• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de ilk seçim kanunu 1877’de hazırlanarak Osmanlı Mebusan Meclisi’nde kabul edilmiş, ilk defa 1908 milletvekili seçimlerinde kullanılmış ve Cumhuriyet döneminde de kullanılmaya devam edilmiştir. Kanundaki ilk esaslı değişiklik,

94Nadir Nadi, “Netice”, Cumhuriyet, 24 Haziran 1949, s.1-3. 95Nadir Nadi, “Tebliğ”, Cumhuriyet, 29 Haziran 1949, s.1.

96Demokrat Parti’nin ikinci kongresinde seçimlerde hile yapılması durumunda halkın meşru savunmaya

geçeceğini, hile yapanın milletin husumetiyle karşılaşacağını ileri sürdüğü 1949 tarihli bildirge. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Demokrat Parti’nin bu söylemleriyle husumet ortamı yarattıklarını iddia etmesi üzerine Demokrat Parti’nin ikinci büyük kongresi Halk Partisi tarafından “milli husumet” olarak adlandırılmıştır. Bkz. Alacı, Demokrat Parti Kongreleri, Bildirileri, s.89-90.

Türkiye’nin çok partili hayata geçmesiyle 1946 seçimleri öncesinde gerçekleşmiştir ve Türkiye’de ilk defa “tek dereceli seçim” 1946 yılında yapılmıştır. Ancak yasa ile ilgili tartışma ve talepler bitmemiş, özellikle Demokrat Parti, seçim yasasına yönelik isteklerini 1946-1949 yılları arasında güçlü bir şekilde dile getirmiştir. Yine Demokrat Parti, 1946 seçimlerinden itibaren çoğunluk sisteminden vazgeçilip nispi temsil sistemine geçilmesini istiyordu. Ancak parti, bu tavrını yeni seçim kanununun hazırlanıp meclise sunulmasına kadar sürdürecek, bu andan itibaren yaklaşan seçimi kazanacağını düşünecek ve kendi içlerinden çıkan Millet Partisi’nin büyümesine fırsat vermemek için Cumhuriyet Halk Partisi ile ortak hareket edecek ve nispi temsil sistemi isteğinden vazgeçecektir.97

1946 seçimlerindeki gergin havada iki taraf birbirini adeta düşman görmüş, karşılıklı çok ağır sözler söyleyerek birbirlerine iftira atmışlardır. Demokrat Parti’ye karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin tahammülü kalmamıştır. Siyasi gerginliğe sebep olan gösteriler de genellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nden gelmiştir. İktidar partisi, daha yeni kurulmuş bir partiye devlet idaresinin teslim edilemeyeceği, iktidara geldikleri gün bu kişilerin memleketi satacakları, karşı tarafa oy vermekle vatana ihanet edecekleri yönünde halka sürekli telkinlerde bulunmuştur. Bu propagandaların yanı sıra halka karşı girişilen baskı hareketleri ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Çok partili hayata geçildiği esnada İsmet İnönü soğukkanlılığını koruyamadığı için tenkit edilmiştir. Bu olumsuz havanın etkisinden kurtulamadığı için kendisi de etrafındaki kişilere uyarak muhalefete karşı tenkitlerde bulunmaya devam etmiştir. İsmet İnönü, 1946 yılında söylediği nutukta, şiddetli bir şekilde muhalefete ağır bir hücumlarda bulunmuştur.98

21 Temmuz olayı iyi niyetli isteklerin gerçekleşmesine imkan vermemiştir. Ülke içerisindeki ilişkiler gün geçtikçe daha kötüye gitmeye başlamıştır. Ülke içinde ve dışında hak edilen güven ortamı bulunamamıştır. Ülkeyi saran küskünlük havası içinde hükümet iş göremez hale gelmiştir.99

97Naim Sönmez, “Seçim Sisteminin Demokratikleştirilmesinin Bir Aşaması: 1950 Milletvekili Seçim Kanunu”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.VI, S.2, 2013, s.438.

