• Sonuç bulunamadı

Bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler, veri işleme kapasitesinin artması 1960’larda ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeleri yeni arayışlara itmiştir. Bu süreç; bireysel ya da iş amaçlı olarak küresel ölçekte bilgiye erişmek ve bilgiyi taşımak için bilgisayarlarla birbirine bağlı bir yapı olarak tanımlanabilecek internetin ilk adımlarını oluşturmuştur (Şahin ve Gülnar, 2016: 6). Bilgisayarlar arası veri alışverişi için ABD Savunma Bakanlığı’nca 1969’da ARPANET ağı kurulmuştur.

ARPANET ağı günümüz internet protokolü olan IP’nin de kullanıldığı bir teknolojiyi barındırmaktaydı. ARPANET yeni bir teknoloji olmasına rağmen hızlı bir gelişim göstermiştir. ARPANET üzerinde, 1972 yılında ilk elektronik posta gönderimi sağlanmıştır. İlerleyen yıllarda veri aktarımının yaygınlaşmasını sağlayacak olan TCP/IP protokolüne geçilmiştir. 1985 yılında ise üniversiteler ve araştırma merkezlerinde internet kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. Türkiye’deki ilk internet bağlantısı 1993’de ODTÜ’de gerçekleştirilmiştir (Taşdemir ve Aslan, 2017: 12).

İletişim teknolojisindeki ve internet erişimindeki gelişmeler bilgisayarları insanların gündelik yaşamında daha etkin bir hale getirmiştir. İnternet sayesinde bilgiye ulaşma ve günlük yaşamda bankacılık, sağlık, eğitim gibi hizmetlerden kolayca yararlanma gibi olanaklar gelişmiştir (Toprak vd., 2014: 25). Geçmişte geleneksel yöntemlerle karşılanan bu hizmetler giderek yeni medya aracılığı ile giderilmeye başlamış ve yeni toplumsal dinamikler ortaya çıkmıştır. Bu süreçte iletişim teknolojisindeki gelişmeler bir çok farklı kavramla sorgulanmaya başlamıştır. Teknolojik determinizim, Foucault’nun panoptikon’u ve ağ toplumu gibi kavramlar bunların başında gelmektedir (Timisi, 2015: 9; Toprak vd., 2014; 63). İnternet ve sosyal medya kullanımının toplumdaki yansımalarını, Ağ Toplumu kitabında inceleyen Van Dijk; ağların, somut bir zeminde, hiyerarşi/bürokrasi ve piyasa arasında yeni bir örgütlenme biçimini oluşturduğunu söylemektedir. Ağların, kontrol ve özgürlük arasındaki uzlaşma olduğunu söyleyen Van Dijk, iletişim araçlarının başarısında internet ve yeni medyanın belirleyici rol oynadığını ifade etmektedir ( Van Dijk, 2016: 141).

Yalın internetle özdeşleşen Web 1.0 teknolojisi ile ülkemiz 90’lı yıllarda tanışmıştır. O dönemde batıda pek çok ülke interneti yoğun bir şekilde kullanmaktaydı. Tek taraflı bilgi gönderimi olarak da özetlenebilecek Web 1.0 döneminde internet bağlantı hızı oldukça yavaştı. Yine de bu dönemde hayatımıza giren ICQ ve sonrasında MSN gibi programlar kullanıcılar tarafından oldukça benimsendi (Özutku vd., 2014). Bu mesajlaşma programları sosyal medyaya giden yolda önemli dönemeçleri oluşturdu.

İnternet teknolojilerindeki gelişmeler devamında Web 2.0 alt yapısını getirmiş, bilginin tek yönlü paylaşımından çift taraflı ve eş zamanlı bilgi akışına geçilmesi sağlanmıştır. Bu yüzden bazı kaynaklarda sosyal medya yerine Web 2.0 terimi karşımıza çıkabilmektedir. Web 2.0 teknolojisinin sağladığı “eş zamanlı” akış sosyal medyayı doğurmuştur. İlk sosyal medya ağları 1990’lı yılların sonlarında ortaya çıkmaya başlamıştır. 2003 yılından sonra Facebook, Myspace gibi dikkat çekici platformlar yaygınlaşmaya başlamıştır (Toprak vd., 2014: 27–28). Web 2.0 teknolojisinin sonucunda internette veri transferinin kolaylaşması, daha önce geleneksel medyanın bize sunduğu işitsel ve görsel özelliklerin de internet tarafından verilmesini sağlamıştır, böylece yeni medya geleneksel medyanın önüne geçmeyi başarmıştır (Kuyucu, 2015: 146).

