Tarıma dayalı bir ekonominin ürünüdür. Tarımsal ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücüne, geniş ailenin çok çocuklu ve çok bireyli yapısı büyük ölçüde kaynaklık etmektedir. Geleneksel aile; büyükbaba ve büyükanne ile onların çocuklarının ve torunlarının aynı çatı altında yer aldığı aile tipidir (Karaca, 2010: 24). Geleneksel aile, geleneksel toplumlarla özdeşleşmiş bir aile tipidir. Geleneksel aile denilince çoğunlukla geniş, cok işlevli, mahrem, dayanışmacı, akrabalık bağlarının ve ilişkilerin güçlü olduğu ve komunite ozellikler taşıyan bir toplumsal yapı akla gelmektedir (Canatan ve Yıldırım, 2011: 71).

(25)

Geleneksel ailede gelenek ve göreneklere bağlılık temel kuraldır. Birçok üyeden oluşan, akrabalık bağları ile varlığını devam ettiren, kan bağına bağlı bir aile tipidir (Akyüz, 2018: 17). Geleneksel aile, üyelerini ekonomik anlamda korur. Aile fertlerinin statü kazanmasına yardım eder. Geleneksel ailede birey, toplumun kültürünü, mesleki bilgilerini aile içinde edinir. Geleneksel ailede genellikle bir ya da birkaç kişi geçim sorumluluğunu alır. Aile üyelerinin geri kalanı maddi sorumluluktan uzak yaşamaktadır. Bu durum geleneksel aileye bir takım eleştiriler getirilmesine neden olmuştur. Kongar, geleneksel ailenin bireylerinin çalışma arzusunun köreldiğini, bu sebeple toplumsal hareketliliğin, çeşitliliğin, üretimin azaldığını iddia etmektedir. Geleneksel aile bir yandan farklı üretim kollarında bir takım çeşitlenmenin önüne geçse de üyelerine sosyal destek, sermaye sağlama, borç verme gibi faydalar sağlamaktadır (Kongar, 1996: 26-27).

1.1.2. Çekirdek Aile

Modern toplumlarda geleneksel aileden çekirdek aileye doğru bir gidişat görülmektedir. Köyden kente göç, kent imkanlarının kırsal bölgelere göre daha yüksek olması; giderek çekirdek ailenin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bunun yanında şehre göç etse de geleneksel aile yapısını devam ettirebilen “geçiş sürecindeki çekirdek aileler” de karşımıza çıkabilmektedir.

Kendi başına kullanılan “aile” kavramının belirsizliğinden söz eden Murdock, çekirdek aile kavramını ilk kez ortaya atan isimdir. Murdock çekirdek aileyi; anne, baba ve çocuklara ilaveten, bir ya da birkaç kişinin de onlara eşlik edebileceği bir aile olarak açıklamıştır (Murdock, 1949: 1). Çekirdek aile kavramının ilk kez kullanıldığı 1949 yılından itibaren bu kavram; ilk tarifinden uzaklaşmaya başlamıştır. Günümüzde çekirdek aile; anne, baba ve çocuklardan oluşmaktadır (Canatar vd., 2011: 59). Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan aileye çekirdek aile denir (Karaca, 2010: 23).

(26)

Çekirdek ailenin dinamiklerinden birinin “ekonomik özgürlük” olduğuna dikkat çeken Kongar, “istediği yerden konut seçme” davranışının çekirdek aileye has bir durum olduğunu ifade eder (Kongar, 1996: 28). Ekonomik etkenler ve çalışmaya göre düzenlenen hayat, çekirdek aileyi oluşturur ve devam ettirir. Geleneksel ailede geçim yükünün bir ya da birkaç kişinin omuzlarında olduğu sistem, çekirdek ailede neredeyse tüm fertlere yayılmıştır. Geleneksel ailedeki geçim sorumluluğuna ortak olmama aynı zamanda kendi kararlarını verememeyi de beraberinde getirmektedir. Çekirdek ailede ise iş için şehir değiştirme, göç etme ya da iş yerine yakın yerlere taşınma, çalışma, istediği şekilde birikim yapma süreci, çekirdek aileyi oluşturma adına kilit noktadadır.

Çekirdek ailenin işlevleri geleneksel aileye göre daha sınırlıdır. Geleneksel ailenin toplumsal desteğe dayalı yapısı ve diğer pek çok işlevi, çekirdek ailede görülmez. Çocuk yapma ve psikolojik doyum, çekirdek ailenin iki önemli işlevidir (Karaca, 2010: 24).

1.1.3. Yeni Aile

Geleneksel geniş aile ile çekirdek aile dışında günümüz toplumsal hayatında farklı aile tipleri de vardır. Nasıl geleneksel geniş ailenin çözülmesi modern cekirdek aileyi ortaya cıkarmışsa; çekirdek ailenin çözülmesi de yeni aile türlerine yol açmaktadır. Sosyologlar bu aileleri “yeni aile” başlığı altında toplamış, aile ile ilgili meydana gelen en son değişiklikleri bu başlık altında açıklamışlardır. Yeni aile tiplerini daha çok “çözülen aile” kavramıyla açıklamak doğru olacaktır. Çünkü yeni ailede, aile ile ilgili konumlandırdığımız pek çok geleneksel rol ya da alışageldiğimiz aile görüntüsü bulunmayabilir. Endüstrileşen toplumda aile kurumunun ortadan kalkmaya başlamasıyla dillendirilen çözülen ailede, sadece karı koca ilişkileri çok zayıf bir şekilde devam etmektedir (Kongar, 1996: 23-24). Yeni aile tiplerine; tek ebeveynli aile, babasız aile, üvey aileler ve birlikte yaşama ile oluşan aileler dahil edilebilmektedir.

