• Sonuç bulunamadı

100 yıl önce yabancı gözüyle Türkiye:Modern şiirin babası Gerard de Nerval'in 1843 İstanbul anıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "100 yıl önce yabancı gözüyle Türkiye:Modern şiirin babası Gerard de Nerval'in 1843 İstanbul anıları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i S a y f a

7

1

MODERN

★ ★ ★

GERARD de NERVAL’in

ŞİİRİN

BABASI

1843

S

B

ELÇİKALI iktisatçı E- mile de Laveley’üı 1885’ de yazdığı, Balkan top- lumlanyla Osmanlı İmpara­ torluğuna ait izlenimlerini ve incelemelerini kapsayan «Tu- na’nın Berisi ve ötesi» adlı kitabından Türkiye ile ilgili kısımları iyi kötü özetlemeye çalıştık.

On tefri kalık bir yazı dizi­ sine Osmanlı İmparatorluğu ile geçen yüzyılda sadece sos­ yal, iktisadi ve politik yönden ilgilenmiş yabancıların görüş­ lerini yığarak okuyucuları sıkmak istemiyoruz. Bu ne­ denle yüz yıl önce Türkiye’ye gelmiş ünlü sanat adamlarının ülkemize ait yazılarından da yer yer örnekler vermeyi uy­ gun ve olumlu buluyoruz.

Ne yazık ki hakkımızda ya­ bancıların yazdığı toplumsal analiz ve araştırılar gibi ya­ bancı sanatçıların yazdığı e- debî yapıtlar da dilimize çev­ rilmiş değildir. Bu alandaki büyük boşluğu ortaya koy­ mak için elimizdeki kırık dö­ kük kaynaklara bakmak bile yetiyor.

1919’da Jean Ebersolt orta çağdan onatmcı yüzyıla kadar İstanbul’a gelip, İstanbul'u yazmış kişlerin bir listesini sıralamış. (Editions Ernest Leroux, 1919.)

RomanyalI Profesör N. Jor- ga’rnn da on beşinci yüzyıl­ dan günümüze kadar İstan­ bul’a gelmiş Fransız gezgin­ leri üstünde bir incelemesi var.

İSTANBUL

ANILARI

1717'de devrin bilginlerin­ den Pitton de Tornefort, kra­ lın emriyle şark yolculukla­ rıyla ilgili resimli bir kitap hazırlamış. Orada da İstanbul geniş bir yer alıyormuş. (Bu kitabı Türkiye’de çok aradık, bulamadık. Avrupa'da dahi kitap meraklıları büyük bir fiyakayla gösteriyorlar bu ki­ tabın ilk baskılarını.)

Fransız Akademisi üyelerin­ den Choiseul - Gouffier’nin dr 1782’lerde aynı konuda yazdı­ ğı bir kitap var.

Marsilya Akademisinden Guys de 1771’de epey şey

yaz-mış Osmanlı İmparatorluğu hakkında.

Baron de Tott’un «Tatarlar ve Türkler Üzerinde Gözlem­ ler» adlı kitabı ise hepsinin- kinden daha ünlü.

Willy Sperco da 1800’den 1955’e kadar İstanbul’a gel­ miş ve İstanbul’u yazmış Fransız yazarları üzerinde köklü bir araştırma yapmış.

Yeni yayınlanan «Alphonse de Lamartine ve İstanbul Ya­ zılan» dışında, yukarıda kıyı­ sından köşesinden listesini vermeye çalıştığımız yapıtla- nn hemen hiçbiri çevrilmiş değildir TUrkçeye— Bu da ne ölçüde ülkemizle ilgilendiği­ mizi başka bir açıdan ortaya koyuyor

galiba-.-GÉRARD DE

NERVAL’IN DOĞU

GEZİSİ :

önce modem şiirin babası sayılan bu büyük Fransız oza­ nı hakkında azıcık bügi ver­ meye çalışalım.

Nerval 1808’de Paris’te doğ­ du. Avare bir hayat yaşadı. Ondokuz yaşında Goethe’nin Faust’unu çevirdi Fransızca- ya. Öylesine güzeldir ki bu çe­ viri, bir daha Fransa’da hiç kimsenin akimdan bile geç­ medi aynı çeviriyi yapmak. Nerval’in daha başka Alman ozanlarından da birçok çeviri­ leri vardır Fransızcaya - Ama asıl büyük ünü, Fransız şii­ rine getirdiği buruk, sırlı, de­ rinliğine genişleyen sisli, bir anlam yeniliğinden ötürüdür. B ir Fransız edebiyat tarihçisi Nerval için:

— Hayatı düşler içinde gö ren, dış dünyayı hayallerinin oyunlarıyla süsleyen, zaman zaman en karanlık gönül de­ rinliklerini en an, en açık biçiminde ortaya döken, za­ man zaman da açık düşün­ celeri en esrarlı perdelere saran bir ozandır, diyor.

