• Sonuç bulunamadı

von II. Gompcrz, Platon«

E. Zeilcr, History, 135

İslâm Dünyasında Eflâtun'dan bahseden kaynakların İsimlerini gördük. Bunların, Eflâtun'la ilgili olarak verdiği bilgilere de, ana h at­ ları ile temas ettik. Şimdi, bu bilgilerin ışığında, umumi hatları ile şu hükümleri ortaya koyabiliriz.

İlkçağın m eşhur filozoflarından biri olan ve ilk ismi unutulup son­ radan takm a ism i İle Platon olarak an ılan m ütefekkir. İslâm Dünyasında Eflâtun tarzında yazılıp okunm uş ve böylece tanınıp şöhret olm uştur. B u isim fikir ve felsefe sahasınd a olduğu kadar, san'at ve edebiyat alanlarında da yer almış bulunmaktadır.

Bu derece yaygın olmasına rağmen bu ismin işaret ve delâlet ettiği şahsın kimliğinin çoğunlukla tam ve kesin olarak bilindiği söyle­ nemez ve adı geçen şahsın hüviyeti umumiyetle bir sis perdesi İçin­ dedir ve halta çoğu kere de ikili bir silüete sahiptir.

Kaynaklarımızda "Eflâtun" ismi, çoğu kere bir veya birkaç ünvanla birlikte kullanılır. Bu sıfat ve ünvanlar, kaynaklarımızın Eflâtun'a karşı besledikleri büyük hürmetin, Batıdakinden daha farklı bir m a­ nadaki İfadesi olmaktadır.

Eflâtun'un soyu ve memleketi hakkında kaynaklarımızın vardığı kanaat isabetlidir. B atı ile kıyaslanırsa, aradaki farklar önemli sayılmaz.

Eflâtun'un doğum ve ölüm tarihleri kaynaklarımızın meçhulüdür, dersek, dcğru bir hüküm vermiş oluruz. Zira, şayet Balı Kaynaklarını ölçü olarak alırsak, buna kıyasla kaynaklarımızın bilgisi birkaç yüz­ yıldan başlam ak üzere, en az elli veya yüz senelik bir zaman farkı gösterir.

Eflâtun'un flzik yapısı hakkında kaynaklarımız ayrı bir özelliğe s a ­ hip bulunmakladırlar. Doğum ve ölüm tarihlerindeki bilgisizliklerine karşılık burada kaynaklarım ız, Eflâtu n'un yanağındaki benden, gözünün rengine kadar yakından onu seyrelmişe benzerler.

Kaynaklarımızın gözünde Eflâtun'un ruh yapısı, flzik bünyesinden daha net. daha aydııdıktır. Eflâtun'u en iyi bildiğini kabul ettiğimiz Fa- rabl de dahil olmak üzere kaynaklarımız, Eflâtun'u tam takva sahibli. Allah adamı, dünyaya iltifat etmlyen, kelimenin gerçek manasiyle bir mistik olarak görürler. Bu, Batıdan tamamiyle ayrı ve yalnızca lslânı Dünyasına ait bir h usustur. H atta bu noktada İslâm Kaynaklarının kanaati, bizzat Eflâtun'un kendi eserlerinde sergilenen atmosferden de farklıdır. A nlaşılan kaynaklarım ız bu noktada S o k rates ile Eflâtun'un kişiliğini karıştırm akta ve "aynı" saymaktadır.

E flâtu n'un eğitimi, öğretimi ve h ocalan ile ilgili olarak kaynak­ larımız bir kısım nakillerde bulunurlar. Fakat, bu bilgilerden hiçbiri, Eflâtun'ıın kendi eserlerinden çıkarılmış değildir. H alta başka sağlam kaynaklardan alınm ış oldukları da söylenemez. Eflâtun'a fikir ve İl­ ham kaynağı olmuş pek çok kimse tanınmadığı gibi, bizzat Eflâlun'un yerden yere vurduğu, çoğu kere de kapı dışarı ettiği kimseler, itirazsız bir şekilde Eflâtun'un hocası olarak gösterilir. Bu da kaynaklarımızın, Eflâtıın'u bizzat kendi eserlerinden tanımadığını, halta onun hakkında ikinci elden bile sağlam kaynaklara sahip bulunmadıklarını gösterir.

Eğitim ve öğretim ile hocalan hakkmdaki hükmümüz, Eflâtun'un öğrencileri açısından da geçerlidir. Bir iki ünlü ismin dışında kalan- lan tanım adıklan gibi bizzat Akademi nin idaresini kimin üzerine aldığını dahi bilmedikleri halde, tıp alanında her biri bir dalda ihtisas ve hepsi pratiğe sahip hekim olan bir çok öğrencisinin bulunduğu ka- naatindedirler ve bu hususta bir sürü isim de zikrederler.