(27)

Yeni aile, geleneksel ve çekirdek ailenin koruduğu bazı işlevleri taşımamaktadır. Batı örneğindeki endüstrileşme, batı dışı toplumlarda sorgulanmadan alınmış ve getirdiği sosyolojik sorunlar, başta aile olmak üzere ciddi çözülmelere yol açmıştır. Ailenin parçalanma süreci ile beraber batıda farklı çözümler bulunmaya çalışılmaktadır. Birlikte yaşama, gey aile, tek başına yaşama gibi yollar Türk toplumu ve bu geçişin sonuçlarına hazır olmayan diğer toplumlar için sancılı sonuçlar oluşturmaktadır. Türk aile yapısı bu süreçte hem çağdaş hem geleneksel özelliklerini korumaya çalışmaktadır. Batının tüm etkilerine rağmen; dayanışma, yardımlaşma, evliliğin en temel meşruluk sistemi olarak çalışması ve kadının annelik rolü Türk ailesi için halen en önemli dinamikleri oluşturmaktadır. Türk ailesi batının modernliğini alsa da kendi manevi değerlerini korumaya çalışmaktadır. Bu açıdan ailenin dönüşümünde belli bir özgünlüğe ulaştığı söylenebilir (Canatan ve Yıldırım, 2011: 82).

1.2. Ailenin İşlevleri

Çekirdek aile, kalabalık ve geniş aileler, kabileler, farklı akraba grupları ya da kan bağı olmayan ama bir arada yaşamayı seçen insanlar düşünüldüğünde, ailenin biçiminden çok işlevinin öne çıktığı görülmektedir. Çekirdek ya da kalabalık ailenin, bünyesindeki insanlar için belli başlı bir takım işlevleri sağlaması gerekmektedir. Bunlar; biyolojik işlev, psikolojik işlev, eğitim işlevi, toplumsal işlev, kültürel işlev ve ekonomik işlev boyutlarıdır (Kır, 2011: 385).

Geleneksel aileden çekirdek aileye geçişte, ailenin bazı işlevleri azalmış ya da ortadan kaybolmaya başlamıştır. Bu geçiş sürecinde psikolojik işlev ve biyolojik işlevin korunduğu düşünülmektedir. Ailenin temel işlevlerinden biri olan toplumsal işlev; bireyi sosyal hayata hazırlama işlevi ise boyut değiştirmiştir. Çekirdek ailede ve yeni ailede, eğitimin, işe atılma sürecinin tamamen ev dışında ve profesyonel süreçlerde işlemesi, sosyal hayatın inşa sürecini de ev dışına taşımaktadır. Bu durumdan etkilenen psikolojik işlev ise evde kurulması gereken bağların, evde sağlanması gereken psikolojik doyumunun sınırlarını genişletmiştir.

(28)

Aile, türü ya da biçimi ne olursa olsun, özünde toplumu koruma ve toplumu yeniden üretme işlevine sahiptir. Geleneksel ailede bahsedilen işlevler günümüz çekirdek ailesinde ve yeni aile tiplerinde gözlemlenememektedir. Ancak ailenin toplumun kontrolüne ve yeniden üretimine olan katkısı her zaman, ailenin en onemli işlevlerinden biri olarak sürmeye devam edecektir (Canatan ve Yıldırım, 2011: 89).

1.3. Aile İçi İletişim

Aile ve iletişim kavramları her geçen gün güncellenen anlamlar barındırır. Önceki bölümlerde bahsettiğimiz ailenin dönüşümü ve aile tanımının değişimi, iletişim kavramı için de geçerlidir. Bu iki kavramı herkesin hem fikir olacağı şekilde açıklamak ve bir araya getirmek bu açıdan zordur (Koerner ve Fitzpatrick, 2002: 71).

Aile iletişimi, ilk kez 1989 yılında Ulusal İletişim Birliği (NCA) tarafından ayrı bir bilimsel çalışma alanı olarak kabul edilmiştir. Daha öncesinde sosyal psikoloji ve kişilerarası iletişim kuramlarıyla incelenen aile iletişimi, 1990’lı yıllarla beraber kendine has çalışmalarla tanışmış, 2000’li yıllardan itibaren kendi alanı içinde ileri boyutta araştırmalara sahip olmuştur (Miller Day, 2017).

Aile kurumu, iletişim olgusunu, kendi işlevlerini yerine getirmek için kullanır. Aile, toplumsallaşmanın yapı taşını iletişim ile oluşturur. Toplumsallaşma asla tek yönlü bir iletişimle sağlanamamaktadır. Ailede ebeveynler ve çocuklar karşılıklı bir iletişim çerçevesi oluşturmalıdır (Çetin, 2013: 9). Aile üyelerinin birbirleriyle olan karşılıklı ileti alışverişine aile içi iletişim denmektedir. Aile içi iletişim; eşler arası iletişim, ebeveyn-çocuk iletişimi, kardeşler arası iletişim, kuşaklar arası (yetişkin-yaşlı) iletişimidir (Baran, 2004: 34). Aile iletişimi aile üyeleri arasında sözlü ve sözsüz bilgi alışverişidir. Bu süreç üyelerin ihtiyaçlarını, isteklerini ve kaygılarını paylaşmalarını ve problemlerini ve zorluklarını çözmelerini sağladığı için çok önemlidir (Epstein vd., 1993).