Web 3.0 teknolojisi, Web 2.0’ın ötesinde yapay zeka ile donatılmış internet tabanlı teknolojik hizmetler olarak özetlenebilmektedir. Anlamsal (semantic) web olarak da adlandırılan Web 3.0 teknolojisinde; uygulamalar ve cihazların internet üzerindeki bilgileri anlayıp yorumlayabileceği öngörülmektedir. Kişisel tercihlerinizi siz söylemeden uygulayabilen hatta neredeyse aklınızdan geçen düşüncelere yönelik hareket edebilen yüksek teknoloji ürünü cihazların piyasada olacağı söyleyen bu teknolojik döneme günümüzde en yakın uygulama kısmen arama motoru hizmetidir. Tercihlerimizi veri tabanına kaydedip neyi arayabileceğimizi tahmin eden arama motorları giderek Web 3.0 teknolojisine hazırlanmaktadır (Özutku vd., 2014: 64-70).

Web 4.0 teknolojisi ise insan-insan, insan-makine ve makine-makine etkileşimini sağlamak üzere tasarlanmıştır. İnsan ve makine arasında, ortak yaşam ve ortak beslenme anlamına gelen simbiyotik web kavramı üzerinde şekillenecek Web 4.0 teknolojisinin sınırlarını çizmek günümüz için zor görünmektedir (Acar, 2018: 37).

Günümüzde Web 2.0 teknolojisinin bir sonucu olarak sosyal medya platformları giderek yaygınlaşmaktadır. Bu yaygınlaşmanın en önemli nedenleri; mobil internetin devreye girmesi ve sosyal platformlarda zaman ve mekan

sınırlamasının bulunmamasıdır. Sosyal medya bu açıdan geleneksel medyadan erişilebilirlik, kullanılabilirlik, güncellik ve kalıcılık bakımından farklılaşmaktadır. Geleneksel medya genellikle enformasyonunu yayınlamak için kaynağa ihtiyaç duyarken sosyal medya masrafsızdır ve herkese açıktır. Sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından kullanılabilir ve maliyeti çok az ya da ücretsizdir (Çetin, 2013: 59). Sosyal medya insanın zamansal ve mekansal sınırlarını yerinden eden modern çağın iletişim teknolojileri kronolojisi içindeki en son örnektir (Timisi, 2015: 7).

Akıllı cihazların yaygınlaşması ve internet hizmetlerinin artışı; ülkemizdeki internet ve sosyal medya kullanımına da yansımaktadır. Tüik’in 2016 yılı verilerine göre, 16-74 yaş aralığında ülkemizdeki internet kullanım oranı %61,2’dir. Aradan geçen iki yılda internet kullanım oranının arttığı görülmektedir. Tüik’in çalışmasında internet kullanım oranı; erkeklerde %70,5 iken, kadınlarda %51,9’dur. İnternet kullanım oranları, Tüik’in 2015 yılındaki verilerinde %55,9 olarak görülmektedir. Ülkemizdeki giderek artan internet kullanımının bir kez daha tespit edildiği bu araştırmalara göre; yaklaşık on hanenin sekizinde internete erişim imkanı vardır ve hanelerin %96,9’unda cep telefonu bulunmaktadır (www.tuik.gov.tr, 2016).

Ülkemiz 2018 yılı itibari ile 81 milyon nüfusa sahiptir ve 54 milyonu aşkın internet kullanıcısı bulunmaktadır. Aktif sosyal medya kullanıcısı sayısı ise neredeyse internet kullanıcılarının sayısını yakalamak üzeredir. İnternet kullanıcıların tamamına yakını aynı zamanda sosyal medya platformlarını da kullanmaktadırlar. Cep telefonu kullananların sayısı 60 milyona yaklaşmıştır ve cep telefonu üzerinden sosyal medyaya girenlerin sayısı 44 milyona ulaşmıştır (wearesocial.com, 2018: 181).

