• Sonuç bulunamadı

4. DÜNYA MİRAS LİSTESİ’NDE YER ALMANIN TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ

4.6 İstanbul Tarihi Alanlarının Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne Alınması

4.7.4 Zeyrek Camii ve çevresi

Zeyrek, Süleymaniye Bölgesinin devamında yer alan essiz Osmanlı mimarisine sahip bir alandır. Atatürk Bulvarının geçmesi ile alanlar arasındaki bağlantı koparılmıştır. Ancak bu analarda benzer mimari özelliklere sahip yapıların yer alması ortak bir koruma anlayışını da beraberinde getirmelidir (Zeren ve diğ, 2008). Bu alanda gerçekleştirilen koruma projesini ayrıntılı olarak incelemek gerekmektedir.

4.7.4.1 Zeyrek Camii ve Çevresi Koruma Projesi

Dünya Miras Komisyonu ilk kez 2003 yılında ihmal ve yıkım nedeniyle yitirilen evlerin neden olduğu doku kaybı ve Zeyrek’in korunmasındaki başarısızlık üzerinde durmuştur. Dünya Miras Komisyonu’na göre İstanbul, dini yapıları ve anıtları

Şekil 4.34: Sulukule Yenileme Projesi kapsamında yıkılan ahşap yapılara bir örnek (http://www.mimarizm.com/kentintozu/Makale.aspx?id=333&sid=328).

161

koruma konusunda oldukça başarılı olmasına rağmen, dünya mirası olarak büyük önem taşıyan, tarihi "sivil mimari" örneklerinin hızla yok olmasına engel olamamaktadır. Dünya Miras Komisyonu ayrıca “Oysa artık her ülkede, geçmişteki günlük yaşamın devamı olan ve öylece "yaşayan" mekânlar büyük önem taşımaktadır.” diyerek konunun önemini vurgulamıştır (Arkitera, 2003).

Bu uyarılar sonucu 2004 yılında “Tarihe Sağlam bir Çatı” adı altında Ulusal Ahşap Birliği, Fatih Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve UNESCO işbirliğiyle yürütülen bir kampanya düzenlenmiştir. 22 ev basit onarımla sağlıklı hale getirilerek periyodik bakımları yapılmak şartıyla daha uzun yıllar hizmet verebilecek hale getirilmişlerdir (http://www.fatih.bel.tr/).

2005 yılında İl Özel İdaresi katkılarından faydalanılarak Zeyrek Sarnıcı rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlatılmıştır. Projeler, İstanbul IV No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan 2006 tarihinde onaylanmıştır. Ancak Fatih belediyesinin yürüttüğü restorasyon projesi sarnıç çatısındaki binlerce yıllık taş yapı temelleri sökülerek yerine betonarme yatay beton kirişler döken yanlış mimari düzenlemeler nedeniyle Anıtlar kurulları tarafından iptal edilmiştir. Bu projeden sonra 2006 yılında Zeyrek ve Süleymaniye'deki ahşap konutların yok olması konusunda hiçbir önlem alınmadığı yönündeki eleştirisini yinelemiştir.

Dünya Miras Komisyonu 2009 yılında terk edilen ahşap yapıların sayısının giderek arttığı ve tehlike altına girdiğini belirterek yönetim planının bir parçası olarak bütünsel bir rehabilitasyon stratejisi veya programının geliştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Aynı yıl 37 adet özel mülkiyetteki sivil mimarlık örneği yapının restorasyon projelerini temin etmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tarihi Çevre Koruma Müdürlüğü’nce üç adet proje üretmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi KUDEB (Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü) bünyesinde sivil mimari ahşap yapı örneklerinin en uygun şekilde restorasyon ve onarım çalışmalarının yapılmasında çalışacak ahşap ustalarının yetiştirilmesi amacıyla Zeyrek miras alanında ahşap atölyesi kurulmuştur. Bu girişim sit alanlarında belediyelere Koruma Uygulama Denetim Büroları (KUDEB) aracılığıyla etkin denetim ve uygulama olanağı vermiş olması açısından Dünya Miras Komisyonu tarafından taktir edilmiştir (WHC Komisyon raporu, 2009).

162

Alanda son olarak 2011 yılında Fatih Belediyesi Etüd Proje Müdürlüğü tarafından 14 adet S.M.Ö yapının basit bakım-onarımı ile birlikte bu yapıların etrafındaki 17 adet tescilsiz parselde bulunan yapıların cephelerinin de iyileştirilmesi amacıyla bir proje geliştirilmiştir. Proje hale devam etmektedir.

Görüldüğü gibi korumanın planlama ile ilişkisi koparılmakta üstelik korumaya yenileme alanı dönüşüm alanı gibi birçok alt başlık eklenerek parçacıl bir yaklaşım sergilenmektedir. Almaya ve İsveç’in ortak tutumu olan korumaya planlama eyleminin bir parçası olarak bölgesel bir yaklaşım sergilemek hedef alınmalıdır. İstanbul Tarihsel Alanları kapsamında gerçekleştirilen projeler genellikle kentsel gelişim süreci ile paralel olarak parçacıl bir dağılım göstermektedir. Kentsel gelişim gerçeği göz önünde bulundurularak üretilen projelerin alanın korunması önceliği ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Koruma sürecinin planlama sisteminin ayrılmaz bir bütünü olarak görülmesi gerektiği görüşüne ( Zeren, Günay, 2005) ters olarak gerçekletirilen bu projeler bu sebeple de başarısız olmaktadırlar.

İsveç en ciddi sorunu olarak tanımladığı göçmenlerini sürece dahil etmek adına projeler gerçekleştirirken Türkiye’nin İstanbul Sulukule ve Süleymaniye örneğinde olduğu gibi alanın yüzyıllık kullanıcılarının alandan koparılmasına sebep olan projeleri destekliyor olması tartışılması gereken bir bakış açısıdır.

Aynı şekilde Almanya’da bir alanda gerçekleştirilecek eylemlerden önce ayrıntılı bir arkeolojik çalışma yapılması yönündeki uygulamalarına karşın İstanbul Haliç Köprüsü inşaatı sürecinde ya da Marmaray Projesinin uygulama aşamasında tesadüfen karşılaşılan arkeolojik miraslar sonucu bir kazı çalışması yapılması konuya ne kadar farklı yaklaştığımızın bir örneğidir.

Arkeolojik alanlarda alanın tüm dünya için açık bir müzeye dönüştürülmesi yönündeki İsveç ve Avrupa örneklerine karşın İstanbul’un en önemli arkeolojik alanı içerisinde özel kullanıma ait bir otel inşasının gerçekleştiriliyor olması İsveç ve Almanya koruma politikalarından bizi ayıran bir diğer örnektir.

KUDEB bünyesinde eğitimlerin verilmesi ve ahşap yapıların korunması adına ahşap atölyelerinin kurulması ise bu süreçte başarılı adımlar olarak değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeler hakkında konuya dahil olan kurum ve şahıslar ile birebir görüşülerek bu konuda daha kapsamlı bir değerlendirme yapılacaktır.

163

4.8 Dünya Miras Listesi’nde Bulunmanın Avantaj Ve Dezavantajlarının Kurum