98Cumhuriyet, 6 Mayıs 1949, s.1. 99Cumhuriyet, 9 Mayıs 1949, s.1.

1.Demokrat Parti’nin Seçim Kanunu İle İlgili Görüşleri

1949 yılına gelindiğinde Demokrat Parti için en önemli meselenin yeni ve güvenilir bir seçim kanununun kabul edilmesiyle bir an önce genel seçimlere gidilmesi olduğu görülmektedir. Demokrat Parti, seçim kanununun kendisi için anayasadan bile önce geldiğini belirtmekte ve ülkedeki seçim kanunu meselesi çözümlendikten sonra, anayasanın da tüm hükümleri ile millet iradesine göre geçerli olacağını savunmaktadır.100

Muhalefetin seçim kanununu değiştirmek hususundaki ısrarının sebebi, Demokrat Parti’nin seçim kanununu ülke huzurundan sonra gelen en önemli mesele olarak görmesindendir. Demokrasi yolunda seçim kanunundan, rejimin tehlikeye düşebileceği için fedakarlık yapılamazdı. Adnan Menderes’in “Demokrasinin Sakarya Zaferi” diye nitelendirdiği 1950 seçim yasası ile ilgili ilk çalışmalar 1946 seçimlerinden sonra başlamıştır. Ancak bu çalışmalar başlangıçta yavaş ve küçük iken 1950 yılına yaklaşıldığında hızlanmıştır.101

Milli iradenin tam olarak gerçekleşmesinin, seçimlerin her türlü baskı, müdahale ve hileden uzak olarak emniyet içerisinde yapılmasına bağlı olduğu malumdur. Seçim güvenliği oy verme hakkı olan her vatandaşın seçim defterlerine dürüst bir şekilde kaydedilmesi, oyların sandıklara hilesiz konulması ve oldukları gibi çıkması, tutanaklara doğru geçmesi ve sonuna kadar bütün kurullarca bu sonuçların esas teşkil etmesi gerekir. Demokrat Parti, 21 Temmuz seçimlerinin bu şartlara uygun şekilde gerçekleşmediğini, idare ve seçim cihazlarının yalnız iktidar partisini kazandırmak amacıyla hareket ettiklerini ileri sürer. 21 Temmuz seçimlerinde yapılan yolsuzluklar hakkındaki itirazlar da dikkate alınmamıştır. Bu yüzden Demokrat Parti bir an önce seçim kanununda değişiklik yapılması için meclise bir yasa tasarısı sunmuştur. Sunulan tasarı Halk Partisi tarafından reddedilmiştir.102

Türk milletinin güveni, seçimlerde oldukça sarsılmıştır. Daha önce yapılan seçimlerde çok sayıda seçmenin seçim hataları ile ilgili verdikleri dilekçeleri iptal edilmiş, itirazları fiilen yok sayılmış, oy vermelerine engel olunmuş, sandık yerlerinin

100Cumhuriyet, 13 Ekim 1949, s.1.

101Sönmez, “Seçim Sisteminin Demokratikleştirilmesi”, s.438-439. 102BCA, Dosya: 257, Fon Kodu: 30.1.0.0, Kutu No: 44, s.1.

bilinmesinde karışıklığa neden olunmuş, oyların güvenlik içerisinde verilmesi engellenmiş ve yolsuzluklara dair belgeler yok edilmiştir.103

Demokrat Parti’nin bazı temsilcileri projedeki önemli cezai kaidelerin bazı tereddütlere yol açtığı görüşündeydiler. Sonuçta kabul edilen ve ilan edilen prensiplerden vazgeçirmek için formül arandığını ileri sürenlere de rastlanılmıştır. Bu rivayetlere bakılınca Günaltay Hükümeti bu hususta açıkça bağlanmış durumda bulunduğundan ancak bir kabine değişikliğiyle işin içinden çıkılması mümkün görünmüştür. Yine bu konuda ortaya atılan rivayetlerden birisi de iktidarın seçim kurulu başkanlıklarına getirilmesini kabul ettiği yargıçları seçme yolunda, şimdiden teşebbüslere girişildiğine dairdir. Bu rivayet de, Maliye Bakanı İsmail Rüştü Aksal’ın bütçe komisyonundaki açıklaması sırasında yeni kurulacak mahkemelere dair sözlerinden çıkarılmıştır. Bakan yeniden 15. Asliye Ceza Mahkemesi kurulacağını ve bir o kadar mahkemenin de yapılacak tasarruflarla kurulacağını söylemiştir.104

