• Sonuç bulunamadı

İnsanoğlu, varoluşunu devam ettirebilme ve hayatı anlama adına sürekli çevresiyle etkileşim halindedir. Bu amaçla duygu ve düşüncelerini paylaşmaya ve tanımlayabileceğimiz bu etkileşim ağı yaşamın hayati unsurlarından birini oluşturur. Ünsal’a göre iletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünüdür (Oskay, 2014: 15). İletişim, insanın kendi biyolojik, sosyal ve psikolojik varlığını üretme faaliyetinin zorunlu ve kaçınılmaz bir noktasıdır ve insanların olduğu her yerde iletişim vardır (Karadağ, 2015: 7). İletişimi konuşabilmekten öte bir anlam taşımaktadır. Kevereski ve Iliev, konuşmayı öğrendiğimizi ancak medeniyet sahnesindeki var oluşumuza paralel bir iletişim kuramadığımızı söylemektedir (Kevereski ve Iliev, 2015: 168).

Türkçe asıllı bir kelime olan iletişim, fiziksel olarak bir şeyi taşımak getirmek götürmek anlamındaki “elt” ya da “elet” kökünden gelmektedir (Clausen, 1972). İngilizcedeki iletişim kelimesi, Latince “communis” sözcüğünden gelmektedir. Benzeşen topluluklar, ortaklıklar anlamı taşıyan bu kelimeden gelen “communication” kelimesi, iletişimin ortaklık taşıyan yönüne de işaret etmektedir (Zıllıoğlu, 2003: 3). Belirli bir coğrafyada, aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için araç ve gereçler bulan, bu konuda bilgi üreten, bunları belirli iş bölümü yöntemlerine göre kullanan, kendi aralarındaki bu iş bölümünden kaynaklanan farklılaşmaları haklılaştırmak için çeşitli değerler üreterek toplumun farklı kesimlerini ortak üst kimlikler içinde kaynaştırma etkinliğine iletişim denmektedir (Oskay, 2014: 23).

İletişimin, iki birim arasında gerçekleşen iki yönlü bir mesaj alışverişi ve devam eden bir süreç olduğu söylenebilir. İletişim sürecinde bilgi akışı iki yönlü olmalıdır. Tek yönlü bilgi iletimine “enformasyon” denilmektedir. Karşılıklı olarak

yapılan bilgi alışverişi ise iletişim olarak adlandırılmaktadır. Buradan yola çıkarak bir yöneticinin elemanına direktif vermesi, bir annenin çocuğuna odasıyla ilgili sorumluluklarını söylemesi iletişim sürecini oluşturmayabilir. Bu sürece taraflar arasında yapılandırılan söz, jest, mimik vb. mesaj alışverişi eklenince iletişim süreci oluşmaya başlamaktadır. Bazı süreçlerde susmak ya da hiç bir şey yapmamak da muhatabı için bir anlam oluşturabilir (Çağdaş, 2003: 4 - 5).

2.1.1. Kişilerarası İletişim

İletişim olgusu farklı pek çok alt başlıkta incelenmektedir. İletişimin alt başlıklarından biri olan; kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişim türü, kişilerarası iletişim olarak kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle; iki katılımcı arasında yüz yüze yapılan iletişime kişilerarası iletişim denir. Çevremizde olan birinin sadece davranışlarımızı etkilemesi bile kişilerarası iletişimin başladığını göstermektedir (Çalışır, 2015: 117). Kişiler arası iletişimin farklı işlevleri bulunmaktadır. Bunlar; var olmak, öğrenmek, paylaşmak, ilişki kurmak, etkilemek, oynamak, yardım etmek, yakınlık ve ilgi duymak, kimlik oluşturmak, duygusal yatırım yapmak, ihtiyaçlarını karşılamaktır (Eğinli vd., 2012: 73).

Kişilerarası iletişim sosyal iletişimden daha özeldir; jest ve mimiklerin, duygu paylaşımlarının kullanıldığı bir süreçtir. Nüfus sayımına gelen memur ile hane halkının konuşması sosyal iletişim örneğidir. Memurun sorduğu soruya, evdekilerin cevap verirken tereddüt etmesi ve memurun bu duruma gülümsemesi ise bu durumda kişilerarası iletişimin başladığını gösteren ipuçlarıdır (Akdeniz, 2010: 54- 55).

Kişilerarası iletişim; iletişim sürecinde asgari iletişimden ziyade, insanların duygu ve düşüncelerinin, jest ve mimiklerinin devreye girdiği süreç olarak tanımlanmaktadır. Zıllıoğlu, kişiler arası iletişim sürecini bir nevi bağımlılıkla özdeşleştirmiştir. Zıllıoğlu’na göre her iletişim durumu kaynakla hedefin karşılıklı bağımlılığı demektir. Bu karşılıklı bağımlılığın; tanımsal ve fiziksel, etki – tepki, empati (başkasını anlama yeteneği) ve etkileşim gibi birbirleriyle ilişkili dört düzeyi

bulunmaktadır (Zıllıoğlu, 2003: 288- 289). Bahsedilen bu dört düzey aynı zamanda kişilerarası iletişimin de boyutlarını göstermektedir.