(29)

Aileler kendisinden beklenen iletişim işlevini yerine getirebiliyorlarsa bu tip ailelere fonksiyonel aile denmektedir. Aile içi etkileşimin bozuk olması nedeniyle işlevlerini yerine getiremeyen aileler de fonksiyonel olmayan aileler olarak tanımlanmıştır. Fonksiyonel olan aile, üyeleri arasında açık iletişim bulunan ve kendiliğinden etkileşim oluşan ailelerdir. İletişime açık bu ailelerde bireyselliğe ve farklılıklara karşı hoşgörü gösterilmektedir. Aile üyeleri birbirleriyle zaman geçirmekten zevk almaktadırlar. Fonksiyonel ailelerde katı kurallar ve aşırı kontrol mekanizmaları bulunmamaktadır. Fonksiyonel olmayan ailelerde ise aile üyelerinin egosu hakimdir. İletişim engelleri ve duygusal sorunlar saklı tutulmaktadır. Davranışlar sahte bir zeminde şekillenmektedir. Fonksiyonel aileler bir anlamda “sağlıklı aile”, fonksiyonel olmayan ailelere ise “sağlıksız aile” olarak değerlendirilebilmektedir (Alacahan, 2010: 291)

Aile içi iletişim, aile üyelerinin duygusal bağlantısını veya uyumunu kolaylaştırmaya ve üyeler arasındaki duygusal mesafeleri dengelemeye hizmet eder. Miller-Day, aile iletişimini farklı iletişim seviyeleri ile açıklamıştır. Miller- Day’e göre dört tip aile iletişim seviyesi vardır. Bunlar; ayrılmamış aile üyeleri, bağlı aile üyeleri, bağlantılı aile fertleri ve aşırı kapsayıcı bir iletişim ağı sunan aile üyeleridir. Ayrılmamış aile üyeleri; aidiyet duygusuna sahiptir. Bağımsızlık ve sadakat duygularını da bu aidiyet duygusunun içinde yaşamaktadırlar. Bağlı aile üyeleri duygusal bağımsızlık yaşarlar, bir yandan da katılım ve aidiyet duygusunu paylaşırlar. Bağlantılı aile fertleri, duygusal yakınlık ve sadakat ile ortak bir aile kimliğine sahiptir, bunun yanında aile üyelerin bireyselliğine de saygı gösterirler. Son olarak, aşırı kapsayıcı bir iletişim sunan aile üyeleri ise fazla yakınlık yaşamakta ve bireysellik için düşük düzeyde saygı ve hoşgörü göstermektedirler (Miller Day, 2017).

1.4. Aile İletişim Doyumu

Ailenin psikolojik işlevleri arasında sayabileceğimiz bir çok ölçüt bulunmaktadır. Bunlardan biri de aile içi iletişim doyumudur. Doyum, bir kimsenin

(30)

beklentileri karşılandığında ya da daha da fazlası elde edildiğinde ortaya çıkan memnuniyet duygusu şeklinde tanımlanabilir (Gülnar, 2009: 63). 1982 yılında ilk kez Olson ve Wilson’ın aile doyumu üzerinde yaptıkları çalışmalarla şekillenen aile doyumu kavramı; aile üyelerinin ne kadar mutlu olduğunu ve birbirlerini ne kadar tamamladıklarını gösteren bir kavramdır (Olson, 2006). Aile içi iletişim doyumu ise aile içinde bir takım beklentilerin karşılanması süreciyle ilgilidir (Punyanunt ve Narisa, 2008).

Aile içi iletişim doyumu; aile içi ilişkilerin sağlıklı yürümesiyle oluşan bir süreçtir. Aile içi iletişim doyumunun tam olarak anlaşılması için aile içi ilişkilerdeki karşılıklılık ilkesine ve bu ilkenin oluşturduğu tatmin düzeyine bakılması gerekmektedir. Aile içi ilişkilere karşılıklılık (değiş-tokuş) ilkesi açısından yaklaştığımızda; aile içi ilişkileri düzenleyen belli kaynakların olduğu görülür. Bunlar, maddi öğeler, statü, manevi değerler, cinsellik, ev işleri vb unsurlardır. Aile üyeleri bu kaynakların etrafında karşılıklılık ilişkisi kurarlar. Bu çerçevedeki aile iletişimi karşılıklılık ilişkisine girer ve eşlerin birbirlerine sağladıkları doyum temelinde uyum gerçekleşir. Karşılıklılık; taktir edilme ve bunun sağladığı doyumla doğru orantılıdır. Genellikle bireyler sosyal ilişkilerinde ödül elde etmek, başarı göstermek çabası içindedirler. Çünkü ödül ya da taktir edilme bireyin motivasyonunu artırarak bireyi aktif olma konumuna getirir. Ödüllendirme arttıkça birey kârını en yüksek duruma çıkaran davranışları tercih eder. Böylece ödül, onaylanan bir davranışın pekişmesini sağlar (Baran, 2014). Durumun tam tersi de geçerlidir. Ödül olmayan bir ortamda birey, davranışları yönünde maliyeti azaltmaya çalışır. Aile bireyi, gösterdiği maddi ya da manevi emeğin ödülünü “karşılığını” bulamazsa daha az iletişim süreci geliştirecek bu durum aile içi iletişimin ve aile içi iletişim doyum düzeyinin olumsuz etkilenmesine yol açacaktır.