Şekil 5: Türkiye İnternet ve Sosyal Medya Kullanım Verileri

Kaynak: wearesocial.com, Digital In 2018 In Western Asia, 2018 : 181. İnternet kullanım amaçları temelde iki farklı başlıkta incelenmektedir. Bunlar araçsal ve dışavurumsal kullanımdır. Araçsal internet kullanımı; bilgi edinmek, alışveriş yapmak, bilgi göndermek vb. amaçlarla internetin kullanılmasıdır. Bu durum günlük hayatın içinde alışveriş yapma, ödev yapma, mail gönderme, akademik bilgi toplama gibi amaçlarla sıkça gördüğümüz kullanım biçimini tanımlamaktadır. Dışavurumsal internet kullanımı ise yine günlük hayatta sıkça deneyimlenen; sosyal medya kullanımı, sosyal hesaplardan kendini tanıtma, arkadaşlarını takip etme, sosyal iletişim vb. amaçlarla internetin kullanılmasıdır (Tüfekçi, 2008). Yukarıda bahsedilen internetin farklı kullanım amaçlarını günümüzde net bir şekilde ayırmak mümkün değildir. TAYA 2011 verilerine göre erkekler ve kadınlar interneti en çok araştırma ve bilgi edinme amacıyla kullanmaktadır. Erkekler ve kadınlar bilgi edinme amacından sonra sırasıyla en çok sosyal medya kullanmak ve işlerini takip etmek için internetten faydalanmaktadır. İnternet, sosyal medya için en yoğun 18-24 yaş aralığında kullanılmaktadır. İnterneti bilgi edinme amacıyla kullanmak; 18-65 arası tüm yaş gruplarında genelde en çok tercih edilen kullanım nedeni olarak öne çıkmaktadır. İnternet, bilgi edinme amacıyla en yüksek 55-64 yaş aralığında tercih edilmektedir (ailetoplum.aile.gov.tr, 2014).

Şekil 6: Türkiye’de İnternet Kullanım Amaçları

Kaynak: ailetoplum.aile.gov.tr, 2014.

Temelde yukarıda bahsedilen iki farklı internet kullanım amacının sosyal medya platformlarında birbirlerine eklemlendiğini söylemek mümkündür. Hem sosyal iletişim için hem de bilgi alışverişi için sosyal platformlar kullanılabilmektedir. Sosyal platformlar farklı kullanım amaçları için her geçen gün altyapılarını geliştirmektedir.

2.3. Sosyal Medya

Sosyal medya, dar anlamıyla dünya çapındaki bilgisayar ağlarını ve sistemlerini birbirlerine bağlayan elektronik iletişim ağıdır. İnternetin gelişmesine paralel olarak kullanıcıları, sanal ortamda buluşturan web tabanlı uygulamalardır. Sosyal medya daha geniş anlamda, kullanıcıların, sınırları belirlenmiş sistemler içerisinde profil oluşturdukları, diğer profilleri görebildikleri, farklı kişilerle iletişim kurdukları web tabanlı hizmetlerdir (Toprak vd., 2014: 28-29).

Sosyal medya içerisinde pek çok iletişim ve paylaşım unsuru bulundurmaktadır. Haberleşme, konuşma, yazışma, canlı görüntülü ve sesli görüşme, haber ve sosyal olayları yorumlama, arkadaşlarından akrabalarından takip etmek istediği herkesten haber alabilme, fotoğraf video paylaşabilme gibi özellikler bunlardan bazılarıdır. Sosyal medya diğer yandan kendine özgü yeni iletişim şekilleri üretmektedir. Yeni iletişim şekli ve oluşan iletişim ağları yeni ilişkilerin kurulmasını sürdürülmesini sağlamaktadır (Balcı vd., 2015: 85).

