• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet gazetesi'nin bakışıyla Türkiye'de demokrasiye geçişte dönüm noktası:14 mayıs 1950 seçimleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyet gazetesi'nin bakışıyla Türkiye'de demokrasiye geçişte dönüm noktası:14 mayıs 1950 seçimleri"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

CUMHURİYET GAZETESİ’NİN BAKIŞIYLA TÜRKİYE’DE DEMOKRASİYE GEÇİŞTE DÖNÜM NOKTASI:

14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİ

DANIŞMAN

YRD. DOÇ. DR. MUSTAFA ARIKAN

Hazırlayan

REZZAN YÜCER

(2)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ... v ÖZET ... viii SUMMARY ... ix KISALTMALAR ... x GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİNİN TARİHİ ARKA PLANI A.CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN KURULUŞU VE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇME GİRİŞİMLERİ ... 8

B.İNÖNÜ DÖNEMİ VE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ ... 13

1. Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları ... 14

2. 1946 Belediye Seçimleri ve Genel Seçimler………...17

17 C.1950 GENEL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE BASIN-İKTİDAR İLİŞKİSİ…...……20

1.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Basın Kanunu Hakkındaki Görüşleri ve İktidara Yapılan Eleştiriler………....21

2.Çok Partili Hayata Geçiş Sonrasında Basın Politikalarında Önemli Değişiklikler.24 İKİNCİ BÖLÜM 14 MAYIS 1950 GENEL SEÇİMLERİNE KADAR CUMHURİYET’İN İKTİDAR VE MUHALEFET PARTİLERİNE KARŞI TUTUMU A.DEMOKRAT PARTİ’NİN İKİNCİ BÜYÜK KONGRESİ………...27

1.Demokrat Parti’nin Kongreyi Gerçekleştirme Amacı ... 27

2.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Tebliği ve Millet Partisi’nin Kongre Hakkındaki Düşünceleri………..30

3.Delegelerin Kongre Hakkındaki Görüşleri………...….…...31

4.Cumhuriyet Gazetesi Yazarlarının Kongre Hakkındaki Görüşleri. ... 30

B.YENİ SEÇİM KANUNU TASARISI ... 33

1.Demokrat Parti’nin Seçim Kanunu İle İlgili Görüşleri ... 35

2.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Seçim Kanunu Hakkındaki Düşünceleri ... 38

(3)

4.Cumhuriyet Gazetesi Yazarlarının Seçim Kanunu Hakkındaki Görüşleri ... 42

5.Seçim Kanunu İle İlgili Yapılan Radyo Konuşmaları ... 44

6.Yeni Seçim Kanunu'nun Özellikleri………..45

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 14 MAYIS 1950 GENEL SEÇİMLERİ A.SEÇİMLER ÖNCESİNDE YAŞANAN GELİŞMELER ... 47

1.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Seçim Hazırlıkları ... 48

2.Muhalefet Partilerinin Seçim Hazırlıkları İle İlgili Çalışmaları ... 53

3.Cumhuriyet Gazetesi Yazarlarının Seçim Hazırlıklarıyla İlgili Yorumları ... 58

4.Seçim Beyannameleri ... 59

a.Millet Partisi ... 59

b.Cumhuriyet Halk Partisi ... 60

c.Demokrat Parti ... 62

B.DEMOKRAT PARTİ’NİN İKTİDARA GELİŞİ ... 64

1.Cumhuriyet Halk Partisi’nin 14 Mayıs 1950 Genel Seçimleri Sonrasındaki Durumu...70

C.SEÇİMLERİN BASINA YANSIMALARI ... 75

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM YENİ İKTİDARIN İCRAATLARINA BAKIŞ A.ASKERİ VE BÜROKRATİK KADRODA DEĞİŞİKLİKLER ... 81

B.ARAPÇA EZAN MESELESİ ... 82

C.MUHTAR SEÇİMLERİ ... 88

D.BELEDİYE SEÇİMLERİ ... 89

E.İL GENEL MECLİSİ SEÇİMLERİ ... 90

F.KORE SAVAŞI VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NA ETKİSİ ... 91

1.Türkiye’nin Dış Politikası ve Kore Savaşı’na Girme Sebepleri ... 92

2.Kore Savaşı’nın İç Politikaya Yansımaları ... 96

a.Millet Partisi’nin Tepkisi ... 97

b.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Tepkisi ... 98

c.Barışseverler Cemiyeti’nin Beyannamesi ... 100

d.Beşinci Kol Propaganda Faaliyetleri ... 102

(4)

4.Basında Kore Savaşı İle İlgili Değerlendirmeler ve Yabancı Basından Alıntılar

... 104

5.Kore Savaşı’nın Türkiye Açısından Sonuçları ... 107

G. İKİNCİ MENDERES HÜKÜMETİ ... 109

SONUÇ ... 111

BİBLİYOGRAFYA ... 113

(5)

ÖNSÖZ

Türk basının tarihinin en önemli kurumlarından birisi olan ve Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte yayın hayatı başlayan Cumhuriyet gazetesinin; özellikle demokrasiye geçiş sürecinde bir dönüm noktası olan 14 Mayıs 1950 genel seçimleri öncesi ve sonrasında olaylara bakışını ve tavrını tespit amacı taşıyan bu çalışmanın adı; “Cumhuriyet

Gazetesi’nin Bakışıyla Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Dönüm Noktası: 14 Mayıs 1950 Seçimleri” olarak belirlenmiştir.

Bu çalışma, Cumhuriyet gazetesinin 14 Mayıs 1949- 14 Mayıs 1951 tarihleri arasında gerçekleşen temel siyasi olaylara bakışını, bu çerçevede gazete ile partiler arasındaki ilişkileri ortaya koymayı ve bu süreç içerisinde Türk siyasal yaşamındaki konumunu belirlemeyi amaçlar. Çalışmada, bu tarihler arasında gerçekleşen siyasal olaylar, 14 Mayıs 1950 genel seçimleri çerçevesinde ele alınacaktır.

Cumhuriyet’in ilan edilmesinden altı ay sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün Yunus Nadi’ye sağladığı destekle yayımlanmaya başlayan Cumhuriyet gazetesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçirdiği değişimler ve yaşadığı siyasi çalkantılardan da oldukça etkilenmiştir. Gazete, tek partili dönemde günün siyasi koşullarına göre çizgisini belirleyen bir yayın politikası takip etmiştir. Gazetenin yayın siyaseti Cumhuriyet Halk Partisi’yle aynı paralellikte gitmiştir fakat gazete İkinci Dünya Savaşı ile birlikte yayın politikasını değiştirmiş ve iktidar partisinin düşüncesine uygun olmayan yazılar yazdığı için hükümet tarafından sert bir şekilde cezalandırılmıştır. Bu yüzden gazete, çok partili dönemin başlarında basın özgürlüğünü savunan Demokrat Parti’ye daha yakın bir çizgi takip etmeye başlamıştır.

Bu çalışmada; 14 Mayıs 1949- 14 Mayıs 1951 tarihleri arasında gerçekleşen siyasi olaylar, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan “Genel Seçimler” çerçevesinde, Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberler ve yazarların bu dönemin siyasi olaylarını ele alan köşe yazıları incelenerek değerlendirilmiştir. Dönemin siyasal olaylarına kaynaklık eden bilimsel çalışmalara da tezde yer verilmiştir. Cumhuriyet gazetesinden başka; diğer bazı gazetelerden de yararlanılmıştır.

(6)

Girişte, siyasi hayat içerisinde basının rolü ve önemi, bu bağlamda Cumhuriyet gazetesinin kuruluşundan çok partili hayata geçiş dönemine kadar olan tarihçesinden bahsedilmiştir.

Birinci bölümde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşundan çok partili döneme kadar geçen süreç ele alınmıştır. İsmet İnönü’nün Şeflik dönemi, bu dönemde ortaya çıkan sorunlar, Demokrat Parti’nin muhalif parti olarak ortaya çıkması ve 1946 seçimleri değerlendirilmiştir. Basın kanununun Cumhuriyet gazetesi yazarları tarafından nasıl değerlendirildiği anlatılmıştır.

İkinci bölümde, 14 Mayıs 1950 seçimlerinin öncesindeki bir yıllık süreç ele alınarak incelenmiştir. Bu bağlamda gazetenin, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti’ye karşı tutumu ele alınmıştır. Hükümet tarafından basına getirilen sansürün gazetenin iktidara karşı tutumunda ne gibi değişiklikler yarattığı ortaya konulmuştur. Demokrat Parti’nin İkinci Büyük Kongresi’nin ve basın kanununun devletler arası ilişkileri nasıl etkilediği ve bu ilişkilerin basına yansıması incelenmiştir. Çıkarılan yeni seçim kanununun ülke içerisinde ne gibi değişiklikler meydana getireceği, seçim kanununun Cumhuriyet gazetesi yazarları tarafından nasıl değerlendirildiği, diğer ele alınan konular arasındadır.

Üçüncü bölümde, 14 Mayıs 1950 genel seçimleri süreci ele alınmıştır. Seçimler öncesinde yaşanılan gelişmeler, Demokrat Parti’nin iktidara gelişi ve hükümetin kuruluşu, seçim sonuçlarının özellikle Cumhuriyet Halk Partisi üzerindeki yansımaları, seçimlerin Türk basınında ve Türk basının gözünden yabancı basında nasıl değerlendirildiği Cumhuriyet gazetesinin bakışıyla tespit edilmeye çalışılmıştır.

