• Sonuç bulunamadı

4. ZĠLE VE ÇEVRESĠNDE MANEVĠ KÜLTÜR ÖĞELERĠ

4.1. Doğa ve Evrenle Ġlgili Bilgi ve Uygulamalar

4.1.2. Yerel Ġklim Bilgisi ve Halk Takvimi

Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yönteme takvim adı verilmektedir (https://sozluk.gov.tr/). Ġnsanlık tarihinin erken dönemlerinde genel kabul görmüĢ bir takvimin var olmayıĢı her toplumun kendine özgü bir zaman dilimleme sistemi yani takvim geliĢtirmesi sonucunu doğurmuĢtur (Diker ve Deniz, 2017, s.207).

Takvim; bir olayı, kutlu bir anı ya da toplum üyelerince bilinmesi gerekli bir devreyi, günü, zaman dediğimiz süreğenlik içinde, toplum üyelerince de kabullenilip onay görmüĢ belirli noktalara ya da dilimlere oturtan ve oturtmaya imkan tanıyan bir sistem; hatırlamayı ve saptamayı kolaylaĢtıran, mümkün kılan anlar dizinidir (Erginer, 1984, s.10).

194

Erginer (1984)‟e göre halk takviminin oluĢmasındaki etkenler; ekolojik etkenler (coğrafi çevre, iklim koĢulları- mevsimler), doğal etkenler (afetler ve göksel olaylar), dinsel etkenler, ekonomik etkenler ve toplumsal ve toplumlararası olaylar olarak açıklanabilir.

Halk takvimi, belli bir yöreye özgü olan, halk kültürüne bağlı olarak nesilden nesile aktarılan, coğrafi olaylara dayalı birikimlere ve uzun süreli deneyimlere dayanan zamanlama aracı olarak tanımlanabilir” (Diker ve Deniz, 2017, s.209).

Erginer (1984) hangi doğal ya da kültürel ortam olursa olsun her yerleĢim biriminin kendine özgü bir takviminin olduğundan söz etmektedir. Ona göre meydana getirilen takvim doğal ortam ve kiĢilerin içinde yaĢadığı kültürel ortamın etkisiyle oluĢturulmuĢtur ve zengin bir sözlü gelenek kaynağıdır.

Hamarat (2012)‟a göre insanlar tarih boyunca yaptıkları gözlemlerde doğada meydana gelen olayları takip etmiĢ, hayat Ģekillerini, uğraĢtıkları iĢleri çevresel faktörlere göre düzenlemiĢlerdir. Halk takvimleri toplumların uzun yıllar sonucu doğal ortamın iĢleyiĢi hakkındaki bilgilerin toplamıdır. Özellikle halk takvimi tarım ve hayvancılıkla ilgilenen toplumlarda özel tarihlerin oluĢmasında etkili olmuĢtur. Koç katımı, ekim, hasat çeĢitli dönemler kutlanmıĢ bir takım inanç ve uygulamalar geliĢmiĢtir. Hamarat‟ın da ifade ettiği gibi halk takvimleri daha çok tarımsal ve hayvansal faaliyette bulunan topluluklarda geliĢmiĢtir. Kırsal alanlarda insanların doğayla teması daha fazla olduğu için doğadaki iĢleyiĢ yakından takip edilmiĢtir. “Yerel coğrafi bilgi bilimsel değildir. Bilimsel bilgiyi oluĢturan süreçlerden geçerek de oluĢmamıĢtır. Referans göstermez, sistematik sırasıyla da verilmez. YanlıĢ ve abartılı da olabilmektedir” (Bulut , Yürüdür ve Kazancı, 2013, s.22). Bu yorum ıĢığında halk takviminin bilimsel veriler içermediği ancak insan topluluklarının hayata olan bakıĢ açılarının nasıl olduğu ve doğayla temaslarında zamansal olarak ne derece farklılıklar ortaya çıktığı yorumları yapılarak yine dolaylı yoldan bilime katkı sağladığını söylenebilir.

195

Bulut ve vd. (2013)‟e göre halk takvimi ezberlenen kavramları da içermez. YaĢamın içinde öğrenilir. Doğayla ilgili olarak çevredeki ırmağın, denizin vb. boyu, yükseltisi veya tuzluluğunu öğretmez ama ondan faydalanmayı ve zararlarını öğretir.