Sosyal medya, teknoloji ve sosyal girişimcilik kelimelerini; resimler, videolar ve ses dosyaları ile birleştirir. Sosyal medya araçlarının tanımı ve kapsamı kişiden kişiye değişmekle beraber, bilgisayar ya da mobil telefon gibi araçların desteklediği bloglar, mikrobloglar, online chat, RSS beslemeleri, sosyal ağlar, sosyal imleme siteleri, forumlar, podcastler, video paylaşım siteleri gibi unsurları içermektedir (Demir, 2016: 28). Baş’ın 2015 yılında yaptığı çalışmada türlerine göre sosyal medya ağları ise aşağıdaki şekilde gruplandırılmıştır (Baş, 2015: 44).

Şekil 7: Türlerine Göre Sosyal Medya Ağları

Tabloda görüldüğü üzere bir mecra farklı pek çok tür amaçla kullanılabilmektedir. Facebook; düşünce paylaşımı, tartışma, tanışma vb. işlevlere sahipken iş çevresi ve alışveriş amaçlı sosyal medya kullanımında karşımıza farklı mecralar çıkabilmektedir. Sosyal medya platformları acil durumlarda ve afet iletişiminde de aktif rol oynamaktadır. Her geçen gün yeni uygulamalarla tanıştığımız sosyal medya içinde en önemli platformlar ise Facebook, Twitter, Instagram, ve Youtube’dur (Kılıç, 2014: 153-156).

Sosyal medya platformlarının pek çoğu, 2003 ve 2006 yılları arasında hızlı bir ivme ile açılmıştır. Facebook, Twitter, Youtube gibi uygulamaların arka arkaya açıldığı bu dönem şu anda popülerliğini devam ettirememiş pek çok platformun da kullanıcılarla buluştuğu yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır (Boyd ve Ellison, 2007).

Şekil 8: 2003 ve 2006 Yılları Arasında Kurulan Sosyal Platformlar

Sosyal medya; kullanıcılara karşılıklı paylaşım imkanı sağlayan, kullanıcıların içerik üretmesine imkan veren dijital medya ve teknolojidir. Sosyal medya; haber, içerik ve bilgiyi; paylaşma, okuma ve keşfetme alışkanlıklarının değişmesidir. Sosyal medya, kullanıcıların içerik, profil, fikir, bakış açısı ve düşünce yapılarını paylaşmak için kullandıkları çevrim içi araçlardır. Yapılan tanımlarda sosyal medya için öne çıkan kavram “paylaşım”dır ( Kuyucu, 2015: 147). Sosyal medya geleneksel mecralardan farklı olarak yaşayan bir platformdur. Gazete, tv ve diğer mecralarla eş zamanlıdır. Sosyal platformlarda herkese söz hakkı vardır. Bir takım önlemler alınmaya çalışılsa da yerleşik kurallar henüz bulunmamaktadır. Geleneksel medyaya göre bağımlılık oluşturma düzeyi yüksektir. Çok fazla zaman kullanımına neden olmaktadır (Özutku vd., 2014: 83-84). Sosyal medyada profil oluşturma sürecinde, platformların sağladığı izinler oldukça önemlidir. Profil sahipleri, kişisel bilgi ve paylaşımlarını kimlerin görebileceğini ve erişebileceğini kontrol edebilmektedir. Bu kontrol düzeyi sosyal medya platformlarına göre değişiklik arz etmektedir (Salgur, 2016: 23).

Sosyal medyada en sık kullanılan platformlar arasında; Facebook, Twitter, Youtube ve Instagram uygulamaları gelmektedir (Gülnar vd., 2010). Sosyal medya platformları arasında karşılaştırmalı analizler yapılmaktadır. Sharma vd.’nin yaptığı çalışmada Facebook, Twitter ve WhatsApp uygulamaları, kullanım nedenlerine göre aşağıdaki şekilde kıyaslanmıştır.

Şekil 9: Sosyal Medya Kullanım Nedenleri

Kaynak: Sharma vd., 2016.

