• Sonuç bulunamadı

Karakterleri Hayvanlar ve Nesneler Olan Hikâyeler

III.4. Veri Çözümleme Teknikleri

4.6. MAKEDONYA‘DA TÜRK ÇOCUK EDEBĠYATI

4.6.3. Çocuk Hikâyeleri

4.6.3.1. Karakter

4.6.3.1.2. Karakterleri Hayvanlar ve Nesneler Olan Hikâyeler

Çocuk romanlarında, öykülerinde, masallarında ve anlatılarında yer alan hayvan, bitki ve nesneler, çoğunlukla insanlar gibi hareket ettirilerek, konuĢturularak kiĢileĢtirilir. Kahramanlar, çocuktan hem hayvan ve nesnelerin özelliklerini hem de değiĢik karakterleri tanıtır, canlandırır. Onlara, yaĢları gereği bilmeleri gerekenleri duyumsatır, sınırlı deneyimlerine yeni öğrenmeler ekler. Hayvanların ve nesnelerin insana özgü davranıĢlarda bulunması, düĢle gerçeği iç içe yaĢayan çocuklar için tanıdık bir dünyanın kapılarını aralar. DüĢlerinin önemsenmesi, düĢlerini gerçekleĢtirmesi; onları anlatının iletileriyle baĢ baĢa bırakır.(Sever, 2008: 78)

Karakterleri hayvan ve nesne olan hikâyeler içinde karakter geliĢtirme yolları doğal olarak geçerlidir. Fakat fabl tarzında yazılmıĢ bu kısa hikâyeler daha çok karakterlerin davranıĢ ve eylemleriyle geliĢtirilir.

Sabit Yusuf‘un Kurbağa adlı hikâyesinde doğadaki bütün hayvanlar bir uyum içinde yaĢamaktadır. Günün birinde kurbağanın birisi hastalanır ve hayvanların Ģen Ģakrak çıkardıkları seslere katılamaz.

―Günün birinde, kurbağaların biri tesadüfen hastalanmıĢ, diğerleri gibi neĢelenmiyordu. Evrende bulunan tüm hayvanlar Ģenlenerek bağırıĢmaya baĢladı. Halbuki kendini rahatsız hisseden kurbağacık otlar arasında gizlenmiĢ, susup uykuya dalmıĢ gibi duruyordu. Kurbağanın bu halini gören kargaların biri kavaktan seslenmeye baĢladı:

-Kurbağa bey, dedi, bahtının neĢesine son verdin galiba. Hadi, ne duruyorsun? Sen de bizimle beraber Ģenlen bakalım!

Oysa, kargayı iĢitmemiĢ gibi dalmıĢ, duruyordu. Onun halini kimse sorup sual etmeye gelmediğinden, gerçekten de tümüne küsmüĢtü.‖ (Yusuf, 1978: 22)

Bu hikâyede yazar kurbağaya özel bir isim vermemiĢtir. Aynı Ģekilde karakterleri hayvan olan hikâyelerin çoğunda hayvanlara özel bir isim verilmemektedir.

Ġlhami Emin‘in Kafesi Sevmeyen Maymun adlı eseri Ġliya ile Mileva adlı iki maymunun yedihikâyesinden oluĢmaktadır.

―Birkaç dakika süren gülünç oyununu bitirir bitirmez Ġliya bir elini uzatır ve çocuklardan yiyecek herhangi biri nen beklerdi. Çocukların kimisi uzattı bonbon, kimisi ekmek parçası, bazısıysa bisküvit. Pek seyrek bazı kötü çocuklar yiyecek bir nen verecekleri yerde, küçük taĢcıklar bırakırlardı Ġliya‘nın uzatılmıĢ pancası içine. Ġliya bunlara ilkin ağırca öfkelendiğiyse de, sonradan alıĢtı durdu. Çünkü o da birçok iyi kalbli, akıllı çocuklar yanısıra bazı kötü niyetlilerin de var olduğunu sezmiĢti sanki.‖ (Emin, 1964: 38)

Maymunlarla Çocuklar adlı hikâyesinden alınan bu örnek, Ġlhami Emin‘in

maymunlara birer ad vererek onları fabllardaki karakterlerden farklılaĢtırır. René Wellek‘in Edebiyat Teorisi‘nde bahsettiği gibi, ―Her adlandırma bir çeşit hayat

verme, canlandırma ve ferdîleştirmedir” (2005: 194) Emin‘in Ġliya ile Mileva‘sı

böylelikle Yusuf‘un hikâyesindeki kurbağadan daha gerçek hayata yakındır.