Aile içi iletişim doyumunu anlayabilmek için iletişim tipleri açısından aileleri sınıflandıran Koerner ve Fitzpatrick’in çalışmasına baktığımızda konuşma yönelimi açısından dört tip aile karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; fikir birliği yapan aileler, çoğulcu aileler, koruyucu aileler ve bırakalım yapsın anlayışında olan umursamaz “laissez-faire” ailelerdir. Fikir birliği yapan uzlaşmacı aileler; iletişimi teşvik eden

(31)

aynı zamanda aile yapısını koruyan ailelerdir. Çoğulcu aileler iletişime açıktır ama hemfikir olmayı önemsemeyebilirler. Koruyucu aileler ise hem iletişimde hem de ortak payda oluşturma da zayıf kalmaktadır. Bırakalım yapsın diyen aileler ise tıpkı koruyucu ailelerin iletişim alışkanlıklarında olduğu gibi düşük iletişim ve uyum düzeyine sahiptirler ve medya kullanımından, akranlardan etkilenmektedirler. Boşanma ya da aile üyelerinin birbirinden kopması bu ailenin özellikleri arasındadır (Koerner ve Fitzpatrick, 2006).

Şekil 2: Konuşma ve Uygunluk Yönelimi

Kaynak: Koerner ve Fitzpatrick, 2006.

Yukarıda da bir örneğini paylaşılan aile iletişim modelleri, aile yapısını anlamak için bir takım şemalar sunmaktadır. İletişim ile ilgili şemalar, ailelerdeki prototipik aile iletişimi uygulamaları hakkında fikir vermektedir. Bu nedenle iletişim şemaları aile üyelerine tipik bazı beklentiler sağlamaktadır. Böylece aile üyelerine aile üyelerinin nasıl iletişim kuracağı konusundaki öngörülebilirlik algısını vermektedir (Baxter ve Pederson, 2013). Bu bilgiden hareketle Koerner ve Fitzpatrick’in kendi ifadeleri olan ailedeki konuşma ve uygunluk yönelimi hakkında bir öngörü oluşturmaya çalıştıkları görülmektedir. Uygunluk yönelimi; aile

(32)

iletişiminin tutum, değer ve inançların homojenlik iklimini vurgulama derecesi olarak tanımlanmıştır. Konuşma yönelimi ise tüm aile üyelerinin sınırsız etkileşime katılmaya teşvik edildiği bir iklim yaratma derecesini göstermektedir. Şemadaki; yüksek konuşma yönelimi; açık ve sık iletişimin keyifli ve faydalı bir aile hayatı için gerekli olduğu inancıdır. Bu görüşü taşıyan aileler fikir alışverişine değer verir. Bu inancı taşıyan ebeveynler çocuklarıyla sık iletişimde bulunmak, onları eğitmek ve sosyalleşmek için iletişimi ana araç olarak görür. Diğer yandan, konuşma yönelimi düşük olan aileler, genel olarak ailenin işlevi vde özellikle de çocukların eğitimi ve sosyalleşmesi için açık fikir ve değer alışverişinin gerekli olmadığına inanmaktadır (Koerner ve Fitzpatrick, 2002).

Aile kurma ve evlilik hayatı; temelde eşler arasında sevgi dolu ve sevecen bir iletişim kurmak, güven duygusu oluşturmak, refah düzeyini artırmak gibi beklentiler üzerinde şekillenmektedir (Vazhappilly ve S. Reyes, 2018). İletişim kurmak üstelik

bu iletişimin belli kıstaslar çerçevesinde olması, aile kurmanın amaçlarından birini oluşturmaktadır. Bir ihtiyaç olarak iletişim, beraberinde bu ihtiyacın giderilip giderilemediği sorusunu da getirmektedir. Bu noktada karşımıza çıkan aile iletişim doyumu üzerinde son dönemde artan çalışmalar, iletişim doyum sürecini açıklamayı ve bu sürece etki eden faktörlerin ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu amaçla aile iletişim doyumunu açıklama adına aile sistem teorisinden bahseden Akhlaq vd., çekirdek aile ve kalabalık ailelere mensup ergenlik çağındaki çocuklarla yaptığı çalışmada, ergenlerde aile iletişim doyumuna etki eden unsurları ortaya koymayı amaçlamıştır. Çalışmasında aile iletişiminin, ergenlerde aile doyumunun en önemli belirleyicisi olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca, aile iletişiminin, etkili ailelerin bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Ailelerde açık iletişimin, olumlu bir değişme, anlayış ve çocuklar için büyüme ortamı hazırladığına vurgu yapan Akhlaq vd., aile içi güçlü iletişim için açık iletişimi kolaylaştırmanın gerekli olduğunu ifade etmektedir (Akhlaq vd., 2013).