Yeni seçim sistemi oluşturulurken şu maddeler gerçekleştirilmek istenir:105

1.Seçime mümkün olduğunca büyük bir vatandaş kitlesinin kolayca katılmasını

sağlamak.

2.Zaman, mekan, usul ve şekillerin önceden tespit edilmesiyle hile ve tazyikleri

engellenmek.

3.Seçimin idaresinin tarafsızlığından şüphe edilmeyecek organlara verilmesi. 4.Bütün yolsuzlukların ve hataların, güven ve emniyet veren usullerle halkın

vatandaşların kurumlardan bir kez istemesiyle düzeltilebilmesi.

5.Milli iradenin hakimiyetini bozanlar hakkında hiçbir tarafın izin ve kabulüne

gerek kalmadan doğrudan doğruya vatandaşlar tarafından ceza davası açılabilmesine imkan vermek.

Demokrat Parti, kurallar daha demokratik hale getirilene kadar seçimlere katılmayı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimini meşrulaştırmayı reddetmeye karar verir. Bunun üzerine Halk Partililer bazı yasaları düzeltmek ve Demokratların bazı isteklerini yerine getirmek zorunda kalırlar. Böylece Seçim Yasası seçmen kurulları

103Cumhuriyet, 12 Ekim 1949, s.4.

104Mekki Said Esen, “Ne Vakit Çekilecekler?”, Cumhuriyet, 16 Aralık 1949, s.3. 105Cumhuriyet, 12 Temmuz 1949, s.4.

aracılığıyla iki basamaklı seçimler yerine doğrudan seçimlere izin verecek şekilde değiştirilir. Üniversitelere idari özerklik tanınır. Basın Yasasının serbestleştirilmesine karar verilir. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Hükümeti, yeni yasalar uyarınca seçimlere katılmayı reddetmesi halinde muhalefet partisi olan Demokrat Parti’yi kapatma tehdidinde bulunur.106 Ayrıca Halk Partisi, Celal Bayar’ı hedef alan propagandalar yaparak muhalefetin kendi içinde parçalanmaya başladığını ileri sürmüştür.107

Adnan Menderes Kütahya İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, iktidarın, Demokrat Parti ile mücadele edemeyeceğini anlayınca, Celal Bayar’ın şahsını hedef alan propaganda ve saldırılara geçtiğini fakat bundan hiçbir şekilde sonuç alamayacağını beyan etmiş ve bir partinin fikirlerini, bir millet davasını, mevki ne kadar önemli olursa olsun, bir kişinin şahsında yere sermek mümkün değildir demiştir.

Muhalefetin parçalandığı hakkındaki Başbakan Günaltay’ın sözlerini ele alan Menderes, Demokrat Parti’nin kurulduğu andan itibaren kısa bir zaman içinde Halk Partisi’nin saflarının boşaldığını söylemiştir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin o güne kadar bütün milleti ihtiva ettiğini iddia ettiği ama partinin eski gücünün kalmadığını belirttikten sonra Halk Partisi’nin halkı Demokrat Parti safına geçtiği için dinsizlikle suçladığını iddia etmiştir.108

Özel Şahingiray, Halk Partililerin Demokratlar hakkındaki iddiaların gereksiz olduğunu söyler ve Demokratların iktidarla seçim kanunu konusunda işbirliği yapmak istemesine rağmen iktidarın hala Demokratlar hakkında olumsuz eleştiri yapmalarını abes bulur. Şahingiray’a göre, Demokrat Parti hiçbir zaman Halk Partisi’ni yıkmaya çalışmamıştır. Ama söylentilere son vermek için harekete geçtiği doğrudur. Demokrat Parti çok partili bir idarenin kurulması amacıyla işe başlamıştır. Buna karşılık Halk Partisi’nin nizamnamesinde ve programında kendilerinden başka bir partinin kurulmasını sağlayacak bir kelime hatta bir işarete rastlanılmamıştır.109 Şahingiray, Halk Partisi’ni