Dördüncü bölümde, seçimler sonrasındaki bir yıllık süreç incelenmiştir. Birinci Menderes Hükümeti’nin icraatları ve yerel seçimler, Kore Savaşı’nın uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin konumunu nasıl etkilediği ve seçimlerin ülke içerisinde muhalif partiler ve halk üzerinde nasıl bir etki yarattığı değerlendirilmiştir.

Sonuçta, Cumhuriyet gazetesinin özellikle 1949-1951 yılları sürecinde Türkiye’deki siyasi gelişmeler ve iktidar değişikliği karşısındaki tavrı, bu tavırda bir değişiklik olup olmadığı konusunda elde edilen bilgiler ışığında bir değerlendirme yapılmıştır.

Çalışmanın kaynakları, TBMM Tutanak dergilerinden, 1949-1951 yılları arasında yayın hayatını sürdürmekte olan Cumhuriyet, Zafer, Ulus, Vatan gazetelerinden,

(7)

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgelerinden, konuyla ilgili kitap ve makalelerden, yüksek lisans ve doktora tezlerinden oluşmaktadır.

Bu çalışma esnasında destek ve yardımını gördüğüm danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARIKAN’a teşekkür ederim.

Rezzan YÜCER Konya, 2016

(8)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Rezzan YÜCER

Numarası 124202051004

Ana Bilim / Bilim

Dalı TARİH ATATÜRK İLKELERİ VE İNKİLÂP TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARIKAN

Tezin Adı

CUMHURİYET GAZETESİ’NİN BAKIŞIYLA TÜRKİYE’DE DEMOKRASİYE GEÇİŞTE DÖNÜM NOKTASI: 14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİ

ÖZET

Demokrat Parti, 1949’da İkinci Büyük Kongresi’ni yapmıştır. Bu kongrede “Milli Teminat Andı” isimli bir bildiri yayımlamıştır. Bildiriye göre, yapılacak olan yeni seçimde 1946 seçimlerinde yapıldığı gibi bir hile yapılırsa halk yasal yollardan hakkını arayacaktır. Halkın daha güvenli bir ortamda oy kullanmasını sağlamak için yeni seçim kanunu çıkarılmıştır. 16 Şubat 1950 tarihli “Yeni Seçim Kanunu”, seçimlerin “tek dereceli” ve “liste usulü çoğunluk” sistemine göre yapılacak düzenlemeleri içermektedir. Kanun ilk kez seçimlerde yargı denetimini getirmiştir.

Demokrat Parti muhalefetteyken vaat ettiği şeyler arasında ileri demokratik ülkelerde olan basın kanununa benzeyen bir basın hürriyeti de vardır. Son demokrasi mücadelesinde önemli bir rol oynayan basın genellikle Demokrat Parti’yi tutmuştur ve Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinde basının çok önemli bir yeri vardır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde önemli ölçüde bir başarı kazanarak tek başına iktidar olan Demokrat Parti, muhalefet döneminde basına vaat ettiği değişiklikleri ilk hükümet programına alarak basının geniş desteğini almıştır. 1950 yılında Demokrat Parti çıkardığı Basın Kanunu ile hükümetin basın üzerindeki denetimini büyük oranda kaldırmıştır.

Demokrat Parti’nin desteğini aldığı basın kuruluşlarından bir tanesi de Cumhuriyet gazetesidir. Cumhuriyet gazetesi, 1950 seçimlerinden önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin çizgisini takip etse de Halk Partisi’nin basın üzerinde uyguladığı sansür gazetenin görüşlerini basın özgürlüğünü savunan Demokrat Parti’ye doğru kaydırmıştır. 1950 seçimlerinden sonra her ne kadar gazete Demokrat Parti’ye karşı yakın bir tutum göstermiş olsa da yine de her iki partiye karşı mesafesini korumuş, gerektiğinde partileri eleştirmekten çekinmemiştir.

(9)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Rezzan YÜCER

Numarası 124202051004

Ana Bilim / Bilim

Dalı TARİH ATATÜRK İLKELERİ VE İNKİLÂP TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARIKAN

Tezin İngilizce Adı With the wiev of Cumhuriyet Newspaper, Amile stone for Democrocy in Turkey: 14 May, 1950 Elections

SUMMARY

The Democrat Party made its Second Grand Congress in 1949. In this congress, it was promulgated a memorandum called as “Milli Teminat Andı” (National Assurance Vow). According to the memorandum, if a manipulation was made at new election to be held as 1950 election, the public will claim rights thorough legal means. A new election law was enacted to provide public to vote in a safer environment. “New Election Law” dated 16 February, 1950 includes arrangements to be held according “single-stage” “list system majority”. The law first time brought with it judicial control for election.

The freedom of the press resembling press law in advanced democratic countries was among what Democrat Party promised while it was opposing. The press, which had an important role in the last democracy struggle, generally supported the Democrat Party and had an important role for Democrat Party to come into power. The Democrat Party, which came to power alone by having a great success on 14 May, 1950 election, included first government programme changes it promised while opposing and gained the support of press. Democrat Party substantially removed supervision of government on press with the Press Law in 1950.

One of the media institutions supporting the Democrat Party was the Cumhuriyet Newspaper. Cumhuriyet Newspaper was in favour of Republican People’s Party before 1950 election but because of censorship on press by Republican People’s Party it began to support the Democrat Party supporting the freedom of press. Although the Newspaper remained close the Democrat Part after 1950 election it had an edge against two parties and felt free to criticise the parties.

(10)

KISALTMALAR

ATAM: Atatürk Araştırma Merkezi BCA : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi BM : Birleşmiş Milletler

C. : Cilt

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi DP : Demokrat Parti

NATO : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü No : Numara

S. : Sayı

ss. : Sayfa Sıralaması

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi

(11)

GİRİŞ

Cumhuriyet Halk Partisi, 1950 yılına kadar süren yirmi yedi yıllık iktidarı boyunca, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi hayatında en önemli belirleyici kurum olmuştur. 1946 yılında, çok partili siyasal sistemin tercih edilmesinin ardından, Türkiye’de demokrasinin kurulabilmesi amacıyla çaba harcamış ve 1950 seçimlerinde, iktidarı Demokrat Parti’ye devretmiştir. 1950 seçimlerine kadar geçen süre içerisinde, kendisini çok partili siyasal sisteme adapte etme konusunda sancılı dönemler yaşamışsa da Cumhuriyet Halk Partisi, bir seçim kanunu hazırlamış ve siyasal vaatler üreterek iktidara aday bir parti olarak seçmenin karşısına çıkmıştır.1

1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşmeleri sırasında tasarının on yedinci maddesi2 tartışılırken Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak sert eleştiriler yapmışlardır. Bu yasanın görüşüldüğü günlerde adı geçen milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu'na “Dörtlü Takrir” adlı bir önerge vermişlerdir. Önerge, ülke ve parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını öngörüyordu. Ancak 12 Haziran 1945 tarihinde Dörtlü Takrir'in reddedilmesi Menderes, Koraltan ve Köprülü’nün partiden ihracı sonucunu doğurdu. Aynı gruptan olan Celal Bayar ise önce milletvekilliğinden sonra da Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifa etti. Celal Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını açıkladı. İnönü tarafından Çankaya Köşkü'ne çağrılan Bayar, Cumhurbaşkanı’ndan gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılan ve istifa eden bir grup milletvekili ile beraber Demokrat Parti’yi kurdu.3 Demokrat Parti’nin kuruluşu

yakın dönem Türk politik tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Demokrat Parti, tek parti -özellikle- milli şef döneminin eleştirisini temel politik eksen olarak belirlemiş ve kısa zamanda yönetimden hoşnut olmayan neredeyse toplumun tüm kesiminden destek

1Murat Karataş, “1950 Yılı Genel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Seçmeni İkna Çabaları”, History Studies International Journal Of History, C.VI, S.3, 2014, s.199.

2Kiracılar tarafından işlenen elli dönüm üzerindeki topraklar kamulaştırılıp yeniden dağıtılabilecek. Bkz. Çağlar Keyder-Şevket Pamuk, “1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Üzerine Tezler”, Yapıt- Toplumsal Araştırmalar Dergisi, S.8, 1984-1985, s.52.

3Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Türk Siyasal Muhafazakârlığının Kurumsallaşması ve Demokrat Parti, Ankara 2011, s.111.

(12)

almıştır. 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde Demokrat Parti’nin mutlak çoğunluk elde etmesi, partinin arkasına aldığı bu desteği göstermektedir.

Cumhuriyet dönemi Türk siyasi tarihinin bu önemli dönemecinin takip edilebileceği önemli gazetelerden birisi de Cumhuriyet’tir. Sadece çok partili siyasi hayata geçiş süreci değil, inkılâplarla yeni Türk devletinin şekillendiği süreci de bu önemli gazeteden takip etme imkanı bulunmaktadır. Bu sebeple, gazetenin yayın hayatına girişinden söz konusu döneme kadar geçirdiği sürece kısaca bakmak faydalı olacaktır.

Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi, gazetecilik hayatına İkdam ve Tasvir-i Efkar’da başlamıştır. 1910 yılında, İttihat ve Terakki Fırkası’nın yayımladığı Rumeli gazetesinde başyazar olmuştur. Gazeteci kimliğinin yanı sıra milletvekili de olan

Nadi, 1912’de ikinci dönem Aydın milletvekili olarak Meclis-i Mebusan’a girmiştir.4

Yunus Nadi, Birinci Dünya Savaşı’nın bittiği günlerde 2 Eylül 1918’de Yeni Gün gazetesini kurmuştur. Yeni Gün gazetesi, Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiş, bu nedenle de İstanbul Hükümeti’nin, hükümet yanlısı İstanbul basınının ve işgal kuvvetlerinin baskılarına maruz kalmıştır. İstanbul’da çıkmaya devam eden Yeni

Gün gazetesi 17 Mart 1920’de İngilizler aleyhinde yazılan makaleler gerekçe gösterilerek

İngiliz askerlerince basılmıştır. Gazete, işgal güçlerinin baskısı yüzünden zaman zaman kapatılma cezası ile karşı karşıya kalmış ve bu yüzden Eski Gün adıyla çıkmaya devam etmiştir.5 Bu olay üzerine Yunus Nadi, Mustafa Kemal Paşa’nın yanına, Ankara’ya

geçmeye karar vermiştir.6

Mustafa Kemal Atatürk, devrimler sırasında İstanbul basını ile Ankara arasında bir problem olmasını istemediği ve iktidar ile basın kurumlarının aynı çizgide yürüdüklerini görmek istediği için 16 Mart 1923’te İzmit’te İstanbul basınının ileri gelen temsilcileriyle bir toplantı yapmıştır. İstanbul’daki muhalif basına karşı hükümeti ve iktidarı savunacak güçlü bir iktidar yanlısı basına ihtiyaç duyulduğundan Vakit ve Akşam gazetelerine ilaveten Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinin de çıkarılmasını istemiştir.7

4Fırat Kozok, 1938-1946 Yılları Arası Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Politikası, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2007, s.37. 5Ayşe Elif Emre Kaya, Demokrat Parti Politikalarının Cumhuriyet Gazetesinde Ele Alınış Biçimleri (1950-1960), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 2009, s.12-13.

6Işıl Sağlam, Cumhuriyet Gazetesine Göre Türkiye’de Ekonomi- Politik (1930- 1945), Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Denizli 2012, s.12.

(13)

Milli Mücadele kazanıldıktan sonra Mustafa Kemal Atatürk devrimlerle yeni Türkiye'nin kuruluş sürecini başlatmıştır. Bu durum gelenekleri koruma yanlısı olan kişileri oldukça tedirgin etmiştir. Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa'nın yakın arkadaşları olan kişiler ve İstanbul basını, ona ve devrimlerine karşı muhalefete geçmiştir.8 Bu şartlarda Mustafa Kemal, muhalefete karşı halkı aydınlatmak,

Cumhuriyet’i ve devrimleri savunmak istemiş ve bu sebeple İstanbul basınına karşı bir gazete çıkarma kararı almıştır. Gazi, Yunus Nadi ile yaptığı bir görüşmede bu isteğini şu sözlerle ifade etmiştir: “Bak çocuk, ne yapalım seninle. İstanbul’da Babıali’nin

göbeğinde, bütün bu Cumhuriyet düşmanı ve hilafet yanlılarına karşı mücadele verecek bir gazete çıkaralım. Benim ‘Hakimiyet-i Milliye’ ve senin ‘Anadolu’da Yeni Gün’ aşağı yukarı şimdiye kadarki görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Gazetenin adı da yeni rejimimiz Cumhuriyet ile özdeş olsun. ‘Cumhuriyet’ koyalım adını.” Yunus Nadi bu

teklifi kabul etmiştir.

Cumhuriyet’in yayına hazırlanması 1924 yılının sonlarına doğru tamamlanabilmiş

ve ilk sayısı 7 Mayıs 1924’te çıkarılmıştır. Yunus Nadi, Ankara’da Basın Yayın Genel Müdürü olarak çalışan Zekeriya Sertel’e İstanbul’da birlikte çalışmayı teklif etmiştir. Zekeriya Sertel de bu teklifi kabul etmiştir.9 Yayına başladıktan sonra Cumhuriyet gazetesi, devrimlerin savunucusu olacak ve bu devrimlerin halka benimsetilmesinde büyük hizmetler yapacaktır.10

Yunus Nadi, sahibi de olduğu Cumhuriyet’in ilk sayısındaki “Okuyuculara

Sunuş” adlı başyazısında, gazetenin ilkelerini şu şekilde ortaya koymuştur:

“Haber sütunu okuyucunun sütunu ve sayfasıdır. Okuyucu o sütunlarda olayların doğruluk taşıyan, yanlışlardan ve yanıltmacalardan uzak kalan bir yankısını görmek ister, bu amaçla gazeteciliğin geliştiği ülkelerde haber sayfalarıyla makale sayfaları birbirinden ayrılmıştır. Haber sayfalarında gazeteci, yalnız olayları yazmak ve tespit etmekle yetinmek zorundadır. Gazetecinin düşünce ve yetkilerini bildirmeye yetkili olduğu sayfa, makale sayfasıdır. Gazete sahiplerinin, gazetede söz söylemeye yetkili oldukları ancak bu sayfadır. Biz de çağdaş gazetelerin benimsediği ve uyguladığı bu temel ilkeyi gazetemizde uyguluyoruz.”11

8Fatma İçöz, İkinci Dünya Savaşı ve Yunus Nadi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2006, s.7.

9Kozok, Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Politikası, s.39-40. 10Emin Karaca, Cumhuriyet Olayı, İstanbul 1994, s.30.

(14)

7 Mayıs 1924 tarihinde yayın hayatına başlayan Cumhuriyet’in ilk sayısı sekiz sayfadan oluşur. Birinci sayfası, Mustafa Kemal’in beyanatlarına, Türkiye’nin dış politikasında yaşanılan olaylara ve Yunus Nadi’nin kaleme aldığı gazeteyi tanıtan bir yazıya ayrılmıştır. İkinci sayfası yorum ve makale ağırlıklı düzenlenmiştir. Bu sayfa okuyucuyu eğitmesi, yetiştirmesi ve yurt sorunlarını anlatarak Türk düşünce hayatına hizmet etmesi nedeniyle övülmüştür. Üçüncü sayfa haber ve yazıların devamı niteliğindedir. Ayrıca devam eden sayfalarda çocuk, kadın, spor ve iktisat ile ilgili konulara da sütunlarda yer verilmiştir.12

1920’lerin sonlarında bilimsel yazılara önem verilmeye başlanmıştır. 24 Nisan 1928 tarihinden itibaren bilimsel ve teknolojik gelişmeler yazı dizisi haline getirilmiştir.13

Gazete sütunlarında reklamlara da geniş yer verilmiştir. 1930 yılından itibaren gazetede ilanlar da yer almaya başlamıştır. Siyah beyaz özelliğiyle tanınan Cumhuriyet gazetesi, 28 Şubat 1930’da yayımlanan yarım sayfalık Türkiye İş Bankası’na ait ilk renkli reklamını da basmıştır.14

Gazetenin ilk yazar kadrosu arasında; Zekeriya Sertel, Hasan Bedreddin, Reşat Ekrem, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Muharrem Feyzi, Ahmet Refik, Ahmet Hidayet, İsmail Habib Sevük, Turhan Tan beyler yer almıştır. Muhabirliklere ise Fuat Bey, İhsan Bey, Ankara muhabirliğine de Mekki Said (Esen) getirilmiştir. Daha sonra kadroya Abidin Daver, Nazım Ulusoy, Burhan Felek, Elif Naci, Hamdi Varoğlu gibi isimler de katılmıştır. 1930 yılında Yunus Nadi Bey, gazetenin başyazarlığını yapmıştır. Kemal Salih Sel de Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürütmüştür.15

1924 yılında yayın hayatına başlayan gazetenin ilk fiyatı üç kuruş iken, iki yıl sonra beş kuruşa, 1943’te ise önce sekiz sonra on kuruşa çıkarılmıştır. Gazetenin aynı yıl içerisinde iki defa zam yapmasının sebebi İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılardır.16 Gazete yayın hayatına yedi binlik tirajla başlamıştır. Dört yıl içerisinde de

tirajı sekiz-dokuz bine yükselmiştir. On yıl sonra tirajını otuz bin aralığına çıkarmıştır.17

12Kaya, Demokrat Parti Politikaları, s.22-23.

13Aysun Köktener, Bir Gazetenin Tarihi Cumhuriyet, 2005, s.25. 14Köktener, Cumhuriyet, s.34.

15Kozok, Cumhuriyet Gazetesinin Genel Yayın Politikası, s.42. 16Köktener, Cumhuriyet, s.22-23.