Dünya üzerindeki tüm takvimler doğal çevrenin takibiyle oluĢturulmamıĢtır. Hamarat (2012) bu konuya Ģöyle bir açıklık getirmiĢtir; Onun ifadesine göre Hz. Ġsa‟nın doğumunun temel alınarak oluĢturulan miladi takvimde, ocak ayı herhangi bir tabiat olayıyla iliĢkilendirilmemiĢtir. Ancak halk arasında inanç ve uygulamalarla meydana gelmiĢ olan cemre, hıdırellez, nevruz gibi özel günler tabiattaki değiĢimlerle açıklanmıĢtır. Bu sayılı günler insanların doğayla olan yakın iliĢkisini göstermektedir. Ancak son yıllarda bu iliĢki zayıflamıĢ ve sanayileĢme ile toplumlar arasındaki etkileĢim artmıĢtır. Bunun sonucunda ortak bir takvim kullanmaya baĢlanmıĢtır.

Demirkaya (2013) bitki ve hayvan davranıĢlarının temel alınarak oluĢturulduğu halk takvimlerin günümüzde teknolojik geliĢmelerden dolayı eski önemini kaybettiğini belirtmiĢtir. Daha çok kırsal alanda yaĢayanların kullandığı halk takviminin yanı sıra modern tekniklerde kullanılmaktadır. Erginer (1984)‟e göre halk takvimi çok uzun yılların birikimidir ve ona uymamak, onun gösterdiği yönde hareket etmemek bireylerin maddi ve manevi zarara uğrasına neden olabilir.

Zile‟de halk takviminin oluĢmasında en önemli etken tarım ve hayvancılıktır. Genellikle köylerde yaĢayan altmıĢ yaĢ üstü çok az kiĢi halk takvimi bilgisine sahiptir. Katılımcı görüĢleri incelendiğinde genellikle altmıĢ yaĢ üstü bireyler büyüklerinden duyduklarını aktarmıĢlardır, genç nesil bu durum hakkında fikir sahibi değildir. Tüm aylar hakkında yeteri kadar tatmin edici bilgiler edilememiĢtir. Bu da söz konusu araĢtırma sahasında halk takviminin unutulmaya baĢlandığını ve sonraki nesillere aktarılmadığını göstermektedir.

Zile ilçesinde bazı zaman dilimlerine özel isimler verilmiĢtir. Örneğin Zile ilçe merkezi ve köylerde geçen sene anlamında “bıldır” kelimesi kullanılmaktadır. Bu çalıĢmada yöre insanının halk takvimi hakkındaki görüĢlerine yer verilmiĢtir. Ġlk olarak aylar ve mevsimlerle ilgili görüĢler açıklanmıĢtır.

196

(K.1) “Orak; Temmuz ve Ağustos, Harman ise; Ağustos aylarına denk gelmektedir”

“Koç katımı güz zamanına denk gelmektedir. Eskiden bir koyundan alınan kuzu sayısı yılda bir iken günümüzde iki yılda üç kuzu elde edilmektedir. Koç katımı küçükbaş hayvanların çoğaltılmasıdır”

Acısu Köyü Sakinleri

“Abrulun beşinden sonra Ficek bayramı kutlanır”

(K.9) “Karakış- Zemheri Ocak ayına tekabül eder ve yılın en soğuk zamanıdır”

(K.11) “Ocak ayı karakıştır. Şubat ayına gücük ayı denir. Şubat ayına gücük (küçük) denmesinin nedeni 12 ay içinde en kısa ayın Şubat olmasıdır (28 çeker, 29 çeker). Karakış- Zamheri-Gücük üçü kış mevsimidir; Mart 1, Nisan 2, Mayıs 3 bahardır; Haziran 1, Temmuz 2, Ağustos 3 yazdır; 1 Eylül, 2 Ekim, 3 Kasım sonbahardır”

“Mart ortalarında dokuzun dokuzunda kocakarı (dölkarı soğukları) yaşanır. Aprıl beşi olmadan hava ısınmaz”

Yılmaz (2009)‟a göre koç katımı Sıraç köylerinde Ekim ayında yapılır. Bazı köylerde Kasım ayında olurken, ovalık alanlara yakın köylerde Eylül ayında olmaktadır. Koyunlar beĢ ayda kuzulamaktadır. Bu hesaba göre Mart ayında kuzular olur. Bu tarih Nevruz‟dan sonra olur kıĢ biter etraf yeĢillenmeye baĢlar. Bir iki ay annesini emen kuzular, daha sonra sürü ile yayılırlar. Sadece kuzulardan oluĢan bir sürüde görülebilir.

