• Sonuç bulunamadı

Günümüzde şiddet kavramı tüm toplumlarda olduğu gibi, kendi toplumsal yaşantımızda ve bunun bir uzantısı olarak eğitim ortamlarımızda kalıcı çözüm bekleyen konular arasında önceliğini korumaktadır. “Şiddet” kelimesi sözlükte; karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma, duygu ve davranışta aşırılık anlamında kullanılmaktadır (TDK, 2005). Dünya Sağlık Örgütü de (2002) şiddeti, “kişinin kendisine, bir başkasına veya bir gruba karşı yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişme geriliği ya da ihmal ile sonuçlanan (ya da sonuçlanma olasılığı yüksek olan) kasıtlı güç kullanımı tehdididir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımların paralelinde okuldaki şiddet Astor ve Meyer (2001: 380) tarafından genel bir ifadeyle şu şekilde tanımlanmaktadır; okulda şiddet, sıklığı ve şiddeti değişmekle birlikte fiziksel ve psikolojik zarar verme amaçlı davranışları kapsar. Bununla birlikte okuldaki şiddetin nispeten ayrıntılı tanımı Amerika Şiddeti Önleme Merkezi (2000) tarafından yapılmıştır. Buna göre okulda şiddet “okulun eğitim misyonunu ihlal eden, güven ortamını tehdit eden, okuldaki kişilerin canlarını ve mallarını hedef alan her tür yıkıcı veya bozucu saldırganca eylemlerdir” (akt: Öğülmüş, 2006: 17).

“Şiddet kavramına” ilişkin farklı tanımlar bulunmakla birlikte, günümüzde üzerinde ortak görüş geliştirilen nokta; şiddetin sadece fiziksel zarar boyutundan ibaret olmadığı gerçeğidir. Gerek okul ortamında gerekse dış dünyada sözel, duygusal, cinsel şiddet türleri zaman zaman fiziksel şiddete eşlik eden tarzda kimi zaman da fiziksel şiddetten bağımsız olarak yaşanmaktadır.

Yapılan araştırmalar, eğitim ortamlarında birinci derecede sözel şiddetin görüldüğü ve ardından sıra ile duygusal, fiziksel ve cinsel şiddetin geldiğini ortaya koymaktadır. Fiziksel şiddet; itme, tekmeleme, tokat atma, alet kullanarak saldırma, tebeşir, kalem vb. fırlatma, saç-kulak çekme, ayakta bekleme cezası verme, kişiye kaba fiziksel şaka yapma tarzındadır. Sözel şiddet kapsamında ise isim takma, alay etme, iğneleyici söz söyleme, laf atma, hakaret-küfür etme, tehdit etme, kızma ve dedikodu yayma bulunmaktadır. Duygusal şiddet kapsamında gruptan dışlama, görmezden gelme, küçük düşürme, ayrımcılık yapma, baskı yapma, fazladan ev ödevi verme yer alırken, cinsel şiddet de cinsellik içeren uygunsuz sözler söyleme,

sarkıntılık etme, elle rahatsız etme, sıkıştırma vb. davranışları içerir (MEB Özel Eğitim ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2006: 10).

Farklı şekillerde yaşanan şiddetin önlenmesi ve azaltılmasına yönelik gerek yurtdışında, gerekse ülkemizde sayısı gün geçtikçe artan çalışmalar mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Almanya’da Gasteiger-Klicpera ve Klein (2007) tarafından yayımlanmıştır. İçeriğinde şiddeti önlemeye yönelik olarak “Bir kavgada nasıl davranırım, tartışmayı öğrenmek, duygularla başa çıkmak ve barış ortamını yaratmak” konularının yer aldığı ilköğretim programı niteliğindeki bu çalışmaya veliler de dâhil edilmiştir. Bununla birlikte ABD’de gençlerin şiddet davranışlarını önlemeye yönelik ulusal bir girişim bünyesinde, bu konuda çevrimiçi eğitim de sunulmaktadır. ABD’de bir devlet kuruluşunda ise okul sağlığı rehberlik hizmetleri kapsamında öğrencilere şiddeti önleme ve şiddetle başa çıkma becerileri içeren eğitimler, okullar için okul sağlık endeksi belirleme çalışmaları, gençlerde riskli davranışları izleme gibi çalışmalarla şiddetin önlenmesine katkıda bulunmaktadır. İngiltere’de ise akademisyenler tarafından kurulan bir web sitesinde öğrencilere, zorbalık ve şiddet davranışları karşısında nasıl davranmaları gerektiği konusunda interaktif rehberlik sunulmaktadır.