(15)

İkinci Dünya Savaşı yıllarına gelindiğinde okuyucu sayısında büyük bir atak yapan gazetenin tirajı altmış iki bin olmuştur.18

1946 yılında Cumhuriyet’in başyazılarını genellikle Nadir Nadi yazmıştır. Ama Abidin Daver’in başyazıları da bu dönemde sık sık gazetede yer almıştır. Gazetede fıkra köşesi olan Doğan Nadi de, 1947 yılında birkaç başyazı yazmıştır. 1945 yılında başladığı “Bir Dakika” başlığı altındaki fıkralarını 1950’li yıllarda da yazmayı sürdürmüştür. 1951’de Cumhuriyet’te çalışmaya başlayan Yaşar Kemal, Anadolu hakkında röportajlar yapmış ve bu röportajları, “Anadolu Notları” adı altında; Reşat Enis de “Şehirden

Röportajlar” ile gazete yazılarını yayımlamıştır. En ünlü muhabirlerinden biri de Metin

Toker’dir. Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosunu 1952’ye kadar Mekki Sait Esen yönetmiştir. Doğan Nadi, gazetedeki yazı hayatının yanı sıra yazı işlerinin yönetimi görevinde de bulunmuştur.19

İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle Cumhuriyet gazetesi, dört sayfa yayımlanmıştır. 1950’li yıllarda ekonomik durumun düzelmeye başlamasıyla gazetenin sayfa sayısı önce sekize sonra ona çıkmıştır. Birinci sayfada imzasız yayımlanan ve daha çok güncel olayları konu alan “Hem Nalına Hem Mıhına” sütununda genellikle Abidin Daver popüler yazılar yazmıştır. Bazı zamanlar Hamdi Varoğlu imzasına da rastlanır. Ali Ulvi Ersoy’un 9 Kasım 1950’de Cumhuriyet’e girmesiyle düzenli olarak gazetede karikatürler yayımlanmaya başlamıştır. 1940 yılından itibaren gazetenin üçüncü sayfasında “Siyasi İcmal” köşesinde yazan Ömer Rıza Doğrul 1950’de ayrılmış ve yerine Ömer Sami Coşar gelmiştir.20

Cumhuriyet gazetesi çok partili dönemde özellikle 1950’lerde ekonomik ve ticari

faaliyetlerin gelişmesiyle ülke ve şehir haberlerine daha çok önem vermeye başlamıştır. Gazete, “Kore Ekleri” ile savaş haberlerini ve fotoğraflarını Türkiye’ye ulaştırmıştır.

Yukarıdaki bilgiler ışığında Cumhuriyet’in, yayınlandığı dönem, gazetenin sahibinin ve aileden bazı fertlerin yazar kadrosunda yer alması ve kamuoyu üzerindeki etkisi dikkate alındığında; hem Türk basın tarihinin hem de siyasi tarihin önemli kurumlarından olma özelliğini taşıdığını söylemek mümkündür.

18Köktener, Cumhuriyet, s.26. 19Köktener, Cumhuriyet, s.85-86. 20Köktener, Cumhuriyet, s.86-88.

(16)

Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün ardından Cumhuriyet Halk

Partisi’nin politikalarından rahatsızlık duymuş, 1940’lı yıllara gelindiğinde ise yönetim ile arası açılmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyet’in yazarları Alman yanlısı bir tutum izlemekle suçlanmışlardır. Bu durum hükümetle gazeteyi karşı karşıya getirmiştir. Dış politikanın hassaslaştığı bu dönemde gazete kapatılma kararıyla karşılaşmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Türk siyasi hayatında ve

Cumhuriyet gazetesinde önemli yönetimsel değişiklikler yaşanmıştır.

Dönemin iktidarları İkinci Dünya Savaşı yıllarında basın üzerinde sıkı bir denetim kurmuştur. İnisiyatif İçişleri Bakanı ve Başbakanın eline geçmiştir. Gazetelerde çıkan eleştiri mahiyetli yazılar tamamen hükümetin isteği doğrultusunda yayımlanmıştır. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya bu özgürlük hakkında, “En iyi özgürlük ülkenin çıkarına

uygun, ulusun karakterine uygun, devletin haklarını ve çıkarlarını koruyan özgürlüktür.”

demiştir.21

İkinci Dünya Savaşı’nın gerçekleştiği dönemde basın üzerindeki diğer bir denetim mekanizması da sıkıyönetimdir. Sıkıyönetimin gazeteleri kapatma yetkisi vardır. Hükümetin basın üzerinde uyguladığı sıkı denetimi kolaylaştıran önemli bir başka siyasi faktör de büyük gazete sahiplerinin aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olmalarıdır.22

Bu dönemde Cumhuriyet gazetesi yazar kadrosu içinde de Türkiye’nin dış siyaseti konusunda bazı bölünmeler olmuştur. Gazetenin başyazarları Yunus Nadi ve Nadir Nadi’nin savaşın gidişatı ve Sovyetler Birliği’ne karşı tutumu farklıdır. Yunus Nadi, Atatürk’ün kendisine destek çıkması ve milletvekili olması sebebiyle o dönem Sovyetler Birliği ile olan ilişkilere destek vermiştir. Fakat Nadir Nadi Sovyetlere karşı dostane bir tutum sergilememiştir. O, Sovyetlerin Batı dünyası için her zaman bir tehlike unsuru olduğunu ifade etmiştir.23

Cumhuriyet gazetesinin diğer başyazarı Abidin Daver, dış politikada İngiliz

yanlısı bir tavır sergilemiştir. Yazılarında “…İngilizler ve Fransızlar adeta Almanlara

soğukkanlılık ve insanlık dersi veriyorlar. İngiliz uçakları bütün Almanya’nın üzerinde

21Şerif Demir, “İktidar- Basın İlişkilerinin Türkiye’de Görünümü (1918-1960)”, The Journal of Academic Social Science Studies, C.V, S.6, Aralık 2012, s.129.

22İçöz, Yunus Nadi, s.8.

(17)

uçuyorlar, bomba yerine beyannameler atıyorlar.” demiştir.24 Abidin Daver, hükümetin

politikasına paralel olarak yazılarında zaman zaman tavır değişiklikleri göstermiştir. 1945-1950 yılları arasında Demokrat Parti basın özgürlüğünün en büyük savunucusu olmuştur. Bu dönemde pek çok gazete muhalif partiyi desteklemiştir. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara geldiği zaman gazetecilerin birçoğunda basın sorunlarının çözüleceği kanısı oluşmuştur. Bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisi taraftarı gazetelerin bir kısmı Demokrat Parti’yi desteklemeye başlamıştır. Bu gazetelerden birisi de Cumhuriyet gazetesidir. Cumhuriyet, bir muhalif partinin varlığını demokrasinin gereği olarak gördüğü için, Demokrat Parti’nin kuruluş sürecinde yeni partiyi destekleyen yazılar yazmıştır ama partiye de mesafeli yaklaşmaktan da geri durmamıştır. Demokrat Parti’nin Arapça ezan okuma yasağının kaldırılmasına ilişkin çıkardığı kanun Cumhuriyet gazetesi ve Demokrat Parti arasında ilk gerginliğin yaşanmasına neden olmuştur. Ama sebep ne olursa olsun gazete, 1949-1951 yılları arasında Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında dengeli bir tutum izlemeye çalışmıştır.

24Abidin Daver, “Şiddet Harbi İnsani Değildir”, Cumhuriyet, 6 Eylül 1939, s.1-5; Aliye Uçar, İkinci Dünya Savaşı’nda Cumhuriyet Gazetesi’nin Dış Politika Değerlendirmesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 1992, s.10.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİNİN TARİHİ ARKA PLANI A. CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN KURULUŞU VE ÇOK PARTİLİ

HAYATA GEÇME GİRİŞİMLERİ

Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından sonra 11 Ağustos 1923 tarihinde ikinci dönem TBMM üyelikleri için yapılan seçimlerin ardından meclise yalnızca Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini yaptığı yetmiş iki seçim çevresinden gelen kişilerden iki yüz yetmiş üye girebilmiştir. Lozan görüşmelerinin anlaşmayla sonuçlanması ve Türk Devleti’nin bağımsızlığının uluslararası alanda da kabulüyle artık Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin25 işlevini kaybettiğini görmekteyiz. Bunun farkında olan

Mustafa Kemal Paşa, gelecekte düşündüğü devrimleri hayata geçirebilmesinde araç olabilmesi için Cemiyetin fırkalaşması çalışmalarını başlatmıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Halk Fırkası’nın kuruluşuna ilişkin ilk açıklamasını 7 Aralık 1922 tarihinde yapmış ve bu açıklamasında “Halk Fırkası” adını kullanmıştır. O, eşitlik esasına dayalı, çağdaş ve teknolojiyi takip eden bir parti kurma isteğini şu sözlerle ifade etmiştir: “Saygıdeğer Efendiler, her yerde, siyasi parti kurma konusunda da halkla uzun

sohbetler yaptım. 7 Aralık 1922 tarihinde Ankara basını vasıtasıyla, halkçılık ilkesine dayanan ve ‘Halk Fırkası’ adını taşıyan siyasi bir parti kurmak niyetinde olduğumu açıklayarak, bu partinin nasıl bir program yapması gerekeceği konusunda, bütün vatanseverlerin, ilim ve fen adamlarının yardım ve işbirliğine başvurmuştum…” 26

Halk Fırkası’nın kurulması için yapılan çalışmalar, 9 Eylül 1923 tarihinde fırkanın kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 11 Eylül 1923'te yapılan seçimde fırkanın Genel Başkanlığı’na TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa ve Genel Sekreterliği’ne de Recep Peker getirilmiştir.27

25Durmuş Yalçın-Yaşar Akbıyık, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, C.I, Ankara 2005, s.418-419; Abdulkerim Saka, 14 Mayıs 1950 Seçimleri Ekseninde Muhalefet ve İktidarın Sesi Olan Zafer ve Ulus Gazeteleri Üzerine Bir İnceleme, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2015, s.18-19. Mondros Mütarekesi’nden sonra Anadolu’nun ve Rumeli’nin çeşitli şehirlerinde, işgallere karşı kurulan milli cemiyetlerin 7 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresi’nde birleştirilmesinden sonra oluşan yeni cemiyete verilen isimdir. Bkz. www.uludagsozluk.com, erişim tarihi:9.2.2016.

