• Sonuç bulunamadı

Firarından ölümüne Yılmaz Güney'in sırları 7:Jules Dassin'in aracılığı sonunda:Fransa garanti veriyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Firarından ölümüne Yılmaz Güney'in sırları 7:Jules Dassin'in aracılığı sonunda:Fransa garanti veriyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y a y ı n a h a z ı r l a y a n : Z e y n e p O R A L

Dönemin Fransa İçişleri Bakanı Gaston Defferre...

Devlet Bakam Maunce Grimaud... Marsilya Emniyet

Müdürü Michel Eon... Üçüyle temaslar sonunda

Yılmaz Güney’i kabul ediyor

Haberi bir sokak telefonundan Yılmaz’a

bildirdim. “Bugün Fransa’nın en büyük film

dağıümcılanyla görüştük. Anlaşmayı yaptık.

Avans çekini aidin. En yetkili kişi imzaladı” dedim

T Î N A ’dan dönüşümün

üçüncü günüydü. A ti­ na’ya ikinci kez yalnız gidip gelmiş olmam İs­ viçreli firmanın, pro­ düksiyon kesimini yö­ neten Edi ile aramız­ daki havayı daha da gerginleştirmişti. Kendilerini kan­ dırdığım ı sanıyordu! Gerek, yapımı süren “ B a y ra m ” filmi, gerekse İs­ parta’ya gittiğinde, Y ılm a z ’ m kendi­ sine anlattığı diğer film projeleri i- çin, kendileri dışmda değişik alter­ natifler aradığımı düşünüyordu. Bü­ tün sorunlarımızı konuşmak için, E- d i’y i yemeğe davet ettim. Kendileri­ ni kandırmadığımı, başka prodüktör aramadığımı söyledim

Bu konuşmamızdan Edi, bambaş­ ka bir insan olarak çıktı. Benim he­ sabım, en azından ayağımıza bağ o- labilecek huzursuzluğu engellemek­ ti; fakat Edi, içtenlikle, “her türlü yardıma hazır olduğunu” söyleyip, kendisini de yanıbaşımda düşünme­ m i rica etti. O andan sonra da yakın dost olduk.

İp le çektiğimiz, Dassin’le A ti­ na’daki ikinci randevuya, E di’ yle birlikte gittim. 30 Temmuz 1981. Ran­ devu gününde evlerine gittiğimizde, M ereo u ri’nin çevresi yine insan do­ luydu. Evlerindeki bu ikinci görüş­ memiz, bir nezaket merhabalaşması boyutunda çok kısa sürdü. Bizim ge­ lişimizden kısa b ir süre sonra M er- cou ri bana, “ Sen yine başbaşa ol­ mak isteyeceksin, fakat, bugün mümkün değil!” diye la f atıp, Das- sin ’e, “ Siz yarın için bir formül bu­ lun birlikte, öğle yem eği olabilir!” deyip, yanındaki birkaç kişiyle bir­ likte gitti.

Yılmaz Güney, Imralı Açık Cezaevl'nde kendine başka bir dünya kurmuştu. Ada’nın tepesindeki kulübede hem film çalışmalan yapabiliyor hem de ziyaretine gelenlerle burada görüşüyordu.

Jules Dassin’in aracılığı sonunda:

E rtesi gün öğle yemeğinde M er- co u ri ve Dassin’le birlikte olduk. Dassin, yine önceki konuşmamızda olduğu gibi, “ seçim sonuçlarını bek­ lememiz” önerisiyle başladı konuş­ maya. Çok az bir zaman kaldığını, kesinlikle en gerçekçi kararın bu o- lacağmı, ondan sonra Atina’da ba­ rınm am ızı ve dilediğimiz özgürlüğe sahip olmamızı kolayca sağlayacak­ ların ı söylüyordu. Ve yine film öy­ küsü anlatır gibi, kaçış planları an­ latıyordu. M erco u ri, konuşmadan dinliyor ve D assin’ i onaylıyordu.

