• Sonuç bulunamadı

4. ZĠLE VE ÇEVRESĠNDE MANEVĠ KÜLTÜR ÖĞELERĠ

4.1. Doğa ve Evrenle Ġlgili Bilgi ve Uygulamalar

4.1.1. Halk Hekimliği

4.1.1.4. Doğumla Ġlgili Hastalıklar

Bilindiği gibi doğum bebeğin anne karnında geliĢimini tamamlamasıyla birlikte dünyaya gelme sürecidir. Doğum sonucunda hem bebek hem de annede bazı rahatsızlıklar görülebilmektedir. Bu rahatsızlıklar fizyolojik olabileceği gibi psikolojik kökenlide olabilir. Doğumdan sonra fiziksel ve bedensel rahatsızlıkların meydana geldiği bu süreç “lohusalık” süreci olarak ifade edilmektedir. Bilimsel çalıĢmalarla lohusalık döneminde meydana gelen bedensel ve psikolojik sorunlara çözümler üretilmiĢtir. Ancak bilimsel bilginin geliĢmediği süreçte insanlar gerek bitkisel gerekse hayvansal ürünlerden elde ettikleri ilaçlarla sorunlara çözümler üretmiĢ, önceki hastalıklarda olduğu gibi doğumla ilgili sorunları dinsel ve büyüsel nedenlere bağlamıĢlardır. Anadolu‟nun birçok yerinde doğumda ve sonrasında meydana gelen rahatsızlıklar ilgili tedavi yöntemleri benzerlik taĢımaktadır.

Yapılan görüĢmelerde elde edilen görüĢler değerlendirildiğinde, halk hekimliğinin bir bakıma doğum öncesi ve doğum sonrası doğum yapan kadının ve

183

bebeğin bedensel ve psikolojik durumunun korunması amaçlı olduğu görülür. GörüĢülen kiĢilerden al basması/ al karısı, lohusalık süreci, kısırlık ve sarılık hastalıklarıyla ilgili fikirleri alınmıĢtır.

Alkarısı; kötü ruhlardan sayılan ve cin, peri, dev veya Ģeytan Ģeklinde tasavvur edilmektedir. ĠnanıĢa göre albastı (lohusa humması) onun tesiriyle ortaya çıkar ve önlem alınmazsa lohusa kadınla bebeğin ölümüne sebep olur. Alkarısının viraneler, ahır, samanlık, çeĢme, nehir kenarları gibi yerlerde bulunduğu, atlarla lohusa kadın ve çocuklarına musallat olduğuna inanılır. Çoğunlukla al gömlekli, yaĢlı ve çirkin bir cadı Ģeklinde tarif edilmektedir (https://islamansiklopedisi.org.tr/alkarisi). Bu psikolojik durumun gerçeklememesi için doğum yapan kadının evinde çeĢitli önlemler alınır.

“Alkarısı halkı arasında doğum yapmıĢ kadınlara musallat olan bir yaratık olarak bilinmektedir ve hem Alevi hem de Sünni kesim arasında çok yaygın bir inanıĢtır. Bu inanıĢa eski Türk inancı kaynaklık etmektedir. Kötü ruhlar yeni doğum yapmıĢ anneye ve onun bebeğine zarar vermek ister. Alkarısı fenomeninin Aleviler açısından farklı olan tarafı ise kılık değiĢtirme motifidir” (ġiĢman ve SezmiĢ, 2019, s.264). Bu konuyla ilgili katılımcı görüĢleri Ģu Ģekildedir:

Katılımcı GörüĢü

(K.3) “Yeni doğum yapmış kadının yanına kötü ruhların geleceğine inanılır. Daha çok kız çocuğu doğduğunda al basmasından korkulur. Doğum yapan kadının yakasına iğne takılır. Odaya Kuran-ı Kerim konulur” (K.4) “Sarımsak, süpürge otu, iğne, üzerlik ve Kuranı Kerim hastanın yanı

başına konulursa al karısı görünmez”

(K.6) “Al basması çok sevdiği kişinin kılığında gelir. Aile üyelerinden birinin kıyafetinden bez parçası alınarak doğum yapan kişinin yanında bulundurulur”

(K.7) “Al karısının gelmesini engellemek için anne ev halkı dışındaki kişilerin yanında al yazma takar”