Nerval de kendisi için söy­ le dermiş:

— Şiir perisi içime tatlı dilli bir tanrıça gibi girer, ama oradan bir cadı gibi, acılar içinde inliye inliye çı­ kar...

Bu değerli ozan otuz üç

m

Ünlü şair 5 eylül 1843'de babasına yolladığı mektupta,

Ramazan ayını yaşayan İstanbul'u şöyle anlatıyordu:

«On günden beri şehir günün büyük bir kısmını uyku­

da geçiriyor. Ama geceleri her taraf ışık içinde. Sade­

ce kurabiye ve şekerle yaşıyor sanki millet...»

Eski İstanbul Dervişlerinin kıyafetleri...

yaşında sinir krizleri geçir- miye başlamış, bir çok kez akıl hastahanelerine girmiş çıkmış ve 1855 ocağında bir sabah Paris sokaklarındaki fenerlerden birine kendisini kravatından asmış olarak bu­ lunmuştur.

İşte bu Nerval 1840'da do­ ğuya doğrn uzun bir geziye çıktı. Aylardan kasımdı, ö n ­ ce Almanya’ya oradan da Avusturya’ya geçti. Görüp gezdiği yerlerden notlar yazı­ yordu «La Presse» gazetesi­ ne..

Her şeyden önce ozan ve gazeteci olduğu için, gittiği yerlerde diplomatları ziyaret ediyor, oralarda olup biten­ leri öğreniyor, her şeyi çar- çabuk katvnyor ve insanı hay ran bırakan bir incelik ve kesinlikle yazıyordu bunların hepsini.

İstanbul’a gelmeden önce bir süre Mısır’da, Suriye’de Kıbrıs’ta, Rodos’ta İzmir’de oyalandı. Gezisi uzadıkça uzuyordu. Geçinecek parası kalmamıştı. Türkiye’de 1843 ağustosunun sonlarına doğru «Journal de Constantinople» e dostu Theophile Gautier’ye

hitaben mektup biçiminde ya­ nlar yazmaya başladı.

5 Eylül 1843’de babası Dr. Etienne Labrunie’ye gönder- derdiği özel bir mektupta du­ rumunu şöyle anlatıyor;

«Ramazanın başından bert, AvrupalIların mahallesi sayı­ lan Taksim’de oturmaktan vazgeçtim İstanbul’un ta gö­ beğinde, Haliç’le deniz ara­ sındaki bir Hana yerleştim. Gayet tatlı bir yer burası. Üs­ telik de enfes bir manzarası var. Hanın adı Yıldız Han. Koskocaman bir bina. İçi İranlIlarla. Ermenilerle do­ lu. Kibar mı kibar insanlar hepsi. Tuttuğum oda dört duvardan ibaret çıplak bir oda. Ama portatif yolcu ya­ ğım, bir hasır, bir halı ve palmiyeden örülmüş bir ma­ sa ile kaabil olduğu kadar döşedim odayı. Konsere ya­ hut tiyatroya gitmek için Taksime davet edildiğim va­ kit, daha önce oturduğum Rum ailenin yanında kalıyo­ rum geceleri. Şunu da belirt­ mek gerekir ki Taksim çok pahalı. İstanbul’da ise şa­ rap içmemek şartıyla halkın yaşadığı biçimde çok daha ucuz yaşanıyor. Ramazan baş ladığından bu yana on gün­ den beri, şehir günün büyük bir kısmım uykuda geçiri­ yor. Ama geceleri her taraf ışık içinde. Sadece kurabiye ve şekerle yaşıyor sanki mil­ let. Hepsi de ucuz mu ucuz bunların. Halk gayet uysal, gayet yumuşak başlı. «Ama çok dikkatli ol» dedikleri so­ kak köpekleri bile sâkin ve sesiz. Yolların büyük bir kısmım baştan başa kapla- dıklan için şayet dikkat eder de bir taraflarına basmaz­ san, başka yerlerdeki köpek, terden çok daha uslu ve za­ rarsız. Akşam, Askerler çor­ ba dağıtıyorlar bu köpeklere. Ve bu garip kentin küçücük eğlencelerinden sadece bir tanesi bu.

de iyice yorulmayı göze al­ mak...»