ÇOK PARA GEREKLİ

Edi ile bu görüşmeye ilişkin yoru­ mumuz aynı yöndeydi. Dassin bu yardım ı yapacaktı, fakat, bunun için peşini bırakmamamız gerekiyordu. Çünkü, onlar da, kendi açılarından olağanüstü b ir dönem yaşıyorlardı.

E di ve Cactüs Film ’de konudan haberdar olan D o n a t’la birlikte işin maddi yönünü konuşmaya başladık. Yüklüce bir paraya gereksinim var­ dı ve onlar, bütçelerinin çok kötü ol­ duğunu söylüyorlar, başka olanak­ lar aramamı istiyorlardı. Firmada çalışan diğer ortaklar açısından, büt­ çelerini zorlayamayacaklarım söylü­ yorlardı. İsviçreliye, kağıt üstünde farklı, yaşamda fark lı anlamlar taşı­ yan bir şi yaptırmak ise, ayrıca zor­ du. İşin ucuna gelmiştik, fakat, ge­ rekli olan maddi dayanaktan yoksun olarak gelmiştik.

(...)

P

ara

işi

çözülüyor

Zürih’e gelişimden b ir süre sonra, Cactüs’teki arkadaşlala topluca ye­ meğe gitmiştik. G eo rg e adındaki bir arkadaşlarının davetiydi. Zürih dı­ şında, bir yanı göle b ir y an ı ormana bakan geniş bir arazi içinde büyük bir köşktü gettiğimiz yer.

Daha önce de Cactüs’e gelip gidiş­ lerinde gördüğüm G eo rg e ile o gün daha yakından tanışıp arkadaş ol­ duk. Kültürlü, açık fik irli b ir insan­ dı. Klasik müzik ve sinemaya özel­ likle meraklıydı. Görünüşü son dere­ ce alçak gönüllü olduğu için, gittiği­ miz köşkün ona ait olduğunu öğren­ diğimde oldukça şaşırdım.

Onun güven verici ve yakın dost­ luk gösteren kişiliğinin de etkisiyle, fazla dolaştırmadan, konuyu açtım Her işin yolunda gittiğini, maddi ola­ rak tıkandığımı belirtip, yardımcı olmasını rica ettim. George, içten davrandı, hatta, “ Ben, senin, sine­ madan çok, ülken için bir şeyler pe­ şinde koştuğunu hissetmiştim!” diye karşıladı. Ve kestirmeden, “ N e k a ­ da r gerek sin im in iz va r?” diye sor­ du. “Kaçışın yatla olması durumun­ da, on - onbeş günlük kirası ve diğer masraflarımızla hesaplarımız 20-25

bin

do-Fransa garanti veriyor

lar dolayında olacak. Buna nakit ge­ reksinimimiz var. B ir de, yat kira­ lanması durumunda, yatın değerine göre garanti istendiği söyleniyor!” diye açıkladım.

G eorge, “ Sorun değil!” dedi. “ Na­ kit gereksinim inizi yarın çek olarak hazırlarım! Garanti konusunu ise gerektiği biçim neyse çözeriz!” diye tamamladı.

G eorge’nin bu desteği, bir ana so­ runumuzu daha çözmüş oldu. A ğu s­ tos 1981'in ikinci haftasından itiba­ ren, Edi’yle A tin a ’y ı aramaya başla­ dık. Dassin’i bulmak, ya mümkün olmuyordu ya da bulduğumuz her seferinde, “ Fransa ile kontak kurup randevu alamadığını, kendisini ara­ maya devam etm em izi” söylüyordu.

K

aptan

sorunu

A y n ı günlerde diğer hazırlıkları sürdürüyorduk. Yunanistan, İtalya, Fransa gibi ülkelerde, yat kiraya ve­ ren firmalardan, bilgi topluyorduk. Çözmeye çalıştığımız her konu, ken­ di ayrıntılarını getiriyordu. Sadece yat kiralamak bile bir dizi yan sorun taşıyordu. Fransa’da ilişki kurduğu­ muz bir firma, yat kiralamak için, “ 100 bin dolar garanti gösterilmesi­ ni” şart koştu. Genellikle, profesyo­ nel kaptan ve sigorta sorunları b irli­ ğinde geliyordu. Yattaki kişilerin, kimlik kayıtları, dolaşacağı ülkele­ rin karasularında bildirim leri gere­ kiyordu... En önemlisi olduğu için, “ kaptan sorunu”yla, başladık bu