26Kemal Atatürk, Nutuk (1919-1927), Ankara 2006, s.485.

27Cemalettin Taşkıran, “Atatürk Döneminde Demokrasi Denemeleri (1925-1930)”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C.IV, S.14, 1994, s.257.

(19)

Halk Fırkası, 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılında ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından 1927’de “Cumhuriyetçilik,

Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik” şeklinde sıralanan dört temel ilke benimsenmiş, bunlara

1935 yılında “Devletçilik” ve “İnkılapçılık” ilkeleri de eklenerek partinin ilkeleri altıya çıkarılmıştır. Kurucusu ve ilk genel başkanı olan Mustafa Kemal'in önderliğinde kurulan Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet’i kuran, saltanata ve hilafete son veren, ulusal birliğin oluşturulmasında öncü roller üstlenen bir siyasi partidir. Modern bir cumhuriyetin oluşturulması için başta hukuk, eğitim ve toplumsal alanda gerçekleştirilen reformlara öncülük eden parti, bu bağlamda bir ulus devlet projesinin kurucu unsuru olarak önemli tarihsel işlevleri yerine getirmiştir.28

Tek parti döneminde iki kez çok partili düzene geçme girişimi olmuştur. Birincisi Mustafa Kemal Paşa'nın isteği dışında kurulan Kazım Karabekir’in lideri olduğu

“Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” diğeri ise Mustafa Kemal Atatürk tarafından Fethi

Okyar’ın kurmasına izin verilen “Serbest Cumhuriyet Fırkası”dır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Halk Fırkası’ndan istifa edenlerin oluşturduğu bir grup milletvekili tarafından 17 Kasım 1924 tarihinde kurulmuştur. Kazım Karabekir Paşa fırkanın genel başkanlığına getirilmiş, Ali Fuat Cebesoy genel sekreter, Rauf Orbay ve Adnan Adıvar da fırkanın ikinci başkanı olmuşlardır. Fırkanın kurulmasından dört gün sonra İsmet İnönü hükümeti istifa etmiş yerine, Fethi Okyar hükümeti kurmakla görevlendirilmiştir.29

17 Kasım 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kuruluşundan itibaren popülist bir politika izleyerek radikal değişimlerden çok, var olan yapının devamını savunmuştur, yeni değişikliklerin yapılmasına karşı çıkmıştır. Buna karşılık Cumhuriyet Halk Fırkası, çağdaş bir Türkiye’yi yaratmaya çalışmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Cumhuriyet Halk Fırkası yönetimleri arasındaki temel fark; birincisinin muhafazakarlığı bir siyasal araç olarak kullanması, ikincisinin ise toplumun isteklerinin yerine radikal bir değişim projesine sahip olmasıdır. Her iki partinin kökenlerine bakıldığında, asker kökenliler Halk Partisi’nde, diğer partiye nazaran sayıca daha azdı. Bu düşünceden hareketle de orduyu siyasetten uzak tutmak için askerlerin seçimlerde oy kullanması bile yasaklanmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası,

28Hakkı Uyar, “Atatürk Dönemi İç Politikası”, Yakın Dönem Türk Politik Tarihi, 2011, s.53-54. 29Evren Altınkaş, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında İki Demokrasi Deneyimi: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası” Akademik Barış Dergisi Uluslar Arası Hakemli Sosyal Bilimler E- Dergisi, Mart-Nisan 2012, s.29.

(20)

bünyesinde bulunan eski generaller dolayısıyla ordudan destek almıştır. Partinin büyük ölçüde eski İttihatçılardan oluşması ve bu kesimin Anadolu’daki varlığı partiye avantaj sağlamıştır. Bütün bu etkenleri göz önünde bulunduran parti yöneticileri kısa zamanda TBMM’de kontrolü ele alacaklarını düşünmüşlerdir.30

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye’de ilk olarak çok partili rejimi sağlayan bir fikir partisi olarak, ülkenin iç ve dış durumu nedeniyle ancak yedi ay varlığını sürdürebilmiştir. 1925 yılının Şubat ayının ortalarında ülkenin doğusunda baş gösteren Şeyh Sait İsyanı, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası için sonun başlangıcı olmuştur. İsyanın bastırılmasında Fethi Okyar Hükümeti’nin yetersiz kalması ve yerine geçen İsmet Paşa’nın sert önlemler içeren bir program uygulaması, ülke siyasetinde olağanüstü durumlar yaratmıştır. Takrir-i Sükûn Kanunu31 ve İstiklal Mahkemeleri’nin ülke çapında

başlattığı yargılamalar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası içerisindeki kişileri de içine alan bir boyuta yükselmiştir. Şeyh Sait İsyanı’nın bastırılması için alınan bu önlemler, Ankara Hükümeti’ne, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ve devrimlerin önündeki engellerin kaldırılması için uygun bir ortam sunmuştur. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla ilgili fırka, 3 Haziran 1925’te kapatılmıştır.32

1920’li yılların sosyal ve ekonomik sorunlarıyla bunalan toplumda, hükümete karşı hoşnutsuzluklar artmaya başlamıştır. 1922-1930 yılları arasındaki devrimler de, hükümete karşı bir tepkinin doğmasına neden olmuştur. Sanayileşme siyaseti, alkollü içkiler, sigara, şeker, tuz ve deniz nakliyatının devlet tekeline alınması bu hoşnutsuzluğu daha da arttırmıştır. Hükümetin uyguladığı devletçi ekonomi politikası, ekonomik durgunluğa neden olmuştur. Dahası, 1928-1929 yıllarında tarımda daha az mahsul alınmıştır. Cumhuriyet Halk Fırkası üyelerinden bazılarının pozisyonlarından yararlanarak kişisel kazanç ve çıkarlar sağlamaları da halkın tepkisini arttırmıştır. Arazi Vergisi ve Ağnam Vergisi gibi vergileri ödemekte zorlanan köylüler, tefecilerden borç almak zorunda kalmış ve genellikle borçlarını ödeyemedikleri için tefeciler tarafından arazilerine el konulmuştur. Demiryolu inşası için yapılan harcamalar nedeniyle tarıma verilen hükümet desteği yetersiz kalmıştır. Tüm bunlara, 1929 Dünya Ekonomik

30Uyar, “İç Politika”, s.55.

314 Mart 1925’te TBMM’de kabul edilen, hükümete olağanüstü yetkiler veren kanundur. Bkz. Dursun Gök,

İkinci Büyük Millet Meclisi Dönemi (1923-1927), Konya 2002, s.210.

32Resul Babaoğlu, “Nutuk ve Hatıralar Ekseninde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Olayı ve Süreci”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, C.II, S.22, 2012, s.102.

(21)

Buhranı’nın33 etkileri de eklenince, hükümete karşı tepkiler sürekli büyümüştür. Geniş

halk kitleleri iyice yoksulluk ve sefalet altına girince hükümetin aleyhinde, ekonomik ve sosyal meselelerde başarısız olduğu yolunda genel bir kanaat oluşturmuştur. Sorunları fark etmeye başlayan Mustafa Kemal Atatürk, hükümetin icraatlarının geldiği bu aşamada yeni bir alan açarak mevcut siyasal ve ekonomik durağanlığa son vermek istemiştir. Bu girişimin en büyük neticesi ise bir süre sonra tek partiye karşı bir muhalefet partisinin kurulması olacaktır. İktidardaki İsmet Paşa Hükümeti’nin tek parti sistemi içerisindeki denetimsizliğinin ekonomi politikasındaki yanlı kararlarının düzeltilmesini imkansız kıldığı, bunun için de hükümetin denetlenmesi gerektiği yönündeki görüşlerine katılan Mustafa Kemal Paşa, çözümü kendi kontrolü altında bir muhalefet partisinin kurulmasında görmüştür. Buna göre, devletçi bir ekonomik görüşe sahip İsmet Paşa Hükümeti’ne karşı, muhalefet partisi liberal bir görüşte olacaktır. Ayrıca yeni parti, halkın mevcut gerginliğinin azalmasına da yardımcı olabilecektir.34

1930 yılı başlarında çok partili hayata geçilecek olması fikri olgunlaştıktan sonra bu partinin liderinin kim olacağı konusu ile partinin ismi Ankara’da tartışılmaya başlandı. Bu arada Büyükelçilik görevinde bulunan Fethi Okyar’ın Paris’ten izinli geldiği dönemlerde Mustafa Kemal Paşa ile ülkenin iktisadi durumu hakkında görüşmeler de yapmaktaydı. Hem Fethi Okyar’ın ekonomik görüşlerinin uyuşması hem de onunla arkadaşlıklarının çok köklü bir geçmişe dayanması sebeplerinden yeni partinin kurucusu olarak ilk akla gelen isim de Fethi Okyar oldu. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşuna ilişkin ilk görüşmeler Yalova’da Mustafa Kemal, Fethi Okyar, İsmet İnönü ve bazı ileri gelenler arasında 24-30 Temmuz tarihleri arasında yapıldı. Partinin ismi, görüşmeye katılanlar tarafından Fethi Okyar’ın kaldığı Necmettin Molla Köşkü’nde Gazi'nin teklifiyle kararlaştırıldı. Bu görüşmelerde onun üzerinde durduğu en önemli konu, yeni partinin laiklik konusunda hassas olmasıydı. Ona göre yeni kurulacak parti hem liberal hem de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın solunda bir parti olmalıydı. Bu durumun

331929’da Amerika’da başlayan dünya ekonomik bunalımı 1930 yılından itibaren Sovyet Rusya dışında bütün ülkeleri etkilemiştir. Bu büyük kriz, toplam arz fazlalığı karşısında toplam talebin azalması ve fiyatların genel düzeyinin düşmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bkz. https://www.ekodialog.com, erişim tarihi: 18.2.2016.