Matteson’un aile iletişimi, evlilik doyumu ve ergen benlik saygısı üzerine yaptığı çalışmada aile iletişimi ile ergen benlik saygısı düzeyi, ilişkili kavramlar olarak tespit edilmiştir. Eşleriyle iletişimi zor bulan ebeveynlerin çocuklarında benlik

(33)

saygısı düşük çıkmıştır. Eşler arası iletişimin tatmin edici ve kolay bulan ebeveynlerin çocuklarında ise benlik saygısı düzeyi daha yüksek tespit edilmiştir. Düşük benlik saygısı grubundaki ergenler, aynı gruptaki ebevenylerine göre aile iletişimini daha zor bulmaktadır (Matteson, 2010).

Eşler arasındaki uyumu etkileyen bazı faktörlerden söz edilmektedir. Bunlar; eğitim, fiziksel sağlık, finans, evlilik yaşı, çocuk sayısı gibi unsurlardır. Bu unsurlara ilave olarak aile iletişimi, eşler arasındaki uyumla ilişkili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ailede çiftler arasında karşılıklı beklentilerin sağlandığı bir iletişim süreci evlilik doyumunu artırırken, hatalı kurulan iletişimler aile iletişimini olumsuz etkileyebilmektedir (Vazhappilly ve S. Reyes, 2018). Stresin evlilik üzerindeki etkilerini araştıran Ledermann vd., iletişim tercihlerinde beklentileri karşılanmayan çiftlerin, genel olarak ilişkilerinde de sorun yaşadıklarını belirtmiştir (Ledermann vd., 2010).

Buluş ve Bağcı, yaptıkları çalışmada; ailelerin, evlilik doyumu, aile yılmazlığı ve iletişim becerilerini ölçmüşlerdir. Ailelerin iletişim becerileri ile aile yılmazlığı (güçlüklerle başetme vb.) arasında pozitif anlamlı ilişki bulunmuştur. Erkek ve kadınlarda, aile yılmazlığı ve iletişim becerileri yükseldikçe evlilik doyum düzeyinin de arttığı görülmüştür (Buluş ve Bağcı, 2016). Görüldüğü üzere ailedeki iletişim süreci; ailelerin zor koşullara dayanıklılığı ve aile doyumları ile pozitif ilişkili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.5. Aile Yaşam Doyumu

Günümüzde toplumsal hayatta temel ihtiyaçların giderilmesinden öte, çağın sunduğu yeniliklerle ihtiyaçların yeniden tanımlandığı bir süreç söz konusudur. Toplumsal hayat ihtiyaç dengesi için yeni bir takım kavramlar ve olgular geliştirmiştir. Hayat tarzı ve yaşam doyumu gibi kavramlar, yeni ihtiyaçların tanımlanması için sıkça kullanılır olmuştur. Hayat tarzı; tüketimle, toplumun

(34)

katmanları arasında bir denetim bağı kurmaya zorlama sürecidir ve bu süreç her an yeniden şekillenen bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda hayat tarzı ve kültürde yaşanan gelişmeler sadece bu alanlarla sınırlı kalmayıp yeni düşünce alanlarında kendini göstermektedir (Karaçor, 1999: 1). Hayat tarzı ile iç içe olan yaşam doyumunu net olarak tanımlamak oldukça zor görünmektedir. Kavrama adını veren, doyum sürecine ulaşmak tartışma konusudur. Doyum ile ilgili kavramsal yaklaşımlar netlikten yoksundur. Doyum çalışmaları, geniş uygulama alanlarına ve varsayımsal yapı kullanımlarına göre çeşitli farklılıklar arz etmektedir (Gülnar, 2007: 55). Yaşam doyumu bireyin hayattan beklentileri ile ilgilidir. Kişinin beklentilerinin karşılanma düzeyi, isteklerinin ne kadarına ulaşıp ulaşmadığı, yaşam doyum düzeyini oluşturmaktadır (Şahin, 2008).

“Yaşam doyumunu tanımlamak mümkün müdür?” tartışmaları devam ede dursun, yaşam doyumu durumunu anlamak adına, karşımıza çıkan en büyük süreçlerden birinin “kazanmak” davranışı olduğu görülmektedir (Çetinkaya, 1992: 31). Kazanma davranışına götüren süreçte bireyin “ihtiyacı olduğunu düşünmesi” kilit noktayı oluşturmaktadır. Kazanma davranışı açısından aile yaşam doyumu, farklı açılardan değerlendirilebilmektedir. Biyolojik işlev, psikolojik işlev, eğitim işlevi, toplumsal işlev, kültürel işlev ve ekonomik işlev gibi aile işlevleri, bu kazancın konusunu oluşturmaktadır.