ifreli notlar

»

assin'in anlattıklarını notlar olarak bir bir yazıyordum . Daha sonra Yılm az’a da şifreli diliyle yolladığım bu notlarımı, D assin’in konuşmalanndan E d i’yie birlikte tuttuğum (arşivim de olan) ilk şekli (burada aktarmayı uygun görm ediğim telefon num araları haricinde) şöyle:

“Gaston Defferre, İçişle ri Bakanı. Konuşuldu. Defferre, yardım cısı Medis

Başkanı, Devlet Bakanı, İçişle ri Yönetim Bakanı Maurice Grimaud ile konuşup, gerekli bilgi ve uyarıda bulundu. Grimaud, kartı yazıp verdi.

Marseille (M arsilya) Em. Müd. Michel Eon’u aradı. G erekli uyan ve direktifi

verdi. Konu hakkında bilgilendirdi. (10 Eylül. Bu tarih unutulm am alı). Gelinm esi halinde, Eon, a ile y i de içeren biçimde gerekli oturum kağıtlannı verecek. Vesikalık fotolar, G rim aud’a verildi. M arsilya’ya varılınca, ilk aranacak kişi Eon. (H içbir kaza olm aksızın varılması halinde durum bu). A ksaklık ihtim alleri halinde (varıldıktan sonra) kontak noktalan: İlk olarak

Gaston Defferre aranacak. (O fis no:... “p a r"ya d a ..."par” ya da d ire kt ofis

no:...) (Sekreteri: Madame P erçin)... E ğer bu kontak kurulam azsa:

Grimaud aranacak. (Tel no. aynı.) E ğer bu da bulunam azsa: G.

D e ffe rre ’nin hanımı aranacak. Edm on de Roux. (Bu bayan M arsilya’da yaşıyor). Kedisinden D e ffe rre ’nin bulunm ası rica edilecek. Bu noktada da b ir aksam a olursa: Lionel Jospin aranacak. (Parti sekreteri. T e l:...)

Son ihtimal: Tüm bunlarda b ir a ksilik çıkarsa Lang aranacak. (K ültür

Bakanı. Ş im dilik haberi yok. Tel:... “p a ri') Kendisi D e ffe rre ve Jules Dassin referansından haberdar edilerek konuşulacak. (Önemli: G enel olarak her kontakta, Dassin bilgisi verilecek. Şif. Kont, bu.) Uyarılar: Yeterli Fransız parası, M arsilya’ya tercihan hafta sonu varılm alı. ( Defferre hafta sonlan genellikle orada. Kendisi aynı zam anda Mar. Belediye B aşkanı.) Yat.

Tercihan Fransız. B ir aksilik olm adan varılm ası halinde, genel camianın e tkili b ir şekilde bilgilendirilip toparlanm ası için Dassin haberdar edil. (T e le fo n la rı:... Atina, ...A ti ...A ti ...D ikt: İlkin ko t notları çev.) Ö nem li: Eğer yolda b ir aksilik olursa, en yakın elçilikten (Fr.) aynı kontaklar aranacak. Kart, gerekli anahtar araç... Çıkışta aksam a halinde, diğer plan (yedek): Önce konuşulan y e r için seçim leri beklem ek. (18 Ek.) O nlar hazır. Bu gün­ dem e gelecekse: Önceden konuşulup planlanm alı. (Çok zorda kalınıp, önce

gidilirse: Epidores Küçük Limana - Lim ani - varılıp, açıkta beklenecek. K ağıtları sağlam olan gidip, M M ya da J D ’y i arayacak. Burası

A tin a ’ya ik i saat m esafe.) (D iğer ihtim al - yakındaki Fr. elçilikleri için uyarı: G arantisi tam değil. Bu

denenecekse, ilkin aracı yollan­ m alı...)

Fransa İçişleri Bakanı Gaston Defferre, aynı zamanda Marsilya Belediye Başkanıydı. Yılmaz Güney’in bu şehirden giriş yapmasının daha kolay olacağını söylüyordu... yöndeki araştırmala­ ra... H a m b u rg’tan Pe- ter’e de haber ver­ miştim. En geç eylül içinde sorunu çözme­ ye çalıştığımızı, Türkçe bilen bir A l­ man arkadaş bularak getirmesini rica et­ tim. Peter, gerekli hazırlığı yaptığım, is­ tediğim an gelecekle­ rini söyledi. Eylül or­ tasında Zürih’te bu­ luşmak üzere sözleş­ tik.

Düşüncem, Pe- te r’ in getireceği ar­ kadaşı, Edi’nin kız arkadaşıyla birlikte, Yılm az’ı alacağımız nokta olarak tasarla­ dığım Kem er’e yolla­ maktı. Akdeniz’de en iy i bildiğim bölge o-

rasıydı. Arkadaşları, turist çift ola­ rak oraya yollayıp, gerekli ön araş­ tırm aları yaptıracaktım. Y ılm a z, kendisini almaya gelecek yatın ya­ naşacağı uygun koylar, uygun buluş­ ma noktaları, otel, motel vb. mekan­ lar gibi çevre araştırmaları konu­ sunda, Türkiye’de güvenebileceği kimse olmadığını söylüyordu.

E d i’yle birlikte, ağustosun son haftasına dek, Dassin’i hemen her gün ısrarla aradık. Dassin, ağusto­ sun son günlerindeki konuşmamız­ da, “ Geliyorum Paris’e, orada bulu­ şalım!” dedi. Paris’te yaşayan kızı- nm ev adresini, telefonunu yazdırıp, birkaç gün sonrasına randevu verdi.

D

üğüm

çözülüyor

B ir gün öncesinden E di ile birlik­ te Paris’e gidip, evi saptadık. Ve ran­ devu günümüzde evin kapısını çal­ dık. Dassin bizi bekliyordu. Yorgun görünüşüne rağmen son derece neşe­ li ve canlıydı.

Dassin, buluşmamızın kısa “ mer­ habalaşmaları” sonunda, diğer

oda-/

dan, sağa sola birkaç telefon gedip, bize, beklememizi söyleyerek gitti. Akşama doğru, gülümseyen bir gu­ rurla döndü. “ Bu sorunu en yetkili kişilerle çözdük. Daha yükseği yok Fransa’da! A rtık beni rahat bırakır­ sınız!” diye espriyle başladı konuş­ masına. (Dönemin) Fransa İçişleri Bakanı Gaston D e ffe rre ile M auri- ce G rim au d aracılığıyla görüştüğü­ nü söyledi. Grim aud, Devlet Bakan­ lığı, Meclis Başkanlığı ve İçişleri Yö­ netim Bakanlığı gibi konumuyla, en yetkili kişilerden birisiydi.

Dassin, G rim au d’daiı aldığı kartı verdi bana. Kartın üzerine G rim a ­ ud, kendi elyazısıyla, “ D em ande M ich el EON, P refect. de P o liç e de M a rs e ille ” (M arsilya Emniyet Mü- dürü’nü sorunuz) yazılıydı.Dassin, "Bak, bu kart senin anahtarın. Bu­ nu kaybettin m i her iş bitti demek­ tir! Bütün sorunları bu kartla çöze­ ceksin!” dedi, görüşm eleri anlattı.

Y

u m a z

'A

telefon

A y r ılm a m ız öncesinde Dassin’e defalarca sarıldığım ı anımsıyorum.

O ise, “ İşin başmdasm. B itir , sonra kutlarız!” diyordu.

A ğ z ım a dek çiçek doluymuş duy­ gusuyla, Y ılm a z ’a haber iletmenin sabırsızlığı içindeydim. O da, görüş­ menin sonucunu bekliyordu. Aksa­ maları da hesap ederek, ikindiden i- tibaren, saat başlarını telefon konta­ ğı olarak belirlemiştik. Telefon çev­ resinde olacaktı.