184

Lohusalık sürecinde doğum yapan kadın için tatlı yiyecekler hazırlanmaktadır. Tatlı yiyeceklerin hazırlanma nedeni yaraların iyileĢmesini hızlandırmaktır. Sever (2004) “Ġnsan tarafından nesnenin algılanıĢı ve değerlendiriliĢi, içinde yaĢadığı toplumun algılamalarının etkisi altındadır. Dolayısıyla renk olarak sarı, tat olarak ekĢi veya acı; soğuk ve olumsuzluğa iĢaret etmektedir. Keza, tatlı ise, sıcak ve olumluluğa iĢarettir” demiĢtir. Söz konusu sahada doğum yapan kadına tatlı yiyecekler ve içeceklerin hazırlanması aynı zamanda olumluluğu sürdürmek niyetiyle yapılan bir uygulamadır. Çocukta görülen sarılık durumunda Ağbaba Türbesi‟ne gidilmekte ve yeraltında çıkan sulardan çare aranmaktadır. Katılımcı görüĢleri Ģu Ģekildedir:

Katılımcı GörüĢü

(K.3) “Un helvası yapılır. Yufkaya konularak doğum yapan kadına yedilir”

“Sarılık olan çocuk Ağbaba Türbesi‟ne götürülür. Türbenin yanındaki sudan alınır bir yumurtanın beyaz kısmıyla bu suyu karıştırılarak sarılık olan kişiye içirilir”

(K.4) “Lohusa kadının yanında muhakkak biri bulunur”

“Acısu Köyündeki göz sarılığa iyi gelmektedir

(K.6) “Lohusa kadın 40 gün evden çıkmaz” (K.7) “Lohusa şerbeti yapılır ve anneye içirilir”

Halk arasında çocuk sahibi olamayan kiĢilere kısır denmektedir. Çocuğun aile yapısını güçlendirmesi, soy devamlılığını sağlaması gibi önemli görülen yönleri vardır. Yöre insanı yine böylesi bir durumda halk hekimliğine baĢvurmaktan kaçınmamaktadır. Türbeler etrafında tavaf etmek, adak adamak, Ģifalı sulardan içmek bu uygulamalardan bazılardır. ġahin (2013)‟e göre kökeni ilkçağda Anaitis Mezhebi‟ne kadar dayanan ve Hristiyanlığın ilk çıktığı zamanların kültürel kalıntısı olan BekimiĢ TaĢı yakın zamana kadar Zileliler tarafından kökeni bilinmeden doğurganlığın sembolü oalrak görülüyordu. Yakın bir zamana kadar yerinde duran bu taĢ çevre düzenlemeleri nedeniyle kaldırılmıĢtır. Bunun yerine BekimiĢ TaĢı olarak gösterilen bir anıttaĢ dikilmiĢtir. Divriklioğlu (2012)‟na göre bu taĢ Bahçelievler Mahallesindeki bir evin bahçe duvarındadır. Yardımcı (2008)‟ya göre bu duvarın içinde olan taĢın BekimiĢ TaĢı değil

185

de baĢka bir taĢ olma ihtimali yüksektir. Yöre halkı adeta doğurganlığın bir sembolü olan BekimiĢ TaĢına baĢvurmanın yanı sıra, türbelere adak adama, türbelerde tavaf etme, oruç tutma çeĢitli uygulamalarda bulunmaktadır.

Boratav (1994) çocuk sahibi olmak isteyen kiĢilerin türbelere adak adamalarından sonraki süreçte doğan çocuklarına “SatılmıĢ, Satı vb. isimleri vermesi çocuğun türbeye adandığını gösterirdiğini belirtmiĢtir. Kısırlık ile ilgili katılımcı görüĢü Ģöyledir:

“Çocuğu olmayan kişi perşembe günleri Hüseyin Gazi Tepesi‟ne çıkıp türbeyi ziyaret eder, daha sonra türbenin yakınında bulunan tarladan taş toplayarak yutar böylelikle çocuğun olacağına inanılır” (K.12).

Her ne kadar doğumla ilgili yapılan ritüellerin birçoğu günümüzde araĢtırma sahasında çok fazla yapılmasa da örneğin hastanede doğum yapan bir kadının baĢına takılan kırmızı kurdele Zile‟de geleneğin devam ettiğini göstermektedir.

Benzer Belgeler