Kaynaklanınız Eflâtun'un yürüyerek ders yaptığı görüşündedirler. Bundan dolayı da kendisine ve kendisini takibedenlere "M eşşaî- Peripatos" demektedirler. Bunda eğer Batı, söz gelimi D. Laerce ölçü o- larak alınacak olursa kaynaklarımızın bu noktada lam bir hata içinde olduklan ortaya çıkar.

Bilindiği gibi İlkçağda filozof demek, her dalda bilgisi olan, hemen bütün ilimleri kuşatan adam demektir. İşte, kaynaklanmızm düşün­ cesiyle bu hüküm, tam ve yerinde olarak Eflâlun'a verilecek bir sıfattır. Nitekim, kaynaklanmızm diliyle Eflâtun, fizikten astronomiye, kimya­ dan şiire ve musikiye, matematikten siyaset ilmine, pedagojiye... kadar zamanın hem en bütün ilim dallannda uzanıp onları kucaklıyabllen bir insandır, özellikle tıb dalında o. ayrı bir imtiyaza sahiptir. Tıbbın teorisine olduğu kadar, pratiğine de hakim bulunmaktadır.

Kaynaklanmızm Eilâtun'u böyle oldukça renkli bir ilim hüviyeti içinde görmelerinde gerçek payı yok değildir. Gerçekten Eflâtun, gerek eserlerinin umumi m anzarası, gerekse B atı Dünyasında da kendisi hakkında söylenenler itibariyle bu hüviyete sahip ve layık ve görü­ nümdedir. Ancak, kaynaklanmızm zannettiği gibi Eflâtun, ne öklides'e aid görünen "G eo m etrin in E lem an ları'’nm yazarıdır, ne de yalnızca Islâm Dünyasının zihinlerini süslediği gibi tıp alanında teorisi kadar pratiği de bulunan kudreti sınırsız bir labibdir. Bu, iki ayn şahsiyetin, kaynaklanm ızm hayali ile, filozof Eflâlun'da birleşm iş bir ayniyet (özdeşlik) kazanmış olmasından başka bir şey değildir.

Gerek B atı K aynaklanndan. gerekse bizzat kendi eserlerinden anlaşıldığına göre Eflâtun, bir takım siyasî faaliyetlere girişm iş b u ­ lunmakladır. Siraküza seferi onıın tasarladığı ideal devletin

leştirilm esl uğruna girişliği faaliyetlerin gözle görünen örnekleridir. Oysa kaynaklarımız onun bu yanını görmüş değillerdir. Kaynakla- nmızca Eflâtun, büyük ve engin ruhuna, takvalı tavrına yakışmıyacak olan bu türlü faaliyetlerden daima geri durmuş ve uzak yaşam ıştır. H alta topluluktaki türlü işlere kanşm aktansa o, ölümü yeğ tutmuştur. Demek oluyor ki kaynaklarım ız, fikir ve felsefede, söz gelimi Meş- şâilikte (Peripatetlzm'de) Eflâtun u kendi öğrencisi Aristoteles ile ka­ rıştırdıkları gibi, ruh hali ve yaşayışı itibariyle de onu hocası Sokrates ile karıştırmış bulunmaktadır.

Sonuç şu ki; Eflâtun'un hayatı konusunda Batı ve hatta Eflâtun'un bugün elimizde bulunan kendi eserleri bir ölçü olarak alınırsa, kay­ naklarımız Eflâtun’u bu ölçülerin dışında ve daha başka türlü tanı­ maktadırlar. Batı ile Islâm Dünyasının iki ayn fırçasından çıkan iki Eflâtun portresinin birbirlerine benzerliği pek fazla değildir.

Eflâtun'un hayat hikayesini veren kaynaklarımızın kaynaklan, ne Eflâtun'un kendi eserleri, ne de bugünkü Batı Dünyasının kullandığı kaynaklardır.

İşte, Islâm Dünyasında bilinen, fikir ve felsefesine başvurulan Eflâtun bııdur.

İmdi şunu düşünelim: Acaba. İslâm Dünyası Eflâtun'u alıp tahlil etmiş midir? Islâm Dünyasında görülen ve Eflâtun'unkileri andıran fi­ kirler Eflâtun un fikirleri olarak değerlendirilebilir mi? Bunun ceva­ bını biz, okuyucunun takdirine bırakıyoruz.