• Sonuç bulunamadı

Yugoslavya KurtuluĢ SavaĢını Anlatan Hikâyeler

III.4. Veri Çözümleme Teknikleri

4.6. MAKEDONYA‘DA TÜRK ÇOCUK EDEBĠYATI

4.6.3. Çocuk Hikâyeleri

4.6.3.2. Konu

4.6.3.2.2. Yugoslavya KurtuluĢ SavaĢını Anlatan Hikâyeler

Tarihî hikâye ve romanlar çocuklarda yurt ve ulus sevgisini uyandırmaya ve geliĢtirmeye, ulusal bilinci güçlendirmeye yaradığı gibi tarih derslerinde çok kez kısaca geçilen önemli olayların veya üzerinde gereği kadar durulmayan tarihî kiĢilerin yakından tanınmasına ve anlaĢılmasına imkân sağlar. Birçok okura serüven hikâye ve romanlarının verdiği zevk ve heyecanı da veren bu tür eserleri öncelikle erkek çocuklar on üç veya on dört yaĢlarından sonra daha derin bir ilgiyle okumak isterler. (Oğuzkan, 2010: 107)

Makedonya Türk Çocuk Edebiyatında tarihî hikâyeler daha çok Yugoslavya KurtuluĢ SavaĢının ne güçlüklerle kazanıldığı, partizanların cesaretinin övüldüğü ve Tito‘nun tek lider olduğunu anlatan hikâyelerdir. Hemen hemen her hikâye yazarı KurtuluĢ SavaĢı ile ilgili bir hikâye yazmıĢtır.

Avni Abdullah‘ın Anlat Demişti Yoldaş hikâyesi KurtuluĢ SavaĢında savaĢan biri Türk diğeri Makedon iki askerin diyaloglarından oluĢmaktadır.

―Anlat bütün bunları, bizi, seni, beni. Kimi bulursan; Ahmet‘e, Vesna‘ya, yaĢlıya, gence. Bilsinler onlar da Sutyeska'yı, Neretva‘yı, Kozara‘yı. Anlat demiĢti yoldaĢ. Bu kanlı savaĢı anlat. Bu faĢist canavarlarını anlat, onların da bilmesi gerekir. Nerde, niçin öldük... Anlat hepsini, emanetim budur yoldaĢ‖ (Abdullah, 1984: 16)

Hikâyeye alıntıladığımız bu paragrafla baĢlayan yazar, iki partizanın Belgrad‘da faşist canavar olarak bahsedilen Almanlara karĢı giriĢtiği mücadele anlatılmaktadır. Bir taarruz sonucu ağır yaralanan Makedon partizan, Hüseyin

yoldaşa bütün bu savaĢı anlatmasını vasiyet eder ve ardından ölür.

Tipik bir Yugoslavya KurtuluĢ SavaĢı hikâyesi olan bu hikâyelere Tomurcuk ve Sevinç dergilerinde 1 Mayıs, 11 Ekim, 22 Aralık gibi tarihlere rastlayan aylarda sıkça rastlanılır.

Fahri Kaya‘nın Yiğit Torun hikâyesinde KurtuluĢ SavaĢı sırasında Almanların bir kolordusu partizanlardan oluĢan bir tugayın peĢindedir. Almanlar, Bregalniça nehri üzerindeki bir demir köprüden geçeceklerdir. Partizanlardan bir asker demir köprüye yakın bir köyde yaĢayan Hasan Ağa‘ya bu köprüyü yıkmaları gerektiğini söyler. Hasan Ağa‘da torunu Ahmet‘e köyün ileri gelenlerinden Sadık Ağa, Topal Hoca, Mitko‘nun oğlu Slave ve Ulah ġteryo‘ya haber vermesini söyler. Bu köyün ileri gelenleri bir Makedonya görüntüsüdür; Türk, Arnavut, Makedon ve Ulah. Hasan Ağa önderliğinde bu grup köprüyü dinamitle yıkmak üzere yola koyulurlar.

―Yolda komĢu köyün mezarlığı yanından geçtiklerine Hasan Ağa ölen Süleyman'ı hatırladı. AĢağı yukarı bundan bir yıl önce, oğlu partizan olarak Almanlara karĢı yürütülen bir savaĢta ÖlmüĢtü. O

günden bu yana HaĢan Ağanın faĢist Almanlar ile bunların yamaklarına karĢı kini bir kat daha artmıĢtı...‖ (Kaya, 1978: 73)

Bu tür düĢüncelerle Hasan Ağa ve yanındakiler köprüye varırlar. Dinamitleri yerleĢtirirler. Alman kolordunun bir kısmı gelirken ateĢlerler, ama dinamitler patlamaz. Bunun üzerine Hasan Ağa‘nın torunu Ahmet koĢarak fitilleri tekrar yakar. Onu gören Almanlara Ahmet‘e ateĢ açarlar. Ahmet de suya atlar. Dedesi Ahmet‘in öldüğünü düĢünür ve kahrolur, fakat köye dönmeleri gerekmektedir.