Demokrat Parti’ye karşı yanlış ithamlarda bulunduğu için eleştirir. Halk Partisi, Demokrat Parti’yi seçim kanununu ihlal etmekle suçlar ve Şahingiray, Halk Partisi’nin Demokrat Parti’yi eleştirmekte haksız olduğunu ve Demokratların 21 Temmuz

106Selahaddin Bakan-Hakan Özdemir, “Türkiye’de 1946-1960 Dönemi İktidar-Muhalefet İlişkileri: Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Demokrat Parti’ye Karşı”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.XIV, S.1, Nisan 2013, s.378.

107Cumhuriyet, 26 Aralık 1949, s.3. 108Cumhuriyet, 26 Aralık 1949, s.3.

seçimlerinden sonra güvenilir bir seçim kanunu istemelerinin gayet yerinde bir düşünce olduğunu savunur.110

2.Cumhuriyet Halk Partisi’nin Seçim Kanunu Hakkındaki Düşünceleri

Demokrat Parti’nin kuruluşundan beri sürdürdüğü seçim kanunu eleştirisinden ve muhalefetçe protesto edildiği için düşük katılımlarla gerçekleşen seçimlerden bıkan Cumhuriyet Halk Partisi, genel seçimler yaklaşırken, sandıkta bir kez daha yalnız kalmamak adına, muhalefeti de memnun edecek yeni bir seçim kanunu için hazırlıklara başlama kararı alır. Saka kabinesinin istifasından sonra Ocak ayında Şemsettin Günaltay başkanlığında kurulan yeni hükümet de ılımlı bir politika izlemekten yanadır. Başbakan yaptığı açıklamalarda partiler arası karşılıklı işbirliği yapılması gerektiğini, sağlam demokrasi için sağlam seçim kanununun şart olduğunu ve muhalefetin adli teminat konusunda ısrar etmesi halinde, bu teklifi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine kendisinin kabul ettirmeye çalışacağını söylemiştir. Günaltay hükümetinin programında yer alan “Hükümetimiz, 1950 seçimlerinin hiçbir vatandaşın yüreğinde şüpheye yer

bırakmayacak en güvenli bir şekilde yapılması için, ilmin ve tecrübenin telkin edeceği tedbirleri göz önünde tutmaktan geri kalmayacaktır.” ifadesi de yeni seçim kanununun,

muhalefetin isteklerinin dikkate alınarak çıkarılacağının habercisidir.111

Halk Partisi meclis grubunda kabul edilen prensip, komisyonlara hakimlerin başkanlık etmesinden ibaret olduğundan İlmi Heyet’in tasarısı üzerinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Kırk bin yerine yetmiş bin vatandaşın bir milletvekili seçmesi esası da tasarıya alınmamıştır. Hükümet yeni seçim kanunu tasarısını meclise sunduktan sonra karşılaştırma yapılacak şekilde her iki projeyi birden ilan edecektir.112

31 Temmuz 1949 tarihli Ulus gazetesi, seçim kanunu üzerindeki münakaşaya son vermek için hükümetin her tedbiri almak istediğini yazmıştır. Kanunun, dürüst bir seçimi sağlamak konusunda en kötü niyetlileri dahi susturacak bir mükemmelliyette olması için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmadığını çünkü ülkenin yüksek menfaatlerinin bunu gerektirdiğini belirtmiştir.113

110Şahingiray, Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, s.357.

111Fatma Alev Atayakul, Türkiye’de Demokrat Parti Döneminde Genel Seçimler (1950-1954-1957), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2007, s.124-125.

112Cumhuriyet, 16 Aralık 1949, s.3. 113Ulus, 31 Temmuz 1949, s.1.

Yeni seçim kanunu ülkenin menfaatleri için hazırlanmıştır. Adli teminat bu yüzden konulmuştur. Seçim kanununu ihlal eden herkesin cezai tedbirlere göre cezalandırılacağı da tasarıda yer almıştır. Cumhuriyet gazetesi yazarı Hıfzı Veldet’e göre, seçim işini maddi bir getiri olarak gören adaylar tarafından seçimlerde oynanacak rolün sınırının kanun çerçevesi içinde kalması çok zordur. Merkezin ve şefin gözüne girerek milletvekili seçilmek ve gözden düşmedikçe de sandalyeyi korumak devri sona ermiştir. Milletvekillerinin halk ile daha samimi olması gerekir. Kendini en kolay şekilde göstermenin yolu meclisi, hükümeti sorguya çekmektir. Ama sadece muhalefetten değil iktidar partisine mensup kişiler de bu sorguyu yapabilirler. Sorun sadece meclise sorulan sorularla kalmıyor. Vatandaşı ikna etmek ve sandalyeyi korumak işinin ucu bu ülkenin en önemli meselelerine kadar dokunuyor. Hıfzı Veldet bu durumu şu örnekle açıklar:

“Memleketin ormanlık bölgesinde bir cahil köylü milletvekiline: ‘Efendim hükümet bize serbest odun kestirmiyor, kömür yaptırmıyor. Buna bir çare bulunuz.’ demiştir. Aldığı cevap: ‘Hay hay merak etme. Ben sizin için uğraşırım.’ oluyor. Güya milletvekili bey milletin hakkını koruyor. Ama gerçekte koruduğu şey ne? Geçimlerini seçimlere bağlayan kişiler bu tür şeyleri yapıyor.”114

İsmet İnönü, 1 Kasım 1949 tarihinde İzmir’de seçim kanunu hakkında bir nutuk vermiştir. İsmet İnönü’nün İzmir nutkunda yaptığı konuşma ne kadar geniş bir hürriyet idaresine doğru yol aldığımızı da aynı zamanda göstermiştir. İnönü’nün seçimleri kaybetmek ihtimalini göz önünde bulundurarak konuşmakla demokrasinin temeli bildiğimiz halk iradesine bu ülkede artık saygı gösterilmesi gereğini kabul ediyor demektir ki bu önemli bir adımdır. Karşı tarafın düşman kabul edilmemesi ve kendileri gibi düşünmeyenlere oy vermenin ihanetle suçlandırılmaması hürriyet idaresini yürütebilmek için gerekli şartlardır. İnönü, iktidara gelmek uğruna hakareti ve iftirayı da mübah sayan kişilerden ve kurumlardan bahsederken bunların zamanla ortadan kalkacağını belirtir. İsmet İnönü, nutkunda sağduyu sınırları içerisinde iyi sözler söyler, güzel temennilerde bulunur, bir hukuk devletinin temel şartı olan kanunun anlamı üzerinde durur.115

“Seçim münakaşası bütün bu iç çekişmelerin birleştiği noktadır. Bu mesele bence esas itibariyle hallolunmuştur. Çektiğimiz zorluklar ve münakaşalar ruhi buhranlardan

114Hıfzı Veldet, “Seçim ve Geçim”, Cumhuriyet, 9 Eylül 1949, s.2. 115Nadir Nadi, “ Nutka Dair”, Cumhuriyet, 3 Kasım 1949, s.1-3.

ve itimat havasının eksikliğinden geliyor. İktidar Partisi, yani Halk Partisi serbest bir seçimle iktidarda kalmak ve serbest seçimi de kaybedince iktidarda kalmamanın mukadder olduğunu bilmektedir. İktidar Partisi’nin bunu anlayışına en büyük delil, seçim kanunu üzerinde 1946’dan 1948 senesine kadar yapılmış olan değişikliklerdir. 1948’de yapılmış olan kanun bugün emniyetli bir seçimin bütün şartlarını haizdir. Birçok eksiklikleri olabilir ama serbest bir seçime yarayacak modern usuller bu kanunda yer almıştır.

Bunun inandırıcı diğer bir misalini vereyim: Bu kanun üzerinde yeni münakaşalar olduğu zaman hükümet de, partisi de artık maddeler üzerinde çekişmeyi bırakmışlar ve ‘Ne istiyorsanız yapmağa hazırız’ demişlerdir. Demek ki kanun olarak tereddüt edilecek sakınılacak hiçbir yer kalmamıştır...

Şiddet politikası itimat havasını tahrip eder. İtimat havası çoğaldıkça şiddet politikasına lüzum kalmaz. Demek ki siyaset cereyanları seçimi kazanmayan iktidarda kalmayacak, seçimi kazanmayan iktidara gelmeyecek, iktidarda bulunan karşısındakine emniyet verecek gibi asgari mevzular üzerinde vatandaşlar arasında itimat tesis ederse bütün bu meseleler sağlam bir şekilde ve sağlam istikametler üzerinde inkişaf etmiş olur. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Vatandaşlar arasında düşmanlık olmayacak, dostluk olacak, emniyet ve huzur hüküm sürecek, Hükümet her türlü arıza ve hadiselere galebe edecek ve siyasi partiler vazifelerini kanun içinde yapacak. Bunu dediğim zaman gördünüz ki iktidar için ve muhalefet için düşündüğüm hususları olduğu gibi söylüyorum. Bu münasebetlerin herhangi bir safhasında tereddüt olduğu zaman ruhlarda buhran başlar ve türlü şekiller altında cemiyetin içinde gösterileri olur. Saf vatandaşlar arasına türlü kıyafetlere bürünerek türlü şekillerde telkinlere gidilir.”116

İsmet İnönü’nün nutku bazı çevrelerce eleştirilmiştir. Nadir Nadi gazetedeki yazısında, İnönü’nün kendisine yakışan sağduyu sınırları içinde iyi sözler söylediğini ve güzel temennilerde bulunduğunu ama insanlar arasında husumet yaratılmaması gereğinden bahsederken kendisinin meseleyi daha çok araştırarak konuşmasının daha faydalı olacağını belirtmiştir. 117

Millet Partisi meclise verdiği gensoruda, İsmet İnönü’nün nutkunun anayasaya aykırı olduğunu vurgular. Millet Partisi’ne göre nutukta yer alan ve 12 Temmuz

116Cumhuriyet, 2 Kasım 1949, s.1-2.

Beyannamesi olarak adlandırılan günü geçmiş vesika, devlet başkanlığını ve hükümeti ilgilendiren bir mahiyet taşımamaktadır. Bu beyannamenin sonuç olarak 21 Temmuz 1946 seçimleriyle, köylerdeki muhtar seçimlerinde yaşanan yolsuzlukları tespit ettiğini belirtir. Beyannamenin, Halk Partisi Genel Başkanı ve kadrosu tarafından muhalefetin haklı ve ciddi eleştirilerinden kurtulmak ve demokrasi mücadelesini etkisiz kılmak amacıyla yayınlandığına nutukta işaret edildiğini ifade etmiştir.118

3.Millet Partisi’nin Seçim Kanunu Hakkındaki Görüşleri

5 Temmuz 1949 tarihinde Millet Partisi seçim kanunu hakkında milletin, hürriyetini ve kendi işlerini kendisi görüp gözetleme hakkını elde ederek gerilik ve kötülüklerden kurtulmak ve çağdaş medeniyet yolunda yürümek azminde olduğunu ve bunun için üç yıldır mücadele ettiklerini söyler. Fakat iktidar partisi ve onun tahakküm kurma zihniyetini temsil eden ve yürüten şef ve şeflik zihniyetinin, bu kurtuluş ve yükseliş hareketinin önüne dikilmiş tek engel olduğunu iddia eder. Millet Partisi’ne göre, her gayrimeşru engeli yıkacak bir duruma geldiği esnada halkın güveni, 12 Temmuz 1947 beyannamesi ve beyannameye göre takip edilen siyasetten dolayı sarsılmıştır. Bu sebeple hedef ve hürriyetini kaybetmiş olan teşkilatlı muhalefeti, başka kurumlar etrafında toplamak ve milletin kurtuluş ve yükseliş azmini düzenlemek için vatandaşlar çalışmaya koyulmuştur. Bunu baştan beri yeni bir parti içinde yapmayı uygun görmüş olanlarla Demokrat Parti’yi 12 Temmuz anlaşmasından önceki haline getirmeye çalışanlar, bugün tek bir cephe halinde birleşmenin, vatanı, şahıs ve zümre baskısından kurtarmak için tek çare olduğuna inanırlar. 119

