• Sonuç bulunamadı

Günümüzde toplumsal hayatta temel ihtiyaçların giderilmesinden öte, çağın sunduğu yeniliklerle ihtiyaçların yeniden tanımlandığı bir süreç söz konusudur. Toplumsal hayat ihtiyaç dengesi için yeni bir takım kavramlar ve olgular geliştirmiştir. Hayat tarzı ve yaşam doyumu gibi kavramlar, yeni ihtiyaçların tanımlanması için sıkça kullanılır olmuştur. Hayat tarzı; tüketimle, toplumun

katmanları arasında bir denetim bağı kurmaya zorlama sürecidir ve bu süreç her an yeniden şekillenen bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda hayat tarzı ve kültürde yaşanan gelişmeler sadece bu alanlarla sınırlı kalmayıp yeni düşünce alanlarında kendini göstermektedir (Karaçor, 1999: 1). Hayat tarzı ile iç içe olan yaşam doyumunu net olarak tanımlamak oldukça zor görünmektedir. Kavrama adını veren, doyum sürecine ulaşmak tartışma konusudur. Doyum ile ilgili kavramsal yaklaşımlar netlikten yoksundur. Doyum çalışmaları, geniş uygulama alanlarına ve varsayımsal yapı kullanımlarına göre çeşitli farklılıklar arz etmektedir (Gülnar, 2007: 55). Yaşam doyumu bireyin hayattan beklentileri ile ilgilidir. Kişinin beklentilerinin karşılanma düzeyi, isteklerinin ne kadarına ulaşıp ulaşmadığı, yaşam doyum düzeyini oluşturmaktadır (Şahin, 2008).

“Yaşam doyumunu tanımlamak mümkün müdür?” tartışmaları devam ede dursun, yaşam doyumu durumunu anlamak adına, karşımıza çıkan en büyük süreçlerden birinin “kazanmak” davranışı olduğu görülmektedir (Çetinkaya, 1992: 31). Kazanma davranışına götüren süreçte bireyin “ihtiyacı olduğunu düşünmesi” kilit noktayı oluşturmaktadır. Kazanma davranışı açısından aile yaşam doyumu, farklı açılardan değerlendirilebilmektedir. Biyolojik işlev, psikolojik işlev, eğitim işlevi, toplumsal işlev, kültürel işlev ve ekonomik işlev gibi aile işlevleri, bu kazancın konusunu oluşturmaktadır.

Yaşam doyumu, mutlulukla ilgili bir kavram olarak konumlandırılabilmektedir. Temelde “mutluluklarımızı nasıl artırabiliriz?” sorusuna cevap arayan yaşam doyumu; günlük hayatta, iş hayatında, yolculukta, öğrencilik hayatında, aile yaşamında vb. karşımıza çıkabilmektedir. Yaşam doyumu bütün insanlığı kapsasa da her birey için farklı beklentilerden oluşmaktadır (Doğan, 2015). Yaşam doyumu, bireyin kendi yaşamını bilişsel değerlendirmesidir. Yaşam doyumu; öznel iyi oluşun, mutluluğun, bilimsel açıdan önemli bir bileşenidir. Günlük yaşamda olumlu ve olumsuz duyguların varlığı arasındaki dengeden etkilenen yaşam doyumu kavramı, sağlık, kariyer, aile gibi spesifik kriterlerin kullanılmasını zorunlu kılmaz. Bunun yerine bireyler, ilgili olduğunu düşündükleri kriterleri kullanabilirler. Örnek olarak; “öğle yemeğimi beğendim” ve “bu sıkıcı filmden nefret

ediyorum” cümleleri sırasıyla günlük hayattaki olumlu ve olumsuz etkilenişi

yansıtırken; “hayatta dilediğim her şeyi başardım” cümlesi yaşam doyumu kavramıyla ilgilidir (Yang ve Srinivasan, 2016).

Yaşam doyumu, psikolojik iyi olma hali olarak tanımlanabilmektedir. Yaşam doyumu aynı zamanda çevreden, aileden, arkadaşlardan alınan sosyal destekle ilişkilidir. Sosyal ilişkiler kurma, aile arkadaş desteği, günlük faaliyet ve işlerde aktif rol alma, sağlık durumu, ekonomik statü, bireysel ihtiyaçlar ve beklentileri kapsayan bir durum olan yaşam doyumu subjektif bir kavram olsa da objektif olarak ölçülebilmektedir. Bu açıdan yaşam doyumu, yaşam kalitesinin genel açıdan kabul görmüş hali değil bireyin tercih ettiği kriterlere göre değerlendirilmektedir. Yaşam doyumunun ortaya çıkmasında kişilik yapısı önemli bir belirleyici olduğu için yaşam doyumu ölçümlerinde kişiliğin rolü dikkate alınmalıdır (Köksal, 2015).