Yaşam doyumu, mutlulukla ilgili bir kavram olarak konumlandırılabilmektedir. Temelde “mutluluklarımızı nasıl artırabiliriz?” sorusuna cevap arayan yaşam doyumu; günlük hayatta, iş hayatında, yolculukta, öğrencilik hayatında, aile yaşamında vb. karşımıza çıkabilmektedir. Yaşam doyumu bütün insanlığı kapsasa da her birey için farklı beklentilerden oluşmaktadır (Doğan, 2015). Yaşam doyumu, bireyin kendi yaşamını bilişsel değerlendirmesidir. Yaşam doyumu; öznel iyi oluşun, mutluluğun, bilimsel açıdan önemli bir bileşenidir. Günlük yaşamda olumlu ve olumsuz duyguların varlığı arasındaki dengeden etkilenen yaşam doyumu kavramı, sağlık, kariyer, aile gibi spesifik kriterlerin kullanılmasını zorunlu kılmaz. Bunun yerine bireyler, ilgili olduğunu düşündükleri kriterleri kullanabilirler. Örnek olarak; “öğle yemeğimi beğendim” ve “bu sıkıcı filmden nefret

(35)

ediyorum” cümleleri sırasıyla günlük hayattaki olumlu ve olumsuz etkilenişi

yansıtırken; “hayatta dilediğim her şeyi başardım” cümlesi yaşam doyumu kavramıyla ilgilidir (Yang ve Srinivasan, 2016).

Yaşam doyumu, psikolojik iyi olma hali olarak tanımlanabilmektedir. Yaşam doyumu aynı zamanda çevreden, aileden, arkadaşlardan alınan sosyal destekle ilişkilidir. Sosyal ilişkiler kurma, aile arkadaş desteği, günlük faaliyet ve işlerde aktif rol alma, sağlık durumu, ekonomik statü, bireysel ihtiyaçlar ve beklentileri kapsayan bir durum olan yaşam doyumu subjektif bir kavram olsa da objektif olarak ölçülebilmektedir. Bu açıdan yaşam doyumu, yaşam kalitesinin genel açıdan kabul görmüş hali değil bireyin tercih ettiği kriterlere göre değerlendirilmektedir. Yaşam doyumunun ortaya çıkmasında kişilik yapısı önemli bir belirleyici olduğu için yaşam doyumu ölçümlerinde kişiliğin rolü dikkate alınmalıdır (Köksal, 2015).

Bireyin ihtiyaçlarını ve davranışlarını açıklamada ana faktör olarak görülen yaşam doyumu, karar alma ve tercih sürecinde karşımıza çıkabilmektedir. Aile bireylerinin kararlarına, tercihlerine etki etmesi beklenen yaşam doyumu, yaşanılan coğrafya ve kültürel farklılıklarla ilişkilidir. Bireylerin; yaş, cinsiyet, eğitim, ekonomik durum, aile yapısı, aile fertlerinin sayısı ve geçmiş deneyim gibi konulara göre beklentilerinin değişebileceğini göz önünde bulundurduğumuzda; aile yaşam doyumu kavramının oldukça geniş bir zemine yayıldığı görülebilecektir. Aile bireylerinin teorik olarak aile yaşam koşullarını, kendi standartları ve beklentileriyle karşılaştırmasına bağlı olan aile yaşam doyumu, kişinin ailesinden memnun olma düzeyini göstermektedir. Kişisel yaşam doyumunun, aile üyelerine uyarlanmış hali olan aile yaşam doyumu; aile bireyinin bilinçli bir bilişsel yargısı olarak tanımlanabilmektedir. Bu bilişsel yargı tamanen kişiseldir, öznel beklentilerden oluşmaktadır. Aile yaşam doyumu, aile bireyinin; aile hayatlarına ilişkin öznel değerlendirme sürecinden oluşmaktadır (Zabriskie ve Ward, 2013). Bu açıdan yaşam doyumu ölçümlerinde kişiliğin rolü dikkate alınmalıdır

Yaşam doyumu disiplinler arası bir kavram olarak pek çok çalışmaya konu olmaktadır. Tüik’in yaşam doyumu ve aile üzerine yayınladığı sonuçlarda; 18 ve üzeri yaştaki bireyler arasında kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini

(36)

belirtenlerin oranı 2017 yılında %70,6 olarak görülmektedir. Erkeklerin %76,4’ü kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini ifade ederken, bu oran kadınlar için %64,9’dur (www.tuik.gov.tr, 2018).

Çağın gerekliliklerinden internet ve sosyal medya kullanımı ile yaşam doyumu ilişkisi hakkında yapılan çalışmalar dikkat çekicidir. Sosyal medya kullanımı, aile yaşantısıyla farklı açılardan ilişkilidir. Bu ilişkilerden biri de ekonomik boyuttur. Sosyal medya barındırdığı farklı platformları çalıştırabilecek cihazların pahalılığı nedeniyle ailelere ekonomik bir yük getirmektedir. Aynı zamanda akıllı cihazların taşınabilirliği, şarj ve kullanım durumları ailedeki etkileşim ve iletişimi dönüştürebilmektedir (Mutanana, 2016). Yakın bir geçmişte televizyon etrafında toplanan aile halkı, zamanla internetin olduğu odaya ya da internetin çekim alanı dahilindeki mekanlara dağılmaktadır. İnternetin, televizyona kıyasla, daha çok bireysel kullanıma imkan tanıması, ailelerin de mekan, zaman açısından aile içindeki bireyselleşmeden etkilenmesine neden olmaktadır.