―Ahmedi görür diye bakıĢlarıyla nehir kıyılarını tarıyordu. Hâlbuki yağmurdan hiç bir Ģey görünmüyordu.

-Hayır gidelim. Köyü köylüleri düĢünmeliyiz, — diye tekrarladı boğuk sesiyle ihtiyar HaĢan Ağa. Sakalı tir tir titriyordu.

Yağmur durmaya baĢladı. YoldaĢ hiç birinin ağzından tek bir söz çıkmadı. Sadece HaĢan Ağanın değil, ötekilerin de gözleri nemliydi. Bir ara Hıvzı.

-Dönelim be Hasan Ağa. Dönelim de Ahmet'in öcünü alalım, — dedi.

-Ahmet babasının öcünü aldı. ġimdi biz köyü köylüleri düĢünmeliyiz diye cevap verdi titrek sesiyle, çok görmüĢ geçirmiĢ Hasan Ağa. Fakat borçlu kalmayacağız. . . Kalmayacağız. . .‖ (Kaya, 1978: 76)

Köye döndüklerinde üzeri ıslak kıyafetlerle evde bulur. Ölmediğini gören Hasan Ağa, Ahmet‘e sarılarak ağlar.

Makedonyalı Türk yazarlar KurtuluĢ SavaĢında Türklerin de savaĢtıklarını bu hikâyelerde belirtmektedir.

Recep Murat‘ın Üç Palto hikâyesi ise savaĢın getirdiği yoksulluğu ve acı hatıraları anlatan bir hikâyedir. SavaĢtan bir yıl önce anlatıcının dedesi torunlarına bayram hediyesi olarak palto almıĢtır.

―Ertesi yıl savaĢ, savaĢla birlikte açlıkta baĢladı. Yiyeceğe değgin her Ģey karaborsaya düĢtü, hele un.

»Nerde ince orda kopar« derler ya, önce dedem öldü, bir yıl sonra da Bulgarlar babamı asker aldılar. Durumumuz kötüleĢti, çoğu kezler evimizde sofra bile kurulmadı. Patates bulmak kolay olmasaydı, kim bilir halimiz ne olurdu. Çünkü aile karnesiyle aldığımız ekmek yetmiyordu altı kiĢiye.

Erkeksiz kalan bir ev, üstelikte yoksul bir aile, para sıkıntısı yüzünden açlıktan zor kurtuluyordu. Evet aç bir dünyaydı o savaĢ

yılları. Babaannem olmasaydı, daha neler neler çekecektik biz. Ġhbar edileceklerinden korkan karaborsacılar, un satmazlardı herkese. Ama güvenilir kadındı babaannem. Ġki üç kiloluk keselerle hiç korkmadan un taĢırdı çarĢafı altına. Fakat annemin ne küpesi kaldı, ne bileziği. Onlar bitince, yeni hiç kullanılmamıĢ yatak ve yorgan çarĢafları da gitti elden. Bir gün de sıra geldi bizim paltolara, üçü verildi bir çuval mısır unu için.

Soğuk bir kıĢ günü, mahalleye çıkıp kaymak istemiĢti canım. KardeĢlerim de gelmiĢti ardımdan. Ama ne ben kayabildim ne onlar. Yan sokaktan çıkan baĢka üç kardeĢ yaraladılar bizi ta yüreğimizden, üstlerindeydi çünkü bizim paltolar. ġaĢırdık, hele en küçük kardeĢim, tutamadı kendim, iki gözü iki çeĢme. Açlığım gideren bakırdanlarm, paltosu sayesinde elde edildiğini kavrayabilseydi o, ağlamazdı belki. Anne! Anne! diye eve dönmek istedi. Bırakmadım, bırakamadım. Kaç defadır annemin, gözyaĢlarını benden gizlediğini gördüm. Çocuk denecek yaĢta evin en büyük erkeği olmak güç geldi bana. Hey körolası savaĢ, ne yapayım, kime acıyayım; kardeĢime mi, kendime mi, sümük silen paltomun yenine mi! Ah, dede hatırası paltolar, o neĢeli ve sevinç dolu günlerle birlikte çok acı bir iz bıraktınız yüreklerimizde!‖ (Murat,1974: 10,11)

SavaĢ hikâyeleri, sadece kahramanlıkların anlatıldığı hikâyeler değildir. Erkekler savaĢtayken geride kalan kadın ve çocukların da acılı bekleyiĢlerinin anlatıldığı hikâyelerdir de.