Yukarıdaki sonuçlara göre; Facebook kullanım nedenlerinde varolan ilişkilerin devam ettirilmesi amacı öne çıkmaktadır. Facebook kullanım nedenlerinde ikinci sırada, bilgilenme gelmektedir. Bilgi paylaşımı ve başka türlü insanlara ulaşma fırsatının olmaması seçenekleri de en düşük paya sahip cevaplar olmuştur. Twitter yoğun bir şekilde bilgilenme için kullanılırken, WhatsApp da tıpkı Facebook gibi ilişkilerin sürdürülmesi için kullanılagelen bir platform olarak göze çarpmaktadır (Sharma vd., 2016). Aydın ve Gürbüz’e göre, sosyal medya, sosyal bütünleşme ve sosyal hayatın rutinlerine eşlik etme için kullanılmaktadır (Aydın ve Gürbüz, 2019).

Gülnar vd.’nin Selçuk Üniversitesi’inde öğrenciler üzerinde, gösteri performansı yaklaşımına göre sosyal medya kullanım motivasyonlarını ölçtüğü araştırmada, katılımcıların sosyal medya kullanım motivasyonları ortaya konulmuştur. Araştırmada katılımcılarda sırasıyla; narsizm ve kişisel sunum, medya alışkanlığı ve performans, boş zaman değerlendirme, bilgi arama, kişisel statü, ilişkiyi sürdürme ve eğlence motivasyonları ile sosyal medya kullanıldığı görülmüştür (Gülnar vd., 2010). Sosyal medya ve internet kullanımı; toplumsal hayatın farklı dinamikleri ve bileşenleri ile ilişki halindedir. İnternet bağımlılığı

(Balcı ve Gülnar, 2009), iletişim korkusu ve internet kullanım ilişkisi (Şahin ve Gülnar, 2016) ve yalnızlık ve sosyal medya (Çakır vd., 2015), internet kullanımı ile yalnızlık ve depresyon ilişkisi (Shaw ve Gant, 2004) konulu çalışmalara bakıldığında internet ve sosyal medya kullanımının, sosyal hayat ile ilişki halinde olduğu ve bu kavramların ilişkisinin giderek güçlendiği görülmektedir.

2.3.1. Facebook

Dünyanın en geniş sosyal ağı olan Facebook, kurulduğu 2004 yılından bugüne büyük bir gelişme göstererek tüm dünyada bir milyardan fazla kullanıcıya ulaşmıştır (Balcı ve Olkun, 2015: 84; Tiryaki, 2015: 118; Greenberg, 2012: 7 ). Facebook, 2018’den önceki yıllarda yapılan çalışmalarda Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olarak karşımıza çıkmaktadır (Çakır vd. 2015: 1009). 2018 yılının sonu itibariyle küresel ajans We Are Social’ın verilerine göre; Youtube kullanım oranı, Facebook’u geçmiş durumdadır. Facebook, tüm sosyal mecralar içerisinde % 53 ‘lük kullanım oranıyla ülkemizde en çok kullanılan ikinci sosyal medya platformudur (wearesocial, 2018 : 199).

Kişilerin, kurumların ya da takma adların isimleriyle açılan profilller arasında bir etkileşim ağı sunan Facebook; bilgisayarlar, tabletler, telefonlar, akıllı cihazlar üzerinden kullanılabilmektedir. Facebook kullanıcıları; fotoğraf, yaş, cinsiyet, eğitim durumu, ilgi alanları gibi kişisel özelliklerin yer aldığı profiller oluşturabilmekte, özel ve herkese açık mesajlar gönderebilmektedirler. Facebook uygulaması, anlık mesajlaşma, fotoğraf video konum ve yorum paylaşma, canlı yayın yapma gibi pek çok özelliği barındırmaktadır. Kullanıcılar, Facebook’u; arkadaş bulmak için, denetim/gözetim amaçlı, video/resim/fotoğraf/müzik/fikir paylaşımı amaçlı, örgütlenme amaçlı, siyasal amaçlı, e-ticaret amaçlı, cinsel amaçlı ve ihbar amaçlı kullanabilmektedir (Toprak vd., 2014: 38 - 54).