Ülkemizde de sayısı günden güne artmakla birlikte bu konuda yayımlanan kitaplar, programlar ve projeler mevcuttur. Dokuz Eylül Üniversitesi, Anlaşmazlık Çözümü Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından yürütülen “Okul Temelli Çatışma Çözümü ve Akran Arabuluculuk Projesi Türnüklü, Kaçmaz, Gürler, Yaka, Türk, Kalender, Şevkin ve Zengin, 2009)” ve bu proje doğrultusunda hazırlanan Anlaşmazlık Çözümü, Müzakere ve Akran-Arabuluculuk Eğitim Programı: Liselerde Şiddetin Önlenmesi (Türnüklü, İkiz ve Kaçmaz, 2009) bu çalışmalar arasında yer almaktadır. Ankara Üniversitesi bünyesinde ise “Güvenli Okul Ortamı Oluşturma” isimli “Liselerde Şiddetin Saptanması ve Okul Temelli Şiddeti Önleme Programının Geliştirilmesi” projesi mevcuttur (Pişkin, Öğülmüş ve Boysan, 2011). Bu proje çalışmaları ile birlikte; Eğitim ortamlarında şiddetin önlenmesi ve azaltılması amacı ile MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2002/11 No’lu Genelgesi, MEB APK Başkanlığının 2003/91 nolu Genelgesi, MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 26.03.2004 Tarih ve 1265 Sayılı Yazıları ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve

Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2006/26 no’lu Genelgeleri mevcuttur. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Eğitim ortamlarında şiddetin önlenmesi ve azaltılması strateji ve eylem planı” 2006 ila 2011 ve daha ileriki yılları kapsayacak nitelikte, okul ortamında şiddetin önlenmesi ve azaltılması için temel stratejiler belirlemiş ve yönetim süreçleri, okul yönetimi-öğretmen, öğrenci, eğitim ortamı ve çevresi ile aile olmak üzere toplam beş müdahale alanı belirlemiştir. Hazırlanan bu plan eğitim ortamlarımızda uygulanmaya devam etmektedir. Aynı zamanda eylem planı çerçevesinde kritik ve zorlu olaylara maruz kalan öğrencilerin, ailelerin ve öğretmenlerin yaşadıkları sarsıntıyı atlatmalarını sağlamak, bilgilendirmek ve baş etme güçlerini arttırmak amacıyla her ilde psiko-sosyal önleme ve müdahale ekipleri kurulmuştur (Babacan, 2009: 5). Uygulanan bu plan doğrultusunda 2006 ila 2010 yılları arasında alınan sonuçlar aşağıdaki Tablo 2’de belirtilmiştir.

Tablo 2. “Eğitim Ortamlarında Şiddetin Önlenmesi ve Azaltılması Strateji ve Eylem

Planı” Çerçevesinde 2006-2010 Yılları Arasında Elde Edilen Veriler

2006-2007 2007-2008 2008-2009 2009-2010* Elebaşı 2676 1271 1498 312 Şahit 191 69 85 18 Yardımcı 434 155 213 38 Kurban/mağdur 670 235 350 59 Ateşli/kesici silahla ölüm 5 2 1 0 Vaka Sayısı 3014 1483 1716 356 * Birinci dönem

Anadolu Ajansı (5 Ağustos 2010: 1). Okullarda Şiddete Bakanlık Takibi. Hürriyet.

Tablo 2’ye ait istatistiksel veriler incelendiğinde, 2006 yılından 2010 yılına kadar okuldaki şiddet olaylarındaki düşüş göze çarpmaktadır. Ne var ki, yine aynı kurum tarafından (Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim, Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü) Eylül 2006 tarihinde hazırlanan rapora göre, Mayıs 2006 sonu itibariyle yapılan basın taraması sonuçları, sadece son beş ayda okullarda meydana gelen olaylarda 14 öğrencinin öldüğünü, 104 öğrenci ve 3 öğretmenin yaralandığını ortaya koymaktadır (Terzi, 2007: 73-83). Rakamsal olarak kolaylıkla

ifade edilebilen aynı döneme ait ölüm olayına ilişkin, farklı kaynaklardan edinilen farklı bilgiler göz önünde bulundurulduğunda; sözel-duygusal ve cinsel içerikli şiddet olaylarına ilişkin istatistiksel verilerin elde edilmesinin güçlüğü ve yetersizliği düşünülebilir.