Sharma vd.’nin sosyal medya kullanımı, hayat doyumu ve kimlik üzerine yaptığı çalışmada; günlük yaşamdaki memnuniyet duygusunun çevrim içi medya ve sosyal platformlar ile tanımlanmaya başladığı belirtilmiştir. Çalışmada sosyal platform kullanıcılarının, kullandıkları mecralara göre yaşam doyumları karşılaştırılmıştır. Çalışmaya göre Facebook kullanıcılarının yaşam doyum düzeyi (%92), WhatsApp (%85) ve Twitter (%86) kullanıcılarından daha yüksektir (Sharma vd., 2016).

(37)

Şekil 3: Sosyal Platformlar ve Yaşam Doyumu

Kaynak: Sharma vd., 2016.

Olson’un yaptığı çalışmada hayat döngüsüne göre, aile doyumu ölçülmüştür. Evli kadınların aile doyumu başlangıçta evli erkeklerin aile doyumundan daha yüksek tespit edilmiştir. Bu durum; aynı çalışmadaki evlilik doyumu ölçeğinde başlangıçta kadınların daha yüksek düzeyde evlilik doyumuna sahip olmasına paralel bir durum arz etmektedir. Hayat döngüsüne göre aile doyumu ölçümünde doyum; hem ergenler hem de eşler için düşmekte ve ergenler başlangıç aşamasına ulaştıkça en düşük noktasına gelmekte ve daha sonra yükselmektedir. Daha önceki çift evrelerindeki aile doyumunun (evre 1 ve 2), hem karı hem de eşler için çocuk yetiştirme evrelerine göre (evre 4 ve 5) daha yüksek olduğu fark edilmektedir. Bu durum, çocuk faktörünün ve çocuk yetiştirme sürecinin aile doyumu ile negatif ilişkili bir süreç olduğunu göstermektedir (Olson, 2006).

(38)

Şekil 4: Hayat Döngüsü Boyunca Aile Doyumu

Kaynak: Olson, 2006.

Buluş ve Bağcı’nın yaptığı çalışmada kadınların evlilik doyumunda; kadınların yaşamlarını etkili bir şekilde sürdürebilmesi ve böylece daha dayanıklı hale gelebilmeleri için gerekli olan başarılı, saygılı, güvenilir olma ve kendilerini değerli algılama gibi özelliklerin rol oynadığı görülmektedir. Aynı çalışmada kadınların iletişim becerilerinin, iletişim sürecinde “ben dili” kullanmalarının evlilik doyumlarında olumlu etkiye sahip olduğu belirtilmektedir. Çalışmada erkeklerin evlilik doyumunda; başarılı, saygılı, güvenilir olma ve kendini değerli algılama gibi bireyi güçlü kılan özellikler, pozitif etkili kavramlar olarak öne çıkmaktadır. Erkeklerin çevreleriyle iletişim kurma sürecinde, iletişim becerisini yüksek düzeyde kullanabilmelerinin, evlilik doyum düzeyleri ile pozitif ilişkide olduğu tespit edilmiştir (Bağcı ve Buluş, 2016).

Cava vd.’nin İspanya’da, ergenler, aile iletişimi ve yaşam doyumu üzerine yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre; yaşam doyumu ile yalnızlık duygusu negatif ilişkilir. Ailedeki olumlu iletişim ortamı; daha yüksek yaşam doyumu ve özgüven duygusu ile doğrudan pozitif ilişkili görümektedir. Bu araştırmaya göre ailede

(39)

karşılanan iletişim ihtiyacı, çocukların kendilerini yalnız hissetmemeleri, okul başarısını ve sosyal becerilerini pozitif etkilemektedir. Cava vd.’ne göre ergenlik çağındaki çocukların babalarıyla kurdukları iletişim, anneleri ile kurdukları iletişime göre özgüvenle ve yalnızlıkla daha çok ilgilidir (Cava vd., 2014).

Yaş, cinsiyet, eğitim, sağlık, iş vb. unsurlar açısından yaşam doyumu ölçümü, çalışmalarda dikkat çekici farklı bulgular oluşturabilmektedir. Bazı çalışmalarda cinsiyetin yaşam doyumu için önemli bir kıstas olmadığı belirtilirken (Cheng ve Furnham, 2003), bazı çalışmalar ise erkeklerde yaşam doyumu ve yaşam doyumuyla ilişkili; mutluluk, öznel iyi olma hali gibi etmenlerin düzeyinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Şener vd., 2002; Tel ve Sarı, 2016). Gülnar ve Balcı’nın araştırmasına göre; öğrencilerin kişiler arası iletişimi arttıkça yaşam doyum düzeyleri yükselmektedir (Gülnar ve Balcı, 2012). Balcı vd.’nin sosyal medya kullanımı, kendini gizleme ve yaşam doyumu arasındaki ilişkiyi test ettikleri çalışmada, kadınların yaşam doyumunun, erkek katılımcılardan daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Balcı vd., 2019). Kanten ve Kanten’in yaptığı çalışmada, iş doyumu ve yaşam doyumu arasında pozitif anlamlı ilişki olduğu görülmektedir (Kanten ve Kanten, 2015). Köksal’ın yaptığı çalışmada, bireylerin çevreleriyle kurdukları güçlü sosyal ilişkilerin, bireylerin sahip oldukları geniş ilgi alanlarının, orijinal fikirlerin, sıcakkanlı davranışların; yaşam doyum düzeyi ile pozitif ilişkili olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan aynı çalışmada olumsuz duyguların sık tecrübe edilmesi ve düşmanca davranışların; yaşam doyum düzeyi ile negatif ilişkili olduğu tespit edilmiştir (Köksal, 2015). Diener vd.’nin yaptığı çalışmada gelir düzeyi ve iyi olma hali arasında az da olsa anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmiştir (Diener ve Oishi, 2012). Kinnuen ve Feldt’in yaptığı çalışmada ekonomik durum ile yaşam doyumu arasında anlamlı ilişki görülmüştür (Kinnuen ve Feldt, 2004). Köksal’ın yaptığı çalışmada, öğrencilerin aylık harçlıkları arttıkça yaşam doyum düzeylerinin arttığı belirtilmiştir (Köksal, 2015). Lucas ve Gohm ise yaptıkları çalışmada yaş faktörünün yaşam doyumu üzerinde kayda değer bir etkisinin olmadığını tespit etmişlerdir (Lucas ve Gohm, 2000). Evli bireylerin yaşam doyumu hakkında yapılan çalışmalarda, evli erkek ve kadınların evli olmayanlara göre daha mutlu oldukları görülmektedir (Diener vd., 1999). Evlilikte çocuk faktörü ise evlilik doyumuyla negatif ilişki