Facebook’ta çoğunlukla gerçek hesaplarla ve özel hayatını doğrudan paylaşan kişilerle karşılaşılmaktadır. Diğer yandan kar amaçlı kuruluşların ya da resmi hizmet veren kurumların da Facebook hesapları bulunmaktadır. Aynı zamanda bir başkasının kimliği ya da hayali bir kişi üzerinden uygulamayı kullanmayı seçen kişiler de vardır. Bu açıdan Facebook’taki sosyalleşme gerçek hayattakinden oldukça farklıdır. Facebook kullanıcılarına 13 yaşı üzerinde olma şartı getirmiştir (Tiryaki, 2015: 119). Gizlilik ve verilerin korunması açısından eleştirilen Facebook, mevcut sahiplerine sadece izin verdikleri kişilerin erişimi sağlayarak kendi şartları içinde bir gizlilik de oluşturmayı da hedeflemektedir.

We Are Social ajansının 2018’in son çeyreğini gösteren raporunda; Türkiye, Facebook kullanımında 40 milyonu aşkın kullanıcı sayısıyla dünya 9.’su olmuştur. Ülkemizde Facebook uygulamasının 51 milyonu aşkın kullanıcısı bulunmaktadır. Facebook’u tüm yaş gruplarında erkekler daha çok kullanmaktadırlar. Arama motoru Google’da en çok aranan kelime olan Facebook, aynı zamanda Türkiye’de en çok ziyaret edilen 3.’ü web sitesidir (wearesocial, 2018 : 192 - 201).

Şekil 10: Türkiye'de En Çok Ziyaret Edilen İnternet Siteleri

Kaynak: wearesocial.com, Digital In 2018 In Western Asia, 2018: 192.

Türkiye’deki Facebook kullanıcılarına bakıldığında genç yaştaki kullanıcı oranları dikkat çekmektedir. Kullanıcıların %34’ü 18-24 yaş aralığındadır, %28’i 25- 34 yaş aralığındadır, %12’si ise 35-44 yaş aralığındadır. Kullanıcıların %1’i 55 yaş

ve üzerindedir. Bu verilere göre Facebook’un Twitter’a göre daha genç bir kullanıcı kitlesine sahip olduğu görülmektedir (Özutku vd., 2014: 117).

Ülkemizdeki kullanıcılar, Facebook’u sıklıkla kullanmalarına paralel olarak, platformda kendine özgü uygulamalar geliştirmiştir. Türkiye’den kullanıcılara yönelik geliştirilmiş bu uygulamalar, yerel kültürel ögelerden beslenmektedir (Toprak vd., 2014: 55). Bu yönüyle Facebook diğer sosyal medya platformlarından ayrılmaktadır.

Facebook giderek artan kullanıcı sayısına paralel olarak sosyal açıdan pek çok iletişim araştırmasına konu olmaktadır. Bu araştırmalarda Facebook bir yandan iletişimi ve yüz yüze iletişimi azaltması yönünden eleştirilirken diğer yandan içe dönük ve yalnızlık çeken insanların sosyalleşmesine olanak veren bir yapıya sahip olması yönüyle farklı bir işleve büründürülmüştür (Balcı vd. 2015: 87).

Gönenli vd.’nin 2011 yılında yaptıkları araştırmaya göre katılımcılar; eski tanıdıklarla yeniden iletişime geçmek, arkadaşlarla sohbet etmek ve arkadaşlarının yaptıklarından haberdar olmak için Facebook’u kullanmaktadırlar (Kara ve Özgen, 2012: 239 – 240). Araştırmaya göre katılımcılar diğer profillerden haberdar olmak için Facebook’u kullanırken aynı zamanda Facebook’un özel hayatı deşifre etmesi yönünü Facebook’un dezavantajları arasında görmektedirler. Bu durum Facebook’taki iletişimin farklı açılardan değerlendirilebileceğini göstermektedir.

Ellison vd.’nin 2007 yılında Michigan Üniversitesi’nde öğrencilerle yaptıkları çalışmada, katılımcıların Facebook kullanım biçimi ve sıklığına bakılmıştır. Katılımcıların %90’dan fazlası Facebook kullanıcısıdır. Kullanıcıların, Facebook’a ayırdığı süre 10 ila 30 dakika arasında değişmektedir. Çalışmada, yaygın kaanatin aksine Facebook kullanımının günlük hayatta her hangi bir ortamdan uzaklaşmaya neden olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Öğrenciler günlük hayatlarına ket vuracak şekilde değil, mevcut arkadaşlarıyla iletişime devam edebilmek için Facebook kullanmaktadır (Ellison vd., 2007).

