• Sonuç bulunamadı

3.4. ONARICI UYGULAMA SÜREÇLERİ

4.1.1. Yurtiçi Araştırma ve Yayınlar

Akran zorbalığı konusunda, ülkemizde bugüne kadar yapılmış olan araştırmalar incelendiğinde; ağırlıklı olarak betimsel çalışmalara, birkaç tane ölçek geliştirme çalışmasına ve önleyici nitelikteki programları içeren çalışmalara rastlanmıştır. Bu kapsamda Pişkin’e ait çalışmalar (2002, 2006, 2010), ülkemizde bu alanda yapılmış olan öncü araştırmalar olma özelliği ile dikkat çekmektedir. Pişkin’in (2002) ilk çalışmaları arasında yer alan, “Okul zorbalığı: Tanımı, türleri, ilişkili olduğu faktörler ve alınabilecek önlemler” isimli çalışma bir alanyazın incelemesidir ve temel amacı, öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve velilerin konuya ilişkin farkındalık düzeylerini artırılmasını sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda; zorbalığın tanımı, ayırt edici özellikleri, sıklığı ve türleri, cinsiyet ve yaşla ilişkisi, öğrenciler üzerindeki olumsuz etkileri, zorba ve kurbanların özellikleri,

zorbalık için okuldaki risk bölgeleri, okul personelinin zorbalığa verdiği tepkiler ve bu sorunu ortadan kaldırmak ya da azaltmak için okullarda ne tür önlemler alınabileceği konularında çalışma yapılmıştır.

Akran zorbalığı olgusunun ilköğretim öğrencileri arasındaki yaygınlığını da inceleyen Pişkin (2003), üst, orta ve alt düzeyde olmak üzere üç farklı sosyoekonomik seviyedeki ilköğretim okulunda eğitim gören, 1150 öğrencinin katıldığı bir araştırma yapmıştır. Betimsel yöntemle yapılan araştırmaya katılan öğrencilerin % 44’ü sözel, %30’u fiziksel, %9’u cinsel, %l’i duygusal zorbalığa maruz kaldığını belirtmiştir. Üst ve orta ekonomik gelire sahip öğrencilerin alt gelir grubundaki öğrencilere göre daha fazla zorbalık yaptığı belirlenmiştir. Erkek öğrencilerin daha yoğunluklu olarak fiziksel zorbalık, kız öğrencilerin ise sözel zorbalık davranışı gösterme eğiliminde olduğu saptanmıştır. Bunların dışında öğrencilerin zorbalığı en çok sınıfta ve sırasıyla kantin ve okul bahçesinde gerçekleştirdikleri elde edilen bulgular arasında yer almıştır.

Ülkemizde, bugüne kadar yapılmış, zorbalığı önleyici programlar ve zorbalık üzerindeki etkilerini içeren araştırmaların sınırlı kaldığı düşünülebilir. Bununla birlikte bu tür araştırmaların, gün geçtikçe nicel ve nitel anlamda artış gösterdiğinden bahsetmek mümkündür. Kutlu (2005), iki aşamalı araştırmasının ilk aşamasında kendini değerlendirme, arkadaş değerlendirmesi ve öğretmen değerlendirmesi olmak üzere üç paralel formdan oluşan “Zorbalık Ölçeği” geliştirme çalışması yapmış ve ikinci aşamada da yine kendisi tarafından geliştirilen “Zorbalıkla Başa Çıkma Programı”nın etkisini incelemiştir. Arkadaşları tarafından zorba ve kurban olarak seçilen öğrencilere öfke ve çatışma ile başa çıkma odaklı bir program uygulamıştır. Ne var ki, programın zorba davranışları ve bu davranışlara maruz kalmayı azaltmada etkili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Atik (2006), ilköğretim ikinci kademe öğrencileri arasındaki zorbalık ve kurban olma davranışının yaygınlığını belirlemek amacıyla yaptığı araştırmasında şu sonuçlara ulaşmıştır: toplam 742 öğrencinin %4,6’sı zorba, %21,3’ü kurban, %6,5’i zorba/kurban, % 44,7’si hiç dâhil olmayan ve % 22,9’u dâhil olmayan öğrenciden oluşmaktadır. Zorbalık davranışının türü açısından, zorbaların en yaygın kullandığı ve kurbanların en çok maruz kaldıkları zorbalık türünün sözel zorbalık olduğu bulunmuştur.

Koç’un (2006) araştırmasında, zorbalık türü olayların genel olarak ve öğrencilerin cinsiyetlerine göre okulun hangi alanlarında ve ne sıklıkta meydana geldiği saptanarak, farklı birtakım değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Toplam 1063 lise öğrencisi üzerinde yürütülmüş olan araştırma bulgularına göre; zorbalığın % 72 ile okul içi ve % 28 ile de okul dışı alanlarda meydana geldiği görülmüştür. Zorbalığın meydana geldiği alanlar ve sıklığı, cinsiyet değişkeni temel alınarak incelendiğinde ise; erkek öğrencilerin, hem okul içi hem de okul dışı alanlarda kız öğrencilere göre, zorba davranış eğilimlerinin daha fazla olduğu bulunmuştur.