Kişilerarası iletişim sürecinde farklı amaçlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; güç oluşturma sömürü yapma ve ikna etme amacıdır. Aslında hangi düzeyde olursa olsun insan iletişiminin temelinde, tarafların birbirleri üzerinde açık ya da gizli güç oluşturma amaçları bulunmaktadır. İletişim sürecinde bireyin “ben varım, buradayım” iletisini gerçekleştirmesi bile bir tür güç göstergesi olarak açıklanabilmektedir. Güç göstergesi olarak iletişim bebeklikten yetişkinliğe kendini göstermektedir. Bebek ağlayarak güç oluşturma çabasındayken, yetişkin ve varlıklı birey; kıyafeti ve tercihleriyle bu gücü oluşturmaya çalışabilir. Kişilerarası iletişimin diğer amacı olan ikna etme, insan iletişiminin temel yönelimlerinden birini oluşturur. Kendisini yaşamla, ben ve öteki ayrımıyla ilişkilendiren birey, çevresindeki diğer insanları kendi ben alanına çekmeye eğilimlidir. Bu sürece ikna etme eğilimi de denebilmektedir. Birey iletişim kurduğu diğer bireylerin davranışları üzerinde bir takım değişiklikler yapma amacı güdebilmektedir. Açık ve gizli güdülen bu amaca göre ikna süreci şekillenmektedir. İletişimde ikna ve güç amacı bir arada işlemektedir, çoğu zaman iç içedir. Neredeyse bütün bir insanlık tarihi bu tür güç, egemenlik ve ikna ilişkileri üzerine kurulmuştur. İnsanları birbirleriyle iletişim kurmaya iten de onların birbileri üzerinde güç kurma ve yine birbirlerini ikna etme istekleridir (Güngör, 2011: 163 – 165).

2.1.2. Yüz Yüze İletişim

Kişilerarası iletişimin ilk ve en temel kurgusu yüz yüze iletişimdir. Yüz yüze iletişimde kişiler arada bir araç olmaksızın iletişimi gerçekleştirmektedirler. Yüz yüze iletişim, sözlü ve sözsüz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sözlü iletişim; dil kullanımı, selamlaşma, dinleme gibi aşamalardan oluşurken, sözsüz iletişim; beden dilinin, jest ve mimik hareketlerinin devreye girdiği iletişim şeklidir. İletişim sürecinde sözlü ve sözsüz mesajlar çelişmeye başlarsa, mesajın muhatabı, sözsüz mesajlara inanmaya meyilli olabilmektedir (Chasombat, 2014). Yüz yüze iletişimde

bunlara ek olarak; ses tonu, kıyafet, koku, fiziksel temas, mekan kullanımı vb. unsurlar iletişim sürecini etkilemektedir.

Yüz yüze iletişim karşılıklı konuşmadan çok daha fazla anlam içeren bir süreçtir. Bireyler yüz yüze iletişim sürecinde; sadece duymakla kalmaz, aynı zamanda sesleri, yüz ifadelerini ve daha genel olarak vücut hareketlerini de üretirler. Konuşma ile birlikte göz kontağı kurmayı, karşılıklı ilgiyi sürdürmeyi ve geri dönüşleri iletmeyi başarırlar. Bu sayede iletişim; sadece sözlü olarak değil, psikolojik, duyuşsal ve sosyal etkileşim kurarak gerçekleştirilmektedir (Dohen vd., 2010).

Yüz yüze iletişimin temelini sözlü iletişim oluşturduğu için, bu süreçte oluşabilecek sessizlik; yanlış genel kanaate göre; iletişime kapalı olmak şeklinde yorumlanmaktadır. Halbuki yüz yüze iletişimde sessiz kalmak da bir anlam taşımaktadır. Bazen sessiz kalmak yorum yapmaktan kaçınma gibi anlamlara gelebilmektedir (Akdeniz, 2010: 57).

Yüz yüze iletişimde gönderilen ve alınan mesaja göre, iki kişi arasında anlam oluşturulmakta ve bu anlam paylaşılmaktadır. Kişiler arasında varolan iyi ya da kötü deneyimler, anlam oluşturma sürecini etkileyebilmektedir. Yüz yüze iletişimde anlamlandırma süreci; pek çok engelin olduğu ve yaşanmışlıklardan etkilenen bir sanat olarak yorumlanabilmektedir (Çalışır, 2015: 118) .

Benzer Belgeler