34Barış Ertem, “Siyasal Bir Muhalefet Denemesi Olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası”, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, C.I, S.2, Aralık 2010, s.72; Aytaç Yıldız, “Erken Cumhuriyet Döneminde Siyasal Muhalefet ve Eleştirinin Sınırları: Yarın’ı Okumak”, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, S.8, Yaz 2013, s.785.

(22)

en önemli nedeni Cumhuriyetle birlikte yapılan yeniliklerin daha iyi korunacağı düşüncesiydi.35

Fethi Okyar tarafından Gazi'nin isteği ile 12 Ağustos 1930 tarihinde kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası halktan büyük bir ilgi görmüştür. Bu ilgi Halk Partisi’nde tedirginlik yaratmıştır. Çünkü Halk Partisi ileri gelenleri hiçbir zaman Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı iktidara aday bir parti olarak düşünmemişlerdir. Onlar için bu parti, küçük ve tehlikesiz bir muhalif parti olarak TBMM’de bulunacak, küçük çaplı eleştiriler yapacak ve bu eleştirileri yapabilmesi için partiye gerekli milletvekilleri Halk Partisi tarafından verilecekti. Fethi Okyar’ın iktidara aday olduklarını açıklaması ve halktan gördükleri ilgi Halk Partisi yöneticilerini Serbest Cumhuriyet Fırkası’na karşı daha çok hırslandırmıştır.36

Bazı halk kesimleri, Cumhuriyet Halk Fırkası aleyhine tezahüratta bulunmuş ve birçok yerde devrimlere ve laikliğe karşı gösteriler yapmıştır. İzmir'de görüleceği üzere bir kısım kişiler şapkalarını yere atıp çiğnemeye başlamışlardır. Bu durum ülkede kargaşanın ve devrimler aleyhine olayların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası’na göre Serbest Cumhuriyet Fırkası, içerisinde laikliğe karşı gelen kişileri barındırıyordu ve kapatılması gerekliydi. Cumhuriyet Halk Fırkası aleyhine ülke içinde yaşanılan olumsuz olaylar karşısında Fethi Okyar 17 Kasım 1930’da partinin kurucusu olarak kendi partisini feshetmiştir.37

Cumhuriyet Halk Fırkası, çok partili cumhuriyet düzeninin tüm görevlerini üstüne alacak, hiçbir ayrıntı gözetmeksizin tüm ulusu kendi içinde toplayacak bunun için de herkesin birlikte ve eşit şekilde çağdaş uygarlık seviyesine varabilmesini sağlayan bütün kurallara ve yetkilere sahip olacaktı. Cumhuriyet Halk Fırkası, geriye Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan bir şey bırakmak istememiştir. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın bütün merkez ve taşra örgütleri kapatılmıştır. Fakat belediye seçimlerinde bu partiden katılıp da kazanan belediye başkanları vardır. Çıkarılan bir Danıştay kararı ile fırkanın kazandığı bütün belediye başkanlıkları iptal ettirilmiştir. Dolayısıyla parti belediye başkanları görevlerinden alınmış ve tek partili düzenin tamamen kurulması sağlanmıştır.38

35Kadir Şeker, “Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Kurulması ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Gelişmelere Bakışı”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S.32, Ağustos 2014, s.4. 36Uyar, “İç Politika”, s.56-57.

37Taşkıran, “Demokrasi Denemeleri”, s.261. 38Taşkıran, “Demokrasi Denemeleri”, s.264.

(23)

B. İNÖNÜ DÖNEMİ VE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 tarihinde vefat etmesinden bir gün sonra cumhurbaşkanlığı oylaması yapılmıştır. Üç yüz seksen yedi milletvekilinden oluşan meclisteki seçime üç yüz kırk sekiz milletvekili katılmış ve kullanılan oyların tamamı İsmet İnönü’ye verilmiştir. Böylece İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı seçilmiştir. Cumhurbaşkanı seçiminden sonra aynı gün yeni kabinenin kurulması görevini İnönü, Celal Bayar’a vermiştir.39

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü üzerine parti başkanının kim olacağının belirlenmesi gerekiyordu. İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasının ardından sıra partideki konumunu belirlemeye gelmişti. Bu yüzden 26 Aralık 1938’de Cumhuriyet Halk Partisi Olağanüstü Kongresi yapılmıştır. Kongre ’ye üç yüz yetmiş beş milletvekili, iki yüz on altı delege, yedi vali katılmıştır. İnönü, Cumhuriyet Halk Partisi Olağanüstü Kongresi’nde “Değişmez Genel Başkan ve Milli Şef” 40 unvanını almıştır. Kurultay

Başkanlığı’na TBMM Başkanı Abdulhalik Renda, sekreterliklere de Aydın delegesi Adnan Menderes ile İçel delegesi Müfit Köroğlu seçilmişlerdir. Olağanüstü kurultayda parti tüzüğünde şu değişiklikler yapılmıştır:

1.Cumhuriyet Halk Partisi’nin ebedi başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu

olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.

2.Partimizin değişmez genel başkanı İsmet İnönü’dür.

3.Partinin değişmez genel başkanlığı şu üç şekilde boşalabilir; a)Vefat b)Vazifeyi

ifa edemeyecek derecede hastalık c)İstifa

Alınan bu kararlar demokratik olmamakla birlikte İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinde önemli bir destek olan Bayar’ın da iktidardaki makamını kaybetmesi sonucunu doğurmuştur. Çünkü İnönü döneminin başlamasıyla beraber ortaya konulan ilk icraatlardan biri Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ve hem İçişleri Bakanı hem de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın yeni kurulan hükümetin dışında bırakılmaları olmuştur. Daha sonra da İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinde destek

39Birgül Bozkurt, “Türkiye’de ‘Milli Şef’ Dönemi CHP Politikalarının Eğitim Sistemine Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme” Belgi Dergisi, S.2, Yaz 2011, s.184.

(24)

olan Bayar, başbakanlıktan uzaklaştırılarak İnönü’nün yakın adamı olan Refik Saydam başbakanlığa getirilmiştir.41

1.Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları

İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığının ilk yılları aynı zamanda savaş yılları olduğu için tüm ekonomik ve siyasi girişimler, Türkiye’yi bu savaşın olumsuz etkilerinden uzak tutmak adına gerçekleştirilmiştir. Ne zaman sonuçlanacağı bilinmeyen savaş nedeniyle çok sayıda gencin askere alınması ve temel ürünlerle ilgili olarak devlet stoklarının geniş tutulması nedeniyle iç piyasada büyük darlık yaşanmış, ürünlerin fiyatları olağanüstü artmıştır. Aynı dönemde hükümet stokçu, karaborsacı ve fırsatçı kişilerle yoğun bir şekilde mücadele etmişse de bu mücadelede toplumun geniş katmanlarını tatmin edebilecek bir başarı elde edilememiştir. Türkiye savaş süresince savaşmaya hazır bir orduyu muhafaza etmiş, bu ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere halktan yeni vergiler talep etmiştir. Örneğin; Varlık Vergisi, Milli Korunma Yasası ve Toprak Mahsulleri Vergisi gibi halktan istenilen yeni vergiler Cumhuriyet Halk Partisi hükümetine karşı halkta bir hoşnutsuzluğun oluşmasına neden olmuştur.42

1945 yılında yönetimin savaş yıllarında uyguladığı ekonomik politikasının doğurduğu ağır ekonomik ve sosyal sıkıntılar, Türk toplumunun geniş kesimlerinde tek parti yönetimine karşı derin bir tepki ve hoşnutsuzluk yaratmıştır. Savaş süresi boyunca sessiz ve derin bir şekilde oluşan muhalefet, savaşın sonucunda artık kendisini gösterecek düzeye gelmiştir.43

Muhalefetin ortaya çıkmasına sebep olan asıl konu Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu olmuştur. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nda hükümet teorik olarak güzel bir yasa hazırlamıştır ama uygulamada tam bir fiyasko ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durumda Cumhuriyet Halk Partisi hem halktan tepki görmüş hem de yasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi ya da kaldırılmasını uygun gören milletvekilleri tarafından

41Saka, 14 Mayıs 1950 Seçimleri Ekseninde, s.24.

42Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Ankara 2004, s.22.

43Osman Akandere, “Bir Demokrasi Beyannamesi Olarak Dörtlü Takrir’in Amacı ve Mahiyeti”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.9, 2003, s.6; Taner Timur, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, Ankara 2003, s.42-47.