Özel bir durum Nerval’in hem Türk halkını hem de olup bitenleri çabucak kavra­ masını kolaylaştırmıştır. Ozan eski dostu ressam Ca- milla Rogier’ye rastlamıştır İstanbul’da. CamiUe Rogier ermenilerle birlikte oturuyor­ du o sırada. Nerval’i de Pa­ dişahın Hazine Genel Müdü­ rü Duzoğlu Efendiyle yine Padişahın kuyumcusu Bogos efendiye tanıştırmıştı. Ayrı­ ca Nerval İstanbul'da fran- sızca olarak yayınlanan «Jo­ urnal de Constantinople»lin yazı işleri müdürü Deschamps ile de yakınlık kurmuştu. Nerval İstanbul’a ait anıları­ nı «Doğuya Yolculuk» adli kitabında toplamıştır. Dileriz ki bu kitap da yalanda çevri­ lir Ttirkçeye.

Ancak şunu da söylemek gerek ki İstanbul, Avrupa âdetlemin hızla akını ve hep birbirinin aynı olan ahşap evleri yüzünden Kahireye oranla çok daha az orijinal. O nedenle uzun süre kal mıyacağım burada. Buna karşılık deniz çeşit çeşit gö­ rüntüleri ve üç değişik uzan­ tısıyla tarif edilmez bir gü­ zellikte ve insan tür türlü bıkmıyor bu denize bakmak­ tan. Henüz İstanbul’un ne Yedikule ile Sirkeci arasın- dakl kısmım Eriliyorum, ne de Asya yakasındaki Üskü­ dar'ı. Her şeyi görmek için hem çok zaman lâzım, hem

Gérard de Nerval’in en iyi yorumcularından Profesör Jean Richer, ozanın İstanbul’­ la ilgili izlenimleri hakkında şunları söylüyor:

«— Nerval’in Türkiye’ye ait gezi hikâyeleri, sanıldığından çok daha objektiftir. Gerçi dışa ait gözlemlerinde nisbe- ten bir zayıflık vardır ama o dönemde ozan, kendi ruh­ sal bunalımlarıyla, kendisine ait meselelerle jjüyiik bir ge­ rilim içindeydi. Dışındaki dünyaya fazla bir İlgi göster- miyor, gördüğü yahut gördü­ ğünü sandığı şeyleri dilerse kitaplarda bulabileceğine ina­ nıyordu. İstanbul’da kaldığı sürece sadece Taksim’! ve şehrin merkezini gördü ve Ramazan gecelerindeki göste­ rileri seyretmekle yetindi. Türkçe bilmediği halde gece gündüz durmadan halkın so­ kaktaki yaşantısına karıştığı için, Türk karakterini fevka­ lâde iyi anladı. Türklerin İmparatorlukları İçinde gös­ terdikleri hoşgörüye duyduğu hayranlığı ozan nasıl anlatı­ yor bakın:

İstanbul'da dervişlerin âyinlerini görünce çok duygu- landım. Tanrının sözü hangi dilde olarsa olsun makbuldü onlar için. Üstelik kimseyi de flüt sesleriyle pervane gibi dönmeye zorlamıyorlardı. Oy­ sa Tanrıya karşı en yüce iba­ det buydu onlar için...»

Gérard d© Nerval 28 tem­ muz 1843’den 28 ekim 1842’e kadar kalmıştır İstanbul’da...

YARIN :■

Batılı komutanların görüşleri

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

i H

İ

H

H

*

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, modernleşme deneyimi, Mardin kentindeki 1915 yılında genişletilmeye başlanan ve Erken Cumhuriyet döneminde genişletilme çalışmaları devam eden Mardin

sonucudur. 385'te, yirmiüç ya~~na bast~~~nda, oldukça büyük ölçüde yeryüzünün yüzeyini ölçmek için gözlemler yapm~~ ; Khwârizm'in çe~itli yerlerinin enlemlerini

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek

Personelin nöbet değiştir­ mesi gibi nedenlerle hizmet ve bakım kesinlikle aksatıl­ mıyor.. Özetle diyebilirim ki hastaneyi eleştirmeye ola­ nak

Tiyatro dünyasının büyük ustası Muhsin Ertuğrul dün Levent Camimdeki törenden sonra Zincirlikuyu mezarlığın­ da toprağa verilmiştir.. Er- tuğrul’un tören

Eski OsmanlI ;vlet ve toplum yapısından ıi ve çağdaş bir toplum ya­ ma geçiş sürecinde denge- n iyi kurulması gerekiyordu, bir denge kurma ustası olan jstafa

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk