• Sonuç bulunamadı

Zihin Kuramı Gelişiminde Okul Öncesi Dönemin Önemi

BÖLÜM 2. KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER VE ALANYAZIN

2.6. Zihin Kuramı Gelişimi

2.6.3. Zihin Kuramı Gelişiminde Okul Öncesi Dönemin Önemi

Zihin kuramının gelişimsel seyri başlığı altında anlatıldığı gibi, çocuklarda zihin kuramı ile ilgili önemli adımların atıldığı dönem, 2-6 yaşlar arasını kapsayan dönemdir. Özellikle 4 yaş civarında yanlış kanı atfının anlaşılmaya başlanması ve bunun, yanlış kanı atfı gerektiren görevlerde ortaya konulabiliyor olması, zihin kuramına dair araştırmaların okul öncesi dönem üzerine yoğunlaşmasını sağlamıştır. Zihin kuramı ile ilişkili becerilerde hızlı gelişimlerin yaşandığı okul öncesi dönem, bu gelişim üzerinde olumlu etkisi olacak yaklaşım ve etkinliklere yer verilmesi açısından gözden kaçırılmaması gereken bir dönemdir.

Çocuklar gözleyerek, deneyerek ve deneyimleri üzerinde akıl yürüterek zihinsel durumları anlarken, eriştikleri her aşama ve çözdükleri her problem, onları bir sonraki basamağa taşır. Bebeklik dönemi içerisinde sosyal tepkiler geliştirmeye başlayan çocuk, bu tepkilere aldığı yanıtları değerlendirerek yavaş yavaş iletişimin ne olduğunu anlamaya başlar ve dil edinimine hazır hale gelir. Bu süreçte kendi eylemlerine rehberlik etmesi için başkalarının duygu ifadelerini bir bilgi kaynağı olarak kullanmaya da başlar; ikinci yaşını süren bir çocuk, başkalarının duygularını nasıl etkileyebileceğini öğrenmiştir (Franco, 1997). Dolayısıyla sergilediği davranışların insanlar üzerinde olumlu veya olumsuz duygulanımlara yol açabileceğinin farkındadır. Aynı zamanda insanların farklı istekleri olabileceğini ve duygu durumlarının, isteklerin karşılanıp karşılanmadığına göre değişebileceğini de anlamıştır.

Üçüncü yaş ile birlikte çocuklar, temel düzeyde de olsa insanların duyusal deneyimleri ve bildikleri arasında bir ilişki olduğunu anlarlar. Üç ile beş yaş arasındaki dönemde gitgide, hangi algının hangi tür bir bilmeye yol açabileceğini veya aynı duyusal girdiye maruz kalsalar bile farklı insanların farklı kanılara sahip

olabileceğini öğrenirler (O’Neill, Astington ve Flavell, 1992; Wainryb ve Brehl, 2006). .

Çocuklarda öznelliği anlama okul öncesi dönemde gelişmektedir. Çocuk algısal deneyimlerin, isteklerin ve daha sonra da kanıların öznelliğini anlar (Wellman ve Liu, 2004). Başkalarının bakış açısını anlayabilme ve onların dünyasını onların bakış açısına göre anlamlandırabilme ile birlikte, kendi davranışlarını başkalarının gözünden değerlendirebilmeye de başlar. Çocuk konuşmayı, günlük aile yaşamı içinde öyküler anlatmayı ve dinlemeyi öğrendikçe neyin yapılıp neyin yapılamayacağını, insanların olaylar hakkında nasıl düşüneceğini ve hissedeceğini de öğrenir (Astington ve Olson, 1995). İnsanların birinin davranış ve eylemleri nedeniyle bir sıkıntı yaşayabileceği veya yaşanan sıkıntıların yine birileri tarafından dindirilebileceği bilgisinin edinimi ile birlikte, ahlaki gelişim de şekillenir (Wainryb ve Brehl, 2006).

Okul öncesi dönemde, çocuğun içinde bulunduğu çevre ile olan etkileşimi, zihin kuramı becerilerinin gelişimi üzerinde de etki yaratmaktadır. Piaget, akranlarla olan etkileşimin; Vygotsky ise ebeveyn-çocuk ilişkisinin altını çizerken, erken dönemde çocuğu çevreleyen sosyal çevrenin sosyal biliş edinimindeki yerini kendi bakış açılarına göre yorumlamaktadırlar. Sosyal biliş gelişimi sürecinin işleyiş mekanizmasına ve sosyal etkileşimin süreçteki etkisine dair görüş farklılıklarına karşın, Piaget ve Vygotsky’nin birleştiği nokta, çocukların, sosyal çevrenin sağladığı girdileri kullanarak yorumlar yaptıkları ve kendi bilgilerini oluşturduklarıdır (Carpendale, 1997; Hala, 1997). Zihin kuramı kavramının gündeme gelmesinin ardından yapılan çalışmalar da okul öncesi dönemde maruz kalınan girdilerin sosyal bilişsel gelişim açısından önemini göstermektedir (Doan ve Wang, 2010; Taumopeau ve Ruffman, 2006; Wellman ve Lagattuta, 2004).

Yetişkinlerle birlikte yapılan sohbetler ve bu sohbetlerde zihinsel ifadelere yer vermenin, çocukların sosyal bilişsel gelişimine yardımcı olduğu görülmüştür. Psikolojik durumları isimlendirmek, çocuğun dikkatini bu durumlar üzerine çekmekte ve onu, bunları yansıtmaya teşvik etmektedir. Ayrıca bu tür sohbetlerin,

sıklıkla farklı bakış açıları ve kendisi ile diğerleri arasındaki fikir ayrılıkları içermeleri nedeniyle, çocukların çeşitli bakış açılarını anlama ve duygu anlama becerilerini olumlu etkilediği kaydedilmiştir (Doan ve Wang, 2010). Çocukların 2-3 yaşlar civarında yoğun bir açıklama arama dönemine girdikleri bilinmektedir ve bu, özellikle insanların eylem ve davranışlarının nedenlerini anlamaya yöneliktir. Neden, niçin sorgulaması çocukların ürettikleri ilk nedensel ifadeler arasında yer almaktadır. Ebeveynlerin bu sorular karşısında yaptıkları açıklamaların, çocuğun kendisi dışındaki birinin bakış açısını anlamasına yardımcı olduğu kaydedilmiştir (Wellman ve Lagattuta, 2004).

Okul öncesi dönemdeki çocuk, insanların gerçek hislerinin dışarıdan göründüğünden daha farklı olabileceğini, duygusal reaksiyonlarının o anki ruh hallerinden veya önceki deneyimlerinden etkilenebileceğini ve duygu çatışmaları yaşayabileceğini öğrenir. Üç yaşındaki çocuklar, geçmişte yaşanan deneyimlerin farklılığına bağlı olarak, insanların aynı olaya farklı duygusal yanıtlar verebileceğini anlamış olurlar (Lagattuta ve Wellman, 2001). Duygusal anlamadaki bu gelişim, çocuğun sosyal etkileşimini de etkilemektedir (Hughes ve Leekam, 2004). Anne ve babaların, okul öncesi dönemdeki çocuklarıyla konuşmalarında duygu diline yer verme sıklıklarının ve kullandıkları ifadelerin niteliğinin, çocukların sosyal anlamaları üzerinde önemli etkisi olduğu bulunmuştur (La Bounty, Wellman, Olson, Lagattuta ve Liu, 2008). Konuşmalarında zihinsel durum diline daha çok yer veren annelerin okul öncesi çağdaki çocuklarında, zihin kuramı becerilerinin, diğer çocuklara göre daha fazla geliştiği gösterilmiştir (Ruffman, Slade ve Crowe, 2002; Peterson ve Slaughter, 2003).

İstek ve duyguya dair zihinsel durumlar çocuklar tarafından daha kolay kavranmaktadır, çünkü bunlar herhangi birinin zihnindeki dünya temsiline değil, gerçek dünyanın somut objelerine ve durumlarına atıfta bulunmaktadır. Üç yaşındaki çocuk, isteklerin kişinin kendisinin dışındaki şeylere karşı yönelttiği pozitif tutumlar olduğunu anlamıştır (Lillard ve Curenton, 1999). İstek ve duygulara dair yapılan atıf ve açıklamalar, çocukların önceleri görebildikleri şeyler bağlamında dünya hakkında düşünmeye başlamalarını, daha sonra da düşünce ve kanılar gibi daha soyut zihinsel

kavramlara yönelmelerini sağlar. Çocukları üç yaşındayken ebeveynlerin istekle ilişkili nedenselliği vurgulayan açıklamalarda bulunma yoğunluklarının, çocuğun beş yaşındaki zihin kuramı performansı üzerinde etkisi olduğu bulunmuştur. Çocuğun maruz kaldığı zihinsel durum dilinin türünün, zihinsel durum ve duygu anlamanın gelişimi üzerinde etkisi olduğu vurgulanmaktadır (La Bounty vd., 2008).

Görüldüğü gibi, okul öncesi dönemin ve bu dönemde çevresi tarafından çocuğa sunulan sosyal girdilerin zihin kuramı gelişimi açısından önemi büyüktür. Tüm bilişsel alanlarda olduğu gibi, zihin kuramı gelişimi açısından da, çocuğa uygun ve yeterli desteğin sağlanması yönünde erken çocukluk döneminin özellikle üzerinde durulması gerekliliği anlaşılmaktadır.

2.7 Okul Öncesi Dönemde Çocuğun Dünyasında Edebiyatın İşlevi

Okul öncesi dönemde çocukların dilsel, bilişsel, toplumsal ve kişilik gelişimlerini etkileyecek en temel duyarlılık; soru sorma, bilme, öğrenme isteğinin uyarılması ve yanıtlanmasıdır Bu dönemde, kitaplar; çocukların eğlenme, oynama ve öğrenme, yaşamı ve insanı tanıma gereksinmelerini karşılarlar (Sever, 2013). Çocukların küçük yaşlardayken kitaplarla ilgilenmeye başlamaları; ileride okuduklarını iyi anlayabilen, okumaktan hoşlanan ve buna zaman ayıran kültürlü yetişkinler olmalarının temelini atar (Jalongo, 2004). Gitgide artan bir duyarlılıkla, toplum, çocuklara okunacak kitapların türüne, bu kitapların içerdiği anlama ve kitaplardan ne gibi dersler çıkarıldığına önem vermektedir (Riggio ve Cassidy, 2009).

Bir yaşından ergenlik dönemine kadar çocukların duygu ve düşünce dünyalarına çizgi, renk ve sözcüklerin anlatım olanaklarıyla seslenen, onlarda duygu ve düşünce bilinçlenmesine katkı sağlayan kitaplar çocuk edebiyatı yapıtları olarak anılır. Nitelikli çocuk kitapları, çocukların olay, olgu ve durumların sanatçı bakış açısıyla yorumlanmasına tanık oldukları görsel ve yazılı araçlardır (Sever, 2013). Okulöncesi dönemdeki çocuklar okumayı bilmezler; ama dinlemekten hoşlanırlar.