Basın-yayın organları vasıtasıyla haberdar olduğumuz veya günlük yaşantımızda bizzat şahit olduğumuz şiddet olaylarının yaygınlığı, toplumsal yapının bir uzantısı olan okul ortamı için de gündemdeki yerini korumaktadır. Bu durum bilimsel araştırmalar tarafından da doğrulanmaktadır. İstanbul’da 21 lisede 2.035 öğrenci ile yapılan bir araştırmaya göre (Koca, 2011: 7); liselilerin % 55.9’u, gençler arasında şiddetin yaygın bir davranış olduğu görüşündedir. Şiddetin en yaygın olduğu okul türünün % 23.1 oranıyla fen liseleri olduğu dikkati çekerken, bunu % 20 ile Anadolu İmam Hatip Liseleri izlemektedir. Şiddetin en az görüldüğü okul türü ise % 4 ile özel liselerdir.

Şiddetin nedenleri genel olarak, biyolojik etmenler ile psikolojik ve sosyolojik yaklaşımlarla açıklanmaktadır (Polat, 2002:1). Biyolojik etmenler üzerinde yaş ve cinsiyet belirleyicidir. “Psikolojik yaklaşım; sosyal öğrenme teorisine göre bu tür davranışların taklit yoluyla öğrenildiğidir. Gelişimsel teoriye göre ise şiddeti azaltan etkenlere bağlı olarak, görülme olasılığının azaldığı şeklindedir.” Şiddeti azaltan etkenler ise uygun aile ve çevre yapısına bağlıdır. Sosyolojik yaklaşıma göre nedenlerden ilki; “şiddetin kimi toplumda kullanımının kabul görmesi ve model alma yoluyla da kuşaktan kuşağa aktarılması yoluyla olur. Bir diğer sosyolojik neden olarak da, yoksulluğun ve olanaksızlıkların insanları kanuni olmayan yollardan isteklerine ulaşmaya ittiği öne sürülmektedir.” Üçüncü olarak ise, kişilerin şiddet sonucunda elde edeceklerinin kaybedeceklerinden büyük olması durumunda, bu tür davranışlara yöneldikleri öne sürülmektedir (Polat, 2002:1). “Freud’a göre de şiddeti doğuran saldırganlığın nedeni, aslında insanın kendisine yönelik olan yıkıcı eğilimlerinin, dış dünyadaki nesnelere çevrilmesidir. İnsan diğer insanlarla savaşır ve onlara karşı yıkıcı davranır, çünkü kendini yok etme isteği yaşam içgüdülerinin gücü tarafından engellenmiştir” (Gençtan, 1989: 48). “Suç bilimcilere göre ise, şiddetin altında yatan en önemli psikolojik neden, bireyin duygusal zekanın önemli bir öğesi olan empati kurabilme becerisinden yoksun olmasıdır” (Akboy ve İkiz, 2007: 297). Fromm (1982: 27), “yaratamayan insan yok etmek ister” der. Fromm’un

bu düşüncesini Gençtan (1989: 61) özetlenen şu cümle ile açıklar: Fromm (1982), “zararlı saldırganlık” olarak nitelendirdiği; kişinin yaşamını sürdürebilme amacından uzak, sadece yıkma ve bozma amacı taşıyan saldırganlığın, toplumların insanı, kendisini gerçekleştirmekten alıkoyması ve engellemesi sonucu ortaya çıktığını savunur.

Bahsi geçen temel nedenlere dayalı olarak, liselerde öğrenciler arasında yaşanan şiddetin tetikleyici nedenlerinden belki de en yaygın olanı kız-erkek arkadaşlığı olarak karşımıza çıkmaktadır (Tezcan, 1996; akt: Koç, 2011). Liselerde kız-erkek arkadaşlığı dışında; kişinin özellikleriyle alay etme, isteğini elde etme, küfür etme ve pek çok farklı konu şiddeti tetikleyici etkiye sahip olmaktadır. Bu konuda basın-yayın organlarında sıklıkla karşılaştığımız örnekler mevcuttur. Bu örneklerden yapılan alıntılara Ek 29’da yer verilmiştir.

Köknel (2000: 134-135), kişinin şiddete maruz kaldığı durumlarda genellikle kaçma-savaşma davranış aralığında tepki verdiğini belirtmektedir. Davranış yelpazesindeki bu iki tür davranış da doğrudan veya dolaylı bir şekilde şiddeti şiddetle çözmeye yöneliktir. Oysa saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine neden olan davranış kalıplarını öncelikle düşünce düzeyinde; kızgınlık, kaygı, korku gibi duygulardan arınmış zihinsel süreçler aşamasında önlemek gerektiğini savunmaktadır.

2.9.OKUL ORTAMINDA AKRAN ZORBALIĞI VE ŞİDDET SORUNUNUN

Benzer Belgeler