Ġliya yukarıdaki alınan örnekte neden-sonuç iliĢkisi kurarak dünyada hem iyi hem de kötü kalpli çocukların olacağı sonucuna varır. Yazar bir paragrafta kahramanının davranıĢ ve eylemleriyle iletisini okurlarına aktarır.

Ġliya ve Mileva adları Slav kökenlidir. Maymunların adlarını hayvanat bahçesindeki görevli Nikola Amca koymuĢtur. Nikola Amcanın da Slav kökenli biri olduğunu düĢünürsek maymunların adlarının Slav kökenli olması ĢaĢırtıcı değildir. Hayvanlara genellikle tekir, karabaĢ, cingöz gibi adlar verilirken bu hikâyede insanlara verilen adlar bu iki maymuna verilmiĢtir. Ġliya, Mileva‘nın eĢidir. Aralarında bazen anlaĢmazlıklardan dolayı kavgalar yaĢanır ama sonra araları düzelir. Bu adlar Ġliya ile Mileva‘yı anlaĢamayan iki karı koca olarak görmemizi daha da kolaylaĢtırır.

Bazen nesnelerde kiĢileĢtirilerek birer karakter olarak hikâyelerde karĢımıza çıkar. Necati Zekeriya‘nın Silgiyi Alkışlamalıyız adlı hikâyesinde silgi bir yan karakterdir.

―Bu öyküyü silgiye sunuyoruz. Neden? O buna değerdir de, ondan.

Orhan, kalem, kâğıt ve silgisini çıkardı. BaĢladı yazmaya. Ġlkin pencereye baktı. Pencerede bir kuĢ duruyordu. Renkleri döküldü Orhan‘ın yazı masasına.

Orhan ilk cümleyi Ģöyle yazdı:

„ġiĢko, Sevil‘le aramı açmak istiyor‖. Silgi yerinden sıçradı, sildi bu cümleyi. Orhan cümleyi Ģöyle düzeltti:

„ġiĢko, Seville ve benimle arkadaĢ olmak istiyor‖.

Silgi yerinde kaldı, gülümsedi, vazodaki çiçek dc gülümsedi. Pencerede duran kuĢ üç kez öttü. Orhan ikinci cümleyi Ģöyle yazdı:

„Kürdan, ev ödevlerini yapmıyor, ya benden ya Sevilden kopya çekiyor‖.

Silgi yerinden sıçradı, sildi bu cümleyi de. Orhan ikinci cümleyi Ģöyle düzeltti:

„Kürdan ev ödevlerini yapamayınca, ya benden ya da Sevilden yardım istiyor. Dost kötü günde belli olur‖.

Silgi yerinde kaldı, gülümsedi, vazodaki çiçek de gülümsedi. Pencerede duran kuĢ altı kez öttü. Orhan üçüncü cümleyi Ģöyle yazdı:

„Çilli, kendi yanlıĢlarını bas etmek için, öğretmene benden ve Sevil‘den Ģikâyetçi olur‖.

Silgi yerinden sıçradı, sildi bu cümleyi de. Ortan üçüncü cümleyi Ģöyle düzeltti:

..Çilli, kendisinin de bizim de yanlıĢlarımızı öğretmene söylemekten kaçınmaz.‖

Silgi yerinde kaldı, gülümsedi vazodaki çiçek de gülümsedi, pencerede duran kuĢ dokuz kez öttü.

Orhan dördüncü cümleyi Ģöyle yazdı

..Ben Sevil‘i seviyorum, Çilli'yi, ġiĢko‘u. Kürdan'ı da seviyorum".

Orhan silgiye baktı, silgi yerinde değildi. Pencereye baktı; kuĢ uçtu pencereden, defterde renkleri kaldı. Vazodaki çiçek daha da açtı yapraklarını Orhan gülümsedi, sonunda Ģöyle yazdı:

Bu hikâyede silgi cümleyi beğenmezse yerinden sıçrayıp yazıları siler. Eğer beğenirse gülümser ve bu silginin cümleyi onayladığı anlamına gelir. Orhan‘ı bu hikâyede insanlar hakkında düzgün konuĢmaya yönlendiren silgidir.

Hikâyedeki görevi silmek ve gülümsemek olan silgi, statik bir yan karakterdir. Zekeriya bu hikâyede Orhan‘la beraber bir nesneyi ve bir hayvanı da karakterize etmiĢtir.