Stern ve Taylor’un Midwestern Üniversitesi öğrencileriyle Facebook kullanımı üzerine yaptıkları çalışmada katılımcıların %68’i Facebook kullanıcısıdır. Katılımcıların Facebook’da günlük ortalama 10 dakikadan daha az zaman geçirdikleri görülmüştür. Bunun yanında katılımcıların Facebook’a sık girdikleri, profillerinde gerçek bilgileri kullandıkları, üniversite öğrencileriyle ve arkadaşlarıyla iletişim için Facebook’ta bulundukları anlaşılmaktadır (Stern ve Taylor, 2007).

Grieve vd., 2013 yılında yaptıkları çalışmada, diğer pek çok çalışmanın aksine Facebook kullanımı ve sosyalleşme ile ilgili olumlu ilişki tespit etmişlerdir. Facebook kullanımının geliştirdiği ilk sosyal bağlantı hakkında yaptıkları çalışmada; Facebook’un çevrim içi ortamda sosyal bağlantı oluşturma ve devam ettirme fırsatı oluşturduğu görülmüştür. Çalışmada Facebook kullanımının düşük depresyon ve daha yüksek yaşam doyumu ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Facebook’un farklı olumlu psikolojik sonuçlarla ilgili gerçek sosyal bağlara evrilebilen bir zemininin olduğu belirtilmektedir. “Alternatif sosyallik” kavramının bahsedildiği çalışmada, Facebook’un mevcut sosyal ilişkileri yeni ve alternatif yapısıyla geliştirebileceğinden bahsedilmiştir (Grieve vd., 2013).

Grieve vd.’nin çalışmasına paralel sonuçlar elde eden Valenzuela vd.’nin, sosyal sermaye, Facebook kullanımı ve yaşam memnuniyeti ilişkisini A.B.D.’deki öğrenciler arasında test ettikleri araştırmalarında; öğrencilerin yaşam doyumu, sosyal güven düzeyi ve Facebook kullanım yoğunluğu arasında pozitif ilişki tespit edilmiştir. Facebook’un genç yetişkinler üzerinde endişe edildiği gibi yıkıcı etkileri bulunmadığı belirtilmiştir. Araştırmaya göre Facebook bileşenleri ve sosyal sermaye arasındaki olumlu ve anlamlı ilişkiler küçük düzeydedir (Valenzuela vd., 2009).

Kross vd.’nin genç yetişkinlerin öznel iyi oluş hali ve Facebook kullanımı hakkında yaptığı çalışmada ise; Facebook kullanımının öznel iyi oluşla ilgili iki bileşenle ilişkide olduğu tespit edilmiştir. Buna göre Facebook kullanımı gençlerdeki yaşam doyum düzeyini ve gençlerin o anda nasıl hissettikleri ile ilgili duygu durum düzeyini düşürmektedir. Ayrıca katılımcılar ne kadar Facebook kullanırsa kendilerini o kadar kötü hissetmektedirler. Aynı çalışmada gençlerin yalnız kaldıkları ve kötü

hissettikleri zaman Facebook’a girmelerinin, Facebook kullanımıyla ilgili olmayan, refah azlığı ile ilgili olan bir durumdan kaynaklandığının altı çizilmiştir. Kross vd., Facebook’un insan psikolojisi için temel ihtiyaçlardan olan iletişimi benzersiz ve bağımlılık yapıcı bir şekilde karşıladığını ama buna rağmen katılımcıların refah düzeyine olumlu bir etkisinin olmadığını belirtmişlerdir (Kross vd., 2013).

Çalışmalarda görüldüğü üzere kullanıcılar Facebook’ta gerçek hayatın sınırlarından uzak iletişim kurabilmektedirler bu kimileri için bir dezavantajken, toplumsal hayatta dışlanan insanlar için de avantaja dönüşebilmektedir. Bu açıdan

Benzer Belgeler