Bireyin ihtiyaçlarını ve davranışlarını açıklamada ana faktör olarak görülen yaşam doyumu, karar alma ve tercih sürecinde karşımıza çıkabilmektedir. Aile bireylerinin kararlarına, tercihlerine etki etmesi beklenen yaşam doyumu, yaşanılan coğrafya ve kültürel farklılıklarla ilişkilidir. Bireylerin; yaş, cinsiyet, eğitim, ekonomik durum, aile yapısı, aile fertlerinin sayısı ve geçmiş deneyim gibi konulara göre beklentilerinin değişebileceğini göz önünde bulundurduğumuzda; aile yaşam doyumu kavramının oldukça geniş bir zemine yayıldığı görülebilecektir. Aile bireylerinin teorik olarak aile yaşam koşullarını, kendi standartları ve beklentileriyle karşılaştırmasına bağlı olan aile yaşam doyumu, kişinin ailesinden memnun olma düzeyini göstermektedir. Kişisel yaşam doyumunun, aile üyelerine uyarlanmış hali olan aile yaşam doyumu; aile bireyinin bilinçli bir bilişsel yargısı olarak tanımlanabilmektedir. Bu bilişsel yargı tamanen kişiseldir, öznel beklentilerden oluşmaktadır. Aile yaşam doyumu, aile bireyinin; aile hayatlarına ilişkin öznel değerlendirme sürecinden oluşmaktadır (Zabriskie ve Ward, 2013). Bu açıdan yaşam doyumu ölçümlerinde kişiliğin rolü dikkate alınmalıdır

Yaşam doyumu disiplinler arası bir kavram olarak pek çok çalışmaya konu olmaktadır. Tüik’in yaşam doyumu ve aile üzerine yayınladığı sonuçlarda; 18 ve üzeri yaştaki bireyler arasında kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini

belirtenlerin oranı 2017 yılında %70,6 olarak görülmektedir. Erkeklerin %76,4’ü kendilerini en fazla ailelerinin mutlu ettiğini ifade ederken, bu oran kadınlar için %64,9’dur (www.tuik.gov.tr, 2018).

Çağın gerekliliklerinden internet ve sosyal medya kullanımı ile yaşam doyumu ilişkisi hakkında yapılan çalışmalar dikkat çekicidir. Sosyal medya kullanımı, aile yaşantısıyla farklı açılardan ilişkilidir. Bu ilişkilerden biri de ekonomik boyuttur. Sosyal medya barındırdığı farklı platformları çalıştırabilecek cihazların pahalılığı nedeniyle ailelere ekonomik bir yük getirmektedir. Aynı zamanda akıllı cihazların taşınabilirliği, şarj ve kullanım durumları ailedeki etkileşim ve iletişimi dönüştürebilmektedir (Mutanana, 2016). Yakın bir geçmişte televizyon etrafında toplanan aile halkı, zamanla internetin olduğu odaya ya da internetin çekim alanı dahilindeki mekanlara dağılmaktadır. İnternetin, televizyona kıyasla, daha çok bireysel kullanıma imkan tanıması, ailelerin de mekan, zaman açısından aile içindeki bireyselleşmeden etkilenmesine neden olmaktadır.

Sharma vd.’nin sosyal medya kullanımı, hayat doyumu ve kimlik üzerine yaptığı çalışmada; günlük yaşamdaki memnuniyet duygusunun çevrim içi medya ve sosyal platformlar ile tanımlanmaya başladığı belirtilmiştir. Çalışmada sosyal platform kullanıcılarının, kullandıkları mecralara göre yaşam doyumları karşılaştırılmıştır. Çalışmaya göre Facebook kullanıcılarının yaşam doyum düzeyi (%92), WhatsApp (%85) ve Twitter (%86) kullanıcılarından daha yüksektir (Sharma vd., 2016).

Şekil 3: Sosyal Platformlar ve Yaşam Doyumu

Kaynak: Sharma vd., 2016.

Olson’un yaptığı çalışmada hayat döngüsüne göre, aile doyumu ölçülmüştür. Evli kadınların aile doyumu başlangıçta evli erkeklerin aile doyumundan daha yüksek tespit edilmiştir. Bu durum; aynı çalışmadaki evlilik doyumu ölçeğinde başlangıçta kadınların daha yüksek düzeyde evlilik doyumuna sahip olmasına paralel bir durum arz etmektedir. Hayat döngüsüne göre aile doyumu ölçümünde doyum; hem ergenler hem de eşler için düşmekte ve ergenler başlangıç aşamasına ulaştıkça en düşük noktasına gelmekte ve daha sonra yükselmektedir. Daha önceki çift evrelerindeki aile doyumunun (evre 1 ve 2), hem karı hem de eşler için çocuk yetiştirme evrelerine göre (evre 4 ve 5) daha yüksek olduğu fark edilmektedir. Bu durum, çocuk faktörünün ve çocuk yetiştirme sürecinin aile doyumu ile negatif ilişkili bir süreç olduğunu göstermektedir (Olson, 2006).

Şekil 4: Hayat Döngüsü Boyunca Aile Doyumu

Kaynak: Olson, 2006.