(25)

ağır bir şekilde eleştirilere maruz kalmıştır. Tam olarak adı “Topraksız Köylüye Toprak

Dağıtılmasına ve Çiftçi Ocaklarının Kurulmasına Dair Kanun Tasarısı” olan çalışmayı,

Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, 17 Ocak 1945’te tekrar gündemine alarak TBMM’ye sunmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi’ne göre, çiftçiyi topraklandırma girişiminin esasları şu şekilde izah edilebilir: Bu girişimin amacı, geçim sıkıntısı içerisinde yaşayan küçük toprak sahiplerinin durumlarını biraz olsun iyileştirebilmenin yanı sıra savaş sırasında büyük özverilerde bulunmak zorunda kalan bu kesimin rejime olan tepkilerini de azaltabilmek ve aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün son dönemlerde üstünde durduğu bir vasiyeti yerine getirmektir. Bunun için hazırlanan yasa tasarısı, yalnızca topraksız köylüye toprak dağıtılmasını amaçlamakla kalmayıp, aynı zamanda ihtiyacı olanlara tarım araç gereçlerinin yanı sıra uygun şartlarla kredi verilmesini de teklif ediyordu ki bu durum tarımsal alanda üretimin arttırılmasını sağlayacak önemli bir yenilik getirecektir.44

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ile ilgili tasarı, Karma Komisyon’da yaklaşık beş ay görüşüldükten sonra 14 Mayıs 1945’te TBMM’ye sunulmuştur. Tasarı hakkında meclisteki görüşmeler sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi içinde önemli bir muhalefet ortaya çıkmıştır. Bu muhalefetin öncüleri ise ilerde Demokrat Parti’nin kurucu kadrosunu oluşturacak Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Emin Sazak, Cavit Oral, Damar Arıkoğlu gibi kişilerdir.45 7 Haziran 1945’te Halk Partisi meclis

grubuna verilen önerge (Dörtlü Takrir) ile muhalefet daha belirli bir şekil almaya başlamıştır. Eski Başbakanlardan Celal Bayar ile Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes önergeyi imzalayan kişiler arasındadır. Önergede, Türk Anayasası’nın demokratik niteliği, hükümeti daha demokratik hale getirmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı teşebbüslerin, gericiliği önlemek amacıyla anayasayı sınırlaması ve savaş zamanı şartlarının bu sınırlamaları devam ettirdiği hususları bariz bir şekilde ifade ediliyordu.

Önerge, 12 Haziran 1945’te mecliste görüşülmeye başlandı. Ama ülkenin içerisinde bulunduğu sıkıntılı bir dönemde bu önerge yersiz bulunduğu için reddedildi.46

Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edildiler. Aynı gruptan olan Celal Bayar ise önce milletvekilliğinden sonra da Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifa etti. Celal 44Albayrak, Demokrat Parti, s.22.

45Şeyhanlıoğlu, Demokrat Parti, s.111. 46Albayrak, Demokrat Parti, s.45.

(26)

Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını açıkladı. İnönü tarafından Çankaya Köşkü'ne çağrılan Bayar, Cumhurbaşkanı’ndan gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılan bir grup milletvekili ile beraber Demokrat Parti’yi kurdu.47

İç politikada yaşanılan olumsuzluklar, dış politikada Türkiye’nin diğer devletlerle olan ilişkilerini de etkilemiştir. Avrupa’da savaşın ilerleyişi ve müttefiklerin durumuyla Türkiye’den savaş sonrası düzende yer alabilmesi için istenen şartlar sonucunda Türkiye, 3 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmiş, 23 Şubat 1945’te Japonya ve Almanya’ya karşı savaş açmıştır. Türkiye’nin BM'ye üye olabilmesi için bu savaş kararını alması gerektiği devrin otoritelerince kabul edilen bir tutumdur.48

İkinci Dünya Savaşı sonucunda iki kutuplu dünya düzeni oluşmuş ve iki büyük güç ortaya çıkmıştır. Amerika ve Sovyetler Birliği. Dünya bu iki kutup arasında gerçekleşecek ve adına “Soğuk Savaş” denilen sıkı bir rekabete tanıklık edecektir. Dolayısıyla 1946 yılından itibaren Batı’da yeni dengeler oluşmuş ve Türkiye de bu süreçten itibaren yeni dünya düzenine ayak uydurmaya çalışmıştır. Bu yeni politik uygulama Türkiye’nin iç siyasetini de değişikliğe uğratmış ve İsmet İnönü’nün tek parti programı gevşemiş, Demokrat Parti’nin ortaya çıkışıyla çok partili siyasi yaşam başlamıştır.49

Türkiye’nin savaş sonunda demokratik ülkelerin siyasi yelpazesinde yer almasını sağlayan önemli gelişmelerden biri de Sovyetler Birliği’nin galip devletler arasında yer alarak Türkiye’den toprak istemesi olmuştur. Bu toprak talebi Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerini kopma noktasına getirmiştir. Bu durum yeni bir savaş olasılığını ortaya çıkarmıştır. Sovyet tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkiye güçlü Batılı müttefiklerinden yardım isteme yoluna başvurmuştur.50

47Şeyhanlıoğlu, Demokrat Parti, s.111.

48Çağatay Benhür, “1945-1946 Yıllarında Türkiye’de Politik Gelişmelere Genel Bakış”, journal.qu.edu.az/article_pdf/1006, erişim tarihi: 10.2.2016, s.31-32.

49Olcay Özkaya Duman- Haktan Birsel, “Demokrat Parti Dönemi Türk Dış Politikası ve Bu Politikanın Dinamiklerine Etki Eden Dış Gelişmeler”, Mustafa Kemal Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi Atatürk Dergisi, C.I, S.1, 2012, s.299.

50Ercan Haytoğlu, “İnönü Döneminde Türkiye’de Siyasal Yaşam (1938-1950)”, Yakın Dönem Türk Politik Tarihi, 2011, s.83.

(27)

2.1946 Belediye Seçimleri ve Genel Seçimler

7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla Türkiye için yeni bir dönem başlamıştır. İnönü, Demokrat Parti’yi hem çok partili sürecin temsilcisi, hem de en azından bir süre denetleyebileceği bir muhalefet partisi olarak desteklemiştir. Demokrat Parti’nin ilk zamanlarda karşılaştığı en büyük güçlük kendisinin Cumhuriyet Halk Partisi’nden farklı bir parti olduğunu anlatmak ve toplumu buna inandırmak olmuştur.51

26 Mayıs 1946 tarihinde Demokrat Parti’nin katılmadığı Belediye Seçimleri gerçekleşmiştir. Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti’yi fesat çıkarmakla itham ederken, muhalefet de Cumhuriyet Halk Partisi’ni hile ve baskı yapmakla suçlamıştır. Diğer taraftan Mayıs ayının son günlerinde Tek Dereceli Seçim Tasarısı kabul edilerek meclise getirilmiştir. Bu esnada Demokrat Partililer belediye seçimlerindeki eleştirilerini tekrarlamışlardır. 5 Haziran 1946’da ise Tek Dereceli Milletvekili Seçimi Kanunu TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu kanun, 1942 tarihli 4320 sayılı Mebus Seçimi Kanunu’na fazla bir değişiklik getirmemiş yalnızca seçmenlerin temsilcilerini aracısız olarak seçmeleri demek olan tek dereceli seçim sisteminin kabulünü ve aday olmak için bir parti listesinde yer alma zorunluluğunu kaldırmıştır.52

Yerel seçimler tartışmalar ve boykotlar içerisinde neticelenmiş, Cumhuriyet Halk Partisi seçimlere tek başına devam ettiği için doğal olarak seçimin galibi de olmuştur. Böylece Cumhuriyet Halk Partisi yerel seçimler sayesinde iktidarını da sağlamlaştırmıştır. Tartışmaların devam ettiği bir ortamda genel seçimler Türkiye’nin gündemine girmiştir. 4 Haziran 1946’da gazetelerde milletvekili seçimlerinin 21 Temmuz’da yapılacağı bildiriliyordu. 10 Haziran’da Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu toplanarak milletvekili seçimlerinin 21 Temmuz 1946’da yapılacağını açıklamıştır. Milletvekili seçimlerinin kesin tarihi belirlendikten sonra siyasi partiler arasındaki çekişme süratle artmıştır. Demokrat Parti serbest ve dürüst bir seçim yapılmasını demokrasinin gerçekleşmesinin köklü bir unsuru ve şartı olduğu için istemiştir.53 Çünkü Demokrat Parti her zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimlere hile

51Emin Kirman, Çok Partili Döneme Geçiş Süreci ve Türk Siyasal Kültüründe Muhalefet Olgusunun Gelişimi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta 2006, s.85.

52Benhür, “Türkiye’de Politik Gelişmeler”, s.37.

53Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler (İkinci Meşrutiyet Dönemi 1908-1918), C.I, İstanbul 2007, s.657.