(40)

halindedir (Karadağ, 2015). Görüldüğü üzere bireylerin demografik özellikleri, yaşam şartları, aile yapıları vb. unsurlar; yaşam doyumu ile çeşitli araştırmalarda test edilmiş ve araştırmaların konu ve örneklemlerine göre farklı sonuçlar elde edilmiştir.

(41)

İKİNCİ BÖLÜM

YÜZ YÜZE İLETİŞİM, İNTERNET ve SOSYAL MEDYA

2.1. İletişim

İnsanoğlu, varoluşunu devam ettirebilme ve hayatı anlama adına sürekli çevresiyle etkileşim halindedir. Bu amaçla duygu ve düşüncelerini paylaşmaya ve tanımlayabileceğimiz bu etkileşim ağı yaşamın hayati unsurlarından birini oluşturur. Ünsal’a göre iletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünüdür (Oskay, 2014: 15). İletişim, insanın kendi biyolojik, sosyal ve psikolojik varlığını üretme faaliyetinin zorunlu ve kaçınılmaz bir noktasıdır ve insanların olduğu her yerde iletişim vardır (Karadağ, 2015: 7). İletişimi konuşabilmekten öte bir anlam taşımaktadır. Kevereski ve Iliev, konuşmayı öğrendiğimizi ancak medeniyet sahnesindeki var oluşumuza paralel bir iletişim kuramadığımızı söylemektedir (Kevereski ve Iliev, 2015: 168).

Türkçe asıllı bir kelime olan iletişim, fiziksel olarak bir şeyi taşımak getirmek götürmek anlamındaki “elt” ya da “elet” kökünden gelmektedir (Clausen, 1972). İngilizcedeki iletişim kelimesi, Latince “communis” sözcüğünden gelmektedir. Benzeşen topluluklar, ortaklıklar anlamı taşıyan bu kelimeden gelen “communication” kelimesi, iletişimin ortaklık taşıyan yönüne de işaret etmektedir (Zıllıoğlu, 2003: 3). Belirli bir coğrafyada, aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için araç ve gereçler bulan, bu konuda bilgi üreten, bunları belirli iş bölümü yöntemlerine göre kullanan, kendi aralarındaki bu iş bölümünden kaynaklanan farklılaşmaları haklılaştırmak için çeşitli değerler üreterek toplumun farklı kesimlerini ortak üst kimlikler içinde kaynaştırma etkinliğine iletişim denmektedir (Oskay, 2014: 23).

İletişimin, iki birim arasında gerçekleşen iki yönlü bir mesaj alışverişi ve devam eden bir süreç olduğu söylenebilir. İletişim sürecinde bilgi akışı iki yönlü olmalıdır. Tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon” denilmektedir. Karşılıklı olarak

Şekil

Şekil 6: Türkiye’de İnternet Kullanım Amaçları
Şekil 9: Sosyal Medya Kullanım Nedenleri
Şekil 16: Sosyal Medya Kullanım Motivasyonları
Tablo 14: Sosyal Medya Platformu Kullanımına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri  (Dakika)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sözel olmayan iletişim bakım verenlere birçok konuda bilgi verirken karşılıklı olup, hem hasta hem de bakım vericiler için duyarlılık gerektirir.. Bu

ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip

İnsanların kendileri için önemli olan başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğilimlerinin nedenlerini açıklayan ve çocuk ile ebeveynleri arasındaki bağın,

Arkadaşlık kurma amacıyla sosyal medya kullanımı ve Facebook kullanımı arttıkça aile içi yüz yüze iletişim sıklığı artmaktadır.. Çalışmanın

(2012)’nın araştırmasında sosyal medya vasıtasıyla tüketimin sağlandığı, akran olan 292 tüketiciden toplanan veri sonuçlarına göre sosyal medyanın

Araştırma sonucunda ergen bireylerin aile içi iletişim süreçlerine katılım düzeylerindeki azalma sebepleri arasında sosyal medyanın % 22’lik bir etkisi bulunduğu,

[r]

As physical testbeds are expensive and not easy to access, evaluations of objective MRHOF and OF0 have been conducted in simulation environment. For these simulations, Cooja