Biraz gecikmeyle Y ılm a z ’ı arama­ ya başladım. E d i’yle kahve telefonla­ rından, saat başlarında Y ılm a z ’ı bulma çabamız, hatların düşmeme a- zizliğiyle, ilk iki saatte sonuçsuz kal­ dı. E di’yle, gece buluşmak üzere ran­ devulaşıp ayrıldık. Ben de, cepleri­ mi, telefon için bozuk parayla doldu­ rup, Y a v u z e r Ç e tiıık a y a ’m n kaldığı yurda gittim.

Iş ıl Kasapoğlu, Selçuk D em irel, Kornet, Y a v u z e r Ç etin kaya eğitim ­ lerini, sanat kültür çalışmalarım Pa­ ris’te sürdüren, her gelişimde buluş­ tuğum yakın dostlanmdı. Sinema ti­ yatro eğitim i yapan Y avu zer, eşiyle birlikte, tüm zor koşullarına rağ­ men, sevmemi, coşkusunu, umudu­ nu yitirmeden mütevazı b ir yaşam sürdürüyordu. Sohbetimiz sırasın­ da, vakit geldikçe, yurdun karşısın­ daki telefon kulübesine gidip, Y ıl- m a z’ı arıyordum. Y a v u z e r’in deyi­ m iyle “ o caddedeki tek sağlam tele­ fon kulübesi”ydi. Y a vu zer, Y ılm a z 'ı aradığımı sezmişti. İlle, “ B ir selam da ben söyleyeceğim” diyordu. Sü­ rekli şakalaşıyordu.

A

dam

n efes

alsin

“ Bugün yeni film in Fransa satış ön anlaşmasmı imzaladık, onu ha­ ber vereceğim, adam nefes alsın!” di­ ye açıkladım. Biz öyle şakalaşıp ses beklerken, telefon düştü ve anmda Y ılm a z çıktı karşıma. Daha “ A bi!” deyişimden anlamıştı haberin niteli­ ğini. Saatlerdir telefonla boğuştuğu­ mu bile sezmişti! Ben konuşmaya başlamadan, araya girip, “ Kesilirse, Zürih’e dönünce ararsın, heyecanla­ nıp kendini yıpratma!.. Evet, şimdi şöyle!” dedi.

“ Bugün Fransa'nın en büyük film dağıtım cılarıyla görüştük. Hem fil­ min Am erikalı satış yönetmeni gö­ rüştü, hem biz. Sonuçlandırıp ön an­ laşmaları yaptık. Film im iz tamam­ landığı an, Fransa vizyona hazır. En ufak bir zararım ız olmaması için, her türlü garanti alternatiflerini de­ ğerlendirdim. İlk avans çekini de, bizzat firmanın en yetkili kişisi im­ zalayıp verdi. O da cebimde. Türki­ ye’de bozdurman için sana yollaya­ cağım!” sözleriyle haberi verdim YA R 1 N :Y I1,M A Z DEN İZE A Ç IL IY O R

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Özellikle son yıllarda nöroloji (si- nirbilim), bilişsel bilimler, psikoloji, sosyoloji, ant- ropoloji, dilbilim ve matematik gibi birçok farklı alanda yapılan çok

Neveser Aksoy’un penceresi, kapalı dünyadan açık dünyaya bir geçiş yeri değil: “ Bu kapalı pencereleri izlemek, benim pencerelerin anlamı üzerine

Bu çalışmaya göre, ebeveynler küçük yaştaki çocuklarıyla daha sık sayıları kullanarak konuştuğunda, çocuklar sayılar arasındaki ilişkiyi daha çabuk kavrıyor ve

1994 Dünya Barış Y ılı ol­ duğu için Yunus Em re’yi Amerika’da, Türkiye’de, Arap ülkelerinde

[r]

Sülfat tehacümünün vu- kuu için devamlı surette rutubet şartlarının mevcudi- yeti elzemdir ve umumiyetle dış duvarların cephe tuğ- laları sülfat tehacümüne meydan

[r]

Büyük salonun en hâkim tarafına konmuş olan yuvarlak salon, icabında numaralar için sahne olarak...