(28)

karıştırdığını iddia etmiştir. Ancak Demokrat Parti seçim tarihinin ilan edilmesine rağmen seçimlere katılıp katılmayacağını açıklamamıştır. Bu nedenle de kamuoyunda Demokrat Parti’nin yapılacak olan genel seçimlere de katılmayacağı yönünde söylentiler yayılmaya başlamıştır. Ama bu söylentiler 16 Haziran’da son bulacaktır. 16 Haziran’da Ankara da toplanan Demokrat Parti delegeleri erken genel seçimleri görüşmüşlerdir. Muhalif partinin erken seçimleri engelleme şansı yoktur. Önlerinde iki seçenek vardır; ya bu seçimlere katılacaklar ya da belediye seçimlerinde yaptıkları gibi boykot edeceklerdir. Sonuç itibariyle yapılan toplantıda Demokrat Parti’nin genel seçimlere katılması doğrultusunda karar alınmıştır. Bu karar 18 Haziran’da bir beyanname ile duyurulmuştur. "Ülkenin yüksek çıkarları için" seçimlere katılma kararı alınması, beraberinde sıkı bir seçim hazırlıkları içerisine girilmesine neden olmuştur. Başta Celal Bayar olmak üzere parti ileri gelenleri, özellikle yurdun batı kesiminde mitingler düzenleyerek halka parti programlarını ve gerçekleştirecekleri icraatlarını anlatıp onlardan oy istiyorlardı. Artık Anadolu insanı çok farklı bir uygulama ile karşı karşıyadır. Kendisini yönetecek olan insanlar, onun ayaklarına kadar geliyor ve o yetkiyi elde edebilmek için kendisinden izin istiyordu.54

Demokrat Parti üyeleri bir yandan seçim mitingleri düzenlerken bir yandan da Türkiye’ de nüfuzlu olan kişileri partiye dahil etmeye çalışıyordu. Bu kişilerden birisi de Mareşal Fevzi Çakmak’tır ve Demokrat Parti’den bağımsız aday olarak partiye kazandırılır. Mareşal Fevzi Çakmak’a Cumhuriyet Halk Partisi’nden de aday olması için teklifte bulunulmuş ama Mareşal İnönü’ye kırgınlığından dolayı bu teklife olumsuz yanıt vermiştir. Fevzi Çakmak’ın İsmet İnönü’ye kırgınlığının nedeni ise, ilerlemiş yaşı sebep gösterilerek askerlikten emekli edilmesidir.55

Adnan Menderes 1946 genel seçimlerine Aydın, Kütahya ve Manisa’dan milletvekili adayı olarak katılmış ve ilk seçim konuşmasını da seçimlerden dört gün önce 17 Temmuz’da Aydın’da yapmıştır. Genel seçim günü yaklaştıkça Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti mensupları tarafından kendilerine baskı yapıldığı yönünde suçlanmıştır.

54Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, s.657-658.

55Osman Akandere, “1946 Genel Seçimleri ve Sonuçları Üzerinde İktidar ve Muhalefet Partileri Arasında Yapılan Tartışmalar”,www.atam.gov.tr, erişim tarihi: 25.1.2016.

(29)

21 Temmuz 1946 Pazar günü Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir ilk yaşamıştır. Türkiye, çok partili ve tek dereceli ilk genel seçimini yapmıştır. Seçimden Cumhuriyet Halk Partisi galip çıkmıştır.

24 Temmuz’da açıklanan genel seçim sonuçlarına göre dört yüz altmış beş milletvekilinin partilere göre dağılımı şöyledir:56

Partiler Kazanılan Milletvekili Sayısı

Cumhuriyet Halk Partisi 395

Demokrat Parti 64

Bağımsızlar 6

21 Temmuz 1946 seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Hükümeti’nin politikalarındaki şiddet eğilimi siyasi ortamda çok gergin bir hava yaratmıştır. Başbakan Recep Peker’in 18 Aralık 1946’da Menderes’in bütçe eleştirilerine verdiği cevapta

“Adnan Menderes’in sesinden kötümser ve psikopat bir ruhun hastalıklı karanlıkları içinde, şanlı bir milletin ve arkada bıraktığı karanlıklardan azametli, şan ve şerefli bir istikbale gitmek azminde bulunan kudretli bir devletin hayatını bir boşluk halinde ifade eden haletin akislerini dinledik.” gibi bir cümle kullanması, hatta İçişleri Bakanı’nın 29

Ocak 1947’de Demokrat Parti’yi komünistlikle suçlaması, Uşak’ta belediye ve bazı muhtarlık seçimlerinde yapılan baskılar, Demokrat Parti’nin kısmi milletvekilliği seçimine girmeme kararı vermesi, İzmir’de halka ateş edilmesi, Demokrat Parti ile iktidar arasındaki gerginliği ipin büsbütün kopması noktasına getirmiştir.57

1947 yılında muhalefetin Peker Hükümeti’ne eleştirilerinin artması sonucu Peker, birtakım önlemler alma yoluna gitmiştir. Esasen bu çatışmanın nedeni Demokrat Parti’nin İstanbul’da yapılan ara seçimlere katılmaması olmuştur. Ara seçime katılımın az olması ve seçimin demokratik olmaması Cumhuriyet Halk Partisi Hükümeti’ne dış basından da eleştiri getirmiştir. Aradaki çatışmayı durdurmak amacıyla Celal Bayar ile İnönü’nün baş başa görüşmeleri sonucunda görüşme konularını İnönü, 11 Temmuz 1947 tarihinde radyodan okumuş ve bu gelişmeler tarihe “12 Temmuz Beyannamesi ” olarak geçmiştir. Bu beyannamede, İnönü Demokrat Parti’yi savunarak Peker’e karşı çıkmış,

56Şeyhanlıoğlu, Demokrat Parti, s.173. 57Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, s.658.

(30)

kendisini partiler üstü konumda tutarak “... Devlet reisi olarak, kendimi her iki partiye

karşı eşit derecede vazifeli görüyorum. İhtilalci bir teşekkül değil bir kanuni siyasi partinin metotları ile çalışan muhalif partinin, iktidar partisi şartları içinde çalışmasını temin etmek şarttır. Muhalefet teminat içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır. İktidar, muhalefetin kanun haklarından başka bir şey düşünmediğinden müsterih bulunacaktır.” demiştir.58

12 Temmuz Beyannamesi, Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi’nde önemli kırılmaların yaşanmasına neden olmuştur. Bu kırılmalar Cumhuriyet Halk Partisi’nde Peker Hükümeti’nin istifasına ve Hasan Saka Hükümeti’nin iktidar olmasına yol açarken, Demokrat Parti’den de altmış dört milletvekilinden otuz biri partiden ayrılmıştır. Demokrat Parti’den ayrılan bu vekiller 20 Temmuz 1948’de Millet Partisi’ni kurmuşlardır. Partilerin içerisinde yaşanan bu anlaşmazlıklar demokrasi mücadelesinde belli bir parçalanma ve hükümet değişikliği ile sonuçlanmıştır. Ama aynı zamanda da bu durum Demokrat Parti’nin önünü iyice açarak üç yıl sonra yapılacak olan seçimlere daha fazla propaganda malzemesi ile girme fırsatı vermiştir.59

Demokrat Parti’nin ve basının 21 Temmuz Beyannamesi’ni antidemokratik bir olay olarak ilan etmeleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi seçim kanununda düzenleme yapılmasını kabul etmiştir. Demokrat Parti tadil tasarısını İçişleri Komisyonu’na vermiş ve prensip olarak adli teminatı ileri sürmüştür. 1948 ara seçimlerinden dolayı muhalefet ve iktidar partileri arasındaki mücadele iyice gerginleşmiş ve Demokrat Parti teşkilatı yer yer mitingler ve toplantılar yaparak iktidarı adli teminatı kabul eden bir değişikliğe sevk etmeye çalışmıştır. Demokrat Parti liderleri ülkenin muhtelif yerlerinde yürürlükte olan ve 21 Temmuz ile sembolleşen seçim sistemini tenkit etmişlerdir.60

C.1950 GENEL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE BASIN-İKTİDAR İLİŞKİSİ

İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığından bir yıl kadar sonra başlayan İkinci Dünya Savaşı Türkiye’yi çok tedirgin etmiştir. Çünkü Birinci Dünya Savaşı sonrasında çok ağır bir bedel ödenerek kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, savaş sonrasında özellikle

58Yüksel Kaştan, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Partili Dönemden Çok Partili Döneme Geçişte CHP’nin Yönetim Anlayışındaki Gelişmeler (1938-1950)”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2006, s.132-133.

59Saka, 14 Mayıs 1950 Seçimleri Ekseninde, s.44-45. 60Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, s.657-658.

Referanslar

Benzer Belgeler

Devlet Resim ve Heykel Sergileri'nin yoğun­ luk kazandığı bu sıkıntılı savaş yıllarında, sanat­ çıların kişisel sergi açma girişimleri bir elin par­ maklarını

This section focuses on different algorithms and the various stagesthat are involved for the proposed Toxic comment classification system such as ‘logistic

From the above table it is clearly observed that the mobile applications working well when connected with fast network connection, Wi-Fi with single user, medium speed with

1946’dan önce, ‘Yeşilçam’ Yeşilçam olmadan önce, bu so­ kağın dışında başka film şirket­ leri yok muydu.. Yani

For this purpose, the hypothesis of “The differences in the didactic originated, observed misconceptions between the primary school stu- dents of the selected schools resulted from

Katılımcı 1 Yeni termal tesis için alt yapı müsait olmakla beraber ilerleme başarılıdır. Katılımcı 2 Yeni termal tesis için altyapı müsaittir. Katılımcı 3 Yeni

Fenton process, ozone oxidation and ultrasonic treatment as advanced oxidation processes were applied to biological sludge samples preceding anaerobic sludge