Buluş ve Bağcı’nın yaptığı çalışmada kadınların evlilik doyumunda; kadınların yaşamlarını etkili bir şekilde sürdürebilmesi ve böylece daha dayanıklı hale gelebilmeleri için gerekli olan başarılı, saygılı, güvenilir olma ve kendilerini değerli algılama gibi özelliklerin rol oynadığı görülmektedir. Aynı çalışmada kadınların iletişim becerilerinin, iletişim sürecinde “ben dili” kullanmalarının evlilik doyumlarında olumlu etkiye sahip olduğu belirtilmektedir. Çalışmada erkeklerin evlilik doyumunda; başarılı, saygılı, güvenilir olma ve kendini değerli algılama gibi bireyi güçlü kılan özellikler, pozitif etkili kavramlar olarak öne çıkmaktadır. Erkeklerin çevreleriyle iletişim kurma sürecinde, iletişim becerisini yüksek düzeyde kullanabilmelerinin, evlilik doyum düzeyleri ile pozitif ilişkide olduğu tespit edilmiştir (Bağcı ve Buluş, 2016).

Cava vd.’nin İspanya’da, ergenler, aile iletişimi ve yaşam doyumu üzerine yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre; yaşam doyumu ile yalnızlık duygusu negatif ilişkilir. Ailedeki olumlu iletişim ortamı; daha yüksek yaşam doyumu ve özgüven duygusu ile doğrudan pozitif ilişkili görümektedir. Bu araştırmaya göre ailede

karşılanan iletişim ihtiyacı, çocukların kendilerini yalnız hissetmemeleri, okul başarısını ve sosyal becerilerini pozitif etkilemektedir. Cava vd.’ne göre ergenlik çağındaki çocukların babalarıyla kurdukları iletişim, anneleri ile kurdukları iletişime göre özgüvenle ve yalnızlıkla daha çok ilgilidir (Cava vd., 2014).

Yaş, cinsiyet, eğitim, sağlık, iş vb. unsurlar açısından yaşam doyumu ölçümü, çalışmalarda dikkat çekici farklı bulgular oluşturabilmektedir. Bazı çalışmalarda cinsiyetin yaşam doyumu için önemli bir kıstas olmadığı belirtilirken (Cheng ve Furnham, 2003), bazı çalışmalar ise erkeklerde yaşam doyumu ve yaşam doyumuyla ilişkili; mutluluk, öznel iyi olma hali gibi etmenlerin düzeyinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Şener vd., 2002; Tel ve Sarı, 2016). Gülnar ve Balcı’nın araştırmasına göre; öğrencilerin kişiler arası iletişimi arttıkça yaşam doyum düzeyleri yükselmektedir (Gülnar ve Balcı, 2012). Balcı vd.’nin sosyal medya kullanımı, kendini gizleme ve yaşam doyumu arasındaki ilişkiyi test ettikleri çalışmada, kadınların yaşam doyumunun, erkek katılımcılardan daha yüksek olduğu belirtilmiştir (Balcı vd., 2019). Kanten ve Kanten’in yaptığı çalışmada, iş doyumu ve yaşam doyumu arasında pozitif anlamlı ilişki olduğu görülmektedir (Kanten ve Kanten, 2015). Köksal’ın yaptığı çalışmada, bireylerin çevreleriyle kurdukları güçlü sosyal ilişkilerin, bireylerin sahip oldukları geniş ilgi alanlarının, orijinal fikirlerin, sıcakkanlı davranışların; yaşam doyum düzeyi ile pozitif ilişkili olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan aynı çalışmada olumsuz duyguların sık tecrübe edilmesi ve düşmanca davranışların; yaşam doyum düzeyi ile negatif ilişkili olduğu tespit edilmiştir (Köksal, 2015). Diener vd.’nin yaptığı çalışmada gelir düzeyi ve iyi olma hali arasında az da olsa anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmiştir (Diener ve Oishi, 2012). Kinnuen ve Feldt’in yaptığı çalışmada ekonomik durum ile yaşam doyumu arasında anlamlı ilişki görülmüştür (Kinnuen ve Feldt, 2004). Köksal’ın yaptığı çalışmada, öğrencilerin aylık harçlıkları arttıkça yaşam doyum düzeylerinin arttığı belirtilmiştir (Köksal, 2015). Lucas ve Gohm ise yaptıkları çalışmada yaş faktörünün yaşam doyumu üzerinde kayda değer bir etkisinin olmadığını tespit etmişlerdir (Lucas ve Gohm, 2000). Evli bireylerin yaşam doyumu hakkında yapılan çalışmalarda, evli erkek ve kadınların evli olmayanlara göre daha mutlu oldukları görülmektedir (Diener vd., 1999). Evlilikte çocuk faktörü ise evlilik doyumuyla negatif ilişki

halindedir (Karadağ, 2015). Görüldüğü üzere bireylerin demografik özellikleri, yaşam şartları, aile yapıları vb. unsurlar; yaşam doyumu ile çeşitli araştırmalarda test edilmiş ve araştırmaların konu ve örneklemlerine göre farklı sonuçlar elde edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

YÜZ YÜZE İLETİŞİM, İNTERNET ve SOSYAL MEDYA

Benzer Belgeler