Genç de (2007), zorbalığa farklı bir pencereden bakarak; lise öğrencilerinin, okul müdürlerinin ve rehber öğretmenlerin okullarda yaşanan zorbalık davranışlarına ilişkin algılarını belirlemeye yönelik bir araştırma yapmıştır. Hem nitel hem de nicel araştırma yöntemlerinin kullanıldığı araştırmada, öğrenci, öğretmen ve okul müdürleri boyutunda farklı bulgular elde edilmiştir. Görüşme yapılan okul müdürleri ve rehber öğretmenler, zorbalığı okullarında çözülmesi gereken bir problem olarak görmekte olduklarını, çok az sayıda ailenin okula zorbalıkla ilgili şikayette bulunmak için okula başvuruda bulunduklarını ifade etmişlerdir. Zorbalığın başlıca nedenleri olarak öğrencilerin iletişim becerilerinden yoksun olmalarını, okulda kendilerini ifade edecek yeterli sosyal etkinliklerden yararlanamamalarını, sorun çözme becerilerine sahip olmamalarını ve ailelerinin ilgisizliğini göstermişlerdir. Örneklem okullarda zorbalıkla mücadele için geliştirilmiş program dâhilinde bir etkinliğin olmadığı ancak, müdürlerin zorbalığa karsı duyarsız kalmayarak baş etmek için çeşitli yollara başvurdukları görülmüştür.

Gökler (2007) ise, örneklem grubuna aldığı 576 sekizinci sınıf öğrencisi ile yaptığı araştırmasında; akran zorbalığının empatik eğilim, özsaygı, problem çözme becerileri, içedönüklük-dışadönüklük ve kaygı gibi bazı kişilik özellikleri ile ilişkisini incelemiştir. Karşılaştırma türü ilişkisel tarama modeliyle yapılan araştırmanın elde edilen bulguları arasında şunlar yer almaktadır: Öğrencilerin %10.10’unun zorba, %27.30’unun kurban, %20.90’ının zorba-kurban olduğu belirlenmiştir. Hem zorba, hem de zorba-kurban grubunda erkeklerin daha fazla olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin en fazla uğradıkları zorbalık türleri, “sözel ve fiziksel” zorbalıklar olarak saptanmıştır. En yüksek empatik eğilim düzeyine tarafsız

öğrencilerin sahip olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte en dışadönük grubun da tarafsız öğrenciler olduğu ve bunu sırasıyla zorbalar, zorba-kurbanlar ve kurbanların izlediği bulunmuştur.

Yurtdışında olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda bir sorun olarak hızla tırmanan ve bu özelliği ile araştırmacıların ilgisini çeken sanal zorbalık kavramı ile ilgili Ayas ve Horzum tarafından (2011b) bir araştırma gerçekleştirilmiştir. İlköğretim ikinci kademe öğrencileri arasında görülen sanal zorbalık içeren davranışları ölçmek amacıyla “Sanal Zorba/Kurban Ölçek Geliştirme Çalışması” yapılmıştır. Örneklemini ilköğretim okullarının altı, yedi ve sekizinci sınıflarında okuyan 450 öğrencinin oluşturduğu ölçek, 19 madde ve üç faktörü içeren kurban ve zorba ölçeklerinden oluşmaktadır.

Ayas ve Pişkin (2011) tarafından, farklı türdeki liselere devam eden toplam 600 öğrenci üzerinde, akran zorbalığına uğrama ve zorbalık yapma düzeylerinin cinsiyet, sınıf ve okul türüne göre farklılık gösterip göstermediğini inceleyen bir araştırma yapılmıştır. Araştırma sonunda, sözel mağduriyet hariç diğer tüm alt ölçeklerde erkeklerin kızlardan daha fazla zorbalığa uğradıkları ve dışlama hariç diğer tüm alt ölçeklerde kızlardan daha fazla zorbalık yaptıkları bulunmuştur. Cinsel mağduriyet alt ölçeğinde 11. sınıf öğrencilerinin 9. sınıf öğrencilerinden daha fazla mağdur oldukları görülmüştür. Eldeki bu bulguların yanında, kurban puanı en yüksek grubun endüstri meslek lisesi; zorbalık puanı en yüksek grubun özel lise öğrencileri, en az zorbalığa uğrayan ve en az zorbalık yapan grubun ise Anadolu Lisesi öğrencileri olduğu belirtilmiştir.

Benzer Belgeler