AraĢtırma sahasının bir tarım Ģehri olması çiftçilerin sosyal hayatlarında attıkları her adımında tarlalarına ve hayvanlarına bağımlı olmasına neden olmuĢtur. Herkesin kabul ettiği bir halk takvimi de ticaret için olan harman ve pancar zamanlarıdır. Örneğin alıĢveriĢ esnasında Zile‟de genellikle harmanda alırım/öderim, pancarda alır/ öderim gibi ifadelerle karĢılaĢılmaktadır. Bunun nedeni çiftçinin genellikle harman zamanı dediği ağustos ayında ve pancar zamanı dediği Eylül- Ekim aylarında tarlasında mahsulü satmasıdır. Yine aynı Ģekilde küçükbaĢ hayvan yetiĢtirilen yöre insanları için

197

koyunların kırkılması ve yünlerinin satılması bahar ve yaz aylarına tekabül etmektedir. Bununla birlikte araĢtırma sahasındaki köylerde köy iĢleri bitmeden (tarlalardan mahsul kalkmadan, hayvan alım satımı bitmeden) düğün yapılmaz.

Yapılan görüĢmelerde kültürel hayatın üzerinde belirleyici durumun havanın soğukluğu olduğu anlaĢılmaktadır. Çünkü soğukluk hayvanlar ve tarım ürünleri üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Karadeniz ve Ġç Anadolu iklimleri arasında bir geçiĢ kuĢağında yer alan Zile‟nin iklim özellikleri halk takvimini doğrudan etkilemiĢtir. Genellikle mevsim döngüsü yaĢlılar tarafından “er bahar, geç bahar, er kıĢ” gibi isimlendirilerek, diyalog içinde hangi mevsim süreci anlatılıyorsa o mevsim sürecinin hangi safhada olduğu açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Bununla birlikte aylar söylenirken ilk olarak ayın sonra tarihin söylediğine dikkat edilmiĢtir. “Haziran 1, Temmuz 2 vb.” bu duruma örnektir. AraĢtırma sahasında hava olayları ile ilgili katılımcı görüĢlerine yer verilmiĢtir:

Katılımcı GörüĢü

(K.1) “Ayva, iğde, kuşburnu çoksa kış sert geçer” (K.2) “Kış sert geçerse bir sonraki yaza meyve az olur”

“Koyun ve keçiler normalden fazla melerse o gün yağmur yağar” (K.3) “Gün batımında çok yağış olur”

(K.10) “Deveci Dağlarından gelen rüzgara ters yel denir” (K.12) “Deveci‟ye kar yağdığında kış gelir”

(K.13) “Deveci Dağına kar yağarsa kış geldi demektir

(K.17) “Yılanlar ve akrepler toprağın üstüne çıkarsa yaz gelmiş demektir” (K.18) “Kuşburnu ve ayva azsa kış sert geçmez. Ayva da kuşburnu da kış

hastalıklarına iyi gelir. Allah kışı sert geçirdiğinde olası kış hastalıklarına karşı da şifasını bol vermektedir”

Yapılan yüz yüze görüĢmelerde dağ sıraları arasında yer alan Zile‟de, dağlık alanların hava olaylarını yorumlarken esas alındığı gözlemlenmiĢtir. Sahanın en yüksek dağ sıralarından olan Deveci Dağları üzerindeki kar örtüsü kıĢ ve yaz mevsimleri hakkında yöre insanının yorumlamalarda bulunmasında baĢlıca kullanılan unsur

198

olmuĢtur. Söz konusu yörede hava olaylarının iĢleyiĢi ve tahmininin yapılmasındaki diğer bir yöntem bitki ve hayvanların davranıĢlarını incelemek olmuĢtur. Ayva ve Ġğde ağcının meyvesi çoksa kıĢın sert geçeceğinin düĢünülmesi, sıcağı seven hayvanlardan olan yılanının ve akrebin toprak üstüne çıktığına göre havanın ısınmaya baĢlayacağı bu görüĢü destekleyen bazı örneklerdir. Bu tespitler birdenbire ortaya çıkmamıĢ, nesiller boyunca aktarılan bir gündelik bilgi haline gelmiĢtir.

Benzer Belgeler