İlmi Heyet tarafından hazırlanmış olan seçim kanunu projesinin henüz resmen açıklanmamış olması yüzünden çeşitli söylentiler ortaya çıkmıştır. Söylentilerin sebebi tahminen Cumhuriyet Halk Partisi yüksek kademelerinin seçimle alakalı bazı konularda henüz karara varamamış olmasıydı. Bu tür tahminlere genelde Millet Partisi çevresinde rastlanılmaktadır. Millet Partisi çevresinde yapılan yorumlara göre, “Baskın basanındır” sözünden hareket ederek seçimler Mart ayına alınacak ya da anayasa değişiklikleri ve ikinci meclisin kurulması yolundaki söylentilerin uygulanmasına geçilecek ve seçimler

118Cumhuriyet, 6 Kasım 1949, s.3. 119Cumhuriyet, 6 Temmuz 1949, s.3.

1951’e kalacaktır. Bu çevreler bu iki şık arasında karar verememiş olan politikanın henüz oluşma safhasında bulunduğu görüşündedir. 120

Cumhuriyet gazetesi, kanun tasarısı mecliste görüşülürken, Millet Partisi sözcüsü

Osman Nuri Köni’nin Başbakan hakkında ileri sürdüğü benzetişleri yersiz ve aşırı bulmuştur. Tasarıda göze batan, özgürlüğü kısıtlayan maddeleri eleştirirken Şemsettin Günaltay’a sen II. Abdülhamit’sin, sen Damat Ferit’sin demesini Köni’ye yakıştıramamıştır. Nadi, eğer Şemsettin Günaltay Abdülhamit’e benzeyen bir kişi olsaydı Köni onun karşısında bu kadar rahat konuşamazdı der. Damat Ferit’e gelince, Damat Ferit ile Şemsettin Günaltay arasında en ufak bir benzerlik yoktur. Damat Ferit kendisine muhalif olanları anında cezalandırır ama Şemsettin Günaltay kendisine muhalif olanlara asla cezalandırma yöntemi kullanmaz diyerek Osman Nuri Köni’yi eleştirmiştir.121

4.Cumhuriyet Gazetesi Yazarlarının Seçim Kanunu Hakkındaki Görüşleri

Nadir Nadi, gelecek seçimlere kadar vatandaşa emniyet verici bir kanunun hazırlanacağını, basın kanununun değiştirileceğini, diğer kanunlar içerisinde de gerekli olanların yeni şartlara göre düzeltileceğini ve böylece seçimlere hazırlıklı bir şekilde girileceğini söyler ama partiler arasındaki kavga ve huzursuzluklar yüzünden bu icraatların gerçekleşmesinin geciktiğini belirtir. Kavgada en çok vurgulanan konular ise seçim meselesi, antidemokratik kanunlar ve diktatörlük iddialarıdır. Devlet adamlarının kavgasının ülke geleceği için değil kendi aralarındaki özel anlaşmazlıklar yüzünden olduğunu söyler.122

Sadri Maksudi, Cumhuriyet gazetesindeki yazısında seçim kanununun gerekliliği ile ilgili, demokrasinin hakiki bir demokrasi olması için, devlet idaresi başına gelenlerin hakikaten halkın dilediği, itimat ettiği kişiler olmasının gerekliliğini belirtir. Bunu

Benzer Belgeler